Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    BAŞARIYA ADIM ADIM

    avatar
    1001060058


    Mesaj Sayısı : 3
    Kayıt tarihi : 30/11/10

    BAŞARIYA ADIM ADIM Empty BAŞARIYA ADIM ADIM

    Mesaj  1001060058 Cuma Ara. 24, 2010 11:52 pm


    Sayfa-1

    BAŞARIYA ADIM ADIM
    Çaldere Köyü’nde güneşin batışı bir başkadır.Yeşille kırmızının birleşiminden doğan bu renk cümbüşü insanın gözünü kamaştırır adeta.Yeşilin hakimiyet kurduğu bir manzara ve ortasında mavi bir nazar boncuğu gibi ışıldayan deresiyle,görenleri hayran bırakır.Şırıl şırıl akan şelalenin,sesiyle karışan kuş cıvıltıları,doğanın melodisidir adeta.
    Çaldere de yaz mevsimi en verimli mevsimdir.Bu mevsim de burada kuru bir sıcak hakimdir.İşte yine böyle bir sıcaklığın insanı kavurduğu bir haziran ayının sonlarıydı.Tarlalarda işler artmış,ekinler sararmıştı.İnsanların güneşin alnında çalışmaktan, her yanı yanmış haldeydi.Herkes buna alışmıştı zaten.Önemli olan evlerini geçindirmekti.Neredeyse tüm geçim kaynakları yazın tarlalardan geliyordu.
    Mehmet için bunlardan da ağır olan ertesi gün yapılacak olan ve milyonların heyecanla gireceği liselere giriş sınavı idi.Sınava girecek tüm öğrenciler gibi Mehmet de o akşam heyecanlıydı.Erkenden yattı.Fakat bir türlü uyuyamadı.Böylesine heyecanlanıp,stres yapacağını tahmin etmemişti.Uyuması neredeyse gece yarısını buldu.Sabah erkenden kalktı,hafif bir kahvaltı yaparak hazırlanmaya başladı.Kalemini,silgisini,sınav giriş belgesini bir daha kontrol etti.Her şeyi yanına aldığından emin olmalıydı.Annesiyle vedalaştıktan sonra evden ayrıldı.Minibüse binmeden önce tarlaya babasının yanına gitti.Mehmet,babasına:
    — Sınava gidiyorum,baba dedi.
    Babası:
    — İyi hadi bakalım,Allah zihin açıklığı versin.Çıkışta fazla oyalanma doğruca eve gel,tarlada iş çok bugün,dedi.
    Babasının iyi dilekleriyle yola çıkan Mehmet,yarım saat sonra sınav yerine ulaşmıştı.
    Okula girişte önce kimlik kontrolü yapıldı.Hafif bir korkusu ve kalbi yerinden çıkacakmış gibi de bir heyecanı vardı.Sınav salonuna geldiğinde;sırasını buldu ve oturdu.Sınavın başlamasını beklerken bir yıl gözünün önünde perde perde kaydı.Sonra bir zil sesiyle irkildi.Sınav başlamıştı artık.Hemen kalemi eline aldı.Sorulara göz gezdirdi.İlk iyi başladı.Zorlandığı sorularda bütün motivasyonu düşüyordu.Başarısız olacağı korkusuna kapıldı bir ara.Neyse ki sonradan heyecanı geçmiş ve sorulara konsantre olabilmişti.Öyle böyle derken,nihayet sınav bitmişti.Kağıtlar toplandı.Herkes sınav salonunu boşalttı.
    Mehmet dışarı çıktığında,derin bir nefes aldı.Havada öyle bir güzeldi ki insanın eve gidesi gelmiyordu.Biraz okulun bahçesinde oturmaya karar verdi.Bir süre oturduktan sonra eve doğru yürümeye başladı. Çantasına baktığında sınavdan önce yemek için aldığı muzu gördü.Artık heyecan bittiğine göre.Şöyle bir keyifle muzunu yiyebilirdi.Bir süre soruların cevaplarına bakmayacaktı.Daha da strese girmek istemiyordu.
    Eve varan Mehmet,annesinin meraklı ve heyecanlı bakışlarla,beklediğini gördü.
    — Canım oğlum,söyle bakalım nasıl geçti sınavın? dedi.
    Oğlundan iyi bir haber bekliyordu.Mehmet,annesinin gözlerinden bunu anladı.Bu zamana kadar annesini hiç üzmemişti.Yine üzmeyecekti.
    — İyi geçti annem.Elimden geleni yaptım.Artık hayırlısı, dedi.
    Annesi derin bir oh,çekti.
    İçinden kendisine sordu,gerçekten iyi geçmiş miydi?Bundan emin değildi.Sonuçların açıklanacağı güne kadar kaygıları devam edecekti zaten.Şimdi düşünmek istemiyordu
    Mutfaktan mis gibi kokular geliyordu.Annesi Mehmet’e seslendi:
    — Mehmet ! Oğlum,sabah doğru düzgün bir şey yemeden gittin.Hadi gel yavrum,en sevdiğin yemekleri yaptım bugün.
    Mehmet,şöyle bir elini yüzünü yıkayıp,yemeğe oturdu.Kaç zamandır, sınav stresinden ne yediğini ne de içtiğini anlamıştı.Şimdi sonuçların açıklanacağı güne kadar rahattı.İştahla yemeğini yemeye koyuldu.
    — Anneciğim ellerine sağlık her zamanki gibi çok güzel yapmışsın,diyerek. Annesinin yanağına bir öpücük kondurdu.
    O gün akşam'a kadar evde durdu.Babası hala gelmemişti.Yine dışarıda kahveye takılmıştır diye düşündü.Babasını beklerken divanın üstünde uyuya kalıvermişti.Annesi de kıyıp yerinden kaldırmadı..Sessizce üzerini örttü.Sabah olmuş kahvaltı yapmışlardı; ama hala babası sınavını sormamıştı.O bunları düşünürken babası,Mehmet’i yanına çağırdı.Akşam için bira almasını istiyordu.İçinden “Ah! baba Ah!”dedi.Babasını anlamaya çalışıyordu.Babasının bu kadar vurdum duymaz olmasına bir türlü anlam veremiyordu.Küçük yaşta annesini kaybetmiş olması mı yoksa yılların verdiği yorgunluk mu onu bu hale getirip alkol bağımlısı yapmıştı.Düşüne düşüne gidiyordu.Bu düşüncelerle yolda ilerleyen Mehmet öyle dalmıştı ki bakkalı geçtiğinin sonradan farkına vardı.Tekrar geri gelip bakkala girdi
    Bakkalda Halil amca vardı.Mehmet’i çok severdi.Her zaman çok efendi terbiyeli bir genç diye övgüyle bahsederdi.
    Halil amca:
    — Abdullah Bey yine erken başlamış, dedi . Mehmet,buruk bir gülümsemeyle:
    —Evet öyle Halil amca ,dedi Mehmet.
    Biraların yanında kendine de bir çikolata aldı.Çıkarken Halil amca ,babasına selam yolladı.
    — Bâş üstüne Halil amca,deyip,oradan ayrıldı.
    Bakkaldan çıkan Mehmet yolda arkadaşları Suat,İpek ve Zerrin’e rastladı Suat ve İpek üniversiteye başlamışlardı.Suat Türk Dili ve Edebiyatı,İpek ise Matematik bölümünde okuyordu.Zerrin ise daha lise ikinci sınıfa geçmişti.Mehmet daha çok Suat’la iyi anlaşıyordu.Çünkü ikisinin de ortak yönü,Edebiyattı.Mehmet kitap okumayı sevdiği kadar,yazmayı da seviyordu.Suat’ da Türk Dili ve Edebiyatı okuduğu;için bu konuda konuşacak çok şeyleri olurdu.Suat’ın bilgilerinin ona çok faydası oluyordu.
    Kısa bir sohbetten sonra arkadaşlarından ayrılıp evine geldi.Eve geldiğinde annesi yoktu.Tarlaya çalışmaya gitmişti.Babası “nerde kaldın” ,diye söyleniyordu.
    Mehmet :
    — Geldim işte baba,Halil amcanın selamı var,sana,
    Babası selamı aldıktan sonra biraz sakinleşmişti.O da Halil amcayı çok severdi.
    Mehmet’in günleri tarlada çalışarak,arada arkadaşlarıyla görüşerek,kitap okuyarak geçiyordu.Küçük çaplıda olsa arada şiir yazıyordu.Bazen duygularını düz yazıya da döktüğü oluyordu.
    Günler böylece geçip gitmiş;sınav sonuçlarının açıklanacağı gün de gelmişti.Ne güzelde alışmıştı rahatlığa, heyecanlanmayı unutmuştu nerdeyse.İnternete girdiğinde,kalbi küt küt atıyordu.Yoğunluktan bağlantıda o kadar ağırdı ki;şimdi de heyecanla birlikte, gerginlik başlamıştı.Neyse ki son aşamadaydı artık.Son aşama ,sadece “Tamam” tuşuna basması kalmıştı.Saniyeler sonra,hayallerine,ya bir adım daha yaklaşacak ya da bir adım daha uzaklaşacaktı.Tuşa bastı. Sonunda sınav sonucu ekrana geldi.Puanına baktı ve birden yüzü düştü.Hedeflediği puanın altında gelmişti.Böyle bir puanla istediği liseye gitmesi zordu.Hemen bilgisayarı kapattı.Odasına gitti ve başını yorganın altına alarak ağlamaya başladı.Hedefi bu değildi.
    Annesi sınav sonucunu sorduğunda sürekli “iyi geçti “deyip geçiştiriyordu.Babasının hiç sormaması bir yandan Mehmet’i mutlu ediyor, bir yandan da üzüyordu.Mehmet annesine açık davranmamakla hatalı olduğunu biliyordu.Gerçekleri anlatıp annesini hayal kırıklığına uğratmayı şimdilik göze alamıyordu.Mehmet böyle ikilemlerde gidip gelirken; bir gün Suat geldi.Mehmet sonuçlardan Suat’a bahsedince suat,sonuçların,Mehmet’in beklediği gibi gelmemesine üzüldüğünü söyledi.Yalnız hiç bir şey’in bitmediğini,öğretmen lisesine gitmesi için azda olsa şansı olduğunu söyledi.Yedek kontenjanlardan bahsetti.Yedekte olmak mucize gibi bir şeydi. Mehmet o kadar şanslı olacağına pek inanmıyordu.Suat’ın onu teselli etmek istediği için bunları söylediğini biliyordu.
    Mehmet yinede tercihlerini yaptı.İlerleyen günlerde yerleştirme sonuçları açıklandı.Sonuç beklediği gibiydi. Okulda ki listeye defalarca bakmış ama adını görememişti.Kendini o kadar kötü hissediyordu ki,gözleri doldu.Yüzüne bakan ağlamaya hazır olduğunu anlayabilirdi.O sırada odasına girmek üzere olan müdür yardımcısı Kemal Bey’de Mehmet’e niye canı sıkkın durduğunu sordu.Mehmet durumu anlattı.Kemal Bey bu kadar üzülmemesini umudunu yitirmemesi gerektiğini söyledi ona.Mehmet :
    — Ben şimdi anneme ne diyeceğim?Ne kadar da heveslenmişti,diye ağlamaklı konuşmaya devam etti.
    Kemal Bey:
    — Her şey bitmiş değil.Yedekten alınırsın belki oğlum,üzülme bu kadar ,diye teselli vermeye çalışıyordu.
    Mehmet:
    — Bu okula girmem gerekiyordu.Kemal Bey. Annemin tek umudu bendim.
    Kemal Bey:
    — Oğlum her şey bitmiş değil.Bu kadar üzülme.Daha önünde üniversite sınavları var. Bu sınava gelince,daha umut bitmiş değil.Bakmışsın yedekten alınmışsın.Öyle hemen bırakma kendini.
    — Mehmet bunun olmasını bir mucize gibi görüp müdüre teşekkür ettikten sonra ve okuldan ayrıldı.
    Akşam eve döndüğünde babası yine içiyordu.Annesi ise yine geçim derdindeydi.Elinde ki elişilerini ertesi güne yetiştirip satması gerekiyordu.
    Annesi,tarlada çalışıp,gelince ev işi yaptığı yetmezmiş gibi bir de bu elişilerini yapardı.Gece yarılarına kadar uyumazdı.
    Annesi,babasının önceden böyle olmadığını,içkiyi ağzına sürmediğini söyler hep.İşine,evine bağlı biriymiş.
    Alkole başladıktan sonra her şey kötüye gitmeye başlamıştı.Emekli olunca da kendini iyiden iyiye bırakmıştı.Ailesiyle bağları iyiden iyiye zayıflamıştı.Çevresi onun bu denli değişmesine anlam veremiyordu.Fatma Hanım,ne zaman konuşmak istese ona ters cevaplar verir,kalbini kırardı.Kadıncağız da artık üstüne gitmiyor,sormuyor,kendi haline bırakıyordu.
    Bir sabah kavga sesiyle uyandı.Kalktı,salona gitti.Belli yine babası,annesini Üzmüştü.Mehmet,odaya girdiğinde Babasının,annesini,tartaklamaya başladığını gördü.Yok artık!Bu kadarına dayanamazdı.
    — Artık yeter! dedi,Mehmet:
    —Yeter artık kendine gel,baba.İçtiğin huzurumuzu bozduğun yetmiyormuş gibi bir de anneme el kaldırıyorsun. Babası,bunun üzerine hiçbir şey demeden evden çıkıp gitti.
    Mehmet annesine sarıldı.Ağlaştılar bir süre…
    Artık yaz bitmiş.Okullar açılacak.Mehmet okula başlayacaktı.Havalar soğumaya,yapraklar da sararmaya başladı.Sonbahar geliyordu artık.
    Bir gün eve bir telefon geldi.Arayan müdür yardımcısı, Kemal Bey’di.Mehmet’i okula çağırıyordu.Neden olduğunu sormadı,Kemal Bey’de söylemedi.Mehmet heyecan ve telaşla okula gitmek için hazırlandı ve hemen yola koyuldu.Merak etmişti.Kemal Bey’in kendisiyle ne işi olabilirdi ki?Geçen seneden dersi yoktu.Sınavla ilgili dese,listede adı yoktu,bundan da emindi.Yedekten alınmaya gelince ondan hiç ümidi yoktu zaten.Böyle bir hayal kurup tekrar hayal kırıklığına düşmek istemiyordu.Kabul etmesi gereken bir gerçek vardı ki o da artık düz liseye devam edecekti.Yol boyu düşündü.Bundan sonra hayatını nasıl sürdürecekti.?Irgatlık mı yoksa köyde çobanlık mı yapacaktı?Kafasında bir yığın soruyla, okula geldi.
    Okula gelince doğruca Kemal Bey’in odasına çıktı.
    Kemal Bey ona tebessüm ederek baktı.
    — Hoş geldin Mehmet,dedi ve oturmasını söyledi.
    Mehmet’in heyecanını anlayan Kemal Bey,lafı daha fazla uzatmadı.
    — Mehmet şu panoya bir baksana,
    Kontenjanların olduğu panoya doğru giden Mehmet heyecandan bir hal olmuştu.Kalbi sanki vücudunun dışında atıyordu.Yavaş yavaş kafasını kaldırdı ve asılı kağıtlara doğru baktı.Telaşlı gözlerle kağıtta ismini aradı.O da ne gözlerine inanamıyordu.Evet işte!!!orada ki isim,ta kendisiydi“Mehmet Kara” diye yazıyordu.Sevinç çığlığı atmak istedi birden.Sonra İdare’de olduğunu hatırladı.
    Tekrar tekrar bakıyordu,bir yanlışlık var mı diye.Hatta inanmadı Kemal Bey’ den bilgisayardan da bakmak için izin istedi.
    Kemal Bey gülerek,
    — Hadi bak bakalım.Hâla inanamadın,dedi.
    Bir yanlışlık yoktu yerleşmişti işte.Öylesine mutluydu ki bir an önce annesine,bu müjdeyi vermek istiyordu.Kemal Bey’e teşekkür etti;ama hala şaşkındı.Acaba Kemal Bey’in bir yardımımı olmuşmudur? diye içinden geçirdi.Dayanamadı bunu Kemal Bey’e söyledi.
    Kemal Bey, Ona :
    — Senin okula yerleşmende benim hiçbir katkım olmadı.Durumuna üzüldüm ama elimden bir şey gelmezdi.Senin bu puanla bu okula yerleşmen nerdeyse bir mucize ya da çok büyük bir şans diyelim.Bu sene kazananlar oldukça az, haliyle bu senin gibi sınırda olanlara yaradı.
    — Kemal Bey ,Mehmet’e ortalamasının yüksek olması gerektiğini,iki buçuktan aşağı düşmemesi gerektiğini söyledi.
    — Yalnız bundan sonra derslerine daha çok çalışmalısın,
    Mehmet:
    — Kemal Bey,göreceksiniz.Her zamankinden çalışkan bir öğrenci olacağım,dedi.
    Mehmet hiç olmadığı kadar mutluydu.Dışarı çıktığında şöyle biraz çarşıda dolaşmak istedi.Annesine hediyeler aldı.Annesine alırken babasını da ayırmadı tabi,ona da aldı.Bir gömlek ve şapka da babasına aldı.Hava kararmış,akşam olmuştu.Evin tek çocuğu olduğu için geç kalınca ailesi telaşlanırdı.Bir telefon etse iyi olurdu.Telefonunu bulamadı.Ceplerine baktı;ama yoktu.Bir türlü bulamadı.Herhalde evde unutmuştu.Zaten sevinçten telefonunu düşünecek durumda değildi.Eve gitmek üzere minibüse bindi.Sevincini paylaşmak için sabırsızlanıyordu.
    Nihayet eve varmıştı.Evin önünde sebebini anlamadığı bir kalabalık vardı. “Allah Allah !!! Bu da neyin nesi?” dedi,kendi kendine.Kalabalığa doğru yaklaştığında,içeriden feryat figan sesler geldiğini duydu.Yanından geçtiği insanlar “yazık ,çok yazık daha yaşı kaçtı? ” diyorlardı.Mehmet’in içine bir korku girdi.Kötü şeyler olmuştu belliydi.Bir hızla kalabalığı yararak,eve girdi.Gözleri annesini aradı.Annesi oradaydı.Yıkık,bitmiş,tükenmiş bir haldeydi.Yüzü bembeyazdı.Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü.Annesi Mehmet’i görünce hıçkırarak..
    — Baban,baban.. ”dedi ,kaldı.Mehmet,ne oldu,anne?Babama bir şey mi oldu?!diye bağırdı.“Ah yavrum Ah,baba’nı kaybettik oğlum,kaybettik onu”Mehmet elinde ki poşetlerle olduğu yere düşüp kaldı.Gözlerini açtığında bir kabus olmasını diledi;ama gerçekti.Kalabalık oradaydı,annesi de acılı halde ordaydı.Her şey gerçekti.Keşke gördüğü kabuslardan biri olsaydı!!! Ama öyle değildi işte.
    Mehmet yıkılmıştı.Akrabaları etrafını sardı.Hepsi teselli vermeye çalışıyorlardı.Mehmet ağlıyordu.Bağıra bağıra ağlıyordu.Babasını,en son görmesini hatırladı.Kavgalarını hatırladı.Kızıp bağırmalarını hatırladı.Annesiyle ondan dert yandıkları günleri hatırladı.Tamam babası alkol bağımlısı,evine,ailesine sorumsuz biriydi;ama onu çok seviyordu.Bazen varlığı yokluğu bile belli değildi ama yanlarındaydı yine de.Ölüm başka bir şeydi.O yoktu artık,daha da olmayacaktı. “Allah’ım bu nasıl bir acı” dedi,kendi kendine.
    Annesinin gözü hiçbir şey görmüyordu.Bir ara iyice fenalaştı. Mehmet de çıldıracak gibiydi.Evin tek erkek çocuğuydu.Annesinin dayanağıydı.Güçlü durmalıydı ama acısı bu kadar tazeyken olmuyordu.Sonunda ambulans çağrıldı.Gelen sağlık görevlileri ikisine de Sakinleştirici iğne yapmıştı.Yapılan iğnenin sayesinde az da olsa rahatlayıp uykuya daldılar.
    Sabahın ilk ışıklarıyla ortalık aydınlandı.Mehmet’in Ankara’dan amcaları da gelmişti.Onlar da çok acılıydı;ama birilerinin bu cenazeyi kaldırması gerekiyordu.Hazırlıklara başlandı.Abdullah Bey’i defnetmeye ertesi gün için karar verdiler.Çünkü yurt dışından gelecek amcası vardı.
    Fatma Hanım odasından hiç çıkmadı.Sessiz sessiz ağlıyordu yine.Kimseyle konuşacak dermanı yoktu.Akşama doğru zar zor biraz yemek yedirdiler.Mehmet ise Annesine sarılıp duruyordu.Annesini böyle gördükçe daha güçlü olmak zorunda olduğunu hatırladı.Zor da olsa kendini toparlamaya çalıştı.
    Evin önüne bisikletle gelen komşunun oğlunu görünce;babasının ona aldığı bisikleti hatırladı birden.Mehmet on yaşına kadar hep bir bisikleti olsun istemişti.Babası da bunu biliyordu.Mehmet’e o büyük sepetli,renkli bisikleti almak için her ay maaşından beli miktar ayırırdı.Mehmetİn bepğendiği bisiklet,dükkanda ki en pahalı bisikletti.Bu yüzden parasını denkleştirmesi biraz uzun sürmüştü ;ama babası bir an önce bisikleti,oğluna alıp onu sevindirmeyi,çok istiyordu.Ve nihayet Mehmet’in onuncu yaş gününde bisikleti aldı ve Mehmet’e hediye etti.Mehmet bisikleti görünce !!! öyle sevinmişti ki. Koşarak Babasının boynuna sarılmıştı.O günü hiç unutmuyordu.
    Mahallenin tüm çocukları en iyi arkadaşı Suat da dahil,herkes Mehmet’in bisikletini kıskanmışlardı.
    Şimdi o bisiklet,bodrumdaydı.Tekeri patlamış,frenleri bozuk,pedalları kırılmış olduğu halde;Mehmet o bisikleti,atmaya kıyamamıştı.Babasından aldığı ilk ve son hediyeydi.Nasıl atabilirdi ki?
    Düşünerek geceyi yarılayan Mehmet,uykuya dalıvermişti.Kalktığında,saat sabahın yedisiydi.Annesi sabah’ın soğuğunda bahçede öylece oturuyordu.Bakışları bir noktada dalıp kalmıştı.Mehmet hemen annesinin yanına gitti.Güçlükle onu ikna ederek içeriye geçirdi.Yurtdışında ki amcaları da gelmişlerdi.Uzundur görmemişlerdi birbirlerini.Bir süre ağlaşmalar,sarılmalar,eski anılar konuşuldu.Sonra yengesinin hazırladığı kahvaltıya oturuldu.Kimsenin iştahı yoktu;sırf yemek için yenildi.
    Tüm aile,babasını son yolculuğuna uğurlamak için yola koyuldu.Öğle vakti Mehmet’in babası gözyaşlarıyla,toprağa verildi.Mehmet’in canından bir parça gitmişti.
    Ne olduysa bu dört beş senedir olmuştu.Babasını ölüme götüren bu alkole bağlanmasına bir türlü anlam verememişti.Ailede alkolle böyle yakın olan hiç kimse yoktu.Dedesi dindar biriydi.Mehmet’in ne amcası ne de dayıları alkolü ağzına almazlardı. Mehmet,ah babacığım ah!,dedi.Kimbili, ne derdi vardı? diye ,düşündü.
    Tüm sırlarıyla toprak olmuştu babası.Onu çok özleyecekti.
    Babasını defnedeli bir ay olmuştu.Annesinin acısı hala tazeydi.Mehmet de öyleydi.ama bir yandan okula başlaması gerekiyordu.Okula başlamıştı artık.Büyük hayallerle başladığı bu okulun sevinci kursağında kalmıştı.Sevincini paylaşamamıştı bile.Annesini bu acının içinde tek yüzünü güldüren,oğlunun bu okula başlamasıydı.Acısını bir yana saklayıp,oğlunu güzel sözlerle okuluna uğurlamıştı.Bir canı gitmiş ama bir canı da yanındaydı.Oğlu onun her şeyiydi artık.Eşinin eve desteği yok denecek kadar az da olsa;yinede evinin direğiydi.İçinden keşke oda görseydi,bu günü,diye geçirdi.Oğluna bu acıyı hatırlatmamalıydı artık.Evin erkeği,Mehmet’ti artık.Onun okuması,hayallerini gerçekleştirmesi gerekiyordu.Bu yüzden zor da olsa eskisi gibi gülümsemeye,oğluna güç vermeye çalışıyordu.
    Günler hızla geçiyordu.Havalar iyice soğumuştu artık.Tarlalarda yapılacak iş de kalmamıştı.Evi geçim derdi sarmıştı.Giderken amcaları para bırakmışlardı ;ama hazıra dağ dayanmazdı.Bir şeyler yapmalıydılar.
    Mehmet okuldan çıkınca çalışabileceği bir iş arıyordu.Ne zamandır Zerrin’in babası Mehmet’e kırtasiye de çalışmasını söylüyordu.Mehmet ilk başta annesini evde yalnız bırakmamak için kabul etmemişti.Şimdi ki durumda,çalışmaktan başka çaresi yoktu.Evde durarak ne annesine ne de eve faydası olacaktı.Kararını verdi;çalışacaktı.
    Hemen Zerrin’in babası Nihat bey’in yanına gitti.Akşam dokuza kadar kırtasiye de çalışabileceğini söyledi.
    — Tabii sizin için uygunsa,dedi.
    Nihat Bey :
    — Tamam oğlum ,yarın gel başla ,dedi.
    Mehmet, ertesi gün okuldan sonra,kırtasiye de işe başladı.
    İşe başlayalı bir ay olmuştu.Çok yorgun düşüyordu ama başka çaresi de yoktu.Yazılılar da başlamıştı.Kırtasiyede boş kaldıkça ders çalışıyordu;ama yinede yeterli olmuyordu.Sınavlar pek iyi geçmiyordu.Sonuçlar açıklanmıştı.Zar zor geçer not almıştı.En düşük not da Mehmet’in di.
    Mehmet’in bu durumunu öğrenen Kemal Bey; bir gün Mehmet’i yanına çağırdı.Mehmet’e zor günler geçirdiğini;ama artık kendini toparlaması gerektiğini söyledi.Kemal Bey’in kırtasiyede çalıştığından haberi yoktu.Mehmet’e not ortalamasının düşük olmaması gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
    — Çalışacağım demiştin;ama sen beni hayal kırıklığına uğrattın, dedi.
    Mehmet Kemal Bey’e sadece “haklısınız” demekle yetindi ve odadan çıktı.
    Mehmet,sıkıntılı bir hal de koridorda yürüdü.Camın önünde durdu ve derin bir nefes aldı.Bu sırada omzunda bir el hissetti.Döndü,baktı.Serap Hocasını gördü.Serap Hocası Mehmet’e :
    — Neyin var Mehmet iyi görmedim seni, dedi.Derslerin iyi gitmiyor,diye mi üzgünsün.Yoksa başka bir şeyin mi var, dedi.Mehmet hocasına,bir şeyinin olmadığını sadece biraz keyifsiz olduğunu söyledi.Serap Hoca,buna pek inanmamıştı;ama üstüne gitmek de istemiyordu.
    —Tamam, Mehmet ne zaman istersen konuşabiliriz, diyerek oradan uzaklaştı.
    Günler geçiyordu.Kırtasiye de çalışmaya,devam ediyordu.Bugün işten erken ayrılmıştı.
    Eve geldiğinde Annesini ağlar vaziyette buldu.Yanına yanaştı.
    — Ne oldu anne, babam için mi ağlıyorsun yine? dedi.
    — Biricik annem, bak kendini helak ediyorsun.Babam yok ama biz ayakta durmak zorundayız.Buna mecburuz, dedi.
    Annesi,ıslak gözleriyle oğluna baktı:
    — Oğlum,canım yavrum benim.Sen benim bu dünyada ki tek dayanağımsın,ayakta durma sebebim sensin.Sen üzülme,öyle birden hatırladım işte.Ağlamayacağım,oğlumu da kendimi de üzmeyeceğim bundan sonra diyorum;ama işte bazen böyle tutamıyorum kendimi.Evin her köşesinde gözümün önüne geliyor.Kolay değil oğlum,on altı sene geçirdik babanla.Alkole başlamadan önce karıncaya bile zarar vermeyen bir adamdı o.
    Mehmet, annesine:
    — Anne eğer,bu ev sana,sürekli babamı hatırlatıyorsa; o zaman başka bir eve taşınalım.
    Fatma hanım bunu kabul etmedi.Ne olursa olsun bu ev onun için çok değerliydi.Ev eski bir evdi;ama manevi değeri onun için önemliydi
    — Sen merak etme oğlum.Zaman her şeyin çaresi derler.Elbet hafifleyecek acım.Dedim ya,böyle arada tutamıyorum kendimi.yoksa iyiyim ben.Sen rahat ol,yavrum benim.
    Mehmet,artık konuyu dağıtmak için olsa gerek.Yol da gelirken Emine teyzenin ona selam yolladığını söyledi.
    — Seni çok özlemiş anne,bir ara yanına gelecekmiş.
    Annesi’nin yüzünde ,bir tebessüm beliriverdi birden.
    — Bende onu çok özledim.Çok iyi olur,uzundur görüşmedik,dedi
    Biraz daha oradan burada sohbet ettiler.Sonra da her ikisi de uyumaya gittiler.Nedense Mehmet’in uykusu bir türlü gelmedi.Geç saatlere doğru dalıvermişti uykuya.Rüyasında babasını gördü.Babası oğluna:
    — Oğlum, neden hiç beni ziyarete gelmiyorsun?Yoksa unuttun mu beni?Biliyorum ne sana iyi bir baba, ne de annene iyi bir eş olabildim.Affedin oğlum beni, affedin.Hatalarımın bedelini burada çekerim.Yanıma gelin oğlum.Yalnız bırakmayın beni, diyordu.
    Mehmet birden ter içinde uyandı.Akşam ki konuşmalarından etkilenmiş olacaktı.Bir ara yine bir ziyarete gitse iyi olurdu.
    Kalktı elini yüzünü yıkadı.Bir bardak su içti.Hemen annesinin yanına gitti.Annesi uyuyordu.Uyandırmak istemedi.Mehmet tekrar uzandı yatağına.Düşünürken tekrar uykuya dalıverdi.
    Sabah erkenden kalktı.Okuldan önce mezarlığa babasının yanına gitmeye karar verdi.Annesi kalkmıştı.Bir çırpı kahvaltısını ettikten sonra annesiyle vedalaşıp çıktı.
    Bahçeden topladığı çiçeklerle mezarlığa doğru geldi.Bir ara geri dönmeyi düşündü ama sonra rüyasını hatırladı ve devam etti.Babasının mezarına geldi.İlk önce çiçekleri dizdi ,toprağının üzerine.Babasının karşısında ağlamak hoşuna gitmezdi;ama kendini tutamadı.Sonra babasına bu zamana kadar yaptıklarından bahsetti.Babasının onu dinlediğini hissediyordu.Uzun zamandır babasıyla böyle uzun konuşmamıştı.Demek ki dertleşmek mezarında kısmetmiş.Mehmet bir yandan ağlıyor; bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.O kadar kaptırmıştı ki kendini okul saatinin geldiğinin farkında bile olmadı.Sonra telaşla kendini topladı ve babasıyla vedalaştı.Koşar adımlarla okula gitmek için oradan uzaklaştı.
    Okula gelmişti. Derse tam zamanında yetişmişti.İlk dersi Türk Dili ve Edebiyatı idi.Serap Hoca yine iştahla dersini anlatıyordu.Mehmet derste dalgın,dalgın duruyordu.Mehmet’in dalgınlığını Serap Hoca fark etmişti.Zilin çalmasına az kala dersi bitirdi.Ders boyu dalgın olan Mehmet’in yanına gitti.Mehmet yine omzunda bir el hissetti.Serap Hoca Mehmet’e:
    — Mehmet, iyi misin?Ders boyu hiç kafanı kaldırmadın.Bir sıkıntın olduğu belli.Öğle arası yanıma gel de, biraz konuşalım seninle,dedi.
    — Tamam hocam, dedi Mehmet.
    Havada öyle güneşliydi ki tam gözüne vuruyordu güneş.Hafif bir rüyaya dalmış gibiydi.İstemeye istemeye gözlerini açtı.Bahçeye çıktı.Birazdan Serap Hoca’nın yanına gidecekti.İlk önce bir lavaboya gitti.Elini yüzünü yıkadı.
    Sonra öğretmenlerin odasına çıktı. Biraz heyecanlıydı.Serap hoca içeride oturuyordu.Mehmet’in geldiğini görünce hemen dışarı çıktı.
    — Gel Mehmet,kütüphane boştur,oraya geçelim, dedi.
    Kütüphaneye geldiler.Bir masaya sandalye çekip oturdular.Serap Hoca hemen söze başladı.
    — Mehmet,babanın vefat ettiğini biliyorum.Çok acı bir durum.Bu durumu kabullenmekten başka çaren yok.Hayatına devam etmek zorundasın. En azından kendin için, annen için,seni sevenler için bunu yapmalısın.Derslerine konsantre olman lazım.Ben sana her konuda yardım etmeye hazırım.Peki sen ne düşünüyorsun, Mehmet?
    Mehmet, kısık bir ses tonuyla:
    — Her şey boş geliyor hocam,dedi.
    Serap hanım:
    —Sen şimdi her şeyin boş olduğunu söylerken,demin dediklerimi inkar etmiş oluyorsun.Hayat kendin,sevdiklerin ve sevenlerin için yaşamaya değer.
    Hem bak,senin kısa hikayeler yazdığını da duydum.İstersen yazma yeteneğini,tekniğini geliştirip bu konuda ilerleyebilirsin.En azından bir hedefin olmuş olur.Sonra dersle ilgili takıldığın konularda,sana yardımcı olacağım demiştim.Gerisi senin isteğin ve gayretine kalıyor.Şimdi söyle bakalım, bana şunu diyebiliyor musun? Evet hazırım,Hocam diyebilir musun?
    Mehmet, başını kaldırdı.Hocasına baktı ve
    — Tamam Hocam,dedi.
    Mehmet, bundan sonra ki günlerde,boş vakit bulduğunda,Serap Hocası ile kütüphanede ders çalışmaya başladı.Serap Hanım’ın yardımıyla dilbilgisinde kendisini geliştirdi.Dili güzel kullanmayı,hızlı okuma tekniklerini öğrendi.Kırtasiyede çalıştığı için Serap Hanım’ın tavsiye ettiği pek çok romanı okuma imkanı sağlayabilecekti.Hatta vakit buldukça okumaya başlamıştı bile.Nihat bey’in kitapların kullanıldığını anlamaması için kitapları özenle kullanırdı.İki ayda tahmininden de çok kitap okumuştu.Şunu da daha iyi anlamıştı ki insan okudukça daha bir farklılaşıyordu.Yazma yeteneğinin daha da geliştiğini fark etmişti.Kısa roman yazmaya bile başlamıştı.Vakti yetmediği için çok ağır ilerliyordu;ama yazdığı kadarını Serap Hoca çok beğenmişti.
    Mehmet’in kırtasiyeden aldığı para evin geçinmesine yetmiyordu.Zaten havalar soğumuştu.Tarlalardan artık faydalanamıyorlardı.Mehmet’in yeni bir fikri vardı.Tarlaları satıp,Arguvan da amcasının boş evine taşınmak, gelmişti aklına.Hem okula da yakındı.Servise de gerek kalmazdı.Ayrıca annesinin kendini toplaması içinde iyiydi.Annesi bu evde durdukça eşi hiç aklından çıkmıyordu.Yalnız Mehmet bunu annesine nasıl anlatacaktı.?İkna olması imkansız gibi bir şeydi.
    Mehmet camdan dışarı baktı.Gökyüzüne yayılmış binlerce yıldız vardı bu akşam.Yıldızlar ne çoktu öyle.Öyle de yakın gelmişti ki gözlerine,sanki başına üşüşmüşler gibiydi.Annesinin sofra hazır oğlum sesiyle birden kendine geldi.Annesi yine elinden geldiğince döktürmüştü.Masaya oturdular.Annesinin gözü boş kalan sandalyeye takılmıştı yine.Bunu fark eden Mehmet,annesini daha da üzmemek için farkettiğni belli etmedi.Yemeğe başladılar.İkisinin de hiç iştahı yoktu bugün.Mehmet,yemeğin sonlarına doğru konuyu açtı.
    — Anneciğim bu evde on altı senemiz geçti.Bu çatı’nın altında ne acılar yaşadık,nelerin üstesinden geldik.Hala daha mücadele ediyoruz.Hayat devam ediyor.Umudumuzu yitiremeyiz.Öyle değil mi anne?,dedi.
    Annesi:
    — Öyle yavrum haklısın,dedi.
    Mehmet:
    Yalnız bir gerçek var ki maddi sıkıntımız var.Bunu görmezden gelemeyiz.Servis ücretlerim arttı.Çalışma saatlerim kısıtlı.Benim için zamanımı iyi kullanmam çok önemli.Geç saatlerde minübüs bulmam çok zor oluyor.Geç geliyor,bir de yolda geçirdiğim süre var.oldukça vakit kaybediyorum.Anne ben diyorum ki,Almanya da ki Amcamın Arguvan da ki evine taşınalım.Zaten Amcam,Babam sağken bile diyordu. Bir ihtiyacınız olursa bu ev sizinde eviniz diye. Hem okula da yakın.Servise gerek kalmayacak.Hem vakitten,hem de paradan tasarruf etmiş olacağım.Hem anne senin içinde çok iyi olur.Bu evin manevi değeri büyük ; ama sen burada durdukça babamı daha çok hatırlıyorsun.Hayatımıza bir şekilde devam etmeliyiz.Seni üzgün görünce; bende mutsuz oluyorum.Bak önümde üniversite sınavları da var.Bir de onlara çalışmam gerekecek.Bir an önce bir şeyler yapmalıyız.Ne dersin Anne? İyi olmaz mı, bizim için?
    Fatma Hanım başını eline dayamış düşünüyordu.Mehmet'in söyledikleri mantıklıydı.Bu evin onun için önemi büyüktü;ama bir yandan da, Mehmet’in geleceği söz konusuydu.Ne yapacağını şaşırmıştı.
    Fatma Hanım:
    — Peki bağ bahçe ne olacak? Dedi.
    Mehmet:
    Satarız, anne.Amcama söyleriz,bize yardımcı olur herhalde.
    Annesi:
    — Biraz düşüneyim,oğlum.Bana yarına kadar zaman ver.Hemen verilecek bir karar değil bu sonuçta.
    Mehmet,annesini anlıyordu.Bu yüzden daha fazla üstüne gitmedi.
    — Tamam,anneciğim, dedi.
    Ertesi gün Fatma Hanım,eşini ziyarete gitti.Kabristanlığa giderken bir buket beyaz papatya aldı.Bu Abdullah Bey’in Fatma Hanıma aldığı ilk çiçekti.Mezarın başına gelen Fatma Hanım,birden ağlamaya başladı.Eşinin mezarının kenarına oturdu.Evlendikten sonra ki mutlu günlerini hatırladı.Bir gün kapıyı açtığında ,elinde bir buket papatyayla duran eşi geldi gözünün önüne.Sıcak bir gülümsemeyle uzatmıştı.Eşini kapıda görünce,tüm yorgunluğu giderdi.
    Şimdi karşısında duran,mermerin çerçevelediği,bir avuç topraktan ibaretti.
    — Keşke başlamasaydın bu illete,diyerek, ağlamaya devam etti.
    Bir süre ağladı böyle.Ona evden taşınmaları gerektiğini anlattı.kendince dertleşti biraz.Arkasından gelen ayak sesleriyle toparlandı.Oldukça hoş orta yaşlı bir bayanla, çok tatlı bir kız çocuğu yanına doğru geliyorlardı.Kadın yanına gelince selam verdi.Kendini tanıttı. Rahmetli liseden arkadaşımdı,dedi ve baş sağlığı diledi.
    — İstanbul da yaşıyorum.Buraya akrabalarımı ziyarete gelmiştim.Vefat ettiğini,tesadüfen öğrendim.Çok üzüldüm.Allah rahmet eylesin,toprağı bol olsun, dedi.
    Abdullah Bey’in çok iyi bir arkadaş olduğunu,kendisine iyilikleri dokunduğunu anlattı.
    Fatma Hanım yolda giderken kadını düşündü.Ne kadar alımlı ve bakımlıydı.Düşündü ne kadar bırakmıştı kendini bu son senelerde.İyice salıvermişti.Evde yaşlanmayı bekleyen bir zavallı gibi hissetti kendini.
    Eve geldiğinde karar vermişti.Mehmet’in dediği gibi şehre taşınacaktı.Bir işe de girmeliydi.Hem kafasını dağıtır;hem de daha iyi yaşarlardı.Hemen Abdullah Bey’in kardeşi Mustafa’ya telefon açtı.Durumu anlattı.Kısa bir dertleştiler.Bağ bahçeyi satmasına yardım etmesini istedi.
    O da:
    — Tamam sen merak etme ben ilgilenirim,dedi.
    Akşam olunca ,Mehmet eve, elinde bir pastayla geldi.Annesi pastayı görünce şaşırdı.
    — Bu ne oğlum,neyi kutluyoruz.
    Mehmet, birden coşarak!!!
    — İyi ki doğdun.Anne,otuz dokuzuncu yaş günün kutlu olsun.Birlikte nice mutlu yıllara,anneciğim.
    Annesi şaşkın! ve gülümseyerek bakıyordu oğluna.
    Mehmet,annesini,babasının vefatından beri böyle içten gülümserken görmemişti.
    Annesi, teşekkür ettikten sonra,mutfağa gidip tabak getirdi.Önce mumları söndürdüler.Sonra da bir güzel pastalarını yediler.
    Annesi Mehmet’e kararını verdiğini söyledi.
    — Taşınmayı kabul ediyorum.Bağ bahçenin satılması için Mustafa amcanı aradım.Yalnız benim de sana bir diyeceğim var oğlum.Ben çalışmak istiyorum.Senin de dediğin gibi geçinemiyoruz.Merkez de kolay iş bulurum.
    Mehmet, bunun üzerine:
    — Anne kendini çalışmak zorunda hissetme.Şehre taşındığımızda daha kolay geçiniriz.Toprakları sattığımız parayı bankaya yatırırız.Onun faiziydi,benim çalışmamdı;derken bize yeter.Hem servis ücreti de olmayacak.Ben yürüyerek gideceğim okula.
    Annesi:
    — Mehmet,oğlum,sadece para için değil.Benim de bir işe girip kafamı dağıtmaya,oyalanmaya ihtiyacım var,dedi.
    Mehmet:
    — Tamam o zaman,anne.Madem sen kendini daha iyi hissedeceksin.Nasıl istersen öyle yap.
    Aradan bir hafta geçti.Mustafa Amcası ve takım elbiseli,bıyıklı,esmer bir adam eve geldiler.Takım elbiseli adam bağı bahçeyi almak için gelmişti.
    Mehmet ve annesinin beklediği fiyattan daha fazla teklif edince hiç düşünmeden kabul ettiler.Kağıtlar imzalandı,işlemler yapıldı.Artık bağ bahçe yoktu.Ellerinde sarı bir zarftan başka bir şey yoktu artık.Sadece evi bıraktılar.O kalacaktı.Onu satamazlardı.
    Abdullah Bey,bu bağ bahçeyi satın aldığında;buralar bomboş araziydi.Hepsine emek verilerek tarlalar işlendi,ağaçlar dikildi.Ayrıca Abdullah Bey,doğayı çok severdi.Kurumuş bir ağaç görse hemen çaresine bakardı.Eğer yaşasaydı hiç kimse ona buraları sattıramazdı.Çünkü şehirde yaşayacak bir adam değildi o.
    — Güle güle oturun, dedi,amcası.
    Taşınmak için hazırlıklara başlamışlardı.Şehirde ki evi bir güzel temizlediler.Evden getirilecek eşyaları ayırdılar.Hepsini getirmeyeceklerdi.Bazı eşyaları yeniden aldılar.
    Yeni evleri,önünde küçük bir bahçesi olan apartman dairesiydi.Üçüncü katta olması alışmadıkları bir şeydi;ama olsun buna da alışırlardı.
    Yeni evlerine girdiklerinde onları güneş ışınları karşıladı.Mutfak beyaz,diğer odalar mavi renkteydi.Mutfak dolapları,fayanslar gayet şıktı.İnsanın içini açan,rahatlatan bir havası vardı.Apartmanın yanında küçük bir park vardı.
    İkisi de yeni evlerini çok beğenmişlerdi.
    Mehmet iki gün izinliydi.İlk iş olarak eve alacakları yeni eşyalara bakmaya gitti.İkinci el eşya satan yere de şöyle baktı.Bazı ihtiyaçlarını buradan da alabilirlerdi.Dediği gibi yaptı.Hem yeni,hem de ikinci el,eşyalardan da aldı.Çok açılmamalıydı.Daha önünde üniversite vardı.
    Mehmet iki gün boyunca,annesine yardım etti.Yalnız eve tam yerleşmek bir haftayı bulmuştu.
    Fatma Hanım bir gün çarşıda dolaşırken,terzi dükkanının önünde ki ilana gözü ilişti.Camda dikişten anlayan bayan arandığı yazıyordu.Dikiş biliyordu.Daha fazla beklemedi,girdi içeriye.Camda ki ilan için geldiğini söyledi.Eğer kabul ederlerse çalışabileceğini belirtti.
    Terzi Hasan Bey kırk beş elli yaşlarındaydı.Saçları kırlaşmış geniş yüzlü;yüzünde sakin bir ifade olan biriydi.
    Fatma Hanım’ı görünce:
    — Önce hoş geldiniz, dedi.
    Kimlerdensiniz diye sordu?Fatma Hanım, biraz bahsetti kendinden.Durumunu anlattı.Daha önceleri dikiş-nakışla uğraştığını gösterilen işi itinayla yapabileceğini söyledi.
    Terzinin işleri yoğundu.Daha fazla uzatmadı.Daha önce gelen elemanlarının baştan savma iş yaptıklarını,bir türlü istediği gibi eleman bulamadığından dertlendi.
    Terzi ,kadının durumuna da üzülmüştü.
    Terzi Hasan:
    — Yarın sabah bir gelin bakalım.Bir deneyelim sizi, bakalım dediğiniz gibi misiniz?
    Fatma Hanım:
    — Tamam efendim.Memnun kalmazsanız,devam etmem, dedi.
    Oradan çıktıktan sonra bir marketten eve yiyecek bir şeyler aldı ve evinin yolunu tuttu.
    Eve geldiğinde içinde ki heyecan hala devam ediyordu.Kim derdi ki bir gün; köyden şehre taşınacak,işe başlayacak diye.Her şeyden önemlisi Abdullah Bey’in onu yalnız bırakacağı aklına gelir miydi?Neyse artık yeni bir düzen kurmuşlardı.Buna alışacaktı mecbur.
    Hemen kendini toplayıp işine koyuldu.Eski evinden getirdiği kolilerden açılmayan eşyalar vardı.Kullanacaklarını açmıştı ama Eşinin eşyalarının olduğu kolileri açmamıştı.Kolinin birinden eşinin ceketini çıkardı.Abdullah Bey bu ceketi sadece özel günlerde giyerdi.Uzun zamandır da bakmamıştı bu giysilere.Fatma hanım’ın gözleri yine yaşardı.Ceketi havalandırmak için balkona çıkaracaktı.Çıkartmadan şöyle bir ceplerine baktı.İç cebinde eşinin eski cüzdanı duruyordu.içine şöyle bir baktı.bir kaç kağıt parçası vardı.Bir de küçük adres defteri vardı.Defteri çekince içinden,bir kağıt düştü.Açtığında içinde bir ev adresi yazdığını gördü.Bu adreste kimseyi tanımıyordu.Yeşilyurt’ta bir ev adresiydi.Nevin diye de bir isim vardı.Oradan tanıdıkları kimse yok diye hatırlıyordu.Nedense garibine gitmişti.O arada kapının açıldığını duydu.Kağıdı tekrar cebine koydu ve salona geçti.Gelen Mehmet’ti
    — Hoş geldin oğlum
    — Hoş bulduk, anneciğim.Nasılsın,bugün?
    — İyiyim oğlum.Senin nasıl geçti,günün?
    — Benim de iyi geçti anne. Sadece kırtasiye de işler yoğundu biraz.
    — Acıkmışsındır.Sofrayı kurayım.
    — Yok,sağol anne.Nihat ağabey’le dükkanda atıştırdım.Üzerimi değiştirip,ders çalışacağım.
    — İyi zaman,oğlum sonra acıkırsan söyle,hemen getiririm.
    — Tamam anne,ben acıkırsam, mutfağa girer yerim.Gerek yok getirmene.
    — Mehmet bu arada,sana bir şey diyeceğim.Hani diyordum ya,işe girmek istiyorum, diye.Bugün çarşıda dolaşırken,terzi dükkanında bir ilan gördüm.Konuştuk kısmetse yarın başlıyorum.
    Mehmet ilk önce hiçbir şey demedi.Sonra,
    — Hayırlı olsun anne,deyip içeri odasına geçti.Yatağının üstüne kendini atıp,gözlerini tavana dikti. Açıkçası pek sevinmemişti bu habere.Annesi de fark etmişti herhalde.Düşündü,acaba geçinemiyoruz derken annesini çalışmaya mı zorlamıştı.Canı sıkıldı biraz ama sonra düşününce annesinin evde anılarıyla yaşamasından;bir işte çalışması,psikolojisi açısından daha iyi olurdu belki.Neyse artık bakalım zaman ne gösterecekti.Hemen üzerini çıkarıp,dersine oturmalıydı.
    Fatma Hanım,ertesi sabah, Mehmet’in kahvaltısını hazırladı.Beraber kahvaltı ettiler.Mehmet üzerini giyerken O da masayı kaldırdı.Mehmet okula,Fatma Hanım da işe gitmek için yola koyuldu.İçinde bir heyecan vardı.Acaba her şey yolunda gidecek mi? Patronuyla anlaşabilecek miydi?İşini beğenecek miydi? İlk defa el işin de çalışacaktı bu yüzden her şeyin nasıl gideceğine tahmin yapamıyordu.Kafasında bunları düşünürken işyerine geldiğini fark etti.
    Dükkana geldiğinde Hasan Bey gelmiş,çalışmaya başlamıştı bile.Fatma Hanım’ı görünce :
    — Hoş geldin,adınız Fatma’ydı, sanırım.
    Fatma Hanım:
    — Evet Efendim.İsmim Fatma.
    Hasan Bey:
    — Tamam o zaman Fatma Hanım,önce bazı şeyleri hatırlatayım.Sabahları dokuza doğru açsan bana yeter.Akşam da iş olmazsa altı’ya doğru çıkabilirsin.Öğlenleri işin durumuna göre ya yemeğe gider yada burada bir şeyler atıştırırsın.Pazarları tatil günün.İşin olduğun da önceden söylersin,izin veririm.Temizlik işini bana söyletmeden ne gerekiyorsa yaparsın artık.Asgari ücret alacaksın.İlerde işlerin ve senin çalışma durumuna bağlı olarak sigorta yapabilirim.Ama şimdilik bir deneyelim bakalım; uyum içinde çalışacak mıyız?Ha bu arada bana Hasan Ağabey de diyebilirsin.Artık nasıl rahat edersen.Onu sen bilirsin.Tamam mı? Anlaştık mı? Şimdi senin bir diyeceğin varsa söyleyebilirsin.
    Fatma Hanım:
    — Yok Tamam. Dedikleriniz uyuyor bana.
    Hasan Bey:
    — O zaman bir an önce işimize koyulalım.Akşama yetişmesi gereken bir işimiz var.Önemli bir müşterimin siparişi bu.Şu gösterdiğim yerleri sen bir teyel al.Ben de diğerlerinin kesimini yapayım.Normal de teyelsiz de dikiyorum;ama bu kaygan bir kumaş,teyel almamızda fayda var.İşin bitince şurada ki tamir edilecekleri,tamir edersin.Şimdilik yeni dikimleri sana yaptırmayacağım.Sonra ki günlerde onları da yapmaya başlarsın.
    — Tamam,Hasan ağabey, sen merak etme bunlar benim için kolay şeyler.
    Hasan Efendi gülerek:
    — İyi o zaman.Kolay gelsin,dememe gerek kalmadı.
    O gün,akşama kadar çalıştılar.İşlerin yoğun olduğu güne,denk gelmişti.Çıkması yedi buçuğu buldu.Kış olduğu için hava erken kararıyordu.İlk gün’ün hamlığı olsa gerek yorulmuştu.Yoksa bu iş neydi ki tarlalardaki işin yanında.Aslında yürüyebilirdi;ama eve daha erken varıp Mehmet’in yemeğini hazırlaması gerekiyordu.Hem de yorgundu.Dolmuşa binse daha iyi olurdu.
    Neyse ki eve gelmişti artık.Mehmet gelmemiştir inşallah diye dua ederken.Kapının tokmağını aynı anda karşılıklı açtılar.Kapıyı Mehmet açmıştı.Fatma hanım,şaşırdı.
    — Oğlum bugün erken gelmişsin.Bir sorun mu var?
    — Yok,anne .Sorun falan yok.Sadece her zamankinden az daha erken çıktım işten.Ama senin işinde sorun var herhalde.Bu saatte geldiğine göre!
    Fatma Hanım,anladı ki geç gelmesine ,oğlu bayağı sinirlenmişti.
    Fatma hanım:
    — Oğlum bugün işler oldukça yoğundu.Yetişmesi gereken işler vardı.Bu yüzden geç kaldım.Her zaman bu saatte çıkmayacağım.Neden bu kadar sinirlendin ki?
    Mehmet:
    - Anne yapma ne olur.Saat sekiz oldu nerdeyse.Sen daha yeni geliyorsun eve.
    Fatma Hanım bu kadar büyütecek bir şey olmadığını düşünüyordu.Bu yüzden oğlunun tepkisine anlam verememişti.
    — Oğlum senden önce gelip yemeği hazırlayamadığım için üzgünüm.Hemen hazırlarım.
    Mehmet:
    — Anne hayır,sorun,öncelikle yemek değil.Bu şartlarda çalışacağını bilmiyordum. 'Geçinemiyoruz’ dedim,diye kendini bu kadar yıpratmana dayanamıyorum.
    Fatma hanım:
    — Oğlum ben bu durumdan rahatsız olursam bırakırım zaten.Dur bakalım.Daha bugün başladım.Daha önce de dediğim gibi ben sadece para için çalışmıyorum.Daha çok Kafam dağılsın,bir meşguliyetim olsun diye çalışıyorum.Bu kadar tepki vermen yersiz.
    Mehmet hiçbir şey demeden,odasına gitti.Kapıyı kapatıp uzandı.Belki istemeden olmuştu ama annesini çok üzmüştü.Zavallı kadın,içeriye geçti ve sessiz sessiz ağlamaya başladı.Belli ki kalbi çok kırılmıştı.Mehmet’le ilk kez bu kadar, birbirlerine seslerini yükseltmişlerdi.
    Biraz uyuduktan sonra Mehmet kalktı.Salona annesinin yanına gitti.Annesi hiç
    Dönüp bakmadı bile.Elinde kumanda televizyona bakıyordu.Mehmet,yumuşak bir ses tonuyla,annesine seslendi:
    — Anne, seni kırdım galiba.
    Fatma hanım hiç tepki vermedi.
    — Annem inan seni üzmek istemedim.sadece geç gelmen yani…
    Mehmet cümleleri tam olarak toplayamadı.Ama annesi onun ne demek istediğini,ne hissettiğini anlıyordu.Oğluna döndü.Gözlerinin içine bakarak:
    — Oğlum,senin ne demek istediğini anlıyorum.Ben rahatsız olsam zaten çalışmam.Lütfen daha fazla üstüme gelme.Yorgunum uyumak istiyorum.Yarın sabah erken kalkacağım.
    Mehmet:
    — Seni kırdıysam özür dilerim anne.İyi geceler,dedi,Mehmet.
    O gece tipi sabaha kadar durmadı.Fırtına durmadan uğulduyordu.Sabaha kadar kar her yeri örtmüştü.Ne soğuktu öyle.Rüzgar insanın yüzünü yakıyordu.
    Hayvanlar bile sığınacak bir çatı arıyordu.
    Fatma hanım işe yetişmek için sabah erkenden kalktı.Kahvaltıyı hazırladı.Mehmet’i kaldırmalıydı.Dışarıda karın usul usul yağdığını görünce.Eşinin karı ne kadar çok sevdiğini hatırladı.Bir ah çekti derinden."Nasip olmadı bu kışı görmesi" dedi, içinden.Hüzünlenmişti.Sonra topladı kendini ve hemen Mehmet’i uyandırmak için odasına doğru gitti.
    Kapının açıldığını duyan Mehmet,hemen kalktı.Annesi:
    — Mehmet kahvaltı hazır,oğlum.
    — Tamam Anne,geldim hemen..
    Mehmet gelince birlikte kahvaltıyı ettiler.Annesi:
    — Oğlum ben çıkıyorum.Akşam görüşürüz.Allaha emanet ol,dedi.
    Mehmet:
    — Tamam anneciğim ,sana da iyi çalışmalar.Sende Allaha emanet ol
    Fatma Hanım,sıkıca giyinmişti.Malûm hava oldukça soğuktu.Rüzgarla birleşince de hiç çekilmiyordu.Üzerinde ki mantoyu yıllardır giyerdi.Eskimek nedir bilmemişti.Kendisine yakışıyordu.Şimdi ne gerek vardı ki o kadar telaşın arasında.
    Sonra Birden anahtarına baktı.Her zaman kontrol ederdi.Şöyle bir baktı ceplerine nihayet bulmuştu.Anahtarla birlikte bir de kağıt gelmişti eline.Baktı,bu geçen sefer eşinin cebinde bulduğu adres yazan,kağıttı.Tekrar baktı.Bu adres de bir tanıdıkları yoktu.Emin olduğunu düşünüyordu.Nedense bu adres aklına takılmıştı.Kafasında,soru işareti bırakıyordu.Sonra "neyse" dedi,kendi kendine.
    Derin bir nefes çekti.Kağıdı koydu cebine ve yoluna devam etti.
    Öte yanda Mehmet de okula gitmek için çıkmıştı evden. Karın cazibesiyle büyülenmiş gibi gidiyordu yolda.Çok seviyordu bu beyazlığı harikaydı.Vakti olursa kartopu yapıp,oynamak istiyordu.Tıpkı çocukluğunda ki gibi.Düşünürken bile yüzünde bir tebessüm belirdi.İlerlerken bir ara gözüne bir kız çarptı.Neredeyse tepeden tırnağa kadar bembeyaz karlarla kaplanmış bir kızdı bu.Kız Mehmet’ten önce okula girdi ve İdare'ye doğru gitti.
    Ders zili çalmak üzereydi.Mehmet,hemen sınıfa çıktı.Matematik dersi vardı.Geç kalırsa Hoca derse almıyordu.Soluk soluğa sınıfa çıktı.Şansına öğretmeni henüz gelmemişti.
    Ders başladıktan yirmi dakika sonra Kemal Bey yanında bir kız öğrenciyle sınıfa geldi.Matematik öğretmeni,Yusuf Bey’i dışarı çağırarak biraz konuştu.Sonra Yusuf bey yanında kız öğrenciyle sınıfa girdi.
    Mehmet,bu kızı hatırlamıştı.Bu kız sabah okula gelirken karların arasında gördüğü kızdı.Esmer tenli,yeşil gözlü güzel bir kızdı.
    Yusuf Bey:
    — Adın ne kızım?dedi.
    — Adım, Kader Han
    — Nereden geliyorsun?
    — İstanbul’dan geliyorum.
    Yusuf Bey Kader’in ailevi durumlarını,Kemal Bey’den öğrendiği için,daha fazla bir şey sormadı.Sınıf Öğretmeni olduğu için Kader’i diğer öğrencilerle tanıştırma işi Yusuf Bey’e düşüyordu.Tanıştırma bitince dersine devam etti.
    Teneffüs olmuştu.Öğrencilerin çoğu okulun bahçesinde yağan karın keyfini çıkarıyorlardı.Sınıfta üç beş öğrenci vardı.Mehmet arkasına döndüğünde Kader’i gördü.Kader tek başına oturuyordu.Uzaklara dönmüş derin derin düşünüyordu.O gün sekiz saat ders boyunca hiç konuşmamıştı.Sadece sorulan sorulara cevap veriyordu.
    Ders bitiminde Mehmet, her zaman ki gibi kırtasiyeye gitti.Müşterilerin gelip gittiği,aralarda ki boşluklarda elinde ki romanı okuyordu.O gün ilham günüydü sanki.İçinden birkaç satır şiir karalamak geldi.Yazdığı şiire Şöyle bir bakıp okuduğunda "vay ben neymişim” dedi,kendi kendine.Öyle dalmışken birden, bir hapşırma sesiyle irkiliverdi.O da ne! Bu yeni gelen sınıf arkadaşı Kader di.Şaşırmıştı ve nedense heyecanlanmıştı.Sonra kendini hemen toparlayıp:
    — Hoş geldin Kader.Nasılsın?dedi.
    Kader hafif bir tebessümle:
    — Hoş bulduk.Teşekkür ederim.Sen burada mı çalışıyordun?
    Mehmet’in hafiften yüzü kızardı.
    — Okuldan sonra burada çalışıyorum,dedi.
    Kader elinde ki kağıdı Mehmet’e uzatarak;burada yazılı olanları almak istediğini belirtti.Mehmet boş tabureyi işaret ederek; oturup beklemesini söyledi.
    Mehmet diğer müşterinin işini bitirir bitirmez.Kader’in verdiği listeyi hazırladı.Kasaya geçtiler.
    Kader:
    — Ne kadar tuttu hepsi?
    — Toplam yirmi beş lira tuttu.Ama sen sınıf arkadaşımsın.Yirmi üç versen yeter.
    Kader çantasını karıştırdı.Cüzdanını arıyordu ama bir türlü bulamadı.Telaşlı bir ses tonuyla:
    — Cüzdanımı bulamıyorum,dedi.
    Mehmet:
    — Önemli değil sonra verirsin.
    — Yanıma aldığımı sanıyordum;ama evde kalmış herhalde.Yarın okulda veririm.Kusura bakma.İyi akşamlar,deyip hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.
    Mehmet:
    — Sana da iyi akşamlar.Görüşürüz, dedi.
    Mehmet akşam, eve geldiğinde annesi her zaman ki gibi güzel bir sofra hazırlamıştı.Masanın yanında bir de paket vardı.Merak etmişti.Açmak istedi ama sonra vazgeçti.Mehmet’in merakını fark eden Annesi,gülümseyerek:
    — Aç bakalım,beğenecek misin?
    Mehmet, hızla paketi açtı.Kahverengi üzerinde krem rengi,küçük desenleri olan el örgüsü bir kazaktı.Fatma Hanım Mehmet’ten gizli örmüştü bu kazağı.Sürpriz olsun istemişti.Esasında doğum gününde verecekti;ama o kadar sabredemedi.
    — Teşekkür ederim anne.Sen ördün değil mi?Yormasaydın gözlerini.Zaten hem iş hem ev yoruluyorsun.Öyle de güzel olmuş ki.Renkler desen ne kadar uymuş.Çok beğendim.
    Annesi:
    — İyi günlerde kullan evladım.Şöyle bir giy bakalım üstünde, görelim,dedi.
    Mehmet:
    — Giymez miyim.? Anneciğim,hemen giyiyorum.
    Mehmet kazağı üzerine giydi.
    Annesi gülümseyerek,
    — Bu kadar mı uyar,bir kazak insanın üstüne.Tam bedenine oturdu.Sürpriz yapacağım için tahmini yaptım ölçülerini.Ellerime sağlık,korktuğum gibi olmadı.Ayrıca çok da yakıştı.
    Mehmet de aynanın önüne gitti ve şöyle bir baktı,kendine.
    — Anneciğim tekrar ellerine sağlık.Gerçekten de çok yakıştı bana.Teşekkür ederim.
    Akşam yemeğinden sonra Mehmet annesine,sınıflarına yeni gelen öğrenciden bahsetti.Annesi de işyerindeki olup bitenlerden bahsetti biraz. Mehmet muhabbet ederken yorgunluktan olsa gerek,sobanın yanında uyuya kalıvermişti.
    Sabahın ilk ışıklarıyla ortalık aydınlanmıştı. Hiç olmadığı kadar soğuk bir hava vardı.Camı açıp dışarı bektı.Ayaz dedikleri bu kadar olurdu.Çok keskindi soğuk.Kalktı, Buz gibi suyla,elini yüzünü yıkadı,irkilerek.Kahvaltısını etti ve hazırlanmaya başladı.Annesi’nin gideceği iş yeri okula göre daha uzak olduğu için Mehmet’ten önce çıkıyordu.Mehmet’in okulu eve yakın olduğu için acele etmezdi.Genel de dersin başlamasına az bir zaman kala okul da olurdu.Her zaman ki gibi acele etmeden evden çıktı.
    İlk ders,Türk dili ve edebiyattı.Mehmet okula gelmişti.Sınıfının önüne geldiğinde kapının kapalı olduğunu görünce “olamaz”,dedi.Serap Hoca’nın sesi dışarı geliyordu.Belli ders başlamıştı.İçeri girip girmemek konusunda tereddüt etti.Dersi de kaçırmak istemiyordu.Cesaretini toplayıp kapıyı tıkladı ve sınıfa girdi.Serap Öğretmen dersi kesip sert bakışlarla Mehmet’e doğru baktı.Mehmet kısık bir ses tonuyla:
    — Özür dilerim Hocam,girebilir miyim?dedi.
    Serap hoca bir an sustu ve sonra,
    — Geç,bir daha görmeyeceğim ama,dedi ve derse devam etti.
    Sınıfta ki ile dışarıda ki Serap Hoca farklıydı.Dışarıda ki yumuşak kalpli,sevecen,yardımsever olan Serap Hoca;sınıfta disiplinli,taviz vermeyen biri oluveriyordu.
    Yorucu bir dersten sonra çalan zil,tüm öğrencilerin yüzünü güldürmüştü.Mehmet sınıfta kalmıştı yine.Sessizlikte hikayesini aldı eline,yazmaya başladı.Vakitsizlikten hikayesi ağır ilerliyordu.Bugün yarın ,bitirip Serap Hoca’ya göstermek istiyordu.Tam bir şeyler yazmaya başlamışken tepesinde birini fark etti.Kafasını kaldırdı ve baktı.Gelen Kader’di.Gülümseyerek:
    — Geçen akşam cüzdanım evde kalmıştı.Kitapların parası,dedi ve yirmi üç lira’yı uzattı.
    Mehmet,uzatılan parayı geri çevirdi.
    — Ben senin ücretini ödedim,gerek kalmadı.İzin ver,benim hediyem olsun,dedi.
    — Hayır,kabul edemem.Lütfen alır mısın? dedi.Kader
    Mehmet:
    — Üsteleme Kader.İçimden geldi,ben ödedim,lütfen kabul et.
    Kader’in yüzü kızardı.Baktı Mehmet,çok içten,
    — Teşekkür ederim,Mehmet.
    Mehmet de:
    — Ne önemi var,kabul ettiğin için asıl ben teşekkür ederim.
    Kader,Mehmet’in bir şeyler yazdığını görünce ve dayanamadı sordu:
    — Böyle uzun uzun,ne yazıyorsun, Mehmet?


      Similar topics

      -

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 8:27 am