Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    BİR YAZ GÜNÜNDE ESEN POYRAZ

    avatar
    1001060048ceylanyalcin


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 23/12/10

    BİR YAZ GÜNÜNDE ESEN POYRAZ Empty BİR YAZ GÜNÜNDE ESEN POYRAZ

    Mesaj  1001060048ceylanyalcin Perş. Ara. 23, 2010 6:52 pm

    Zaman ne garip insana ne oyunlar oynamakta. Her insan aynı anı yaşamakta fakat herkese farklı oynuyor zaman. Denizin kenarında durmuş yanında bir kalp atıyor bir nefes var bunlar geçiyor tamda aklından. Gökteki parlak yıldıza bakarak onun diğerlerinden farkını soruyor.Belki de o yıldız daha öncede baktığı düşündüğü,acaba yarın sana nerden bakacağım dediği o yıldız bir şeyler ima ediyordu.
    Belki de kimse bilemez çünkü zaman bu hayatın ta kendisi. Ne garip diyordu sürekli, şunu düşünüyordu insanın yaşama isteği zamanın ne göstereceğini bilmediğinden geliyor olmalı.
    Dalgalar öfkeyle bir şeyler anlatıyor gibiydi. Hafif bir rüzgarla küçük damlalarla yağan yağmurla ve İstanbul’u ağlatan şarkıyla başlamıştı ilk dans. Şaşkınca bakan gözler durmuş akıllarla iki titreyen beden hiçbir şeyin farkında olmayan iki ruh. Ne kadar saf ve temiz görüntüydü belki dışarıdan izleyen gözler anlamayacakta belki ama kalp çarparken başka bir şey demiyordu.
    Gitgide hava soğuyordu ve sogukla birlikte geçen zaman bir bıçağı aratmıyordu. Zaman çok hızlıydı soğuk bir ayaz gibi kesiyordu. Nasıl olacak da o an yine yaşanacak diye sormaktaydı akıllar.Belki utanç dolu belki çok masum bakışlar vardı.Güneş doğmalıydı artık yürekler hızlanmalıydı.Zaman her şeyi ortak kılmalıydı belki. Gözler görmek istiyordu kalp ayrı atmak istiyordu. İstenen olacaktı sabah olacaktı ve olmuştu zaten. Yürekte yangın alev alevdi ta derinlerde bir şeyler vardı. Bedeni sarıyordu baştan ayağa. Yüzlerde bir gülümseme vardı içten gelen duygunun dışa vurumu olmalıydı. Farkındaydı her şeyin ama bambaşkaydı.Bu ne? Diye soruyordu sürekli anlamı olmalıydı, adı olmalıydı bütün bunların.
    Kendini göstermeliydi artık. Belki utanıyordu zordu dile gelmesi dil tutuluyordu büyük ihtimalle. Ama kalp öyle hızlıydı ki yerinde durmuyor bazı şeyleri paylaşmak istiyordu. Artık sadece dokunma yetmiyordu eller değmenin ötesini yaşamak istiyordu sıkıca tutunmak hiç bırakmamak üzere tutmak. Sanki bir uçurum gibi bir anda birbirine karışmıştı nefesler hiç bir akla sığmayacak hiçbir kalbin anlayamamıştı. Yoksa o an zaman mı durmuştu. Aklından geçende buydu zaman ölmeliydi akıl baştan gitmişti sanki yürek kendini parçalıyordu. Zapt olmuyordu beden zaman ilerliyordu acımasızca nasıl durdurulur diye soruyordu. Çok zalim geliyordu karanlığın gidişi. Gecenin son bulmasınaydı tüm isyanlar.
    O geceydi başlayan hayat ya da anlamlanan hayat o gece başlamıştı. Sadece iki kelime hayatın çizgisini belirlemişti. İki kelimenin ağızdan çıkması kalbi rahatlatmak içindi belki, belki kalp istiyordu bunu. Yükünü hafifletecekti böylelikle istediği buydu. Masumane bir istekti bu kesinlikle ama kolay değildi. Duygu kolay rahat bırakmıyordu. Kalpte başlayan bu sızı vücudu sarıyor, bedeni ele geçiriyordu. Acıtıyordu belki ama bu acıyı yaşamamak elinde değildi. Bir kıvılcımı bekleyen yürek kendini teslim ediyordu hemen. Artık tek atmıyordu, aynı ritimle atan iki yürek bir olmuştu. İkisi birdi o andan itibaren. Zaman işini görmüş gibi davranıyordu. O da böyle hissediyordu zaten ama yine de geçip gitmemeliydi. Sonu gelmemeliydi gecenin.
    Zaman yine kazanmıştı. Gözleri kaybetmişti, zamana direnemiyordu artık. Kalbin de yumuşamasıyla kalbin atışlarını dinleyerek, nefesi duyarak kapatmıştı gözlerini. Her şey aynıydı gözlerini açtığında sadece gece gitmiş güneş gelmişti. Ayın ışığının yerini gün ışığı almıştı. Zaman uyumamıştı her şeyi geride bırakıp, yaşantıları kokuyu bırakıp da gitmek zordu. Yine olmalıydı. Acıtsa bile olmalıydı. Kalbi sızlayarak çarpıyordu. Sızının dinmesi için günler, haftalar, ayların geçmesi mi lazım diyordu. Geçsindi o zaman. Zaman oyununu şimdi neden oynamıyordu? Niye akıp gitmiyordu sanki. Yanlızca ses, tek bit ses duyuyordu. O an o sesin kulağından hiç gitmemesini istiyordu. Yürekten gelen bu ses yüreğini dağlıyordu. Özlemek, gerçekten özlemeyi öğreniyordu. Çok özlüyordu. Tahammülü yoktu kalbin artık, sabrı kalmamıştı. Kalbinin gittikçe ağırlaştığını hissediyordu. Zordu. Biliyordu ki gün geçip gidecek o gün gelecekti. Ve geldi. O an dönüp baktığında iki ışık gördü. Gözlerinin ışığı öyle tatlı geliyordu ki ömür boyu unutmayacaktı o bakışı o yıldız parlaklığını. Gözlerini her kapattığında ışıldayacaktı bir tatlı gülümseme eşliğinde. Tatlı bir gülümseme eşlik edecekti hep.
    O günü o tarihi hep taşıyacaktı yanında.Küçük noktalar ve o harfler hep olacaktı. Benzeri yoktu o anın. Utangaç tavırlar söylenmeyen dilin çıkmasına izin vermediği sözler dökülüyordu ağızdan. Bunları duymak ne tuhaf geliyordu kalbi okşuyordu sanki . Yumuşacıktı duydukları. Tertemizdi. Bambaşka bir gün yaşadğıım diye düşünüyordu deniz sakin dalgalarıyla her şeye şahitti. Ay kocaman olmuş yıldızlar küçük küçük parlamaktaydı. Ve biri vardı hepsinden parlak hepsinden büyük gözlerine bakarak gülümsüyormuş gibi duruyordu ta orda. Saat yaşıyordu,günü tamamlamaktı amacı. Günlerin, ayların, yılların derdide eskitmek değimliydi?
    Yanında diğer yarının olmaması onu yalnız kılacaktı. Yalnız kalmaktan korkuyordu. O güzelliklerin arkada bırakılması çok acıtıyordu. Yine gün doğmalı yine kendi güneşiyle ısınmalı aydınlanmalıydı. Yüreği istiyordu bunu. Dışardan bakmak istiyordu kendine. Başkası olup görmek istiyordu. Gözleri görmüyordu sanki. Duygu kalbi aşıyordu tüm vücudu sarmış gibiydi. Gözlerini belki bu yüzden açamıyordu. Çok korkuyordu bitmesinden daha önce yaşamadığı şeylerdi bunlar. O gece karanlık az geliyordu hiçbir şey görmemek fark etmemek istiyordu. Sadece kendi olmalıydı o an.
    Gün yine sıcacık aydınlatmıştı. Bu zaman döngüsü hep iyi, en güzeliyle geçmiyordu. Belki çok acıtacaktı ama vazgeçilmiyordu da zaten. Vazgeçmekte istemiyordu. Vazgeçilmezdi. Sevmek izin vermiyordu. Çok yoruyordu. Hiçbir zaman el vermedi yüreği buna. Bırakamadı. Her gördüğünde içi parçalandı. Yıldızlara baktıkça yüreği yanıyordu sanki. Kendi gözünde çok zalim olmuştu. Vicdansız, merhametsiz, zalimin teki olmamalıyım diyordu. Zorlada sürmezdi. Çok yıpranıyordu ve yıpratıyordu. Kıyamıyordu beklide. Onu hak ettiğini düşünmüyordu. Hep aklında nasıl yaptım sorusunu taşıyordu. Cevabı yoktu. Bir türlü yanıt bulamıyordu. Biliyordu cevabını ama bunu ne kendine nede her şeyi hiçe sayan gözü aşktan açılmayan bir şey görmeyen ona deme cesareti vardı. Çok zavallı hissediyordu, çok zordu yaşadıkları. Kalbi çok ağırdı. Çok zorlanıyordu çarparken. Gökyüzü güneşi göstermiyor sürekli ağlıyordu. Yaşlarını onun üzerine bırakıyordu. Kendi gözyaşları içini, gökyüzü dışını ıslatıyordu. Sanki acıdan sırılsıklam gibi hissediyordu. Gitmeliydi, gözleri görmemeliydi ama kalbi0ni ne yapmalıydı? Kalbinin gözleri ne olacaktı? İzin vermiyordu uzak kalmaya, düşünmek bile istemiyordu. Dayanamazdı beden, dayanamazdı kalbi. Onu öyle bırakıp gidemezdi. Ne olur gitmeye verilecek cevabı bilmiyordu.
    Hayal kurmayı öğrenmişti. Nasıl bırakılırdı hayaller? Yanlızlığa cesareti yoktu zaten. Kısacık geçmişi hatırladı. Gözünden akıp gidiyordu yaşadıkları. Yaşadıkları alevler saçıyordu. İçini yakıyordu akıldan geçerken. Nasıl geldi diyordu kendi kendine niye böyle? Hayat neden hep sonunda bir tekme vuruyor?
    Gözler çok zavallı bakıyordu. Annesinin ardından bakan ve bir daha göremeyecek çocuklar gibi yürek parçalıyordu. Asla unutulmayacak o bakışlar utançla karışık sulanmış masumca olan o ilk bakışa çok benziyordu. Aşkı yürekten söküp atmanın imkansız olduğunu anlatır gibiydi gözler ve doğru olduğunu gösteren gözyaşları ne kadar iç acıtan şeylerdi onlar.

    O yaşları asla görmek istemiyordu içini yakarak yüreğine damlıyor gibi hissediyordu. Şunlar geçiyordu tamda içinden ben hiç kimseyi böyle sevmedim hiç kimsenin saçlarında böyle gezinmedi parmaklarım. Anladım diyordu yetmeyen sen değildin, yetinemeyen bendim. Bakıyordu ve onun yüzünde gördüğü iki dolunayı görüyordu. Bir kez çıkınca ağızdan ayrılığa dair bir söz geriye dönüşü yoktur artık o ilişkinin biliyordu bunu ama çok zordu oradan ayrılmak. İnandığı tek şey bile kalmamıştı hayatta. Silinip gidiyordu bir anda ne kadar güzel şey varsa hafızasında. O hep gidişini intiharın diğer adı, sonun başlangıcı olduğunu söylüyordu. Ne acıydı her şey içi,n teşekkür etmek çekip gitmek, arkaya bir kere bile dönmemek doğruca bırakıp gitmek. Yalnızlık kredisi en yüksek ders olarak okutulduğu sokakları karanlık ve dar akşamları intihara meyilli bir şehirde çocuk gibi hissediyordu kendini.
    Aşk zaten yalnızca çocukların kalkışabileceği bir delilik diye geçiriyordu içinden. Kendini mi kandırıyordu gerçeklerin kocaman buzdağı olduğunu aşık olmanın suç olduğunu asla mutluluğu yakalayamayacağını aklına getiriyordu. Yüzüne bakarak onun o kadar çok şet var ki sana anlatacağım bu yüzden sakın dedim sana sakın ölme! Sakın manşet olmasın adın ucuz gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine! Beni anlayabilecek belki de tek insanın bu yüzden sakın ölme! Tutunduğum her dal gibi sende kırılıp gitme.
    Gittin sevgilim, diğer tüm kaybedenler gibi… Nasıl kafamı kaldırıp bakayım damlarken kan göğün gözbebeklerinden. Kapanır türden değil içimde açtığın yara canımı acıtarak akıttığın gözyaşları yeter mi sandın söndürmeye bu kocaman yangını. Yokluğuma sarılıp kendime dönüyorum sırtımı . Aşağısı boşluk. Bir adım daha atacak olsam aşağısı ölüm, karanlık ve sensizlik. Terk edip giderken beni dudaklarına her değdiğimde son hızla dudaklarıma akan çilek kokusu yok artık büyük bir yara izi gibi kalacaktı yaşanan her şey.
    En güzel şiirler yazılacaktı avuçlarda ne kadar şiir biriktiyse sürüklenip gitmişti. Yok oluyordu yavaş yavaş.
    BİTERKEN HERŞEY DİYORDU İKİ KALP BİRDEN SEVİYORUM SENİ
    POYRAZZZZZZZZZ

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 11:19 am