Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    SEVMEYE KIYAMADIM

    avatar
    1001100062


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 15/11/10
    Yaş : 32
    Nerden : istanbul

    SEVMEYE KIYAMADIM Empty SEVMEYE KIYAMADIM

    Mesaj  1001100062 Cuma Ara. 24, 2010 8:25 pm

    Bir sömestr tatili daha bitmiş ikinci dönem başlamıştı.Sabah 7:30 olmuş Yeşim’in başucundaki saati çalmaya başladı.Yeşim’in uykusu hafifti çalar saati fazla sürmeden kapattı.Gözlerini ovuşturarak yatağın içinde doğruldu.Terliklerini ayağına giyip odasına giren sabah güneşiyle selamlaştı.Ayağa kalkıp lavaboya yöneldi,elini yüzünü yıkadı.Geceden ütüleyip hazırladığı formasını çabucak giydi.Az sonra aynaya bakıp saçını tararken annesinin sesini duydu;
    -Yeşiiim…Uyandın mı kızım?
    -Evet anne.
    -Hadi gel o zaman çayını koydum,soğutma.
    -Peki anne geliyorum hemen.
    Yatağını topladı.Defterlerini aldı ve kahvaltı etmek için mutfağa geçti.Babası her zaman ki yerine oturmuş gazetesini okuyordu.Fikret Bey iki yıl önce belediyeden emekli olmuştu.Disiplinli,çalışkan,
    Sert görünüşüne rağmen altın kalpli biriydi.Her sabah erkenden kalkar fırından ekmeğini bayiden gazetesini alıp evine gelirdi.Eşi Şükran Hanım ise Fikret Bey gelene kadar çayı demlemiş kahvaltılıkları mutfak masasına dizmiş olurdu.Şükran Hanım da eşi gibi çalışkan,merhametli,kızının üzerine titreyen şefkatli bir anneydi.
    Yeşim saatine bakıp geç kaldığını fark ederek hızla masadan kalktı.Anne babasını öpüp kapıdan çıktı.Yeşim 17 yaşında uzun boylu,kızıl saçlı,yeşil gözlü,zeki,hanımefendi,uysal bir kızdı.Lise üçüncü sınıfa gidiyordu ve derslerinde oldukça başarılıydı.
    Kapıya çıktığında Sedef ve Çiğdem’in kendilerine doğru yaklaştıklarını fark etti.Sedef ve Çiğdem, Yeşim’in hem mahalleden hem de sınıftan arkadaşlarıydı.Birbirlerini öpüp günaydın dedikten sonra otobüs durağına doğru ilerledi.Fazla geçmeden otobüs geldi.Otobüs her sabah olduğu gibi bu sabahta oldukça kalabalıktı.Okula yine ayakta gitmek zorundaydılar.Sıkıcı otobüs yolculuğunun ardından okula nihayet gelmişlerdi.Okulun önü kalabalıktı.Herkes birbirine tatilinin nasıl geçtiğini anlatıyor ve okulda ilk gün havası esiyordu.Yeşimler bir köşede zilin çalmasını beklerken Sude yanlarına yaklaştı ve
    -Naber kızlar napıyorsununuz? Diye sordu.
    Yeşimler daha soruyu yanıtlamadan kızlar bu on beş günde neler oldu biliyor musunuz diyerek anlatmaya başladı.Sude buğday tenli,düz siyah saçlı,çok süslü,şıpsevdi bir kızdı.Her gördüğü erkeğe aşık olur bir hafta sonra vazgeçerdi.Yine tatile gördüğü bir çocuğu anlatıyordu arkadaşlarına:
    -Bu seferkini görmeniz lazımdı kızlar upuzun bir boyu bir bakışları vardı ki…
    Sedef:
    -Ayy Sude bakalım bu ne kadar sürecek… dedi. Kızlar aralarında gülüşürken zil çaldı İstiklal Marşı okunacaktı.Müdür yeni dönemin açılışını yaptı marşı okuduktan sonra herkes sınıfına geçti.
    Yeşimler altı arkadaştı.Biraz sonra diğer iki arkadaşta sınıfa girdi.Sude koşarak onların yanına giderek selamlaştı.
    Meltem ve Beyza, Yeşim’in yanına geldiler.Selamlaşmaya fırsat bulamadan öğretmenleri sınıfa girdi.İlk dersleri matematikti.Öğretmenleri bu dönem görecekleri konulardan biraz da tatilden bahsedip derse geçti.Yeşim defterinin yeni bir sayfasına attığı ikinci dönem notunun ardından dersi dinlemeye koyuldu.
    Son ders zili çalmış,bugün de okul bitmişti.Hafif yorulduğunu hissetti.Defterlerini toplayıp ayağa kalktı.Çiğdem ve Sedef’in yanına yaklaştı.
    -Hadi kızlar çıkalım.
    O sırada Sude :
    -Kızlar bugün bir şeyler yapalım.
    Çiğdem:
    -Olmaz ya ben bugün Ümit’le buluşacağım.Tatilde görüşemedikte hiç başka zaman bir şeyler yaparız.
    Meltem:
    -Benim de bugün kardeşlerime bakmam gerekiyor annemin günü var da…
    Sude.
    -Ohooo…O zaman ben de gideyim de tatilde tanıştığım çocukla vakit geçireyim buluşalım diye ısrar ediyordu zaten.Hadi görüşürüz. Dedi ve otobüse binip oradan uzaklaştı.Yeşim Sedef’e dönerek:
    -Bak yine çiğdem yapacağını yaptı.Ne zaman akıllanacak bilmiyorum hadi bizde gidelim.
    Sedef:
    -Bırak kızım yaa ne güzel işte bulmuş kendine göre birini geziyor
    -Sedeeef…Kızdırma beni hadi otobüs geldi gidelim artık.
    Yine kalabalık bir otobüs yolculuğu başlamıştı İstanbul’da her akşam ki gibi trafik sıkışıktı yeşim çok sıkılıp yorulmuştu.Bir an önce evine ulaşmak istiyordu.Yarım saatlik yolu bir saatte gelmiş sonunda mahallesine ulaşmıştı.Mahalle her zaman ki gibi gürültülüydü.Çocuklar top oynuyor ip atlayıp şarkı söylüyorlardı.O sırada mahalleye giren patates soğancının sesi yankılanıyordu:
    -Patateees…Soğaaan…4 kilo 5 lira, 4 kilo 5 liraaa…
    Yeşim kapının önüne gelmişti.Sedef’in daha yolu vardı.Aşağı doğru gidecekti, Yeşim Sedef ile vedalaştı zile dokunacakken annesi balkondan seslendi:
    -Yeşiiim… Kızım evde ekmek kalmamışta iki ekmek al da gel.
    -Tamam anneee…
    Yeşim köşedeki mahalle bakkalına yöneldi.Bakkal Hasan Amca dükkanı ara sıra oğlu İsmet’e bırakırdı.İsmet 19 yaşında Gıda Teknolojisi 1. sınıftaydı yakışıklı ve terbiyeli bir çocuktu.Okuldan artan zamanlarda bakkalda durur babasına yardım ederdi.Bugün de mavi bakkal önlüğünü giymiş rafları düzenliyordu.Bir anda Yeşim’in sesiyle irkildi.
    -Kolay gelsin İsmet ağabey.
    İsmet’e bu ses tanıdık geldi.Elinde olmadan kalbi hızla çarpıyordu,yanakları al al olmuştu.Arkasını döndü:
    -Hoş geldin Yeşim nasılsın?
    -İyiyim İsmet ağabey sen nasılsın?
    -Şükür işte koşuşturup duruyorum okuldan mı?
    -Evet annem iki ekmek istedi de onu almaya geldim.
    -Hemen veriyorum.
    Ekmekleri poşete koyarken içinden de dua ediyordu İsmet.Ne olur o da beni sevse diye.Yeşim ekmekleri aldı ve evine gitti.Formasını çıkarıp annesinin hazırladığı yemek masasına oturdu.Annesi bugün tarhana çorbası,taze fasulye,pilav ve cacık yapmıştı.Yemeklerini yediler Yeşim sofrayı toplamada annesine yardım etti.Daha sonra odasına geçip bugün okulda gördüğü dersleri tekrar etmek için masasına oturdu.Tam o sırada zil çaldı.Yeşim otomatiğe bastı ama zil ısrarla bir kez daha çaldı.Yeşim balkondan seslendi:
    -Kim ooo…
    Gelen Çiğdem’in annesi Emine Hanımdı.
    -Benim Yeşim.Çiğdem bu saat oldu eve gelmedi de merak ettim.
    -Aaa Emine Teyze yaa onlar Sudeyle biraz dolaşacaklardı da beni de çağırdılar ama ben bira yorgundum gitmedim.
    -Peki evladım.Niye haber vermiyorsa diye içinden geçirdi Emine Hanım.
    Yeşim yalan söylemek zorunda kalmıştı.Halbuki biliyordu Çiğdem’in Ümitle buluşacağını.Çiğdem çok şımarık büyümüştü,durumları da gayet iyiydi.Oturdukları mahallenin muhtarıydı babası.Durumlarının yanı sıra Çiğdem çokta güzel bir kızdı.Sarışın,mavi gözlü,beline kadar dümdüz uzun saçları vardı.Ümit ile birbirlerini çok seviyorlardı.

    Aradan bir ay geçmişti.Yeşim okula devam ediyordu.Sınavları başlamıştı.Hepsi de çok güzel geçiyordu Yeşim için.
    Pazar günüydü.
    Çiğdem Ümit ile buluşacaktı.Annesinden Sude ile buluşmak için izin istedi.Annesi ;
    -Yeşim’le Sedef de gelecek mi? Çiğdem içinden annesinin izin vermeyeceğini düşünerek yalan söylemeyi tercih etti;
    -Evet,Yeşim de gelecekÇiğdem Sedef’in gelmeyeceğini,fakat Yeşim’in onu kıramayacağını düşündü.
    -Tamam o zaman gidebilirsin dedi annesi.
    Çiğdem,Yeşim’i aradı;
    -Yeşim senden bir şey isteyeceğim ama ne olur beni kırma.
    -Söyle bakalım neymiş?
    -Ya bugün ümit ile buluşacaktım.Anneme Sude ile buluşacağım dedim,se ninde geleceğini söyledim.Lütfen benimle gel,n’olur?
    - Yaaa…
    -Lütfen hadi sen beni kıramazsın.
    -İyi,peki ama sadece iki saatliğine.
    -Tamam,söz.10 dakika içinde hazır ol tamam mı?
    -Tamam hadi bakalım.
    Çiğdem telefonu kapattıktan hemen sonra Ümit’i aradı ve beraberinde bir arkadaşını getirmesini söyledi.Yeşim hazırlanmıştı.Üzerinde mavi bir gömlek altında kot pantolon vardı.Hava hafif soğuk olduğu için üzerine siyah bir yağmurluk almıştı.Saçını taramış hafif bol şeklide mavi bir tokayla bağlamıştı.Yeşil gözlerinin altına siyah bir sürme sürmüş güzel gözlerini ortaya çıkarmıştı.
    Yeşim,doğru bir şey yapmadığını düşünüyordu ama arkadaşını da kıramadı.Tam bunları düşünürken zil çaldı.Yeşim spor ayakkabılarını giyip Çiğdem’in yanına gitti.
    -Hadi çabuk olalım Yeşim,Ümit bizi bekliyor.
    -Tamam tamam nerede bekliyor?
    -Az ileride bir kafe var ya işte orada.
    -Tamam.
    Kafeye gittiklerinde Yeşim şaşırmıştı,çünkü sadece Ümit’i bekliyordu.Ama yanında tipi pek hoş olmayan biri vardı.Ümit;
    -Merhaba Yeşim,seni arkadaşımla tanıştırayım.Adı Hakan.
    Yeşim zar zor ;
    -Mer..ha..ba…dedi. Dedi.
    Hakan hiç te hoş bir çocuğa benzemiyordu.Üstünde deri siyah bir mont vardı.Saçları jöleyle yukarı kaldırılmıştı.Kulağındabir küpe dudağıda ise peersing vardı.Hakan Yeşim’e:
    -Tanışalı bebek ben Hakan
    Yeşim:
    -Ben de Yeşim diye mırıldanabildi sadece
    Çiğdem’le Ümit çok eğleniyordu.Yeşim’e ise bu iki saat iki gün gibi gelmişti.Hakansa Yeşim’in güzelliğinden etkilenmişti.
    Gün bitmiş Çiğdem Yeşim’e Hakan’la ilgigi düşüncelerini sordu.Yeşim:
    -Tek kelimeyle iğrenç
    Mahalleye girdiklerinde İsmet bakkalın önünde duruyordu “merhaba kızlar” dedi.
    -Merhaba İsmet ağabey.
    Çiğdem Yeşim’e dönerek biliyormusun Sedef bu İsmetten çok hoşlanıyor dedi.Yeşimse bırak bu işleri boş diyerek karşılık verdi.
    Aradan bir hafta geçmişti.Yeşim’in telefonu çalıyordu.Yeşim telefonu alarak içinden
    -Allah Allah bu kim ki dedi ve telefona cevap verdi.
    -Alo
    -Alo Yeşim merhaba ben Hakan tanıdın mı?
    -Hakan mı?
    -Ya geçen hafta görüşmüştük ya.
    -Hmm hatırladım
    -Nasılsın?
    -İyiyim de telefon numaramı nereden buldun?
    -Sağol ben de iyiyim.Çiğdem’den aldım.
    -Afedersin şaşkınlıktan soramadım.
    Yok önemli değil de.Ben sana şey diyecektim.Yarın görüştüğümüz kafe de bir daha görüşsek.
    -Olmaz.
    -Neden?
    -Olmaz.Çünkü ben böyle şeylerden hoşlanmam.O gün senin de geleceğini bilmiyordum zaten.
    -Ya ama ben sana bir şey söyleyecektim.
    -Telefonda söyle.
    -Peki o zaman.Ben senden çok hoşlandım.Buluşabilir miyiz?
    -Hayır.Kusura bakma.
    -Neden?
    -Sevmiyorum böyle şeyleri demiştim.
    -Peki.
    Deyip telefonu kapattı Hakan.Ama bu işburada bitmedi diye geçirdi içinden.
    Yeşim saatine baktı.Geç olmuştu yatağına yatıp yorganı üstüne çekti.Sabah okul vardı erken kalkacaktı.Sabah kalktı.Elini yüzünü yıkadı kahvaltısını yaptı.Aşağı inip Çiğdem’le Sedef’i beklemeye başladı.Az sonra Çiğdem’le Sedef göründü.Daha günaydın bile demeden Yeşim Çiğdem’e
    -Sen bana sormadan neden numaramı veriyorsun?
    -Ne bileyim?Ya işte yakıştırdım sizi.
    -Ya bilmiyormusun benim böyle şeylerden hoşlanmadığımı?Aşk olsun çok kırıldım sana neyse ki gitti başımdan.
    -Ne yaptın yoksa çocuğu azarladın mı?
    -Hayır sadece istemediğimi söyledim.
    Sedef hiçbirşeyden habersiz onları dinliyordu.Konuşmaları bitince:
    -Bana da anlatır mısınız neler oluyor?
    -Ya yok bir şey züppenin biri takıldı da.Neyse ki defettim.
    Yeşim oldukça sinirlenmişti.Gün boyunca Çiğdem’e baktıkça aklına geliyordu.
    Okul bitmiş eve dönüyorlardı.Hakan onları takip ediyordu.Yeşim henüz bunun farkına varmamıştı.Eve tam gemişti ki birden annesi:
    -Kızım yemek yapıyordum da salça kalmamış.Hasan Amcadan salça alıver de gel.
    -Tamam anneee…
    Bakkalın önüne geldiğinde Hakan’ı fark etti.Hakan konuşmak için yanına yaklaştı:
    -Merhaba Yeşim
    -Merhaba da ben istemiyorum dememiş miydim?
    -Öyle ama beni bir iki dakika dinle lütfen
    -Tamam çabuk söyle.
    -Ya ben ciddiyim bak gerçekten senden çok etkilendim.
    -Olmaz diyorum git buradan kimse görmeden
    -Peki ama bırakmayacağım bu işin peşini
    -Sen bilirsin ama ben hiçbir zaman istemeyeceğim.
    İçeri girdiğinde İsmet’in onları izlediğini fark etti.
    -Yeşim ne diyordu o çocuk sana?
    -Yok bir şey İsmet ağabey
    -Bak rahatsız falan ediyorsa söyle
    -Yok yok ben hallettim.
    Dedi ve salçayı isteyip çıktı.Bilmiyordu ki İsmet’in onu çok kıskandığını.İsmet birçok kez onu sevdiğini söylemeye niyetlenmişti ama o ağabey kelimesi ona durması gerektiğini söylüyordu.
    Akşam sat dokuz olmuştu.Şükran Hanım sütlaç pişirmişti.Yeşim’e
    -Kızım al şu kaseyi de iki sokak ötede oturan Döndü Teyze var ya ona götürüver.
    -Yarın götürsem.
    -Kızım götür de kadıncağız taze taze yesin.
    -Peki.
    Yeşim kaseyi aldı ve çıktı.Döndü Teyzeye sütlaçı bıraktı dönerken Hakan yine karşısına çıktı.Yeşim:
    -Ya dolaşma artık buralarda git bir gören olacak.
    -Sen istedin bunu
    Dedi.Yeşim’in kolundan tuttu.O sırada İsmet dükkanı kapatıyordu.Yeşim’i gördü ve koşarak onların yanına gitti.Hakan’ kolundan tuttu ve sarstı.
    -Yürü git lan buradan
    -Gitmezsem
    -Gitmezsen fena yaparım seni.
    Hakan biraz korkmuştu fazlada uzatmak istemediğinden uzaklaştı.Yeşim korkmuştu,ağlıyordu.İsmet:
    -Senin ne işin var bu saatte sokakta?
    -Dödü Teyzeye sütlaç götürmüştüm de.
    Dedi ağlayarak
    -Tamam artık ağlama yürü seni eve bırakayım.
    Evin kapısına geldiklerinde Yeşim İsmet’e teşekkür etti.
    -Önemli değil sen benim için çok değerlisin Yeşim
    -Sende benim için öylesin İsmet ağabey
    İsmet’in içinde fırtınalar kopuyordu.Ağzından kelimeler dökülecekti neredeyse zor tutuyordu kendini öyle değil Yeşim öyle değil diyecekti ben seni çok seviyorum diyecekti ama …
    İstanbul’a yaz gelmişti.Hava olduça sıcaktı.Herkes köyüne yazlığına gitmek için hazırlanıyordu.İstanbul’u yavaş yavaş herkes terk ediyordu.İstanbul bir yazı daha sessiz sakin geçirecekti.
    Yeşim ‘de o sabah heyecanla kalktı.Sanki daha 1. sınıf çocuğuydu.O heyecanla karnesisini almaya gitti.Her zaman ki gibi takdir belgesini alıp evine gelmişti.Bir daha ki yıl onu zorlu bir yarışma bekliyordu.Lise sondu.Yni üniversite sınavına girecekti.Bütün arkadaşları köylerine gitmişti.Yeşimler her yaz olduğu gibi bu yaz da İstanbul’da kalacaklardı.Çiğdemler Zonguldak’a,Sedefler Sivas’a , Sudeler ise Tekirdağda ki yazlıklarına gitmişlerdi.Mahalledeki çocukların bile sesleri azalmıştı…
    Aradan iki ay geçmişti.Yeşimlerin evlerinin salonu kadınlarla doluydu.Hoca Yasin suresinin son ayetlerini okuyordu:
    -Sadakallahülazim…
    Artık yemek servisi başlamıştı.Yeşim de elinde tabaklarla yetişmeye çalışıyordu.
    -Tabak almayan var mı?
    Evlerinde mevlüt okunuyordu.Bu mevlüt 11 yıl önce 17 Ağustos 1999 depreminde ölen kardeşi içindi.Annesi her yıl bugünde mevlüt okuttururdu.Yeşim’in aklına deprem gelmişti.Ne kadar da kötüydü o enkazın altında yardım beklemek.Daha o zamanlar altı yaşındaydı.Kardeşi ise dört yaşındaydı.Kardeşi öldüğü zaman ölüm neydi onu bile bilmiyordu.Bir daha kardeşi gelmeyince anlamıştı ölüm dönüşü olmayan bir ayrılıktı.O zamanlar Yeşimler Adapazarın da oturuyorlardı.Annesi oğlunun öldüğü yerlerde duramayınca İstanbul’a taşınmışlardı.
    Yeşim depremin şokunu uzun bir süre üzerinden atamamıştı.Anne babasının desteği ile bir yıl içinde kendini toparlamıştı.Yeşim bir an kardeşini özlediğini farketti,içi sızladı…
    Bu yaz tatili de böylece bitmiş ve Yeşim lise sona başlamıştı.Onun için çok yoğun ve yorucu bir yıl olacaktı.Okulun yanı sıra dershaneyede başlamıştı.Sınavlar,denemeler,testler…Oldukça yoğundu.Ama arkadaşlarına da vakit ayırmayı ihmal etmiyordu.Sedef’in bu haftasonu evinde doğum günü partisi vardı.Sedef beş arkadaşını da davet etmişti partiye.Yeşim Sedef’e mavi renkli bir kelebek kolyesi almıştı.Hediyesini de alarak Sedeflerin evine gitmişti.
    -Hoşdeldin Yeşim.
    -Hoşbulduk kızlar geldiler mi?
    -Evet hepsi geldi sen geç kaldın
    -Dershane yeni bitti ondan geciktim kusura bakma.
    -Geç otur hadi.
    -Merhaba kızlar.
    -Hoş geldiin dediler ve Sude artık başlayalım partiye dedi.Sedef doğum günü pastasını üzerinde 18 mumla beraber getirdi.
    -İyi ki doğdun Sedeeeeef…
    Sedef’e hediyeler verildi.Kızlar kendi aralarında konuşmaya başladılar.
    Sude:
    -Kızlar ben gelirken sizin mahallede bir çocuk gördüm.Kimdi o?Siz bilirsiniz.
    Çiğdem:
    -Yeşim sizin karşı apartmana taşınan çocuğu söylüyor herhalde.
    Yeşim:
    -Bilmiyorum ki bizim karşıya biri mi taşınmış?
    -Kızım haberin yok mu?
    -Yok ki ben geç geliyorum ya hiç görmedim.
    Sedef:
    -Ben gördüm,Allah’ı var çok yakışıklı çocuk.
    Sude atlayarak:
    -Vallahi öyle o gözler,kaşlar boy pos bakamaya kıyamazsın.
    Yeşim sıkılarak:
    -Ne kadar abartıyorsunuz yaa uf buraya bunları mı konuşmaya geldik?
    Sedef:
    -Galiba doğru söylüyor abartmayalım kızlar.
    Çiğdem:
    -Hadi hadi senin gözün bakkal İsmet’ten başkasını görmüyor ki.
    Sedef:
    -Uğraşma benimle Çiğdem sen git Ümitinle uğraş.
    Yeşim:
    -Yakışırsınız İsmet ağabeyle de, diye takıldı Sedef’e.
    Ardından:
    -Kızlar haftaya da bizde toplanalım olur mu?
    Olur dediler ve parti öylece devam etti.
    Yeşim’in tempolu hatyatı devam ediyordu.Yeşim bir ara merak ederek annesine sordu:
    -Anne bizim karşı Hacer Ablanı xçıktığı eve yeni biri mi taşınmış?
    -Hmm…Evet genç bir oğlan çocuğu.
    -Tek başına mı oturuyor?
    -Herhalde öyle taşınırken gördüm de pek de bir eşyası yoktu.Bir kanepe,televizyon bir de çalışma masası.
    -Tuhaf, dedi Yeşim ve test çözmek için odasına geçti.Yarın arkadaşları gelecekti.Sandalyesini çekti ve oturdu.Masanın üzerinde kitabı açık duruyordu.kenarda da kalemi.Birden aklına hayalini kurduğu üniversite geldi:İTÜ Mimarlık.Bu Yeşim’in en büyük hayaliydi.Bu hayali gerçekleştirmek için de bu testleri bitirmesi gerektiğini düşündü.Testleri çözmeye başladı.Her gece bire ikiye kadar otururdu test çzmek için.Yarın arkadaşları geleceği için bu gece erken yaması gerektiğini düşündü.Kalktı ve pijamalarını giyindi,camdan baktı.Karşıdaki evin perdesi yoktu,içerisi görünüyordu.İçerde biri masanın başına oturmuş bir şeyler yazıyordu.Bu geçen kızların bahsettiği yakışıklı çocuk olmalıydı.Acaba nasıl biri diye yüzünü merak etti önce,sonra ise aman banane diyerek perdeyi çekti ve yatağına yattı.Sabah annesinin sesiyle uyandı:
    -Yeşiiim.Hadi kızım arkadaşların gelecek sen hala uyuyorsun.
    Yeşim zar zor gözlerini açarak kolundaki saate baktı,saat dokuza geliyordu.Kızlar on iki gibi gelirler diye içinden geçirdi,kalkıp elini yüzünü yıkadı.Annesinin yanina mutfağa geçti.
    -Günaydın ne yapıyorun anne?
    -Ne yapayım kızım size yemeniz için kek,börek falan yapayım dedim.
    -Canım annem benim.
    -Hadi hadi bırak yağ çekmeyi de otur kahvaltını yap.Biz yaptık babanla da seni uyandırmaya kıyamadım.
    -Tamam anne.Yumurta sıcak mı?
    -Evet senin yumurtanı şimdi kaynattım.
    -Sağol annem benim.
    Yeşim kahvaltısını yaparken annesi de mutfakta hazırlığı yapmaya devam ediyordu.
    -Kızım kahavaltını yap üstünü giyin de içecek bir şeyler al gel.
    -Peki tamam.
    Yeşim üstünü giyindi.Bakkala gitmek için merdivenlerden indi.Apartmanın dış kapısını açtığında karşıdaki apartmanın da kapısı açıldı.Çıkan mahalleye yeni taşınan çocuktu.İkisi de aynı yöne doğru gidiyordu.Bakkala Yeşim önce girdiği halde
    -Bir ekmek bir de gazete,diye bir ses duyuldu. Yeşim sinir oldu.Aslında önce kendisi girmişti.Ukala şey diye geçirdi içinden.
    -Gördün mü İsmet ağabey?
    -Neyi?
    -Önce ben galmiştim.
    -Hmm evet sizin karşıya taşınmış galiba.
    -Öyleymiş.
    -Neyse boşver onu sen nasılsın iyisin ya takılan falan yok dimi?
    -Yok be ağabey öyle bir kere oldu işte iki kutu meyvesuyu verir misin?
    -Bilmiyorum artık oluyorda süylemiyorsan
    -Yok yok gerçekten.Çok sinirlendim sabah sabah sen hiç konuştun mu bu çocukla.
    -Evet adı Turanmış.Kimi kimsesi yokmuş.Burda okul falan okuyormuş bize ne deyip geçiştirdi.Biraz kıskanmıştı sanki.
    -Tabi öyle neyse hayırlı işler İsmet ağabey.
    Yeşim eve döndü.Bir iki saat sonra arkadaşları gelmişti.
    Yeşim:
    -Hoşgeldiniz.
    -Hoşbulduk,dediler.
    Kızlar okuldan,derslerden,hocalardan konuşurken Yeşim de onlara sofra hazırlıyordu.
    -Hadi kızlar sofraya buyurun.
    O anada Sude’nin telefonu çaldı,cama çıktı.
    -Efendim canım sen miydin?Ne yapayım işte arkadaştayız oturuyoruz.Sen ne yapıyorsun?Hmm Kolay gelsin canım.Tamam hadi öpüyorum çüüüüs…
    -Ayy kızlar yine o çocuğu gördüm yaa.Ne olur onu bana ayarlasanıza?
    Çiğdem:
    -Kızım git işine yaa daha şimdi sevgilinle konuştun.
    -Olsun onu bırakırım bu daha tatlı.
    -Kaçıncı bu?
    -Bilmiyorum ki, dedi sırıtarak.Kızlar arasında bir gülüşme oldu.Yeşim çocuk hakkında hiçbir yorum yapmadı.Sude konuşmaya devam etti:
    -Adı neymiş bu tatlı çocuğun?
    Çiğdem:
    -Turan
    -Sen nereden biliyorsun kız.
    -Unuttun galiba babam muhtar.
    -Hmm öyle olsun bakalım.
    Yeşim’le Beyza dersler hakkında konuşuyorlardı.Beyza da derslerine çok dikkat ederdi.Onun da hayali Cerrahpaşa Tıptı.Onlar bu şekilde konuşurken Sude atladı söze:
    -Ayy yeter ayol alim mi olacaksınız.Müzik açalım da biraz göbek atalım.
    -Peki peki açayım bir dakika
    Yeşim müzik setine bir cd koyarak yılın pop şarkılarından birini çaldı.Kızlar oynamaya başlamıştı.Yeşim bu sırada sofrayı topluyordu.Sude Yeşim’in kolundan tutarak onu da oynamaya zorladı.Yeşim Sude’yi kıramadı.Kalkıp bir iki figür yaptı.Bugün de böylece bitmişti.Günler hızla geçiyordu.Yeşim hafta içi okula haftasonu dershaneye gidiyordu.Yine bir haftasonu dershaneden gelmişti,yorgundu.Ayakkabılarının bağlarını çözüyordu kapıda içerden yemek kokuları geliyordu.Yeşim içeri girerek,
    -Ooohh…Anne yine mis gibi kokular geliyor ne yaptın bakalım bugün?
    -Karnıyarık,pilav.Elini yüzünü yıkada gel.
    Yeşim eşyalarını odasına bıraktı.Elini yüzünü yıkadı mutfağa geçti.
    -Bir acıkmışım ki iyi ki varsın annem benim.
    -Hadi hadi çok konuşma da ye bakalım.
    Yeşim yemeğini yedikten sonra odasına geçip test çözecekti ki annesi yanına çağırdı.Eline bir tabak tutuşturdu.
    -Kızım şu yemeği al da karşıda yeni taşınan çocuğa götür.
    -Anne ya tanımıyoruz etmiyoruz boşver.
    -Kızım yazık kimi kimsesi de yok ev yemeğine hasrettir,sevaptır hadi.
    -İyi peki peki sadece sen istediğin için ama.
    Yeşim tabağı alarak karşı apartmanın merdivenlerini bir bir çıkmaya başladı.Üçüncü kata galmişti.Zili çaldı.Yanıt yoktu.Bir kez daha çaldı,yine yoktu.Arkasına dönmüş,gidecekken;
    -Buyrun kime bakmıştın.
    Yeşim döndü Turan’la gözgöze geldi.O anda Turan’ın gözlerinin içinde kaybolmuştu.Turan bir kez daha tekrarladı.
    -Kime bakmıştın?
    Yeşim ne diyeceğini unutmuştu sanki.Kekeleyerek
    -Şey…Şey…Annem gönderdi beni yani yemeği,diyebildi sadece.
    -Hmm…Sağol dur tabağı vereyim.
    Yeşim hiçbirşey düşünemiyordu.Ne olmuştu birden anlayamadı.Turan tabağı getirdi ve kapıyı kapattı.Yeşim kapıda öylece kalakalmıştı.Aklından ne yapıyorum ben diye geçirdi ama kalbi başka şeyler söylüyordu.Silkindi ve evine gitti.Dersinin başına oturacaktı ama yapamıyordu,hep o gözler geliyordu aklına.Tülün kenarından karşıda ki pencereye baktı.Yapmamalısın Yeşim diye geçirdi içinden yatağına yattı ama uyku tutmuyordu bir türlü.
    Aradan günler geçmişti.Yeşim artık eskisi gbi değildi.Yemiyor,içmiyor,gülmüyor ders çalışmıyordu.Kimse Yeşim’in bu hallerine bir anlam veremiyordu.Herkes Yeşim’e ne oldu sana böyle diyorlardı fakat Yeşim yok birşey deyip geçiştiriyordu.Yeşim bazen Sedef’i arayıp çağırıyor onunla dertleşiyordu.Yine böyle bir gün Yeşim Sedef’i arayıp;
    -Sedef bize gelir misin ne olur?Sana bir şeyler anlatacağım,dedi.

    Sedef sokağa çıktığında bakkaldan bir şeyler alayım yeriz diye düşündü.Bakkala gittiğinde bakkalda İsmet vardı.Sedef’in kalbi yerinden çıkacakmış gibi oldu İsmet’i görünce.Sedef;utangaç,sevimli,kısa boylu,zayıf bir kızdı.İçeri girdiği an da İsmet:
    -Hoş geldin Sedef
    -Hoşbulduk İsmet nasılsın?
    -İyi işte çok şükür uğraşıyoruz.Bende seninle konuşmak istiyordum.Geldiğin iyi oldu.
    Sedef heyecanlanmıştı.Galiba o da bana karşı boş değil onu söyleyecek diye düşündü.
    -Evet seni dinliyorum.
    -Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.Aslında benim söylemem daha doğru olur ama…Neyse Yeşim var ya ben onu…
    İsmet daha sözünü tamamlamadam Sedef anlamıştı ne diyeceğini.Gözünden iki damla yaş süzüldü.
    -Ben onu çok seviyorum.Ama sen niye ağlıyorsun?
    -Ağlıyorum işte.Çünkü…çünkü…
    Sedef hıçkıra hıçkıra ağlıyordukapıdan çıkarken:
    -Çünkü bende seni çok seviyorum,dedi bağırarak ve koşarak evine gitti.İsmet ise çok büyük bir pot kırdığının farkındaydı.Ama yapacak bir şey yoktu onun kalbi Yeşim için atıyordu.Yeşimse her gün camdan Turan’ın gelişini gözlüyordu.Turan gözlerini saklıyordu herkesten Onu bir anlık görmek,gözlerine bir saniye olsun bakmak onun günlerce mutlu etmeye yetiyordu.Fakat aşkını duyuramadığı sızısı kalbini kanatan vicdansız bir katil gibiydi.Hayat Turan’dan ibaretti artık onun dünyasında.Düşünceler,duygular,rüyalar ve onun için kolayca vazgeçebileceği canı,herşey onun içindi.Ne bir kimseyi ne de derslerini görmüyordu.Sabahlara kadar yalvarıyordu Allah’a onu bana bağışla diyerek.Kimseye söyleyemiyordu,söyleyemezdide.Onu anlayabilecek tek kişi vardı…..
    . . .
    Birgün Turan bakkala gitmişti.Yeşim bunu görünce oda bakkala doğru yöneldi.İçeriye yetişemedi.Turan çıkarken o giriyordu.Bir saniye de olsa gözlerine bakmıştı.O an,Yeşim için dünyalara bedeldi.Kalbi duracak gibi oldu.Yarasının ince ince sızladığını fark etti.Geçip gitti yanından Turan hızla.Onun Bakkal İsmet ile konuştuğunu biliyordu.
    İsmet;
    -Yeşim!
    -Nasılsın İsmet Ağabey?
    -İyiyim sağolasın.Sen nasılsın?
    -Sağol.Ne konuştunuz Turan’la?
    -Hiç işte havadan sudan.
    -Başka? Bana da anlatır mısın?
    -Ya biraz okulundan falan konuştuk.sessiz bir çocuk zorla konuşuyor zaten ama iyi birine benziyor.Endüstri mühendisliğinde okuyormuş burada.Ailesini küçük yaşta kaybetmiş.Kendisi çabasıyla okumuş,kazanmış burayıda.
    -Eee…?
    -E si bu işte.Hem sen niye bu kadar merak ediyorsun bu çocuğu?
    Yeşim utanmış,yanakları kızarmıştı.Durakladı.Güveniyordu ona.İsmet’e açıklamakta bir zarar görmedi.
    -Şey İsmet ağabey sana bir şey söyleyeceğim ama biraz çekiniyorum.Kimseye söylemeyeceksin aramızda kalacak.Tamam mı?
    -Söz söylemem. İsmet’in aklından geçenler umutlandırmıştı onu.Bir an belki o da diye düşündü fakat ağabey kelimesi bu düşüncesini doğrulamadı.Meraklanmıştı.
    Yeşim;
    -İsmet ağabey,ben onu yani Turan’ı çok seviyorum,derken Yeşim’in yanağından süzülen yaşlar bir biri ardına sıralandı.İsmet de ağlamak istiyordu duydukları karşısında.Ne diyeceğini bilemez halde kaldı.Nasıl olurdu bu?Canından çok sevdiği kız karşısına geçmiş duygularıyla dalga geçercesine başkasını sevdiğini haykırıyordu.Hele onun için döktüğü gözyaşları onu kahretmeye yetti.Bir an Sedef’in yerinde hissetti kendisini.Ağlamamak için yutkundu,toparlandı.Kendi sevgisini haykırmak istedi birden.Ama dizginledi duygularını,yapamazdı bunu.Gönlünü başkasın vermiş bir kıza duygularını açıp onu da kararsızlığa sürüklemek istemedi.Hayatın onun için bundan sonra daha da zorlaşacağı aşikardı.Cevap verdi sonunda;
    -Öyle mi?Onun bundan haberi yok ama nasıl olacak yani?
    -Biliyorum haberi yok.Aslında her gün ona söylememek için zor tutuyorum kendimi.Çünkü bana vereceği cevaptan çok korkuyorum.
    -Kendini bu kadar üzme benim için değerli olduğunu söylemiştim.Beni de üzüyorsun.
    -Böyle deme üzülme benim için.Peki görüşürüz inşallah.
    Gözündeki yaşları silip bakkaldan ayrıldı.İsmet Yeşim’in arkasından bakakaldı.Ayakta duramıyordu.Sandalyesine oturdu ve gözpınarlarından boşalan yaşlara hükmedemiyordu.Artık onun başkasını sevdiğini bilerek görmeye dayanamazdı.Babasından izin isteyip bir daha bakkala gelemeyeceğini söyledi.O günden sonra İsmet bakkala bir daha uğramadı…
    Yeşim dershaneyi bırakmıştı,okulda pek umurunda değildi.Hocaları Yeşim’in bu düşüşüne hem şaşırıyor hem de üzülüyordu.Arkadaşları da bu duruma anlam veremiyordu.Sorduklarında
    -Hiç…deyip geçiştiriyordu.
    Bir gece yine onun pencerisene baktı.Artık söylemeliyim dedi. Ne cevap vereceği umurunda bile değildi.Haykırmak istiyordu yüzüne onu deliler gibi sevdiğini,artık onsuz yaşayamayacağını….
    Yine Turan’ın hasretiyle yorgun düşmüş bedenini yatağa bıraktı.Onun hayaliyle uyudu.
    Ertesi gün okuldan geldi ve hemen karşı apartmanın giriş kapısını gözlemeye başladı.Onun bütün eve geliş gidiş saatlerini öğrenmişti.Turan’ın gelmesine yaklaşık iki saat vardı.Sabırsızlıkla bekliyordu gelmesini.İki saat zar zor geçmişti sonunda.Hayran bakışlarla izliyordu gelişini.Turan yirmi yaşında,uzun boylu,kahverengi gözlü,siyah saçlı,beyaz tenli,biraz zayıfça bir delikanlıydı.Kirli sakallıydı,çerçevesiz bir gözlük takardı hep.Çehresi her zaman hüzünlüydü,kimse güldüğünü görmemişti onun,başı hep önde giderdi.Etrafındaki hiç kimse,hiçbir olay onu alakadar etmezdi.O gün de hastaneden geliyordu,elinde bir ilaç poşetiyle.Turan geldiğinde Yeşim kapı da bekliyordu.Turan Yeşim’i umursamaz bir şekilde içeriye doğru geçerken Yeşim;
    -Bir dakika,dedi.Turan dönerek:
    -Bana mı dedin?
    -Evet…Durakaladı kalbi çok hızlı atıyordu iki elini kalbinin üzerinde birleştirdi sanki kalbi yerinden çıkmasın diye tutuyordu.Bir anda o iki kelime döküldü dudaklarından
    -SENİ SEVİYORUM…!
    İkisi de sustu.Yeşim’in gözlerinden süzülen yaşlar onun sevgisini haykırıyordu karşısındaki delikanlıya.Yeşim sessizliği bozdu;
    -Evet…?
    -Ne eveti…?
    -Bir cevap vermeyecek misin?
    Turan başını hayır biçiminde salladı ve dairesine çıkmak için merdivene yöneldi.
    Yeşim bakakaldı.Kalbi Turan’ın acımasız bakışlarıyla kırılmıştı.Bir süre olduğu yerde kaldı.Ellerini iki yana yorgun bıraktı.Hıçkırarak ağlıyor evine koşuyordu.Bu yürek nasıl dayanırdı bu acıya,bundan böyle nasıl geçecekti hayatı bu ümitsizlikle?
    Yeşim için bu sonsuzluk olmalıydı.
    Belli belirsiz geçiyordu günler kendini bilmez halde yatıyor,kalkıyor,Turan diye sayıklıyordu.Arkadaşları birgün Yeşim’e moral niyetiyle sürpriz yaptılar.Yeşim yalandan gülmeye çalışıyordu.Hoşgeldiniz deyip odasına davet etti arkadaşlarını.Bir süre sohbet edip kafasını dağıtmıştı ki,mahalleyi bir siren sesi sardı.Hepsi cama koştu.Ambulans karşı apartmanın önünde durdu.Herkes dikkat kesilmiş ambulanstan inenleri inceliyordu biraz sonra bütün mahalle ambulansın etrafına toplandı.Yeşim’i de meraklandırmıştı bu telaş.O da aşağı ambulansın yanına indi.Biraz sonra apartmanın kapısından sedyeyle çıkarılan O’ydu,Turan’dı.O kadar şaşırmıştı ki koşup yanına gitmek elini tutmak istedi.Fakat mahalleliden çekindi.Sedye tam önünden geçiyordu ki Turan’ın yorgun dudaklarından şu sözler döküldü:
    -BENDE SENİ…BENDE SENİ SEVİYORUM…!!!
    Yeşim duydukları karşısında sevineceğine yada üzüleceğini bilemeden gözyaşlarına boğuldu.Evine koştu.Odasıının kapısın kapatıp arkasına çöktü.Ağladı,ağladı…
    Sonra kendine geldi ve hastaneye gitmeye karar verdi.Hazırlanıp çıktı,hastaneye gitti danışmaya getrilen Turan ismindeki gencin oda numarasını sordu.Danışmada ki görevli Turan’ın yoğun bakımda olduğunu söyledi.Yeşim;
    -Rahatsızlığı ne idi?
    -İlerlemiş ilik kanseri…
    Yeşim’in beyninde yankılandı görevlinin söylediği son kelimeler.Yeşim üst kata yoğun bakımın olduğu yere çıktı.Turan’ı camekandan gördü,baygın yatıyordu.Hemşireye;
    -Görebilir miyim onu,diye sordu Yeşim.Hemşire
    -Hayır yoğun bakıma giremezsiniz,diye cevap verdi.Yeşim birkaç saat bekledikten sonra gizliden odaya girdi.Turan’ın elini kavradı.Gözünden dökülen yaşlar Turan’ın ellerine döküldü.Sonra bir ara Turan’ın gözleri aralandı,
    -Geldin mi?
    -Evet buradayım yanındayım,beni bırakma ne olur..
    -odamda masamın üzerindeki defteri okumanı istiyorum çok vaktim yok sana anlatamadığım her şey o defterin içinde.
    Bunlar Turan’ın son sözleriydi.Baş ucundaki makine çıkardığı sesle Turan’ın kalp atışlarının durduğunu haber veriyordu.Az sonra gözlerini güzel bir uykuya dalar gibi yumdu.Yüzüne ölümün güzelliği yerleşmişti…
    Yeşim haykırıyordu:
    -Ölme Turaaan beni bırakma ne olur bırakma beni…
    Artık Turan yoktu karşıdaki pencerede Yeşim elindeki defterle kalakalmıştı.Onu okuyup okuyup ağlıyordu.
    Turan’ın hastaneye kaldırıldığı gün ki yazdığı sayfa sevdiği adamın bütün duygularını anlatmaya yetiyordu:

    “Sevmeye kıyamadığım,
    Sana duyduğum derin sevgiyi sana hiç duyuramadım aslında.Senden hep kaçtım.Fakat bunun nedenini öğrenince bana bir nebze hak vereceğini düşünüyorum.Bana sevdiğini söylediğin o gün hastalığımın ilerlemiş artık bir çaresi olmadığını öğrenmiştim.Oysa karşında bende seni diye haykırmayı o kadar çok istedim ki…
    Hayatının baharında benim kötü kaderime seni de o güzel duygularını da ortak etmek istemedim.Yavaş yavaş hissediyorum sona yaklaştığımın,duygularımı senle paylaşıp seni yarı yolda bırakmaktan korktum.Güzel gözlerinin birde bu acıyla daha fazla kederlenmesine gönlüm razı gelmedi…
    Belki saçma gelecek ama sana yaşattıklarım için özür dilerim.Lütfen beni affet GÜZEL GÖZLÜM…

    TURAN


    -SON-

      Forum Saati Cuma Nis. 26, 2024 10:05 pm