Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    AŞK MIYDI O ? - Sibel KARA

    avatar
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 61
    Kayıt tarihi : 20/03/09

    AŞK  MIYDI  O  ? - Sibel KARA Empty AŞK MIYDI O ? - Sibel KARA

    Mesaj  Admin Çarş. Ara. 29, 2010 4:56 pm

    Serin bir sonbahar günüydü. Sene 2005, aylardan eylüldü. Seren yoğun bir çalışma programı içinde okulla dershane arasında mekik dokuyordu. Bu sene lise sınavına girecek sekiz yıllık eğitimin ilk ödülünü bu sınav sonucunda alacaktı.
    Hayatı boyunca ailesinin gözbebeği olmuş bir dediği iki edilmemiş olan Seren için gerçek hayat bu dönemde başlıyordu. Bu zamana kadar derslerinden başka bir şey düşünmeyen kız aşık oluyordu. Sadece birkaç kez gördüğü, adını bile bilmediği bir genç sürekli aklındaydı. Okulda, dershanede, uyurken, yemek yerken yürürken bile tek düşündüğü bu genç adamdı. Acaba kimdi? Sevgilisi var mıydı? Hangi sınıftaydı? Adı neydi? ... Bütün bu sorular genç kızın beynini kemiriyordu. Tüm bunları düşünmek ; o kadar önem verdiği sınavla bile ilişkisini koparmaya yetmişti.
    Aradan birkaç hafta geçti. Çok sevdiği ve 11 yıllık arkadaşı Deniz’in doğum günü gelmişti. Seren aklını kurcalayan genç yüzünden neredeyse en yakın arkadaşının doğum gününü bile unutacaktı. Annesinin hatırlatması üzerine Denize bir doğum günü partisi düzenledi tanıdığı tüm arkadaşlarına haber verdi.
    Partiden 2 saat önce kutlamanın olacağı yere gitti. Her şey hazırdı. Kendini tamamen bu organizasyona odaklamış gibi görünse de o genç aklının bir köşesinde duruyordu hep. Zaman hızla akıp gitti. Deniz partinin olacağı yere gelmiş hazırlanan sürprizi ve toplanan kalabalığı görünce çok duygulanmıştı. Serenle birbirlerine sarıldılar ve Deniz mutluluktan ağlamaya başladı. Herkes Deniz’in başına toplandı. Seren etrafını göremez oldu çevresine toplanan arkadaşlarından. Bir an başını kapıya doğru çevirdi ve gözlerine inanamadı. O gelmişti.. Adını bile bilmediği genç, en yakın arkadaşlarından biri olan Berkay’la birlikte kapıda belirmişti. Hemen kalabalığın içinden sıyrıldı. Ne yapacağını şaşırmıştı.
    Derken Berkay Seren’i görüp gülümsedi,yanındaki gençle birlikte yaklaşmaya başladı. Heyecandan bayılmak üzere olan Seren, Berkay’ı öptükten sonra o sesi duydu:
    Merhaba ben Metin…
    Kalp atışlarını bastırmak istercesine yüksek sesle:
    Merhaba ben de Seren. Memnun oldum.
    Ve sonunda öğrenmişti kim olduğunu. Adı Metin’di. Aynı yaştalardı. Seren o günün Deniz’in doğum günü olduğunu unutmuş gibi Metin’den başka kimseyle konuşmuyordu. Bu durum Deniz ve Berkay’ın gözünden kaçmadı. 11 senelik arkadaşlarını ilk kez böyle görüyorlardı.
    Akşam olmuştu Seren ve Metin zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Berkay ve Metin Seren’i eve bıraktılar. Uzun zamandır olmadığı kadar mutlu olan Seren eve girer girmez annesine sarılıp öptü. Annesi bir şeyler olduğunu anlamıştı fakat küçük kızının aşık olmuş olabileceği aklının ucundan geçmedi.
    Metin’le konuşurken zamanın nasıl geçtiğini anlamayan Seren çok yorulduğunu ancak yatağına yatınca fark edebildi.O günün yorgunluğu ve mutluluğuyla hemen uykuya daldı. Ertesi sabah tüm yaşananların rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu anlamak için Berkay’ı aradı. Evet yaşananlar gerçekti ve Metin ondan hoşlandığını Berkay’a söylemişti. Bunu duyan Seren mutluluktan ne yapacağını bilemedi.
    Birkaç gün sonra Seren okuldan çıkıp dershaneye gitti. Sınavdan başka bir şey düşünmeyen kız artık sınava gireceğini unutmuştu. Tek düşündüğü şey Metin’di. O gün dershanede Metin’le karşılaştılar. Metin ondan hoşlandığını ve sevgili olmak istediğini söyledi. Genç kız bir süre heyecandan cevap veremedi. İçinden bağırarak evet demek geliyordu ancak kelimeler boğazında düğümleniyordu. Derin bir nefes alıp kendine geldi ve evet bende isterim dedi. Büyük aşk hikayesi o gün başlamıştı…
    Aradan 9 ay geçti. Sınav zamanı gelmişti. Metin ve Seren beraber hazırlandıkları büyük sınav için çok heyecanlıydı. En büyük hayalleri aynı okulu kazanmaktı. Sınava girdiler. İkisinin de sınavı iyi geçmişti. Hesaplamalarına göre aynı liseye gideceklerdi, mutluydular.
    Sonuçların açıklanacağı gün ikisi de heyecandan uyuyamamış sabaha kadar telefonda konuşmuşlardı. Ve saat 10.00 da sonuçlar açıklandı. Büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Metin Türkçeden yaptığı kaydırma yüzünden beklediğinden 10 puan düşük almıştı. Seren 1.Anadolu lisesini kazanırken Metin 2. anadolu lisesini kazanmıştı. Bir sene boyunca kurdukları bütün hayaller suya düşmüştü. Artık dershane de yoktu. Sadece hafta sonu görüşebileceklerdi. Seren’in bu olaydan duyduğu üzüntü Metin’i daha çok üzüyordu. Çünkü hayallerini o yıkmıştı, onun sınavda yaptığı hata neden olmuştu bu duruma. Ama Metin bu durumu telafi etmek istiyordu. Bunun hırsı ile ilk dönem çok çalışarak ikinci dönem Seren’in olduğu okula geçiş yaptı. Artık ikili için her şey mükemmeldi.
    Yeni okulunda Metin’i herkes tanıyordu. Yarım dönem boyunca Seren dilinden düşürmemişti onu. Bütün okul Seren ve Metin’e ayrılmaz çift gözüyle bakıp, imreniyordu. Onlar herkesin istediği bir ilişki yaşıyorlardı ve kimse Metin’le Seren’i ayrı düşünmüyordu. Okulda, dışarıda, hafta sonu… hep beraberlerdi. Mutlulukları herkes tarafından açıkça görünebilecek kadar fazlaydı. Aşkları o kadar büyüktü ki eve gitme zamanları ikisi için de ölüm gibiydi.
    Sene sonu gelmişti. Artık lise 1 bitiyordu. Metin ve Seren 1 buçuk senedir beraberdi. Yaz tatili ikisinde de buruk bir sevinç yarattı. Bir taraftan tatil yapmak istiyorlardı bir taraftan da ayrı kalmak istemiyorlardı. Ama Seren annesiyle beraber Mersin’e yazlığa gitmek zorundaydı. 2 ay kalacaklardı, koskoca iki ay... bu onların en uzun ayrılığı olacaktı.
    Bunun üzüntüsüyle Seren ve annesi yola çıktı. Her sene gittiği Mersin bu sene işkence gibi geliyordu Seren’e. Her gün Metin’le saatlerce konuşuyorlardı.
    Aradan on gün geçti. Metin Seren’i çok özlemişti ve ona bir sürpriz yapmaya karar vermişti. Berkay ve Efe ile beraber Seren’lerin yazlığının olduğu yerden bir daire kiralayıp yola çıkmışlardı. Seren’in haberi yoktu. annesiyle sahilde oturuyorken telefonu çaldı. Metin’le konuşmak için yerinden kalktı. Sahilde dolaşarak Metin’le konuşuyor onu ne kadar özlediğini söyleyip duruyordu. Derken Metin şu an en çok isteyeceği şeyin ne olduğunu sordu. Seren’in cevabı netti: ”yanımda olmandı tabi ki başka ne isteyebilirim ki” dedi. O an Metin Seren’in karşısında belirdi. Seren neye uğradığını şaşırmıştı. Ağlayarak sevgilisine sarıldı. Onlar için hayatlarının en güzel yaz tatili başlamıştı.
    Artık Seren’in annesi de tanıyordu Metin’i. Her sabah Metin, Berkay ve Efe Seren’lere kahvaltıya geliyor sonra Seren’in hazırlanmasının bekleyip dışarı çıkıyorlardı. Önce denize girip sonra Metin’lerin evine gidiyor birkaç saat uyuyup tekrar dışarı çıkıyorlardı. Hiç olmadıkları kadar mutlulardı. Çünkü gece beş altı saatlik uykunun dışında hep birliktelerdi.
    Tatil süresi dolmuştu artık Gaziantep’e gitme zamanı gelmişti. Seren, annesi, Metin, Efe ve Berkay hep beraber yola çıktılar. Seren annesiyle Metin’in anlaşmasına çok seviniyordu. Annesi Hülya gerçekten de Metin’i çok sevmiş, oğlu gibi görmüştü.
    Eve döndüklerinde Metin’in Seren’e bir sürprizi daha vardı. Annesi, babası, kardeşi, teyzesi, anneannesi olmak üzere ailesini bir araya toplamıştı ve Seren’i eve davet etmişti. Seren gitmeden önce çok kararsız kalmıştı. Çekiniyordu. Biraz da korkuyordu çünkü Metin’in annesinin onu sevmeyeceğini düşünüyordu. Metin ailenin ilk çocuğuydu annesinin kıymetli oğluydu. Annesi onu başka bir kızla paylaşmak istemeyebilir diye düşünüyordu. Böyle olursa ona hak verebilirdi ama Metin’den vazgeçmeyeceğini biliyordu.
    Yol boyunca bunları düşünüp strese giren Seren karşılaştığı tablo sonucu tüm şüphelerinin yersiz olduğunu anlamıştı. Metin’in annesi Belgin ve babası Ali, Seren’i çok sevmişlerdi. Hele anneannesi kendi torunundan ayırmamıştı. O gün Seren Metin hakkında hiç bilmediği bir şey öğrendi. Metin’i iki erkek kardeş olarak biliyordu. Ama Metin 4 sene önce ablasını kaybetmişti. Annesi kaybettiği kızının yerine Seren’i koymuştu.
    Eve gittiğinde annesi meraklı gözlerle ona bakıyordu. Her şeyi en ince ayrıntısıyla öğrenmek istiyordu. Seren tüm olanları heyecan ve büyük bir mutlulukla annesine anlattı. Metinin annesi Belgin’le Hülya Hanım’ın arkadaş olduğu anlaşıldı. Seren Metin hakkında bilmediği bir şey daha öğrendi. Metin Atalar Gaziantep Atalar Mağazası’nın sahibinin oğluydu. Hülya Hanım’ın sürekli alışveriş yaptığı yerdi ve Belgin Hanım’la oradan tanışıyorlardı. Hülya Hanım Atalar ailesinde olduğunu duyunca rahat bir nefes aldı. Çünkü bu zamana kadar bir dediğini iki etmediği kızının gördüğü hayattan geri kalmasını istemezdi. Artık aileleri bile onlara ayrılmayacak gözüyle bakıyordu.
    Eylül’ün 15’i gelmişti. Yeni bir yıl daha başlıyordu. Bizim çift artık lise 2 olmuştu. Onların bu sene de beraber olduğunu görenler hiç şaşırmadılar. Ailelerin de işin içine girdiğini duyan arkadaşları onlara ilk aşkı ile evlenen nadir insanlardan olacakları konusunda yorumlar yapıyorlardı. Bu yorumlar genç çifti çok mutlu ediyordu.
    Metin’in çocukluk arkadaşı olan Murat bu sene Anadolu lisesini kazanmıştı. Okulun ilk günleri kimseyi tanımayan Murat, Seren ve Metin’le beraber dolaşıyor; yanlarından ayrılmıyordu.
    Murat kalp hastasıydı. Metin’in en yakın arkadaşlarından biriydi. Tanıdıkça Seren’de onu çok sevdi. Çünkü çok iyi niyetli, sakin bir çocuktu. Bu zamana kadar 4 tane kalp ameliyatı geçirmişti. Kendine hiç dikkat etmiyordu. Bir süre sonra Seren durumunu bildiği için Murat’ın üstüne düşmeye başladı. Seren kendisini Murat’ın annesi gibi hissediyor,her şeyine dikkat ediyor ve Murat’ıda bu yönde uyarıyordu. Metin bunun farkındaydı. Ama Murat bu durumu yanlış anlamış ve Seren’e aşık olmaya başlamıştı. Seren onun için yasak aşktı ama duygularına engel olamıyordu.
    Murat’ın hastalığı yüzünden stresten uzak durması gerekiyordu. Ve yaşadığı bu olay onu git gide daha kötü yapıyordu. Son ameliyattan sonra azalan kalp ağrıları iyice artmaya başlamıştı. Seren ve Metin sanki çocuklarıymış gibi Murat’ın üstüne düşüyordu. Ağrılarının neden arttığını anlamaya çalışıyorlardı. Onlara göre her şey yolunda gidiyordu. Murat’ın birden bire nasıl bu hale geldiğine bir anlam veremiyorlardı.
    Murat Seren’e olan aşkını sadece abisine anlatmıştı. Durumu gitgide ağırlaşıyor ve yeni bir ameliyat olması gerekiyordu. Murat’ın abisi Seren’le konuşmaya karar verdi. Murat’tan ve Metin’den habersiz Seren’le buluştu. Ve Murat’ın durumunu anlattı. Ameliyat olması gerektiğini ancak onun için moralin çok önemli olduğunu söyledi. Seren elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı. Çünkü Murat’ı kardeşi gibi görüyordu. Derken abisi Murat’ın ona aşık olduğunu söyledi. Seren neye uğradığını şaşırdı. Murat için her şeyi yapmaya hazırdı ama Metin’den vazgeçemezdi. Hem de kardeşim dediği bir insanla olamazdı. Yalnız kalmak istediğini düşünüp tekrar arayacağını söyledi.
    O gece hiç uyuyamadı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Metin’den vazgeçemezdi ama Murat’ı da ölüme terk edemezdi. Vicdanıyla aşkı arasında sıkışıp kaldı. Bir çözüm bulamayınca durumu annesine anlattı. Ne yapması gerektiğini annesine sordu. Annesi bunu Metin’le konuşması gerektiğini söyledi ve ağlamaktan gözleri şişen kızını bebekliğindeki gibi kucağında uyuttu.
    Ertesi gün Seren Metin’le buluştu. Metin yüzü asık, gözleri şiş olan kızı görünce kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Seren konuşana kadar sustu, sadece onu izledi. Seren önce ağlamaya başladı, sonra kendini toparlamaya çalıştı ve konuşmaya başladı. Kelimeler boğazında düğümleniyor hıçkırıklarından ne dediği zar zor anlaşılıyordu.
    Metin olanları duyunca çaresizce başını kollarının arasına aldı. Seren ondan bir çözüm beklerken Metin ondan daha kötü bir haldeydi. Bir tarafta çocukluk arkadaşı bir tarafta sevdiği kız… Metin bütün gün Seren’e sarıldı sanki veda eder gibiydi. Seren bunun farkındaydı. Bu yüzden gözyaşlarının tutamıyordu. Zamanın durması, o günün bitmemesi için dua ediyordu. Çünkü Metin’den ayrılmak ölümdü ona. Kardeşini ölümden kurtarmakla kendi ölümünü seçmek arasında tercih yapmak zorundaydı.. Seren’in buna karar veremeyeceğini bildiği için Metin ikisi adına bir karar vermişti. Hem de Seren’e hiç sormadan. Onu hiç düşünmeden yapması gereken şeyi anlatmaya başladı. Bu konuşmayı duymak yerine sağır olmayı istiyordu Seren. Ama Metin’in kafasında her şey netti: sevgililer ayrılacak ve Seren Murat için Murat’la beraber olacaktı. Metin vicdanı uğruna aşkından vazgeçmişti…
    Seren eve gidince kendisi için verilen kararı düşünüp durdu. Başkasının hayatı için kendi hayatından vazgeçiyordu. Bu doğru muydu? Ya Murat iyi olursa, diye düşündü. O zaman ne yapacaktı? Kötü olmasın diye hayatının sonuna kadar sevmediği biriyle mi beraber olacaktı? Ya Metin… kardeşiyle aşık olduğu kızı yan yana görünce ne hale gelecekti? Ortada bir adaletsizlik vardı ve bunun bedelini iki kişi ödüyordu…
    Ertesi gün Seren kendini toparlamaya çalıştı ve bir hafta sonra ameliyat olacak olan Murat’ın abisiyle buluştu. Kararını söyledi ve abisi bu yaptığını kimsenin yapmayacağını ona ömrünün sonuna kadar minnettar kalacağını söyledi. Hemen Sereni alıp Murat’ın yattığı hastaneye götürdü. Murat durumu kötüleşmesin diye gözlem altında tutuluyordu. Seren’i görünce gözleri ışıldadı. Kapıya bakmaya devam ediyordu. Abisi kapıyı kapatınca “Metin yok mu?” dedi. Seren “hayır Metin artık olmayacak ayrıldık biz” dedi. Her ne kadar üzüntüsünü saklamak istese de Murat Seren’i çok iyi tanıyordu, içinde fırtınalar koptuğunu anlayabiliyordu.
    Bir hafta boyunca Seren her gün Murat’ın yanına gitti. Aklı ve kalbi Metin’deydi bedeni Murat’ın yanında. Murat her şeyin farkındaydı. Seren’in ona bu kadar değer verdiğini bilmiyordu. Geceleri sürekli düşünüyordu. Seren ve Metin birbirine aşıktı ve sevdikleri bir arkadaşları için birbirlerinden vazgeçmişlerdi. Bunu bilmek Murat için yeterliydi. Seren onun sevgilisi olsa bile aklı hep Metin’de olacak sadece haline üzüldüğü için Murat’ı bırakamayacaktı. Murat bunu biliyordu ve kabullenemezdi. Sevdiği kızın onunla sadece durumuna acıdığı için beraber olmasını istemiyordu.
    Ertesi gün ameliyattan üç saat önce serenden habersiz Metin’i aradı ve hastaneye gelmesini istedi. Seren Metin’i görünce şok oldu kendini ne kadar sıksa da gözünden yaşlar dökülmeye başladı.
    Murat yattığı yataktan doğruldu. Seren’i ve Metin’i baş ucuna çağırdı ve konuşmaya başladı: “ sanırım artık ikinizde biliyorsunuz Seren’e aşık olduğumu bunu inkar etmiyorum. Çünkü hayatım boyunca hiçbir kız beni senin kadar düşünmedi. Sen bana kardeş gözüyle bakıyorsun biliyorum, benim yaptığımın yanlış olduğunu da biliyorum. Kendime engel olmayı çok istedim ama yapamadım üzgünüm. İkiniz de benim için çok değerlisiniz. Benim için birbirinizden vazgeçtiniz. Bana bu kadar değer veriyorsanız ben sizi nasıl ayırabilirim ki. kendi bencilliğim yüzünden ayrılmanıza izin veremem. benim gerçekten mutlu olmamı istiyorsanız ameliyatıma el ele uğurlayın beni sizden tek isteğim bu…” dedi. Murat konuşmasını bitirdiğinde üçü de ağlıyordu. Seren ve Metin Murat’a sarıldı onu dualarla beraber Murat’ın istediği gibi el ele ameliyata yolladılar.
    Murat’ın ameliyatı 6 buçuk saat sürdü. Zaman geçmek bilmiyordu. Dışarıda Murat’ın ailesi arkadaşları akrabaları dualar okuyarak bekliyorlardı. Ve doktor çıktı. Ameliyatın iyi geçtiğini ancak 24 saat içinde ayılmazsa durumun kötü olabileceğini söyledi. Orada bulunan herkes Murat uyanana kadar bekleyeceğini söyledi. Herkesin tek istediği şey Murat’ın uyanmasıydı.
    Akrep ve yelkovan çakılı kalmış gibi kımıldamıyordu yerinden. Daha 3 saat olmuştu. Murat hala uyanmamıştı. Saatler bir asır gibi geliyordu Seren’e. 4üncü saat, 5inci saat,6ncı,7inci,8inci…yok hala uyanmamıştı. Zaman geçtikçe herkes gerilmeye başlamıştı. Derken 10uncu saatte Murat gözlerini açtı. Hastanede bir bayram havası esti. Herkes Murat’ı görmek istiyordu. Doktor sadece bir kişiye izin vermişti. Annesi yanına gitti. 5 dakika sonra dışarı çıkıp Murat’ın kendine geldiğini Metin ve Seren’i görmek istediğini söyledi. Doktordan izin alarak Metin ve Seren Murat’ın yanına yoğun bakıma girdi. Murat zar zor konuşabiliyordu. “size çok teşekkür ederim” diyebildi sadece. Hemşire gelip hastayı yormamak gerektiğini söyledi ve çifti dışarı çıkardı.
    Aradan aylar geçti. Metin ve Seren bu şoku atlatmış hayatlarına kaldığı yerden devam ediyorlardı. Murat sağlığına kavuşmuştu. Eskisi kadar sık olmasa da ara sıra görüşüyorlardı. Bahar gelmiş okulların kapanmasına çok az kalmıştı. Geçen yaz beraber tatil yapan çift bu yaz 3 ay boyunca ayrı kalacaktı. Çünkü Metin Amerika’ya gidecekti. Ailesi onun dil öğrenmesi için bunu gerekli görmüştü. Metin’in geleceği için iyi olabilirdi bu ama 3 ay boyunca göremeyecek olmak Seren’i strese sokuyordu.
    Okullar kapanır kapanmaz Metin Amerika’ya gitti. Saat farkı yüzünden konuşamıyorlardı. Günde birkaç saat internette görüşebiliyorlardı sadece. Daha önce nerdeyse 24 saat beraber oduğu, her dakika konuştuğu sevgilisin Seren’i arayamıyordu bile. Bu durum Seren’in aklına şüphe düşürdü. Acaba Amerika’da birini buldu da beni aldatıyor mu diye düşünmekten kendini alamıyordu. Konuştukları süre içinde devamlı şüphesini belli ediyor gereksiz yere tartışma çıkarıyordu. Bu durum aralarında gitgide artan bir soğukluk yaratıyordu.
    Aradan 2 ay geçti. Seren dershaneye gitmeye başladı. Yakın arkadaşı Berkay’la aynı sınıftaydılar. Berkay aynı okulda okuduğu Tuğçe adında bir kızla gelmişti. Tuğçe çok tatlı ve sıcak kanlıydı. Seren’le ilk günlerden iyi anlaşmaya başladılar. Seren Metin’in yokluğunda onu anlayan ve beraber eğlenebileceği bir dost bulmuştu.
    1 ay boyunca Seren ve Tuğçe’nin dostluğu pekişti. Okulların açılma dönemi gelmişti. Metin artık dönüş hazırlıkları yapıyordu. Ertesi gün yola çıktı. Uzun bir uçak yolculuğundan sonra evine dönmüştü. Havaalanında ailesi ve Seren karşıladı. Metin annesinden önce Seren’e koşup sarıldı. Seren bu durumdan çok utandı ve Metin’e çok kızdı. Çok özlemişti sevgilisini ama annesinin o bakışlarını gördükten sonra utancından başını kaldıramadı. Belgin hanımı ilk kez böyle görüyordu. Kızının yerine koyduğunu söylediği Seren’i bir an için kıskanmıştı. Kendine göre haklıydı. Ama Seren bir şey yapmamıştı, bu yüzden Metin’e çok kızmıştı.
    Bir hafta sonra okul açıldı. Lise 3 olmuşlardı. Seneye sınava gireceklerdi ve lisedeki olayın olmasını istemiyordu Seren Metin’le aynı şehirde aynı üniversiteye gitmek istiyor sürekli ders çalışıyordu. Metinse Amerika’ya gidip geldikten sonra çok değişmişti. Ders çalışmıyor sigara içiyor Seren’i eskisi kadar umursamıyordu. Seren ne yapacağını bilmiyor üzerine gitmek istemiyordu. Bu yüzden dershane okul ve ev arasında gidip geliyordu. Metinle aralarına ciddi anlamda bir soğukluk girmişti. Dışarıdan yine eskisi gibi görünüyorlardı. Ama Seren Metin’in ona söylemediği bir şeyler olduğunu düşünüyordu. Üstelemiyordu hiçbir şeyi. Onun anlatmasını bekliyordu.
    Bu soğukluk yüzünden Seren kendini ders çalışmaya vermişti. Dershanesinde derece yapıyordu. Hocaları onu özel açtıkları 5 kişilik bir sınıfa aldılar. Eşit ağırlık öğrencisi olan Seren’in derece yapacağını umuyorlardı. hayali hukuk olan Seren için Ankara üniversitesi hukuk fakültesini garanti olarak görüp Yeditepe hukuk fakültesine burslu yerleşmesi için hazırlıyorlardı.
    Bu çalışma temposu içinde Seren ve Metin arasındaki bağ iyice zayıflamaya başlamıştı. Seren sürekli dershanede Metin’se arkadaşlarıyla beraber dışarıda oluyordu.
    Seren’in doğum günü yaklaşıyordu. Metin aradaki soğukluğu bitirmek için büyük bir sürpriz hazırladı. Bütün arkadaşlarını toplamıştı. Seren’e bir alyans almış aradaki soğukluğu bitirmek için ayrılmamak üzere söz verecekti. Seren o gün Tuğçe’yle beraber süprizden habersiz özenle hazırlandı. Doğum günü Metin’lerin bağ evinde havuz başında yapılacaktı. Seren büyük süprizi görünce çok duygulandı. Derin bir oh çekti. Çünkü Metin’le aralarındaki soğukluktan çok rahatsız oluyordu bitmesinden çok korkuyordu. O gün sevdikleri arkadaşlarının önünde birbirlerine söz verdiler ve yüzüklerini taktılar.
    Aralarındaki soğukluk geçmişti ama bir sorun vardı. hocaları Seren’i kampa almışlardı Metin’se ders dışında her şeyle ilgileniyordu. Aynı üniversiteyi kazanma hayallerinin olmayacağını ikisi de biliyordu ama yine de umut ediyorlardı.
    Zaman hızla akıp gitmiş lise 3ünde sonuna gelmişlerdi. Seren özel dersler dershane okul derken Metin’le görüşecek zamanı bulmakta zorlanıyordu. Metin belli etmemeye çalışsa da bu durum hoşuna gitmiyordu. Ama ucunda Seren’in geleceği olduğu için bir şey diyemiyordu. Sınavı kazanmak için hiç umudu yoktu ve Seren’in kazanıp gideceğini biliyordu.
    Eylül ayı geldi ve okullar açıldı. Nihayet son sınıfa gelmişlerdi. Bir gün Seren öğle arasında Metin’le beraber otururken telefonu çaldı. Arayan abisiydi. Hazırlanması gerektiğini gelip okuldan alacağını söyledi. Seren üniversiteye giden abisinin son gününü kardeşiyle geçirmek istediği için onu almaya geldiğini düşündü. Abisi kuzeniyle beraber gelip Seren’i okuldan aldı. Seren meraklı gözlerle susan abisi ve kuzenine bakıyordu.arabanın dedesinin evinin yolunda olduğunu anladı. Abisine” hayırdır bir sorun mu var” dedi. Abisi cevap vermedi. Kuzenine baktı. Net olmayan bir cevap aldı: “ dedemiz rahatsız oraya gidiyoruz” dedi.
    Seren merakla yolun bitmesini bekledi. Dedesi için endişeleniyordu. Dedesine çok bağlıydı. Çünkü annesi ve babası çalıştığı için ona babannesi ve dedesi bakmıştı. Babasından görmediği tüm babalığı dedesinden görmüştü. Baba dediği insan dedesiydi. Aklına kötü bir şey getirmedi bile.
    Eve vardılar kapının önü arabalardan dolduğu için park edecek yer bulamadılar. Evin bi alt sokağına arabayı park ettiler. Seren abisinin yanında eve doğru yürüyordu. Derken kapının önünde kurulan masaları ve kalabalığı gördü. Koşarak eve yaklaştı. Herkes ağlıyordu. Elindeki çantayı ve kitapları yere atıp eve girdi. Annesi halaları kuzenleri ve tanımadığı bir sürü insan içerde oturmuş ağlıyor kur’an okuyordu. O an hayatının en kötü anını yaşıyordu. Bedeni bu şoka dayanamadı birkaç dakika etrafı seyretti ve olduğu yere yığıldı. Bir saat sonra kendine geldiğinde başında bir doktor ve annesi vardı. Ne olduğunu anlayamamıştı. İnanmak istemiyordu olanlara. Annesine dönüp ağlamaya başladı. İçinden bir parça koparak annesine sordu: “ dedem…” diyebildi sadece annesi “evet kızım deden trafik kazası geçirdi bu sabah” dedi sadece.
    Seren o gün sessizliği içinde kayboldu. Sakinleştiricilerle ayakta duruyor. Sadece ağlıyordu. Tek kelime bile konuşamıyordu. zorla yemek yediriyorlardı. Bir haftada 55 kilodan 47 kiloya düşmüştü. Ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordu. Annesi çok endişeleniyordu. Sınav senesinde yaşadığı şoku atlatamayacağından şüpheleniyordu.
    Aradan 20 gün geçti. Ramazan bayramı gelmişti. Seren’in dedesi olmadan geçireceği ilk bayramdı. Sabah erkenden tüm aile mezarlığa gittiler. 20 gündür konuşmayan seren dedesinin mezarının başında konuşmaya başladı. İçine attığı üzüntüsünü ortaya çıkardı. Hıçkırıkları o kadar derinden geliyordu ki orada bulunan herkes kendi üzüntüsünü bırakıp Seren’i sakinleştirmeye çalışıyordu. Orda da bir baygınlık geçiren Seren gözünü açtığında hastanedeydi. Başında annesi ve babası duruyordu. Annesinin telaşı biraz olsun dinmişti çünkü Seren konuşmuştu.
    Bir süre psikoloğa gitti ilaç kullandı ve şubata kadar kendini toparladı. Üniversite sınavını kazanmalıydı. Çünkü dedesinin en çok istediği şey buydu. Dedesi için bunu başarmalıydı. Özel dersler alarak açığını kapatmaya çalışıyor gecesini gündüzüne katıp ders çalışıyordu.
    Yaşadığı bu şok sonrasında uzun zaman Metin’le görüşememişlerdi. Aralarında büyük bir soğukluk vardı. Neredeyse ayrılardı. Seren Metin’i düşünecek durumda değildi ve Metin bunu anlayamıyordu.
    Nisanın ayı gelmişti. Seren deli gibi ders çalışıyordu ve Metinle neredeyse 1 aydır görüşmüyordu. Hafta sonuydu. Metin’i aradı ve görüşmek istedi. O gün derse ara verip tüm zamanını Metin’le geçirdi. Her şey eskisi gibiydi. Seren metini hala çok seviyordu.
    Yaşadığı zor günlerden sonra teselli bulacağı iki kişi vardı: annesi ve metin. Hayatta onlardan başka kimsesinin kalmadığını düşünüyordu. Bu iki insanın her zaman yanında olacağını düşünmek onun için en büyük umuttu.
    12 nisan gecesi ağlayarak uykusundan uyandı. kötü bir rüya görmüştü. Metin’le beraberken karanlığın içinde bir anda yalnız kalmıştı. Metin’in nereye gittiğini anlamak çin deli gibi koşturuyordu ama Metin’i bulamıyordu. Bu rüyaya hiçbir anlam veremedi. Ama etkisinde kaldığı aşikardı. Ya Metin’e bir şey olursa ya onu da kaybedersem diye düşünmekten kendini alamadı. Bütün gece bu düşünceler beynini kemirdi. içini bir sıkıntı kapladı.
    Ertesi gün dershanede Tuğçe’yle ders çalışıyorlardı. Tuğçe’ye gece gördüğü rüyayı anlattı. İçinde büyük bir sıkıntı olduğunu söyledi. Bunu üzerine Tuğçe bir süre konuşmadı sadece Seren’i dinledi. Seren o kadar endişeliydi ki neredeyse ağlayacaktı. “Ya Metin’e bir şey olursa ben ne yaparım” deyip duruyordu.
    Tuğçe, Sereni çok seviyordu. Üzülmesini hiç istemiyordu. Seren bu rüya görmeden önceki gün bir şey duymuştu. bunu ondan saklayamazdı ama nasıl söyleyeceğini de bilmiyordu söyleyeceklerinin sonucunda serenin toparlanamayacağını biliyordu. Ama en yakın arkadaşının kandırılmasına izin veremezdi
    Bir süre düşündü. Sonra ciddiyetle konuşmaya başladı.” Seren sana bir şey söylemem gerek” dedi. Seren merak içinde ne söyleyeceğini bekliyordu . Tuğçe kelimeleri ağzında geveleyip durdu başlarda söyleyemedi. Sonra Seren’in ısrarı üzerine o cümleyi kurdu: “ metin seni aldatıyormuş. Bir aydır Deniz’le berabermiş.” Dedi. Seren duyduğuna inanamadı rüyası gerçekti. Sanki olanlar içine doğmuştu. Tuğçe’nin yalan söylemeyeceğini biliyordu. Ama buna inanmak istemiyordu. Metin’i arayıp sormayı düşündü ama doğruysa bile Metin’in yalanlayacağını biliyordu. Bu yüzden Berkay’ı aramayı düşündü.
    Berkay hem Metin’le hem Deniz’le hem de Seren’le arkadaştı. Ondan başka kimse bilemezdi. Kendini toplayıp Berkay’ı aradı. Berkay da biliyordu ve seren’den saklıyordu. Güvendiği arkadaşlarının hepsi sırtından vurmuştu.
    Metin bunu nasıl yapar diye düşünüyordu sürekli. Hemde 11 senelik arkadaşı deniz’le nasıl beraber olurdu. Peki ya deniz… Çocukluğunu beraber geçirdiği, her şeyini paylaştığı arkadaşı, dostu, kardeşi… nasıl olur da onu sırtından vurabilirdi.
    Hiç bir şey olmamış gibi Metin’i aradı ve görüşmek istedi. Buluştular ve Seren konuşmadan saatlerce Metin’e baktı. İçinden çok şey söylemek geliyordu ama konuşamıyordu. 5 senedir beraber olduğu adam, bırakmamak için söz veren, yüzük alan, ailesiyle tanıştıran, özlediği için Mersin’e gelen, beraber tatil yaptığı adam onu aldatmıştı. Bunu kendine yediremiyordu. Bu zamana kadar yaşanılan her şey yalan mıydı? Düşündü ve konuşmaya başladı.” Metin seninle 5 senedir beraberiz. İyi kötü çok şey yaşadık. Ama olmuyor galiba. Ben seni sevmiyorum artık. En iyisi bitirmek” dedi. İçi içini yiyordu. Metinin gözlerine bakarak seni sevmiyorum diyebilmişti ona olan kini o kadar büyüktü ki bunu bile yaptırmıştı.
    Metin ne olduğunu anlayamamıştı. Ayrılmak istemiyor onu sevdiğini söylüyordu. Seren onun sahte gözyaşlarını görünce iyice sinirleniyordu. “Madem bu kadar seviyordun neden aldattın yazık etmedin mi bize” dememek için zor tutuyordu kendini. Ama o kadar zoruna girmişti ki gururuna yediremedi. Metinin de canı yansın diye gözlerine bakarak “sevmiyorum seni bitti” dedi ve kalkıp gitti.
    O gün Seren için hayat bitmiş gibiydi. Dünyada en güvendiği ikinci erkek de ölmüştü onun için, yoktu artık. Daha 17 yaşında yaşadıklarını kaldıramıyordu yüreği. Kime güveneceğini bilmiyordu.
    Kendini eve kapattı. Psikolojik tedaviye tekrar başladı. Sınava çok az kalmıştı ve Seren ders çalışmayı tamamen bırakmıştı. Sürekli ilaç veriliyor ve uyutuluyordu. O günlerde en büyük destekçisi annesi ve Tuğçe olmuştu. Annesi yaşadığı stres ve üzüntü yüzünden hasta olmasından korkuyordu.
    Birkaç hafta sonra korktuğu başlarına geldi. Seren büyük bir sancıyla uykusundan uyandı. Ayağa kalkamıyordu. Hemen hastaneye kaldırıldı. Yapılan tahliller sonucu yumurtalıklarında kist çıktı. Ameliyat olması gerekiyordu. kistler her dakika büyürdu. Bir parça alınıp kontrol edilmeliyi çünkü kanser olma riski taşıyordu.
    O gece zaman kaybedilmeden seren ameliyata alındı. Kistlerden alınan parçalar incelendi. kanser değildi ama risk hala devam ediyordu. Seren bir hafta hastanede kaldı. İlaçlarla kistler küçültülmeye çalışılıyordu ama ilaçlar sadece büyümeyi yavaşlatıyordu.
    Bir ameliyat daha olması şarttı. Kist tamamen alınacaktı. Ancak bunun büyük bir riski vardı. Kist tüm yumurtalığı kaplamıştı. Tamamen temizlenmesi için yumurtalığın kazınması gerekiyordu. Yani yumurtalığın birin kaybedebilirlerdi. İleride evlenip yuva kurduğunda çocuğunun olma ihtimali azalacaktı. Bu ameliyat için ailenin ve hastanın rızası gerekiyordu.
    Doktor önce Hülya hanımla konuşmak istedi. Durumu anlattıktan sonra Hülya hanım “ne gerekiyorsa yapın yeter ki kızıma bir şey olmasın” dedi. Doktor Seren’in de onayı olması gerektiğini söyleyince Hülya hanım bu durumu kızına nasıl anlatacağını düşündü. Onun sağlığı için bu ameliyat şarttı. Ama Seren’in en büyük hayali bir kızının olmasıydı. Çocukları çok seviyordu. Evlenince kalabalık bir ailesinin olmasını çok istiyordu.
    Hülya hanım kara kara düşünüyordu. Kızının bir şoku daha nasıl kaldıracağını bilmiyordu. Ama bir an önce söylemeliydi. Zaman kaybetmemeleri gerekiyordu. Kızının yanına gitti. Güçlü bir yapısı vardı. Kızını iyi olması için o güçlü görünmek zorundaydı. Doktorun söylediklerini olduğu gibi anlattı.
    Seren o kadar yorulmuştu ki tepki verecek ağlayacak üzülecek dermanı kalmamıştı. Yaşadıkları ona çok ağır geliyordu. Yalnız kalmak istediğini söyledi. Annesi odadan çıktı. Seren anlamsız bir şekilde pencereden görünen kavak ağacına bakıyordu. Ameliyat olmazsa ölebilirdi. Annesi için yaşamalıydı. Ameliyat olursa çocuğu olmayabilirdi. Bu zamana kadar kurduğu hiçbir hayal gerçekleşmemişti zaten. Çocuğunun olmasının onun için bir anlamı yoktu. Çünkü kurduğu bütün hayallerde Metin vardı. Onunla evlenecek, çocukları olacak, geceleri beraber uykusuz kalacaklar, beşiğin başında bebeklerinin uyumasını, nefes almasını seyredeceklerdi.
    Artık metin yoktu. kurulan hayaller anlamını yitirmişti. Annesi için yaşamalıydı. Çocuğu olmasa da olurdu. Seren 4 saat boyunca bunları düşündü. Kararını vermişti. Ameliyat olacaktı. Annesini yanına çağırdı ve kararını açıkladı. Hülya hanımın içinde buruk bir sevinç vardı.
    Hülya hanım hemen doktora haber yolladı. 10 dakika sonra doktor Seren’in odasına geldi. İstanbul’da bir profösörle konuştuğunu ve ameliyatı onun yapmasını istediğini söyledi. Çünkü bu profösör işinde uzmanlaşmıştı. Ameliyat ettiği birçok hastası çocuk sahibi olmuştu. Seren bunu duyunca tepki vermedi çünkü anne olmanın bir anlamı kalmamıştı onun için. Ama Hülya hanım bu haberi duyunca sevinçten havalara uçtu. Kızı iyi olacaktı.
    Aradan iki gün geçti Seren’in ameliyatı için gereken tüm tedbirler alınmıştı. Birkaç saat sonra ameliyatı yapacak olan doktor uçaktan inecekti. Hemen Seren’i kontrol edip ameliyata alacaktı.
    Doktor geldi. Artık her şey hazırdı. Seren yarım saat sonra ameliyata alındı. Uzun bir operasyondan sonra doktor Hülya hanıma mutlu haberi verdi. Hülya hanım ve Tuğçe mutluluktan birbirlerine sarılıp ağladılar.
    Metin Seren’in durumunu öğrenmişti. Hastaneye gelmek istiyordu. Ama Hülya hanım buna izin vermemişti. Kızının tekrar üzülmesini istemiyordu. Seren ameliyattan çıktı. Git gide daha iyi oluyordu. Bir hafta sonra hastaneden çıktılar.
    Seren evden çıkmıyordu. Annesi ve Tuğçe hep yanındaydı. Onların desteğiyle durumu her geçen gün daha iyi oluyordu.
    İki ay geçmiş sınav günü gelmişti. Ailesi kazanamayacağını bildiği için Seren’in sınava girmesini istemiyordu. Seneye girip istediği hukuğu kazanacağını düşünüyorlardı. Sadece biraz zamana ihtiyacı vardı.
    Seren inat edip sınava girdi. Beklenenden çok iyi bir puan aldı. Onun barajı bile geçemeyeceğini düşünen ailesi ve hocaları şaşırmışlardı. Çalışmaya devam etse derece yapacağı konusunda herkes hemfikirdi.
    Sonuçlardan iki hafta sonra tercihler başlamıştı. Kimse Seren’in tercih yapmasını istemiyordu. Seren de yapmayı düşünmüyordu zaten. Bir sene daha çalışacak hayallerini tek başına gerçekleştirecekti.
    Tercihlerin bitmesine iki gün kala Seren toparlanmış Tuğçe ve Berkay’la dışarı çıkmıştı. O gün Metin’le Deniz’in oturdukları mekana geldiğini gördü. Metin çok utanmış Seren’in yüzüne bakamıyordu. Seren’se güçlü ve gururlu bir halde etrafı izliyordu. İçinde fırtınalar kopuyordu çünkü 5 senelik aşkı evleneceği adamla 11 senelik arkadaşı beraberdi ama bunu belli etmeyecek kadar gururluydu.
    Tuğçe, Serene dönüp “istersen kalkıp başka bir yere gidebiliriz” dedi. Seren hiç olmadığı kadar güçlüydü. “ hayır. Benim utanacağım hiçbir şey yok. Onlar var diye kalkıp gitmeyeceğim.”dedi. Tuğçe ve Berkay Seren’i uzun zamandır böyle görmemişlerdi. Yarım saat sonra Metin ve Deniz kalkıp gitmişti.
    Akşam oldu. Seren eve gittiğinde yorgun olduğunu söyleyip odasına çekildi. Bütün gece düşündü. Metin ve Deniz’in görüntüsü gözünün önünden gitmiyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Hayatına böyle devam edemezdi. Sonunda bir karar verdi. Ne kadar doğruydu bilmiyordu ama yapacağı tek bir şey vardı…
    Ertesi gün Tuğçe’nin yanına gideceğim diye evden çıktı. Bir tercih listesi bulup internet cafeye gitti. Herkesten habersiz bir liste yaptı.tek istediği şey ordan gitmekti. Nereye olduğunun hiçbir önemi yoktu. Bir daha o sahneyle karşılaşmak istemiyordu.
    20 gün sonra sonuçlar açıklanıyordu ve Seren hala kimseye söylememişti tercih yaptığını. Dershanedeki hocaları kazananların listesini çıkarırken Seren’in adını görüp şok olmuşlardı. Hemen Seren’i aradılar ama Seren telefonu açmıyordu. Ardından annesi Hülya hanımı aradılar “Seren tercih yapmış Giresun üniversitesi sınıf öğretmenliğini kazanmış nasıl izin verirsiniz buna” dediler. Hülya hanım neye uğradığını şaşırmış bir halde Seren’in odasına gitti. Ağlayarak kızına sarıldı ve “hayırlı olsun kızım öğretmen olacakmışsın” dedi. Anne kız ağlamaya başladılar.
    Seren bu sonuçtan mutlu mu olmalı yoksa üzülmeli mi bilemiyordu. Tek bildiği şey oradan uzaklaşmanın onun için iyi olacağıydı.
    Metin Seren’in kazandığını dershaneden öğrenmişti. Herkes gibi o da şok olmuştu. Vicdan azabı çekiyordu. O akşam Seren’i aradı. “Neden yaptın bunu” dedi. Seren “beni aldattın o kızla karşıma çıktın ne yapsaydım burada kalıp sizin her an karşıma çıkma ihtimalinizle delirmeyi mi beklemeliydim” demeyi çok istedi ama söyleyemedi. Dili tutulmuş gibiydi. Böylesi en iyisi demekle yetindi ve telefonu kapattı.
    Metin o kadar çok vicdan azabı çekiyordu ki hatasını telafi etmek için uğraşıyordu. Denizle ayrılmışlardı. Seren’i hala sevdiğini kimsenin onun gibi olamayacağını anlamıştı. Bu konuda ailesi bile Seren’i destekliyordu. Belgin hanım haftada birkaç kez Seren’i arıyor moral veriyordu.
    Eylül ayı gelmişti Seren hazırlık yapmaya başlamıştı. 1 ay sonra çekip gidecek her şeyden uzaklaşacaktı. Artık kendine gelmişti. Metin, Seren gitmeden barışmak için uğraşıyordu. Çünkü Serenin onu unutmak için gittiğini biliyordu. Seren hala söylememişti aldatıldığını bildiğini. Metin barışmak için uğraştıkça Seren daha çok sinirleniyordu. Artık insanlara olan güvenini yitirmişti. Annesi ve Tuğçe’den başka kimsenin bir değeri yoktu.
    Gideceği için mutluydu ama annesini tek bırakmak istemiyordu. Keşke annesini de götürebilse de o şehre bir daha dönmese diye düşünüyordu ama annesi çalıştığı için onunla gelemiyordu. Zaman geçiyor gitme günü yaklaşıyordu.
    Bir akşam telefonu çaldı. Arayan Metin’in babası Ali beydiseren telefonu açıp açmama konusunda karasız kaldı. Çünkü artık geçmişi ile ilgili hiçbir şey duymak istemiyordu.
    Ali beyi çok seviyordu. Ona olan saygısında telefonu açtı. Ali bey önce hal hatır sordu. Sonra bir şeyler anlatmak istediğini söyledi. Seren dikkatle dinlemeye başladı. Ali bey: “ kızım biliyorsun biz seni çok sevdik. Sende bizim bir evladımızsın. Seni bu kadar yakın görmesen arayıp bunları anlatmazdım. Lütfen beni dikkatle dinle. Ben sizin yaşlarınızdayken sevdiğim bir kız vardı. çok seviyorduk birbirimizi. Evlenecektik. Ama ben bir gün öyle bir hata yaptım ki tek gecelik bir zaafım yüzünden sevdiğim kızı kaybettim. Şimdi aradan 25 yıl geçti. Evliyim çocuklarım var hepsine çok bağlıyım ama onun yeri her zaman ayrı oldu. Çünkü ilkti. Ben 25 sene sonra o kadını buldum kızım Hatay’da yaşıyor evlenmiş 3 tane çocuğu var. Yanına gitmeye cesaretim olmadı. Sırf görmek için buradan hataya gittim uzaktan izleyip döndüm. Şimdi sorarsan pişman mısın diye evet çok pişman oldum kızım ama hayırlısı buymuş yapacak bir şeyimiz yok şimdi mutlu bir ailem var hayırlısı buymuş işte. Galiba bizim sıpa da benim gibi olacak kızım. Sana diyeceğim ikiniz içinde hayırlısı neyse o olsun.” Dedi. Seren Ali beye çok teşekkür etti ve telefonu kapattı.
    Bu konuşma seren’i kendine getirmişti.geçmişi silmesi mümkün değildi. Zamanı geriye alma şansı olsa yine metini severdi bunu biliyordu. Artık söylenecek tek bir söz kalmıştı. Onu da Ali bey söylemişti “hayırılısı buymuş” çok zoruna da gitse bunu kabullenmek zorundaydı. Metin olmadan yaşamına devam etmeliydi. Kendine yeni bir hayat kurmalıydı. Elinde iyi bir fırsat vardı. Yeni bir şehir, yeni insanlar, yeni bir hayat onun için en hayırlısı olacaktı.
    Bunları düşündükçe rahatlıyor, kendine geliyordu. Geçmişe bir sünger çekmeye hazırdı. Heyecanla gideceği günü bekliyor hazırlık yaparak aklını oyalamaya çalışıyordu.
    Günleri daha hızlı geçmeye başlamıştı. Kimseyi görmek istemediği için dışarı çıkmıyordu. Tuğçe ve Berkay hergün evine gelip onu görüyor destek oluyordu. Kızının her geçen gün daha iyi olduğunu görmek hülya hanımın da içini rahatlatıyordu.
    Ve o gün geldi. Serenin son günüydü. Akşam uçak kalkıyordu. Seren arkadaşları ve ailesiyle vedalaştı. Gitme zamanı gelmişti. 2 saat önceden havaalanında oldular. Seren hayatını ne hale getirdiğini düşünüyordu. Öğretmen olacaktı. 2 senede verdiği bütün emek boşa gitmişti. Herkesi üzmüş hayal kırıklığına uğraşmıştı. Peki, pişman mıydı Metin’le yaşadıklarından? Aslında hayır değildi. Çünkü onun pişman olacağı hiçbir şey yoktu. Gerektiği gibi sevmiş gerektiği gibi yaşamıştı her şeyi. Pişman olduğu tek konu bir anlık sinirle tercih yapıp geleceğini mahvetmesiydi.
    Uçağın kalkışını zamanı yaklaşıyordu. Tam o sırada Metin koşarak havaalanına geldi. Vedalaşmak istiyordu. Seren daha önce söyleyemediği her şeyi söylemek istedi. Annesinden müsaade isteyip bir kenarda konuşmaya başladılar. Seren Metin’in konuşmasına fırsat vermeden konuşmaya başladı “ 5 sene metin be 5 sene. Biz seninle neler yaşadık. nasıl bakabildin başkasına? nasıl tutabildin elini? hiç mi acımadı yüreğin? Biz senle söz vermiştik ölene kadar. Yalan mıydı hepsi? Bir hiç uğruna mı harcadık zamanımızı? Teşekkür ederim her şey için sana. Ben yokum artık. Hayatımda güvendiğim iki erkek vardı biliyorsun dedem trafik kazasında öldü ama senin ölümün onunkinden daha acı oldu emin ol. Kendine iyi bak, hoşçakal…”. dedi.
    Metin duydukları karşısında verecek cevap bulamadı. Elindeki katlanmış kağıdı uzattı. “Kendine dikkat et seni seviyorum ”dedi ve arkasını dönüp gitti..
    Serenin gitme zamanı yakındı.. Hayatına yeni bir başlangıç yapmaya hazırlamıştı kendini. Ta ki metin gelene kadar... o kadar alışmıştı ki Metin’e şimdi onun olmadığı bir hayata nasıl başlayacağını bilmiyordu. En büyük destekçisi annesi de yanında olmayacaktı artık.
    Veda zamanı gelmişti. Seren annesine uzun uzun sarıldı. Ayrılmak istemiyordu ama artık çok geçti. Yeni bir hayat onu bekliyordu. Yüreğini geride bırakarak uçağa bindi. Cebine koyduğu kağıdı çıkardı ve gözyaşları içinde okumaya başladı. Bunlar metinin ona son sözleriydi:
    Beni Terk edip Giderken Ben, arkandan sadece baktım.
    Oysa; söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki..
    "Gidersen iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.
    Gidersen sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
    Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi
    O karanlıkta yolumu kaybedeceğim" diyecektim sana
    Konuşamadım..
    Gidişini görmemek için gözlerimi kapattım
    Öylesine acıdı ki içim,
    tutup koparsalardı kolumu bacağımı bu kadar acı duymazdım.
    Acım yaş olup akmalıydı gözlerimden.
    Ağlayamadım..
    Seni delicesine bir tutkuyla seviyordum oysa
    Tutkum seninle olmaktı,
    tutkum teninde erimek,
    tutkum hayatı seninle sadece paylaşmaktı.
    Anlatamadım..
    Gidişini önlemek için tutmak vardı ellerinden
    Ellerim değil miydi her dokunuşumda seni ürperten?
    Bir kez dokunsam, bir kez tutsam ellerini
    Gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu
    Tutamadım...
    Bir yıkım gibiydi gidişin
    Sen adım adım uzaklaşırken benden
    Çöküp kaldı bedenim olduğu yere,
    Nice terk edişlere dayanan yürek
    bu kez yenilmişti
    Bu kadar zayıf değildim ben kalkmalıydım.
    Kalkamadım...
    Oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum
    Hazırdım gidişine,
    Kaçak zamanları yaşıyorduk
    Zaman bitecek ve sen gidecektin
    Bense, gidişinin ertesi günü
    Hayatıma kaldığım yerden yeniden başlayacaktım.
    Başlayamadım...
    Bir şey söyledin mi giderken?
    "Kal" dememi istedin mi?
    Son bir kez "seni seviyorum" dedin mi?
    "Bekle beni döneceğim" diye umut verdin mi?
    Beynim öylesine uğulduyordu ki.
    Duyamadım...
    Nereye gittiğin önemli değildi
    Binlerce kilometre uzakta da olsan,
    iki metre ötemde de fark etmiyordu.
    Artık yoktun
    ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.
    Kurtulmalıydım senden,
    bu yokluk duygusundan kurtulmalıydım.
    Kurtulamadım...
    Unutulanların arasına katılmalıydım
    Anıları bir sandığa koyup hayatı bir yerinden yakalamalıydım.
    Bu aşk noktalanmalıydı, bu sevdadan vazgeçmeliydim.
    Yapamadım...
    Bir okyanusun ortasında tek küreği kaybolmuş sandalda
    Dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi.
    Bil ki; sevmekten vazgeçmedim seni,
    Bil ki; seninle birlikte sevdanı da taşıyacağım yüreğimde,
    Bil ki; seni Unutamadım
    ve bil ki; unutamayacağım...

    #SON#



      Forum Saati Cuma Nis. 19, 2024 2:34 pm