Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    SOLUK YÜZLER - HATİCE ERİKLİ

    avatar
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 61
    Kayıt tarihi : 20/03/09

    SOLUK   YÜZLER  - HATİCE ERİKLİ Empty SOLUK YÜZLER - HATİCE ERİKLİ

    Mesaj  Admin Ptsi Ara. 20, 2010 2:58 pm


    Bir mayıs sabahıydı. Hava, o gün alışılmış güneşli bir sabahın yerini hüzünlü bir yağmura bırakmıştı. Damlalar bulutların arasından gökyüzünü parçalayarak toprağın o narin tenini deliyordu. Toprak daha fazla dayanamamıştı bu işkenceye ve en sonunda bağrını açtı yağmur damlalarına. O gün tam bir karmaşa vardı doğada… Şengül, yine bu karmaşaya aldırmadan kalktı yatağından kocası Adnan’ a yemek hazırlamak için… Çok neşeliydi o gün ta ki doğum sancısı tutana kadar. Acılar içerisinde kıvranıyordu. Adnan telaş içinde uykudan uyandı. Yataktan kalktı ve uykunun da verdiği sersemlikle salona yöneldi. Bir de ne görsün hanım yerde acılar içerisinde kıvranıyor. Acımasız bir tutumla:
    - Hadi yine numara yapıyon demi. Bağırma kadın… Kes sesini dedim sana…
    Adnan Bey acımasız bir insandı. Karısını sürekli dövüyor, sürekli onu azarlıyordu. Karısı, onun nazarında hizmetçi bir köleydi. Hep onun için –pislik torbası-sıfatını kullanırdı. Kadın da bunun aksine ona çok iyi davranırdı. Kocası onu o kadar dövmesine rağmen yine de onun bütün isteklerini yerine getirir; onca hareketlere azarlamalara kulağını tıkar, hiç sesini çıkarmazdı. Tam bir melek gibiydi. Adamın tutumu hamileyken de hiç değişmemişti. Aksine daha da kötü davranıyordu karısına. Kadının her sancısı tuttuğunda karnına sürekli darbeler indirirdi. Kadının o günkü sancısı daha şiddetliydi. Artık bebeğin dünyaya gelmesinin son demleriydi. Acıdan deliye dönmüştü Şengül. Yerdeki halıları ters düz etti kıvranmaktan. Adnan onu öyle görmesine rağmen kılını bile kıpırdatmıyordu. Onu öylece salonda bıraktı ve dışarı çıktı. Şengül artık tek başınaydı. Artık bebek geliyordu. Şengül haykırarak:
    - Allah’ ım bana yardım et n’olur.Beni bu adamın gazabından koru.N’olur şu yavrumu sağ salim dünyaya getireyim.Aaaaa…Çok kötüyüm .Komşular yardım edin,derken çocuk dünyaya geldi.Gelmişti gelmesine ama çocuk ta bir sorun vardı .Her yeri mosmor olmuş ve berelenmişti.ama yaşıyordu her şeye rağmen .Şengül ondan sonra bir oh çekmişti.Kurtuldu artık kurtulmasına da bundan sonra ne olacaktı.her gün dayak her gün kavga her dayak…Artık tahammül gücü kalmamıştı. Bir yandan bunları düşünüp ağlıyor diğer yandan da çocuğunun geleceğini düşünüyordu. Çünkü kendisine kötü davranan bir koca kim bilir çocuğuna ne eziyetler çektirirdi. Başladı hayıflanmaya:
    —Ah benim talihsiz yavrum, bahtsız kuzum. Ne olacak senin halin böyle. Geldin ama kim bilir ne eziyetler çekeceksin, kim bilir ne çileler göreceksin bu kucaklarda?
    Yine başladı kadını tartaklamaya:
    —Hıh pislik torbası! Yumurtlamış bizimki. Bakayım çocuğa. Bu da anasına benziyor. Biçimsiz şey.
    Şengül o lafların ardından büyük bir hışımla:
    —O senin çocuğun be adam. Köpek yavrusu mu bu da onu aşağılıyorsun? Hem ne anlasın küçücük bebek…
    Sen misin onları diyen… Adnan′ın sinirleri daha da çok arttı. Başladı yine kadını dövmeye… Ama ne kavga… Kadını dövmekten komalık etti. Şengül ′ün kıpırdayacak dermanı kalmamıştı artık. Çok kötü durumdaydı. Ama adamın umurunda bile değildi. Şengül yerde uzanmış yatıyordu. Adnan ise tam bir umursamazlık içerisinde karşıdaki kanepeye uzandı. Diğer yandan da kadına küfrediyordu:
    —Adi pis şıllık! Şu haline bak. Kalkmış bir de bana laf yetiştiriyorsun. Keserim lan o dilini!
    Tam o sırada bebek uyandı. Adnan o sırada bebeğe saldıracaktı ki Şengül, yavrusunu koruyan dişi bir aslan gibi Adnan ′ı bir hışımla bebeğin yanından uzaklaştırdı ve bebeği kucağına alıp diğer odaya gitti. Ağlıyordu. Bir yandan da bebeği emzirmeye çalışıyordu.
    Sonunda karar verdi kaçacaktı o evden. Aynı çileyi yavrusunun da çekmesini istemiyordu. Ertesi gün bebeğini de alıp gidecekti oradan. Bavulunu çıkardı. Eşyalarını toplamaya başladı. Çocuğu da sarıp sarmaladıktan sonra odadan çıktı. Artık gidecekti, kararlıydı bu konuda. Adnan, onu öylece görünce çok şaşırmıştı. Şöyle bir silkelenip kendine geldikten sonra Şengül′ün ayaklarına kapanıp:
    —Ne olur Şengül beni terk etme. Ben sensiz ne yaparım. Bak yavrumuzu düşün. Bundan sonra babasız mı büyüsün o yavrucak? Söz veriyorum bundan sonra size kötü davranmayacağım. Nolur gitme.
    Şengül inanamamıştı Adnan′ın bu yalvarışlarına.Gerçek hisleri miydi bu söyledikleri,yoksa onu evde kalması için ikna etmeye mi çalışıyordu.Hayal kırıklığına uğramak istemiyordu.Ama o eskiden yaşanan güzel günler.Evlenmeden önce ne kadar mutlulardı.O zamanlar Adnan değil ona tokat atmak kötü bir söz bile söylemezdi.Onun yoluna ölürdü Adnan .Onu ölesiye çok severdi.noldu da bu kadar çok değişmişti o evlilikten sonra.bunları düşününce bavulunu alıp
    -Ben daha fazla bu evde kalamam artık Adnan.Yaptıklarının sınırı yok .Sana olan bütün aşkımı ,sevgimi tükettin artık .Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum.Kendimi geçtim artık yavrumu düşünüyorum.Onun geleceği için ayrılacağım bu evden.Boşuna yalvarma.Arayıp sorma da beni,dedi ve çıktı o evden.Yüreği parçalanıyordu.O evden çıkışta attığı her adım sanki yüreğini eziyordu.Ama kararlıydı.Ardına bile bakmadan koyuldu yola .Denizli`ye gidecekti.Orada halası yaşıyordu.Birkaç gün orada kalır,kendine geldikten sonra da bir şeyler düşünürdü .Biletini aldı ve otobüse bindi.Hậla içi buruktu.Napacağını bilemez haldeydi.Acaba Adnan napıyordu şu anda.Nasıldı durumu.Ona o kadar kötülük yapan bir insanı hala düşünebiliyordu.Bir yandan da kızıyordu kendine onu düşündüğü için.Aptal diyordu kendine."Hala onu düşünüyorsun,hala onu seviyorsun.Bırak artık bu düşünceleri" diye söylenip duruyordu.Derken Denizli ye ayak bastı sonunda .Halası onu otogarda bekliyordu.Hemen sarıldı halasına onu görür görmez.Hıçkırıklara boğulmuştu.Halası onun bu haline çok üzülmüştü.
    -Kızım noldu sana.Telefonda sesin titriyordu.Şimdi de böyle ağlıyorsun.Evde bir sorun mu var? Yine mi dövdü seni o köpek.Canım bebeğin de olmuş.Hayırlı olsun.
    -Sağol hala .Doğdu ama bahtsız doğdu yavrum.Doğarken bile babasından dayak yedi canım.Aşağılık köpek. Neredeyse onun yüzünden yavrum ölecekti.Zor kurtuldum elinden Bavulumu topladım geldim hala.Bir kaç gün sende kalmayı düşünüyorum .Sonra başımın çaresine bakarım
    Halası.
    -Aaa.Olur mu öyle şey? Vallahi bırakmam.Sen benim kızım sayılırsın Şengül.Baban ölmeden önce seni bana emanet etmişti.Sen bana abimden kalan son yadigarsın.Sokaklara atar mıyım seni hiç? İstediğin kadar kalabilirsin .Hatta hep yanımda kal.Bana yoldaş olursun.
    Halası yalnız yaşayan bir kadındı.Kocası onu bu hayatta erken bırakıp ahirete göç etmişti
    Ondan sonra da hiç evlenmedi.Çocuğu.da olmamıştı.O yüzden Şengül ü kızı yerine koymuştu.Onun üzülmesine dayanamazdı.Hatta Adnan ın ona işkence uyguladığı dönemlerde bile hep onu götürmek istedi.Defalara Şengül e
    -Kızım sana bu adamdan hayır gelmez .Baksana her gün işkence be yavrum .Bırak gel benim yanıma,diye yalvarmıştı.Ama Şengül hiç dinlememişti bile halasını.Ama yaptığı o hatadan çok pişman olmuştu.
    Bunlar kendi aralarında konuşurlarken uzaklardan bir ağlama sesi duyulmaya başladı. Bir de baksalar bebek araba şoförünün kucağında onlara doğru gelmekte. Şengül o telaşla
    Bebeği arabada unutmuştu. Çocuk ağlamaya başlayınca şoför çocuğu fark etti ve aldı kucağına annesine doğru:
    —Çocuğunuzu arabada unutmuşsunuz hanım efendi. Buyrun…
    Şengül nasıl korkmuştu. Öyle bir sarıldı ki bebeğine… Ya ona bir şey olsaydı. Bu düşünce onu çok korkutmuştu. Sonra halası.
    —Ay canım benim ya kendi telaşımıza düştük, seni unuttuk. Ay adı ne bu güzel kızımızın?
    Şengül birden şaşırmıştı. Sahi adını koymamışlardı çocuğun. Daha iki günlüktü ama yine de adının konulması şarttı:
    —Bilmem… Daha adını koymadık çocuğun. Sahi adını ne koyalım hala? Sen söyle.
    Halası:
    —Adı Nurgül olsun. Adı gibi nurlandırsın seni ve çevreni. Sana mutluluk getirsin.
    Eve geldikten sonra camiden hocayı çağırıp adını koydular bebeğin. Artık Nurgül′ dü adı. Adına da yakışır bir bebekti Nurgül bebek. O küçücük haliyle etrafındaki olan bitenden habersiz çevresine gülücükler saçıyordu. Yanakları elma gibi kıpkırmızıydı. Gözleri sanki gök kuşağından akıp gelen o maviyi andırıyordu. Huzur vardı o mavi gözlerinin içinde. İnsan sanki o denizin içinde kayboluyormuş gibiydi. Ancak bu güzel bir kayboluştu. Yani o kaybetmede insan kendini buluyordu sanki. Ev sakinleri dışındakiler de Nurgül bebeği çok severlerdi. Onu el üstünde tutarlardı hep. Kimisi çocuğundan kalmış bebek elbiselerini Nurgül bebeğe verir, kimileri çocuğun bezlerini, çocuk mamalarını alırdı.Nurgül artık o mahallenin bebeğiydi.Ancak o melek bakışı gün geçtikçe değişmeye başlamış;gitgide küçük yaramaz bir çocuk oluvermişti Nurgül.Kiminin camını kırar,kiminin çocuğunu döver;kiminin de duvarlarını delerdi.Hatta bir gün bakkalın pirinçlerinin içine akrep koymuş .Bir de görünmesin diye pirinçleri alt üst etmiş.Bakkal da o sırada arka depodan mal getiriyormuş dükkana.O sırada bizim cingöz Nurgül hemen saklanmış tabi.Aradan birkaç saat geçtikten sonra müşterinin biri pirinç istemiş.Adam tam pirince elini daldırınca inanılmaz bir acı hissetmiş elinde.Bir de ne görsün akrep adamı sokmuş.Adam o gün bu gündür hastanede yatıyordu Nurgül yüzünden.Mahalleli bu olaydan sonra Nurgül ′ü karakola şikayet ettiler.Annesi geldi karakola:
    —Hayrola komiserim bir durum mu var? Beni çağırtmışsınız.
    Komiser.
    -Ne olacak hanım efendi.Kızınız yine yaptı yapacağını.Bütün mahalleyi talan etmiş.Şu anda kızınız yüzünden Bakkal Remzi Bey hastanelik oldu.
    Annesi.
    -Nolmuş ki bakkal Remzi Bey e.Aldığı bayat peynirlerden yemiştir de ondan zehirlenmiştir.Malum ucuz ucuz bayat peynirleri alıp millete pahalıya satıyor.Desene kendi kazdığı kuyuya kendisi düştü.Onun acısını çekiyordur şimdi.Başka sebebi olamaz.Benim kızıma bir de çamur atıyorlar.Utanmazlar…
    Komiser.
    -HAYIR hanımefendi.Kızınız pirinçlerin içine akrep doldurmuş.Bakkal Remzi Bey de müşteriye pirinç tartarken elini akrep sokmuş.
    Annesi.
    -Kim görmüş peki kızımın oraya o akrepleri koyduğunu? Ortada ispat yok.Delil yok.Böyle kızımı suçlayamazsınız.
    Komiser.
    Hanım efendi bütün herkes şahit.Fatma ablanın camlarını kırmış.Ramazan amcanın duvarını delmiş.Böyle giderse bu mahallede duramazsınız ben size söyleyeyim.Ya bu çocuğa terbiye verirsin ya da bu mahalleyi terk edersin,dedi.Nurgül annesine.Annesi hala inanmıyordu Nurgül ün böyle bir şey yaptığına.Sonra aniden Nurgül e döndü.Ona öyle bir tokat çaktı ki sanki yer titredio sesten.Nurgül e
    -Çabuk eve git.Gözüm görmesin seni.Bunun acısını evde sorucam ben sana .
    Nurgül ün gözleri dolmuştu.Ağlamak istiyordu ama ağlayamamıştı.Annesi çok şiddetli vurmuştu yanağına.Canının yanmasından olsa gerek yüzü mosmor olmuştu.Hemen koştu eve.Kapıyı açıp odasına doğru yol aldı.Yastığına gömülüp başladı ağlamaya.Canı yanıyordu ama bu acı annesinin attığı tokattan kaynaklanmıyordu.Babasız büyümenin bir hüznüydü bu.İlk defa babasının yanında olmayışı koymuştu ona.Onu karakola götürdüklerinde herkesin ona yüklenmesi bu yokluğu yaşatmıştı.O sırada babası çıkıp gelseydi;mahalleliye kafa tutup hem beni hem de annemi kanatları altına alsaydı.Babasızlık ne zor şeydi onun için."Neden bırakıp gitmişti bizleri"diye içinden sayıklayıp duruyordu bir taraftan da.Çoğu kez sormuştu annesine bu soruları.Ancak annesine ne zaman bu konudan bahsetse annesi kötü oluyor;hemen konuyu geçiştiriyordu.O da annesinin üzüleceğini bildiğinden fazla üzerine varmıyordu.Çünkü annesi kocasının resmine bazen kocasının resmine bakıp bakıp ağlardı.Bazen de öfke duyuyordu babasına karşı.Çünkü onları bir başına bırakıp gitmişti annesinin anlatışına göre.Yaramazlığı da bu yüzendi beklide.Babasızlığın verdiği gariplik onu insanlara karşı sert bir tutum sergilemesine iten şeydi.Bu yüzden her an pençelerini açmış aslan yavrusu gibi saldırgandı.Aslında mahallelinin çocukları da öyleydi.Ancak her nedense bütün kabak onun başına patlardı.Herkes ona yüklenirdi babası yok diye.O yüzdendi saldırganlığı.O bu düşüncelerin içinde boğulurken aniden kapı çarptı.O çarpmanın etkisiyle şöyle bir silkelenip kendine geldi Nurgül.Hemen yataktan doğrulup kendine şöyle bir çeki düzen verdi.Belli ki gelen annesiydi.Büyük bir hiddetle Nurgül ün odasına girip:
    —Senin gibi evlat olmaz olsun. Niye herkese zarar verip duruyorsun? Senin yüzünden çocuk gibi azarlandım. Komiser bizi senin yüzünden neredeyse evden atacaktı. Böyle devam edersen o da olacak yakında. Bir şey değil Nazife hala da bizim yüzümüzden mahalleliye rezil oldu. Onu da çıkarırlar bizimle birlikte. Rahat ederdin o zaman
    Nurgül :
    —Yeter artık. Sıkıldım anlıyor musun? Gelme üzerime.
    Annesi:
    -Böyle yaparak suçunu bastırabileceğini mi zannediyorsun?Hiç boşuna uğraşma.Ama hata bende.Çocuğunu bu kadar serbest bırakırsan daha neler yapar kim bilir?dedi ve hızlıca kapıyı çarpıp çıktı o odadan.sonra kendi odasına gidip başladı ağlamaya.Nurgül anlamıştı hatasını.Sonuçta bu annesinin hatası değildi.o da çok bunalıyordu bu durumdan.Bu çileler yetmezmiş gibi bir de kendisiyle uğraşıyordu kadıncağız.Hemen annesinin odasına koştu.Ayaklarına kapanıp.
    -Özür dilerim anne .Biliyorum seni çok üzdüm.Sadece ben yapmıyorum ki böyle yaramazlıklar.Arkadaşlarım da öyle.Ama nedense hep benim yaptığım yaramazlıklar.Arkadaşlarım da öyle.ama nedense hep beni görüyorlar zaten.Babam olsaydı böyle olmazdı.Annesi hemen yumuşamıştı onu öyle boynu bükük görünce.Nurgül e sarılıp.
    -Üzülme kızım.Bak kendini de üzüyorsun böyle yaparak.Değer mi kızım bu yaptığın yaramazlıklara.Ah canım kıyamam ben sana.Saçının bir teli için dünyayı yakarım ben,dedi.
    Nurgül;annesi ona sarıldığı zaman kendini sanki meleklerin kanatları altına girmiş gibi hissetti.Güvendeydi orada.Sonra annesine dönüp.
    -Sahi anne babam nerede?
    Annesi bu sorunun ardından hemen yüzünü astı.Sanki bir şeyler gizliyormuş gibi bir tavrı vardı.Aynı zamanda bir şeylerden korkuyordu.Ürkmüştü kızının babasını sormasından.Ya yalanı ortaya çıkarsa.Sonuçta babasını o terk etmişti.Ama sonuçta onun için yapmıştı böyle bir şeyi .Orada kalsalardı belki de dayaktan o küçücük masumun da kanına girecekti o dayakçı kocası.Ama yine de korkuyordu kızının gerçekleri öğrenmesinden.Sanki başından aşağı kaynar sular dökülmüştü.Şöyle bir kendini toparlayıp Nurgül e döndü ve.
    -Bahsetme o adamdan bana.Ne bileyim ben onun nerede olduğunu?Adı batsın köpeğin.Bir daha duymayacağım ondan bahsettiğini,dedi ve sonra da kalkıp dışarıya çıktı.Nurgül de annesinin peşinden gitmek istedi ancak şimdi gitmesi doğru olmazdı.Ama neden bu kadar çok tepki veriyordu annesi hậlậ kestirememişti.Daha önce de sormuştu babasını.Annesi yine böyle kestirip atmıştı konuyu.Belki de geçmişteki hayal kırıklığını hatırlamak istemediğinden bahsetmiyordu o konulardan.Sonuçta babası terk edip gitse de annesini orada yaşanmışlıklar unutulamazdı.Kim bilir evlenmeden önce birbir lerini ne kadar çok seviyorlardı.Şimdi ise kırık dökük bir aile tablosu.Acaba ne oldu da evi terk etmişti.İnsan durduk yere evini,çocuğunu niye bırakıp gitsin ki?Yoksa babasının hayatında başka bir kadın mı vardı?Onları bir kadın yüzünden mi bırakıp gitmişti acaba? Böyle düşündükçe babasına olan nefreti artıyordu.Belki de sorun annesindeydi.Sonuçta annesi ne zaman bu konudan bahsetse hep kaçıyordu.Belli ki gizlediği bir şeyler vardı.Adamcağıza ne yaptı da evi bırakıp gitti.Belki de tek suçlu annesiydi. Bu düşüncelerle boğuşurken kapı acı acı çalmaya başladı.Nurgül hemen koşup kapıyı açtı.Nafize halaydı gelen ancak Nafize hala iyi değildi.İçeri girer girmez hemen yere yığılmıştı.Nurgül büyük bir telaş içinde :
    -Hala noldu sana?Cevap ver.Nolur kendine gel.
    Kadının ağzından kanlar gelmeye başladı.Nurgül ü büyük bir korku sarmıştı.Ne yapacağını bilemez haldeydi.Hemen karşı komşuya koştu.Evin zilini öyle bir çalıyordu ki en sonunda zil daha fazla bu işkenceye dayanamayıp bozuldu.Başladı kapıyı yumruklamaya:
    -Emine nine yetiş.Nafize hala ölüyor.Sonra yukarıdan bir pencere aralandı:
    -Noldu kız gene.Ne vurup duruyorsun kapıya.Şimdi de benim kapıya mı musallat oldun.Mahalleliyi bezdirdin be.Defol çabuk kapımın önünden.
    Nurgül:
    -Ya halam ölüyor diyorum sana kadın.Çabuk yetiş.Allah rızası için be!
    Emine ninenin kulakları ağır işitiyordu.Bu yüzden de Nurgül ün söylediklerinin hiçbirini duymamıştı.Zaten Nurgülü de pek sevmezdi.Nurgül mahalleliyi bezdirdiği gibi emine nineyi de bezdirmişti.Ne zaman Emine nine sokağa çıksa kadının elindeki bastonu alıp ona o kadar yalvarmasına rağmen vermezdi.Hatta onun yalvarışını büyük bir zevkle seyreder katıla katıla gülerdi.Bir gün yine elinden bastonu alıp geri vermiyordu.Kadın en sonunda başladı ağlamaya.Ağlamaktan sinir krizi geçirmişti.O yüzden Nurgül ü nerede görse o yaşlı halinle oradan hızlıca uzaklaşırdı.O günde yine Nurgül ün kendisine kötü bir şey yapacağını düşünüp:
    -Sen hala duruyor musun? Mahalleliyi ayağa kaldırmadan defol kapımın önünden,dedi ve pencereyi hızlıca kapattı.Nurgül çaresizce kalakalmıştı.Diğer komşularına gitse onlar da hep iştelerdi.Mahalledeki herkes mahallenin aşağısında bulunan fabrikada çalışıyordu.O saatte de herkes işteydi.Korkmaya başladı.Başladı ağlamaya.Derken birden bire bir inilti sesi geldi.Hemen sesin geldiği yöne doğru gitti.Baktı ki Nafize hala yerde cansız bir şekilde yatıyor.Hemen halasının cansız bedenine kapandı ve başladı ağlamaya:
    -Hala nolur ölmemiş ol.Hala aç gözlerini.Ben sensiz ne yaparım.Nolur beni bu yaban ellerde bırakıp gitme.Halaaa!
    Çaresi yoktu artık haykırmanın.Sonra baktı ki Nurgül taşın üzerine oturmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Belli ki o da bu durumdan çok korkmuştu.Hemen kızına sarılıp:
    -Tamam kızım korkma.Yok bir şey.Hadi git içeride elini yüzünü yıka,dedi.Nurgül hemen banyoya koştu yüzünü yıkamaya.Şengül ise hemen halasının o cansız bedenini içeriye taşıyıp sarıp sarmaladı ve salonun ortasına uzattı.Cenazeyi kaldırmak için akşamı beklediler.Çünkü kimsecikler yoktu mahallede…Fabrikadaki işçiler ancak o zaman gelirlerdi.Derken akşam oldu.Gidip imama haber verdiler.İmam selayı okuyup,cenazeyi yıkayıp tabuta koydular.Sonra da mezarlığa gidip halayı defnettiler.
    Artık Şengül kara kara düşünüyordu.Şimdi ne olacaktı.Dünyada ona sahip çıkan,onu seven,koruyup kollayan halası da gitmişti artık bu dünyadan.Önceden halasının kocasından kalma maaşla geçiniyorlardı.Şimdi o da yoktu.Çok iş başvurusunda bulundu. Ancak kimisi kadınlığından faydalanmak istedi,kimisi ilkokul mezunu diye işe almadı.Ne yapacağını bilemez haldeydi.En azından başlarını sokacak buştir evleri vardı.Ancak sadece evin olması yetmezdi.Bundan sonra ne yer ne içerlerdi.Nurgül'ünde okul çağı yaklaşıyordu.Seneye okula gidecekti.Bir de üzerine okul masrafları…Düşünmekten takati kalmamıştı artık kadıncağızın.Sonra birden bire mahallenin aşağısındaki fabrika aklına geldi.En son çare olarak oraya başvuracaktı artık.Acaba işe alırlar mıydı onu.Neden almasınlar ki?Sonuçta mahalledeki herkes orada çalışıyordu.Orada çalışanlar sanki yüksekokul mezunu muydu?Hatta kimisinin okuma bile yoktu.Sonuçta elini kullanabilen bu işi yapabilirdi.Sadece yapması gereken konservelerin kapağını kapatmaktı.Az çok biliyordu ne yapılacağını aslında.Oraya gidenler kendi aralarında konuşurlarken duymuştu.Kararını vermişti artık.Yarın sabahleyin erkenden kalkıp fabrikanın yolunu tuttu.Fabrikaya geldiğinde şöyle bir kendini toparlayıp kapıyı açtı.Bunu gören karşıdaki bekçi hemen koşup geldi:
    -N'oldu bacım, hayrola kime bakmıştın.Ben iş başvurusu için gelmiştim ama.Çalışmak istiyordum da burada.
    Bekçi:
    Az bekle burada sen.Ben bir yukarıya telefon edeyim geleyim.Bey izin verirse öyle geçersin,dedi bekçi hemen kulübeye gidip telefon etti.Sonra koşaraktan gelip kadına:
    -Bey sizi yukarıda bekliyor.
    Nurgül çok sevinmişti bu habere.Hani utanmasa bekçiye sarılıp öpecekti ona bu haberi verdiği için.Yüreği kuş gibi pıt pıt atıyordu.Oheyecanla eli ayağına dolaşmıştı.Bekçiye dönüp:
    -Çok teşekkür ederim.Çok sağolun,deyip fabrikanın bahçesinden ilerleyip içeriye girdi.İçeride sürekli gürültü sesleri vardı.kimse kimseyi duymuyordu.Fabrika sahibinin odasını bilmiyordu.Soracaktı ama bu gürültüde kime duyuracaktı sesini.Derken karşıdan ona doğru birileri gelmeye başladı.Üstünde siyah parlak ceket,altında aynı renkte pantolon,ceketin içinde üzeri aşağıdan yukarıya doğru inip gelen mor çizgilerle döşenmiş beyaz bir gömlek vardı.Gelen patrondu halinden de anlaşılacağı üzere.Yavaş ve ağır adımlarla ilerliyordu patron.Patronun adımını her atışında Şengül ün yüreği bir kat daha fazla atıyordu.Sonunda karşı karşıya gelmişlerdi.Patron şöyle bir Şengül ü süzdükten sonra:
    -Ne istiyorsun söyle bakayım kadın.
    Şengül gayet hevesli bir şekilde:
    -İş için gelmiştim ben ama.Eğer kabul ederseniz burada çalışmak istiyorum,dedi.
    Patron gayet mağrur bir şekilde kadına:
    -Adın ne senin bakayım?
    Şengül:
    -Şengül, efendim.
    Patron:
    -Hımmmm!Demek Şengül ha.Benimki de Kenan.Tamam işe alındın.Yarın sabah saat sekizde gel.Ancak işte ciddiyetsizlik istemem.Evli misin sen?
    Şengül şaşırmıştı.Evlilikle işin ne alakası vardı?Pek fazla bu konunun üzerinde durmadı.Sonra Kenan Bey'e dönerek:
    -Değilim efendim,dedi.Aslında evliydi ama tam yedi seneden beri görüşmüyorlardı bile kocasıyla.Söyleme gereği duymadı.Sonra Kenan Bey:
    -Anladım nişanlı mısın peki?Gerçi parmağında yüzük göremedim ama…
    Şengül bu soruyu hiç beğenmenmişti.Belli ki adamın niyeti bozuktu.Ancak başka çaresi de yoktu.Bu işe girmesi lazımdı.Sonuçta başka gelirleri yoktu.Sonra Kenan Bey'e dönerek:
    -Değilim efendim.Dulum ben.Bir tek kızım var altı yaşında.Hem neden soruyorsunuz ki?
    Kenan Bey:
    -Tabi ki soracağız hanım efendi.Sonuçta nasıl insanlarla çalıştığımızı iyi bilmeliyiz.Hem böyle bir şey olursa da lütfen nişanlınızla veya kocanızla dışarıda görüşün.Öyle elini kolunu sallayaraktan buraya gelip seninle görüşemez.Burası ciddi bir müessese.
    Şengül Kenan Bey'in söylediklerini dikkatle dinledikten sonra:
    -Tamam efendim.Böyle bir şey asla olmaz,olmayacak da.Size söz veriyorum efendim,dedi ve sevinçle fabrikadan ayrıldı.
    O gün çok mutluydu.Artık evlerine düzenli bir şekilde para girecekti.En azından kızının okul masraflarını karşılayabilecekti.Her şey yoluna giriyordu artık onun için.Bütün çektiği sıkıntılar bitecekti artık.Belki sonra daha güzel bir iş bulur orada çalışırdı.Bu güzel düşüncelerle beraber evin yoluna koyuldu.Bir an önce eve varıp kızına müjdeyi vermek istiyordu.Sanki yolda yürümüyor adeta uçuyordu.Derken sonunda eve vardı.Kapıyı açtı ve içeri girdi.Eve girer girmez hemen kızının odasına koştu.O sırada kızı uyuyordu.Kızına müjdeyi vermek için sabırsızlanıyordu.Fakat kızını uyandırmak istemedi.Zaten kendisi de çok yorulmuştu.Odasına geçip biraz dinlenmek istedi.Sonra odasına doğru yol aldı ve yatağına uzanıp yattı.Öyle çok yorgundu ki uyumuş kalmıştı.Aradan bir veya iki saat geçtikten sonra şiddetli bir şekilde yatağından kalktı.Belli ki çok korkmuştu.Rüyasında kötü şeyler görmüştü herhalde.Hemen banyoya koştu ve elini yüzünü yıkadı.Rüyasında bir adamla boğuşuyordu.Adamın yüzünü seçememişti.Zaten o boğuşmanın etkisiyle de uyanmıştı.Yüzünü yıkadıktan sonra kuruladı.Sonra mutfağa girdi.Akşam olmak üzereydi.Yemek yapması lazımdı.Dolabı açtı.Dolapta sadece kuru bir ekmekle zeytin kalmıştı.Cebinde otuz lira kadar falan para vardı.Hemen üzerini değiştirip markete gitti.Bir kaç yemeklik şeyler aldıktan sonra geldi ve mutfağa geçti.Yiyecekleri dolaba yerleştirdi.Tezgahın üzerinde sadece kıymayla patlıcan kalmıştı.Başladı yemek yapmaya.Bir iki saat içerisinde yemek hazır olmuştu.Masaya tabakları dizdi.Artık kızını uyandırmaya gidiyordu ki Nurgül de zaten uyanmıştı.Hemen masanın başına geçip yemeğe koyuldular.Annesi müjdeyi vermeye sabırsızlanıyordu.Karınlarını doyurduktan sonra kanepeye geçtiler.Şengül hemen kızına dönüp:
    —Müjdemi isterim!
    Nurgül ne olduğunu anlamayarak:
    -N'oldu anne? Ne müjdesiymiş bu akşam?
    Şengül:
    -Bu gün iş başvurusu için aşağıdaki fabrikaya gittim.
    Nurgül'ün merakı iyice artmıştı:
    -Eee sonra.Çatlatmasana insanı anne.Söyle hadi.
    Annesi büyük bir sevinçle:
    -İşe alındım.Yarın saat sekiz buçukta işe gidecem.
    Nurgül bu habere çok sevinmişti. O da annesi kadar çok düşünüyordu bundan sonra ne olacak diye.Henüz altı yaşındaydı ancak yaşadığı olaylar onu atmış yaşındaki bir insana dönüştürmüştü.Artık o da küçük yaşta sorumluluk sahibi birey olmuştu.Sonuçta seneye okula gidecekti.Zaten o sıralar hep bunun hayaliyle yaşıyordu.Okuyup öğretmen olacaktı.Kendisi gibi birçok çocuğa okuma yazma öğretecekti.İnsanlara özellikle de çocuklara bir şeyler öğretmeyi seviyordu.Hem annesini de bu sıkıntılardan kurtaracaktı.Zavallı kadıncağız bir oraya bir buraya koşturmaktan harap düşmüştü.Bir evin hem annesi hem de babası olmak kolay değildi.Artık bütün derdi kızıydı. Onun mutluluğundan başka bir şey istemiyordu.Nurgül bu sevinçle hemen annesinin boynuna sarıldı.Onu doyasıya öptü.Annesine:
    -Ayy çok sevindim anne.Sonunda karnımız doyacak.Ben okula gidebileceğim.Belki ben de çalışırım ne dersin?
    Annesi biraz gülümseyerek:
    -Annen sana kurban olsun yavrum. Ben hiç seni çalıştırır mıyım?Sen okula gideceksin.Okuyup adam olacaksın.Ondan sonra annene bakacaksın.
    Nurgül:
    -Sana söz veriyorum anne.Okuyacağım ve seni bu hayattan kutaracağım,dedi ve sonra:
    -Anne çay demleyeyim mi, içer misin?
    Annesi:
    -Demle kızım,bakalım bir de kız çayı içelim nasıl olacak?
    Nurgül hemen mutfağa koştu çayı demlemek için. Yanına da kurabiyeler falan çıkardı çayın yanında yemek için Çay olur olmaz oturup karşılıklı çaylarını içtiler.Saat gece yarısını geçiyordu.Artık yatma vakti gelmişti.Çaylarını içtikten sonra herkes kendi yatak odasına doğru yol aldı.Nurgül:
    -Anne bugün senle yatabilir miyim?dedi.
    Annesi:
    -Sana ben hiç hayır diyebilir miyim?Tabi ki yatarsın.
    Nurgül bu gece annesiyle yatacağına çok sevinmişti.Yatağa girer girmez hemen annesinin koynuna sokuldu.O gece ikisi de mışıl mışıl uyumuşlardı.Ertesi gün annesi hiç kızını rahatsız etmeden kalktı.Saat sekiz buçuğa geliyordu.Hemen üstünü değiştirip kahvaltı falan etmeden işe gitti.Fabrikaya geldiğinde herkes daha yeni yeni giriyordu içeriye.O da herkesle birlikte içeriye girdi.Girdi girmesine ancak daha ne iş yapacağını bilmiyordu.Yanındaki kadına dönüp :
    -Ya abla ben daha bugün işe alındım.Ancak ne yapacağımı bilmiyorum.Acaba bana burada kim yardımcı olabilir?
    Kadın:
    -Bak şurada duran bir kadın var.İşte o usta başı.Ona sor.O sana yardımcı olacaktır,dedi.
    Şengül ustabaşının yanına gidip:
    -Afedersiniz.Ben burada bugün yeni işe başladım da.Ancak ne iş yapacağımı bilmiyorum.
    Ustabaşı kadın şöyle bir alıcı gözüyle bakıp içinden mırıldanmaya başladı:
    -Hımmm!Bizim Kenan Bey de işini biliyor ha.Kadın bayağı güzelmiş.
    Şengül ne demek istediğini Aslında sezmişti ama o sezdiğinin olmasını istemediği için anlamak istememişti:
    -Pardon anlayamadım.Ne demek istediniz?
    Ustabaşı:
    -Yok bir şey.Tamam gel benimle.
    Şengül bütün yapılması gerekenleri öğrenip hemen işinin başına geçti.O gün bütün zamanını fabrikada geçirdi.Akşam olduğunda da fabrikadan çıkıp doğru evin yolunu tuttu.O gün çok yorulmuştu ama yorulmasına rağmen de mutluydu.Eve geldiğinde hemen kendini koltuğun üzerine attı.Nurgül de annesini görünce büyük bir sevinçle:
    -Annem.Çok özledim seni…
    Nurgül annesi gittiğinde evde yalnız kalıyordu.Annesinin onu bırakacak yeri yoktu.Zaten bu son yaptığı yaramazlıklarla da kimse onu sevmiyordu.Bırak evinde kalmasını istemeleri,mahallede dahi kalmasını istemiyorlardı.
    Annesi gittiği zaman evde televizyon seyreder;sonra da camın önüne oturup annesinin gelmesini beklerdi.Önceleri annesi iş bulmak için gittiğinde pek fazla yalnız kalmıyordu.Ama bugün çok yalnız kalmıştı.Canı çok sıkılmıştı.Sıkıntısını gidermek için mutfakta o küçücük haliyle annesine yemek hazırlamıştı.Annesine dönüp:
    -Anne sana yemek hazırladım.Hadi gel.
    Annesi buna çok sevinmişti.Kızının o ufacık halinle onu düşünmesi gerçekten onu mutlu etmişti.Sanki fabrikada geçen o günün yorgunluğu bir anda yok oluvermişti.Nedeni bilinmeyen
    Bir hal içerisine girmişti o anda.Gözleri doldu.Sonra kızına sarılıp:
    -Aman da kızım bana o küçücük elleriyle yemek de hazırlarmış.canım benim .Annesinin gülü bu.Dikenli gülü…
    Nurgül:
    -Ya anne.Neden öyle diyorsun ya?Ben hiç öyle dikenli falan değilim.
    Annesi hemen tebessümle:
    -Tamam,tamam sinirlenme hemen.Hadi bakalım evin kızı olarak bugün sofrayı sen kuracaksın.
    Nurgül hemen mutfağa koşup sofra bezinle kasnağı getirdi. Yemeklerini yedikten sonra annesi hemen yatmaya gitti. Sonunda mutlu olmuşlardı artık. Her şey çok güzeldi ikisi içinde.Hatta Nurgül evde tek başına kaldığına bile üzülmüyordu.Artık dolapları yavaş yavaş yiyecekle dolmaya başlamıştı.Hatta ay sonunda para bile artıyordu. Şengül o parayı da bir kavonozun içinde biriktiriyordu.Seneye kızı okula başladığında o parayla kızının okul masraflarını karşılayacaktı.Artık Şengül için bir umut vardı hayat için.Bundan sonra hayata sımsıkı sarılması gerekiyordu.O yüzden fabrikada mesailere bile kalıyordu fazladan maaş almak için.Bu durum Kenan Beyin gözünden kaçmıyordu.Kenan bey kadınlara çok düşkün bir insandı.Şöyle zevkine göre bir kadın gördü mü onu ne yapıp edip kandırırdı.Halbuki Kenan Bey in karısı ve çocukları da vardı.Hatta bu durumu karısı da biliyordu.Zavallı kadının gideceği yeri olmadığı için kocasının bu yaptıklarını sineye çekip oturuyordu.Kenan Bey ise hala kadın avcılığına devam ediyordu.Bu defa ki avı ise Şengül idi.Onu her gördüğünde içten içe hayranlık duyuyordu.Bu hayranlığı Şengül de farketmişti.Ancak önceden Kenan Bey in ne kadar çapkın bir erkek olduğunu kadınlara olan düşkünlüğünü duymuştu.O yüzden pek fazla yüz vermezdi Kenan Bey e.Bu durum Kenan Bey i daha da çok çıldırtıyor,hatta ona olan hayranlığı gittikçe artıyordu.Artık her gün Şengül fabrikaya her gelişinde çalışma yerinde çiçeklerle karşılaşıyordu.Hatta fabrikaya çiçekler yolladığı yetmiyormuş gibi eve de göndermeye başladı.Artık Şengül bu durumdan rahatsız oluyordu fakat sonuçta işi de bırakamazdı.O yüzden bir süre daha katlanmaya devam etti.Yine bir gün fabrikanın çıkış saati yaklaşmıştı. Ancak Şengül yine mesaiye kalmıştı her gün olduğu gibi.O gün Kenan Bey de fabrikadaydı.Şengül ün fabrikada kalacağını biliyordu bugün.Artık onu o gece elde edecekti.Kararlıydı bu konuda.Şengül ise hala olacaklardan habersiz çalışıp duruyordu.Birden fabrikanın lambaları söndü.Şengül çok korkmuştu.Karanlıkta nereye kaçacağını bilemedi.Kaçmak istiyordu.Oradan ancak her yer karanlıktı.Birden bire ayak sesleri duymaya başladı. O zaman anlamıştı neler olacağını ve bir yandan da bağırıyordu:
    -İmdaaaaat! Gelme üzerime. Defol!
    Sonra birden bire belinde bir şeylerin dolandığını hissetti .Şengül artık avazının çıktığı kadar bağırıyordu.Adeta kafesin içinde sıkışmış kuş gibiydi.Sonra o karanlıkta birden bire kapı aralandı.Elinde feneri koşar adımlarla geliyordu ve bir yandan da:
    -Şengül dayan canım geliyorum diye bağırıyordu .Bu ses hiç de yabancı gelmiyordu Şengül e.Kenan Bey sesi duyunca kaçmak istedi ancak kalkmasıyla düşmesi bir oldu Şengül ü kurtarmaya gelen adamın elinde demir bir sopa vardı.Kenan Bey in kaçmasına izin vermeden kafasına demir sopayı indirdi.Kenan Bey kanlar içinde yere düştü.Şengül çok korkmuştu. Başladı ağlamaya sonra o elinde fener olan adam yaklaştı ve Şengül e
    -üzülme Şengül hadi geçti artık ağlama dedi .
    Şimdi hatırlamıştı kim olduğunu .Eski kocasıydı sesin sahibi. Emin olmak için birde yüzüne baktı.Evet oydu.Adnan dı bu.Ancak nasıl oldu da bu zamana kadar ortaya çıkmamıştı?Şimdi tam da en dar zamanında gelip bulmuştu onu.Şengül uğradığı şokun etkisinden gerek öylece olduğu yerde kaldı.Adnan hemen karısına sarılıp
    -Canım karım affet! Beni ne olursun biliyorum çok hatalarım var.Haydi kalk sizi götürmeye geldim.
    Şengül şöyle bir silkelendikten sonra Adnan a bakarak iyi bir tokat çaktı.Sonra yine:
    -Defol! Bu zamana kadar nerdeydin Şimdi kalmış ‛Affet beni,kalk evimize gidelim ’falan diyorsun.Sen yokken ne kadar acılar çektim biliyor musun? Bak gör halimi. Hep bunlar sen yoksun diye başıma geldi.Sahipsiz buldular bizi.Aşağıladılar, hor gördüler.Tek başıma göğüs gerdim hepsine sen yoktun yanında.Şimdi gelip de bana öyle olmuş numarası yapma.
    Adnan bunları duyunca daha da çok hiddetlendi Sonra karısına:
    -Ancak evi terk eden sendin.Nereye gittiğini bile söylemedin.Çocuğumu da aldın götürdün.Belki de bu adam senin dostundu. O adamın koynunda geçiriyordun belki de hayatını.Gelmiş bir de bana gururlu kadın numarası yapıyorsun,dedi ve karısının kafasına da demir sopayla vurdu .Şengül ilk başta ne olduğunu anlamamıştı elini kafasına doğru uzattı ve kanın aktığını gördü sonra başının uyuşukluğu yerini sızlamaya bıraktı. Birden başı dönmeye başladı.Artık kanı çekiliyordu içinin.Sanki dünya başına göçmüştü o anda ve birden yere yığıldı.
    Adnan elindeki sopayı atıp Şengül ′e sarıldı. Yaptığından pişman olmuştu. Bir anlık sinirle karısını öldürmüştü.Bunun acısına dayanamazdı. Sonra belindeki silahı çıkardı.Tam kendini vuracakken polisler çıkageldi.Hemen Adnan ′ın elindeki silahı alıp Adnan′ı etkisiz hale getirdiler.Sonra olay yerine Nurgül de geldi.Geldiğinde annesinin cansız bedeniyle karşılaştı ve başladı ağlamaya :
    -Anne ne olur beni bırakıp gitme. Ben sensiz ne yaparım aç gözlerini anne? Ne olur bana ses ver.
    Artık annesinden ses çıkmıyordu. Komşuları Nurgül ′ü öyle görünce onu annesinin bedeninden ayırmaya çalıştılar. Ancak Nurgül inanmıyordu annesinin öldüğüne .Hatta annesinin bedenini kalkması için bir kaç kez sarsmıştı:
    —Anne kalksana ya. ..Sen ölmedin biliyorum anne. Lütfen yeter artık şaka yaptığın.
    Adnan ise yaptığı hatanın acısıyla kıvranıyordu. Birden kızını fark etti o karmaşıkta.Ancak elleri kelepçeliydi.Polislere rica etti:
    -Lütfen ellerimi çöz komiser abİ. Kızım var orada .Onu daha hiç görmemiştim. Bir kere de olsa ona doya doya sarılmak istiyorum bu zamana kadar yapmadığım babalığı bari yapayım.Kızım ,babasının onun yanında olduğunu bilsin ,dedi.Polis Adnan ′ın yalvarışlarına dayanamamıştı. Adnan′ a :
    -Tamam. Ama fazla sürmesin. Yoksa beni de işimden edersin. Amirlerim bu yaptığımı duysa hemen görevden alırlar. Ona göre sakın yanlış bir şey yapayım deme .Adnan çok sevindi. Kızını görebilecekti artık Şengül′ ün onu terk ettiğinden bu zamana kadar içinde hep bir pişmanlık vardı. Bunun acısını yıllarca evladından,eşinden ayrı geçirerek yaşamıştı.Şimdi bir de eşinin katili damgası… Bu onun acısını iki kat arttırmıştı. Kızının bunu bilmemesi lazımdı. Onu da kaybetmek istemiyordu bu hayatta.Çünkü kızından başkası yoktu hayatında. Onu da kaybederse hayatta tek basına kalacaktı .Gün gelip elden ayaktan düştüğünde kimse kapısını bile çalmayacaktı.Herkes kaçacaktı ondan.Bunun korkusu gün geçtikce içini sarmıştı. Artık dayanamıyordu.Komiser ellerini çözerken sabırsızlıkla :
    -Abi hadi çabuk ol ne olur. Görmem lazım kızımı.
    Polis :
    -Tamam tamam.
    En sonunda elleri çözülmüştü .Çözülür çözülmez annesinin başında bulunan Nurgül′ e doğru koşmaya başladı. Nurgül ′ün yanına geldiğinde saçını okşayarak:
    -Nurgül kızım .Canım benim .Çok şükür kavuştum sana.
    Nurgül annesinin acısından kimseyi görmüyordu artık sürekli divaneler gibi anne diye sayıklıyordu. Adnan′ ın onun yanına geldiğinin bile farkında değildi.Adnan :
    -Kızım benim .Babasının gülü.
    ‛Baba’ sözü Nurgül ′ü o divanelikten çıkarıp kendine getirmisti. Sonra Adnan′ a dönüp:
    -Siz kimsiniz? Neden bana öyle dediniz? Yoksa babamı tanıyor musunuz?
    Nurgül babasının gülü sözüyle soru işaretleri içerisinde kalmıştı. Ne demekti babasının gülü ?İlk defa samimi bir şekilde baba sözünü duymuştu.Bu ses… Bu seste samimiyetlik vardı.Sanki onu o acılardan alıp huzur dolu bir hayata sürüklemişti.Sonra Adnan′ ın yine o huzur veren sesini işitti:
    -Babanım ben senin kızım!Bıkıyorum bu zamana kadar sana babalık yapamadım .Beni affet.
    Nurgül şu an şok geçirmiş durumdaydı. Bir yanda yerde yatan annesinin cansız bedeni… Diğer yanda bu zamana kadar arayıp sormamış hiçbir şekilde onunla ilgilenip babalık görevini yerine getirmemiş,yıllar sonra bilinmeyen bir nedenden dolayı çıkagelmiş bir baba … Nurgül′ ün o anda dünya basına çökmüştü. Her şey onun için daha da karmaşık hale gelmişti.O anda donup kalmıştı.Artık ne etraftaki bağrışmaları duyuyordu ne de onlara tepki verebiliyordu.Bağırıp haykırmak istiyordu o anda .Her şeyi yakıp yıkmak istiyordu ama takati kalmamıştı artık.Derin boşluklar içerisindeydi.Sonra Adnan ′a dönüp:
    -Doğru söyledin evet.Bana bu zamana kadar babalık yapmadın. Beni ve annemi bu acımasız dünyada bırakıp gittin. Bir de gecmiş karşıma beni affet diyorsun.Olmadı baba olmayacakta.Seni affetmem annemi geri getirecek mi?Bu olayları değiştirecek mi söyle bana?Seni affetmem baba!Git buradan!Beni sakın arama dedi ve yüzüne acımasız bir bakış attı adeta ondan iğrendiğini açıkça belli ediyordu.
    Adnan′ ın korktuğu şey başına gelmişti.Kızı yüzüne bile bakmamıştı.Hele o söyledikleri bin ölümden bile beterdi.Kursun yeseydi bu kadar acımazdı yüreği haklıydı da söylediklerinde boynu bükük çocuklar gibi kalakalmıştı orada.Sonra yanına polis geldi :
    -Haydi Adnan gidelim artık.Yeterince oyalandık,dedi ve kelepçeyi taktı.Ancak onun gözü hala kızının üzerindeydi.Belki koşaraktan babasının boynuna sarılacaktı.Sonra da:
    -Affet beni baba.Seni çok seviyorum ,diye yalvaracaktı.Bir ümitti onunkisi.Gözü arkada öylece arabaya götürüldü.Sonra arabaya bindirilip uzaklaştı oradan…
    Nurgül artık tek başınaydı bu hayatta. Ne yapacağını nereye gideceğini bilmiyordu.İnanmıyordu böyle bir şeyin gerçek olduğuna.Ona göre bu bir kabustu.Birazdan annesi gelip onu bu kabustan uyandıracaktı.Sonra komşular zorla da olsa Nurgül′ ü uzaklaştırdılar oradan.Ambulans geldi.Şengül′ ün ve Kenan Bey′ in o kanlar içindeki soğuk bedenlerini sarıp Nurgül′ ün gözyaşları arasından alıp götürüyorlardı.Sonra polis gelip:
    -Kadının yakınları nerede ?diye sordu.Komşulardan biri:
    -Şengül ′ün pek yakını yoktur.Bir tek kızı var.O da şu anda eve götürüldü.İsterseniz ben size evi göstereyim, dedi.Aralarında komşusu da dahil polis arabasıyla evin yolunu tuttular.Nihayet eve gelmişlerdi.Nurgül evde tek basına ağlıyordu.Sonra kapı çalındı.Nurgül hemen kapıyı açtı.Gelen polislerdi.Nurgül
    -Buyurun ne istemiştiniz?
    Polislerden biri:
    -Nurgül sen mısın kızım?
    Nurgül:
    -Evet benim ,buyurun geçin içeri.
    Polisler geçtiler içeri ev harabe içerisindeydi.Zaten artık bu evde tek basına yasayamazdı Nurgül.Babası da cezaevine düşmüştü.Yanında kalacağı tanıdık bir akrabası da yoktu.Komsularda da kalamazdı zaten yaşanan onca olaylardan sonra.En iyisi Nurgül′ün yetimhaneye yerleştirilmesiydi.
    Zaten komsular haber vermişlerdi bile çocuk esirgeme kurumuna.aradan bir veya iki saat geçmeden yine kapı çaldı.Gelen yetimhane görevlileriydi.Nurgül′ün olan bitenden haberi olmadığı için adamların kim olduğunu merak ediyordu.Hatta komsusu olan kadına :
    -Hatice abla bunlar kim?Neden bizim eve geldiler?
    Hatice hanım:
    -canım seni yetimhaneye götürecekler.Orada da aynı senin gibi çocuklar var.Orada çok mutlu olacaksın.
    Nurgül′ün yüz ifadesi birden bire değişmişti.Gitmek istemiyordu yetimhaneye.Annesinin yaşadığı o evden ayrılmak istemiyordu.Tek başına da yaşamaya razıydı.Ancak duvarlarında annesinin kokusunun bulunduğu bu evden ayrılmak istemiyordu.Bu ayrılış annesine bir ihanet olacaktı ona göre.Komşusuna dönüp
    -Hayır ben yetimhaneye falan gitmem.Burada kalacağım gerekirse tek başıma yaşarım ama gitmek istemiyorum.
    Komşusu:
    -Canım artık bu evde yaşaman hele ki tek başına yaşaman imkansız.Bak orada da senin gibiler var.Hem orada okuyup adam olursun seni okuturlar da.Yoksa istemiyor muydun okumayı?Bize hep ‘ben okuyup öğretmen olacağım’derdin.Bak sana böyle bir fırsat doğdu,dedi.
    Nurgül hala gitmemekte diretiyordu yetimhaneye.Arka tarafta da polisler ve yetimhane görevlileri işlemleri tamamlamayla meşguldüler.Bir kaç saat sonra polislerden biri gelip:
    -İşlemler tamamlandı artık canım.Hazılan da gidelim artık Nurgül kızım.
    Nurgül′ün direnmesi fayda etmiyordu artık.Sonunda pes etmişti.Komşusuyla odasına gidip eşyalarını toplamaya başladılar.Toplandıktan sonra hemen yola koyuldular.Arabaya bindiğinde içinden bır şeyler kopuyordu Nurgül′ ün.Biraz aradan sonra nihayet yetimhaneye vardılar.Sonra arabadan inip içeriye doğru yol aldılar.Bahçenin içerisinde çocuklar top oynayıp gülüşüyorlardı.Ancak acı bir gülüşmeydi bu.Yüzlerindeki o mahsunluk her hallerinden okunabiliyordu.Merdivenlerden yavaş yavaş ilerliyorlardı.Nihayet odasının bulunduğu koridora geldiler.Her yer köhne,bakımsız bir haldeydi.Sonra karşıdan etine dolgun ,asık suratlı bir kadın gelmeye başladı.Kadın sanki yürümüyor adeta koridoru yıkıyordu.Geldikten sonra müdüre dönüp:
    -Gel bakalım küçük.Sana yerini göstereyim.
    Nurgül çaresizce yurttaki hizmetlinin arkasına takılıp gitti.Nihayet odasına gelmişti.Odası on kişilikti.Ancak duvarları dökülmüş her yer kir pas içerisindeydi.Duvarlar adeta çocukların burada yaşadıkları hüzünleri dile getiriyordu.O paslı duvarlara bakarak odasındaki dolaba eşyaları yerleştiriyordu Nurgül.Aynı zamanda da ağlıyordu.Ağlaması hayata olan bir isyandı,belki de çaresizliğin verdiği bir üzüntü…
    Kadın üzüntüsünü fark etmişti Nurgül′ün .ancak nurgul e acımasız bır tavırla yaklasarak
    -Zırlayıp durma be!Hepiniz ayrı bir dertsiniz zaten.Bıktım sizden,dedi ve kapıyı Nurgül′ün suratına çarpıp çıktı o odadan.
    Nurgül neye uğradığını şaşırmıştı.Zaten yaşadığı olaylar onu büyük bir boşluğa sürüklerken bir de kadının kapıyı çarpıp gitmesi …Anlamıştı artık annesinin olduğunu.Çünkü annesi olsaydı kimse ona öyle davranamazdı.O melek kanatlarını açar; Nurgül′ü oraya alırdı annesi.Artık onu koruyacak o melek kanatlar da yoktu.Üstelik bir de kadının ona öyle davranması…İnancı kalmamıştı artık hiç bir şeye.Çünkü inandığı güvendiği her şey tek tek elinden uçmuştu.
    Artık Nurgül de yetimhanede büyüyen kimsesiz çocuklardan biriydi.Onlar gibi davranıyor,onlar gibi konuşuyordu.İlk zamanlarda ki hüznün yerini acı bir gülüşe bırakmıştı onda da.Her şeye rağmen gülüyordu hayatla dalga geçercesine.Artık hiç bir şey hissetmiyordu hayata karsı.Her gün sabahları kalkar,karnını doyurduktan sonra oda temizliğine baslardı.Sadece o yapmazdı bu temizliği. Yurttaki bütün kızlar yapardı bu işi.Yapmadıkları zaman da hizmetlinin hışmıyla karşılaşırlardı.Hizmetli kadın her gün çocuklara temizlik yaptırırdı.Sadece temizlik değildi işkencelerin arasında olan. Kızları birbirine karsı doldurur onlar kavga edince karşılarına geçip onları keyifle izlerdi.Kadın tam anlamıyla bir manyaktı.Hatta sabahları kızları kaldırmak için elindeki sopayla vururdu.Kızların yedikleri dayaktan dolayı her yerleri mosmor olmuştu.Ancak onlara sahip çıkacak kimseleri yoktu.O yüzden herkes bu işkencelere göz yumuyordu.Hizmetli kadın da biliyordu bunu o yüzden çocuklara işkence ederek benliğini tatmin ediyordu.Gün geçtikçe dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı bu işkenceler Nurgül için.Kararını vermişti o an.artık yurttan kaçacaktı.Kendi gibi iki kişiyi daha ayarlamıştı.Herkes hizmetliye ve yetimhane görevlilerine görünmeden eşyalarını toparlamaya başladı.Artık gece yarısını bekliyorlardı kaçmak için.Bir taraftan da hiçbir şey olmayacakmış gibi oynayıp gülüyorlardı.Akşam olmak üzereydi.Yemek vakti gelmişti.Nurgül ve arkadaşları yemeklerini yiyip doğruca eşyalarını koydukları odaya çıktılar.Yemeği yedikten sonra herkes televizyon odasına geçmişti.Saat gece yarısına doğru geliyordu.Nurgül ayarladığı perdeleri birbirine bağlayıp aşağıya doğru sarkıttı.Artık gitme vakti gelmişti.Hepsi eşyalarını alıp birer birer aşağıya inmeye başladılar.Sonra usul usul bahçe kapısına doğru yol aldılar.O sırada kendilerine doğru gelen birisini fark ettiler.Hizmetliydi bu gelen.Galiba odanın penceresinden sarkan çarşafları fark etmişti.Hemen aşağı kata inip yetimhane yetkililerine haber verecekti.Ancak o gün de yurt müdürü şehir dışına çıktığı için izin liydi.zaten artık iş işten geçmişti.Ancak yine de onların peşine düşmüştü.Bir yandan da arkalarından bağırıyordu:
    -Çabuk gelin buraya Allahın cezaları .İşimden mi edeceksiniz beni?Sizi bir yakalarsam bu defa öldürecem.
    Hizmetlinin artık koşacak gücü kalmamıştı.Onlar da bunu fırsat bilip izlerini kaybettirmek için yurdun aşağısındaki karanlık bir sokağa saptılar.Hiç bir şekilde önlerini göremiyorlardı.Adeta o kaçışta sokak onları yutuvermişti.Herkesi büyük bir telaş sarmıştı.Kaçmışlardı kaçmasına ama nereye gideceklerdi,ne yiyip ne içeceklerdi.Hepsi büyük bir boşluğa düşmüştü.İçlerinden biri Nurgül ′e:
    -Lan kızım.Aklımıza girdin. Bizi de peşinden sürükledin.Ne yapacağız şimdi?Keşke kaçmasaydım.Nereden uydum senin aklına?Aç kalacaz.Geri de dönemem artık.Bu defa kesin öldürür bizi.Hep senin yüzünden.
    Nurgül:
    -Söylenip duracağına çözüm üret çözüm.Orada kalsaydık bizi öldürürdü o manyak kadın.Şimdi en azından kurtulma şansımız var.
    Birbirleriyle tartışırlarken birden yanlarına beyaz bir araba yaklaştı.Sokağı inleten o bağrışmalar yerini derin bir sessizliye bırakmıştı arabanın gelmesiyle.Herkesin kalbi küt küt atıyordu.Korktukları her hallerinden belliydi.Sonra arabadan genç,etine dolgun,iri yarı bir adam çıktı ve çocuklara doğru yaklaşmaya başladı.Çocuklar adeta korkudan buz kesmişlerdi.Adam Nurgül’e dönüp:
    -Ne işiniz var burada sizin bu saatte?Evden mi kaçtınız yoksa?Gidecek yeriniz yoksa bizimle gelebilirsiniz.
    Nurgül korkudan titreyen sesiyle:
    -Yok sağ ol abi.Bizim kalacak yerimiz var.
    Adam hala onlarla gelmelerini ısrar ediyordu.Ancak çocukların direnişiyle karşılaşınca çocukları zorlada olsa arabaya bindirdi.Çocuklar korkudan bağırmaya başladılar.Çocukları susturmak için adam belindeki silahı çocuklara gösterip
    -Kesin sesinizi .Yoksa sizi vururum.
    Çocuklar silahı görünce bir nebzede olsa bağırmayı kestiler..Nereye götürüldüklerinin korkusu içerisinde birbirlerine bakıyorlardı.Aradan birkaç saat geçtikten sonra nihayet araba durmuştu.Arabanın kapısı açıldı.Çocukları itekleye itekleye boş bir depoya götürdüler.Depoda da kendi yaşlarında birçok çocuk vardı.Hepsi bakımsız bir haldeydi.O küçücük gözlerinde çaresizlik açıkça belli oluyordu.Adam sonra çocuklara dönüp:
    -Bizler de buraya zorla getirildik. Benim adım Can. Bu adamlar bizleri zorla dilendiriyor,sonra da elimizdeki paraları zorla alıyorlar.Size de aynı şeyi yapacaklar maalesef.
    Nurgül ve arkadaşları bu defa gerçekten çaresizlerdi. Aslında onlar yurttaki baskıdan bunaldıkları için kaçmışlardı. Ancak içine düştükleri bu cehennem açıkçası yurdu aratır hale getirmişti. Nasıl çıkacaklardı bu cehennemden? Derken içeriye adamlardan biri girip:
    —Hadi bakalım herkes yatağa. Yarın çok iş var, dedi. Sonra Nurgüllere dönüp:
    —Yarın siz de işe çıkacaksınız. Hazır olun.
    Nurgül ve arkadaşları çaresiz bir şekilde başlarını öne eğip yataktan bozma bir yere yattılar. Ertesi gün sabahleyin erkenden kalkıp karınlarını bile doyurmadan depodan çıktılar. Tabi başlarında o iri yarı adam da vardı. Adam hepsini arabaya bindirip de deponun hemen aşağısındaki sokakta indirdi.Sonra çocuklara dönüp:
    -Siz üç kişi aşağıda ki kaldırımda durun ,siz şuradaki bankanın önünde bekleyin .Gözünüze kestirdiğiniz yaşlıları avlarsınız.Sizler de alın şu mendilleri gelene geçene satarsınız.Hadi bakayım aslanlarım göreyim sizi.dedi ve Nurgüllere dönüp:
    -Siz de şu caminin önüne durun.Gelenden geçenden para isteyin.İsterken de kendinizi acındırın.Eğer bu işi yapmayıp kaçmaya kalkarsanız varya acımam hepinizi gebertirim.
    -Nurgül ilk baştan isyan eder gibi oldu ama adamın tehditkar sözlerini duyduktan sonra çaresizce kabul etmişti.Tabi arkadaşları da öyle…Herkes beş on dakika içerisinde adamın sölediği yerlere yerleşti.Nurgüller de caminin önüne oturdular .Önlerine mendili yayıp başladılar dilenmeye:
    -Allah rızası için bir sadaka.Ne olursunuz ,diye yalvarıyorlardı.Ancak Nurgül bağırırken yüzü kızarıyordu.Gözlerinden yavaş yavaş yaşlar süzülmeye başladı.Adam da karşıdan bunları seyrediyordu.Nurgül′e‛Aferin .İyi gidiyor .’dercesine bir işaret yaptı.
    Adeta Nurgül oradan soyutlanmış gibiydi.Derken birden ‛Nurgül’ diye bir ses duydu.Altı çökmüş gözleriyle sesin geldiği yere baktı.Komşuları Hatice hanımdı seslenen:
    -Kız senin burada ne işin var?Bu ne hal böyle?
    Nurgül komşusu Hatice hanımı gördüğüne çok sevinmişti.Ancak karşıdaki adama çaktırmadan:
    -Hatice abla gözünü seveyim beni tanıdığını belli etme.Şimdi kulağını aç beni dinle.Buraya para at.Hiçbir şey olmamış gibi buradan doğru polise git.Tamam.ne olur abla bizi buradan kurtar.Bizi burada zorla tutuyorlar.
    Sonra kadın aynen Nurgül’ün dediği gibi önüne para atıp gitti.Ancak adamın dikkatini çekmişti bu durum. hemen Nurgül’ün yanına gelip:
    -Kimdi o kadın?Maşallah senle bayağı ilgilendi.Tanıyor musun yoksa?
    Nurgül hiçbir şey çaktırmadan:
    -Nereden tanıyacağım.Kadın halime acımış olsa gerek beni evine götürmek istedi.Ancak ben gitmek istemeyince elime parayı iliştirip gitti.Hepsi bu kadar.
    Adam:
    -Hadi öyle olsun bakalım.Nasıl olsa istese de bir şey yapamaz.dedi ve arkasını dönüp gitti.Aradan bir saat geçtikten sonra siren sesleri duyulmaya başladı.Adam ne yapacağını şaşırmıştı.Ardına bile bakmadan koşmaya başladı.Arkasından da polisler koşuyordu.Uzunca bir koşuşturmanın ardından nihayet adamı kıskaca aldılar.Artık Nurgül kurtulmuştu bu cehennem gibi yerden.Hemen komşusu Hatice hanım a sarılıp:
    -Kurtuldum.Yaşasın oley be.Sağol abla,dedi.
    Adam polisler tarafından götürülürken birden belindeki silahı çıkarıp Nurgül'e ateş etti.Polisler hemen elindeki silahı alıp adamı etkisiz hale getirdiler.Nurgül ün o küçük bedeni yığılıvermişti yere.Halbuki bu küçük beden ne acılara ne zulümlere dayanmıştı.Ancak o kurşun bütün her şeyi bitirmişti.Artık soluk almıyordu Nurgül.Ruhu çekilip gitmişti öteki alemlere.Sonunda Annesiyle kavuşacaktı.Şu dünyada gülmeyen soluk yüzler orada sonsuza kadar gülecekti artık dünyada bulamadıkları huzuru orada yaşayacaklardı… Ölümler çalsa bile kapımızı…..

      Forum Saati Çarş. Mayıs 15, 2024 9:03 pm