Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    intikamın acı yüzü

    avatar
    1001110067


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 16/12/10

    intikamın acı yüzü Empty intikamın acı yüzü

    Mesaj  1001110067 C.tesi Ara. 25, 2010 2:15 pm

    İNTİKAMIN ACI YÜZÜ


    Suya Çentik Atamadım
    Kasaba yemyeşil ağaçlardan oluşmakta.Kasabanın tam önünden dağların bağrından çıkarak gelen masmavi Kudüm çayı geçmektedir.Kasaba halkı bu ırmaktan hem hayvanlarını otlatmakta hem de tarlalarını, bostanlarını sulamaktaydı.Kasabanın evleri aynı sıralı dağlar gibi birbirini takip etmekteydi.Kışları kasaba sobalardan çıkan dumanlarla aynı sis çökmüş gibi bir havası vardı .Yaz aylarında ise kasaba yemyeşil rengarenk gülleriyle ve karanfilleriyle dikkat çekiyordu.Kasaba halkı ise kendi kendine kimileri hayvancılık kimileri belediyede kimileri ise tarımla uğraşıyordu.Ali ve Yahya belediyede çalışanlardan ikisiydi.
    Ali ve Yahya belediyede çalışıyordu. Ali Yahya’nın köylüsü, çok yakın arkadaşı ve akrabasıydı. Maya ise Yahya’nın güzel ve yüreği sevgi dolu karısıydı. Seher Ana ise Ali’nin annesiydi. Yahya’da ona ana diye seslenirdi. Maya bir gün Yahya’ya mücdeli haberi verir ve hamile olduğunu söyler. Yahya buna çok sevinir. Ve günlerin geçmesini çocuğunun doğmasını dört gözle bekler.Yahya bir oğlunun olmasını çok ister onun için her şeyi ayarlamaya başlar. Onun için her şeyi düşünür.Ve günler geçer Maya doğum yapar.bir oğulları olur.Yahya oğlunun olmasına çok sevinir .Oğlunun ismini Yakup koyar. . Güler ise Ali’nin karısıdır.Ali güleri çok sever onun mutluluğu için her şeyi yapar.Bunlar birlikte çok mutlu yaşarlar.Ve onlarında bir oğulları olur.Adını Barış koyarlar. Günler geçer ve günlerden bir gün Yahya’nın karısı maya kaçar.
    O gün kasabada bir değişiklik vardır. Herkes sanki Yahya’dan kaçmaktadır. Ali ve Yahya aynı zamanda komşudurlar. Evleri karşı karşıyadır. Yahya eve geldiğinde evde kimsenin olmadığını anlar ve merakla Ali’nin evine koşar. Ve Seher Ana’yı bulur evde. Seher Ana’ya Maya’nın nerede olduğunu sorar, oda çok zorlanarak da olsa Maya’nın ağanın oğlu Kenan’a kaçtığını söyler. Maya zenginlik ve gösteriş hırsıyla evini bırakıp Kenan’a kaçmıştır. Bunu duyan Yahya hışımla evden çıkar. Seher Ana arkasından bağırarak önce kanuna gitmesini söyler.Ama Yahya bunları duymaz.Yolda onları öldüreceğini kendi kendine söylenerek gider.Ve sonra yolda amcasıyla karşılaşır oda ona bu işten vazgeç düşme üzerine der, o da ağanın adamıdır.Diyerek onu uyarır.Daha sonra Yahya karakola giderek Kenan’dan şikayetçi olur.

    KARAKOL
    İkinci bölümde Yahya karakola gelmiştir. Komutana hidayet ağanın karısını oğluna kaçırdığını söyler. Komutan ise ortada kaçırmanın olmadığını karısının kendi rızasıyla ablasına sığındığını söyler. Maya’nın ablası da Kenan’ın kardeşiyle evlidir. Komutandan da destek göremeyen Yahya günah benden gitti diyerek karakoldan çıkar.Hidayet Ağa’yı aramaya çıkarak yola koyulur.Onu kahvede bulur.
    Kahvenin önünde ağanın yakasına yapışır. Bunu gören köylüler toplanarak Yahya’yı linç etmeye kalkarlar. O arada Yahya, Ağanın oğlu Kasım’ın gözünü çıkarır.Bunun üzerine Yahya olay çıkardığı ve adam öldürmeye kalkıştığı için hapishaneye düşer.

    HAPİSHANE
    Üçüncü bölümde Yahya artık hapishanededir. Maya ise Yahya’ya boşanma davası açmıştır. Yahya boşanmak istemediğini belirtse de çevresi geniş olan ağa her şeyi ayarlamıştı.Ağa amacına ulaşmıştır. Önce karısını elinden aldılar, ardından belediyedeki işinden atıldı.Artık kimse onu eskisi gibi önemsemez oldu.Eski şöhretini kaybetti.Daha sonra Yahya ne yapacam diye diye düşünürken af çıkar ve salınır.Yayla bu olaya çok sevinir.Ama Yahya ne yapacağını bilmiyordur.Çünkü karısı bir başkasıyla evlenmek üzeredir ve ne yapacam diye düşünüyordur.Yahya eline bir tüfek alarak onu öldürmeye karar verir ve yola koyulur.


    NİKÂH
    Bu bölümde ise ağa oğlunu mayayla evlendirmek için müftüyü getirtir. Fakat o ‘’ben harama Besmele çekmem’’ diyerek nikâhı kıymayı reddeder. Ali ise kasabadaki evini boşaltıp köyüne taşınmıştır. Kodesten çıkan Yahya ise hidayet ağayı bulur ve onu elindeki tüfekle vurur ve yeniden hapse döner.Sonra 9 yıl hapis cezasına çarptırılır. Diz kapağından vurulan ağanın ise lakabı ‘tahta bacak’ olarak kalır.Artık ağayı her gören tahta bacak diye seslenir.Yahya hapiste kimseyle konuşmaz 9 yılın geçmesini bekler ve her dakika ömründen ömür gider.

    KUDÜM’ÜN ÖTESİ
    Kitabın beşinci bölümü olan bu bölümde, Yakup artık on yaşına gelmiştir. Okulda çocuklar ona annesinin karşı köyde babasının ise hapiste olduğunu söylemektedir. Fakat o babam Gamsız Ali, annem ise Güler demektedir. Seher ise babaannesi, kardeşi ise Barış’tır. Sonunda Barış’a sormaya karar verir. Barış ona gerçekleri anlatır. Annesinin Karapınar’da düşman köyünde olduğunu, Sinem’le Sami’nin annesi olduğunu söyler. Babasının ise hapiste olduğunu ve niçin hapise düştüğünü anlatır . Bunu öğrenen Yakup düşman köyü olan, Kudüm’ün ötesindeki köye gitmeye karar verir. Amacı annesini görmektir.
    Konağa vardığında, onun Maya’nın oğlu Yakup olduğunu anlayan Kasım, konaktaki çocuklara Yakup’u öldüresiye dövdürür. Bu çocuklar arasında Cuma, Civan, Sami, Sinem ve Cemre bulunmaktaydı.
    O olaydan sonra Yakup içine kapanmıştı. Bir gün yine karşıya geçmeye karar verdi, öcünü almak istiyordu.
    Kudüm’ün kenarında oynayan çocuklardan Cemre’yi kendisine kurban olarak seçmişti. Cemre derin bir seyirdeydi. Yakup onu yakaladı, çaya attı ve kaçtı. Çocuklar hemen konağa haber verdiler, cemre küçük bir dala tutunarak hayatta kalmıştı. Bunun üzerine kasım asma köprünün urganlarını keser.Amacı karşı tarafa kim senin geçmesini istememsidir.Günler geçer ve Yahya hapisten çıkar artık kendi kendine yaşamaya başlar hayattan tat almaz hale gelmiştir.Başkent’te kendine bir hayat kurar ve bir inşaatta çalışmaya başlar.Oğlunu çok merak ediyordur ve hergün acaba şimdi ne yapıyor diye düşünmektedir.Yanına gitmek istiyordur ama karısını görmek istemiyordur.O yüzden gidemiyordur.
    Bir gün Yahya’nın bir arkadaşı Yakup’u almaya gelir. Onu babasına götürecektir. Birlikte babasının bulunduğu şehir olan Başkent’e gelirler.

    YENİ DÜNYA
    Bu bölümde Yakup yeni yaşama başlamıştır ve yeni arkadaşlar edinmiştir.Ve yeni okula yazılmıştır.Yeni arkadaşlar edinmiş ve onlara neler yaşadığını anlatılmaktadır.Babasıyla birlikte hayat sürmeye başlarlar. Yakup okula gider babası da işe giderdi.Günler geçer Yakup köyde tanıdığı herkesi çok özlemiştir. Bu yeni dünyasını pek sevmemiştir. Babasının tek derdi ise karısını elinden alan çerçigilden intikam almaktı. Yakup’a okuyacaksın çok büyük adam olacaksın, bol paramız olacak, o kovulduğumuz, en çirkin haksızlığa uğradığımız beldeye dönüşümüz çok değişik olacak, parayı bizde görenler saf değiştirip bizim tarafımıza geçecekler demekteydi. Çok hırslı bir insandı, akşam işten gelir gelmez, yemek, bulaşık, çamaşır, temizlik ve hemen arkasından onu yaşatan dipsiz hülyaları başlardı.

    ÇİLE VE YUMAK
    Eserin yedinci bölümü olan bu bölümde nihayet okullar açılır. Köylü olduğu için arkadaşları ve öğretmeni onu dışlayınca devreye müdür girer ve onunla bizzat ilgilenir. Yakup zeki ve inatçı bir çocuktu, güzel konuşmaya alıştırdı kendini. Sınıfına atanan genç öğretmenle de çok iyi anlaşıyordu. Sınıfta çalışkan bir öğrenciydi, konuşması ifade şekli iyice düzeldi. Sık sık anlamlı şiirler yazıyordu.Sınıfta en gözde öğrenci oldu. Konuşma tarzı ve zekiliği herkesi büyülüyordu.Sınavların hepsinden çok yüksek alıyordu.O da babasının dediklerini yapmayı düşünüyordu.Gülgün öğretmenini çok seviyordu ve onu annesi yerine koyuyordu. Her gün ona sarılıyor ve ona anne demek istiyordu.Ve günler geçti anneler günü geldi.

    ANNELER GÜNÜ
    Anneler gününde Yakup ne yapacağını kime anacığım anneler günün kutlu olsun diyeceğini bilmiyordu.Ama Gülgün öğretmenini aynı annesi yerine koyduğu için ona anneler gününde bir şiir yazmaya karar verdi.
    Yakup şiir yazmaya başladığında bir yandan hiç tanımadığı annesini düşünüyor diğer yandan Gülgün öğretmenini düşünüyordu.
    Ve çok güzel bir şiir yazmıştı..Anneler günü gelmişti ve şiirini okuması için kürsüye çıktı .
    Şiiri okumaya başlamıştı bir yandan çok duygulanmıştı diğer yandan annesini düşünüyordu.
    Bu şiirin üzerine herkes gözyaşlarını tutamadı. Şiirden sonra bu şiir Gülgün öğretmenime yani anama diyerek konuşmasını bitirdi.herkes Yakup’u ayakta alkışladı….


    ANNELER GÜNÜ
    “Anneme ve bütün annelere”
    Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
    Kaç geceler bana ninni söylerdi
    Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
    Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
    Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.

    Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
    Uzun kış geceleri masal masaldı
    Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
    Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
    Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.

    Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
    Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı
    Akşam biraz geciksem yollara düşerdi
    Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
    Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.

    Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
    Bilirim yine kalbinde yerim anacığım
    Selam sana Anneler Günü Başkent’ten
    Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan
    Vefalı ellerinden öperim anacığım …. Şeklinde bir şiir okumuştur.
    HIRS
    Onuncu bölüm olan bu bölümde Yakup artık lise son sınıfta tığ gibi bir delikanlıdır. Çocukluk yaşlarını çetin mücadeleler içinde tüketmiştir, oyun ve eğlence onunla hiç tanışmamıştır. Babası bir kin deposundan farksızdı ve intikam almak için para biriktirmeye uğraşıyordu.
    Hayat mücadeleyi öğretmişti Yakup’a, pazarlarda poşet sattı. Evde kese kâğıdı yapıp onları sattı, limon sattı kasa kasa, ayakkabı boyacılığı ve simitçilikte yaptı vakit buldukça.Günler geçti Yakup ÖSS sınavına girecektir sınavlara çok az zaman kalmıştır.Yakup yapamayacağından çok korkuyordur.Ama babası onun yapacağına güveniyor ve onun güzel bir üniversitede güzel bir bölümde okuyacağına inanıyordu.Yakup’a yapacağına inandırıyordu.Sınav zamanı gelir ve Yakup sınava girer.Sınav esnasında yaşadıkları aklına gelir ve sınava motive olamaz ve biraz bekler kendini toparlar.Sınav bitmiştir.Ama sınav istediği gibi olmamıştır.Merakla artık sınav sonucunu beklemeye başladı.o Sürede bir işe girer ve babasına yardımcı olmaya başlamıştır.Yakup için beklendik an gelir ve sonuçlar açıklanır. Yakup artık çok heyecanlıdır. Sonuçta Yakup kendi memleketinde hukuk fakültesini kazanır. Yakup bu sonuca çok sevinir. Babasının ve kendinin amacına ulaşır. Artık dört yılın çok çabuk bitmesini ister.
    MANZARA
    Bu bölümde Yakup artık okula başlar. Babası da aynı şekilde çalışmaya devam eder.Okula alışamamıştır ve sürekli arkadaşlarından sorun yaşamıştır ve dışlanmıştır. Sonra Yakup bunlara alışmaya çalışmıştır.
    Yakup yolda giderken sokakta gördüğü bir olay üzerine Yakup karate öğrenmeye karar verir. Arkadaşıyla birlikte bir karate kursuna gider. Fakat hoca dinine bağlı olmayan birine kurs vermeyi reddeder. Bunun üzerine Yakup din derslerine başlar.Gün geçtikçe Yakup dinini öğrenir.Kısa zaman sonra dinine bağlı inançlı bir delikanlı haline gelir. Fakültede genelde yalnız başına kalır, oturur düşünce dünyasına dalardı. Yazmayı seviyordu. Bir gün fakülteden arkadaşları kendi aralarında kavgaya tutuşur. Dört kişi birine saldırmaktadır. Yakup yardım eder zor durumda kalan Emre’ye.Sonra ise Yakup ve Emre çok sıkı arkadaş olurlar.Her gün okula birlikte gitmeye başlarlar.Birlikte ödevlerini yaparlar.Birlikte eğlenirlerdi.Emre’nin babası zengin bir iş adamıydı o yüzden Emre para sıkıntısı çekmiyordu.Yakup’un parası olmadığı zaman Emre Yakup’a para veriyordu.Bir gün Emre Yakup’u babasıyla tanıştırmak istiyordu.Bir gün babasıyla tanıştırmak için eve koyulurlar.
    Emre ailenin tek oğluydu. Babası, Yakup’la tanıştı ve onu çok sevdi. Sevgisinin karşılığı olarak Yakup ve Emre’nin adına ihale aldı. Artık Yakup para kazanmaya başlamıştı. Hem okuyup hem de para kazanıyordu. Babasının ise tek derdi intikam almaktı. Yakup ise babasına hayatı normal akışına bırakmasını söylüyordu. Talebe işlerinde çalışan Hasan Hüseyin adında bir memur vardı.Bu memur Yakup ‘u çok seviyordu. Bir gün o memur Yakup’a köyden Cemre isminde yeni bir öğrenci geldiğini, toprak ürünleri bölümüne kayıt yaptırdığını söyledi. Cemre Köyün Ağa’sının kızıydı.Yakup bunu biliyordu.
    Cemre Başkent’i hiç sevmemişti. Ağa kızı olarak elinde tuttuğu tüm imkânları yitirmiştir. Kimse ona saygı göstermemekteydi. Bir gün öğrenciler onun önünü keser, Ağa kızı diyerek dalga geçerler. Cemre çok bozulur ve tepki gösterir. Bunun üzerine onun üzerine yürürler. Tam o anda Yakup gelir ve onları uzaklaştırır. Cemre ona teşekkür eder ve müsait bir zamanda konuşmak üzere diyerek ayrılırlar.Sonra bunlar arada sırada buluşurlar ve konuşurlardı.Yakup Cemre’ye aşık olmuştu .Cemre de Yakup’u sevmeye başlamıştı.Artık sürekli buluşuyorlardı ama bir türlü sevdiklerini birbirlerine açılamıyorlardı.Günler geçti artık Yakup konuşmak istiyordu.
    Cemre de intikam ateşiyle yanıp tutuşmaktaydı, Yakup’un babası yıllar boyunca evlerine tehdit içerikli mektuplar yolluyordu. Ayrıca küçükken Yakup onu öldürmeye çalışmıştı. Fakat Cemre Yakup’un o Yakup olduğunu bilmiyordu. Cemre başkente karşılaştığı zorluklara daha fazla dayanamadı ve sonunda Yakup’a bile haber vermeden gitti köyüne.
    Yakup okulu bitirmişti artık avukat olup haksızlığın karşısına geçmek istiyordu.Ama Emre yanından gitmesini istemiyordu ve burada şirkette kalmasını istiyordu.Yakup’ta Emre’yi kıramazdı ve kıramadı da şirkette kalmayı kabul etti.
    Şirket ise dev ihaleleri alarak işlerden başarıyla çıkıyordu. Çok büyümüş ve zengin olmuşlardı.Emre’nin babası şirketi Emre ve Yakup’a bırakarak emekli oldu.Şirket git gide büyümeye başladı.Ama Yakup ortaklığı bırakmak istiyordu.Ama bir türlü söyleyemiyordu.
    Yakup bir gün Emre’ye açılarak ben şirketi sana bırakmak istiyorum der, babasının ısrarlarına daha fazla dayanamamaktaydı. Fakat Emre ona gidemeyeceğini söyler, çünkü Emre’ çoktan mühendisleri görevlendirmiş, Yakup’un köyüne yatırım yapmaya başlamıştı Yakup’un köyüne tesisler yapılmaya başlanmıştı.Artık Yakup babasına mutlu haberi verebilirdi.
    Yakup sonunda babasına mutlu haberi vermişti. Fakat babası bu habere çok sevindiğinden olsa gerek uykusunda ölmüştü. Yakup onu uyandırmaya gittiğinde acı gerçekle karşılaştı.Çok üzülmüştü babasını toprağa verip hemen köyüne gitmek istiyordu. Yakup artık köyüne yalnız dönmek zorundaydı.Sonunda köyüne gidebilmişti ve o çok özlediği köyüne sonunda varmıştı. Yakup yapılan tesisleri çok beğendi.Tesislerin denetimi yapıyordu Yakup. Bir gün Yakup hidayet ağanın çiftliğini ziyarete gitti. Cemre bu duruma çok şaşırmıştı. Yakup hidayet ağadan Cemre’yi istedi. Fakat o Yakup’u tersledi ve çiftlikten uzaklaştırdı.Yakup bu olaya çok sinirlenmişti.Ve Yakup ağadan intikam almayı düşünüyordu.
    Yakup’un amacı köyde çok iyi bir tesis kurup, halka iş imkânı sunmak ve ağaya olan bağlılıklarını azaltmaktı.Yeni büyük bir tesis yaptırmaya kara verdi.Ve tesis çok kısa bir sürede yapılmıştı Açılışa, kaymakamlar, valiler, bakanlar katıldı. Çerçigillerden Yakup konuşmak için sahneye çıktığında şaşırmışlardı bu tesislerin sahibi Cemre’yi isteyen yabandı.
    Ağanın ticareti sönmüştü, zor durumdaydılar. Uğramaz oldu kimse alışveriş yerlerine, yanlarında çok az insan kalmıştı son günlerde.
    Kaymakam, onlara silah bıçak taşımayı yasak etmişti. Bundan dolayı hidayet ağa torunlarına Yakup’u ilçe meydanında silahsız olarak kim benzetebilir diye sorar.Onu öldürmesini ister.Torunlar Yakup’u öldüreceklerini kabul ederler. Ve torunları bir gün çarşıda Yakup’un önünü keser, Yakup öğrendiği karate teknikleriyle beşini de yere serer. Halkın gözünde daha da yükselmiştir artık Yakup.
    Kasım ise, bu insanın kim olduğunu bilmek istiyordu ve polis bir arkadaşından onun kimlik bilgilerini aldı. Onun can düşmanı Yakup Özdemir olduğunu anlar ve sinsi bir plan kurar. Amacı Yakup’u annesi Maya’ya öldürtmektir. Bunu yaptırabilmek için erkek torunlar arasında kura çekilir ve kurada Maya’nın oğlu Sami’nin adı çıkar. Maya oğlunun katil olmasını istemediği için yabanı kendisinin öldüreceğini Kasım’a bildirir.
    Yakup yine o çok sevdiği Kudüm Çayı’nın kıyısındaydı. Maya ise arkasından yaklaşıyordu hızlıca, heyecanlanarak. Yakup bozmamıştı istifini, iyice dalmıştı suların akışına. Maya’nın öfkesi çoğaldı birden, bir koşu tutturdu, acelesi vardı Maya’nın. Mantığı inanılmaz kılan bir tezlikte çökmüştü tetiğe, o anda Cemre’de bağırmıştı, ‘’Teyze! Dur o senin oğlun’’. Maya bu sesle irkildi, oysa tetiğe dokunalı çok olmuştu, anlamsız bir hüviyete büründü çehresi…
    Yakup neye uğradığını bilememişti önce. Sadece, ortalığı velveleye veren feryadı ve az öncesinde de, tabancanın çıkardığı gürültüyü fehmetmişti. Arkasına panik içinde baktığı zaman, bir hayalet, bir siluet halinde görebildi annesini… Cemre’yi seçebildi hayal meyal… Gözleri perdelenmişti onun da. Aslında sol koluna isabet alan kurşunun verdiği ıstırap değildi onu kıvrandıran ve dayanılmaz çırpınışlara terk eden. Tetiğe çöken insanın annesi oluşuydu. Cemre neye uğradığını bilememişti. Daha önce yetişememiş olmanın sıkıntısı içinde kıvranıyor, bütün bedeninde amansız bir intişarla dolaşan acılara dayanabilmek için direniyordu. Maya ise ‘’Yakup beni kandırdılar, al ettiler oğul…’’ diyordu.
    Yağız bir delikanlı belirmişti yanlarında ‘’gardaş’’ diye bağırdı. Barış’tı bu sesin sahibi. Yakup’u hemen arabaya bindirdiler. Yakup Cemre’ye hiç dönmemek şartıyla gelir misin benimle dedi, o da hemen bindi arabaya. Maya ‘’Yakup!’’ diye bağırdı, ‘’Beni affettin mi yavrum?’’ ‘’Seni ömrümce affedemem, seni affedersem bütün terkedilmiş çocukların keyfi arzular yüzünde bozulmuş yuvaların, o çekilmez, o ezici yüküyle çıkarım Yaratıcının huzuruna. Şimdi evine dön ve o azapla yaşa, çünkü ben hep bir anne şefkatine hasret olarak büyüdüm’’ dedi Yakup.
    Kasım ise kahvede Yakup öldü haberini bekliyordu, ama hayal kırıklığına uğradı. Masada beş kişilerdi hemen kalkıp Maya’yı bulmaya gittiler. Maya ise kendisini odasına kilitlemişti. Kırarak açtılar kapıyı. Maya elinde tüfekle bekliyordu. Ona olanları anlattı, Cemrenin de Yakup’la gittiğini öğrenen Kasım ‘’yalan’’ diye bağırdı. ‘’benim kızım düşman çocuğuna gitmez. Bu arada hidayet ağa bağdan dönmüştü. “Susun!’’ diye bağırdı. Olanları öğrenince Kasım’a kızdı. ‘’Acı ve keder üzerine, kin ve intikamdan, uygunsuz bir bina kurduk… Rüzgâr ektik fırtına biçiyoruz şimdi’’ dedi.’’kimse kendiliğinden iş tutmasın öyle… Haksızdık ve sonunda yenildik. Mağlup olduk şimdi, kader intikamını kötü aldı bizden’’
    Kasım ise ‘’baba çerçilere mağlubiyet yaraşmaz diyerek duvardaki tüfeğe sarıldı, kurşunların dizildiği fişekliği geçirdi boynuna… Hidayet Ağa bağırdı arkasından. Bahçedeki arabasının kapısını açıp tüfeği arka koltuğa attığı gibi bastı gaza. Yakup un villasının önünde durdu, tüfeği aldı arabadan indi ve ‘’Yakup!’’ diye bağırdı. İlk önce Cemre çıktı balkona, baba yemin ettim dönmem diye, var sen dön evine, yüreğinde kayalaşan o kinin söndür ve rahatla. Kinle yaşanmıyormuş baba, hayatın tadını hiç alamamışız yaşadığımız zamandan dedi. Babası ona gel diye bağırdı. Bastı tetiğe evin çatısından savuştu adres verilmeyen bir kurşun. Cemre panikle sıçradı Yakup içeriye çağırdı Cemre’yi.
    O sırada bir araba yanaştı villanın önüne, arabadan inenler aşina yüzlerdi Cuma, Civan, Sami ve peşlerinden zorlanarak inen Hidayet Ağa. Sami nefes nefese koştu amcasına. Beklenmedik bir kararlılık içinde kavradı tüfeği, namlusunu başka istikametlere çevirdi. Hepsi birden yetişti. Hidayet Ağa aldı tüfeği ve Sami’ye verdi arabaya götürmesi için. Silahla işimiz yok bundan sonra, ilçede yeni bir dünya kuruldu… Onun kurallarına bizler de herkes gibi uyacağız artık. Kasım isyancı bir yüzle baktı babasına titreyerek baba burada bırak dediğin benim öz kızım dedi. Ağa ise unutma babasından aldık, oğluna borçluyuz rahat bırak onları diyerek gönderdi onu. Yakup’a ise nikâh memurunu gönderiyorum evden ayrılmayın dedi arabaya binmeden önce. Gelenler arabaya binip gitmişti.
    Kudüm’e bakıyordu buharlaşan gözler… Unutma biz düşman çocuklarıyız dedi Cemre. Dünyaya gelen her insan kendisine has masumiyeti ile doğar. Hiçbir insan baba ve annesinin akraba ve sevdiklerinin hata ve sevaplarıyla değerlendirilmez. Kötülükler insanların çocuklarına bıraktıkları en haksız ve en acımasız bir mirastır dedi Yakup.
    İnsanlar asaleti ve şerefi yaşadıkları hayat şekliyle kendileri kazanır ve yine kendileri kaybederler.
    Kudüm akıyordu Cemre’nin gözlerinde. Elleri ellerinde, gözlerinde nem, yüzlerinde buruk bir sevinç vardı.
    Farkında olmadan kolundan yapıştı Yakup’un, başardık dedi. İrkildi acı duydu Yakup… Cemre, farkına vardı yaranın. Gözlerine ılık iklimler gibi vardı bakışları: ‘’affedersin’’diyerek bayıldı...
    MUTLULUK
    Daha sonra aradan belli bir zaman geçer ve Yakup iyileşir.Ağa ise Yakup’a kızını vermeyi kabul eder.Yakup ve Cemre düğün yapmaya karar veririler.Düğün 40 gün 40 gece sürer.Çok şaşalı bir düğün yaparlar.Düğünden sonra birkaç gün geçer Yakup babasının mezarına gitmeyi karar verir.Ve babasının mezarına gider.Orada önce bir Fatiha Suresi okur ve babasına:
    -Baba o kadar çok istediğin şeyler oldu artık ağa bana muhtaç .Bana çok ihtiyacı olacak diyerek mezardan ayrılır.Yakup’un işi giderek büyümektedir.Arkadaşı yani ortağı Emre ‘de köye yeni bir iş olanağı açmak için uğraşmaktadır. Daha sonra köyde kudüm çayının olduğu yere bir yapılması teklifini verir.Yakup ise buna çok sevinir ve baraj yapılmasının çok iyi bir teklif olduğunu söyleyerek kabul eder.Baraj yapılma işi hemen başlar .Ve baraj iki yıl kadar sürer.Açılış için köye yani kasabaya kaymakam, vali gelmiştir. Kaymakam Yakup ve Emre’nin yaptıkları bu yatırımlar için onları tebrik eder.Çünkü bu baraj yapımında binlerce kişi çalışmış ve iş sahibi olmuştur.Hiç ekmek bulamayan insan evlerine ekmek gider olmuştur. Yakup bu tebliğe karşılık olarak bu barajın devlet malı olduğunu ve devleti için kullanılacağını belirtir.Bunun üzerine kaymakam çok duygulanır.Ona:
    - Bu vatanın sizin gibi evlatlara çok ihtiyacı var .Keşke herkes sizin gibi duyarlı olsa .
    Diyerek onları tekrardan tebrik eder.Daha sonra tören biter.Artık o yüzlerce metre karelik alan çok sulanabilmektedir.
    Köyde yeni bir yaşam tarzı oluşmuştur.Ağa artık hiç kimsenin işine karışamaz hale gelmiş.Artık herkes kendince özgür kendince hür yaşamaya başlamıştır.Yakup ise bu duruma çok sevinmiştir.Ağanın yaptığı bu zulümler artık sona ermiştir.Daha sonra Yakup bütün işleri Emre’ye bırakıp köyde aynı babası gibi çalışmayı istemiştir.Onun gibi yaşamayı.Emre ise onun bu kararını değiştirmeye çalışmıştır.Ve ikna da etmiştir.
    Daha sonra Yakup köyde tesislerde kalacağını onların kontrolünü yapacağını Emre’ye söylemiştir.Günler geçmektedir Cemre Yakup’a bir çocuklarının olacağını söylemiştir.Yakup bu duruma çok sevinmiştir.Artık Cemre’ye çok titiz davranmaya onun bir dediğini iki etmemek için elinden geleni yapıyordu.Günlerin geçmesini istiyordu.Her günün geçmesini sabırla saymaya çalışıyordu.
    Onun geleceğinin ileriki dönemlere yani neslini devam ettirmek için bir erkek oğlunun olmasını çok istiyordu. Günler geçti Yakup’un sabırsızlıkla beklediği an gelmişti. Cemre’nin doğum sancıları başlamıştı.Ve Yakup Cemre’yi almasıyla hastaneye götürmesi bir olmuştu.Doğum sırasında Yakup çok heyecanlanıyordu.Yerinde duramıyordu Yakup.
    Ve doktorlar Yakup’a mücdeli haberi verdiler. Doktor:
    -Tebrikler bir oğlunuz oldu diyerek Yakup ‘a haberi verdiler. Yakup çok sevinmişti bu habere.Sonra oğlunun ismini Dursun koymaya kara verdiler Daha sonra günler geçmişti.Yakup bir duruma çok sinirlenmeye başlamıştı.
    Köydeki herkes Yakup’la alay geçiyordu. Annesinin kendilerine yaptıklarını anlatıyordu. Yakup ise bu söylentilre kulak asmamaya çalışıyordu. Duymamazlıktan geliyordu. Ama bir gün bu söylentilre dayanamaz duruma geldi .Bunun üzerine eline bir tüfek alıp annesini öldürmeye kara verdi.Cemre haykırıyordu.
    -Lütfen Yakup yapma onlar etti sen etme. Oğlumuz ne olacak. Sen bir anne katili olacaksın. Ve sonra hapishanelerde çürüyeceksin. Diyerek onu teselli etmeye, öfkesini durdurmaya çalışıyordu. Yakup durup düşündü ve aklına babası geldi. Bende babam gibi olamam onun gibi olmak istemiyorum ama babama çok zulüm çektirdiler beni ortada bıraktı. Ben bunun altında kalamam diyerek aldığı karara uyacağını söyledi. Ve elinde bir tüfekle yola koyuldu. Yolda giderken iki taşın üzerinden atlarken ayağı kaydı düştü. Yakup bayılmıştı. O sırada bir rüya görmeye başladı. Rüyasında babasını görmeye başladı. Babası ona:
    -Oğul yapma bir hırs ve öfkeye yenilme. Hem bu dünyada hem diğer tarafta kendini harcama. dedi. Yakup ise:
    - Baba sen istemiyor muydun bunların olmasını senin istediğin şeyi yapıcım . Dedi. Babası:
    -Bak oğul o kadar zulüm çektik ve o kadar zorluk çektik. Ben onu öldürmek değil bizden imrenmesini bir zamanlar para uğruna bizi satan kişinin fakir bir şekilde görmek istiyordum. dedi. Sonra Cemre Yakup’un arkasından koşmuştu.Ve Yakup’u yerde baygın görünce.Onu uyandırmaya çalıştı.Yakup uyanınca ağlamaya başladı.ben ne yapıyorum dedi.Sonra Yakup’un aklı başına gelmişti.Artık kimsenin ne söylediğine kulak asmayacaktı. Ve işlerini iyice büyüterek ağanın topraklarını almaya karar verdi.
    Ağa ise çok zor durumdaydı.
    Parasız pulsuz geçim sağlamaya çakışıyordu. Yakup ağaya bir teklif gönderdi. Ağa ise bu teklife hiç düşünmeden kabul edeceğini söylemişti. Yani tarlalarını satacağını kabul etmişti. Yakup ise intikam duygusuyla yanıp tutuşmaktaydı.
    Daha sonra Yakup ağanın elindeki bütün tarlaları aldı. Aradan günler geçti. Ağa Yakup’tan aldığı bütün paralarını borçlarını ödemesi gerekiyordu. Öylede yaptı ve aldığı bütün paralarını borçlarını ödemek için kullandı. Daha sonra Yakup köyün camisi olmadığını ve bir caminin olması gerektiğini karar verdi. Camii bir iki ay içerisinde yapılmıştı daha sonara okulun yenilenmesini istiyordu Yakup. Okulu da aynı şekilde yıkıp yerine çok güzel daha büyük bir okul yapıldı.Daha sonra Hidayet Maya’dan oğlu Yakup’tan para istemesini istedi buna karşılık olarak Maya : -ben nasıl yapabilirim nasıl isteyebilirim .Onca yaptıklarımızdan sonra hangi yüzle yanına gidebilirim. diyerek Hidayet’in isteğini geri çevirdi. Bunun üzerine Hidayet Maya’yı evden kovdu. Maya ise ne yapacağını bilmiyordu . Nere gideceğini nasıl yapacağını düşünmeye başladı. Sonra Yakup’un yanına gitmeye karar verdi. Yanına vardığında Cemre Maya’yı gördü.Yakup’a haber verdi . Maya Yakup’a :
    - Oğul sığınacak yerim kalmadı.Ortada kaldım . Diyerek Yakup’tan kendini yanına alması için yalvarıyordu.Yakup ise:
    - Git o çok paralı eve üç kuruş para için babamı , beni sattın . diyerek onu kovdu. Cemre ise :-Hayır Yakup ne yaptıysa yaptı .O senin anan onu yanımıza almalıyız. diyerek Yakup’u ikna etmeye çalışıyordu.sonra Yakup Cemre’yi kıramayıp annesini yanına almayı kabul etti.
    Sonra ardan günler geçti. Yakup annelik hasretini gideriyor ve eski yaşadıklarını unutuyordu. Artık içinde öfke ya da kin kalmamıştı. Anasını her gördüğünde ona sarılıp “Anacığım” diyordu..
    Günler geçti .Cemre “Evin nüfusu artıyor” diyerek Yakup’a bişeyler anlatmaya çalışıyordu.Sonunda hamile olduğunu Yakup’a söyledi.Yakup bu habere çok sevinmişti.Daha sonra Cemre doğum yaptı bu da erkek oldu .Bunun ismini de Aykut koydular. Artık onlar çok mutluydu bir yandan çocuklarıyla bir yandan analık hasretini bastırıyordu.Artık çok mutlulardı.Bu şekilde sonsuza kadar devam ettiler……



    SON




    MESAJ
    Paraya ve güce verilen önem, aşk ve hasret gibi duyguların çok önüne geçmiştir. Yakup’un karşı çıktığı olayda budur. O hayatın gelip geçici olduğunu önemli olanın kişinin kendi hayatını güzel bir şekilde yaşaması olduğunu söylemektedir. İntikam duygusunun zararlı bir duygu olduğunu sürekli tekrarlamaktadır. O intikam duygusuna hizmet etmektense dine yönelerek kendi hayatını kendi iradesi çerçevesinde yaşamayı tercih etmiştir. Ona göre hiçbir insan baba ve annesinin akraba ve sevdiklerinin hata ve sevaplarıyla değerlendirilmez….

    ESER

    Aykut AKBULUT tarafından yazılan bu eser, intikam hırsının bir nesil sonrasında müjdeye dönüşmesinin destansı hikâyesidir. İntikam, çilelerin yoğurup pişirdiği insanlarımızın eşyaya rahmet dolu bakışlarını ve bu bakışla yetişen nesillerin ümit yüklü mesajlarını gözler önüne sermektedir.
    Roman, on bir bölümden oluşmaktadır. Bölümlerin isimleri sırasıyla Suya Çentik Atamadım, Karakol, Hapishane, Nikâh, Kudüm’ün Ötesi, , Yeni Dünya, Çile Ve Yumak, Anneler Günü, Hırs, Manzara, Mutluluk‘tur..

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 9:32 am