Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    SEN GELMEZ OLDUN

    avatar
    1001060064


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 24/12/10

    SEN GELMEZ OLDUN Empty SEN GELMEZ OLDUN

    Mesaj  1001060064 Cuma Ara. 24, 2010 3:15 pm

    SEN GELMEZ OLDUN

    Şimşekler çakıyordu dışarıda.Odada cılız bir mum alevi, insanların yüzünü aydınlatmaya çalışıyordu.Odada tavana yakın duran pencereden içeriye arada bir gürültüyle çakan şimşeklerin ışığı vuruyordu.Ezo’nun çığlıkları duvarlara çarpıyordu.Ebe Emine şaşkın bir şekilde koşuşturuyordu.Yardıma gelen köyün kadınlarına sürekli bir şeyler söylüyordu ebe Emine.Ezo’nun ise artık gücü kalmamıştı.Ama dayanmaya çalışıyordu.Dokuz ay karnında taşıdığı bebesine kavuşacaktı.Onun kokusunu içine çekecekti.Gök gürültüsü ve Ezo’nun çığlıkları birbirine karışıyordu.Dışarıda ise bekleyen Ali Rıza çok tedirgindi.Çünkü Ezo onun her şeyiydi.Karısını ve yeni doğacak bebeğini umutla bekliyordu Ali Rıza.Ama içinde anlamlandıramadığı bir korku vardı.Acaba bebeği kız mı erkek mi olacaktı.Kız olursa anasının erkek olursa babasının adını koyacaktı Ali Rıza.Adet böyleydi çünkü.Başka bir ismi koysa kınarlardı onları.Tüm bunları düşünürken içerden bir çığlık daha koptu.Emine ebe elinden geleni yapıyordu ama kanamayı durduramıyordu.Çok kan kaybetti Ezo .Ama sonunda çocuk gelmeye başladı.Ve dünya güzeli bir bebe getirdi dünyaya Ezo getirdi getirmesine ama kendi gitti bu dünyadan.Garibim ebe Emine elinde bebeyle tahta eşiklikten boynu bükü çıktı.Ali Rıza hemen Ezosunu sordu.Lakin ebenin boynu bikiüldü.Bir figan kopardı Ali Rıza bebeyi kucağına almadan tarlalara doğru bir figanla koştu.Gözyaşlarıyla yağmur birbirine karışıyordu.
    Hasat zamanı gelmişti.Gülizar ana bebeği besledikten sonra kundaklayıp tarlaya götürmek üzere yola koyuldu.Bir eline sepet diğer elinde kundaklı bebe nefes nefese tırmandı tepeye.Ali Rıza elindeki kazmayı büyük bir hırsla toprağa vuruyordu.Yaklaşık iki aydır kimselerle konuşmaz omlaştı.Gülizar ana oğlunun bu durumuna çok içerleniyordu.Ama elinden gelen bir şey yok idi.Daha bebesine bir ad takmamıştı.Güya anasının adını koyacaktı.Ama bebesini kucağına dahi almamıştı.Gülizar ana seslendi oğluna:
    -A oğul bırak da gel artık gayri yeter.Yemek getirmişem sana.
    -Tamam ana gelirem.Bekle dedi Ali Rıza.
    Güneş her yeri yakıyordu.Ali Rıza alnındaki teri elinin tersi ile sildi sofraya oturdu.Anasının getirdiği soğuk ayranı içti.Kendine geldi.Gülizar Ana konuyu açmak istedi.Ve başladı konuşmaya:
    Oğul bak seni çok iyi anlamışam amma artık bu garibin ismini vur artık daha kucağına bile almamışsan. Yazıktır günahtır be yavrum.
    Ali Rızadan ses çıkmaz . Gülizar ana sinirlenmeye başlamıştır.Ama belli etmemeye çalışarak sürdürür konuşmasını.
    - A oğul bilirem kötüsen amma hayat devam etmiştir, görisen der.Artık beben vardır.
    Ali Rıza annesini içten içe haklı bulmaktadır. Fakat onun acısı da derin bir yaradır. Kabullenmek güçtür elbette yarin bu dünyadan göçmesi. Ama zamana ihtiyacı var Ali Rıza’nın. Yarasının kabuk bağlaması için. Susar Ali Rıza. Gülizar ana da içerlendi.Ama bir şey demedi oğluna.Bebeği aldı bohçayı toparladı.Tepeden aşağı bir şey demeden hırsla indi.
    Bu yıl hasat bol olmuştu.Tüm köyün yüzü gülmüştü.Ambarlar ağzına kadar dolmuştu.İnsanlar mutlulardı ama Ali Rıza mutlu değildi.Hayat onlar için artık daha zor olmuştu.Bir bilinmeze doğru hızla gidiyordu ne yapacağını bilmeksizin.Henüz yirmi birindeydi Ali Rıza ama bir bebekle kalakalmıştı bu hayatta.Eğer anası olmasaydı devam ettiremezdi hayatını.Tüm gücü kuvveti ondan alıyordu.On dokuzundaydı Ali Rıza Ezo ile evlendiğinde.Çok sevmişlerdi birbirlerini.Ezo ise henüz on altısındaydı.Büyük bir umutla başlamışlardı evliliklerine.Göçeceklerdi şehre.Güzel evleri olacaktı hem de bahçeli.Ama tüm bunlar hayal olarak geride kalktı.Gülizar ana olmasaydı bebe de yaşayamazdı zaten.Anasızlığa dayanamazdı o da.Ama Gülizar ana çok iyi bakıyordu.Sağdığı taze sütlerle besliyordu bebeği.Bal da veriyordu bebeğe.Ama garibim karanlık çöktüğünde anasızlığı anlıyordu ki çığlığı kopartıyordu.Ali Rıza böyle günlerin birinde sus diye bağırıverdi bebeğe.Sonra büyük bir hırsla altı aylık bebeği hırsla sarstı.Mutfaktan Gülizar ana hızla koşarak geldi odaya.
    -Ne yapıyorsen delirmişen sen.Bırak bebeyi.De get diye bağırdı.
    -Ana bu çocuk beni delirtmiştir.Bıkmışam.Ezo’nun katilidir o.
    -Sen eyi değilsen a oğul.Gadanı alayım.Kendine gel oğlum.Yazıktır etme böyle.Daha bebedir o.Der Gülizar Ana demesine ama o da bilir bu sinir nöbetleri kolay geçmeyecek.Bebeği artık yanından ayırmamaya karar verir.Ve sessizce çıkıp gider evden Ali Rıza. Anlar Gülizar ana nereye gittiğini.Tabi ki Ezo’nun kabrine gitmiştir Ali Rıza.Bu ne zamana kadar böyle sürecektir bilinmezdir.Bilinen geçirdikleri çok zor günlerdir.Ancak bitmesi gerekmektedir.Üzülür Gülizar ana ama yapacak hiçbir şeyi yoktur.
    Aralık ayı gelip çatmıştır. Aralık ayazı Malatya’yı buza kesmiştir.Tüm dağ köyleri kabuğuna çekilmiştir artık.Rüzgarın uğultusundan başka bir şey duyulmuyordur.Arguvan halkı da köylere uğramaz pek kış aylarında.Malum kar diz boyunu geçmeyi bırakın adam boyunu geçmiştir Arguvan’da.Sobalar çoktan kurulmuştur.Ambarlar doldurulmuştur.Her şey hazırdır artık.Kar her yeri beyaza boyamıştır.Evlerin içini de tezek kokusu kaplamıştır artık.Hayat sanki önceden kurulan bir düzenek gibi işler bu küçük dağ köyünde.Arada bir kar erirse Arguvan’dan toptancılar gelir köye.Yeni gelinler elbiselikler alırlar allı morlu.Erkekler şalvarlıklar alırlar.Çocuklara şekerler , ninelere yazmalar dedelere tesbih alınır.Yüzü güler insanların.Kar eridiği vakit şehirden yine toptancılar gelmişlerdir.Rıza bir şeyler almıştır toptancılardan.Elinde birkaç paketle çıkagelir Rıza.Gülizar ana şaşırır bir an diğer yandan da sevinir malum bir yazması daha olmuştur.Ama sadece Rıza anasına almamıştır hediyelik.Henüz bir yaşını doldurmamış kızına da oyuncak ve elbiselik almıştır.Seslenir anasına Rıza.
    -Anacığım bir gel hele bak sizlere neler almışam.
    -Geldim oğul geldim.
    -Bak ana bu yazmalığı sana almışam. Güle güle kullan.
    -Sağ olasın a oğlum ne zahmet etmişsen. Der ama diğer yandan da sevinir Gülizar ana.
    -Ana heç önemi yok senin yaptıklarının yanında.Ha ana kızımı getirebilirmisin bana.
    -Tabi oğul tabi.
    Der Gülizar ana koşa koşa uyuyan bebeği beşikten alıp getirir sevinçle Rıza’nın kucağına verir.
    -Ana bu ne güzel bir kız olacak demi.Tıpkı Ezom gibi.
    Bebe uyanıverir hemencecik .Rıza bebeğe aldığı oyuncağı verir hemen.Çocuk ne olduğunu anlayamaz.Ama oyuncak hoşuna gider.Bez bebek almıştır Rıza.Bebenin de yüzü gülüyordur artık babası onu seviyordur.Ana adı ne olsun bebenin ha sen söle bakem.
    -Oğul biliysen benim adımı vurman gerekir ama ben istememişem.Sen neyi koyirsen koy oğul yeter ki bebe gibi güzel olsun bir de yakışsın.
    -Sağ olasın ana sağolasın.Adını Zeyno koyacağım.
    -Zeyno olsun ana.Kendi gibi güzel değil mi ana.
    -He ya oğlum Zeyno güzeldir tabi.
    -Oh Allahıma şükürler olsun oğul.Bugünleri de gördüm ya.Daha ne istiyrem Allah’tan.
    -Ana tamam heyecanlanma hemen.Bak artık daha iyi olmuşam.Dünyayı artık daha iyi görirem.Meraklanma sen emi.
    -Tamam oğul dur da ben sofrayı getirem artık.
    -Tamam. Der Rıza.Diğer yandan bebesini sever.
    -Zeynom canım kızım.
    -Bak babiko yaptım oğul.
    -Ana tereyağı da yak emi üstüne.
    -Yaktım bile oğul.
    -Canım anam sağ olasın sen çok.
    İçerden mutfaktan bir kahkaha yükselir.Seviniyordur Gülizar ana.Bir de türkü söyler Gülizar ana.Diğer odadan da oğlu eşlik eder Gülizar Anaya.Birlikte söylerler türküyü.
    -
    Malatya'nın kavakları
    Dökülüyor yaprakları (bacın öle Öksüzoğlu)
    Kara toprakta çürüyor
    Al kırmızı yanakları (bacın öle Öksüzoğlu)

    Kara çadır yan veriyor
    Pütürge'ye şan veriyor (bacın öle Öksüzoğlu)
    Elif bacıma söyleyin
    Öksüzoğlu can veriyor (bacın öle Öksüzoğlu)

    Malatya'nın karşısında
    Sular akar çarşısında (bacın öle Öksüzoğlu)
    Öksüzoğlu'nu vurmuşlar
    Pütürge'nin çarşısında (bacın öle Öksüzoğlu) .
    Ve Zeyno ilk adımını attı.Güller açtı gül yüzünde.Çok sevimli olmuştu artık.Köy halkı tarafından da çok seviliyordu.Gülizar ana bebeğe iyi bakmıştı belliydi.Pespembe idi yanakları.Rıza ise artık işleri yoluna koyuyordu.Kış bugünlerde sert geçiyordu.Ama eeve bir tatlı yumuşaklık girdi Zeyno’nun sayesinde.
    Komşular gelmişti misafirliğe.Gülizar ana Anadolu insanının misafirperverliğini ortaya koyuyordu.Dedikodular da başladı artık.
    -Aaaa bacılar duydunuz mu ya Alhas aşiretinden gelin alacakmışız.
    -Yaaa kim gelin alacak o aşiretten.
    -Onlar zengindirler ya.
    -Valla Aslan beye gelin gelecekler deyiler.
    -Anam adam karı almaktan bıkmamışmı
    -Ellisine gelmedi mi be ya
    -He valla deme ya
    -Gelin on beşindeymiş garibim
    -Onu da zorladılar de mi ya mendeburlar
    -Ya garibimi korkuttular o zaman
    -Doğru demişseniz bacılar
    -Ne zaman bitiverecek bu çile be bacılar
    -Doğru demişseniz ya kim son verecek bu lanet olası ağalığa
    -Yok bacılar bu böyle gelmiş böyle gider.
    -Kimse bir şey edemez ha bu çarka döner ha döner
    -Tazeler gözü yaşlı gider amma….
    -Oy yeterin bacılar ne yapak mecburen bu böyledir. Kimse bir şey edemez bu çarka.
    -Doğru demişsen he bacım susalım, kader böyledir. Dedi Gülizar ana içi acıyarak da olsa.
    -He valla susak gel Zeyno gel hele gözel kız ne kadar tatlı olmuşsan sen.
    -Anam zengin aşirete gelin gider de bahtı açık olur İnşaallah.
    -İnşaallah da ama benim kızım okuyacak da köye toktur gelecek. Dedi Gülizar ana yüzünde aydınlanan geniş bir gülümseme ile.
    Bir sabah vadiden yankılanan davul sesleri ile uyandılar.O gün gelmişti.Aslan bey demek gelin alacaktı yine.Yineydi çünkü bu dördüncüydü.Köy kadınları gelinin ününü duymuşlardı.Gelin güzeldi.Gülizar ana da merak etti gelini.
    -Hele gidem de bir bakam. Bakam da Arguvan’ın ağası yine hangi körpeye kıyıyor.Görem de gelem.
    -Ana zalımdır o.Zalımdır zalım olmasına da babası daha zalımdır. Nasıl vermiş alıp kaçırsaydı ya.Kızını çok uzaklara.
    -Nasıl kaçırsın a oğul bilmez misin .Ağanın gazabını bilmez misin.
    -Bilirem ana bilirem bilmezmiyem tamam sen git de bak Zeyno’yu götürecen mi ?
    -Götürecem tabi götürmem mi kızımı tabi ki götürecem.
    Ve Gülizar ana parlak şalını attı boynuna.Zeyno’yu da giydirdi bir güzel.İndi tepelerden aşağıya.Davul sesleri geliyordu uzakalardan.Köy meydanı gümbür gümbür inliyordu.Erkeklerin,kadınların ve çocukların hepsinin yüzünde bir gülümseme var idi.Çünkü düğün günüydü.Yemekler verilecekti.Gariban köylünün ağzına et girecekti bugün.Çocuklar da çikolatanın tadına bakacaktı.Herkes mutluydu bir kişi dışında.Henüz on beş yaşında gelin giden Nazlı.Nazlı gelin adı gibiydi.Adı gibi nazlıydı,edalıydı ama kadersizdi.Alhas aşiretinin en güzel kızlarındandı.Maalesef kayısı toplarken ağanın gözüne takıldı.Ardından haber yollattı ağa.On bineğe sattı kızını Nazlı gelinin babası.Böyle gelin giderlerdi işte.Oysa çok direnmişti Nazlı .Ama onbeşindeki bu nazlıyı kimse dinlememişti.Asarım kendimi dedi anasına .Garip anası zorla vazgeçirtti.Kardeşleri için kendini ifade etti.Kardeşlerin için dedi.Onlar yoksulluk çekmesin dedi.Tamam dedi edalı gelin.Gitti gönülsüz ağaya.Ağa ellisindeydi.Acımasızdı ve merhametsizdi.Diğer eşleri de garipti.Sesleri pek çıkmazdı.Çıkamazdı da zaten.Ancak iş yapar ve çocuk doğururlardı.Düğün kalabalıktı.Ağa tüm heybetiyle gelinin yanında duruyordu.Gülizar ana zorla ilerliyordu kalabalığın içinde kucağındaki bebeyle.Sonunda komşusunun yanına oturdu.Davul sesleri,halaylar,yemekler derken düğün bitti.Akşam oldu.Herkes evine döndü.Nazlı gelinin suratı ağlamaktan şişmişti.Ama ne çare.Ağa duvağı kaldırdı.Bir şamar indirdi suratına edalı gelinin.Gelin büktü boynunu.Gülizar ana eve döndüğünde Zeyno'yu bir güzel yıkadı.Doyurdu.Ve uyuttu.Sonra dua etti.
    -Allahım Zeyno bebem ha bu gelin gibi olmasın.Okusun toktur olsun da gelsin köye dedi.
    Ve baktı bebeye.Gaz lambasını söndürüp yattı.



    Rıza sabaherken kalktı.Bahçeye indi.Ağaçları suladı.Bahçeyi otlardan temizledi.Yeni yeni bahar geliyordu Arguvan'a.Dağlar yeşil entariler giymişti.Zeyno yavaş yavaş büyüyordu.Gittikçe güzelleşiyordu.İri siyah gözleri yanık teni görenleri büyülüyordu.Yedisine yeni basmaştı.Okul vakti geldiydi.
    Rıza anasının yanına geldi.
    -Gönderek mi ana?
    -Gönderek tabi oğul.
    -Ana ben okula Zeyno'yu göndermek istemezem.
    -Nasıl sözmüş? A oğul.
    -Bilmirem ana göndermek istemezem işte.Kız kısmısı okula gitmez okumaz diyen sen değil miydin ?
    -A oğul öyleydi ama gelen toktur kadındır sende görmüşsen.
    -Bilmirem ana göndermek istemezem.
    -Sen nasıl adam oldun böyle?
    -Ben bilmezem ana ne haliniz varsa onu görün.

    O sırada Zeyno içeriye girer.
    -Çekilde de get kız.

    Zeyno usulca gözleri dolu dolu çekilir köşesine ve gider içindeki bilinmez ufuklu diyarlara.
    -Kızın benim sen heç merak etmee sen toktur olcan Allah'ın izniyle korkma tamam mı?
    -Korkmam nene
    -Aferim benim kızıma. Şehre gidicez beraber tamam mı ?
    -Oooo çok sevinmişem nene
    -Kızıma önlük alacam tabi defterde alacam.
    -Ya nene öğretmen beni sever mi ?
    -Sever tabi. Nen sevmesin. Yarın gideriz. Tamam mı ?

    O gece sabahlara kadar uyumamıştır Zeyno. Sabahı sabah etmişti. Rüyasında siyah önlük, beyaz kurdela görmüştür. Ki zaten kalem, silgi, önlük, öğretmen Zeyno'nun rüyalarının vazgeçilmezidir.

    Arguvan'a haftada iki kez minibüs giderdi. Pazartesi ve cumaları. Bu yüzden minibüsün içi dolardı yine bir cuma günüydü. Gülizar ana Zeyno'yu yedirdi bir güzel. Kendide giyindi. Gülizar ana yastık altında biriktirdiklerinide aldı yanına hepsi canı torunana helal olsundu. Ne de olsa onu okutacaktı.
    -Nene ben okuyacağım. Şimdi he mi ?
    -Tabi kuzum benim. Toktur olucan hemide
    -Sana iğne vurucam o zaman demi ?
    -Vurursun yavrum. Hastaları iyileştirirsin şöyle güzel bir toktur olursun.
    -Nene Arguvan'a az kaldı he mi ?
    -Ne o sıkıldın mı yoksa ?
    -Yok da merak etmişem nene.
    -Neyi kuzum ?
    -Önlüğümü
    -Yavrum alacağım hepsini. Nenen kurban olsun sana.
    -Sağol nene sen çok yaşa tamam mı ?
    -Oyyy yavrum. Sen toktur ol bak bana tamam mı ?
    -Bakmaz mıyam benim biricik neneme
    -Sen büyücen hemde gözel bir kız olacan Allah'ımın izniyle.

    Minibüs Arguvan'a geldi herkes bir heyecanla indi minibüsten. Çocuklarsa sevine sevine indi. Arguvan bir başkaydı yaz sonu. Herkesde bir telaş vardı. Okul açılacaktı, kaysılar toplanacaktı, kurutmalar yapılacaktı, salçalar çıkarılacaktı. Herşey üstüste gelmişti. Herkeste bir telaş vardı. Dolayısıyla Arguvan halkı bir koşuşturma içindeydi. Gülizar ana tuttu Zeyno'nun elinden birlikte meydanın yanındaki tuhafiyeye gittiler. Zeyno hemen yakası çiçekli önlüğü gördü.

    -Nene bak.
    -Aaa kızım.
    -Nene onuda alasın.
    -Dur hele bakayımda.
    -Ya nene.
    -Yeter kızım bir dur hele.
    -Mehmet gardaş şunu ver helede bir göreyim.
    -Tamam Gülizar ana durda vereyim.

    Bir kargaşadan sonra Zeyno'nun istediği önlüğü aldılar. Zeyno sevinçle nenesine sarıldı. Gülizar ananın gözümden yaşlar boşandı. Sonrada evin ihtiyacı olan birkaç parça eşya aldılar. Ordan çıkıp kırtasiyeye uğradılar. Kırtasiyeden Zeyno'nun okul ihtiyaçlarını; defter, kalem, silgi, çanta alıp çıktılar. Gülizar ananın aklına Zeyno'sunun soğuk kış günlerinde üşümemesi için hırka örmek geldi bunun içinde iplikçi dükkanına uğradılar. Gülizar ana ordan Zeyno'suna yakıştırdığı pembe renkli ipi aldı. Bir kız çocuğuna ancak bu kadar yakışabilirdi pembe renk.

    Arguvan Zeyno'nun düşlediğinden daha güzeldi. Kocamandı. Köyden çok büyüktü. Burda yaşasa kaybolurdu. Yolda gördüğü anne şeker diye ağlayan çocuklar annelerinin kızmaları ve bir yandan çocukları çekiştirmeleri bunların hepsi çok değişikti Zeyno için. Çok merak ediyordu kendi annesini acaba onun anneside yanında olsa bunları mı yaşayacaktı ? Yoksa nenesiyle olduğu gibi el ele tutuşarak mı yürüyeceklerdi büyük yollardan ? Araçların önünden geçerken neler yaşayacaklardı ? Acaba annesi ona bazı direktifler verecekmiydi ? Kendisi de diğer çocuklar gibi ağlayıp annesini dinlemeyecek miydi ? Bunları düşündü. O küçük yaşında hayata umutla bakması gereken gözlerinde neden bu denli acı vardı ? Nenesinin elimi bırakma demesiyle iç dünyasından sıyrıldı Zeyno.

    Şimdi gidecekleri yer köye gidecek olan minibüse binerek köye gitmekti. Minibüs durağına geldiklerinde sıra vardı. Beklemek zor geliyordu Zeyno'ya. O küçücük bedeniyle nereleri yürümüş ve ne kadarda yorulmuştu. Aslında yorgunluğundan şikayetçide değildi. Sonuçta pazartesi okula başlayacaktı. Bu onun için tatlı ve güzel bir yorgunluktu. Sonunda minibüs şoförü arabayı çalıştırdı.


    Köye doğru giden o ince ve sarp yola girdiler.Yol bozuk olduğu için minibüs çok sallanıyordu.Zeyno yine düşlere dalıyordu.Gülizar ana da yorgunluktan uykuya dalıyordu.Zeyno etrafı izliyordu.Minibüsün penceresinden dışarı bakan bu iki küçük göz umut doluydu.Minibüsün içinde yok yoktu.Sürüye alınan koyun dahi vardı.Zavallı hayvan acı acı meliyordu.Ağır bir malatya türküsü köylülerin kulaklarını dolduruyor onları başka diyarlara götürüyordu.


    ETEK SARI SEN ETEK'TEN SARISAN SARISAN
    ETEK SARI SEN ETEK'TEN SARISAN SARISAN

    KURBAN OLAM BEY DAGININ KARISAN KARISAN
    KURBAN OLAM BEY DAGININ KARISAN KARISAN VAY

    SORDUM SORUSTURDUM KIMIN YARISAN YARISAN
    SORDUM SUHAL ETIM KIMIN YARISAN YARISAN

    BEN SORMADAN DOLU GIBI DÖGILI DÖGILI
    BEN SORDUKCA GÖZLERINDEN YAS GELI LELE GELI VAY

    BIR GÖMLEK DIKTIRTIM GOLU DÜGMELI DÜGMELI
    BIR GÖMLEK DIKTIRTIM GOLU DÜGMELI DÜGMELI

    HERKES KADERINE BOYUN EYMELI LELE EYMELI
    HERKES KADERINE BOYUN EYMELI LELE EYMELI VAY

    DEDI GÖNÜL CIRKINE BEL BAGLAMA BAGLAMA
    SOYKA GÖNLÜM CIRKINE BEL BAGLAMA BAGLAMA

    SEVDIYIM YAR MALATYA'YA DEGMELI DEGMELI
    SEVDIYIM YAR ARGUVANA DEGMELI DEGMELI VAY
    Yol tükendi ama insanlarda tükenmişti.Minibüs sonunda o küçük dağ köyüne ulaşmıştı.Gülizar ana evin içine girdiğinde Rıza çoktan gelmişti eve.
    -Ana neredesin ya?
    -Arguvan'a gittik ya oğlum.
    -Aldın yani dediklerini.
    -Almam mı oğul.
    Rıza suratını ekşitir.Yanyan bakar anasına.
    -Heç öyle bakma bana.Aha da ben bu kızı okutucam sende görecen.Yoktur olup da bu köye gelmezse banim adımda Gülizar değil.
    -Toktur mu olacak? Rüyanada görürsün bu mu ? Tamam ana tamam ben karışmıyom.Ne haliniz varsa görün!
    -Karışma zaten.
    -Tamam ana tamam . Acıktım zaten sabahtan beri.
    -Dur hele bi değişim entariyi.
    -Yapıvereyim yemeği.
    -Tamam.

    Gülizar ana kararlıydı.Hayalleri vardı. Okutacaktı Zeyno'yu. En iyi yerlere gelecekti Zeyno . O beyaz doktor önlüğünü giyecekti. Köylerine gelen o kadın doktor gibi olacak hasta bebeleri iyileştirecekti. Elinde çantası ,topuklu ayakkabısı hayalindeydi Zeyno için Gülizar ananın. Ve bununiçin direnecekti Gülizar ana . Yalnız büyük bir engel vardı; aslan ağa. Onu da atlacaktı.Her şeye karşı gelecekti; düzene,ağaya bile...


    Köye yeni öğretme n atanmıştı.Mukaddes öğretmen Aydınlı idi. Egeden gelmişti. Şaşırmıştı. İlk atandığı bu köyün haline . Çünkü o Ege kültürü ile yetişmişti. Bu dağlarla çevrili köyün toprak damlı evleri onu çok şaşırttı. Bunların üstüne girdiği on beş mevcutlu sınıfta sadece iiki kız öğrenci bulunması onun şaşkınlığını daha da arttırdı.Aslında duyuyordu. Kız kısmısı okula gitmez diye sözler sarf edildiğini biliyordu. Ama bu sefer gözleriile gördü.Köyde okul çağında bir sürü kız çocuğu vardı ama gönderilmiyordu ağa baskısı ile.Şimdi inanmıştı.Çok büyük bir mücadelevermesi gerekiyordu. Tek tek evleri dolaşıp yalvaracaktı. Kararlıydı. Ama şimdilik sınıftaki çocukları ihmal etmemeliydi. İçlerinden Aslan ağanın oğlu İbrahim vardı. İbrahim çok şımarık büyütülmüştü. Her etkinliğe karşı geliyor huzursuzluk çıkarıyordu. Aslında çok şirindi ama bir o kadar da haylazdı. İbrahim içinde büyüdüğü çevre gibi sınıfta da hakimiyet kurmaya çalışıyordu. Diğer çocuklar arasında da huzursuzluk çıkarıyordu.Kızların saçlarını çekiyor erkeklere de vuruyordu.Bu durum Mukaddes öğretmenin canını iyice sıkmaya başladı.Kızlardan sınıfta Zeyno ile Mizgin vardı. Mukaddes öğretmenin onlara karşı ayrı bir ilgisi vardı. Özellikle ikisinin çok başarılı olmasını ısrarla istiyordu. Ki herkese örnek olmalıydı. Anlamalıydı herkes kızlarda başarılı olabiliyor diye. Zaten Zeyno ve Mizgin de öğretmenlernin hakkını vermeye çalışıyorlardı.Ama işte sınıfta her gün bir huzursuzluk mutlaka çıkıyordu.Mukaddes öğretmenin sabrı taşmaya başlamıştı. Yine bir gün muzurluk çıkarmıştı İbrahim . Bu sefer dayanamadı,çekti İbrahim'in kulağından Mukaddes öğretmen. Bahçede oynarlarken sırf gıcıklık olsun diye Zeyno'yu çamura itmişti.Ve üstü başı çamura batmıştı. Zavallının önlüğü batmıştı.Zeyno ağlamaktan o gün bitkin düşmüştü.



    İbrahim'i yanına çağırdı Mukaddes öğretmen. Ve sordu.
    -İbrahim neden yaptın?
    -Canım sıkılmıştır öğretmen hanım.
    -Bana öğretmenim diyeceksin İbrahim.
    -Neden Zeyno'yu düşürdün?
    -Dedim ya öğretmenim canım sıkılmıştır.
    -Canının sıkıldığı zaman birilerinin canını acıtmayı kim öğretti sana İbrahim?
    -Babam öğretti öğretmenim.
    -O zaman artık şunu da öğreneceksin İbrahim. Kimsenin canını acıtmak yok. Bunu da benden öğren.
    Zeyno o gün eve bitkin bir şekilde döndü. Hemen sordu Rıza.
    -Ne oldu kız?
    -İbrahim beni itmiştir.
    -Oh eye olmuş.Görmüşsen ana kız kısmısı okursa ahanda böyle eve gelir. Sen daha çok ağlarsın bu kafayla.


    Gülizar ana bir hışımla karşı çıktı.
    -Sen sus Rıza. Bu ağanın oğlu çok şımarıktır.Benim kızım okula gidecek o kalın kafana sok!
    -Üf tamam be! Giderse gitsin. Konuşmuyom ben.

    Ertesi gün Aslan ağa okula geldi. Yer yerinden oynadı.Ağa burnundan soluyordu.
    -Ögretmen hanım ögretmen hanım sen ne yaptığını sanmışsan.Ağa oğluna ,soyuna itibar gösterilir. Sen ne sanmışsan kendini.
    -Aslan bey aslan bey kendine gel. Burası devletin yeri.Kendine gel!
    -Ne diyon sen öğretmen.
    -Lütfen sakin ol Aslan bey!
    -Siz nasıl olupta benim İbrahim'in kulağını çekersiniz?Hangi cüretle?
    -Öğretmen olarak aslan bey!
    -Nerede görülmüş ağa çocuğunun kulağının çekildiği !Diikkat edin yoksa...
    -Yoksa ne?
    -Siz biliyorsunuz öğretmen hanım.
    -Ben öğretmenim.
    -Beni ilgilendirmiyor. Bir süprüntü kız çocuğu için ağa çocuğuna vurulmaz.
    Esti ,gürledi ağa.Mukaddes öğretmen sakinleşmeye çalışarak dinledi. Karşı çıkmadı ama içinde büyük bir nefret büyüdü.Ağa kız çocuklarının okula gitmesine karşıydı. Mukkaddes öğretmen tek tek evleri gezecekti. İkna edecekti köy halkını.Kız çocukları okula gitmeliydi. Mücadelesine inanan biriydi.Aydınlanmalıydı köy.
    Gün batımıydı. Sobalar yanıyordu.Duman her yeri kaplamıştı. Hava grimsi bir renk almıştı.Gülizar ana sıcacık tarhana yapmıştı. Zeyno'nun gelmesine az kalmıştı. Ha geldi ha gelecek diye bekliyordu Gülizar ana. Ancak Zeyno hala gelmemişti. Rıza evde olmadığı için evi de terk edemiyordu.Hadi gelirse diye düşünüyordu.Yarım saat kadar bekledi.Hala gelmemişti.Nerde bu kız diye düşünmeye başladı.Ya başına bir şey geldiyse diye düşündü.Daha fazla bekleyemedi ve yazmasını başına geçirdi ve eline gaz lambasını aldı.Tam dışarı çıkacaktı ki Zeyno eve geldi.Üstü başı kirlenmişti.Önlüğü çamur olmuştu.Ayrıca dudağı da kanıyordu.Gülizar ana:
    -Nerde kaldın sen?Aklım gitti.Hem senin üstünün başının hali ne böyle?
    Zeyno ağlamaya başladı.
    -Zeyno'm ne oldu şimdi niye ağlıyorsun.Boşver üstün kirlensin senden kıymetli değil ya...
    -Nene...dedi ve hıçkırarak ağlamaya devam etti.
    -Ne oldu kızım söylesene.
    -Nene İbrahim beni dövdü!
    -Oy benim nazlım,
    -Neneeee
    -O da çocuktur kuzum benim.
    -Ama nene benim bir suçum yok.
    -Öğretmenimn verdiği defteri yırttı.
    -Ben de onun kalemini kırdım.
    -Neeee
    -O kalemi babası Malatyadan almış.
    -Eeeee?
    -Çok kızdı beni çıkışta sıkıştırdı.
    -Ay kızım neden öyle yapmışsan ki canım.
    -Beni Ali ile dövdü.Çantamın üzerinde zıpladı.Ben de onu ısırdım.
    -Ağlama yavrum.
    -Babasına söylemiş midir peki?
    -Dur bakalım konuşacağız ağayla.
    -Hem sen de özür dileyeceksen ağadan.
    -Ama o haksız!
    -Bilirem yavrum ama ağanın azabını bilirsen
    -Yaaa ben dilemezem özür.
    -Heç olur mu öle şey yavrum. Etme kuzum .
    -Tamam nene yaaa.
    -Sabah gidecez o vakit tamam mı?
    -Tamam nene.
    O sırada içeri Rıza gelir.
    -Ne bu halin kız.
    Olayı Gülizar ana tüm ayrıntısı ile anlatır.Rıza sinir küpü olmuştur.
    -Zeynoooooo gel buraya.
    -Babaaaa
    -Kız sen delirdin mi sen ne yaptığını sanmışsan ağanın gazabını bilmez misen sen ?Delirmiş bu ana .
    -Ama baba.
    -Ben sana demişem ana.Hep senin o yersiz rüyalarının peşine gitmişseniz.
    -Bak bana oğul ben herşeye karşı gelmişem tamam mı?
    -Tamam değil ana hadi başımızabir iş gelirse?
    -Konuşcam dedim ya oğul.
    -Tamam ana tamam ama başımıza bir iş gelirse senden bilirem ona göre.
    -De yeter . Bu çocuk kavgasıdır. Büyütmeyin.
    Bu konuyu burada sonlandırdılar. Ancak varolan sessizlik bir tehlikenin doğacağının işaretiydi sanki. Sabaha karar vermişlerdi. Ağaya gidip af dilenecek,durumun sadece küçük çocukların kavgası olduğu dillendirilecekti.Gaz lambasını söndürdüler.Yataklarına girdiler.

    Ve ansızın gece yarısı kapılardan gümbürtü geldi.Gülizar ana aklına gelenin başına gelmesinden çok korktu.Ama pişman olmuştu,tutuldu,kaldı öylece.Aslan ağanın sesi ile kendine geldi.
    -Heyyyyyyy! Ahali görün bundan sonra korkun benim azabından.
    -Nerdeler?
    -Hepsi çıksın dışarı!
    -Ali Rıza.
    -Çıkın u lan dışarı.
    -Kahya hepsini diz önüme!
    İçeridekiler büyük bir korku ile ağlaşmaya başladılar.
    -Neneeeee korkmuşam ben.
    -Korkma yavruuuuum.
    -Ana ben demişem sana zamanında.
    Derken kapı şakladı.İçeri kahya girdi.
    -Çıkın dışarı!
    -Tamam Settar efendi çıkcaz.
    -Yaaaa hadin lan.
    Gülizar ananın hayat boyu umutları vardı. Hiç umutları onu terk etmemişti. O hep torununun okumasını istiyordu. Başaracaklardı hep birlikte. Mücadelesine inanan biriydi Gülizar ana. Gözü karaydı onun. Kendine inanmayan oğlunu dahi gözardı edip anasız torununu okutmaya çoktan karar vermişti.Ve yine savunacaktı düşüncelerini.Dışarı çıktılar.

    -Gülizar kadın olanları duymuşam.
    -Kusurumuza bakma ağam.
    -Ağam vallahi göndermicem . Sen heç merak etme.
    -Ali Rıza hepiniz aynı lafı söylemişseniz ama göndemişseniz.Susun gayri.
    -Bundan sonra Hiçbir kız okula gitmeyecek!
    -Olmaz! Olmaz! Olmaz ! Dedi Gülizar ana dayanamadı.
    Diğer yandan Ali Rıza anasını susturmaya çalıştı.Ancak Gülizar ana susmadı.Savunacaktı kız çocuklarını.Düzene isyan ediyordu Gülizar ana.
    -Yeter Aslan ağa yeter artık.
    -Ne diyon sen ! Gülizar kadın emrime karşı mı geliyon.
    -Bu kızlar okuyacak. Aslan ağa bil ki bu kızlar okumalı toktur olmalı. Öğretmen olmalı.
    -Kız dediğin evinde oturur.Gitmeyecekler.
    -Sen öyle san ağa!
    Köye sis çökmüştü.Karanlığın içinde iki el silah sesi duyuldu.Ardından bir kız çocuğu haykırdı.
    -Neneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!

    Vurulmuştu Gülizar ana.O aslında Anadolu'nun sesi çıkmayan kızlarını savunmuştu. Ağa vurmuştu onu. Ama kimselere söylenmedi. Ali Rıza'nın da ayağına sıkmışlardı.Artık aksıyordu.Bu diyarlarda kalamazdı,kızını da aldı,gitti.

    Ama köyünü hiç unutmayacaktı.
    Aradan yıllar geçti.Ali Rıza anasının yolunda ilerledi ve okuttu kızını.Zeyno artık güzel bir doktor olmuştu.Şimdi vefa borcunu ödemeye gelmişti.Köyüne pratisyen hekim olarak sağlık ocağına atandı.Babasını da aldı yanına.Gülizar ana onu bir yerlerden izliyordu bunu biliyor ve yıldızlara bakarak gülümsedi Zeyno.Arguvan'ın kokusunu içine çekti.Hasret giderdi. Mutluydu artık.Huzurluydu. O geceyi hatırladı ve gözünden yaş geldi.Rahattı ama geçmişe bir özlem vardı.Bir türkü söyledi Gülizar ananın mezarının olduğu tepeye bakarak......

    Deyiptin baharda görüşelim
    Bahar geldi geçti sen gelmez oldun
    Yaradan eşgine ne olur dön
    Kuşlar kondu göçtü sen gelmez oldun

    Sen gelmez oldun sen gelmez oldun
    Yari gözleyirem men, isteyirem men
    Sen gelmez oldun

    Biz bu sonbaharda buluşacaktık
    Bahar geldi geçti sen gelmez oldun
    Taşlara mı döndü kalbin gelmedin
    Aylar geldi geçti sen gelmez oldun

    Sen gelmez oldun sen gelmez oldun
    Sen gelmez oldun yarim
    Gözlerim yolda beklerim ama
    Sen gelmez oldun

    Demiştin kapına gelirim diye
    Kulağım kapıda ses vermez oldun
    Boş yere mi yeimin ettik ikimiz
    Kuşlar yuva kurdu sen gelmez oldun
    O gelmedi ama umutları yeşerdi Anadolu'ya can verdi.....



      Forum Saati Perş. Mart 28, 2024 1:29 pm