Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    SESSİZLİĞİN SESİ

    avatar
    naciye ersüllü


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 20/12/10

    SESSİZLİĞİN SESİ Empty SESSİZLİĞİN SESİ

    Mesaj  naciye ersüllü Ptsi Ara. 20, 2010 8:14 pm



    Yalnızdım…
    Koyu bir karanlığın içinde bilmediğim bir mekanda tek başıma.Çıldırtacak kadar sessiz bir ortam.sanki olacakların habercisiydi o fırtına öncesi sessizlik…
    -kimse yok mu? Burası neresi? Hey orda kimse var mı?
    Ses gelmeyince karanlıkta usulca hareket etmeye başladım önümü görmekte bir hayli zorlanıyordum ve hala kimseyi bulamamıştım.Yalnızdım…birden ilerdeki hafif aydınlığı fark ettim ve ışığa doğru ilerlemeye başladım artık daha rahat hareket edebiliyordum.sanırım burası bebek odasıydı.bebek için oldukça büyük şatafatlı bir o kadarda ürkütücü bir yer.odanın tam ortasında eskimiş bir karyola,etrafa saçılmış bebek eşyaları ve oyuncaklar. Odayı keşfetmeye çalışırken bir şeyin üstüne basmış ve sanırım kırmıştım korkakça kaldırdım ayağımı:küçük bir resim çerçevesiydi bu.daha önceden çatlamış olan camı benimde basmamla birlikte parçalanmıştı.fotoğrafı elime almak için eğildiğimde bir ses duydum ve hemen arkama döndüm.ama kimseyi görememiştim.sağıma soluma derken bütün odayı taradı gözlerim kimse yoktu ses de yoktu.korkunç bir sessizlik ve ben…fotoğraf geldi aklıma tekrar,fotoğrafta üç kişi vardı.sağ tarafta duran güzel bir bayandı:uzun ve sarı saçları renkli gözleri güzel fiziğiyle hemen dikkat çekiyordu.resimde gülümsüyordu gamzeleri bariz ortaya çıkmış ve ona ayrı bir güzellik katmıştı.yanında duran adamda onun güzelliğini tamamlıyordu tam anlamıyla.uuzun boylu geniş omuzlu yakışıklı bir beyefendiydi.kocaman kara kara gözleri vardı oda gülümsüyordu.anlaşılan gözlerine de mutluluğun parıltısı yansımıştı.ve bir bebek..yedi aylık falan olsa gerek kara gözlü tombik sevecen bir erkek çocuğu.yüzüne yayılan koca gülümsemesi daha bir tatlı göstermiş sanki onu.işin özü mutlu ve mesut bir aile fotoğrafı.resmin arkasına ise 15/02/1989 Cuma 17:05 Selma Tuncay ve Ahmet ASAL olarak not düşülmüş.
    Resmi tekrar yere bırakamadım karyolanın içine bırakmak için ilerliyordum ki bir ağlama, feryat sesi duydum.irkilmiştim yinede sesin geldiği yere döndüm kimse yoktu ama yalnızda da değildim artık bundan emindim.bunun farkına varmamla birlikte kalp atışlarım hızlandı.dehşet bir korku kapladı yüreğimi.kaçmak bir an evvel oradan uzaklaşmak istiyordum.bir çıkış aradım yoktu birden bu odaya geldiğim yönden dönebileceğimi anımsadım ve o tarafa yöneldim karanlıktı.uzun,dar,karanlık bir koridor…bu odadan daha ürkütücüydü ama çıkmalıydım buradan ne pahasına olursa olsun çıkmalıydım.deli gibi koşmaya başladım nereye hangi yöne gittiğimi bilmeden koşuyordum sadece koşuyor…koridorun sonuna gelmiştim.sağa sola dönüş seçmek ve bir an evvel çıkmak zorundaydım bu korkutucu yerden.sol tarafta aşağı inen merdivenler vardı sağa döndüm merdivenleri göze alamayarak.biraz sonra bir kapı çıktı karşıma çıkış burası olabilirdi.hemen kapıyı açtım:çıkış değildi burası artık dizlerimin dermanı kesilmişti koşabilecek gibi hissetmiyordum kendimi.belki içerde bir çıkış kapısı vardır ümidiyle girdim içeri.
    Şıp şıp şıp…
    Nereden geliyordu bu ses kalp atışlarımla bir olup ölüm sessizliğine eşlik eden bu ses su sesiydi belli aralıklarla damlayan .bir su sesi… sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladım içerisi alacakaranlıktı hiçbir şeyi seçemiyordum net şekilde. ama burasının mutfak olduğunu anlamıştım ortalık çok dağınıktı eşyalar her tarafa saçılmıştı; cam kırıkları,çekmece suntaları,porselenler,kaşıklar,bıçaklar…
    Bütün bunların lekeli olması çekmişti, dikkatimi. Tozdan ziyade hepsi lekeliydi.Bu lekelerin donmuş kan lekesi olduğunu anladığımda nefessiz kalmıştım.birde karşımda resimdeki yüzü görmek…üstünde beyaz bir elbise çıplak ayakları,kan çanağına dönmüş gözleri ve kanlı elleriyle öylece duruyor ve durmadan ağlıyordu.ilginçtir ki o kadar korkmama rağmen teselli etmek istiyordum onu yalnız bırakmamak ve olanları anlayabilmek.ona doğru bir adım atmamla birlikte kaçmam gerektiğini anlamıştım.arkama dönüp kapıya yönelmiştim ki kapının orda belirmesi bir oldu.artık kaçacak yer yoktu.Selma,ben ve alacakaranlık…
    Nasıl geldiğimi nerede olduğumu bilmiyordum.Aklım bulanıktı,hatırladıklarım birkaç fotoğraf karesi gibiydi zihnimde.aklımı kaçırmış olmalıyım gibi düşündüm.zihnimde tek tek canlanıyordu karanlık her yer, daha doğrusu alacakaranlık.peki ben neredeydim? Hala o evde miydim? Selma,o resim yanımda birden belirip kaybolması,ellerindeki kan,yalnızlığı,gözyaşları korkularım,dağınık eşyalar…
    Peki ben gerçekten neredeydim,hala o evde miydim?nasıl gelmiştim bu odaya?Selma,yaratık doğa üstü bir şey yada bir ruhtu.nasıl tanımlarım bilmiyorum ama insan,yaşayan bir insan,değildi.bütün bunları düşündükçe korku kaplıyordu yüreğimi mantığım almıyordu bütün bu olanları ne yapacağımı bilmiyordum kaçış yoktu kurtulamıyordum.her yer karanlıktı.
    Aslında oda aydınlıktı;yeni idrak edebilmiştim bunu,içinde bulunduğum oda aydınlıktı,düzenliydi,her şey yerli yerindeydi.burası bir yatak odasıydı,büyük beyaz bir yatak vardı pencere tarafında.mavi,buz mavisi birde örtüsü…yatağın sol tarafında .şık bir komidin sağ tarafında ise büyükçe bir gardrop…kapaklarında ki aynalarda ayrı bir güzellik katmıştı dolaba.yatağın aşağı kısmında ise şifonyer.onun üzerine özenle yerleştirilmiş kozmetik malzemeleri ve onların yanında duran defter çekmişti dikkatimi.defter ajandaya benziyordu daha çok.ama bu bir günlüktü günlüğü…
    ***
    Hayatımda en değer verdiğim kişiyi kaybettim bir hafta önce.Eksik kaldım.bir yanımı bilmediğim bir yere bırakıp geldim babamı toprağa verdim elimden hiçbir şey gelmedi.canım yanıyor hazmedemiyorum onun yokluğunu çok yalnız hissediyorum zaten sosyal bir insan değildim iyice soyutlandım toplumdan.annemden nefret ediyorum kimsem yok yalnızım.

    Ellerimde bir dolu hüzünle
    Bir avuç vedayı bırakıp gidiyorum sana
    Yanıma aldığım çok bir şey yok
    Altı üstü bir çanta hayal kırıklıklarını koyduğum
    Sana bıraktığım ise düşlerim,gerçekleşeceği günü düşlediğim düşlerim
    Oysa ne çok kızardın bana vazgeçince düşlerimden
    Ama bak senin yokluğun ne çok vazgeçiş getirdi bana
    Hayallerimden vazgeçtim,emellerimden, kendimden,insanlardan...
    En kötüsü de ne biliyor musun baba?
    Mutlu biten masallara olan inancımı kaybettim.
    Neydi bizim masalımızın sonu:anne,baba ve çocuk...mutlu mesut yaşarlar
    Ama unuttuğumuz bir şey vardı;masalımızda ki kötü cadı
    Ve bu kötü cadı zafer kazanmıştı bu defa
    Savaşacak gücüm kalmadı baba
    Yenilgiyi kabullenip
    Yine bir vazgeçişle gidiyorum
    HOŞÇAKAL...
    Babam’a...

    Oysa ne mutlu bir aileydik…Babam ben ve annem küçük ama mutlu bir aile.güzel bir evliliği olan çiftin tek çocuğu olmak,her istediğinin yapılması demek çok sevilmek yada ne bileyim işte şımartılmak…bütün bunların hepsine sahiptim.babam uyuturdu beni ve uyuturken masal yerine aşklarından bahsederdi annemle nasıl tanıştıklarını annemin elini ilk tutuşundan,dedemin annemi babama vermek istemeyişinden.biraz da düğünlerinden hiç sıkılmazdım bunları dinlemekten babamda hiç sıkılmadan anlatırdı defalarca böyle bir ortamda büyüdüm.lise yıllarıma kadar hep böyleydi.tartıştıklarını görmemiştim öyle çok…en fazla ufak tefek atıştırmalar ama onlarda tuz biberdi işte.onların aşkları gibi bir aşk yaşamak isterdim en nihayetinde böyle işte.
    Ayrıca hali vakti yerinde insanlardı ailem dedemlerde zenginlermiş hani.annem küçük yaşta evlenmiş babamla on yedisinde falan babamsa yirmi sekiz yaşındaymış birbirlerine gönül koymuşlar ve evlenme kararı almışlar.dedem annem küçük diye karşı çıkmış bu evliliğe.annem kabullenmemiş tabii bu durumu ve babamla kaçarak evlenmişler.

    Dedem küsmüş anneme ve babama rızasız iş yaptıkları içini Epey de bir konuşmamış.Mirasından mahrum etmiş annemi ama sorun olmamış pek bu durum çünkü babamın babası da epey varlıklı bir insanmış.Güzel bir yaşantı aşk evliliği ve iki seneye kalmadan da ben doğmuşum.Ben doğunca her şey daha da güzelleşmiş dedemle annemler barışmış.Babaannemle yaşayan annemler kendilerine ait bir eve çıkmışlar ve böyle bir sürü şey ama tek sorun babamın anlattıgına göre annemin benim doğmamla birlikte biraz afallamış olması,neye uğradığını bilememiş bunu annemin yaşına bağlamış babam.Sonraları kabullenmiş beni annem ama herhalde sebebi budur ki babama daha düşkünümdür.En nihayetinde el bebek gül bebek büyüdüm öyle.Özel okullarda okudum,özel hocalar,özel dersler…
    Lise çağı geldi çattı yine bir özel okul ama bu sefer farklı.Evim dışında yatılı bir okul.İlk başta mırın kırın etsem de sonradan bu fikir aklıma yatmaya başlamıştı ve meşakkatli bir düşünme aşamasından sonra Bursa Özel Kültür Lisesi’ne kaydımı yaptırdık babamla.Ben artık bir öğretmen adayı sayılırdım.Okulun başlamasına bir hafta kalmıştı.Artık hali hazırda bir yolcuydum.Mesafesi çok değildi,Söğütle Bursa’nın ama ilk ayrılık olacaktı benim için ailemden.Artık yolculuk vaktiydi…
    Canım babam…Bir başka benim babam.Kocaman kucaklaştık.Yolculuk vaktiydi şimdi.Herkesle vedalaştım ve yoldayım.Bursa’ya vardığımda beni babamın arkadaşı Sait amcam karşıladı.Beraber yurda gidip eşyalarımı bıraktık.Daha sonra Sait amcamların evine geçtik.Eşi Sedef yenge beni kapıda karşıladı.Benim için bir sürü hazırlık yapmış.Yedik içtik her neyse o akşamı orada geçirdik.Ertesi sabah beni yurda bırakıp döndü Sait amcam,yurt müdiresiyle de konuşmayı ihmal etmedi.Anlaşılan her hafta sonu onlardayım bundan böyle.
    Sait amcamlar evde üç kişiler: Sait amcam,eşi Sedef yenge ve Sedef yengenin kardeşi Tuncay.Tuncay’ı pek sevmiyor Sait amcam ama sanırım çalışmak için gelmiş Bursa’ya ve ablasının yanında kalmaya başlamış tabi.Ben Sait amcamlara gittiğimde o evde yoktu,tanışamadık ama elbet kısmet olacaktır tanışmak.
    Okula git gel, tanış kaynaş…Beş gün öylece geçmişti.Cuma okuldan çıkar çıkmaz Sait amcam yurttan beni almaya geldi.Onlara geçtik beraber.Babam aradı o gün.Çok özlemişim,annemle de konuştuk tabi.Yurdun disiplini sıkmıştı beni.Sözde istediğim her şeyi yapan ben burada bütün günümü yurtta geçirdiğim için çok sıkılmıştım.Sait amcam da bunu anlamıştı.Oda beni tanıyordu en nihayetinde.Akşam birlikte dışarı çıkmayı teklif etti bana.Ben,Sait amcam,Sedef yenge sinemaya gitmeye karar vermiştik.Yemeği hazırladık bir şeyler yiyip çıkacaktık.Tam o sırada kapı çaldı.Sedef yenge mutfakta olduğu için ben açtım kapıyı,karşımda on dokuz yirmi yaşlarında, uzun boylu,kara gözlü yakışıklı bir delikanlı duruyordu.Öyle kim olduğunu bilmez bir halde boş boş bakarken Sedef yenge seslendi:
    ─Kimmiş gelen?
    Ben cevap vermeye kalmadan kapıdaki delikanlı cevap verdi:
    ─Benim abla.
    Hep birlikte bir güzel akşam yemeği yedik.Artık sinemaya gidebiliriz diyordu ki Sait amcam tam o sırada telefonu çaldı.Arayan babam olabilir diye düşündüm ama değilmiş,başka bir arkadaşıymış.Sait amcama ihtiyacı varmış.Sait amcam üzülerek:
    ─Sanırım önemli mesele Selma,sinemaya daha sonra gitsek olur mu? dedi.
    Canımı sıksa da bu durum ona bir şey diyemedim.Olur demekle yetindim.Sedef yenge bu durumu sezmiş olacak ki:
    ─Tuncay götürür kızı sinemaya Sait,zatan bir haftadır sıkıldı.Bırak Tuncay ile gitsinler..Sait amcam onaylamayan bir yüz ifadesiyle bana baktı ama…Aması yok işte Tuncayla dışarı çıktık.
    Yol boyunca sohbet ettik.Liseye başlamış ama lise ikinci sınıfta okuldan atılmış ve iki üç sene boş gezmenin ardından Bursa’ya gelmiş ve burada iş bulmuş ve şimdi de çalışıyormuş.Çalışmayı pek sevmediğini söyledi ama çalışması için ailesi biraz baskı yapmış.Yani mecburiyet bir nevi onun için çalışmak.
    Film izlemek eğlenceliydi.Severek de izledim filmi ama Tuncay pek ilgilenmiyordu filmle anlaşılan bir iki kez bakışlarını yakaladım.Utanmıştım yanaklarım kızardı hemen. Bu halimi görünce kocaman bir gülümseme belirdi dudaklarında.Bende ona gülümsemeye çalıştım acemice.Çok komik görünmüş olmalıyım ki onun yüzünde hala aynı ifade. Eve dönerken de epey bir muhabbet ettik. Bana:
    ─Sen onaltı değil de,onsekiz ondokuz yaşını gösteriyorsun, dedi
    ─Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi ? diye sordum,şirin bir ses tonuyla.O kocaman gülümseme yerleşmişti yüzüne yine.Gülmek çok yakışıyordu ona,gülünce gözlerinin içi de gülüyor sanki.Kara gözleri kısılıyor ve bence bu ona ayrı bir hava katıyordu:Ben bunları düşünürken o cevabi yapıştırdı tabi.
    ─Benim açımdan iyi ama…Zaten gerisini anlamadım,ne demekti ‘benim açımdan iyi’.
    Eve yürürken konuşmaya devam ettik ama aklım o sözde kalmıştı. Sonunda geldik eve. Pazar günü tatil günüymüş,bütün gün evdeydi. Yani hep bir aradaydık. Ara ara kaçamak bakışlarını yakaladım. Göz göze gelince gülümsüyordu ama hiç de masum görünmüyordu bana bu. İlk hafta sonum böyleydi Bursa’da. Bunun gibi üç dört hafta daha. Artık Tuncay’la güzel bir muhabbet vardı aramızda. Tuhaf bir biçimde sahiplenmişti beni,Ne zaman bir sorunum olsa onunla paylaşıyordum,çözüm bulmaya çalışıyordu ve nitekim de beni mutlu etmeyi,sıkıntımı geçirmeyi başarıyordu. Artık hafta sonlarının daha çabuk gelmesini istiyordum. Okulum, arkadaşlarım,yurt bunlardan yana değil ama artık iyice sıkılmıştım. Eve gitme vaktim yaklaşmıştı. Babamı ,evimi,annemi özlemiştim. Derslerimde iyiydi. Babamı bu çok mutlu edecekti,onu gururlandıracaktı en önemlisi de.
    İşte dönem tatili. Güzel bir son oldu ve muhteşem bir başlangıç olacak benim için evimde. Eşyalarımı topladım bir heyecanla yine Sait amcam gelmişti beni almaya. Onunla beraber eve gittik,cumartesi sabahına almış biletimi. Akşamı orada geçirdim,heyecanlıydım,mutluydum,özlemiştim… Sabahında beni terminale Tuncay bırakmak istedi. Sait amcam onaylamasa da Sedef yenge:
    ─Aman canım sanki Tuncay’la Selma arkadaş değiller mi? Tuncay bırakıverir Selma’yı.diyerek ikna etti Sait amcamı.
    Tuncay ile birlikte gittik terminale. Her ihtimale karşı yarım saat erken çıktık evden. Aslında iki saat mesafeydi Söğütle Bursa ama babam dönem boyunca eve dönmemi istemedi.’’Alışamazsın,zor olur senin için,derslerine orada daha rahat çalışırsın…’’ gibi bir sürü bana biraz bahane gibi görünen şeyler söyledi.Dönem boyunca gidememiş olsamda vakit geldi en nihayetinde,yolcuyum. Ben içten içe bu mutluluğumu yaşarken Tuncay:
    ─Çok mutlusun,gidiyorsun diye mi bu heyecan?
    ─Evet,çok özledim evimi.
    ─Ne kadar sürecek tatil peki?
    ─İki hafta
    ─Ablamlara mı geleceksin yoksa direk yurda mı geçeceksin dönüşte?
    ─Bilmiyorum,bakalım dönüşe çok var daha.Niye? Özler misin beni?
    Bir çey demedi ama gözleri yetti. Söyleyecek söz bırakmadı,artık gitme vakti gelmişti. Otobüsüm de geldi zaten. Önce valizlerimi yerleştirdik güzelce sonra kişisel eşyalarımı otobüse bıraktım ve tekrar aşağıya indim. On dakikaya hareket edecek olan otobüsün yolcusuyum,kocaman sarıldı bana Tuncay ve :
    ─SENİ ÇOK SEVİYORUM!! Çok iyi bak kendine.. Bir an evvel dön tamam mı?
    Neydi şimdi bu! İyi hoş bir muhabbetimiz vardı ama bunları söylemenin manası neydi şimdi.Aniden öyle büyüdü ki bu sözcükler gözümde. Neydik şimdi biz,sevgili mi? Hiçbir şey söylemedim ben de sadece ona sarıldım ama onunki gibi değildi bu. Bu üzerinde oturulup düşünülecek bir konuydu ama şimdi düşünmek zorunda değildim erteleyebilirdim,şimdi yolculuk vaktiydi.
    Evimdeydim sonunda,özlemişim çok.
    ‘Babam kilo almışsın,Sait amcanlar çok iyi bakmışlar sana’dedi,annemde iyi göründüğümü söyledi. İyiydim de bir sıkıntım yoktu çünkü. Keyfim yerindeydi. Yurda alışmak… Zaten hafta sonları Sait amcamlardayım. Hafta içi de tüm gün okulda geçiyordu zaten. Okula başlarda alışmakta zorlanmıştım ama olacak o kadar da Allahtan hocalarımız çok iyiler. Bizi zorlamıyorlar,okul konusunda şehir konusunda hep yardımcı olmaya çalışıyorlar.
    Ali Yaman adında bir hocamız var yeni atanmış okula ve mesleğe bizden bir sene önce işte. Bizim sınıf öğretmenimizmiş,bunun içindir ki en çok o ilgileniyordu bizimle. Tek tek sıkıntılarımızı dinleyip çözüm arıyor bizimle birlikte. Yaşının bize yakın olmasıyla alakalı olabilir bu ve ben seviyorum Ali hocayı bence o da beni seviyor yani buradan çıkacak sonuç okulla ilgili de bir sıkıntım yok .
    Annem benim için sevdiğim yemekleri yapmış,sağ olsun.. hepsini yedim ama bir yorgunluk çöktü ki üstüme o canım yemeklerin ardından bir güzel de uyku,değmesinler keyfime. Gece bir ara uyandım,su içmeye gidiyorum. Tabi yersen öyle tıka basa olacağı bu. Bir ara bizimkilerin sesi çalındı kulağıma. Atışma,ufak bir kavga vardı. Yok canım saat gecenin ikisi kavga edecek değiller ya. Sesleri biraz daha mı yükseldi ne. Babam anneme:
    ─Yeter artık vazgeç bu kaprislerinden!
    ─Sıkıldım bunaldım artık anlıyor musun,yoruldum üstüme gelme daha fazla!!
    ─Neden sıkıldın,benden mi? Evden mi?yoksa evliliğimizden mi? Kendine gel artık. Asıl sen yordun beni bu tavırlarınla.
    Annemin cevap vermesine fırsat vermeden içeri daldım. Bu tartışmanın sonu iyiye gitmiyordu. Müdahale etmem gerekiyordu:
    ─Ne yapıyorsunuz siz? Kendinize gelin,nedir halledemediğiniz probleminiz,değer mi birbirinizi kırmaya hiç? Hiçbir şey söylemelerine fırsat vermeden terk ettim odayı. Ben çıktıktan bir süre sonra sanırım babam da kapıyı çarpıp çıkmıştı evden. Bizimkilerin böyle bir kavgasına şahit olmamıştım hiç ama barışırlar eminim yarın akşama kalmadan. Umarım yanlış bir tahmin olmazdı bu.
    Babam hala evde yoktu,annem hiçbir soruma cevap vermeden çekti gitti. Evimi hiç bu kadar kötü hatırlamıyordum ne yapacağımı bilmiyordum. Ağlamaya başladım. O sırada aklıma Ali hoca geldi her sıkıntımda yanımda olacağını söylemişti,onu aramaya karar verdim.
    Aradım… Sesimi duyduğuna çok sevindiğini söyledi. Hemen anlamıştı bir sıkıntım olduğunu neyim olduğunu sorduğunda daha fazla tutamadım kendimi. Ağlamaya başladım Ali hoca sakinleştirmeye çalıştı beni,tutamıyordum artık hıçkırıklarımı ailem çok önemliydi benim için,o aşk bitemezdi. Eğer o aşk biterse benim yenilgim olurdu bu. Yenilgiyi hazmedemiyordum. İşte bu yüzden tüm güçsüzlüğümle hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bu hıçkırıklarla birlikte anlattıklarımı ne kadar anlayabildi bilmiyorum ama ben sakinleşene kadar bekledi. Ağlamaktan yorulup susunca bana ne yapmam ya da ne yapmamam gerektiğinden bahsetti. Benim inatçı bir insan olduğumu,istersem yapamayacağım bir şey olmadığını söyledi. Sesi bile bana güç vermeye yetmişti. Pes etmemeliydim,olurdu böyle şeyler aile içinde. Geçecekti,geçmeliydi. Barışmalıydılar gerekiyorsa ben barıştırmalıydım. Ali hocam yine yardım etmişti bana artık sakindim. Sakin, olumlu düşünebilirdim.
    O günün akşamına babam geldi eve, annem de babamdan bir iki saat önce gelmişti. Tatsız tuzsuz bir yemek yedik. İstediğim beklediğim bu değildi,müdahale etmeliydim.
    ─ Çok sıkıldım artık. Ben evimde sizinle bir şeyler yapmak istiyorum,kalkın biraz dışarı çıkalım,sinemaya gidelim, dedim şansımı deneyerek. Babam:
    ─ Başka zaman yapalım kızım,keyfim yok bugün.
    ─Baba lütfen,hem annem de sıkılmış belli ki.
    ─Selma daha sonra dedim kızım
    ─Anne bir şey söylesene!
    ─Selma babanın keyfi yokmuş,ne yapalım yani.
    ─İstemiyorum sizden hiçbir şey! Ne bu haliniz,niye kavga ettiniz? Kim suçlu, mesele ne? Bir şey söyleyin ya da boş verin,aranızı düzeltin yeter. Babam:
    ─Her evlilikte olur böyle şeyler,sen bizi yargılamayı bırak artık,sorunlarımızı kendimiz halledebiliriz.
    ─Halledin o zaman! deyip kalktım masadan. Benden sonra konuşmaya başladılar sanırım ama bu her zamanki konuşmalardan biri değildi. Soğuk bir konuşma, aşamamışlardı aşamayacaklardı anlaşılan. O akşam Tuncay aradı . Sesi nedensiz yere mutlu etmişti beni.Özlettin kendini dedi bana .Özlemiş beni. Benden de bir tepki beklemişti. Bir süre sessiz kaldıktan sonra ‘bende özledim seni’ dedim usulca. Özlemişmiydim yoksa öylesine bir cevap mıydı bu bilemedim. Evdekilerin halinden bahsettim biraz üzüldüğümü anlamıştı.
    ─Sen sıkma canını hallolur her şey barışırlar. Ama çok istiyorsan barışmalarını hızlandırabilirsin. Mesela güzel bir yerde romantik bir yemek ayarlayabilirsin. Güzel müzikler,eski fotoğraflar, ufak da bir hediye bak gör sonra olacakları.
    Bu fikir aklıma yatmıştı. Neşem de yerine gelmeye başladı hani. Hiç kaçırır mı bu ayrıntıyı Tuncay.
    ─Bak nasıl mutlu ettim seni ama.
    Ufak bir gülücükle cevap verdim ona.
    ─Eniştem geliyor,sonra konuşuruz.dedi Tuncay.
    ─Olur ama Sait amcamlara bir şey söyleme bizimkilerle ilgili.
    ─Tamam iyi bak kendine. Seni seviyorum,iyi geceler.
    ─İyi geceler.
    Kapattım hemen telefonu. Neydi bu şimdi,ikinci defa söylemişti bunu.’seni seviyorum’ neydi anlamı tamam ben de onu seviyordum ama aşık gibi değil sanırım. Peki nasıl,ne gibi seviyordum onu? Kardeş gibi,ağabey gibi… Hiç biri değildi. Arkadaşa mesafeli,sevgiliye yakın gibi seviyordum onu. Düşündükçe aklım bulanıklaşıyordu,en iyisi düşünmemekti. Uyumak,sabaha dinç uyanmak ve planımı uygulamaya geçirmek.
    Babam sabah erkenden çıkmış ve ayrı uyumuşlar salondaki koltuğun haline bakılırsa. Anneme ‘ben çıkıyorum,bugün arkadaşlarımla buluşacağım’ diyerek çıktım evden soru sormasına fırsat bırakmadan. Evet şimdi başlayabiliriz. İlk iş mekan sonra çiçekler daha sonra hediye,müzik vs. bu saydıklarımın hepsini yapmıştım yapmasına ama en önemli detayını unuttum. Aşklarının belgeleri fotoğraflar. Eve gitmem lazımdı ama annem evde olmamalıydı. Annemi aradım ,evde değildi bu benim işime yaramıştı. Akşama daha zamanım vardı eve doğru yürümeye başladım,yolda kaza olmuş sanırım ve çok kalabalıktı. O kalabalıktan geçmeyi yemedi gözüm ara sokaklara dalıp eve doğru yürümeye başladım. Yolda ufak tatlı bir mekan çekti dikkatimi. Kafede annemi görür gibi olmuştum. Yanında oturan bir bey vardı ve yaşasın barışmışlardı babamla. Annemin yüzünde kocaman bir tebessüm vardı ve el eleydiler. Çok mutlu olmuştum,gitmeliydim yanlarına. Bir adım atmamla orada kalmam bir oldu,kaskatı kesilmiştim. Artık hareket etmek bir yana düşüp bayılmak üzereydim. Annemin yanında otuz beş otuz sekiz yaşlarında, hafif kır saçlı, kara gözlü,kirli sakallı,zayıf bir adam oturuyordu. Babam değildi yanındaki ve annemin elini tutuyordu.
    Bugün gördüklerim karşısında ilk kez aciz düştüğümü hissediyorum. Hiçbir şeye gücüm kalmamıştı sanki. Annemden ilk kez nefret ettim bugün. Bir insandan ilk kez nefret ettim belki de. Annemden…
    Babama bunu nasıl yapardı,onu nasıl aldatırdı. Annem bunu yapabilir miydi,yapar mıydı? Gerçekler ve bilmek istediklerim arasında sıkışıp kalmıştım,bocalıyordum. Ama gerçek buydu.annem benim sonsuz nefretimi hak etmişti,orada daha fazla kalmamalıydım,hızla uzaklaştım ayaklarım beni nereye götürürse farkında değildim nasıl geldiğimin ama evin önündeydim. İsteksizce girdim içeriye, babam salonda öylece oturuyordu. Girdiğimi fark edemeyecek kadar meşguldu kafasındaki soru işaretleriyle anlaşılan. Ben de yanına oturdum öylece. İsteksizce akmaya başladı gözyaşlarım,babam:
    ─Ne yapacağımı,nasıl davranacağımı bilmiyorum,inan sorunumuz ne onu da bilmiyorum. Anneni çok seviyorum. Kıskançlıklarımın sebebi de bu zaten ama annen eskiden bunlara anlayış gösterirken şimdi en ufak şeyleri dahi sorun ediyor. Annenin beni aldatma ihtimali geliyor aklıma bu düşünce beynimi kemiriyor. Onun böyle bir şey yapmayacağını bildiğimden kendimden utanıyorum,tiksiniyorum bu hastalıklı düşünceden ama bir türlü kafamdan atamıyorum bu düşünceyi.
    Babamın bu sözleri karşısında rengim atmıştı.ne diyeceğimi,nasıl davranacağımı bilmiyordum.
    ─Belki de ayrılmanız en iyisidir,dedim. Babam:
    ─Bitiren ben olmak istemiyorum.evliliğimizi kurtarmak için çabalıyorum ama annem derse ki ayrılalım,gidene de dur diyemem bu saatten sonra. Tam o sırada kapı açıldı. Gelen sevgili annem (!) Elif Hanımdı. Babam:
    ─Nerdesin bu saate kadar? Gayet umursamaz bir cevap vermişti annem:
    ─Bir arkadaşımla oturup lafladık biraz,can sıkıntılarımı anlattım ona,dertleştik biraz.
    ─Kim o arkadaşın,ben tanıyor muyum?
    ─Hayır,tanımıyorsun, deyip salondan mutfağa geçmişti. Babam epey sinirlenmişti bu duruma ama bitiren o olmayacaktı,sineye çekti bu olanları. Artık zevk almıyorum evimde olmaktan,uzaklaşmak istiyorum bu sıkıcı ortamdan. Ali hocam aradı o akşam içine doğmuş gibi,konuştuk uzun uzun,her şeyi anlatamadım tabi.
    ─Sanırım ayrılacaklar. Tek ayrılan bizimkiler değil ya,böylesi daha iyi olcak eminim,dedim. Ali hoca şaşırmıştı:
    ─Seni bu düşünceye iten ne?
    Anlatamadım,içimde tuttum ama ağlıyordum yine. Anlamıştı bir şeyler olduğunu.
    ─Her zaman dinlerim seni,ihtiyacın olunca ara konuşalım yine tamam mı? Çok dikkat et kendine,görüşürüz,diyeceğin bir şey var mı?
    Benden cevap alamayınca kapattı telefonu.
    Ertesi gün çıkıp gitti babam evden,annemle kaldık mı biz baş başa. Yanına gittim:
    ─Niye anne,niye???
    ─Ne niye Selma?
    ─Niye yaptın bunu babama?
    ─Selma saçmalama ne yapmışım ben babana.
    ─Yapma şunu,hayatta en nefret ettiğim şey sahte yüzler. Hiçbir şey olmamış,gerçekten masummuş gibi davranma bana.
    ─Ne konuştunuz babanla,ne kurdun benim hakkımda bilmiyorum ama yeter,kes artık şu saçmalığı! Daha fazla dinlemek istemiyorum seni.
    ─Dur bakalım Elif Hanım nereye?
    ─Selma terbiyesizlik senin bu yaptığın.
    ─Niye senin bu yaptığın terbiyesizlik değil mi?
    Artık beni dinlemiyordu. Salondan yukarıya doğru yürümeye başladı.
    ─Sizi gördüm!!!
    Durmuştu. Ama bana doğru dönmemişti. Dönemezdi,yüzü yoktu çünkü.
    ─Sevgilinle seni gördüm. Ne istedin bizden? Nasıl yaptın bunu babama? Sesimi gittikçe yükseltiyordum.NİYE ??? Cevap versene bana kadın!
    Olması gereken suçluluk ifadesi sonunda belirdi yüzünde:
    ─Babana bir şey söyledin mi?
    ─Hayır,söylemedi,dedi. Kapıda durmuş öylece bize bakıyordu. Geldiğinin farkına varmamıştık ikimizde babamın. Bir şey söylememize fırsat bile vermeden kapıyı çarpıp çıktı. Annem kadar değilse de babamın gözünde bende suçlu konumuna düşmüştüm. Düzeltmeliydim bu durumu peşinden koştum,arabasına bindi. ‘Baba dur’ diyemedim. Anayola çıkmasıyla kaza yapması bir oldu. Kocaman bir kamyonun altında ezildi otomobili. Dizlerimin dermanı yoktu beni taşıyabilecek,öylece yığıldım yere. Babamın o hurdadan canlı çıkmasını diledim defalarca Allahtan etrafına kalabalık toplanmıştı anında ama ambulans yoktu henüz.
    ─Ambulans çağırın!! diye bağırıyordu kalabalıktan biri,annem ağlıyordu. Aklımı kaçırmış gibi bağırmaya başladım ona.
    ─NEFRET EDİYORUM SENDEN!! Senin yüzünden onu kaybedersem asla affetmem seni!
    Annem hıçkırarak ağlıyordu. sonrası yok bende hatırlamıyorum. Sonradan öğrendiğime göre o sırada ambulans gelmiş,götürmüşler babamı ,kurtulamadı. Boynu kırılmış,öldü.. kaybettim onu!
    Cenazesini aldık hastaneden Sait amcamlarla beraber. Haberi alır almaz geldiler sağolsunlar. Sedef yenge ve Tuncay da vardı. Sait amcam ve babamın dostları ilgilendiler cenaze işleriyle. Sedef yenge hep annemin yanındaydı,onu teselliye çalışıyordu ama aslında onun teselliye ihtiyacı yoktu,öyle yalancıydı ki benim gözümde inanmıyordum gözyaşlarına. Üzüntüsüne,çığlığına hiçbir şeyine inanmıyordum,inanmayacaktım da bundan sonra. Nefret ediyordum ondan. Ne zaman baksam ona babam geliyordu gözümün önüne. Diyemedim kimseye onun yüzünden diye,annemi düşündüğümden değildi bu babam insnaların bizi konuşmasından nefret ederdi. Babam için rezillik çıkarmadım. Tuncay izin almıştı bir haftalığına işinden. Cenaze işlerimi hallettikten sonra yanıma geldi. Bana:
    ─ Başın sağolsun,Allah sabır versin ,dedi.
    ─ Kaybettim onu Tuncay,babamı kaybettim. Hıçkırıklar düğümleniyordu boğazımda,konuşamıyordum,kimseye aldırmadan sarıldı bana sıkıca,bende ona sarıldım.
    ─ Geçecek,acın hafifleyecek zamanla alışacaksın,özleyeceksin çok,arayacaksın ama alışacasın onsuzluğa,yanındayım sen istediğin süreceç ben seni bırakmayacağım,buradayım.
    Hıçkırıklardan konuşamıyordum,bir cümle güçlükle çıktı ağzımdan:
    ─ Gitme yanımda kal. Daha sıkı sarılıyor ve daha çok ağlıyordum.
    ─Buradayım,yanındayım,sen sakinleşmeye çalış biraz lütfen.
    Onun varlığı beni rahatlatmıştı biraz olsun. Tuncayın beni sahiplenmesi kimsesiz hissettirmemişti kendimi. Biraz olsun toparlanabilmiştim. Ali hocam arayıp duruyordu sürekli hiç yalnız bırakmıyordu. Yanıma gelememişti belki ama hep aramıştı,acımı paylaşmaya çalışmıştı. Sait amcam,Tuncay ve Ali hocam beni hiç yalnız bırakmamışlardı. Bir hafta geçti böylece işte. Gelen giden azalmıştı artık. Sait amcamlarda gideceklerdi. Bir hafta dolmuştu. Onların da işi gücü vardı hep kalamazlardı ya zaten. Onlar kalamazlardı ama ben onlarla gidebilirdim. Nasılsa pazartesi okul açılıyordu. Bunu bahane ederek onlarla dönmek istediğimi söyledim. Sait amcam:
    ─ Bak kızım baban benim kardeşim gibiydi. Sende benim kızım sayılırsın,istediğin kadar kalabilirsin bizde ama annenle biraz vakit geçir. Belli ki onun sana ihtiyacı var anlıyorum seni uzaklaşmak istiyordun bir an evvel bu ortamdan…
    Sözünü bitirmesine fırsat vermeden başladım konuşmaya:
    ─Sait amca annemde beni anlayacaktır,ona her bakışımda babamı,kaza anını görüyorum. Ben buna tahammül edemem anlıyor musun? İstersen sor bak ne diyecek.
    Anneme baktı Sait amca.
    ─ Yanımda kalmanı çok istiyorum Selma. Ters bir bakış fırlattım ona doğru,sözünü devam ettirdi.
    ─Ama gitmek seni daha mutlu edecekse de kal demem.
    ─Emin ol senin yanında olmaktan çok çok daha iyidir,dedim canını yakmak için. Üzülmüş gibi görünüyordu. Ama benimde yapmak istediğim zaten buydu. Hak ediyordu bu muameleyi.
    Eşyalarımı topladım. Sait amcamların arabasına koyduk. Artık gitme vaktiydi. Elif Hanım tek tek teşekkür etti; Sait amcama, Sedef yengeye ve Tuncaya bir de benle vedalaşmak istedi ama ben sadece ‘görüşürüz’ demekle yetindim. Canı yanıyordu belliydi. Olsun hak ediyordu tüm bunları.
    Yola çıktık Sedef yenge niye böyle davrandığımı sordu. Sustum bir şey söylemedim. Sait amcama:
    ─ Babamın mezarına uğrayabilir miyiz? Vedalaşmak istiyorum onunla.
    Gittim yanına babamın,konuştum anlattım ona dertlerimi,sıkıntılarımı,uzun süre ziyaret edemeyeceğim için özrümü de diledim ve yine bir veda vaktiydi. ‘HOŞÇA KAL BABACIM’.

    ***

    ─Sevgilinle seni gördüm,ne istedin bizden,nasıl yaptın bunu babama,cevap versene bana kadın!
    ─Babana bir şey söyledin mi?
    ─Hayır,söylemedi. Diyen babam,arabaya binişi,kaza anı ambulans sesi,ölüm haberi…
    Her gece bunları görüyorum rüyamda ve her sabah ağlamaklı uyanıyorum. Gecelerden nefret ediyorum artık. Uyuyamıyorum,uyumaktan korkar oldum. Sinirli haller,kavga gürültü. Tadım tuzum kalmadı evde geldiğimden beri. Efendi insanların serseri tayfası diye tabir ettiği insanlarla takılır oldum. Aslına bakarsan bunun sorumlusu ben değildim. Beni böyle insanlarla takılmaya iten; çevremdeki insanların beni kazanmak gibi bir çabalarının olmaması idi. Anlamıyorlar beni. Atlatamıyorum bir türlü bu durumu. Birazcık anlayış gösterseler ama yok tabi. Herkeste bir ben duygusu başkasının ne önemi var. Ama tınlamıyorum artık bu durumu çünkü bende öyle olmaya karar verdim insanlara karşı,üç kişi hariç. Biri babam gibi sevdiğim Sait amcam diğeri Ali hocam ve biri de Tuncay. Sait amcam demişken bu hafta sonu onlara gitmedim, beni almaya geldi ama yurtta kalmak onların da huzurunu kaçırmamak istedim. Çok ısrar etti ama ikna edemedi beni,ben ondan daha inatçıydım anlaşılan. Böyle umutsuz sıkıntılı bir hafta daha geçirdim. Yarın okul var artık uyumam lazım,sabaha kalkabilmem için tabi uyuyabilirsem.
    ***

    Yurtta mutlu değilim,okulda mutlu değilim artık dersleri de umursamıyorum. Daha başka bir seçeneğim olmadığından okuldayım anlayacağın. Onca kalabalığın içinde yalnızım,mutsuzum Ali hocam fark etmiş olacak ki bir ders çıkışında beni yanına çağırdı,gittim yanına. Hiçbir şey söylemeden öylece oturdum karşısında duran sandalyeye,öyle manasız baktım gözlerine.
    ─Biliyorum yaşadıkların kolay şeyler değil ama kabullenmen gerek bazı şeyleri,kabullenip aşman gerek. Böyle şeyler sadece senin başına gelmiyor. Çoğu insan senin yaşadığın şeyleri yaşıyor ama hayatlarına devam ediyorlar kaldıkları yerden. Tamam acını yaşama demiyorum ama kendini soyutlama toplumdan ve arkadaş çevreni düzgün seç. Bu aralar takıldığın insanlar doğru insanlar değil. Bir problemin olunca onların yanına gitme,ben seni dinlerim,yardım da ederim sana. Kaybetmek istemiyorum seni,çok zeki bir kızsın ve bir o kadar da güzelsin. Zekanı da güzelliğini de harcama. Derslerine dört elle sarıl,emin ol baban da okuyup başarılı bir öğretmen olmanı isterdi. Onun için çabala. Ben sen şstedşğin sürece senin öğretmenin değil,arkadaşın olacağım. Şimdi bir diyeceğin yoksa çıkabilirsin.
    ─Sağolun hocam,dedim ve çıktım.
    Bu konuşmayı yaptıktan sonra beni her gördüğünde bir sıkıntım olup olmadığını sormaya başlamıştı. Arkadaş olmuştuk. Ali hoca çok değerli bir insandı ve bana kendimi önemli hissettiriyordu. Sana biraz da Tuncay’dan bahsedeyim. Haftasonunu Sait amcamlarda geçirmek için bir iki parça eşya aldım yanıma. Geçen hafta Sait amcama gelmemesini söylemiştim. Ben kendim gidebilirdim. Fakat haberim yokken Tuncay geldi beni almaya. Çok özlemişim onu ama o daha çok özlemiş. Nereden anladım,çünkü gözleri öyle söylüyordu ve ben onu tanıyordum,bırak da anlayayım. Sanırım biraz da kızgındı. Haklıydı da ,geldiğimden beri ne aramış ne de onun aramalarına cevap vermiştim.
    ─Çok kızgınım sana Selma.
    ─Biliyorum.
    ─Haklı olduğumu da biliyorsun o zaman.
    ─Evet ama…
    ─Aması yok Selma,biliyorum zor zamanlar geçiriyorsun ve böyle zor zamanlarda sevdiklerine ihtiyaç duyarlar daha kolay atlatabilmek için. Bırak yanında olalım,en azından bana izin ver,yanında olayım. O kadar değerim yok mu yani?
    ─Değerlisin hem de çok.
    ─O zaman?
    ─Tamam bir daha aradığında açarım telefonunu ya da kötü hissettiğimde ararım seni ama şimdi bunları konuşmayalım olur mu.
    ─Peki olur,hafta sonu ne yapacağımızı planlayalım.
    Öyle bir sohbet muhabbet derken eve gelmişiz. Beraber girdik eve Sait amcam niye berabersiniz der gibi bir bakış fırlattı. Tuncay hemen cevap verdi:
    ─Kapıda karşılaştık,ben de çantasını aldım,yorulmasın diye ,dedi.
    Bende gülümsemeye çalışarak onayladım Tuncayı. Niye böyle bir şey yapmıştı bilmiyordum ve o günün akşamına sordum Tuncaya nedenini. Meğerse Sait amcam Tuncay’ı benden uzak durması için uyarmış. Öğretmen olacağımı ve birbirimize uygun olmadığımızı falan söylemiş. Tuncay’ı biraz kırmış ama Sait amcam ben mutlu olmuştum. Beni kızı gibi görüyordu sağ olsun. Bende onu çok seviyordum. Yemekten sonra annem aradı. Bana ulaşamayınca Sait amcamları arıyormuş. Konuşmak istemedim ama Sait amcam çok ısrar edince.
    ─İyiyim ben ama paraya ihtiyacım var…Bana para gönder…iyiyim dedim…kapatıyorum. Ona ‘anne’ demeye bile dilim varmıyordu. Tahammül edemiyordum onun sesini bile duymaya,suratım düşmüştü yine Sedef yenge de çok üstüme geliyordu bu konuda,onunla da aramız açılmıştı. Tuncay’la ve Sait amcamla geçirdiğimiz zamanları sayarsak güzel bir hafta sonu geçirmiştim. Ama sanırım artık benim orada olmamdan mutlu olmuyordu Sedef yenge ve ben bunu hissedebiliyordum. Yapacak çok şey yok. Tek çözüm istenmediğin yerde kalmamak.

    ***
    Sana yazmayalı uzun zaman oldu değişen pek bir şey de yok aslında. Okul,yurt gidip geliyorum. Sait amcamlara nadir olarak uğruyorum. Sait amcam her hafta sonu arayıp soruyor,onlara gitmem için ısrar ediyor ama ben gitmiyorum. Gitmiyorum çünkü aramız çok iyi değil Sedef yengeyle ve bu bizim aramızdaki sorun Sait amcamla Sedef yengenin arasının açılmasına neden oluyor. Tuncay orada kalmamama çok kızsa da yine de her hafta sonunu onunla geçiriyorum. Hafta içi de sağ olsun Ali hocam var. Ben sanırım iyice soyutlandım toplumdan,arkadaş çevrem yok. Kimseyle paylaşamıyorum duygularımı kolay kolay. Ali hocam bana yardımı olabileceğini düşündüğü için duygularımı yazmamı söyledi ve okumam içinde birkaç kitap verdi. Onları okuyorum. Ve okuduklarım üzerine konuşuyoruz. Öyle geçiriyorum vaktimi. Bu aralar sınavlarda var ama çok da çalışmıyorum. Nedeni yok,notlarım iyi olacakta ne olacak ki,babam bana ‘aferin kızım ‘ diyebilecek mi?! ‘benim kızım işte’ diye gurur duyabilecek mi?! Yok işte onun için çok takmıyorum notları. Ama önemli bir problemim var ne yapacağımı bilmiyorum. Tatil yaklaşıyor,Söğüt’e gitmek istemiyorum. Burada da kalamam. Yersiz yurtsuz kaldım yani. Aslına bakarsan çıkmazdayım ama bir o kadar da komik değil mi. Çıkış bulamıyorum bir türlü,bakalım zaman ne gösterecek.
    ***
    Zaman lehime işlemedi yine. Benden yana değil hayat,tatil geldi çattı ama bir çözüm bulamadım sanırım Söğüt’e gidiyorum ama mutlu değilim evime gitmekten. Okulun son gününde vardır ya hani vedalaşma fasılları sınıfta bir curcuna,herkesin birbirine söylediği güzel sözler,şimdiden yüreklere düşmüş hasretler daha bunun gibi aptalca bir çok şey. Tahammül edemiyordum ki Ali hoca geldi sınıfa,karneleri dağıttı malum sınıf öğretmenimiz ya. Sonunda çıkış vakti,karne vasat ama bir sıkıntım yok,iyiyim ayrıca beni üzmüyor karnemin kötü olması, Ali hocamı üzmüş olacak ki benimle konuşmak için geldi yanıma.
    ─Ne bu karnenin hali?
    ─Nesi var ki karne işte hocam.
    ─Selma niye böyle yapıyorsun,sence bu karne iyi mi?
    ─ İyi demedim ki karne işte dedim.
    ─Yani?
    ─Yanisi yok hocam. Babam…
    ─Baban sana çok kızıyordur şimdi,emin ol.
    ─Peki niye ben duymuyorum,görmüyorum?! Ya da niye yanımda değil?! Karanlık soğuk toprakların altında kaldı?! Kurtulamadı babam kazadan,öldü hocam daha nasıl kızsın ya da nasıl mutlu olsun benim için???
    ─Selma bu konuyu tartışmıştık daha önce.
    ─Evet tartışmıştık ama ikna edemiyorum kendimi onun beni izlediğine,benden haberdar olduğuna.inançsız değilim ama aklıma kabul ettiremiyorum bir türlü hocam. Hala canımı yakıyor onun yokluğu.
    ─Anlıyorum seni ama…
    ─Anlayamazsınız ama yine de sağolun hep yanımdasınız. Sanırım Pazar günü eve gidiyorum,hiç istemesem de kendinize iyi bakın. Yine görüşürüz belki,hayat bizden yana olursa. Hoşçakalın,iyi tatiller.
    ─Seninle tekrar görüşebilmek için çok dikkat edeceğim kendime,sende kendine çok iyi bak,hayırlı yolculuklar ve iyi tatiller sana da.
    El sıkıştık. Elimi tutunca istemsiz gözlerine baktım. Sanki özlem vardı gözlerinde bana karşı. Saçma diye düşündüm yanaklarım kızardı hemen. Tam o sırada Ali hocam:
    ─Özleyeceğim seni,sık sık ararım. Konuşuruz olur mu ?
    ─Tamam hocam,dedim ve hızlıca çıktım okuldan. Yurda geçtim sonrasında,eşyalarımı topladım uyuşuk uyuşuk. Tuncay geldi her zamanki gibi beni almaya. Beraber Sait amcamlara geçtik. O gün ve cumartesi günü orada kaldım. Cumartesi epey gezdik Tuncay’la,sinemaya gittik,bir şeyler yedik,pamuk şeker aldı bana, bende ona bir kahve ısmarladım. Eğlendim güzelce. Onun yanında çok mutluyum. Beni güldürmeyi başarıyor her defasında. Onu çok seviyordum zaten ve sanırım ona aşık oluyordum. O bu durumdan hiçte şikayetçi görünmüyordu. Ama Sedef yenge son derece rahatsızdı aramızın bu denli iyi olmasından anladığım kadarıyla beni Sait amcam götürecekti terminale Tuncay’la vedalaşmıştık zaten ama göstermelik bir vedalaşma Faslıda evde oldu. Sedef yengeyle de vedalaştık. İlla ki damarıma basacak ya.
    ─Annene selam söyle,dedi.
    ─İletirim mutlaka, dedim gergin bir şekilde herneyse terminalde de Sait amcamla vedalaştık. Bir sıkıntım olduğunda mutlaka aramamı tembihledi.
    Arabaya bineli bir saati geçmişti,yaklaşıyordum Söğüt’e. Son ayrılışım kaçar gibi olmuştu memleketimden. Bu gelişimde ne bir heyecan ne bir mutluluk vardı içimde.
    İner inmez Sait amcamı aradım daha sonra da Tuncay’ı onları haberdar ettikten sonra ilk iş babamı ziyarete gittim. Uzun uzun konuştum. Ali hocayı, Sait amcamları ve Tuncay’ı anlattım ona,karnemi gösterdim ve başında oturup hıçkıra hıçkıra ağladım öylece. Eve gitmeliydim artık. Her ne kadar ayaklarım beni geri götürse de…
    ***
    Evde zaman geçirmek.ne kadar da mutlu ederdi beni eskiden ama şimdi evde durmıyorum bile,duramıyorum.tahammül edemiyorum elif hanıma,tavırlarına.tatilimin çoğunu arkadaşlarla geri kalanını da babamın mezarının başında geçiriyorum.yakında bitecek zaten tatil.okula gideceğim,okulu sevdiğim için felan değil.dönmek istemem elimdeki en iyi seçenek olduğu için.çok bunaldım artık buradan.dediğim gibi artık hiç anlaşamıyoruz annemle.babamın ölümü yıpratmış yıpratmasına da ama atlatmış görünüyor teselliyi sevgilisinde bulmuş anlaşılan.düşündükçe bunları gözlerimin önünden gitmiyor babam.birgn sordum tutamadım kendimi:
    ─ hiç pişman olmadın mı?babamın ölümünden dolayı hiçkendini suçlamadın mı?
    ─babana ayrılmak istediğimi defalarca dile getirdim.öyle yada böyle beni ciddiye almadı.
    ─onu aldattığını da söyledin mi peki?
    ─aşık olmuştum kerim’e...
    ─anma bana o adamın adını.sen babamada aşık olmuştun ayrıca değil mi anne?tiksiniyorum senden elif hanım zerre miktar sevmiyorumda seni artık.babam senin yüzünden öldü nefret ediyorum senden.
    ─ben üzülmedim mi sanıyorsun.çektin gittin öylece tek başıma kimsesiz kaldım.ne aradın ne sordun.ne kadar acı çektim biliyor musun sen?
    ─gitseydin sevgiline o avuturdu seni.
    ─terbiyesizlik etme selma
    Peki ben ne yaptım?terbiyesizlik yapmamak için kapıyı çarpıp odama gittim. neymiş efendim:terbiyesizlik yapma selma.ben söyleyince terbiyesizlik o yapınca aşk.çıldırtacak en sonunda bu kadın beni.rahatlayacak sonrasında her neyse tuncay’ı aradım.daha telefonumu açar açmaz neye sinirlendiğimi sordu.beni çok iyi tanıyormuş ya anlarmış hemen sesimden.diyorum ya benimutlu etmeyi başarıyor her koşulda.çok seviyorum ben tuncay’ı.şartlar ne kadar zor olsada.konuştuk epey çok özledim onu,Sait amcamı ama az kaldı okula.gidişim yakın.sağolsun sait amcamda ali hocamda aradı hep.yalnız bırakmadılar beni.ali hocam yine birkaç kitap önerdi bana
    –oku sen üzerine tartışırız uzun uzun-dedi .aldım kitapları okudum dagüzel kitaplardı.aşk romanıydı okuduklarım ,kusursuz aşklar…benim babamdan dinlediğim masallara benziyordu.o kitaplaı okurken babamı hatırladım sıkça.bi taraftanda tuncayla bizim aşkımızda kusursuz olsun istedim ben asla aldatmayacağım tuncayı.çok seveceğim çok mutlu olacağız.hep mutlu olacağız.
    Neyse uyku vakti artık babamın ben uyurken söylediği bir sözsöyleyeyim mi sana sonra uyuyacağım.eski bir şehir efsanesine göre gece sevdiğin insanları düşünüp iyi şeyler dilersen onların hakkında sen uyrken melekler o dilekleri gerçekleştirirlermiş senin için.bende bizim için tuncayla benim için iyi dileklerde bulundum.inşallah gerçek olur.
    !!!!!!
    Seniihmal ettim yine değil mi dert ortağım?uzun zaman oldu yazmayalı ama çok şey kaçırmadın merek etme.okul çoktan başladı hatta yarı yıl tatili bile nyaklaştı hayatımda çok fazla bir değişken yok.ben saiiittt amcamlar tuncay ali hocam bir de annem işte...annemle hala bozukaram param bittiğinde arıyorum genelde.o arayınca açmıyorum öyle çok telefonumu.sait amcamla gayet iyiyim.çok uğramasamda evine dışarda mutlaka görüşüyoruz.ali hocam sene başında karar almış benim dersleriminiyi olması için beraber ders çalışıyoruz.iyiyim o başımda durdukça çalışıyorum da kütüphane mekanımız oldu işin açığı.tuncay pek sevmiyor ali hocayı
    ─sana bakışlarından hiç hoşlanmıyorum,dedi birinde.
    ─nesi varmış bana bakışlarının?
    ─öğrencisi gibi bakmıyor.
    ─peki nasıl bakıyor tuncay?sinirlenmeye başlamıştım artık.
    ─aşıkmış gibi,sevgilisiymişsin gibi bakıyor.
    ─saçmalama o benim öğretmenim.deyip konuyu kapattım öylece.
    Ya durum böyle işte.tatil yaklaştı tek sıkıntım bu aralar o.ama mecburen yine söğte gideceğim.neden bilmiyorum ama sait amcam beni memlekete göndermek istemiyor bir türlü,eşiyle aramızın kötü olduğunu bilmesine rağmen bu kadar ısrar hayır değil ama yakında çıkar kokusu.
    ***
    Evlenmiş Elif hanım...
    Ben söğüte gitmeyi kafama koyuncca sait amcam konuşmak istedi benimle.kalmam için çok ısrar etti.sedef yengeyle aramızın iyi olmadığını onların arasınında benim yüzümden açılmasını istemediğimi söyledim.ama sait amcam söylediklerimi dikkate almayıp ısrara devam edince:
    ─sait amca nodu bir sorun mu var?anlat hadi,mesele ne?
    ─bende duyunca tepki verdim ama mantıklı düşününce haksızda sayılmaz.
    ─kim ve niye haksız sayılmaz?
    ─annen...
    ─ne yapmış?
    ─selma dediğim gibi onun açısından baktığın zaman...
    ─sait amca?
    ─annen evlenmiş.
    Tepkisiz kaldım.Üzülmedim ama bir garip oldu içim.Artık bir evim yoktu.Ne yapacağımı bilemedim.O gün öyle ruh gibi gezindim durdum.Son noktaya gelince Tuncay’ı aradım.Geldi sağ olsun.Anlatmaya başladım;
    ─Artık bir evim bile yok Tuncay,gidecek yerim bile yok,kimsem yok.
    ─Ben varım,ablamlar var.
    ─Öyle değil Tuncay.Anlamıyorsun.Gidecek yerim yok,annemi çok sevdiğimden gitmiyordum zaten memlekete ama tek seçeneğim oydu.Artık bir seçeneğim bile yok.
    ─Bence var.
    ─Sait amcamlarda kalamam Tuncay.Sedef yenge beni çok sevmiyor aramız da açık zaten.Benim yüzümden Sait amcamla da arası açılsın istemem.
    ─Ablamları kastetmedim ki ben.
    ─Peki neyi kastettin?
    ─Belki istersen bir evimiz olur.
    ─Anlamadım.Nasıl yani?
    ─Sen Selma Koç ben Tuncay Asal ile evlenir misin?
    ─Tuncay şakayı bırak lütfen.
    ─Çok ciddiyim ben Selma.Benimle evlenir misin?
    ─Ama…
    ─Aması yok.Beni seviyor musun?
    ─Evet.
    ─Peki benimle bir gelecek düşünüyor musun?
    ─Evet ama…
    ─ O zaman ne?
    ─Okulum var.Ayrıca Sait amcam ve Sedef yenge ne derler?
    ─Ablam ve eniştem tepki verirler ama biz istedikten sonra da gerektiğinde arkamızda dururlar.Ama okula bir şey diyemem.
    ─Peki her şey daha iyi olacak mı?Hep mutlu olacak mıyız?Beni hep sevecek misin?
    ─Çok mutlu olacağız.Hem de çok çok mutlu.
    ─Tamam o zaman kabul ediyorum seninle evlenmeyi.
    Çok tepki aldık ama Tuncay’ın dediği gibi Sait amcam ve Sedef yenge işin ciddiyetini anlayınca bizim arkamızda olmaya başladılar.Annem çok söylendi.Epey bir kızdı ama hiç kafama takmadım.En büyük tepkilerden birini veren de Ali hocamdı.Çok kızdı bana.Okulumun bitmesi gerektiğini söyledi defalarca.Yanlış yaptığımı,pişman olmamı istemediğini söyledi.Vazgeçmem için çok ısrar etti.
    ─Çok seviyorum onu hocam.Tamam belki tarih yanlış ama illa ki evlenecektim onunla.
    ─Demek o kadar çok seviyorsun onu.
    ─Evet hocam.
    Odasına kadar gidip geldi.Elinde bir kitap vardı. Bana verdi.Okudukça beni hatırlarsın. Ne zaman başın sıkışsa yanındayım.Size mutluluklar,dedi.Vedalaştık.Canı yanıyordu belliydi. Gözlerinde keder vardı.Bana ;
    ─Çok mutlu ol tamam mı,dedi.
    ─Çok mutlu olacağım,dedim ve okuldan ayrıldım.
    Tabi bunları Tuncay’a anlatmadım.Eve gidince kitaba da şöyle bir göz attım.Şiir kitabıydı.Ve bir sayfa özellikle kapanmıştı.
    ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
    Gözlerim gözlerine değince
    Felaketim olurdu ağlardım
    Beni sevmiyordun bilirdim
    Bir sevdiğin vardı duyardım
    Çöp gibi bir oğlan ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Ne vakit karşımda görsem
    Öldüreceğimden korkardım
    Felaketim olurdu ağlardım
    Ne vakit Maçka’dan geçsem
    Limanda hep gemiler olurdu
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi
    Bir rüzgar aklımı alırdı
    Sessizce bir cigara yakardım
    Parmaklarımın ucunu yakardım
    Kirpiklerini eğerdin bakardım
    Üşürdüm içim ürperirdi
    Felaketim olurdu ağlardım.
    ATİLLA İLHAN.
    Ya işte böyle durumlar.Bakalım hayat bize daha ne sürprizler yapacak?
    ***
    Evleneli çok oldu.Aydın’a taşındık.Sevgi yoluna bakan bir de ev aldık.Tuncay Aydın’da bir iş buldu.Ve çalışmaya başladı.Ben de çalışmak istedim ama izin vermedi.Maddi açıdan bir sorunumuz yoktu çünkü.Tuncay çalışıyordu,ayrıca annem her ay belli bir miktarda para gönderiyordu.Göndermek zorundaydı da.Evi de zaten babamın benim geleceğim için biriktirdiği parayı kullanarak aldık.Canım babam hiçbir zaman zorda bırakmamıştı beni zaten.Böyle geçip giderken günlerimiz bir davetsiz misafir katıldı aramıza.Çok tatlı bir oğlum oldu.Ben de genç bir anne tabi.İlk başlarda biraz afalladım,kabullenmekte zorlandım ama annemin düştüğü hatalara düşmeyecektim.Ben oğlumu çok sevecektim.Adını Ahmet koyduk.Babamın adıydı.Tuncay da ben de üstüne titriyorduk Ahmet’in.Maaşallah kocaman adam oluyordu benim oğlum.Yedi aylık olmuştu.O gün Tuncay,ben ve Ahmet çok güzel bir fotoğraf çekinmiştik.Genç,güzel anne;yakışıklı baba ve tombik,sevecen bir bebek.Şansım dönmüştü artık.Güzel giden bir hayatım var. Çok mutluyum.İnşaallah hep mutlu olacağım.
    ***
    Tuncay’ın bu aralar bir sıkıntısı var.Ama yakında çıkar ortaya.Sinirli haller,öfkeli tavırlar,tuhaf tepkiler…Daha fazla dayanamadım sordum ne olduğunu.Söylemedi bir şey.Ben ısrar ettim o anlatmadı.Sinirlendi,bağırdı,çağırdı,kavga ettik. Ben bütün gün somurttum ama o umursamadı bile.Televizyonun başında keyif yaptı.Ahmet ile oynadı kısaca beni sallamadı bile.Çok üzüldüm tabi.Ama ne olduğunu öğrenebilirdim.Ertesi günü erkenden çıktı gitti Tuncay. Ne olduğunu anlamalıydım.Ben ve oğlum da düştük peşine.İşe gitmedi. Tahmin ettiğim gibi.Bir kafeye girdi oturdu.Az sonra güzel bir bayan geldi yanına.Annem ve sevgilisi geldi aklıma.Onları öyle görünce.Hemen eve döndüm.Bütün gün hiçbir şey yapmadan oturup onun gtelmesini bekledim.Geldi de.İş nasıldı diye sorum iyi ama yorucu olduğunu söyledi.Yalan söylüyordu.Rengim atmaya başlamıştı.Hasta olup olmadığımı sordu iyiyim dedim.
    ─Bana hala aşık mısın Tuncay?
    ─Nereden aklına geliyor bu sorular?
    ─Soruma cevap ver Tuncay.
    ─Selma …
    Yüzüme,gözlerime bakmadı.Ayrıldım odadan.Sabah gene erken çıktı evden.Ben de peşinden çıktım. Gene aynı şey oldu.İşe gitmedi.Aynı kafede,aynı kadınla buluştu.Annemin babama yaptığını Tuncay bana yapıyordu.Ama ben babamın tepkisini vermeyecektim.Bedel ödeyen ben olmayacaktım.Faturayı Tuncay’a kesmiştim.Hesap vakti yakındı.Olacaklar için üzgünüm dostum.
    ELVEDA…
    Güğnlüğü okudum üzücü bi hikayesi vardı Selma’nın Tuncay’a ve Ahmet’e ne olmuştu acaba?Tam ben böyle düşünürken Selma belirdi odanın içinde,o korkutucu görüntüsüyle.Kaçış yoktu,kımıldayamadım bile yerimden.
    ─Ne yaptın onlara?Tuncay’a ve Ahmet’e ne oldu Selma?
    ─Ağlıyordu,durmadan ağlıyordu.Sus dedim susmadı.Kulaklarımı kapattım gene duyuldu sesi.Bu sefer Ahmet’in ağzını kapattım.Ellerimin altında çırpındı,sonra sustu.Birdaha hiç ağlamadı.Ama sonra uyandıramadım onu.Uyanmadı,ağlamadı,üşüdü,soğuk çok soğuk oldu bedeni,elleri.Isınmadı bir türlü.
    Kalp atışlarım çok hızlanmıştı,kaçacak yer yoktu,çıkış yoktu ve ben çok korkuyordum.Elimde olmayarak peki ya Tuncay’a ne oldu,diye sordum.
    ─Eve geldi akşam.İkimiz de mutfaktaydık.O kadın kimdi dedim bilmezden geldi.İşini sordum üstüme gelme dedi.Bağır,çağırdı en son hatırladığım ‘Yapma Selma lütfen’ sonra ellerimde kan vardı.Çok kan…Etraf dağınık,her şey heryerdeydi.Yaptığım şeyi idrak ettiğimde elimdeki bıçağı kalbine sapladım.
    Herkes geldi.Polis,ambulans,Sait amcamlar…Bağırdım duymadılar.Ölmüş dediler.Bütün cesetleri çıkardılar evden.Tek başıma kaldım,çıkış bulamadım.Burada hapis oldum.Acı çekiyorum.Ve kurtulabilmek için senin bedenine ihtiyacım var , sana ihtiyacım var.
    Artık sondu.Dediğim gibi çıkış yoktu buradan.Ölüm çok yakındı.Ne yapacağımı bilemedim.Gözlerimi kapattım sadece.Nasıl uyandığımı hatırlamıyorum.Korkunç bir kabustu bu.Kalp atışlarım hala normale dönmemişti,kan ter içinde kalmıştı,kalkıp ışığı açmalıydım.Kalkmak için hamle yaparken yatağımda o fotoğrafı görmek…

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 12:07 pm