Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    AİLEM VE GELECEĞİM

    avatar
    1001030063


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 08/12/10

    AİLEM VE GELECEĞİM Empty AİLEM VE GELECEĞİM

    Mesaj  1001030063 Perş. Ara. 23, 2010 8:19 pm





    Aslında daha çok korkuyordum. Nasıl yapacaktım, ayaklarım üzerinde tek başıma destek olmadan kalabilecek miydim? Hayatın ne demek olduğunu ne gibi zorular getireceğini ve bu zorluklara nasıl göğüs gereceğimi bilmiyordum. Bunları düşünmekten sabaha kadar uyuyamamıştım. Sabaha doğu daldığımda annemin:
    _Kalk kızım sabah oldu geç kalmadan yola çıkmamız lazım. Demesiyle uyandım. Annemin o cümleleri hala ilk gün ki gibi aklımda. Ayrılma zamanı gelmişti. Belki olmaz diye umut ettiğim şey gerçek oluyordu. O gerçeğe ulaşmamak istercesine yatağımdan yavaş kalktım. Evin halkında bir telaş Hayatımda ilk defa yalnız kalacaktım. Koskoca bir şehirde yalnız yaşamaya alışmam lazımdı. Vardı. Annem, kardeşlerim konuşturup duruyordu. Gözüme ilk çarpan valizlerdi. Gerçeğe yaklaştığımın diğer kanıtıydı. İsteksiz adımlarla giderek yüzümü yıkadım ve mutfağa gittim. Kapıdan girdiğimde herkes hüzünlü gözlerle bana bakıyordu. O an gözlerindeki hüznü görmüştüm. Benim de gözlerim dolmuştu. Kafamı öne eğerek sofraya oturdum Uzun süreliğine ailemle yaptığım son kahvaltıydı. İştahım yoktu erkenden sofradan kalkarak hazırlanmak için odama gitmiştim Son kez evime ve odama bakmak için etrafıma bakındım. Çok özleyecektim yuvamı. Üzerimi giyinerek valizleri taşımak için kardeşime yardım ettim. Bir yandan arabaya valizleri taşırken bir yandan da mert la konuşmuştuk.
    _Abla ben seni çok özleyeceğim. Bu gidişinle ne zaman geleceksin.
    _bilmiyorum ki ablacığım. Ama ilk fırsata geleceğim. Ben de seni çok özleyeceğim. Kardeşimi sıkıca kucaklayarak öptüm. İlk kez birinin yanında ağlamıştım. Kardeşimle aramızda güçlü bir iletişim vardı. Ablama nazaran çok iyi anlaşırdık. Bana çok düşkün biriydi. Beraber çok eğlenirdik hatta beraber uyurduk. Bensiz yalnız kalacaktı. Boşluğumu hissedecek ona en çok oydu. Babamın haddi çabuk olun geç kalacağız çabucak taşıyın valizleri. Demesi ile ayrıldık. Kardeşim gözyaşlarını göstermemek için arkasını dönerek eve girdi. Bende bahçede öyle kalakaldım. Beni yolcu etmek için akrabalar geliyordu. Hiç biri değildi beni etkileyen en çok da yeğenimden ayrılmaktı. Daha yeni doğmuştu. Onu doyasıya sevmeden ayrılacaktım. Herkeste geldiğin göre ayrılma zamanı gelmişti. Herkesle tek vedalaştıktan sonra arkama bakmadan arabaya bindim. Biliyordum ki arkama döndüğümde herkes ağlıyor olacaktı manzarayı görmemek için daha fazla üzülmemek için direk arabaya binmiştim. İşte sonunda o yolculuğa çıkmıştım. Olmaz dediklerim bir gerçekleşiyordu. Araba ilerledikçe uzaklaşıyordum ailemden, evimden, kasabamdan. Yol boyunca konuşmamıştık. Konuşmak gelmiyordu içimden. Be baçtan dışarı bakıyordum annemde buğulu gözlerle bana.
    _Kızım dönede yüzünü görelim. Sesin soluğun çıkmıyor. Bizden ayrıldığına mı üzülüyorsun yoksa.
    _Yok, anneciğim ya. Etrafa bakınıyordum öylesine.
    Annemin tahmini doğruydu. Evet, ona üzülüyorum. Gitmek istemiyorum. Sizden ayrılmak istemiyorum bırakmayın beni diyemedim. Diyemezdim de. Yollar saatler çok çabuk geçmişti. Koskoca binaların olduğu bir sürü arabaların olduğu bir şehre gelmiştik. Şehrin içerisine ilerledikçe bu büyük şehirden korkmaya başlamıştım. Ben burada kaybolurdum. Çok büyük bir memleketti. Ömrümde hiç görmediği kadar insan, ev ve arabayı bir arada görmüştüm. Araba bir binanın önünde durmuştu. Babam:
    _İşte geldik şu karşıda ki sarı bina yurt.
    Hep beraber arabadan aşağı inerek sarı binaya doğru yöneldik. Kapıda bizi yurt müdiresin karşıladı.
    Bizi içeri davet ederek oturmamız için bize yerimizi gösterdi. Güler yüzlülükle içtenlikle hoş geldiniz dedi. Tanıştıktan sonra bir şey içip içmediğimizi sordu. Onlar içeceklerini içerken bende yurdu gezmek için odadan dışarı çıktım. Şaşkın etrafıma bakınırken yurt görevlileriyle karşılaştım. İlk bakışta sempatik güler yüzlüydüler. Bana yurdu gezmem için yardımcı oldular. Katları odaları tek gezdirdiler. En son bir odayı göstererek burasıya senin odan dediler. Odaya şöyle bir göz gezdirerek tanımaya çalıştım. O da iki ranza kitaplık ve bir masadan oluşmaktaydı. Dört kişinin kalabileceği bir odaydı. Arka sokağa bakan tek bir penceresi vardı.
    Tanımadığım kişilerle küçücük bir odayı paylaşacaktım. Kendi öz kardeşimle bile geçinemezken huyunu suyunu bilmediğim insanlarla nasıl geçinecektim. Her şey beni çok düşündürüyordu. İçimdeki o korku gitgide büyüyordu. Yeni yaşamımın bana ne getireceğini bilmiyordum. Bu beni daha da korkutuyordu. Daha fazla moralimin bozulmaması için bizimkilerin yanına indim. Bizimkiler çoktan çaylarını bitirmişler çantalarımı taşıyordular. Bende onlara yardım ederek odaya kadar taşıdım. Artık ayrılma zamanı gelmişti. Aşağıya inerek arabanın yanına kadar gittim. Annem çoktan ağlamaya başlamıştı bile. Artık bende dayanamayarak ağlamaya başladım. Daha fazla tutamazdım içimdekileri. Beni bırakmayın beni de götürün anne lütfen.
    _Olmaz kızım yapma böyle. İşi daha da zorlaştırma. Alışmak zorundasın. Hayatın geleceğin için bir süreliğine bu sıkıntılara katlanmak zorundasın zorundayız. Ağlama tamam mı anneciğim.
    _Tamam demekten başka diyecek bir şey kalmamıştı bana desem de fayda etmeyecekti. Tamam, anneciğim merak etme kısa zamanda alışırım siz beni merak etmeyin. Hadi iyi yolculuklar size.
    _Babacığım. Kendine iyi bak. Dikkat et olur mu? Sizleri çok seviyorum.
    Son kez kucaklaşarak ayrıldık. İşte gerçekten yalnız kalmıştım. Ne yapacağımı bilmiyordum kalakalmıştım öylece. Odaya çıkarak yatağın üzerine yatarak ağlamaya başladım. Elimden başka bir şey yapmak gelmiyordu. Karanlık çökmeye başlamıştı. Hüzün yalnızlık daha da çok hissettirmeye başlamıştı. Birden kapının açılmasıyla toparlandım. Karanlıkta kimin geldiğini seçemiyordum. Işığın yanmasıyla karşımda gördüklerimle şaşkına dönmüştüm. Ne yapacağımı şaşırmıştım. İçimden çığlık atmak geliyordu. Karşımda kardeşim yerine koyduğum arkadaşlarım duruyordu. Yataktan bir hışımla inerek boyunlarına atıldım. Sımsıkı sarılıyordum. Onlarında beni bırakıp gitmesini istemiyormuşum gibi.
    _Sizin ne işiniz var kızım ya. Yoksa sizde mi burada kalacaksınız? Niye bana söylemediniz peki.
    _Dur Elçin ya. Bir nefes alalım önce gelir gelmez soru yağmuruna tuttun.
    _Kusura bakmayın ya şaşırdım. Sizi karşımda görünce çok mutlu oldum.
    _Sakin ol canım benim. Bizde bu yurtta bu odada senle kalacağız. Güzel sürpriz yaptık demi.
    _Çok mutlu oldum. Sizin burada kalacağınızı tahmin bile etmemiştim.
    _Eee biz böyle yaparız insanı. Biz hiç ayrılır mıyız ya kardeşlerin ayrıldığı nerde görülmüş.
    Karanlıklar kalkmış aydınlığa kavuşmuştum adeta. Hiç beklemediğim bir anda hayat bana güzel bir sürpriz yapmışta. Yalnız değildim artık. Bu hayata karşı daha güçlü hissediyordum kendimi çünkü artık yalnız savaşmayacaktım. Hep bir elle alt üst edebilirdik artık. Öyle mutlu olmuştum ki kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Önce oturup dinlendikten sonra hep beraber yerleşmek için valizleri açtık. Kısa zamanda el birliğiyle yerleştik İşte ısa bir süreliğine de olsa yeni evimize yerleşmiştik. Zeynep:
    _Haddin yemekhaneye inelim çok acıktım.
    _Yemek de ne var acaba? Güzel yemek çıkıyor mu? Acaba yemeklerini yiyebilecek miyiz?
    _Bilmiyorum ki Ayşe. İlk defe bir yurtta kalıyoruz. Aşağıya indiğimizde anlarız.
    Merdivenlerin sonunda yemekhane vardı. Küçücük bir mutfağı olan on beş masadan oluşuyordu. Yemeklerimizi alarak bir masaya oturduk. Tereddütle yemeklerin tadına baktık. Tatları çok güzeldi. Ev de yediğimiz yemekler gibiydi. Aşçıda kadın dış ve yemekleri çok güzel yapmıştı. Yemeklerimizi yedikten sonra aşçının yanına vararak teşekkür ettik gün yemekhanede bizden başka bir daha vardı. Sarışın gözlüklü uzun boylu bir kızdı. Çok dikkatimi çekmişti. Üzgün ağlamaklı bir hali vardı. Sessizce bir kenarda tek başına yemeğini yiyordu. Kanım ısınmıştı ilk bakışta çünkü benim ilk halimi anımsatıyordu bana. Tanışmak için yanına gitmek iterken kızların Elçin demesiyle vazgeçtim. Yukarıya odaya çıktığımızda Odada biri daha vardı. Odamızın son üyesi olan Reyhan Ablaydı.
    Yirmili yaşlarında çok güzel birisiydi. Soğuk davranışları vardı. Yüzü hiç gülmeyen asık suratlı birine benziyordu. Korkmuştuk aslında biraz. Köşeye çekilerek oturduk. Bize dönerek:
    _Hoş geldiniz kızlar. İsmim Reyhan.
    _Hoş bulduk dedik sessiz bir şekilde. Korkudan sesimiz zor çıkmıştı. İlk olarak Zeynep sonra sırayla ben ve Ayşe tanıştık.
    _Siz üniversiteye hazırlanmak için kalıyorsunuz galiba dershaneye gitmek için.
    _Evet dedi Ayşe. Dershaneye gidiyoruz hepimiz.
    _Arkadaş sınış galiba? Aynı dershaneye mi gidiyor sunu?
    _Aynı yerden geliyoruz. Lise arkadaşıyız dershaneydi beraber gideceğiz.
    _Anladım. Hayırlısı olur inşallah.
    Konuşmaları çok soğuktu. Onunla aynı odada kalacak olmamız moralimizi bozmuştu. Birbirimize hiç ısınamayacağımızı sanıyorduk. Reyhan Abla konuşmadan eşyalarını yerleştirirken bizde onu hiç kıpırdamadan izliyorduk. Arada korkan gözlerle bakarak:
    _ Ne yapacağız, nasıl anlaşacağız bu ablayla ya.
    _Bilmiyorum ki ya. Hiç konuşmuyor baksana. Nasıl iletişim kurup anlaşalım.
    Hiç birimiz bilmiyorduk nasıl iletişim kurup anlaşacağımızı. Tek bildiğimiz ondan çekindiğimiz ve korktuğumuz.
    Ogün akşam saatlerce susmuştuk. Erkenden uyumuştuk Sabah erken kalkmamız lazımdı. Yarın sabah erken saatlerde dershanemiz başlayacaktı. Hepimiz heyecanlıydık. Yeni ortamlara girecektik, yeni insanlarla tanışacaktık. Bu gece de uyku zor tutmuştu. Korkularım hala tam olarak geçmemişti. Yeni ortamlar yeni insanlar beni heyecanlandırdığı gibi korkutuyordu da. Alışabilecek miydim sorusuna hala bir cevap bulamıyordum. Bu bilinmezliklerdi aslında beni korkutan. Sabaha karşı uyumuştum ki sabah Zeynep in sesiyle uyandım. O kadar çok koşuşturuyordu ki takip etmekte zorluk çekiyorduk. Bizi yerimizden kaldırarak hızlıca kahvaltıya gönderdi. Kendisi sabah erkenden kalkıp kahvaltısını yapmış hazırlanmıştı bile. Bizde kahvaltıyı yapıp hazırlanmaya başladık. Zeynep:
    _Hadi çabuk hazırlanın geç kalacağız. Daha ilk günden böyle geç kalırsak dershaneye hiç gitmeyelim.
    _Zeynep ne kadarda çok panik yapıyorsun. Dershane hemen şurası beş dakikada gideriz.
    _Olsun. Biz yine de erkenden çıkıp dershaneye gidip sınıfta oturalım. Erkenden gidersek sınıfla da tanışmış oluruz.
    Zeynep in zorlamasıyla erkenden dershaneye gitmiştik. Benle Ayşe aynı sınıftaydık Zeynep in bölümü faklı olduğu için ayrı sınıfta ders görecekti. Sınıfa girmeye çekinmiştim. Ayşe hiçbir şeye aldırış etmeden girmişti bende onun arkasından başımı eğerek sınıfa girdim. En arka sıraya oturmuştuk. Etrafa gizlice göz gezdirdim. Çoğu kişinin benden farkı yoktu. Çekingen davranışlar sergiliyorlardı. Kalbim hala hızlı atıyordu. Herkes bana bakıyormuş gibi geliyordu. Yerimden kıpırdamadığım sürece beni fark etmeyeceklerini düşüyordum. Sınıfta biryanda yavaş dolmuştu. Hocada arkadan gelerek yerine oturdu. Sınıfa bir göz gezdirdikten sonra:
    _Merhaba arkadaşlar. Benim adım Mehmet GÜNEŞ. Matematik derslerini beraber işleyeceğiz. Şimdi de yoklama sırasına göre kendinizi kışı kısa tanıştırınız.
    Sıra ile herkes kendini tanıştırdı. Geneli buralıydı. Yoklamada sonlara gelindikçe sıra bize gelmişti. Ayşe kendini sakin bir şekilde tanıttı. Benim ellerim ayaklarım titreyerek kalktım. Sesim çıkmıyordu. Kendimi toplayarak:
    _Adım Elçin. Buralıyım. Diyebilmiştim. Sonunda tanışma bitmişti. İlk gün hep tanışmayla geçmişti. Dersler başlamamıştı. Ayşe daha ilk günden sınıfla kaynaşmıştı. Benim de Zeynep in dediği gibi sınıfla kaynaşmak gibi bir niyetim yoktu. Tanışmaya gerek bulmuyordum. Arkadaşa ihtiyacım yoktu diye düşünüyordum. Benim yeterince arkadaşım vardı ve arkadaşım kardeşim dediğim insanların yerini kimse de tutamazdı. Onlardan başka arkadaşım olamazdı. Bir günümüz böyle geçmişti. Benim için çok sıkıcı geçmişti. Kızlar benimle aynı fikirde olmasa da ben dershane ortamını sevmemiştim ve seveceğimi de sanmıyordum Dershane dönüşü yine o kızı görmüştüm. Başı önünde tek başına yurda gidiyordu. Bu kız nedense benim dikkatimi çekiyordu. Tanışmayı çok istiyorduk kızları hızlandırarak yetişmek istedim. Yanına yaklaştığımızda başını çevirdi ve baktı. Bende gülümseyerek:
    _Merhaba. Ben Elçin bunlarda arkadaşım Zeynep ve Ayşe. Aynı yurtta kalıyoruz.
    _Merhaba kızlar. Adım Gül. Dershaneye gidiyorum. Oradan geliyorum.
    _Bizde dershaneye gidiyoruz. Tanıştığıma memnun olduk. Bizim od ayada bekleriz. İstediğin zaman gelebilirsin.
    _Tamam, kızlar gelirim. Görüşürüz.
    Adı Gülmüş. İlerde hayatımı etkileyecek kızla tanışmıştım sonunda. Konuşurken sesi titriyordu. İçim ısınmıştı. Bana kendimi hatırlatıyordu. Aynı duyguları yaşıyormuşuz gibi geliyordu. İlerde anlayacaktım ki hayatım bu kızla değiştirecekti.
    Beraber yurda girdikten sonra odalarımıza giderek ayrıldık. Gül bizim bir alt katımızda kalıyordu. Odaya çıktığımızda abla gelmemişti. İster istemez sevinmiştim. Onun yanındayken kendimizi rahat hissedemiyorduk. O gelmeden işlerimizi bitirip yemeğimizi yiyip ders çalışmak için çalışma odasına geçiyorduk. Her gün o gelmeden odadan çıkıyorduk gece yarısı o uyurken geri geliyorduk. Diğer günlerimizde böyle geçiyordu. Dershane ile yurt arasında gidip gidiyorduk. Geldiğimizden beri yurt ve dershaneden başka bir yer görmemiştik. Hafta sonları sürekli yurtta kalıyorduk. Kızlar hep yakınıyorlardı:
    _Günlerimiz burada dört duvar arasında mı geçecek diye. Haklıydılar. Hayatımız bu dört duvar arasında geçiyordu. Hapishaneden hiçbir farkı yoktu. Bende istiyordum dışarılara çıkıp bu büyük şehri yakından tanımak. Neyle karşı karşıya olduğumu bilmek görmek istiyordum. Aklıma bir fikir gelmişti. Kızlara seslenerek:
    _Kızlar bir fikrim var. Gülü de alarak bugün dışarıya çıkıp gezelim. Zeynep:
    _Peki, Gül gelmek ister mi acaba?
    _Sorarız canım. Ben odasına gidip sorar gelirim.
    Hızlıca gidip Gülü de ikna ederek gün dışarıya çıktık. Bu beraber yatığımız gezinti Gül ile aramızdaki ilişkiyi güçlendirecekti. Benim de onu yakından tanıma gibi bir fırsatım olacaktı. Onu anlamadığım bir sebepten dolayı çok sevmiştim. Ayşe de iyi anlaşıyordu fakat Zeynep pek ısınamamıştı. Bu sayede aralarında ki anlaşmazlık birazda olsa azalacaktı. İlk olarak tarihi yerlere gittik. Daha sonra da caddeleri sokakları tek yek gezmiştik. Parklara bahçelere gitmiştik. Akşama doğruda yorgunluğumuzu hissetmeye başlamıştık. Yurda nasıl yürüyeceğimizi dahi bilmiyorduk. Ayaklarımızda dermen hal kalmamıştı. Dinlenmek için bir yere oturduk. Kızların yüzünde yorgunluktan çok mutluluk vardı. Beni ilgilendiren daha çok güldü. Dikkatim onun üzerinde yoğunlaşmıştı. Onunda yüzü gülüyordu ama yine de gözlerinde ki hüzün hala aynı yerindeydi. Ne yapsak da o hüzün yerinden hiç gitmeyecekti. Benim ilgimi çekende o gözlerde ki hüzündü. Kısa bir süre o sır perdesi de ortadan kalkacak. Ve yeni hayatımızın bize neler yaşatacağını anlamış olacaktık. Ben düşüncelere dalmışken Zeynep in Hadi gidelim demesiyle irkildim. Gül de bana bakıyordu. Onunda dikkatini benim bakmam çekmişti. Elli etmeden topla yurda doru yol almıştık. Karanlık iyiden bastırmıştı. İlk defa böyle geç kalmıştık. Hiç yalanmadan odaya çıkıştık. Odanın ışığı yanıyordu ve içeriden hıçkırık sesleri geliyordu. Merakla içeri girdiğimizde Reyhan Abla gelmişti ve ağlayan oydu. Telefonda birisiyle konuşuyordu ve hıçkırıklara boğulmuştu ağlamaktan. Biz girdiğimizde kendini toplayarak dışarıya çıktı. Dışarıya çıkmasına rağmen ağlama sesleri hala geliyordu. Bizde üzülmüştük bu haline. Bende ütülüyordum fakat daha çok şaşırmıştım. Onu bu halde hiç düşünemiyordum. Onu ruhsuz ağlamayacak biri olarak görüyordum. Âmâ hatalımdım böyle düşünmekle çünkü neticede o da bir insandı. Gece o odadan hiç çıkmamıştı. Arkadaşları gelip gidiyordu. Bir sorun veya bir durum vardı. Bu kadar ağladığına göre onu derinden çok etkilemiş olacaktı. Biz cesaret edipte neyinin olduğunu soramamıştık. O akşam kızlar aileleri ile konuşmuşlardı. Bizimkilerle uzun zamandır konuşmamıştık. Uzun zamandır konuşmuyorduk seslerinde olsa özlemiştim. Saatlerce beklemiştim ve sonunda telefon çalmıştı. Arayan babamdı. Kızım deyişine dayanamayarak ağlamıştım. Tek herkesle konuşmuştum. Çok iyi olmuştu bu konuşma. Bir yandan da konuşurken diğer yandan Reyhan Ablanın ağlama sesleri geliyordu. Aklım da bir yandan ordaydı. Babam:
    _Kızım oda arkadaşın nasıl iyi geçiniyor musunuz?
    _İyi babacığım. Anlaşıyoruz şimdiye kadar bir sorun çıkmadı aramızda.
    _Sizin gibi dershaneye mi gidiyor?
    _Yok, babacığım hem okuyor hem de bir hastanede çalışıyor.
    _İyi kızım. Aman iyi anlaşın saygısızlık yapmayın sizin büyüğünüz sayılır.
    _Merak etme babacığım biz idare ediyoruz. Babamı iyi olduğum konusunda inak edebildikten sonra annemle ve kardeşimle konuşmuştum. Ben konuşmayı bitirdiğimde Reyhan Abla hala gelmemişti. Çok merak etmeye başlamıştım onu bu kadar üzen ağlatan meselenin ne olduğunu. Günler geçtikçe bu sırda gün yüzüne çıkacaktı elbet. Elimizden bir şey gelmediği için atmaya karar verdik. Kızlar yatı yatmaz uyumuşlardı. Benim uykum yoktu ve aklım hala Reyhan Abladaydı. Hala telefonda birleriyle konuşuyordu. Konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla kardeşiyle konuşuyordu. Bir aile meselesiydi. Olmamalıydı bunlar. Reyhan Abla ağlayarak:
    _ Olmamalıydı bunlar. Bizim suçumuz neydi ne yaptık biz. Sözlerini tekrarlayıp duruyordu. Daha fazla duymamak içi bende yattım. Sabah Reyhan Abla nen gürültüsüyle uyanmıştık. Çok sinirliydi. Herzeyi döküyordu kapıları dolapları hızlıca kapatıyordu. Biz korkumuzdan yerimizden kalkamamıştık. Hiç bir şey soramamıştık o da tek bir kelime etmeden odadan çıkıp gitti. Kızlarla arkasından bakakalmıştık. Önceden anlaşamayacağımızı düşünüyorduk ki bundan sonra o düşüncemiz imkânsızlaşmıştı. Eskiden en azından konuşmak için cesaretimiz vardı şimdiden sonra oda kalmamıştı. Bizde sabah ki fırtınadan sonra kalkarak he her zaman ki yaptıklarımızı yaptık. Bu gün saatlerce ders çalışmıştık. Sınav zamanına kata sıkı bil şekilde çalışıp sınavı kazanmamız lazımdı. Ailemize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiz lazımdı. Onlar ne sıkıntılar çekerek bizim daha iyi yerler kazanmamız geleceğimiz için ellerinden geleni yaptılar. Bizimde bu büyük fedakârlıklara karşı yapmamız gereken tek şey oturup derslerimize çok sıkı çalışmamızdı. Bizden beklenen sadece buydu ve biz bunu ne olursa olsun yerine getirmemiz lazım. Bunların bilincine vararak o gün akşama kadar ders çalışmıştık. Bir ara kapının çalmasıyla ara verdik. Gelen Güldü. İlk defa odaya geliyordu ve belli ki bir sıkıntısı vardı. Ağlamaklı halle içeri girmişti. Oturur oturmaz neyin var demeden ağlamaya başladı. Belli ki buraya dertleşmek için gelmişti.
    _Ne oldu niye ağlıyorsun?
    _Moralim çok bozuk. Yaşamak istemiyorum artık. B u hayattan ve kendimden çok sıkıldım.
    _Bir anda ne oldu ki böyle de moralin bozuldu. Ha dün beraber eğlenip gülmüştük.
    _Bu hayat bu yaşantı benim üzerime çok geliyor. Ailemle mi uğraşayım kendi sorunlarımla mı şaşırdım kaldım.
    _Bize ne olduğunu bastan anlatır mısın? Dedim.
    _Bugün annemle konuştum. Çok zor durum dalarmış.
    _Nasıl zor durum dalarmış? Hastalık falan mı?
    _Hastalık değil. Alkol bağımlısı bir babam var. Eve gelmez çalışmaz hep sorun çıkarır. Bir günde çalışıp eve para getirildiği görülmemiştir. Hep annem çalışıp babama para verirdi. Dün akşamda içmiş eve gelmiş. Annemden içki için para istemiş annemde vermeyince tartışmışlar. Annemde dayanamıyor artık. Ne yapsın kadıncağız evlendiğinden beri gün yüzü görmemiş hep ezilmiş aşağılanmış.
    Ne diyeceğimizi bilememiştik. Bu gibi durumlarda ne denirdi hiç bilmiyorduk. Üzülme demekten başka bir şey gelmiyordu elimizde. Çok kötü bir durumdu. Böyle bir aile içinde büyümek istemezdim. Kızın neden böyle olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum gözlerde ki hüznün sebebi ailesinden kaynaklanıyormuş. Sözler kifayetsiz kalıyordu bu durumda. Gülünde ağlamaktan başka yapacağı bir şey yoktu en azından ağlayarak rahatlayacaktı.
    _Ağla canım rahatlarsın.
    _Kızlar ben ne yapacağım.
    _Senin yapabileceğin tek şey derslerine iyi çalışarak anneni ve kardeşlerini o hayattan kurtarmak. Ve yeni tertemiz bir hayata başlamak için elinden geleni yapmalısın onlar için mücadele etmelisin onlar için başarmalısın. Hadi şimdi ağlamayı bırak ve onlar için çalışmaya başla…
    _Haklısınız kızlar kendim için olmasa da ailem için çalışmam lazım. Annemin beni buraya ne zorluklarla gönderdiğini unutmayarak derslerimi çok iyi çalışacağım.
    Şimdilik olsa da Gülün moralini düzetmiştik. Bu hayatta nasıl iyi olmasını bekleyebilirdik ki. Bu hayatları gördükçe ve duydukça kendi ailem için Allah’ a şükretmem lazımdı. Hayatta neler oluyormuş. Biz şanslı olduğumuzun farkında bile değiliz. Başta böyle bir ailemiz olduğu için şanslıydık. İşte yeni hayatımız bize neleri öğretiyordu. Hayatta nelerin kötü olduğunu göstererek elimizdekilerin kıymetini bilmemizi sağladı. Ama bu hayat iyi yüzünü gösterdiği gibi acı yüzünü de ne zaman gösterecekti?
    Akşama kadar Gül bizimle kalmıştı. Biraz açılmıştı. Artık ağlaması geçmişti. Biz ders çalışırken yanımızda boş boş oturuyordu. Zeynep’in dikkatini bu durum çok çekmişti. Demin derslerime çok çalışacağım kendim için olmasa da annem ve kardeşlerim için diyen birinin ders çalışmadan oturması sözlerindeki itaatsizliği kanıtlıyordu. Zeynep hiç hoşlanmıyordu. Bu kızda var bir şeyler deyip duruyordu. Aslında Zeynep haklıydı. Bu kızda tuhaf şeyler vardı. Yaşadıkları psikolojisini bozmuştu. Söyledikleriyle yaptıkları arasında tutarsızlıklar vardı. Buda samimiyetsiz olduğunu düşündürüyordu. Zaman bize herzeyi gösterecekti. Kimin haklı kimin haksız olduğunu… Gül bakışlarımızdan rahatsız olacaktı ki gitmek istedi. Ayağa kalktı ve kapıya yönelerek:
    _İyi akşam kızlar görüşürüz.
    Bende gitmesini yalnız kalmasını istemiyordum:
    _Ne yapacaksın gidip de işin mi var?
    _İşim de yok da derslere çalışacağım tekrar yapıp soru çözeceğim
    _Kitaplarını defterlerini getir beraber çalışalım hem yardımcı oluruz birbirimize hem de yalnız kalmamış olursun.
    _Ben gidiyorum sonra görüşürüz.
    Zeynep kızgın bir ifadeyle bana bakarak; ‘’ Niye zorlatıyorsun ki kalmak istemiyor işte. Yalan söylüyor. Bu ortamdan sıkıldığı için dersi bahane ederek gitti. Ders çalışmak isteyen saatlerce burada boş boş oturmazdı. Asıl sen kendini düşün artık sınav günden güne yaklaşıyor. Onun sıkıntıları varsa şeninde düşünmen gereken bir ailen ve sınanın var unutma. ’dedi. Haklıydı ve daha fazla Gülü savunmanızdım. Herkesi düşünmekten çok ailemi ve kendimi düşünmeliydim. Herzeyi bir kenara bırakarak derelerime geri döndüm. Yine de aklım hala Gül ve Reyhan Abladaydı. İster istemez derslerime kendimi veremiyordum. Aklım Reyhan Abla ve Güldeydi. Kafamda ki bu düşüncelerle ders çalış samda hiçbir şey anlamayacaktım. Kitapları kapatarak ders çalışmayı bıraktım. Zeynep’in kızdığını anladığım için yüzümü onun olduğu tarafa çevirmeyerek dışarıya bakındım. Birkaç saat sonra içeriye Reyhan Abla girmişti. Yüzünden düşen bin parçaydı. Akşam o kadar çok ağlamıştı ki gözlerinin şişliği ve kızarıklığı geçmemişti. Konuşmaya yeltenemediğimiz için hoş geldin nasılsın bile diyemedik. Zaten onunda konuşmaya niyeti olmadığı belliydi. Eşyalarını bırakır bırakmaz yatağına çıkarak uyudu dayı yine bir kasvet sarmıştı. Bu hava bizde etkiliyordu. Bizde erkenden uyumuştuk. Hayatın neler getireceğini gerçekten kestiremiyorduk. İnsanları üzecek miydi? Yoksa sevindirecek miydi? Kestirmek çok zordu. İki günde iki farklı hayatla karşılaştım. İki hayatta da acılar çekiliyor gözyaşları dökülüyordu. Hayat onlara acı yüzünü gösteriyordu. Kişide hayata karşı savaş veriyorlardı. Bakalım bu savaştan kim galip çıkacak?
    Günler gelip geçiyordu. Koşuşturmadan saatlerin günledin nasıl geçtiğini anlayamamıştık. Geleli çok olmuştu ve bu hafta sonu evlerimize gidecektik. Haftanın çabuk geçmesini heyecanla bekliyorduk. Sonunda eve gitmek için hazırlık yapıyorduk. Gideceğimizi ailelerimize söylememiştik. Bizi karşılarında gördükleri için çok mutlu olacaklardı. Otobüs saatine daha çok vardı ve biz erkenden hazırlanmıştık. Bizde zamanın geçmesi için oturup tahminlerde bulunduk. Ailelerimiz bizi karşılarında gördüklerinde ne yaparlar konusunda. Ayşe:
    _Bence gördüklerinde çok şaşırırlar. Sonra sarılıp öperler. Anlayacağınız çok mutlu olurlar.
    _Haklısın. Bence de çok mutlu olurlar.
    Çok mutluyduk ama bu mutluluğumuz kısa sürecekti. Sadece iki gün yanlarında kalabilecektik. Döneceğimizi bilmek beni üzüyordu mutlu olmamı engelliyordu. Kendi evime misafirliğe gider gibi gidecektim. Ve her misafirlikte olduğu gibi kısa olacaktı ve ayrılacaktık. Ayrılırken de yine aynı duyguları yaşayacaktım. Aslında korkuyordum da. Buraya yeni alışmaya başlamışken eve gidip bu seferde oraya alışacaktım ve ayrılmak istemeyecektim. Derslerimizde etkileyeceğini biliyordum bu ayrılığın. Evden ayrılmanın üzüntüsünü uzun bir süre de alışacaktım ve ders çalışmamı engelleyecekti. Bunları düşünmek istemiyordum artık. Sonunda ne olacağını düşünmeden mutluluğu doyasıya yaşamak istiyordum. Kendimi bu düşüncelerden arındırarak otobüs saatini beklemeden kızları da alarak yola çıktık. Daha fazla beklemeden bir an önce anneme babama kardeşlerime ve yeğenime kavuşmak istiyordum. Yollar geçmek bilmiyordu ve sonunda otobüse binmiş ve yola çıkmıştık. Kalbimin sesini duyabiliyordum. Kızlarında benden farkı yoktu. Heyecandan yerlerinde duramıyorlardı. Ayşe:
    _İnanamıyorum sonunda evimize gidiyorduk. Bir an önce eve varmak istiyorum. Annemle doya kucaklaşmak için sabırsızlanıyorum. Zeynep:
    _Hepimiz aynı duygular içindeyiz. Tek isteğimiz ailelerimize kavuşmak.
    Yolda saatlerin geçmesi için konuşup gidiyorduk. Kasabaya yaklaştıkça heyecanımız daha da artıyor kalplerimiz terinden çıkacakmış gibi hızlı hızlı atıyordu. Kasabayı bile özlemişiz. Her Yer bizim topraklarımız ama insanın doğup büyüdüğü yerler ayrıydı. Nere gitsene doğduğu toprakları özlüyordu. Kokusu bile farlıydı. Şehirde ki o kötü havayı soluduktan sonra kasabaya gelince temiz bir hava almıştık. Otobüsten ilk ben olmuştum. İndiğimde o temiz havayı ciğerleri kadar çektim. İçimden ‘’Ben geldim ‘’ diye çığlık atmak geliyordu. Kendimi sakinleştirerek yuvamın yolunu tuttum. Karşıma ilk olarak kuzenlerim geldi. Beni görünce koşarak yanıma geldiler ‘’Ablacığım’’ diyerek boynuma atıldılar. Birini kucağıma alarak eve doğru beraber gittik. Kapıyı açıp eve girdiğimde annemin şaşkın bakan gözlerle ‘’Yavrum’ ’deyişi beni çok duygulandırmıştı. Ağlayarak annemi kucakladım. Dakikalarca öylece kalakalmıştık. Annemin kokusunu içime ciğerlerime kadar çektim. İşte benim de oksijenim buydu. Anne kokusu… Aylarca aslında nefes alamıyormuşum da buraya gelince yaşama yeniden anne kokusuyla dönmüştüm. Annem ayrılıp yüzüme bakarak:
    _Kızım nerden çıktın böyle niye haber vermedin geleceğini.
    _Kendi evimize gelirken illa haber mi vermemiz lazım anneciğim ailemi özledim çıkıp geldim. İstemiyorsan da giderim.
    _Dediği lafa bak hele. Hiç öyle şey mi olur kuzum benim istediğin zaman gelir gidersin senin yuvan burası. Okumak için gidiyorsun diye hiç mi gelmeyeceksin.
    _Biliyorum anneciğim. Kızdırmak için öyle dedim.
    _ Öyle düşünme anneciğim benim senin kendi evin burası. Hadi üzerini çıkartıp içeriye geç bende anneanneni çağırayım da gelsin.
    Oturmadan evi şöyle bir gezmek istedim. Kendi evime yabancı kalıştım. Her şey gözüme farklı geliyordu. Ben gittikten sonra evde bir sürü değişiklik olmuş ve ben kendi evimi tanıyamamıştım. İki tarafa da yabancı kalmışım oraya gittiğimde gurbetlik çekiyorum buraya gelince de misafir gibiydim hayatım nasıl değişmişti. Nereye aittim bilemiyordum. Kendi odama da girmiştim. Hiç değişiklik yapmamışlardı. Bırakıp gittiğim gibi kalmıştı. Yatağıma kendimi atmıştım. Yatağıma yatınca kendimi huzurlu ve rahatlamış hissettim. Gözlerim bu rahatlık kapanmış ve uyumuştum. Uzun zamandan sonra bir şey düşünmeden uyuyakalmıştım. Annem gelinceye kadar deliksiz bir şekilde uyumuştum. Annem:
    _Kalk kızım uyuyacaksan yatağın içine gride uyu.
    _Uyuyup kalmışım anneciğim kalkacağım birazdan.
    _Tamam, kızım birazdan komşular anneannen falan bakmaya gelecekler onlar gelmeden kalk.
    _Hemen kalkıyorum anneciğim merak etme.
    Annemin ‘’Hadi kalk kızım ‘’ demelerini kalkmayınca kızmaların bağırıp çağırmalarını özlemiştim. Annemi ikinci kez tekrarlatmadan yerimden kalkarak salona doğru yürüdüm. Arkamdan da eve anneannem ve komşular gelmişti. Hepsini gördüğüm için mutlu oluştum. Hepsiyle sıkı sıkı kucaklaştım. Onlar da ailem kadar özlemiştim. Nede olsa onların elinde de büyümüştüm. Onlar beni kızları ben de ailemden biri olarak görüyordum. Anneannem hala ağlıyordu giderek sıkı sıkı kucaklayarak ağlama anneanneciğim.’’ İşte geldim bak yanınızdayım artık. Özlem hasret bitti artık.’’diyerek yatıştırmaya çalıştım. Herkesi o kadar çok özlemiştim ki onlara bakmaya sarılmaya doyamıyordum. Akşamda babamı kardeşimi görecektim. Ama ondan önce evdekileri bırakarak ablamla yeğenimin yanına gitmiştim. Ablamla da aynı şekilde kucaklaşarak merakla eve girerek yeğenimi görmek istiyordum. Eve girdiğimde karşımda küçücük ama çok yakışıklı biri duruyordu. Yeğenim… Kucağıma alarak sarıldım ve kokusunu içime çekerek doyasıya öpmüştüm. O bile çok değişmişti. Büyümüş ve çok sevimli olmuştu. Hasretliğin kötü yanlarını bir kez daha görmüştüm. Ailem ve çevremde olan olaylara ve değişikliklere uzak kalmıştım. Her şeyden habersiz yaşayıp gidiyordum. Korktuğum oluyor muydu? Ailemden kopuyor uydum? Yeni hayatıma alışıp unutmamam ıhmak etmemem gereken insanları hatırlayamıyor muydum? Gerçek olabileceğinden korktuğum için düşünmemek için elimden geleni yapıyordum. Yeğenim ve ablamı görmem, n mutluluğunu derinden yaşamak istiyordum. Ablama:
    _Ne kadar da büyümüş. Çok değişmiş.
    _Bebekler çabuk büyüyorlar tabi. Daha sen gelene kadar çok değişir.
    _Ben yokken ne değişmedi ki. Mert de büyüdü tabi. Zaman bu çabuk geçiyor.
    _Niye öyle düşünüyorsun ablacığım. Senin geleceğin için bunlar. Sen buraları düşünmelisin. Tek düşünmen gereken derslerin ve sınavların olmalı. Sen sınavların da başarılı olursan babamlarda annemlerde mutlu olur. Sende onların mutlu olmasını istiyorsan derlerine çok iyi çalış ve kafana da buradakileri takma.
    _Mutlu olmasını elbette ki çok istiyorum. Onlar için katlanıyorum. Ama elimde olmadan buradakileri düşünüyorum. Sadece buradakileri değil yuta bazı olaylarıma takıyorum.
    _Yurtta sorun mu yaşıyorsun?
    _Yurtla bir sıkıntım yok. Yurtta bazı arkadaşlarımızın sorunları var ve ben onları da kafama takıyorum.
    _Arkadaşlarını düşünme demiyorum ama senin tek düşünmen gereken sınavların olmalı.
    _Haklısın abla ama elimde değil. Ben boş veremiyorum.
    _O zaman her şeyi bırakıp geri dön. Hayallerini anamla babamın emeklerini umutları her şeyi bırak ve eve geri gel.
    _Tamam, abla haklısın Sınavlardan ve derlerden başka düşünmeyeceğim.
    _iyi yaparsın. Sadece senin için önemli değil bu sınav ailemiz içinde önemli. Unutma…
    _Tamam, abla üzerime gelmez misin? Yetenince düşünüyorum bunları. Bende her şeyin farkında ve bilincindeyim.
    _Ben bir daha hatırlatanımda Aklının bir köşesinde bulunsun.
    Her şeyin faikındaydım. Bunların hatırlatılmasına gerek yoktu. Aklımdan hiç çıkmıyordu ki zaten. Her defasında yüzüme vurulması canımı sıkıyordu. Büyük bir sorumluluk aldığımı ve bunun için çalışmam gerektiğini biliyordum. Ve bunları düşündükçe kendimi kasıyor ve olmama sebebe oluyordu Bunları kısa hesaba katmıyordu. Üzerimdeki baskı arttıkça başarımı etkileyeceğini düşünemiyorlardı. Ablamla bu kısa konuşmamızdan sonra moralimin bozulduğunu belli etmeden evden ayrıldım. Ama alışmam lazımdı. Sınavı kazanıp bir yerlere yerleşene kadar bu cümleleri hep duyacaktım.
    Karanlık bastırmaya başlamıştı. Babamla kardeşimin işten dönme vakitleri yaklaşıyordu. Kapıda onların gelmesini bekliyordum. Bir o köşeden bu köşeden bakarak nerden geleceklerine bakıyordum. Yoldan gelip geçenler beni görünce hoş geldin nasılsın diye konuşuyorlardı. Zaman gelmiş ve babamlar köşede belirmişlerdi. Koşarak yanlarına gittim. Önce babamın sonrada kardeşime sarılıp kucaklaştık. Kardeşimin elimden tutarak evimize doğru yürüdük. Ailem sonunda yanımdaydı. Uzun süredir bu kadar mutlu olmamıştım. Evimize girdikten sonra tekrar babama sarıldım ve öptüm. Babam da en az annem kadar çok şaşırmıştı. Babam:
    _Hoş geldin kızım evine.
    _Hoş bulduk babacığım.
    Babam hala şaşkındı. Anlamsız bakışlarla bakarak:
    _Elçin kızım hayırdır nerden çıktın. Hiç haber etmedin geleceğim diye.
    _’’Herkes niye aynı tepkiyi veriyor. İstemiyorsanız söyleyin ‘’diyerek takıldım.
    _Yanlış anlama kızım. Seni karşımda görünce şaşırdım. Beklemiyordum geleceğini onun için öyle dedim.
    _Biliyorum babacığım. Aynısını annemde dedi ona da takıldım. Sizin öyle demeyeceğinizi biliyorum hatta aklınızdan bile geçirmezsiniz.
    _Burası senin evin ve istediğin zaman gelir gidersin. Kimsede sana hesap soramaz. Bir daha öyle şeyler deme.
    _Tamam babacığım. Biliyorum öyle olduğunu takıldım ama sende ciddiye alma. Bak ben geldim sarılmayacak mısın kızına?
    _Sarılmaz mıyım? Güzel kızım benim bir kez daha hoş geldin evine
    _Hoş bulduk babacığım.
    _Mert ablana sarılmayacak mısın?
    _Ablam benim seni çok özledim. İyi ki geldin. Seni çok seviyorum.
    _Bende seni çok seviyordu ablacığım. Dedim kardeşim beni özlemiş gideyim göreyim dedim
    _Ben seni gittiğin günden beri özlüyordum.
    _Bu kadar hasretlik yeter hadi elini yüzünü yıka kendi ellerimle yemek yaptım hep beraber yemek yiyelim.
    Mutluydum. Ailemin yanındaydım. Kendimi güvende hissediyordum ve bu bana cesaret veriyordu. Çünkü artık başıma bir iş gelmeyecekti Ailemin kolları arasındaydım. O büyük şehirde olduğu gibi güçsüz savunmasız değildim. Mutluluk içinde sofrayı hazırlayarak yemeğe oturduk. Annemin yemeklerini dahi özlemiştim. Tabağımda ki yemekleri bitirerek ailemin yemek yemelerine dalmıştım. Bakmaya doyamıyordum. Her şeyleriyle çok özlemiştim. Nasıl ayrılacaktım tekrar ailemden. Arkamda bırakıp tekrar o büyük şehre kimsenin kimseyi ilgilendirmediği o yurda geri nasıl dönecektim. İçim hiç rahat etmiyordu. Geri dönmek istemeyecektim ve yine ilk gün ki gibi üzüntüleri yaşayacaktım. Bizimkileri izlemeye dalmıştım. Babamın birkaç kere Elçin demesine rağmen yinede duymamıştım. Kardeşimin dürtmesiyle:
    _Efendim Mert bir şey mi istiyorsun?
    _Babam sana bir şey soruyor da
    Babama dönerek:
    _Buyur babacığım dalmışım duymadım ne sorduğunu.
    _Yurt dershane nasıl gidiyor? Alıştın mı? Arkadaşlar edendin mi? Anlat bakalım.
    _ Yurt iyi gidiyor. Dershane ile yurt arasında gidip geliyoruz. Derslerle sınavlarla uğraşmaktan başımızı alamıyoruz. Yurtta birkaç arkadaşımız var zaten biz kızlarla birbirimize yetiyoruz. Başka bir arkadaşa gerek duymuyoruz. Bir samimi olduğumuz kız var bizim gibi dershaneye giden onunla iyi anlaştık.
    _Derslerini aman ihmal etme babacığım. Sınavlara az kaldı.
    _Merak etmeyin elimden geleni yapıyorum.
    _Biliyoruz kızım çalıştığını ama yinede aklında bulunsun. Arkadaşlarına dikkat et. Tanımadığın insanlarla arkadaş olma ve aranıza katmayın
    _Tamam, babacığım dikkat ediyoruz. Sadece bir arkadaşımız var. Bizimle ayna yurtta kalıyor.
    Arkadaş denilince Gül aklıma gelmişti. Acaba yurda tek başına ne yapıyordu? En son odaya geldiğinden beri görmemiştik. Kendi derdimle uğraşmaktan kız ile ilgilenememiştim. Şimdi meraklanmıştım. Sadece o değil Reyhan Ablada iyi değildi. Ama annem ve babama Gül den bahsedemezdim. Ailesinin ne durumda olduğunu öğrenince onunla iletişim kurmamamı ve arkadaşım olmamasını isteyeceklerdi. Ama ben onun elinden tutarak yardım etmek istiyordum. Onun bu hayattan etkilenerek hayatını karatmasına izin vermeyecektim. Onun için elimden geleni yapacaktım.
    Günler misafirliklere gitmeyle ve misafir ağırlamakla geçiyordu. Ailemle bol bol zaman geçiriyordum. Ama zaman o kadar çok hızlı geçiyordu ki ayrılma zamanı yaklaşmıştı. Sabah olsun istemiyordum. Yine aynı duyguları yaşayacak ve üzülecektim. Korktuğum gibi olacaktı. Bu ziyaret beni ve derslerimi etkileyecekti. Kendimi toplamak için bir süre zaman gerekecekti ve bu arada derslerimle alakayı kesecektim. Bunlardan daha önemlisi ailemden yine ayrılacaktım. Hayatım hep böyle ayrılıklarla mı geçecekti?
    Sabah yine erkenden kalkmıştık. Babam ve kardeşim erkenden işe gitmişlerdi. Akşamdan onlarla vedalaşmıştık. Ama yine de ayrılırken yanımda olmalarını isterdim. Gitmek zorun dalardı ve sabahta ben uyanmadan gitmişlerdi. Annem kahvaltıyı hazırlamış beni bekliyordu. Hemen elimi yüzümü yıkadıktan sonra sofranın başına oturdum. Yine ilk gidişim aklıma geliyordu. Ama bu sefer eksik çoktu. Annemle kahvaltımızı yaptıktan sonra hazırlık yapmaya başladık. Bu gidişimle bir daha sınava kadar gelmeyecektim. Zaten sınava çok az zaman kalmıştı ve artık sıkı bir şekilde derslerimize çalışmamız lazımdı. Çabucak hazırlığımı bitirmiştik. O sırada anneannem ablam yeğenim gelmişti. Oturmuş otobüs saatinin gelmesini beklemeye başlamıştık. Yine suskunluğa sığınmıştım. Konuşsak istemiyordum Annem ve ablam öğütler verip duruyorlardı. Hiç birini dinlememiştim. Aklım başka yerlerdeydi. Ayrılacaktım sonra yaşayacağım sıkıntılar beni daha çok ilgilendiriyordu. Sınavda yaklaşıyordu. Ne yapacaktım kendimi hiç hazır hissetmiyordum. Bilmiyordum. Bildiğim tek şey ne yapacağımı bilmememdi. Saat gelmiş ve ben yine ellerimde valiz yola koyulacaktım. Her mutluluğunda bir sonu varmış ve ben sonunu yaşıyordum. Kapının önüne çıkıp vedalaşmıştık. Annem:
    _İyi yolculuklar kızım. Allah’a emanet ol. Kendine çok iyi bak
    _Teşekkürler anneciğim. Siz beni merak etmeyin. Dikkat ederim.
    _Nasıl merak etmeyeyim kızım sen orda tek başına olduğun sürece aklım hep sende. Sen iyi olduğun sürece ben de iyi olurum. Sakın ‘’Beni buraya attılar unuttular ‘’diye düşünme. Her saat her gün aklımızdan bir an bile çıkmıyorsun.
    _Tamam anneciğim. Öyle olduğunu biliyorum. Hadi Allah’a ısmarladık kendinize çok iyi bakın.
    Arkama bile bakmadan gitmiştim. O gözleri içine bakmaya bile cesaret edemiyordum. Annemin yüreğini anne yüreğini hissediyordum. O görüntü aklıma mıh gibi çakılı kalmıştı ilk ayrılışımla… Artık ağrıma gidiyordu bu ayrılışlar. Nereye kadar dayanacaktım yâda alışabilecek miydim? Zaman zaman… Her şey zamana bağlıydı… Kızlar ben gelmeden otobüsün yanına gelmişlerdi. Onlarında benden farkı yoktu. Yüzleri asılmıştı. Geldikleri gün ki mutluluklarından.
    _Nasıl olunması gerekiyorsa öyleyiz. Ayrılması yine zor oldu. İki günde iyi alışmıştık. Şimdi yine geri döneceğiz ama alışması yine zor olanacak oraya.
    _Haklısınız oraya alışması zor olacak. O değil derslerimizde etkileyecek.
    Morallerimiz çok bozuktu. Sevinçle gelmiş üzüntülü ir şekilde geri gidiyorduk. Benim hayatım alt üst olmuştu. Ne yaapacagımı ne düşündüğümü bilmiyordum. Ailem ile geleceğim….Seçim yapmak zorundaydım. Ya ailem yâda geleceğimdi. Kaderimize katlanmamız lazımdı ve buna mecburduk. Saatler çabuk geçmiş ve yurda varmıştık. Bir kaç günde ortama yine alışarak derlerimizin başına dönmüştük. Günlerimiz çok yoğun geçiyordu. Başımızı kaldırmaya bile zaman bulamıyorduk. Gülle bile ilgilenecek kadar bile boş kalamıyorduk Dershane yoğun bir şekilde gidiyor ve çok sıkı çalıştırıyorlardı. Deneme sınavlarımız iyi geçiyordu. Hocalarımız kazanmamıza kesin gözle bakıyorlardı. Bizde kendimizden emindik ve bu sınavı kazanacaktık. Biz derlerimizin yoğunluğuyla uğraşırken Gül kendi dertleriyle boğuşuyordu. Babası günden güne kötüye gitti. Annesi her gün şiddet görüyordu. Annesi buna dayanamayarak boşanmıştı ve kardeşlerini devlet koruması altına almıştı. Annesi çalışmayı bıraktığı için gül’ü dershaneden almıştı. Gül de babasının yanında kalmaya başladı.
    Gül onları yaşarken hayatını kararmış ve elinden okuma fırsatı alınmıştı. Bu beni derinden etkilemişti. Gül’ün okuma hayatının bitmesi beni çok üzmüştü. Dersleri mi etkilemişti ve sınavlarımın düşmesine neden olmuştu. Bu olayın sınav zamanına denk gelmesi çok kötü olmuştu ve benim verimimi düşürmüştü. Günler geçmiş ve sınava iki gün kalmıştı. Ben azda olsa kendimi toplamıştım. Ailem için bunu yapmalı ve sınavı kazanmalıydım. Biz derleri son kez tekrar edip çalışmayı bırakmıştık. Sınava bir gün kala öğlene doğru kalkmıştık. Sabaha kadar kötü rüyalar görmüştüm. Beni çok etkilemişti ki etkisini hala atamamıştım üzerimden. İçim daralıyordu. Kötü bir haber alacakmışım da çok üzülecekmişim gibi geliyordu. O gün çok geçmeden temizlikçi ablaların bir haberiyle yıkılmıştı. Gül kendini öldürmüştü. Kendimi şua hissediyordum. Onunla yeterince ilgilenmemiştim ve yardımcı olamamıştım. Artık hiç bir şey umurumda değildi. Her şey boşunaymış. Bir hayat kayıp gitmişti. Bunda sadece ailesi suçlu değildi bizde suçluyduk. Elimizden geleni yapmamıştık belki de. Büyük bir yıkıntı yaşamıştım. Hayatım boyunca hiç unutamayacağım bir şeyi yaşamıştım. Sınav sabahı olmuş ve sınavım çok kötü geçmişti. Sınav çıkışı ailemin yüzüne bakamamıştım. Herkes meraklı gözlerle nasıldı diye sorarken yüz kızarıklıyla iyi idi demiştim. Arkadaşlarım tanıdıklarım kazanacak gözüyle bakıyorlardı. Ama ben biliyordum ki sınavım kötü geçmişti. Sınavın kötü geçmesi değil ailemin hayal kırıklığına uğrayacak olması ve Gül’ün ani ölümü beni derinden yaralamıştı. Gümler geçer ve sınavın açıklanacağı gün geldi. Sınavım beklediğim gibi kötü gelmişti. Ailemin hayalleri umutları gözümün önünde kırılıp yerle bir olmuştu. Kızlar yerleşmişti ve ben yerleşememiştim. Okuma hayatını bitirmiştim.
    Ailemin yüzüne ömür boyu bakamamış ve kendimi onlara karşı suçlu hissettim.Yurt ,o büyük şehir ve Gül…Hayatımı değiştiren insan seni yaşadığım sürece unutmayacağım….
    [justify]

      Forum Saati Perş. Mayıs 16, 2024 2:40 pm