Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    FAİLİ MECHUL BİR İNTİHARDIR SENİ SEVMEK

    avatar
    1001030082


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 24/12/10
    Yaş : 33
    Nerden : izmir

    FAİLİ MECHUL BİR İNTİHARDIR  SENİ SEVMEK     Empty FAİLİ MECHUL BİR İNTİHARDIR SENİ SEVMEK

    Mesaj  1001030082 Cuma Ara. 24, 2010 9:46 pm

    FAİLİ MECHUL BİR İNTİHARDIR SENİ SEVMEK

    O gün , nasıl başlamıştı hatırlamıyordu. Arabadan indi. Havanın serinliğini hisseti içinde .
    Paltosunu giydi umarsızca. Oğlan üşümüştü ya da üşümemişti arada bir yerdeydi. Nereye gidecekti ,ne
    yapacaktı bilmiyordu oğlan .Plan yapmamıştı , plan yapmayı sevmezdi . Ona göre arsız yaşamalıydı ,
    apansız doğmalı, apansız ölmeliydi … Bir gözü denizde bir gözü sokaktaydı şimdi . Yürüdü , yürüdü . kendi kendine bir şeyler söyledi , belki duaydı belki küfürdü kelimeleri, bilinmezdi , o da bilmezdi. Kimseye söylemezdi . Oğlan yürüdü alaca aydınlığa , bir ışık gördü tutamadı , elleri soğudu , gözlerini yumdu ,bu bir rüya olmalıydı. Oğlan biraz şaşkın biraz yabancıydı bu şehre , bu insanlara , burada adını koyduğu ne varsa yabancıydı oğlan… Dün akşama gitti gözleri , ‘sahi ‘ dedi . oğlan. ‘sahi…’ cümlesini bitiremedi , yutkundu …Kelimeleri susturmayı denedi birkaç dakika . Ardından açık seçik küfürler etti. ‘Sahi neden buradayım şimdi .’dese dünyası ters dönecekti.Zaman geriye alınmazdı biliyordu.Kararını vermişti,gidecekti bu şehirden , kömür kokulu bulutları terk edecekti.Yastığını en çok sevdiği olasını ,birkaç parfüm şişesine…Terk etti de . Arabaya bindiğinde , garip bir hal sergilemişti ya da ona garip gelmişti, onca küfürler ettiği bu şehri terk ediyordu ve hüzünlenmişti . Gözlerinin altı kamaştı , hafif bir yanma belirdi burnunda , oğlan iki damla göz yaşı akıtmıştı . Garip yanı şu ki ; daha önce hiç ağlamamıştı … Belki uyudu belki uyumadı , uykuyla uyanıklık arasında geldi gitti , sonra bir daha uyuyamadı . Uzun seyahatleri severdi . Ama bir yerden başka yere taşınmak ona göre değildi .Adres değişikliğini sevmezdi …

    Ayağı bir taşa çarptı.acımadı diye düşündü . Acımak ona göre değildi .Oğlan garip ,oğlan halsiz bir evin kapısına geldi …

    Ev pek fena sayılmazdı hani… Bahçesi genişti , iki katlıydı ,rengi kırmızıydı. Kapıyı çaldı açan olmadı,bir daha çaldı, bir daha ... Açan olmadı. Oğlan biraz üzgün , oğlan biraz mahsur… Kapıya sırtını dayadı üfleseler ağlayacaktı , kimse üflemedi , doğru ya yalnızdı oğlan . Yağmurun ortasındaki kar taneciği kadar yalnızdı , kumsalda tek başına bir kaya kadar yalnız …Yabancı bir yerlerdeydi, evi uzaktı .Baktı olmadı , yapamadı . Dönerdi ya da dönemezdi kararsızdı , bu karasızlıkla yaşayamazdı . karar verdi oğlan , böyle yaşamaya alışmalıydı .Nedense sonra bir tıkırtı geldi, kapı açıldı . Oğlan düşmemek için kendini topladı. Yaşlı bir bayandı , halden anlardı diye düşündü. Uzun menkıbeler anlattı, masallar okudu …Kadın inanmıştı , içeri davet etti oğlanı .Oğlan sevinmişti, artık üşümeyecekti , artık kalacak yeri vardı…

    Okulun yolunu tutu oğlan , oğlan garip, oğlan perişandı. Araba durdu, bozuğu yoktu .Parayı uzattı. Yine ‘sivil ‘ almıştı şoför abi. Kızmadı ,kızamadı ,’ekmek parası’ dedi. En arkaya oturdu oğlan , en arkada bir köşeye . ölümle kucaklaştı, ölüm biraz soğuk davrandı, ölümden korkmazdı , ölümle dost olmuştu, birkaç kez ölmüştü. Herkes para düşkünüyken o acı düşkünü… Ölüme yalvardı yakardı, teklifi kabul olmadı. Oğlan garipti , oğlan hapis…çıkmak istedi , izin verilmedi , konuşmak istedi reddedildi. Ona bu mahpus emredildi , cezasını çekmeliydi oğlan , daha küçüktü , minikti elleri , ne istediyse kabul edilmedi , o da kadere razı geldi .Kararı kesindi , yaşamalıydı , çürütmeliydi kendini…

    Araba gıcırdadı , araba ağladı , püfledi ,usulca durdu . ‘Geldik .‘dedi …Oğlan ölüme düşman , intihara düşkün arabadan indi. Tek söz etmedi , üşüdü , yandı sonra dayanamadı , ağzından küfür kaçırdı , ayıptı , günahtı biliyordu oğlan , dayanamamıştı. Gerekli işlemleri yaptırdı , dilinde sakız yaptığı küfürlerle… Dalıp gitmişti ki aniden hülyası parçalanıverdi. Yanında bir kız belirdi. İlkten inanamadı , baktı , bir daha baktı. Ne söylediğini anlayamadı , niçin geldiğini …Kız oturdu , oğlan yer verdi . sohbetler açıldı , hikayeler yazıldı, belki yalanlar söylendi…Oğlan gülümsedi ,ya da öyle yaptı .Onun aradığı farklıydı, kız anlattı oğlan dinledi ya da dinlemiş gibi yaptı oğlan gözlerinde aradığını bulamamıştı. Oğlan garip, kız mahsun … Sohbet uzadı gitti . Neden , niçin , kime soruları yanıtsız kalmıştı. Kız umutluydu , oğlan da umutluydu ya da umutsuz , ikisi arasına sıkışmıştı .Oğlan ,karar veremedi .Kız iyiydi , kız güzel ; oğlan çirkindi , oğlan kötü, kendini itiraf etti. Zaman geçti böyle yalandan , kız gitti, oğlan acayip… Bir hırsla kalktı banktan … Akşam oldu apansız , burada günler kızaydı . Zaten kıştı , hava soğuktu, yağmur bulutları toplanmıştı . Oğlan çatının altında ıslandı günbegün ,sabah oldu, yıldızlarını kaybetti, güneş ansızın yüzüne gülüverdi. Oğlan sevmedi bu durumu , yıldızlarını geri istedi , en çok çalınan karanlığı…Geri gelmedi hiçbiri , oğlan ağlamaklı oldu .sonra bir daha ağlamamaya yemin etti…

    Gün başlamıştı. Kalktı , bir şeyler atıştırdı , bayana teşekkür etti. Bayan garipti , bayan bitmiş… Evden bir acele attı kendini.Fazla umursamadı akşamı, çalınan karanlığını , kaybolan yıldızlarını…Arabaya bindi, yine bir ‘sivil’ verdi; ama bu sefer isteyerek ,gururla… Umutluydu oğlan ,belki umutlu olmaya çalışıyordu. Evlere baktı , yollara . Denize baktı , en çok onsuz yapamazdı . Denizi çok severdi, yunuslara şarkı söyler, balıklara kanat takardı. Deniz maviydi , gök yeşil ya da yakın ,bulutlar da beyazdı, kefen sıcaklığı kadar beyaz…Arabadan indi oğlan. Yeni yüzler umut etmedi ya da capcanlı insanlar , ‘ insan’ olsalar yeterdi. İnsan gibi davranmalarına gerek yoktu, kendileri olsa bu ona yeterdi. Sınıfını aradı , isteksizdi umudu kırılmış . Nasılsa bir ara buldu , içeri girdi sağa baktı sonra da sola , bir yabani hayvan gibi hissetti kendini , bakışların ortasında … boş bir yere geçti , gözleri amaydı istese de göremezdi tahtayı ,sınavlarda hep boş kağıt verirdi , gözleri amaydı dedim ya
    göremezdi oğlan , göremezdi asla …Dünkü kız yanında bitti , kız neşeli kız güzel , titredi oğlanın elleri, konuşamazdı oğlan konuşamazdı , kekemeydi…Sonra bir dalgaya kapıldı gitti, şarkılar söyledi isteksizce , umutları vardı heybesinden çıkardı, oğlan cesur oğlan umarsız, hayata tutunundu. Gülmeye alıştırdı kendini ,birkaç kadeh içseydi gülebilirdi. ‘ Gülerim herhalde’ diye düşündü , önceden hiç içmemişti… Yabandı biliyordu , evcilleşmesi zordu , yabanlığı seviyordu. Baktı .Sonra etrafına baktı , herkes nasıl da ağlıyordu. Bir o gülüyordu böyle içten böyle derin , baksana ,baksana gözlerine yaş damlıyordu…Sözünü hatırladı oğlan , ettiği yemini aradı. Buldu bir anda , en acı yerinde çıkardı. Sözleşmede imzası vardı ,bir daha ağlamayacaktı …’Keşk…’sözünü yarım bıraktı . Söz vermişti , üstüne üstün bir de imzası vardı. Ağlamayacaktı, ağlayamazdı .Oğlan garip , oğlan vicdanlı ya da vicdansız , gece karanlığını bekledi , denize vuran dalgaları… Anlatamazdı ,anlayamazdı. Bekledi oğlan, oğlan biraz hırslı oğlan biraz sahte , yağmur yağmadı… Asit düşmüş gözleri yaşardı , zor tuttu kendini , ağlayacaktı… ‘Ağlayamaz’ dedim ya ağlayamaz, iki cümle altında imzası vardı…

    Aradan zaman geçti , şimdi daha iyiydi .Oğlanın gözlerindeki yanma gitmişti. Neden söz vermişti sanki neden tek kelime etmemişti, anlayamadı anlatamadı. İsyankar kelimeleri sıkıştırdı
    heybesine , ağzını tıkadı , şimdi rahattı , artık kimseyle konuşmazdı , konuşmazdı…

    Dersler başladı yavaştan ,aslında ‘hızlıdan ‘ desem diye düşündü, geç kalmıştı , geç vakitlere bile gecikirdi zaten ,en kötü alışkanlığıydı… Hocalar biraz insaflı, hocalar biraz gaddar… Oğlan tek başına kaldı. Eşi benzeri yoktu , biliyordu. Anlıyordu anlatamıyordu ya da susuyordu . Umurunda değildi diğerleri , diğerlerini umursamazdı , bir neden yoktu belki, neden aramazdı zaten , gözünü yumar giderdi. Bu zamana kadar hep öyle yapmadı mı sahi, arkasını dönüp gitmedi mi , savaştan vazgeçmedi mi , kızmadı mı kendine , rüyaların da intihar etmedi mi milyarlarca kere… Ölüp ölüp dirilmedi mi , sonra kendini öldürmedi mi ? Böyle kara damlalar akıtmadı mı gördüğü her yere ..? Soruların ardı arkası gelmedi , gelmeyecekti biliyordu , sustu apansız , ağzına vurdu umutsuzluğuyla. Oğlan sustu, susmaya çalıştı dayanamadı , haykırdı sessiz çığlıklarıyla…

    Zaman arkada kalmıştı artık. Hava kararmıştı. Umutluydu oğlan ya da umutsuzdu. Susmalıydı , susmaya çalışmalıydı . Baktı olmadı , denedi olmadı, sustu olmadı…Olmamalarla yaşamaya alışmıştı , belkileri ezberlemişti. Şimdi ayrılık vaktiydi, ayrılmayı denedi , ayrılmaya çalıştı olmadı. Oturdu karanlığın içine , kalbini kararttı. Her şeyi bıraktı, buraya geldiğinden beri değişen bir şey olmamıştı , hiç bir şey değişmemişti. Belki değişmişti. Belki de çok farklıydı her şey ,oğlan göremedi, kördü. Bir gün daha böyle geçmişti , daha geçmemişti sahi , bir gün daha yaşayacaktı dünden kalma yatağına .Öfkesini yastıktan çıkardı, küfürler etti , kapıya vurdu, yapmadığı hiçbir şey kalmadı, her şeyi denedi oğlan yapamadı. Yine eskisi gibi uykusuzluğunda rüyalara daldı…kötü rüyalar gördü, çok kötü, gülüşler gördü, mutlu insanlar , baharı gördü, denizi, yeşili…Güzel sanılan ne varsa hepsini gördü , hepsinden bir parmak aldı , acıydı tadı , tadı garipti , şerbete atılan tuzun tadı vardı. Kusmak istedi , bir kızdı delirdi , ufak ufak koşmak istedi. Kaçamadı , kelepçeliydi elleri…Sonra karardı her yer ,ufuklar karardı, güneş karardı şimdi. Etraf karaydı ,insanlar ağlıyordu; oğlan garip oğlan farklı, oğlan bağıra bağıra gülüyordu… Uyandı oğlan , gece lambası hala yanıyordu , üstü açılmıştı , üşümüştü belki de…Yorganını üstüne çekti.Oğlan biraz korkmuş , oğlan biraz mutlu ,ayağa fırladı .Yazmalıydı rüyasını , kalem aradı sonra , eskiden kalma bir defter …Aradı taradı , kırık bir kalem aldı , bir de kenarı yırtık bir kağıt , masa aradı kendine . Yazmalıydı , ölüm meleği henüz yanından ayrılmadan , yazmalıydı…İlham perisi gelmişti , kaçıramazdı . Yemek masasının üzerindekileri yere attı , üfledi , püfledi , kendine yer açtı. Bir kalemi , bir kağıdı vardı. Silgi kullanmazdı , kullanmayı sevmezdi. O yüzden silgi almamıştı ya da aldığı silgileri parçalamıştı .’ Nasıl başlasam ‘ diye düşündü, ‘nasıl ‘ . Baktı olmadı , yardım istedi ilham perisinden. İlham perisi acımasızdı belki; ama onu kıramazdı. Yardım etmeye söz verdi, ‘Ölürsem’ diye fısıldadı oğlana. Oğlan şunları yazdı:






    ÖLÜRSEM


    Bir gün ölürsem,
    Mezarıma gülle gelmeyin
    Kağıt kalem bırakın
    Sadece ,kağıt kalem…

    Silgi tozlarını yüzüme üfürün
    Alın yazımı silemedim,
    Silgi tozlarını yüzüme üfürün…

    Ölüme and içtim
    Ölümle öldüm
    Ölüm gibi dirildim
    Eğer bir gün ölürsem
    Silgi tozlarımı yüzüme üfürün…




    İlham perisi beğendi, oğlan beğenmedi. Oğlan kendine kızdı , bu yazı neydi böyle , peri kendine kızdı ,‘yardım etmeseydim keşke… ‘dedi .İlham perisi bir kenarda , oğlan bir kenarda… İlham perisi kederli; oğlan umutsuz…İki dost geceyi sabah eyledi. Hiç konuşulmadı. Oğlan sustu, peri artık yok oldu. Oğlan periye küfretmeye düşündü, sonra kendine kızdı, kendi kendine bağırdı küfretti , periye küfredemezdi , ondan kendisi yardım istemişti. Kızmaya hakkı yoktu , oğlan sustu , oğlan mahsun ve oğlan garip , ağlamak istedi , ağlayamadı. Sözü aklına geldi , küfretti. Niçin ettiğini bilemedi ya da kime…Sustu oğlan , susmaya çalıştı. Başarmıştı. Akşamdan beri hiç konuşmamıştı. Kağıdı kalemi bıraktı, ayağa kalktı , yemek yemeği düşündü, ayak sesleri merdivenden duyuluyordu…

    Kahvaltı acıydı , kahvaltı çirkin , ekmek bayat , ekşiydi zevki. Oğlan küfretti sofraya, ayıptı; ama yine de kendini tutamadı , tövbe etti. Günahtan korkardı yoksa bu zamana kadar intihar etmeyişinin sebebi neydi? Bu zamana kadar bekler miydi ?Yolda hep yüksek binaların çatısını gözlerdi , en derin kuyuları , yıldırım düşsün diye ağaçların altına yatardı…Korkmazdı ölümden ; ama günaha bulaşmazdı . İntihar ,ölümcül hastalığının ilacıydı onun için…İntihar tek yoluydu kurtuluşun. Oğlan ölmek istedi , birkaç bin kere ölmedi . En çok ölmeyi o istedi , arsızca hem de isteği yerine getirilmedi . Kadere , alın yazısına ne varsa işte , onu bu dünyada tutan her şeye küfretti. Küfrü sevmezdi , istemezdi küfretmeyi .Şu an birkaç yıldır küfrü kendine ödev bilmişti. Garipti , halinden anlamazdı insanlar, o da takmazdı böyle şeyleri; ama şu son günlerde iyice karlanmıştı omzunda asılı duran dağlar…


    Dayanmaya çalıştı , yine de hayata tutunacaktı. Söz vermişti kendine. Hayata tutunmalıydı yoksa bir anlamı kalmazdı hayatın, bir anlamı olmazdı koşmalarının ya da susmalarının. Yoksa bir gece yarısı koynuna girerdi mavimsi intiharları…

    Nasıl yaşar ki insan böyle, nasıl düşünür , nasıl konuşur, nasıl güler, nasıllı sorulara cevap verebilir mi? İnsan böyle iken, ‘Nasılsın ?‘ sorusuna nasıl iyi der? Kaybetmişken her şeyi kayıp bir şehirde mahsun kalmış esirler gibi nasıl özgürlüğünü arar? Sorular bitmeyecekti , biliyordu. Dayanamadı , sustu. Aslında beceriksizdi , itirafa değer değildi sözleri , umutları yıkıktı …Anlayamazdı , anlatamazdı. Severdi , söylemezdi . Yaşayamaz , yaşardı .Şimdi cevap ver dedi kendine ‘İnsan, böyle yitik , böyle içler acısı nasıl yaşardı?’ Yapamazdı , o da biliyordu. Haklıydı belki de haksız. Yaptığı her iş baştan sağmaydı. Kadife sesine güveniyordu ya da öyle yapıyordu, yapmaya çalışıyordu…Bir gün ölecekti , biliyordu. ‘Bir gün öleceğim.’ dedi. ‘Bir …’ ardına baktı , önüne , yanına , taraf sayılabilecek neresi varsa ,işte her tarafa …Ölüm gelmişti belki kim bilir…

    Üç nokta koymayı severdi oğlan. Üç noktalar ona göreydi. Anlatılmamış , henüz ağzından çıkmamış kelimelerin hayranıydı. Sevdiğine bir gün ‘üç nokta’diye şiir yazmıştı. ‘ha neydi başı ;’




    Bana ve benli düşüncelere üç nokta koy …
    Ardını getirme sözcüklerin.
    Bırak yarım kalsın derbederliğimde.
    Bana ve sana üç nokta koy şimdi
    Sözcükler sevişsin kendi halinde…



    Diye devam eden şiirler yazmıştı. Hepsini yırtmıştı , sonra parça pinçik etmişti. Yazdıkları bilinmesin istiyordu, umutları duyulmasın…’Bana ‘ dedi oğlan, ‘Bana üç nokta koy şimdi…’ ‘Biri benim , biri senin , diğeri de sonu gelmeyen yokluğun içindi…’”

    Kabahatliydi. Yaşamı sorunluydu, doğumu öyle , ölümü sorun olacaktı biliyordu. Afetler kopmayacaktı belki , belki ülke krize girmeyecekti, belki insanlar ölmeyecekti …Sokak başında cesedi görülecekti, insanlar burun kıvırıp yanından geçecekti, burunlarını tıkayacaktı, küfredecekti… Sorun değildi. Alışkındı, alışmıştı artık dışlanmaya. Bir de ölüm olsaydı şöyle soğuk,şöyle acı ne bahtiyar oluyordu. Şişe dibine sıkışmış karıncalara benzetti kendini, arı sokmuş bir kelebek gibi. Halsizdi, çaresizdi. Ömrü saliseydi. Nefes alsa dayanamazdı, ölürdü. Kayıp bir şehirdeydi, kara tahtalar vardı orada,insanların adları yazılırdı. Onunki bir kağıtta sallandı,sıçradı,oynadı,soldu,kurudu. Yaprak perişan oldu,kağıt eridi. Umutlar bitti. Artık yoktu yaşamıyordu. Unutmuştu dünü. Bugüne dünden küfürlüydü. ‘Yarını sorma.’ derdi hep. Dertliydi acı düşkünü…

    Yazsa yer yerinden oynardı. Yazmasa kendi sıkıntıdan patlar ya da öylece dalardı, gözlerinden dökülen yağmura…

    Her şeyi bir kenara bıraktı. Pantolonunu çıkardı, ceketini, hani o yanından hiç ayırmadığı ceketini… Sahi o ceketin sırrı neydi,onu bu kadar ona bağlayan neydi. Sırdı bu,adı verilmezdi…

    Sonra dünden kalmış yatağına uzandı. Öyle dolu dolu, öyle bitkin… Yatak gıcırdadı,oğlanın halini anladı. Sustu,duruldu,kulağını dayayınca duydu oğlan yatağın çığlıklarını…

    Günler böyle bir küfür treniyle geçti. Telefona konuşması küfürdü,susması küfür… Ağlayamaması yalandı,bal gibi de ağlardı işte,ağlamadı.

    Bir gün kayıp bir gemiye bindi oğlan. Umutlarla dalgalanan yelkeni gördü. Kimse yoktu,ne tayfa ne de kaptan. Oğlan etrafa iyice baktı, araştırdı, taraştırdı, bir sonuca vardı. Bu, ona Allah’ın bir armağanıydı. Kabul etti oğlan. Sevinçliydi. İlk defa biri ona böyle bir şey hediye etmişti. Baktı durdu,baktı sustu. Dümene geçti. Dümen biraz garip,biraz eski… Oturdu bir köşeye, sigara içti. İçmeyi sevmezdi;ama bu seferlik içti. Gemi güzeldi, gemi büyük, çocuk umutlandı bir anda. Karar verdi okyanuslara açılmaya. Gemi kullanmayı sevmezdi,daha önce hiç gemiye binmemişti,yelkende görmemişti. Oğlan mahsur, oğlan garip kaldı denizin ortasında tek başına. Yalnızdı o. ‘Aslında.’ dedi,’Yanlış mı yaptım?’, ‘Yoo!’ dedi sonra. Bu onun tek hayaliydi. Hayallere kaptırmazdı kendini, yasaklar koyardı. En çok ‘ Hayal yok.’ derdi,’Hayal etmek yok…’ ünlü bir sözü vardı, hatırladı ‘Hayale meyal yok…’

    Oğlan uçuvermişti uçurumlara. Düşmeyi sevmişti,düşmeliydi. Aklına gelenleri yazardı. Gelmeyenler dışarıda kalırdı, içeri almazdı. Kapısının ardına büyük bir kalas dayalıydı. Kelimeler yarım kalırdı. Belki bilerek yapardı belki bilmeyerek ama yapamadı, yapmaya çalıştı,olmadı…Dudaklarındaki yarım kalmış sözün acısını hissetti. Acı derindi,kalbine saplanan zehirli bir hançer gibi. Bekledi çocuk, beklemek kadar bekledi… Kırık kapıları tekrar kırdı,parçalara böldü, toz duman etti. Duman gözüne kaçtı,gözleri kör oldu. Göremedi kapıları,oradan oraya vurdu kafasını. Bekliyle başlayıp beklilerle bitirdi cümleyi. Cümleler noksandı,cümleler aşikar…Acımasızdılar, acımaya tahammülleri yoktu onların. Siz buna itiraf derdiniz belki ama bunlar itiraf değildi. Hepsi yarım kalmış bir oktu yüreğine batan, yüreğini kanatan,yüreğini ağlatan.oğlan düzeldi,kendine geldi. İçinden çıkmadı daldığı rüyaların. Baktı, hayata gözlerini açtı. Zaman onu çoktan sallamıştı. Sakalları çıkmıştı,akları artmış… Zaman geçmişti haince,oğlan farkına varmamış…

    Yüzüne çarptı suyu,su şırıl şırıl,su berrak…Islandı gözleri. Aynanın karşısına geçti gözlerine bakarak. Tanıyamadı kendini.’Bu bir başkası olmalı.’ diye düşündü. Saçının kestane rengi ışıkta kayboluyordu. Işık,ışıksızlıkla birleşiyor,kaşlarına değiyordu zaman. Kaşları da ağarmıştı. Nasıl da gürdüler nasıl da öyle apansızdılar, birlikteydiler. Yanaklarına baktı sonra,yanakları derin bir çukurdu artık. Eskiden gamzeleri belli olurdu,şimdi dişlerinin kıvrımları seçiliyordu…Alnı iyice kırışmış,yaşlanmıştı da. Alnını sıvazladı. Alnı kırışıktı,ütüyle düzeltsen düzelmezdi, o kadar kötüydü. Elaya yakın gözleri,beyaza dönüyordu. Kirpikleri uzundu eskiden,şimdi birkaç tanesi ayakta duruyordu. Oğlan çirkindi,kabul ediyordu. Kabul ettiklerini onaylıyordu. İmkanı olsa notere gidecekti. Noter uzaktı ya da parası yoktu. Ya hastaydı o gün ya da işi vardı utanıyordu… Elleriyle yüzünü kapadı. Elleri saban demirlerine benziyordu. Kararmıştı, çamurlanmıştı,rengi solmuştu… Ellerini ateşe uzatsa yanar mıydı? Sahi elleri yanar mıydı ateş içinde… Burnuna baktı söz yazamadı üzerine. Kızdı kendine neden bu kadar kötüydü,sahi neden bu kadar iki arada bir deredeydi. Hem karar verip hem kararsızlık içinde nasıl yaşardı? Yaşıyordu işte. İmkanlı ve imkansız durumları söz konusuydu. Ölüydü,canlıydı. Garipti biliyorum, garip bir hali vardı. İNTİHARI, düşündü. İntihar yabandı, yabancılık çekti. İntihardı ona göre bu sevda… Anladı, dinledi, karar verdi . Rüyalardan rüya türetmişti. Rüyalara saplanmıştı, tek mutlu olduğu yerdeydi, rüyaların ölümle buluştuğu an…

    Evden çıktı. Akşamdı. Etraf karanlık, bir bank buldu deniz kenarında boş. Gitti ve oturdu. Eziyet etmişlerdi tahtalarına,tahtaları kıvrım kıvrım işkence görmüştü. Tahta garip,tahtalar masum… Söyleyin, tahtanın suçu neydi?

    Üzülmedi, alnındaki çizgileri hatırladı. Gerçi onunkiler düzdü; ama ’Olsun.’ dedi ‘Benzerlik var aramızda.’,’En büyük fark.’dedi ‘En büyük fark benim bu çizgileri kendime,başkalarının da sana yapması’ dedi. Zalimdi insanlar, gaddardı. Umutluydu çocuk,umutsuzluklarıyla mutluydu. Ya da mutlu olmaya çalışıyordu.

    Ilık rüzgar bu akşam muhteşemdi. Güzel tek kelime kullanmıştı bu zamana kadar: ‘muhteşem’.’ Muhteşemlikler içinde muhteşem’ dedi kendine.

    Uzatmadı oğlan. Sustu umarsızca. Susmaya çalışırken sustu. Baktı,gördü ya da görür gibi yaptı. İleride ışıklar, yıldızlar kadar parlaktı. Parlak oldukları kadar uzak… Düşünmeyi bırakmaya çalıştı,bıraktı bırakacak,yanına ilham perisi yaklaştı.Selam verdi , baş ucuna kondu.Oğlan şaşkın , oğlan umarsız…Ne o dedi .Peri susmayı tercih etti.Susmayı severdi ,konuşmayı da…İlham perisi ona ilham getirdiğini söyledi.Bir şeyler söyledi ve gitti.Oğlan ses çıkaramadı ,oğlan kafası elleri arasında düşüncelere daldı. Bir şiir kopardı, ağaç dallarından,’Ha nasıldı,nasıldı?’hatırlıyorum galiba,şöyleydi söyleyeceğim şimdi,dilimin ucunda;





    Karanlık içinde bir tek benim umarsız,
    Karanlık bile bu kadar vicdanlıyken,
    Ki düşerken yağmur apansız,
    İnsanlar içinde bir tek benim yalnız
    Koynumda bebekler beslerken





    Devamını unuttu çocuk. Devamlar içinde devamsızlıkları seçti. Hücreleri,aklı,beyni ve ne kadar sokak lambası varsa hep sessizliği seçti. Sessizlik içindeki sessizliği…

    Seçim onundu,karışanı yoktu şimdi. Eskiden her sözcüğünü babası söylerdi. Ama şimdi yoktu,sahi nerdeydi? Babası olsaydı böyle mi olurdu? ‘Baba…’ diyemedi. Devamını getiremedi. Ağlayamazdı, söz vermişti… O konuları geçmişti. Çok yazmıştı,çok konuşmuştu da,çok çizmişti. Yeterdi,yetmeliydi…

    Hava iyice üşüdü. Buz kadar üşüdü,donan damlaların ışıltısı kadar soğudu. Kar yağmıyordu. Sahi kar yağsa ne güzel olurdu… Şöyle lapa lapa şöyle içten. Nasıl da yerdi küçükken kar tanelerini.’İlk kar yenilmez.’ sözüne aldırmadan karları havada kapardı ağzıyla. Tadını düşündü çıkaramadı. Naif bir tadı mı vardı yoksa şekerli miydi, ekşi değildi. O kadar hatırlıyordu. Hatırlayamaması doğaldı,kar yemeyeli bir ömür olmuştu. Abarttığını düşündü ya da abartmıyordu. Bir ömür dediğin nedir ki diye düşündü, bir uyumak bir uyanmaktı… Gerçek sanılanlar ona göre rüyaydı. Kimseye söylemedi bunu,bu oyunu kimseye anlatmadı. Kimse dinlemezdi zaten onu. Deli diyeceklerdi biliyordu, durmadan uyandı uyudu…

    Kalkmayı düşündü,’Kalkmalıyım.’ dedi. Ayağa fırladı. Yapayalnızdı, kimse yoktu, yerlere yatmayı düşündü, umursamazdı. Umursamak ona yakışmazdı. Ölüm bu kadar garipti diye düşündü. Neden böyle dediğini açıklamak istemedi,sonuna hayali bir üç nokta koydu. Umursamadı, elbet bir gün biri anlayacaktı…

    Toparlandı , üzerindeki kum taneciklerini döktü. Biraz silkelendi. Yavaş yavaş hazırlanmaya başladı. Buradan ne kadar da rahattı,üzüldü ayrılmak istemedi. Kızdı kendine sonra,kaçarcasına çekti gitti. Soğuktan arta kalan karanlığa…


    Karanlık derindi,karanlık karaydı. Işık yoktu hiç,zaten koşarken önüne bakmazdı,bir taşa takılsa takılmak isterdi,olmadı. Aslında ne kadar da sevinirdi,bir taş onu öldürseydi,yaşamak denilen bu eziyet bir nokta koysaydı diye düşündü. Yorulmuştu. Durdu,aniden fren yapan arabalar misali…
    Adrenalin seviyesi tavan yapmıştı. Kalp atışları derin ve kaygılıydı. Ölmekten korkar gibiydi adımları, kendine hakim olamıyordu. Bu gidişin sonu kötüydü,biliyordu. Bilmediği kadar biliyordu. Bir kaldırım taşına oturdu,bir kaldırım taşı daha aradı,bulamadı. ‘Gerek yok.’dedi. Ölüm meleği burnunun dibindeydi. Dosttular biliyordu. Geçen yaptığı şakayı unutmuştu çoktan,unutmaya çalışıyordu. O gün biraz garip gelmişti eve. Her zamankinden biraz daha fazla… Hem yatmıştı yatağına. Uzanmıştı, sonrada dalıvermişti. Rüyasında iyi şeyler gördü ilk defa. En son damarlarının çekildiğini hissetti,damarları gerilmişti,ciğeri sıkıştırılmış. Nefes alamadı,ölümü istedi,bedeni dayanamadı. Acıdan uyandı,bir küfür salladı neye,kime,neden olduğunu bilmeden… Şakaydı bu, kötü bir şaka…

    Melek oturdu yanına,biraz sohbet ettiler,biraz hoşbeş… Melek iş çıkmayacağını anlayınca uçtu gitti. Oğlan kızdı,göğsüne birkaç yumruk salladı. Melek gelmedi, geri dönmedi. Yapacağı hiçbir şey yoktu, anladı. Sustu çocuk,her zamanki gibi sustu.


    Evdeydi artık, ev soğuktu. Ev yalnızlığını hatırlattı oğlana. Oğlan sallana sallana gitti yatağına. Sabah oldu,okul vardı.’Kim gidecek şimdi?’ demeyi düşündü. Kalsa sıkıntıdan patlayacaktı, gitse küfür çukuruna batacaktı. Zaten batmıştı. ‘ Gideceğim.’ dedi oğlan. Gitmeye karar verdi. Ceketini giydi,aynı eşyalarını. Arabaya bindi,etrafta tanıdık bir yüz aradı,herkes ona yabandı,herkes yabancı…

    Beş dakika sonra okul kapısında arabadan indi. Kimlik gösterdi isteksizce,istemiyordu ama mecburdu…Sanki onun hiç işi yoktu,bunca saçmalığın içinde okula gidecekti kaçak olarak. Anlayamadı,anlatamadı derdini, devamını getiremedi…

    Girdiği dersin adını bilmiyordu. Hoca kapıda belirdi,herkes hazırdı. O hariç. Defteri yoktu. Kalem ve kağıdı vardı yalnız, silgisi bile yoktu. Yokluklar içinde yoktu. Arasalar da bulamazdı,yine de bir kenara oturdu. Kördü, uzaktan göremezdi. Biliyordu oğlan,bilmediklerini bildiği kadar biliyordu. Hoca uzun boylu, beyaz suratlıydı. Bıyığı beyazlamıştı,saçları da öyle… Arife tarif ne kadar gereksizse diye düşündü oğlan,bu hoca da bu durumdaydı işte. Oğlanın anlamadığı dilde anlattı anlattı anlattı… Oğlan hiçbir şey anlamadı. Anlayamazdı,aklını yitirmişti. Uzun eski zamanlardı.

    Ders bitse diye düşündü. Zil yoktu burada, hoca bitirirdi ancak. Hoca bitirmedi,anlamadığını bilerek anlattı durmadan. Anlamadı oğlan,anlamaya çalışmadığından. Gözleri buğulandı tahtaya bakınca,göremedi,görmeye çalışmayı bırakmıştı,uzun zaman önceydi…Ders bitmişti,hoca hırsını almıştı zamandan.Öğrenciler uykulu,öğrenciler uykusuz kopmuşlardı vatanlarından. Topraksız kalmışlardı. Soluyorlardı. Farkına varamadılar,birisi göstermek istedi,yanlış anladılar. Ya da anlatamadı,ona inanmadılar. , evin yolunu tutacaktı ki güzel kız yanında beliriverdi. Yakasını bırakmıyor diye düşündü. Gitmiyordu kız. Oğlan kötü sözler söylüyordu. Ya umursamıyordu ya da katlanıyordu. Anladığı tek şey vardı oğlanın, kız gitmiyordu. Nefret etsin diye her yolu denedi olmadı,bağırdı olmadı,belki bir hayaletti,adı bir yerde saklıydı.’Git’ diyemedi, gitmeyecekti kız. Adı gibi emindi. Oğlan garip,oğlan bıkmış…’Uzak dur.’ dedi. Çekti ve gitti. Bir daha kimseye selam vermedi,küfür etti,bağıra çağıra kimse onu dinlemedi. Kızla da artık konuşmadı. Kızı sallamıştı ya da öyle sanmıştı…

    Günler geçti,kervan gelip geçti,isimleri bilmiyordu. Umutsuzdu oğlan. Ölüm uzaktaydı, hissediyordu. Denizdeydi şimdi,soğuk yanaklarındaydı. Akşamdı, geçti. Elinde bir ip vardı, yanında koca bir kaya, ağlamaya yüz tutmuş yüzünü buruşturdu attı bir kenara. Ona göre değildi böyle yaşamak,onsuz olduğu kadar onunla böyle yaşamak kolay değildi. Biliyordu. Katlanmalıydı. Acıma duygusunu yitirmişti. Uzaktı, bir şehirdi,arada yollar vardı. Aşılması zor dağlar.


    Oğlan suskun,oğlan halsiz. Bir başına kaldı bu şehirde, kimsesiz. Ne arayanı vardı ne de soranı… Bulutlara takmıştı umutlarını. Yıldırım çakmalıydı altında, ıslanmalıydı… ‘Belki o zaman.’ dedi beklide demedi, demesine ramak kalmıştı,susuverdi. Susmayı denedi. Sustu. Hiç konuşmuyordu. Az önce canlıydı,şimdi ölü taklidi yapıyordu. Beceriyordu da…







    Ölüm düşüyordu gözlerine
    Kara bir sinek konuyordu
    Ufuklar ıssızdı,arz ıssız, sema ıssız
    Gök kan ağlıyordu.
    Tahrip gücü yüksek bombalar patlıyordu ellerinde
    Akşam kararmıştı,güneş susuyordu.
    Ölüm düşüyordu ellerine
    Ölüm…





    Şiirlerle doldurmuştu hayatını,tabi buna hayat denirse. Her söz ölümle başlıyordu, ölümle bitiyordu en içten sözlerle. Ölüm düşüyordu gözlerine, ölemiyordu oğlan,böyle isterken delicesine…

    Şiirden bozma hayaller kuruyordu kendine. Ölümü bir daha yad ediyordu. Yad ediyordu, alışsın istiyordu dili ölüme. Ölüme de geç kalmıştı, biliyordu. Ölmek onun işiydi, işini geciktiriyordu ara sıra. Ölüm düşüyordu gözlerine o bakışlarla yetinmeye çalışıyordu. Kördü, göremezdi,körlük bulaşıcıydı,yanında kimseyi istemezdi… Gelseler kovardı,ısrar etsele kaçardı. Bir yolunu bulurdu işte. Çekip giderdi sebepsiz. Gitmeleri yol olurdu dönüşlerine…

    Şiiri bırakmayı düşündü bir ara. Onsuz yaşayamazdı, soluk alamazdı. Ama bırakmak da fena bir fikir değildi hani,’Bıraksam…’ dedi içinden. Bırakmalıydı… Bırakacaktı, söz verdi kendine…

    Ki şiirsiz yapamazdı. Hangi söz onu anlardı , hangi söz acını anlatırdı martılara. Aklındaki şiiri kırmaya çalıştı. Unutmak istedi yapamadı , yapamadı ,hemen oracı ta bir şiir bir şiir söyledi ama yazmadı.

    Sen gidersen
    Kuşların kanadı kırılır…
    Kelimeler intihar eder,
    Düşler tükenir
    Çığlıklar sessizleşir
    Sen gidersen kalemin kırılır,
    Sen gidersen…

    Devamını getiremedi. Üç nokta koydu ,umursamadı. Nasıl olsa söylediği her şey yok oluyordu. O da sustu , susmak için susuyordu …


    Günler saklambaç oynuyordu oralarda. Oğlan ,ortak ortak olmak istedi bu oyuna. Oyun zordu ,yapamazdı oğlan, anlayamadı, anlatamadı bu saklambacı kimseye ,kimsesizlikte fakılı kaldı…
    Zaman böyle aktı gitti işte , neredeydi unuttu. Okulu hatırlıyordu oğlan , güzel kızı , yatağını hatırlamayı hatırlıyordu , sonra günler nasıl geçerse geçsin takmıyordu kafaya…


    Bu onun terimiydi. ’Kafaya takma.’ derdi kendine. Umursamaması bu sözden öteye gelirdi. Sözler onu yoruyordu ,’Yaşamak , mutlu olmak…’ Bu terimler onun için yaşlıydı , biliyordu…

    Bu kadar hayal dünyasında yaşanır mıydı? Evet, yaşanmazdı. Garipti sözleri , garipten biraz daha garipti. Anlayamadı , anlatamadı , sustu , dinledi. Sonra yüreği ‘TAKMA KAFAYA .’ dedi. Oğlan uyudu. Okuldaydı . Yine şoför abi ‘sivil ‘ almıştı. Bir yazı yazmak istedi , bir şiir , bir şarkı , bulamadı. Biraz fısıldadı, kendine bir şey çıkaramadı. Sonra bir kağıt çıkardı alel acele , şunları yazdı:

    İnsanlar ömrü boyunca öğrenci olmasına rağmen
    Neden şoför ağabeyler sivil parası alırlar, bilmem…


    İki cümleye hayatı sıkıştırdığına inanıyordu. Hayat halbuki onu sıkıştırmıştı. Farkındaydı. Ağlamaya çalıştı , çalışmadı belki, ağlayamazdı. Ağlamadı…

    Okul renkliydi , okul güzel… İnsanlar çiçekti , pardon öğrenciler. Herkes öğrenci değil miydi şu hayat sınavına giren. Öğrenci sivil ayrımı saçmaydı , saçma geldi bir an…

    Sınıfına yetişmek için acele etti oğlan. Adımlarını hızlandırdı. Sınıfa geldi , yalandan bir kez gülümsedi. İçinden küfürler etti. Arası ‘Günaydınla ‘iyi değildi. Güzel kız ,bu gün ayrı bir güzel geldi. ‘Nasılsa gelen gider .‘ dedi. Umursamaz gibi yaptı. Kız bir bilseydi, onu nasıl hayal ettiğini , oğlan bir anlatsa ağzı açık kalırdı. Yazdığı şiirlere belki hayranlık duyardı; ama çocuk göstermedi. Ara sıra bir şeyler karaladı , verdi. Kız beğendi ya da beğenir gibi davrandı. Oğlan umursamadı…

    Sevgiyle nefret arasına sıkışmış bedenini çıkardı sıkıştığı yerden. Unutmak istedi , aklından çıkarmak…kalemi kağıdı fırlattı, derse girmeyecekti. ‘Kütüphaneye giderim.’ diye düşündü. Şarkı söylerdi oğlan , kaçmıştı kızdan , mutluydu…Acele etmesi gerekiyordu .Acele etmeyi severdi .Sevgisizliği,sevdiği gibi…”Ben onunla sevgili olamam.” diye düşündü.Günümüz sevgileri ona göre değildi.”Sevgililik” teriminden türetilen tüm sözcüklerden nefret ederdi…

    İnsan aslında ne kadar basitti.”Seni seviyorum.” Sözcüğüne sıkıştırmıştı kendini,her şeyi onun arkasına saklamıştı.Basitti bunu söylemek.Basit geldi,biliyordu.Bilmeliydi.Aslında seni seviyorum sözünden ne de güzel şiirler yazardı.Hepsini silerdi.Hepsini sildi de .Unutmak istedi; eskisi gibi unutmak…Aklına geleni yazardı,bu onun özelliğiydi.




    Islak öpücükler varken apansız,
    Soğuk gecelerde oturmak,gülmek…
    Ne kadar anlamsızdır aslında
    Seni seviyorum demek…


    Düşmek varken,ıssız gecelere
    Harabetmek varken,kendini bitirmek
    Anlamını yitirmiştir
    Seni seviyorum demek…


    Bir ansiklopedi dolusu şiir yazardı,yazmadı.Kalemi bir kenara fırlattı.Kağıdı yırttı,attı.Neden kaçıyordu,neden saklanıyordu,anlamadı.Anlamaya çalışmadı da.Umursamadı.Ayağa kalktı,kesik çizgili camlardan gözü gözlerine takıldı.Bitmişti anladı.Korkusuyla yüzleşecekti,apansız çıktı kapıdan,arkada bıraktığı sayfalara bakmadı.

    Sevmekten korkardı.Bir şeylere bağlanmak istemezdi.Farkındaydı her şeyin.Her taşa söyledi,her buluta fısıldadı,aynalara haykırdı ,kendine itiraf edemedi…

    Sınıf doluydu.Herkes bir kenarda kendi işiyle ilgileniyordu.Kız ona bakmıyordu.Belki o hariç herkes ona bakıyordu.Kız oralı değildi.Oğlan kızın gözlerin arıyordu,aradı,aradı bulamadı.Yerine oturdu istediği olmuştu.Belki kız ondan nefret etmişti,belki oğlandan hiç hoşlanmamıştı.Hoşlanmamıştı.Oğlan kötü biriydi.Özensiz saçları,eskiden kalma elbisesi,birleşmiş kaşları…Saymak,onun kötülüklerini anlatmaya yetmezdi.Kötüydü farkındaydı.Kendine itiraf etmişti.Kötü olduğu kadar kötüydü,biliyordu.

    Ders bitmişti. Başka yerdeydi oğlanın gözleri.Belki kızınkilerde öğleydi.Oğlan üzgün,oğlan bitmiş, çıktı Sınıf sandığı hapisten.Ağlayacaktı,yağmuru bekledi. Yağmurlarla ağlardı. Daha doğrusu bulutlar ağlar,o ağlamazdı. Hala aklındaydı ,aklından çıkmayacaktı,altında imzası bulunan iki satırlık antlaşma sözleri…Arabaya bindi. Üzgündü üzgün olduğu kadar kırgın. Kendineydi kırgınlığı , ne güzel kızaydı nede kaderine…
    Plansız yaşardı.Plan yapmayı sevmezdi. Eve gecenin bir saati geldi. Gece geçti. Etraf karanlık…Yatağına uzandı. Mutlu değildi biliyordu belki bundan zevk alıyordu. Utanmıyordu unutamıyordu. Kız bir karabasan gibi rüyalarında yakalıyordu. Kovuyordu olmuyordu,küfrediyordu,faydasızdı biliyordu. Umut etti,Umutsuzluğa küfretti,o geceyi kızla geçirdi. Hayali yanındaydı dokunsa her şey mahvolacaktı farkındaydı. Uzatmadı elini , sustu çocuk, kız ondan da suskun… Aradan zaman geçti,oğlanın ruhu gitti arsız çöllere,kavruluyordu bedeni ,elleri yanıyordu,ayakları yaraydı,güneş yeni batıyordu. Çöl hala yakıcıydı. Akşam oldu sonra ,ansızın karanlık geliverdi. Şimdi soğuktu hava üşüyordu elleri,ayakları donuyordu. Beyni çatlıyordu, kemikleri kırılıyordu,sanki kum oluyordu. Bu acıya dayanamadı,gözlerini açtı oğlan sabahın aydınlığına. Güneş doğuyordu , yada doğmuştu çoktan bir ışık geliyordu içeri, çocuk fark etmedi,fark edemedi…
    Kalktı yataktan sallam sullam üstünü değiştirdi,gecikmişti oğlan,yetişmeliydi. Kızı bugün tekrar görmeliydi. Kızın oturduğu yeri boş bıraktı. En sevdiği yeri ona bıraktı. Kız cam kenarındaydı. Oğlan hemen yanında. Elini tutmak istedi , kız elini vermedi oğlan sustu yada konuştu yada ikisi arası bir şey söyledi ,tam duyulmadı…Suskundu kızın gözleri,farklı bakıyordu,solgundu bugün,kahırlıydı dertliydi. Oğlan ‘’ee’’ ‘’ne olacak’’ , ‘’körle yatan’’…’’dedi’’ devamının getirmedi bir hayaldi kız biliyordu kendini kaptırmamalıydı. Araba ani bir fren yaptı kız kaybolup gitti. Kör olasıca… diye başlayıp sonu iyi bitmeyen küfürler edecekti ki gelmişti araba okulun önündeydi…
    Arabadan indi,iner inmez koştu sınıfa, kız yoktu bugün ,ümitleri kırıldı,eline kalem almadı o gün. Küfür üstüne küfür etti. Küfürlerle günü bitirdi. Akşam oldu hava karardı zaman hızlıydı nasılda geçmişti…
    Sınıftan çıktı oğlan en son o çıktı. Kızı hayal etti. Olmaz olmaz yapma unut gitsin dedi. Unutamadı anlatmaya çalıştı anlamadı. Perişandı perişan olduğu kadar mutsuz. Sevgileri çıkarmıştı yaşamından. Sevmek bir yere kadardı e,g,i,s,v harflerini söktü hayatından…
    Evdeydi artık umursamıyordu yemek yiyordu yada yemiyordu küfrediyordu küfürlere sarılıyordu her lokma bir küfür taşıyordu mutsuzdu…
    Yemeğini yedi ayağa fırladı birden unut dedi kendine unut ulan. Unutamıyordu beynindeki çiviyi çıkaramıyordu. Bir çıkarsaydı o çiviyi resim düşecekti biliyordu yatağa yattı. Umursamadı kızı hayali geldi takmadı. Git dedi git başımdan kız durmadı gitti. Yalnızdı şimdi şimdi sohbet edebilirdi umutsuzluğuyla. İlk soru bu gücü nerden bulduğu olacaktı. Nasıl bu kadar güçlüydü. Nasıl insanları çatılardan atlayan kanatsız kuşlara çevirebiliyordu. Oğlan şaşkındı soracaktı utandı. Zor bir soruydu farkındaydı. Belki cevap bile alamayacaktı. Umudu kırıldı Ümitsizliğe düştü. Soramadı denedi ama yapamadı. Umutsuzluk çok güçlüydü. Şiir yazacaktı umutsuzluğa düşmüştü tam zamanıydı.


    -Aklımdaki herşeyi silip giden
    -Umutsuzluğuma teşekkür ederim…

    -Adımı hatırlamıyorum.
    -Hangi caddede doğduğumu
    -Umutlarımı hatırlamıyorum
    -İnsan olduğumu…


    Bu gece yatmadı yatmamalıydı. Uyku girdi damarıma ilk önce,uykusuzluk bastırdı. Sonra ilk defa uyumamayı isterken uyudu sessizce…


    -Çıldırmaya erken daha
    -Gece saati bulmamış,
    -Ölüm meleği yorgunmuş bugün,
    -Kar daha yere düşmemiş…

    -Mezarlar nefret etmiş,
    -İçine atılan ölü bedenlerden
    -Gece saati bulmadı daha
    -Çıldırmaya henüz erken…


    Sabah olmuştu. Sabah olmuştu. Bugün ilk saçını taradı ,sakalını düzeltti, tras olcaktı umursamadı , olmayı verdi. Bu sefer arabaya binmedi, okula koşarak gitti. Hayali sevgilisini görecekti. Koştu rahvan atlar gibi. Koşuşu ölümü sürükledi peşinden, rüzgarlarla dalga geçti,insan değildi sanki, anlayamadı kimse onu, oda insanların arasından geçti gitti. Belki görmediler, belki çıkardığı ses kulaklarına varmadı, umursamadı oğlan,biraz sonra kanatlanmıştı…
    Sınıftaydı , katildi , sivildi diğerleri öğrenciydi. Sadece suçsuz günahsız öğrenci… Hepsi melekti, melekler kadar parlaktı gözleri. Oğlan kanatlarını göremedi olsun dedi, körüm zaten istesem de göremem ki… Sıraya oturdu. Sıra karalı , sıra çizik, sıra ağlıyordu, oğlan anlıyordu, diğerleri gülüyordu, gün elden gidiyordu…
    Kız oğlana yaklaştı. Yanına oturdu. Oğlan şaştı, oğlan utandı. Farklıydı , farklı olduğu kadar batmıştı… Çamur kokusu arıyordu,birkaç yerinde buldu,bataklığın adı aşktı , biliyordu… Kız ayrı oğlan ayrı oturdu. Ateşi düşmüştü, hele şükür kız gitmişti. Oğlan mahsun, oğlan acayip kalktı yerinden, kaçacaktı, kaçamadı. Lavaboya çıktı, dağınık saçlarını düzeltti. Aynaya bir volkandı şimdi kızın gözleri…
    Sınıf eski sınıftı. Bir tat vardı. Oğlan anlayamadı. Garipti, bu kokuyu hiç duymamıştı. Baktı ,çıkaramadı, durdu çıkaramadı. Umursamadı çantasını aldı , kapıyı kapadı dışarı çıktı…İlk defa bu kadar üşüdüğünü düşündü. Hava serindi tamam ama soğuk değildi.
    Sınıfa gitmeyi istemiyordu yada istiyordu. Bunu itirafa değer bulmadı, birkenara saklandı. Kimse bulamadı onu. Akşam oldu biri tanıdı , karanlıklar içinde bir karartıydı sonra oğlan tanıdı , sınıftaki güzel kızdı. Güzel kız demesem diye düşündü, diyemedi, karanlıklar arasındaydı , ateş beynini yakmak üzereydi.
    Kız sessiz oğlan konuşmayı unutmuş , öylece durdular, oğlan halinden solmuş. Kız garip baktı,kız belki küçümsedi oğlanı, oğlan aldırmadı birkaç kelime etti sonra çekti gitti…
    İntihar düşüyordu şimdi. Ölüm gecikmişti. Zaman daha erkendi. İntihar için geçti. Oğlan ölmeyi düşündü , yaşaması gerekiyordu iki arada kaldı her zamanki gibi…
    Yazmak istedi ve asırları kaleme yazmak,sonra şöyle başları; AŞK…devamı gelmedi zorladı kendini yazamadı,yazamazdı ölümden başka bir şeyi…
    Kalktı bir çay demledi. Çay şerbet gibiydi içemedi yine becerememişti. Fincana baktı aklına hiçbir şey gelmemişti ondan başka…kelimeler düğümlendi aklımda , yarım kalmış cümleler ses tellerimde , durdu , konuşmadı, çocuk artık yaşayamazdı…
    Seni sevmek diye başladı ilk şiiri sonra karaladı üstünü. Diğerinin başlığı sendi. Beğenmedi sildi,silmeyle kalmadı yırttı düşlerini…
    Sonra bir şiir karaladı sen ve ölüm diye…ölümü kaldırmak istedi yerine güzel bir şeyler koymak, tek kelime etmedi. İntihar diye düşündü sonra evet intihar etmeliydi. Başlığı karaladı sen ve intihar diye değiştirdi. Şöyleydi ;

    SEN VE İNTİHAR
    Faili meçhul bir intihardı seni sevmek ;
    Sokak lambalarıyla yaşamaya çalışmak
    Gece karanlığı yırtmak orta yerinden.
    Uçurumlar yerine durmadan bakışlarına düşmek
    Faili meçhul bir intihardır ,
    Seni sevmek…
    Faili meç…


    Devamı gelecekti emindi ama şimdi değildi. Belki de her şeyi silerdi. En azından denerdi. Yeni bir şiir yazardı içinde umut olan. Ölümlerin üzerini karalardı, umutsuzluğu kovardı belki , sevgi üzerine yazardı durmadan…
    Bıçak dik gelmişti bu sefer. Acıtmıştı yüreğini yazmak yada yazamamak arasındaydı , kalem bıçaktı yüreğine bıçak keskindi, bu sefer dik gelmişti…

    Git başımdan
    Git uzak bir şehre
    Al her şeyini ve git
    Alışkın değilim ben
    Alışkın değilim sevmeye

    Gideceksin zaman zaman içinde
    Git başımdan,
    Git ne olur uzak bir şehre…

    Kovamaya çalıştı kovup göndermeye. Yapamadı , yapamayacaktı farkındaydı. Umursamadı , umursamaya çalıştı, olmadı. Şiirleri yarım kalmıştı, üç nokta ona göreydi ama yarım bırakma ,bir yerlerin yarım kalması ona göre değildi…
    Bu bir rüyaydı. Farkındaydı oğlan , fark etti , kendinin kendinde olmadığını, ruhu kayıptı. Kaybedilmiş bir ruh ne yapardı şimdi şimdi nasıl acırdı elleri nasıl şiir yazardı böyle, böyle acı böyle hüzünlü , böyle okunmaz … İşin içinden çıkamayacağını anladı, elleri kanadı ,gözleri ağlamaya inat gülüyordu. Oğlan sustu ,susmaya karışmıştı kelimeleri , bir anlamı yoktu…
    Gece geçmesin istedi. Gece karanlıktı , gece serseriydi bu akşam, akşama düşmüştü gözleri. Hayaletleri kovmayla geçmişti birkaç saati ,yorulmuştu. Kapandı gözleri artık mutluydu…
    Arabaya nasıl bindi binmiyordu,nasıl giydi ceketini nasıl aldı hatırlamıyordu…Araba bugün ölüme gidiyordu, araba çok hızlıydı,virajları sert alıyordu , ilk defa korkuyordu, ilk defa ölümü yanında istemiyordu…Araba biraz geride durdu,okulun kapısı uzaktı. Koştu , koştu, okul hala uzaktı , sınıfı düşünmek bile istemiyordu…
    Sınıfa girdi , kız yoktu… Çıldırdı, zamanı umursamıyordu tam vaktiydi, sağ sola vurdu, elini duvarlarda kırmak istiyordu. Elleri soyuldu , parmakları acıdı, dayanamadı, gözleri kanadı ama ağlamadı ,ağlayamazdı sözü vardı , birde kahrolası imzası…Elleri acıdı , acımak gibi acıdı. Hayatı derinden yaşadı ilk defa ölüyordu,bu ölmekti, farkındaydı… Bir kenara oturdu oğlan , yazmak istiyordu, şiirler yazmak hikayeler , onu anlatan ne varsa hepsini yazmak istiyordu. Bir şiir çıkardı kafasının içinden , kağıda yazdı;

    Böyle olacağını bilmezdim
    Böyle yaban , böyle derbeder…
    Akşamların bu kadar uzun olacağını.
    Sabahların karanlığını göremezdim
    Umut nedir nedir yada sevda nedir…
    Bilemezdim
    Bilemezdim anla işte
    Böyle yanacağımı
    Böyle olacağımı bilemezdim

    Kenar köşede oturdu, kalbi yoktu, nefes almıyordu,ölüm dokunuyordu,biliyordu…Ölüme düşmenin güzel olacağını zannetmişti, çok güzel olmalıydı, öyle olmadı, acıya acı çalınmıştı, yapamadı,çıkmalıydı bu girdaptan , kaçmalıydı eşyalarını topladı , ateşe basmıştı nereye giderse gitsin sönmeyecekti boş kalan yerinin yanması…

    Gel artık dedi çocuk
    Çocuk gel dedi.
    Kadın durdu
    Kadın korktu
    Çocuk üzüldü
    Kadın arkasını döndü

    Kadın çekti gitti
    Çocuk sessiz
    Çocuk garip
    Çocuk öldü…


    Şiirler onu anlatmıyordu , biliyordu… Bu şiirleri sebepsiz yazmıştı kızı bekliyordu. Aradan zaman geçti , zaman içinde zaman yaşadı oğlan…
    Kız içeri girdi, bir volkandı kızın gözleri. Dayanamamıştı bakmıştı çocuk , artık gözleri de esirdi…Zaman geçmiyordu, saate bakamadı oğlan gözleri yoktu. Anlayamadı , anlatamadı. Söylese kız anlar mıydı? Kalbini geri istese gözlerini ,kız hay hay deyip verir miydi her şeyini ?...

    Göz yuvalarım kanıyor şimdi
    Gözlerim yok yerinde,
    Gidersen dayanamam
    Gidersen ölürüm elinde…

    Şiir akışı zamansızdı. Durduramazdı oğlan, durmazlardı. Başını duvarlara çarptı , başını taşlara , elleri kırıldı, ayakları kanadı. Kanayışlarında kayıptı oğlan, bir gemiydi yüreği , bir yelkendi gözleri, çok ayrı denizlerdeydi…
    Kız geldikçe geldi oğlanla tabuta girdi. Razı gibiydi , razı gibiydi volkanı andıran gönderi. Oğlan olmaz dedi, git diyemedi, git diyemedi ama gideceğim dedi zaman vermedi. Zamanı zamansızlığına sığdırdı zamanla yaşadı zamansızlıkla adını aradı ,aşk sandığını, indiği sandalı hatırladı. Sahi kaç yıl önce bıraktı , kaç yıl önce inmişti karaya , okyanusta ölmeyi istemezdi, denizi kirletmek ona göre değildi. Kayığı yalnız bırakmıştı , batırmayı düşünmüştü bir ara , batık gemiler gibi batırmayı , sonra bıraktı kendi haline kayığı atladı , yüzdü yüzdü , adına yazılmış bir adaya vardı yorgundu halsizdi, unutmuştu kayığını bir daha gitmeyecekti, söz verdi mi yapardı , evet gitmeyecekti , yetmedi bu söz anlaşmaya imza attı , artık o sandala dönemezdi… Oğlan denizi gösterdi, oğlan efkarlı kız garip , burası seni aşar dedi , aşar seni burası…
    Kız , kız masundu , kız bir çare güçlüydü belki , belki volkanı andırıyordu gözleri ama yapamazdı , dayanamazdı aynı ateşe. Toprak altında nefes alamazdı oğlan alışkındı , oğlanın alışkın olduğu aşikardı. Kız anladı , anlamadı arasında kaldı. Toprak daha soğuktu bugün ,kızın yüreği üşüdü… Oğlanın yüreği yoktu , üşümedi , kız iki kez üşüdü. Kız titriyordu oğlan garipti ,oğlanın neşesi kaçmış oğlan kızın bu haline aldırmıyordu. Gidecekti ansızın biliyordu…
    Çok kez gideceğim dedi kıza. Kız cevap vermedi oğlan gideceğim gidersem nedenini sorma dedi. Kız sustu sakince dinledi oğlan gidersen bir gün en çok seni sevdiğime üzülürüm dedi kız bırakıp gitmek istedi , kaçmak istedi, yapamadı, yapmak istiyordu, gitmek şimdi, kaçmak uzaklaşmak oğlandan, oğlanın kalbi izin vermedi
    Acılar denizinde savruldu yüreği , kayıp sonbaharları anlattı kendine , dökülen yaprakları umutlarına benzetti. Kızı anlatmak istiyordu kendine, kızı seviyordu belki gitse diyordu yinede , bağlanmaktan korkuyordu…Korkuyordu oğlan, sadece korkuyordu. Sonunu görebilirdi belki ,fakat sadece tahmin etmekle yetindi.
    Bir gün günlerden hangi gün ,önemli değil, zaman içinde bir zaman, bir mum duruyordu ortada. Kumlar vardı , kum tanelerini hatırlıyordu şimdi oğlan. Kumlar her yerindeydi . kız yanı başındaydı. Kız güzel gelmiyordu artık , volkan taşlaşmıştı gözlerinde mum sönük yanıyordu. Bir sönüyor bir yanıyordu. Üşüyordu kız , kız üzgündü. Mum sönüyordu sönecekti ,biliyordu. Eli elindeydi oğlanın. Oğlan artık umursamıyordu , gülüyordu , kız dahil kimse bilmiyordu oğlan, deliriyordu. Şafak henüz söküyordu…
    Oğlan baktı hava yavaştı, hava soğuk ciğerleri havadan yanmıyordu biliyordu…Derin nefesini muma üfledi sonra her şey bitti,bitmişlik içinde bitmişti. Kız gitmişti. Kalbi oğlanın elindeydi oğlan yalnızdı, oğlan garip oğlan mahsun ,oğlan bitmişti. Kimse görmedi. Görsün istemedi oğlan , görmemeliydi kimse , görmemeliydi…Oğlan garip ,oğlan bitik…Elinde kalbi , kalbinde gözleri unuttu gitti her şeyi…
    Bir daha oğlanı kimse görmedi kimse aramadı belki , kimse adını hatırlamadı belki kızda…
    Şimdi oğlan ağlıyordu , verdiği sözü unutmuştu… faili meçhul bir intihardı kızı sevmek en baştan biliyordu. Garip bir sandal üzerinde , ölüyordu oğlan , ilk kez mutluydu…

      Forum Saati Cuma Nis. 26, 2024 11:01 pm