Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    USLANMAZ - Süha YOĞSUL

    avatar
    1001110057


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 08/12/10

    USLANMAZ - Süha YOĞSUL Empty USLANMAZ - Süha YOĞSUL

    Mesaj  1001110057 Perş. Ara. 23, 2010 1:10 pm

    USLANMAZ

    Ankara’da yine bir kış sabahı, hava soğuk, biraz da kar var, yerler karlarla kaplı, bu kar Ankara’nın o gürültüsü içinde sanki bir sessizlik ilacı, sanki kar bütün suçları örtmüş sanki kar herkesi gömmüş ama bu sessizlik içinde kendi sesini duyurmaya çalışan insanlar, koşuşturuyorlar, bazılarının acelesi var bazılarının ise hüznü sanki bu hüzünden kurtulmak için başları eğik, bin bir düşünce içinde yürüyorlar sanki kendi çaresizliklerini onlarda biliyorlar.Okula gitmek için çabalıyor bir çocuk ,masum o da bütün insanlar da olduğu gibi düşünceleri içinde kaybolmuş yolunu bulmaya çalışıyor evet belki onun ki de bir hayatta kalma çabası ,farkında değil ama o da yanından geçen diğer insanlar gibi çıkışı olmayan bir labirentte yolun sonunu görmeye çabalıyor.
    Hava bugün daha da soğudu, evde televizyon açık, televizyonda yine eski bir Türk filmi dönüyor her sabah olduğu gibi Mehmet bu sabah da kalkmamakta inat ediyordu, sabah o sıcak yatakta yatmanın ne kadar değerli bir şey olduğunu anlıyordu. O gün bir kez daha annesi Hacer Hanım her sabah olduğu gibi çayı demlemiş kahvaltıları masaya taşımış ve bir de haşlanmış yumurta yapmış Mehmet’e sesleniyordu:
    —Artık geç kaldın Mehmet hadi kalk yeter bu kadar uyuduğun.
    Mehmet oralı olmadı ama yinede Hacer Hanım’ın birkaç defa daha seslenmesinden sonra kalkmak zorunda kaldı kahvaltıyı yine yak üstü geçiştirdikten sonra formasını giyip koşarak okula yetişmeye çalıştı ama yinede ilk derse geç kalmıştı. Mehmet sınıfa girdi, bir anda karşısında hiç beklemediği bir tabloyla karşılaştı bütün arkadaşları kafalarını gömmüş matematik sınavındalar o anda bugün matematik sıvının olduğunu hatırladı ama iş işten çoktan geçmişti hoca Mehmet’e dönüp:
    —Oooo… Beyefendimiz teşrif ettiler…!
    Mehmet biraz mahcup bir şekilde hocasından özür diledi ve biraz da dil dökerek sınava girmeyi başardı ama bu aslında pratikte pek işe yaramadı çünkü ne sınava çalışmış ne de sınav kağıdın da duran soruları gözü bir yerlerden ısırıyordu ve sonuçta sınav kağıdını kısmen boş şekilde vererek sınıftan çıktı bahçede Tugay onu bekliyordu. Tugay da Mehmet gibi 7. sınıf öğrencisiydi, kendi halinde, arkadaşlarının deyimiyle sınıfın çalışkanıydı ve de gerçekten sorumluluklarını bilen biriydi.Tugay Mehmet’in kendini görmesi için elini salladı,Mehmet’te bunu görerek yanına geldi ve biraz konuştuktan sonra okul çıkışı Tugaygilin mahalledeki küçük parkta oturmaya karar verdiler ve okul çıkışı birlikte parka gittiler ve köşedeki bakkaldan birer gazoz ile bir çikolata alıp bölüşerek banklar dolu olduğu için duvarın üstünde oturdular.Tugay biraz hesap sorma edasıyla,Mehmet’in kolundan tutarak :
    —Niye bugün yine geç kaldın sabah seni okul girişinde o kadar bekledim. Neden böyle yapıyorsun?
    Mehmet bu sorudan hiç hoşlanmamıştı ve de Tugaya karşı çok öfkelenmişti çünkü herkes ondan hesap sorar olmuş o da bun duruma artık dayanamayacak hale gelmişti fakat Tugay onun bu hayattaki en iyi dostuydu bu yüzden de onun kalbini kırmayı istemediği içinde:
    —Kusuruma bakma sabah uyanamadım bir de beni bekleyeceğini unutmuşum neyse bir daha yapmam böyle şeyler, hadi şimdi gidelim de annem ıspanaklı börek yapacaktı onu yiyelim.
    Beraber eve doğru yürümeye başladılar: Arkadaşlıkları çok sağlamdı Mehmet ile Tugay’ın aslında ikisi zıt karakterdeydiler. Birinin hayattaki gayesi ailesinin kendisi için verdiği çabaları boşa çıkarmamak ve hayatta daima doğru bildiğinin peşinden gitmekti,bir diğerinin ise hayattaki tek gayesi anı yaşamak gelecekle ilgili planlar yapmamaktı işte bu iki zıt karakter zıt kutuplar birbirini çeker sözünü doğruluyordu gerçekten de aralarında sağlam bir dostluk ilişkisi vardı.
    Mehmet’in babası İsmail Bey dar gelirli bir aileden geliyordu çevresindekilere göre dindar bir adamdı, bütün gün işyerinde çalışarak akşam evinde huzurlu olarak yemek yiyip, akşam çayı keyfi yapıktan sonra her gecede Kur’an-ı Kerim okuduktan sonra yastığa başını koyup kafasından sadece ailesi için yapabileceklerini düşünen bir aile reisiydi. Mehmet ve ailesi bazen maddi açıdan sıkıntılar çekiyorlardı, Hacer Hanım her gün evlere temizliğe gidiyor gittiği evde çocuk varsa onlara bakıyor ve her geçen gün daha da kötüleşen gözüyle elişi yaparak satmaya çalışıyordu. Hacer Hanım da ailesi için elinden gelenin daha da fazlasını yapıyordu.
    Mehmet evin tek çocuğuydu bu yüzden onun üstüne fazla düşüyorlardı. Babası İsmail Beyle Mehmet’in arası pek iyi değildi, İsmail Bey çok otoriterdi ve Mehmet’e daha hiç oğlum diye sarılmamış onu sevdiğini fiziksel olarak gösterememişti ama yine de Mehmet’i çok severdi. Hacer Hanım ise öyle değildi oğlunu çok severdi onun o güzel kalbi hiçbir zaman incinmesin diye daima onu babasına karşı olsa bile korurdu.
    Mehmet yine bir gün okul dönüşü Tugayın dayısının dükkanın da koli taşıyordu, Tugay ile ikisi bir taraftan koli taşıyor diğer taraftan birbirleriyle dalga geçerek gülüşüyorlardı. Koli taşıma işi bitmiş Tugay’ın dayısın ikisine birer dondurma vermiş dükkandan çıkacaklardı, Mehmet dükkanın camında bir afiş gördü,afişte yeni açılan bir boks kulübüne sporcu arıyorlardı.Mehmet çok heyecanlanmıştı çünkü bu onun en büyük hayaliydi, o büyük bir boksör olmak istiyordu ve hiç çocukça düşünmeyip bu hayalinden vazgeçmemişti.Mehmet afişi görür görmez dükkandan çıkan Tugay’ın kolundan tutarak:
    —Tugay afişe bak Red Corner isimli bir boks kulübü açılıyormuş ve de sporcu arıyorlarmış.
    Tugay bundan hiç etkilenmemişti çünkü onun bir boks kulübüne yazılmak gibi bir amacı yoktu ve de aldırmaz bir tavırla:
    —Bize ne bundan? Hadi gidelim de dondurmalarımız erimeden şunları yiyelim.
    Mehmet Tugay’ın bu aldırmaz hallerini anlamış ve de çok sinirlenmişti ama onu ikna etmesi gerekiyordu çünkü ilk başta tek başına gitmekten çekinebilirdi, onun içinde tugayın daha da yanına sokularak:
    —Dur bir dakika şu kulübe sadece bir kez gidelim bakalım nasıl şeyler yapıyorlar orada hadi kırma beni de bir kez olsun gidelim.
    İnatçı tavrı tutmuştu yine Tugayın ama onu ikna etmeyi başarmıştı Mehmet ve ellerini afişi alarak adrese doğru yürümeye başladılar birazda çevredeki insanlardan adres konusunda yardım alarak boks kulübünü bulmayı başardılar. Kulübün kapısına geldiklerinde Mehmet çok heyecanlanmıştı açık olan kapıdan içeri süzüldüler içeriden bağrış çağrış ve kum torbasına vurulduğunda çıkan o garip ses geliyordu. Mehmet, iyice sporcuların bulunduğu orta salona doğru ilerledi Tugayda onu takip ediyordu ve Mehmet karşısında o hiçbir zaman unutamayacağı anı yakaladı bütün sporcular çalıyor kum torbalarına karşı sanki savaşıyormuş gibi hareket ediyor ve karşılarındaki kum torbalarını delmeye çalışıyorlardı. Mehmet o kadar çok heyecanlanmıştı ki gözlerindeki parıltı sanki bir şeylerin habercisi gibiydi.Mehmet o anda birinin elinin omzuna değmesiyle irkildi arkasına döndüğünde karşısında bedeninde sanki kastan başka bir şeyi olamayan vücudu kasarla örülmüş bir adam duruyordu adam çatık kaşlarla Mehmet ile Tugay’a bakarak:
    —Sizin ne işiniz var burada, içeriye siz nasıl girdiniz söyleyin çabuk.
    Tugay bir anda kendini savunma hissine kapılarak ve biraz da korkmuş ve kendini korkmadığına ikna edebilmek için araya girdi:
    —Biz sadece içeride olup bitenleri merak ettik ve zaten şimdide çıkıyorduk.
    Tugay bu konuşmasından sonra Mehmet’in kolundan tuttu ve hadi dışarı çıkalım işareti vererek kolundan çekti ama Mehmet’in oradan öylece çıkmak gibi bir düşüncesi yoktu ve bu fırsatın bir daha eline geçemeyeceğini düşünerek:
    —Aslında biz buraya müracaata gelmiştik biz burada dövüşmek istiyoruz.
    Tugay bir anda neye uğradığını şaşırdı ne diyeceğini bilemedi çünkü Mehmet’in bu fikrinden haberi bile yoktu haberi olsa buraya asla gelmezdi çünkü Tugay’ın kafasında hiç boks kulübüne gitmek gibi bir düşünce yoktu ve de hiç olmamıştı çünkü o kavgadan ve de şakalaşmasına bile olsa birileriyle didişmekten, dövüşmekten hoşlanmazdı. Bu arada hoca Mehmet’in bu isteğinden hoşlanmıştı ama bir hata vardı konuşmasında onu düzeltti;
    —Ne dövüşmesi ufaklık, burada dövüşülmez burada önce sporcu olma ruhu aşılanır gelenlere sonrada bu işin incelikleri öğretilir ve de en son yapılacak şey olan o sesin dövüşme diye tabir ettiğin maçlara çıkılır.
    Mehmet bu konuşmadan etkilenmişti daha öğrenecek çok şeyi olduğunu biliyordu ama hiç geri adım atmayarak:
    —Tamam, bende zaten anlattıklarınızı gerçekleştirmek istiyorum, siz ne derseniz onu yaparım ve asla pes etmem diyerek iddialı bir çıkışta bulundu, bu çıkışı karşısında duran boks antrenörü Orhan Hocayı şaşırttı ve de Orhan Hocanın hoşuna da gitmişti aslıda bu onun içinde iyi bir fırsat olabilirdi o da zaten küçük yaştan itibaren eğitebileceği onlara boks ruhunu aşılayabileceği çocuklar arıyordu ve de bu fırsatı kaçırmak istemediğinde n Mehmet ile Tugayın gözlerinin içine bakarak:
    —Peki! O zaman yarın sabah 7 de burada olun eğer bir dakika bile geç kalırsanız bırakın içeri girmeyi bir daha bu sokağa bile giremezsiniz.
    Orhan hoca zaman konusunda çok tutucu idi her şey in tam zamanında olmasını ister dakikliğe çok önem verirdi bunu da Mehmet ile Tugay’a belli etmişti. Mehmet ile Tugayı kapıdan kendi uğurladı. Mehmet ile Tugay kulüpten çıktıktan sonra ayrıldılar ve evlerine dağıldılar, Mehmet eve vardığında Hacer Hanım onu kapıda karşıladı. Mehmet içeriye girdikten sonra annesi sinirlenmiş bir vaziyette:
    —Neredesin sen bu saate kadar?
    —Tugayla biraz gezdik anne ne var bunda?
    —Olum ben senin gezip gezmediğini sormuyorum bu saate kadar neredeydin onu soruyorum?
    —Öf! Anne abartın sende nerede olabilirim diyorum ya gezdik işte saatin nasıl geçtiğini anlayamamışım.
    Böyle bir laf atışmasından sonra Mehmet akşam yemeğini de yiyerek odasına çekildi, yatağına uzandı ve çekmecesinden biriktirdiği boks dergilerini çıkardı, onları defalarca okumasına rağmen yinede tek tek incelemeye başladı.Bundan çok fazla keyif alıyordu ve dergilerinin arasında kaybolduktan sonra kendini o dergilerde gördüğü profesyonel boksörlerin yerinde hayal etti bu onu o kadar çok mutlu ediyordu ki o an kafasına daha önce koyduğu düşünceyi bir kez daha tekrarladı ne olursa olsun asla boksu bırakmayacaktı ve yine o güzel hayallerine dalarak uyuya kaldı.Sabah yine Hacer Hanım odaya Mehmet’i uyandırmak için girmişti Mehmet ilk seslenmede birden ayağa kalktı ve üstünü giyinmeye başladı bu duruma alışık olmayan Hacer Hanım çok şaşırmıştı kötü bir şeyler oluyor sandı ve oğlunun yanına gider sordu:
    —Olum ne oldu ne bu acelen hayırdır bir şey mi oldu?
    —Yok, bir şey anne sadece bugün sınavım varda ona fazla çalışamadım okula erken gidiyim de Tugayla biraz çalışırım.
    Eline bir parça sofradan ekmek alarak evden çıktı ve fırlayarak sokakta koşmaya başladı Mehmet o gün hiç olmadığı kadar telaşlı idi ve de kulübe gideceği için çok mutluydu Mehmet koşmaktan yorulmuş yolda hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı ve aradan 5-10 dakika sonra Tugaygilin evinin önüne gelmişti bu arada tugayda evden çıkıyordu. Mehmet bunu görerek Tugaya seslendi:
    —Tugay hadi acele et geç kalacağız.
    Mehmet’in sesini duyan Tugay aynı Hacer Hanımda olduğu gibi şaşırmış bir vaziyette arkasına dönerek:
    —Mehmet sen ne yapıyorsun, bugün niye böyle acelen var anlamadım.
    —Niye mi? Birde soruyorsun hatırlamadın mı bugün kulübe gidecekti ya?
    —Hayır! Ben kulübe falan gelmiyorum sen gidersen git benim okula gidip dersler girmem lazım.
    —Hadi dostum bir kereliğine gitsek ne olur.
    Mehmet çok ısrar etti ama tugay oralı değildi. Buna fazla aldırmayan Mehmet kulübe tek başına gidecekti ve de bunu yaptı kulübe gittikten sonra kapıdan girdi ve içeri girdi etraf kapkaranlıktı birden neye uğradığını şaşırmıştı biraz daha ilerleyerek salona baktı ve her yerde mum ışığı vardı. Mehmet’in geldiğini gören Orhan Hoca Mehmet’in yanına geldi ama bilmiyordu ki aslında kendi geleceğinin bu çocuğun ellerinde olacağını ama yine de rahat bir tavırla Mehmet’in yanına geldi ve önünde durarak:
    —Hoş geldin ufaklık bugün senle çok işimiz var ama ondan önce bir soru soracağım sen buraya neden okul kıyafetinle geldin?
    Bu soruya ne cevap vereceğini bilemeyen Mehmet biraz sıkılmış bir edayla:
    —Şey… Ben ailemden izinsiz buraya geldim ama omlara açıklayacağım bu durumu.
    Diyerek kendini savundu ve hocasının yüzüne masumane bir şekilde bakarak biraz da mahcup bir tavırla gülümsedi. Orhan Hoca bu duruma çok sinirlenmişti ama onun hırsından bir şey kaybetmesini istemediği için:
    —Peki! öyle olsun bakalım fakat bu ailenle aranda meseleyi ki halletsen iyi olur bir daha böyle mazeretler duymak istemem. Şimdi git şu üstündekileri çıkar ve sana vereceğim elbiseleri giy.
    Orhan Hoca onu içeri doğru götürdü, içerisi çok karanlıktı ve sadece mum ışığıyla aydınlanıyordu, Mehmet bu durumu garipsedi fakat bunun konsantre olmak için düzenlendiğini sandı ama durum hiç de öyle değildi kulüp elektrik faturasını ödeyemediği için salonun elektriğini kesmişlerdi ve de onlarda mecburen zor durumda kalmamak için mum kullanmak zorunda kalmışlardı. Bu arada Mehmet soyunma odasında üstündekileri çıkardıktan sonra hocasının ona verdiği şortla tişörtü giydi, giydiği elbiseler ona bol gelmişti ama bu yaşadıkları Mehmet’in hiç umurunda değildi onun için önemli olan tek şey buraya gelebilmekti ve de bunu başarmıştı ,hocası o sırada Mehmet’e seslenmişti bunu duyan Mehmet o büyük macerasının başladığını farkında olmadan koşarak hocasının yanına gitti ve hocasının tam önünde durdu , Mehmet Orhan Hocanın yüzüne bakmıyor kafası eğik bir şekilde yere bakıyordu bu Orhan Hocanın dikkatini çekti ve Mehmet’in kafasını kaldırmasını istedi ve şunları söyledi:
    —Asla bir boksör yere bakmaz her zaman tam karşısındaki olguya odaklanmalıdır, önemli olan karşısındakinin sırrını çözmektir.
    Böylece Mehmet’e ilk öğüdünü vermiş oldu. Bu sözü duyduğunda hemen kafasını kaldıran Mehmet sanki hocasının ağzından çıkanları tek bir harf bile atlamadan anlamak için hocasının yüzüne, odaklandı bu durumdan hoşnut olan hocası Mehmet’e ilk gün için biraz da yüksek bir ses tonuyla:
    —Şimdi bu salonun etrafını 100 tur koşacaksın ve asla durmayacak, mola vermeyecek ,ve de temponu yavaşlatmayacaksın.
    Orhan Hoca Mehmet’i koşturmaya başladı, Mehmet hiçbir şey demeden emri işittiğinden beri istekle koşuyordu, koşarken kafasında hayaller kuruyor onlara dalıp gidiyordu, koştuğu salon bir boks kulübü için oldukça genişti ve bu durum onu yavaş yavaş rahatsız etmeye başladı çünkü çok yoruyordu mesafenin uzunluğu ama asla pes etmeyeceğim diyerek kendine ve hocasına söz vermişti. Mehmet bir yandan koşuyor, bir yandan hayaller kuruyor biryandan da etrafı inceliyordu ama ortalık karanlık olduğu için her şeyi ayırt edemiyordu v artık 10-15 tur koştuktan sonra yavaş yavaş terlemeye başlamış yüzünden ter damlaları dökülüyordu fakat temposunu hiç düşürmüyor ve de ne kadar hırslı olduğunu hocasına göstermek için temposunu giderek artırıyordu ve artık yaklaşık saydığı kadarıyla 40. tura falan gelmişti çok yorulmuş ve pes edecek noktaya gelmişti, Mehmet hocasını görmüyordu ama belki bir yerlerden izliyordur diye koşmayı asla bırakmıyordu, aslında doğru tahmin etmişti hocası onu köşedeki kolonlardan birinim yanında karanlık bir yerden takip ediyordu ve hocası bu duruma çok şaşırmıştı çünkü içinden 10-20 tur atabilse kafidir diye geçirmişti fakat Mehmet tam 50 küsur tur koşmayı başarmıştı ve de bir nevi amacına ulaşmıştı hocasına hırsını ne kadar güçlü olduğunu ispat etmişti ve hocası artık Mehmet’in dayanamayacağını anlayarak izlediği kuytu yerden çıkarak ve Mehmet’e yönelerek:
    —Bu günlük bu kadar yeter, şimdilik gidebilirsin ama yarın aynı saatte burada olman lazım ve bu arada da şu ailenle aranda olan meseleyi hallet bir daha böyle mazeretlerle karşıma gelmeni istemiyorum.
    Bu arada Orhan Hoca Mehmet’e dikkatli bir şekilde bakıyor sanki Mehmet’in bir cevap vermesini bekleyerek orada öylece durdu, Mehmet hiç cevap vermeyerek soyunma odasına doğru yöneldi ve üstünü değiştirerek kulüpten ayrıldı ve bu sırada okulu tamamen asmış olduğunu bu saatten sonra okula gitmenin hiç bir fayda getirmeyeceğini anlayarak karşısına çıkan ilk sapağa girdi çok yorulmuştu bin bir düşünce içine daldı ve yürümeye başladı biraz yürüdükten sonra okul çıkış saatini beklemek için bir yerlerde zaman geçirmek zorundaydı çünkü eve giderse erken geldiği için açık verebilirdi ve o anda oturdukları sokağın üst tarafında ki atari salonuna gitmeye karar verdi cebinde de babasının sabah verdiği haftalık harçlığı vardı bu para ona yeterdi ve biraz daha yürüdükten sonra atari salonuna varmıştı içeri girdi içeride birkaç tanıdık arkadaşını gördü onlara selam vererek biraz oyalandı ve de sonunda bir atarinin karşısına oturmuştu ama oynadığı oyuna konsantre olamıyordu çünkü bugün yaptığı şeyler kafasına takılmıştı bu ne kadar daha böyle gidebilirdi ki eninde sonunda bir açık verecekti, düşündükçe canı daha fazla sıkılmaya başlamıştı ama ne yapmış olursa olsun asla ve asla bugün yaptığından pişman değildi ,o kulübe gitmeye devam edecekti ve bu sarada duvarda duran saate baktı ve okul çıkış saati gelmişti artık eve gidebilirdi ve de öyle yaparak atari salonundan ayrıldı ve eve gitti.Kapıdan içeri girdi ve onu Hacer Hanım karşılamamıştı seslerden anladığı kadarıyla annesi içeride çamaşırları yıkıyordu o da annesinin yanına gitti ,annesi onu gördüğünde gülümsedi ve ayağa kalkarak Mehmet’e ;
    —Hadi çantanı ver de yemek hazır yemeğini ye .
    —Tamam anne. Ne var yemekte o zaman?
    —Kuru fasulye yaptım sana.
    —Anneciğim benim yine döktürmüşsün sultanım.
    Mehmet bu duruma çok sevindi çünkü en sevdiği yemek kuru fasulye idi. Mehmet yemeğini zevkle yedi ve sofrada da babasıyla biraz sohbet etikten sonra odasına çekildi eski teypten birkaç şarkı dinledikten sonra odasında yatağına yatarak bugün başından geçenleri düşünürken uyuya kaldı.
    Sabah olmuştu Mehmet yine annesinin seslenmesiyle uyandı ve yine telaşla kulübe gitti bu bir hafta boyunca tekrarlandı her gün kulübe gidiyor okul çıkış saati geldiğinde de eve gidiyor evdekilere hiçbir şey çaktırmıyordu. İkinci haftada ilk gün okula gitmediğinde okuldan eve telefon geldi telefona Hacer Hanım çıktı arayan okulun müdürü Şakir Bey’di Mehmet’in okula bir haftadır gelmediğini söyledi telefonda Hacer Hanım ne diyeceğini bilemedi mahcup bir durumdaydı çok üzülmüştü bu duruma. Mehmet yine her gün olduğu gibi okul çıkış saatiyle birlikte okuldan geliyormuş gibi yapıp eve girdi onu Hacer Hanım karşıladı Mehmet içeri girer girmez:
    —Yine neredeydin bu saate kadar?
    —Geldim anne nerede olabilirim tabiî ki de okuldaydım.
    —Yalan söyleme okul müdürü aradı bir haftadır okula uğramıyormuşsun bile söyle hadi bir hafta boyunca okuldan kaçıp nereler gittin?
    Artık yapılabilecek fazla bir şey olmadığını anlayan Mehmet sırrını annesine açıklamak zorunda kalmıştı;
    —Anne tamam, kızma söyleyeceğim bir haftadır boks kulübüne gidiyorum inan bak çok iyi bir yer zaman geçiriyorum ve sevdiğim şeyleri yapıyorum, zaten okuldan da hoşlanmıyorum bana bir faydası yok ki, ben o kulübe gidip iyi bir boksör olmak istiyorum. Hem bak, maçlara çıktığımda para da kazanacağım. Benim de ailemize bir katkım olur bu sayede. Anne ne olur babama söyleme bak inan okula da devam edeceğim. Bundan sonra ben zaten hoca ile konuşacaktım. Okulda sonra gidecektim kulübe.
    Annesi bu konuşmaya, yalvarmaya karşılık çocuğuna acımıştı. Onun üzülmesini istemiyordu ve Mehmet’in ellerinden tutarak:
    — Tamam oğlum git ama okulunu asla aksatmayacaksın. Derslerden sonra baban eve gelene kadar oraya gidebilirsin ve bir daha bana ne olursa olsun yalan söylemeyeceksin.
    — Söz veriyorum anne! Bundan sonra asla yalan yok. Senide bir daha üzmeyeceğim.
    Mehmet hiç beklemediği bir şekilde kısmen halletmişti. Ama daha da büyük bir sorunu vardı. Artık annesine okuldan sonra giderim diye söz vermişti. Ancak bu imkansızdı, çünkü hocası tek gelebileceği saatin sabah saatleri olduğunu söylemişti. Mehmet’in bu derde bir çare bulması gerekiyordu. Bu sorunu hocasıyla konuşması şarttı.
    Hocası bu durumu duyduğunda, Mehmet’in hiç beklemediği bir şekilde anlayışla karşıladı. Mehmet artık kulübe okul çıkışları gidiyordu. Kulüpte geçirdiği zaman kısa oldu. Bu için yoğun çalışıyordu. Bu durum Mehmet’i gerçekten de çok yoruyordu fakat başka çaresi olmadığı için bu duruma katlanmak zorundaydı. Sonunda bu durum patlak verdi. Bir dönem boyunca kulübe gidişi devam etti. Olay ilk dönem karnesini eve getirmesiyle ortaya çıktı. Babası bu durumda şüphelendi ve eşini zorlayarak durumu öğrenmeyi başardı. Mehmet’i karşısına alıp konuşmaya karar verdi:
    — Oğlum. Bizim sana verdiğimiz emeklerin karşılığı bu mu? Biz senin okuman için elimizden geleni yapıyoruz, her gün bin bir türlü sıkıntı çekiyoruz. Ama senin şu yaptıklarına bir bak. Artık evden dışarıya çıkmak yasak sana. Tatil boyunca evde oturup derslerine çalışacak ve notlarını düzelteceksin.
    Mehmet bu sözler karşısında hiçbir şey diyemedi. Babasının ne derse desin haklı olduğunu biliyordu ve söyledikleri konusunda geri adım atmayacağını biliyordu. Tatil boyunca evden çıkmamıştı. Birkaç defa hocası aramış ama babası bir daha gelmeyecek diye karşılık vermişti. Hocası da bu durum karşısında ısrarcı olmamıştı. Ama Mehmet için üzülüyordu da. Çünkü Mehmet ona öre çok iyi bir çocuktu ve geleceği de parlaktı.
    Mehmet ikinci dönem dersleri başladığın da dünyadan soyutlanmış gibi okula gidip geliyordu. Doğru dürüst yemek yemiyor, oyun oynamıyor ve arkadaşlarıyla da konuşmuyordu. Artık bu duruma bir dur denmesi gerekiyordu. En sonunda annesi çocuğunun bu durumuna dayanamayarak babasıyla konuştu. Konuşma sonunda da babasını ikna etmeyi başardı. Mehmet okul çıkışlarında kulübe gitmeye devam edebilirdi. Bu durumu Mehmet’e açıkladıklarında sanki dünyalar onun olmuştu. O kadar çok sevinmişti ki annesine ne söyleyeceğini bile unutmuştu. Mehmet artık her gün kulübe gidiyor çalışmalarına devam ediyordu. Boks sporlarıyla ilgili bilinmesi gereken her şeyi hızlı bir şekilde öğreniyordu. Bu durum iki yıl daha devam etti ve Mehmet kendini iyice geliştirmişti. Amatör olarak maçlara çıkıyor, izleyenlerin beğenisini kazanıyordu ve kendini geliştirmeye de devam ediyordu. Mehmet profesyonel olarak çıktığı ilk maçta tam dokuz yıldır bu sporla ilgilenen tecrübeli rakibi Koray karşısında daha maçın başlangıcında nakavt olmuştu.Böylece Mehmet çıktığı ilk profesyonel maçında yenilmişti. Bu onu oldukça etkilemiş ve üzülmesine neden olmuştu. Bu olay karşısında hocasının payı büyüktü. Mehmet’in yenileceğini biliyordu. Sadece maç kaybedilmeden maç kazanılmayacağını ona öğretmek istiyordu ve bu amaçla da karşısına Mehmet ’ten çok güçlü olan Koray’ı çıkartmıştı. Hocasının bunu bilerek yaptığını anlayan Mehmet bu durum karşında daha da çok hırslandı ve daha çok çalışmaya karar verdi. Yakın bir zamanda yapılacak olan Türkiye Boks Şampiyonasını kazanmak için elinden geleni yapacağına kendi kendine söz vermişti. Mehmet her gün daha fazla çalışıyor kendini geliştiriyordu ve sonunda o beklediği önemli gün gelmişti. 75 kiloda Ankara seçmelerinde ringe çıkacaktı. Ringler Ankara’nın en büyük spor salonun da kurulmuştu. Mehmet ilk maçına çıkacaktı ve çok heyecanlıydı. Hocasının verdiği öğütleri dinledi ve kendini ringe bıraktı. Şu anda tek beklediği zilin sesiydi ve maç başlamıştı. Mehmet maçı puanla kazanmıştı ve çok mutlu olmuştu. Bir çok maça çıktı sadece bir kişiye yenilerek Ankara şampiyonasını ikinci olarak bitirdi. Önünde İç Anadolu bölge seçmeleri vardı. Şimdi hedefi bu seçmeleri kazanmaktı. Ama bu sefer birinci olacaktı. Sürekli kendine bunu tekrarlayıp duruyordu. İç Anadolu bölge seçmelerine de başarıyla başladı. Sadece bir maçın da zorluk çekerek seçmeleri kazanmayı başarmıştı. Artık herkes Mehmet’in maçlarını izlemek istiyor onu favori olarak gösteriyorlardı. Türkiye şampiyonu olmak için sadece bir adımı kalmıştı. Oda final maçlarıydı.
    Final maçlarında da üstün bir başarı sağlayarak şampiyon olmayı başardı. Artık 75 kiloda Türkiye boks şampiyonu Mehmet’ti. Herkes onunla gurur duyuyor, ona övgüler yağdırıyordu. Mehmet’in bu yükselişi güzel bir şekilde devam ederek onu zirveye ulaştırdı. Artık o bir dünya şampiyonuydu. Hayalleri gerçek olmuş, annesinin ve babasının gurur kaynağı haline gelmişti. Rüyalarında gördüğü düşler artık onun için gerçek olmuştu. Çok mutluydu sanki bir rüyada gibi hissediyordu kendini.
    Artık dünyasında fırtına Mehmet olarak ün yapmış ve şampiyon olarak anılıyordu. Mehmet’in bu hızlı yükselişi diğer önemli kulüplerinde dikkatini çekmişti ve teklifler ardı ardına geliyordu. Mehmet tüm teklifleri reddediyor hocasına ihanet etmek istemiyordu. Fakat önemli bir kulüp olan İstanbul boks evi Mehmet’in geri çeviremeyeceği bir teklif yapmıştı. Mehmet teklifi çok düşünmüş ve kabul etmenin en doğru şey olduğunu anlamıştı.
    Teklifi kabul etmiş ve İstanbul’a yerleşmişti. Kulüp ona gereğinden fazla para veriyor bunla da kalmayıp bir ev ve lüks bir araba hediye etmişti. fakat bu gösterişli hayat daha fazla sürmedi. Çünkü çıktığı bir gösteri maçında ayağı sakatlanmış ve boks kariyeri sona ermişti. Tüm aksiliklerin üst üste geldiği yetmiyormuş gibi yeni kulübü de onu kapı dışarı atmıştı. Çünkü o kulübün işine yaramazdı. Mehmet artık beş parasız kalmış, lüks hayatı sona ermiş ve çevresinde arkadaş olarak gözüken birçok kişiden kimse kalmamıştı. Herkes onu yüz üstü bırakmıştı. Mehmet’tin yapması gereken tek şey kendi memleketine geri dönmek ve sevdiklerinden af dilemekti. Çünkü onlardan ayrılırken oldukça bencil davranmış ve hepsini üzmeyi başarmıştı. Ankara’ya geldiğinde sevdikleri Mehmet’i zorda olsa kabul etmeyi bilmişti. Şimdi Mehmet’in yapması gereken tek şey para kazanmak ve hayatını devam ettirmekti. Peki! ne iş yapabilirdi ki bu kırık bacakla. Ayrıca kimsenin de onu kabul edeceğini zannetmiyordu. Aklına bir fikir gelmişti. Gidip eski hocasıyla konuşacaktı. Mehmet’e göre ona yardım edebilecek tek kişi oydu. Hocasının yanına gitti ve özürler diledi. Pişman olduğunu her şeyin nasıl geliştiğini anlamadığını dile getirdi. Hocası da onu affetti. Sıkı bir çalışmayla belki boks hayatına devam edebilir diye bir umutları vardı. Mehmet’i de yanına alan hocası yakın arkadaşı olan doktorun yanına gittiler. Doktor Mehmet’i kontrol etti ve hiç umut olmadığını yeni bir maça çıktığında çok daha kötüsünün olduğunu söyledi. Böylece Mehmet’in de hayatı bir kez daha kararmış oldu. Hocası da bu duruma çok üzülmüştü.
    Mehmet günlerce iş aradı ve sakat bacaklı bir kişiyle çalışmayı kimse kabul etmedi. Mehmet’in bu durumuna şahit olan hocası onu tekrar spor kulübünde çalışmak için geri çağırdı. Fakat bu sefer boks antrenmanları için değil orayı temizlemek için gidecekti. Bu Mehmet’i üzse de yapacak başka bir şey yoktu. Mecburen durumu kabul edecek ve para kazanmak hayatını devam ettirmek için bunu yapacaktı.
    Mehmet oldukça hızlı bir yükseliş yaşamış, adından fazlaca bahsettirmiş, lüks hayatın rahatlığına kendini kaptırmıştı. Bu işin sonu iyi bitmemiş ve kırık bacakla tüm sahip olduklarını kaybetmişti. Sevdiklerini bile kaybetmekten son anda kurtulmuştu. Mehmet önemli sayılabilecek birkaç maçını kazanmış olsa da hayatla olan en büyük ve en önemli maçını kaybetmişti…
    .

    SON


      Forum Saati Cuma Nis. 26, 2024 12:44 pm