Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    Karanlık Gecedeki Yorgun Aşk

    avatar
    1001060016


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 16/12/10

    Karanlık Gecedeki Yorgun Aşk  Empty Karanlık Gecedeki Yorgun Aşk

    Mesaj  1001060016 C.tesi Ara. 25, 2010 4:57 pm

    Güzel bir yaz sabahıydı.Etrafın yeşilliği,denizin maviliği insana huzur veriyordu.Çiçeklerin büyüleyici kokusu sarmıştı her yanı.Martıların denizin üzerinde bıraktığı gölgenin,dağların eteklerini süslemiş rengarenk çiçeklerin,kusursuz insanı kendine hayran bırakan bir görüntüsü vardı.Bu güzel güne gözlerini açarak uyanmak onu mutlu etmişti.Bu hava sanki bütün gününün güzel geçeceğinin habercisiydi.İçinden keşke hayat her zaman böyle başlasa,hep böyle cömert,kibar davransa,keşke güneş her gün böyle sımsıcak pırıl pırıl olsa diye geçirdi.
    Bir an her şeyi bırakıp bütün günü annesiyle geçirmeyi düşündü ama liseden arkadaşlarıyla buluşacaktı.Onları da çok özlemişti.Uzun zamandır görüşmüyorlardı.Onlarla görüşmeyi beraber gezmeyi eğlenmeyi çok seviyordu.Lisede tanışmışlar hala da birbirlerinden kopmamışlardı.Yataktan kalkmak hiç de zor olmamıştı onun için.Normalde o sıcak yatağı terk edemezdi.Kalkıp perdeleri açtı.Güneş odaya girince daha bir huzur dolmuştu içi.Kalkınca aynaya bakma ihtiyacı hissetti.Kocaman bir odası vardı,tasarımını da kendisi yapmıştı gül kurusu tonları hakimdi odada.Sanki odada her şey kocamandı.Aynası hemen yatağının yanındaydı.Aynanın karşısına geçip yüzüne bakmaya başladı.Çıkan birkaç sivilce biraz germişti onu ama yinede mutlu havası bozulmamıştı sonrada baştan aşağı kendini süzdü.Çevresi hep çok zayıf olduğunu söylerdi.Çevrenin bu düşüncesi onu da etkiliyordu tabi gerçektende zayıftı,uzun beline kadar kızıl saçları,kahverengi gözleri biraz küçük burnu ve dudakları vardı.Zayıf olması dışında kendisini güzel bulurdu.Çevresindeki insanlarda çok güzel olduğunu söylerdi.Gözü raflardaki kitaplarına takıldı.Öyle çoktu ki bir sürü kitabı vardı.Bazen kendini bu kitapların içerisinde kaybedecek gibi hissederdi.Çoğunu da okumuştu.
    Odasının en büyük bölümünü her kız gibi kıyafetleri değil,kitapları kaplıyordu.Bu kadar kitabı odasında barındırmasının tek nedeni de kitapları ve okumayı çok sevmesiydi.Sanki
    büyük bir yalıda yaşıyor izlemini veriyordu odanın tavanın çok yüksek olması odanın ferah olmasını sağlamıştı.Bunca büyük şeyin içinde kendi küçücük kalıyordu.Odasında olmayı,uyumayı,burada vakit geçirmeyi,kitap okumayı çok seviyordu.Belki de odasını kendi tasarladığı için çok seviyordu kim bilir.Gece dinlediği şarkıyı mırıldanmaya başladı.”Bahar olmasa da sonbahar olsun.Cihanlar bütün avazınla dolsun.”
    Odadan ses gelince annesi uyandığını anladı kızının.Biraz da şaşkın kapıyı tıkladı.
    ­­-Girebilirsin anne
    -Günaydın canım,erkencisin bugün beni böyle şaşırt,yeni kalkmış gibisin.
    -Böyle güzel havada uyumak güne haksızlık olur.
    -Haklısın.
    Deyip kızının yanaklarından öptü.
    -Kahvaltı hazır yüzünü yıka da gel.
    -Tamam anne sen geç geliyorum.
    -Çayları koyuyorum,hadi soğutmadan gel.
    Yüzünü yıkayıp oturmuştu ceren kahvaltıya.
    -Anne,o döktürmüşsün bugün
    -Afiyet olsun tatlım.
    Ceren ilk önce bir bardak çay içerdi kahvaltıdan önce artık bu onda alışkanlık olmuştu.Çayını içip kahvaltısını yaptı.
    -Ellerine sağlık,annecim
    -Afiyet olsun kızım.
    İki kişi için fazla büyüktü bu ev.Ceren babasını çok küçükken kaybetmişti.Ama hayal meyal hatırlıyordu o günleri babası onu kucağına alır bahçedeki o çam ağacının altında otururlardı.
    Babası onunla oyunlar oynardı.Bu bahçe hep anılarıyla doluydu.Bu ev büyüktü ama babasını hatırası vardı.Çocukluğu,gençliği vardı bu evde.O yüzden annesi küçük bir eve çıkalım dediğinde karşı çıkmıştı.Annesi de kızını üzmek istememiş,bu evden ayrılmamışlardı.Babası ölünce annesiyle birbirlerine bağlanmışlar,bütün sevgilerini birbirlerine vermişlerdi.
    Bu duygu ve düşüncelerden sıyrılıp hazırlanmak için odasına gitti.
    Önce gözleriyle bütün kıyafetlerini taradı.Ne giyineceğini bilemiyordu,çok kararsızdı.
    Düşündü,düşündü sonunda kırmızı bluzuyla siyah kot pantolonunu giyinip hafif bir makyaj yapmıştı.Kıyafeti makyajı tamamdı ama saçlarını ne yapacağını bilemiyordu.Bu seferde toplasam mı salsam mı diye düşünüyordu.Bir kaç denemeden sonra salmaya karar verdi.Şimdi işte tamamen hazırdı.
    -Anne ben çıkıyorum,fazla gecikmem merak etme.
    -Tamam canım kızlara selem söyle.
    -Tamam hoşça kal.
    -İyi eğlenceler dikkat et kendine.
    Evden çıkıp durağa yürümeye başlamıştı,hızlı adımlarla yürüyordu çünkü otobüsü kaçırırsa buluşmaya gecikecekti.Durağa vardığında tanıdık bir simayla karşılaştı.Bu babasının çok yakın arkadaşı olan Hasan amcaydı.
    -A merhaba Hasan amca
    -Merhaba kızım
    -Nasılsın Hasan amca
    -İyiyim kızım. Sen nasılsın?Annen nasıl?Derslerin nasıl?
    -Çok şükür iyiyim,annemde çok iyi,derslerimde idare ederJ Neyse Hasan amca görüşmek üzere Cemile teyzeme de selamlar.
    -Tamam kızım sende annene selam söyle.
    -Tamam.
    Kendini otobüse zor atmıştı.Nerdeyse kaçıracaktı otobüsü.Otobüsün en arkasına geçmişti.
    Arkadaşlarıyla buluşacağı yere gelmişti.otobüsten inmişti buluşacakları kafeye doğru yürüyordu genelde hep bu hem şık hem de şirin kafede buluşurlardı.Doğum günlerini başka özel günleri hep burada kutlarlardı.Kendi geç geldiğini düşünüyordu ama daha arkadaşlarından kimse gelmemişti.Denize nazır bir masaya geçip oturdu.Montunu,çantasını bırakıp oturdu.
    Garson:
    -Hoş geldiniz,efendim ne alırsınız.
    -Arkadaşlarımı bekliyorum ama onlar gelene kadar bir kahve alayım.
    -Nasıl olsun.
    -Orta şekerli lütfen.
    -Peki,hemen getiriyorum.
    -Teşekkür ediyorum.
    Bu kafeyi hiç bu kadar kalabalık bulmamıştı ama ona rağmen servisler çok sistemli yürüyordu.Kimse çok beklemeden istediği geliyordu,en çokta bu yüzden seviyorlardı bu kafeyi.Kahvesini yudumlarken arkadaşları gelmişti.Sarıldılar önce birbirlerine ardından soru yağmuruna tutmuşlardı birbirlerini.Aslında görüşmeyeli çok uzun zamanda olmamıştı ama çok özlüyorlardı onlar.Koyu bir sohbete dalmışlardı.Eski günlerden,liseden bahsettiler.Hepsi sıkıntılarından bahsetmişlerdi,birbirlerinin dertlerini dinleyip,çözüm bulmaya çalıştılar.Anılarından konuşurlarken lisedeki bir anıları akıllarına geldi bir keresinde okulu ekip hep birlikte heybeli adaya gitmişlerdi.Ne kadarda heyecanlıydılar aileleri okuldan kaçtıklarını öğrenecekler diye.Böyle eski günlerden konuşurken zamanın ne kadarda çabuk geçtiğini anlamamışlardı.Artık ayrılma vakti gelmişti.Hepsi tek tek birbirlerine sarıldılar.Ve bir daha görüşmek üzere sözleşip ayrıldılar.Ceren’de eve otobüsle değilde yürüyerek gitmek istedi.Yürürken kendi kendine düşüncelere dalmıştı.Arkadaşlarıyla görüşünce onları ne kadar da çok özlemiş olduğunu fark etti.
    Eve varmıştı,kapının önüne geldi ve kapıyı çaldı.Kapı açılmadı.Bir kere daha çaldı.
    -Geldim geldim.diye bağırdı annesi.
    -Hoş geldin kızım
    -Hoş bulduk annecim.
    Merdivenlerden çıkıyorlardı ve annesi yine soru yağmuruna tutmuştu kızını.
    -Melis nasıl?Özge nasıl?Güzel geçti mi günün diye bir sürü soru sıralamıştı.
    -İyi annecim Melis de Özge de çok iyi.Çok selamları var sana da.Günümde çok güzeldi.Eski günleri yad ettik.Öyle dalmışız ki vaktin nasıl geçtiğini bile anlamadık.
    -Çok sevindim canım yemeği hazırladım bende, yardım et de masaya kuralım.
    -tamam annecim ellerimi yıkayıp hemen yardıma geliyorum dedi.
    Ellerini yıkadı ve mutfağa geçti.Yemekleri masaya taşıyordu, aynı zamanda da annesiyle konuşuyordu.
    -bugün hasan amcayı gördüm durakta. Konuştuk biraz.
    -hım nasılmış Cemile hanım iyiler inşallah.
    -iyiler annecim çok selam söyledi sana bir gün hanımın yanına uğrayalım.
    -tamam olur annecim.
    -hadi oturalım yemeğe kızım.
    -tamam geliyorum annecim.
    Yemeklerini yedikten sonra odasına geçti. Ceren odasında vakit geçirmeyi çok severdi. Kıyafetlerini değiştirdi ve yatağa uzandı biraz dinlendikten sonra kalktı ve bir kitap seçti kitaplığından okumaya başladı kitap okurken sanki kahraman oymuş gibi okurdu.Kitabında yalnız olan bir kızın hayal kırıklarından hayata karşı karamsar bakışından bahsediyordu. Bir an düşündü yalnız olup olmadığını böyle düşünürken uyuya kalmıştı.
    Uyandığında kalkıp dışarı çıkmak istiyordu ama kalkamıyordu bir türlü.Annesi kahvaltıyı hazırlamış kızını bekliyordu. İçeriden seslendi ama Ceren yine kalkmadı kızının böyle uyanmayacağını tahin etmişti ama denemek istemişti yinede. Esra hanım çaresiz kalktı yerinden Cerenin odasına doru yöneldi. Böyle güzel bir günü uyuyarak geçirmemeliydi. Yatakta bunları düşünüyordu ama kalkamıyordu bi türlü. Esra hanım perdeleri sonrada pencereyi açtı. Çiçeklerin kokusu, kuşların cıvıltısı Cereni uyandırmış yatağından kaldırmıştı. Kalkar kalkmaz sofraya oturdu ceren. Bu Esra hanımın çok kızdığı bir şeydi. O titiz bir kadındı Cereninde öyle olmasını istiyordu. O yüzden ilk önce yatağını düzeltmesini sonra elini yüzünü yıkayıp düzenli bir şekilde sofraya oturması gerektiğini hatırlattı. Her sabah böyle yapıyorum bu günde sonra düzeltsem diye geçirdi içinden ama bunu annesine söyleyemedi. Çünkü bu Esra hanımı kızdırıyordu. Ceren de böyle güzellikler içindeki güne kötü başlamak ve annesini kızdırmak istemiyordu. O yüzden istenileni yaptıktan sonra kahvaltıya oturdu. Esra hanım kızının en çok sevdiği şeyleri yapmıştı. Güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Ceren dışarı çıktı. Çok seviyordu sabah yürüyüşlerini, hele de böyle bir havada. Biraz dolaştı Ceren yorulmuştu deniz kenarına gidip oradaki banka oturdu. Kuşlar gibi özgür olmak, onlar gibi uçmak istiyordu. Martılara simit atarken bunları düşünüyordu. Mutluydu aslında bir eksiği yoktu. Güzel, herkesin sahip olmak isteyeceği bir yaşantısı vardı. Ama sol tarafında bir sızı hissetti aniden. Bir boşluk olduğunu hissetti. Bunu ilk defa yaşıyordu. Daha önce bu kadar derin düşünmemişti. Bu kadar güzelliğin içinde bu denli yalnız olduğunun farkına varmamıştı. Ama neydi bu. Niye şimdi böyle bir şey hissetmişti. Anlayamadı. Afalladı Ceren. Bu farklı bir boşluk farklı bir yalnızlıktı. Neden böyle olmuştu ki Ceren eksik olan neydi. Bilmiyordu. Kafasındaki sorulara cevap bulamıyordu.
    Bunları düşünürken ne kadar da hızlı akmıştı zaman. Akşam olmuştu neredeyse, kaç saat orada oturmuştu Ceren hiç farkında bile değildi. Oysa evden çıkarken bir sürü şey planlamıştı yapacak bir sürü şeyleri vardı dışarıda. Ama artık eve gitmeliydi. Annesi merak ederdi.
    Ceren oturduğu yerden kalkmak istedi ama bir yorgunluk çökmüştü üzerine. Sanki ayakları taşımayacaktı onu. Ama kalkmalıydı annesini daha fazla merak içinde bırakmak istemiyordu. Kalktı yavaş yavaş eve yöneldi. Kafasında bin bir soruyla eve geldi. Annesi kızındaki değişimin, yorgunluğun farkına vardı. Ama çok dolaşmaktandır diye geçirdi içinden bir şey sormadı. Aslında annesi dayanamaz sorardı ama bugün kızının üstüne gitmek istemedi Ceren hemen odasına çekildi. Yatağına uzandı kafasındaki sorulardan kurtulmak için uyumak istedi ama uyuyamadı uyku tutmadı, sonra kalkıp kitabını aldı eline, okumaya başladı. Dün geceki düşünceleri yine aklına takıldı. Yalnız mıydı acaba? Bu soru deniz kenarında otururken kafasını çok kurcalamıştı. Ama sorularına cevap bulamıyordu. Birden bire nerden çıkmıştı onu da anlayamıyordu.ceren şimdi daha çok merak ediyordu kitabın sonunu. Bir an önce kitabı bitirip kahramanın hayatının nasıl şekil aldığını öğrenmeliydi. Sanki o nasılsa
    Şimdi hayatı da öyle devam edecekti. Kitabı Sabaha kadar okudu.nihayet bitmişti. Ama beklediği son olmamıştı. Kötü bitmişti. Üzüldü. İçindeki boşluk daha da arttı sanki.
    Gözlerinde ki yaşı silerken bir iç çekti ceren. Daha fazla dayanamadı uykusuzluğa. Öylece kıvrılıverdi. Yatar yatmaz uyumuştu. Uyandı. Ne çabuk sabah olmuştu. Zaten sabaha doğru uyumuştu. O yüzden yerinden kalkacak hali yoktu. Esra hanım her sabah yaptığı gibi kızını uyandırmaya odaya girdiğinde Cereni kötü bulmuştu. Rengi solmuş,gözleri şişmiş,yorgunluğu yüzüne vurmuştu adeta. Esra hanım tedirgin oldu. Kızının hasta olmasına hiç dayanamazdı. Nasıl dayansaydı hayattaki tek varlığı tek tesellisi oydu. Kılına zarar gelse Esra hanım için ölüm olurdu. Doktoru çağırmak istedi ama Ceren hasta olmadığını sadece biraz yorgun olduğunu dinlenmek istediğini söylediyse de Esra hanım ikna olmadı. Ama ısrar da etmedi çünkü Ceren ısrarları hiç sevmezdi. Azıcık üstüne gelindiğinde hemen hırçınlaşırdı.
    Kızını daha fazla yormak istemedi odadan çıktı. Ama aklı kızındaydı. Ceren güne kötü başlamıştı. Kafasında ki cevapsız sorular gittikçe çoğalıyordu. Sebebini, ismini bilmediği duygular canını acıtıyordu. Anlamıyordu. Bir günün içinde nasıl böyle değişirdi insan.
    Dün sabahki o cıvıl cıvıl kız gitmiş yerine mutsuz, umutsuz biri gelmişti. Hayat durmuştu sanki yerinden kalkmak istemiyordu. Kalkmadı akşama kadar,yatağından çıkmadı. Bu kendini daha fazla kötü hissetmesine neden oldu. Akşam olmuştu. Ceren hala odasında...
    Bu Esra hanımı çok tedirgin etmişti. Kızını böyle görmeye alışık değildi. Ama elinden bir şey gelmiyordu. Ceren akşama kadar umutsuzluğunun sebebini düşünmüştü. Aslında mutsuz olması için bir sebep yoktu. Yatağından kalkmak istedi ama ayakta duramadı.
    O yüzden tekrar yattı. O günü öylece yatarak geçirmişti. Sabah oldu Ceren erkenden kalktı. Yatarak daha kötü oluyordu çünkü. Odasını toparlayıp salona çıktı. Annesini göremedi. Seslendi ama cevap yoktu. Bahçeye çıktı. Annesi her zaman ki gibi bahçede dolaşıyordu. Esra hanımın huyuydu. Sabah erken kalkar, bahçeye çıkar, çiçekleri sular , bakımlarını yapardı.Ceren annesinin yanına bahçeye çıktı. Esra hanım kızını görünce çok sevindi. Birlikte biraz dolaştıktan sonra eve girdiler. Kahvaltılarını yapıp alış verişe gitmeye karar verdiler.
    Bu Cerenin kafasını dağıtması için iyi bir yöntem olabilirdi. Kahvaltıyı bitirip ortalığı toparladıktan sonra anne kız çıktılar. Ceren bugün daha iyi hissediyordu kendini,unutmuştu dünkü duygularını. Güzel vakit geçirdiler bir sürü kıyafet aldılar.
    Eve dönerken bir mağazanın önünden geçiyorlardı. Ceren vitrindeki bluzu çok beğendi. Onu da almak istiyordu. Esra hanım kızını kırmak istemedi. Mağazaya girdiler. Ceren bluzu deneyip annesine göstermek için kabinden çıktı. Annesi ortalıkta gözükmüyordu. Mağazanın diğer bölümünde başka şeylere bakıyordu. Ceren annesine bakınırken karşısına aniden biri çıktı. Ceren bakakaldı. Daha önce hiç görmediği ama sanki yıllardır tanıdığı biriydi o bunları düşünürken dün hissettiği duygular tekrar belirdi içinde. Kimdi acaba? Bir daha nerede görebilirdi? Derken çocuk mağazadan çıktı. Ceren daha adını , kim olduğunu bilmediği adamın arkasından bakakaldı. Sarı saçları, yemyeşil gözleriyle adete cerenin kalbine girmişti. O kadar güzel bir gülüşü vardı ki… İlk defa böyle olmuştu Ceren. İlk defa biri böyle dikkatini çekmişti. İlk görüşte aşk mı diye geçirdi içinden ama saçma geldi sonra. Çünkü Ceren inanmazdı öyle şeylere birini tanımadan, vakit geçirmeden, aşık olunamazdı ki. İçinden bunları geçirirken annesi geldi. Bluzu alıp çıktılar. Eve geldiler. Ceren unutamıyordu gördüğü genci onu düşününce içine bir sevinç doluyordu. Hele gülüşü yok muydu. Aradan birkaç gün geçmesine rağmen Ceren hala hep mağazada gördüğü genci düşünüyordu. Acaba tekrar nerede bulabilirdi onu. Mağazaya tekrar gitse orada görebilir miydi. Belki görebilirdi. Karar verdi gidecekti. Annesine söyleyip evden çıktı mağazaya gitti ama yoktu onu göremedi zaten sadece bir ihtimaldi. Umutsuzca eve dönerken yorulduğunu hissetti. İleride bir kafe vardı orada biraz dinlenebilirim diye düşündü. Bu arkadaşlarıyla hep geldikleri kafeydi. Biraz oturup bir kahve içti. İçini ısıtmıştı sanki kahve. Ama sıkılmıştı oturmaktan kalktı, eve doğru yöneldi. Sahilden gitmeye karar verdi. Ne kadar da durgun, masumdu deniz Ceren kendine benzetti. Dışarıdan durgun gözüküyordu ama içinde fırtınalar kopuyordu. İçinde tarif edemediği bir duygu vardı. Eve geldi. Annesi evde yoktu. Elbiselerini değiştirip bahçeye çıktı. Kafasında ki düşüncelerden bir türlü kurtulamıyordu. Aradan iki hafta geçmişti. Ama hala onu düşünüyordu. Onu düşünürken içi ısınıyordu adeta. İki haftadır her gün o mağazanın önünde saatlerce bekliyordu ama göremiyordu. Bugün yine gitmişti. Yine yoktu… Nerede nasıl arayacağını bilmiyordu. Artık umudu kalmamıştı, çaresizce yürüyordu. Nereye gittiğini bile bilmiyordu. Ayakları onu sahile götürmüştü. Denizi izlemek mutlu ediyordu onu. Gitti her zaman oturduğu banka oturdu. Bulamamıştı aradığını bulamayacaktı da.. Ağlamak istiyordu ama hıçkırıklar boğazında düğümleniyordu. Düşündükleri canını acıtıyordu. Denizi izlemek bile mutlu etmiyordu artık niye böyle oldu diye düşünürken duyduğu bir sesle irkildi. Kafasını kaldırdı. Şaşkınlığını gizleyemedi. Haftalardır aradığı genç yanında oturuyordu. Ne zamandan beri oturuyordu acaba? Daha ismini bile bilmediği genç ona neden ağladığını sordu. Ceren, senin için demek istedi ama diyemedi. Nasıl deseydi ki. Sadece bilmiyorum diyebildi. Sonra gözyaşlarını silip kendini biraz toparladı. Sohbet etmeye başladılar.ismini öğrenmişti artık. Murattı.çok mutlu olmuştu ceren. Ne kadar da sürprizlerle doluydu hayat.daha az önce bütün umutları bitmişti. Ama şimdi yananda oturuyordu. Daha yakından tanımak istiyordu Ceren. Sadece adını bilmek yetmiyordu. Ne iş yaptığını sordu. Murat’ın bir kafesi vardı. Orayı işletiyordu. Ne tesadüftü, bu cerenin her zaman gittiği kafeydi. Daha geçen gün mağazadan dönerken oturmuştu. Ama daha önce hiç görmemişti Murat’ı, ya da fark etmemişti. Ceren kendisinin de orayı çok sevdiğini çok sık gittiğini söyledi. Bu Murat’ı sevindirmişti. İsterse bir kahve ısmarlayabileceğini söyledi. Ama geç olmuştu Ceren’in eve gitmesi lazımdı. Başka bir gün belki dedi ceren.
    Murat:
    -O zaman yarın bekliyorum kafede gelirsen sevinirim.
    -Peki gelmeye çalışacağım.
    -Tamam yarın görüşürüz.
    -Tamam.
    Ceren’in içi içine sığmıyordu. Ama belli etmekte istemiyordu. Kalktı vedalaştıktan sonra eve doğru yürüyordu. Ne kadar da mutluydu Ceren sonunda bulmuştu onu. Ayakları yerden kesilmişti. Sanki yürümüyor uçuyordu. Eve geldiğinde annesinin boynuna sevinçle sarıldı. Esra hanım kızındaki bu ani değişikliklere bir türlü anlam veremiyordu. Ama bu sevinçli hali onu da mutlu etmişti. Uzun zamandır kızındaki parıltıyı göremiyordu. Ceren şimdiden çok heyecanlıydı. Yarın ne giyecekti, nasıl davranacaktı. İlk kez böyle oluyordu. İlk kez birine böyle duygularla yaklaşacaktı. Odasına gitti yarın giyeceklerini şimdiden hazırlamak istiyordu. Dolabındaki bütün kıyafetlerini denedi. Sonunda Murat’ı ilk gördüğü gün aldığı bluzu giymeye karar verdi. Elbiselerini hazırlayıp kenara koydu diğerlerini dolaba yerleştirirken annesinin seslendiğini suydu.
    -kızım hadi yemek hazır.
    -geliyorum annecim.
    -hadi ama soğutma bak in aşağı
    -tamam.
    Ceren salona geldi. Yemekler çok güzel görünüyordu. Ama canı yemek istemiyordu. Yinede annesini kırmamak için biraz yemeliydi. Yedikleri boğazına düğümleniyordu. Yemeği bitirip odasına çıktı bir an önce sabah olmasını istiyordu. Kitaplarını karıştırdı çünkü zaman en çabuk kitaplarıyla uğraşırken geçiyordu. Okumak istedi ama okuduğunu anlamıyordu. Çünkü aklı yarın ki buluşmadaydı. Aklına Melis’i aramak geldi hep onunla paylaşırdı duyguları.
    Bunu da anlatmalıydı aslında anlatacak pek bir şeyde yoktu ortada ama olsun diye düşündü. Kaç haftadır yaşadıklarını yarın ki buluşmayı anlatmalıydı. Telefonu eline aldı ve aradı.
    -alo Melis.
    -efendim.
    -nasılsın canım.
    -iyiyim tatlım sen nasılsın.
    -iyiyim bende.
    -evet sesin iyi geliyor.
    -evet çok mutluyum neler oldu bilmiyorsun tabi.
    -a anlat bakayım neler olduğunu.
    -melis şeyy!
    -ne oldu Ceren hadi ama merak ettim bak.
    -ben aşık oldum galiba
    -hadi kime aşık oldun hem nerde tanıştın ki.
    -tam tanımıyorum aslında ismi Murat ve kafesi var. Hani şu hep gittiğimiz kafenin sahibi.
    -a çok şaşırdım ama hayırlısı olsun canım.
    -sağol tatlım.
    -yarın da buluşmaya gideceğim.
    -hadi ya ne güzel çok sevindim senin adına.
    -akşam bize gelsene Melis hem de olanları anlatırım.
    -tamam gelmeye çalışırım.
    -tamam o halde görüşürüz canım.
    -görüşürüz.
    Dedi ve telefonu kapattı. Bu iyi gelmişti Cerene. Melis ona çok iyi gelirdi hep. Çok seviyordu onu. Acaba yarın nasıl olacaktı. Bunları düşünürken uyuya kalmıştı. Sabah erkenden uyandı yerinde duramıyordu eli ayağına dolaştı adeta. Duş aldıktan sonra saçlarını kuruttu ve dün geceden hazırladığı elbiselerini giydi. Saatlerce aynanın karşısında kaldı. Acaba beğenmiş miydi Murat ne düşünmüştü onun hakkında hayallere dalmıştı ki annesinin ayak seslerini duydu. Kızının kaldırmaya geliyordu. Ama o çoktan kalkmıştı. Annesine sarılıp onu öptü.
    Mutluluğu gözlerinden okunuyordu.Esra hanım kızındaki bu değişikliklere bir türlü anlam veremiyordu.Ama onu mutlu görmek güzel oluyordu.Birlikte aşağı indiler.Esra hanım kahvaltıyı bahçeye hazırlamıştı.Hava yine çok güzeldi.Güzel bir kahvaltı yaptılar.Hemen kafeye gitmeyi düşündü.Ama sabah sabah olmaz dedi kendi kendine.Tekrar odasına çıktı.Aynanın karşısına geçti.Kendini incelemeye başladı.Güzel olmuştu aslında.Ama orada kaldıkça kararsız kalıyordu.Son kez kendine bakıp bahçeye çıktı.Saat ilerlemişti.Artık gidebilirdi.Yavaş adımlarla kafeye doğru ilerledi.Gidip her zaman oturduğu masaya oturdu.
    Murat yanına geldi konuşmaya başladılar.
    -merhaba.
    -merhaba.
    -nasılsın Ceren.
    -iyiyim sen nasılsın.
    -bende iyiyim…
    Konuşmaya devam ettiler. Sonra Seda geldi. Seda Muratın çok yakın bir arkadaşıydı yıllardır birbirlerini tanıyorlardı. O yüzden arkadaşlıkları çok ilerlemişti. Murat Sedayı Cerenle tanıştırdı. Hep birlikte oturup sohbet ettiler. Onların bu yakınlığı Cerenin canını sıkmıştı. Onların sevgili olduğunu düşündü. Bu düşünceler canını yakmaya başlamıştı. Morali bozuldu oradan hemen ayrılmak istedi. Bir bahane bulması gerekiyordu. Eve gitmesi gerektiğini söyledi ama seda ve murat biraz daha kalması için ısrar ettiler. En fazla yarım saat daha kalabilirim dedi. Ama bu yarım saat nasıl geçecekti niye gelmişti ki Seda. Ne güzel vakit geçiriyorlardı o gelmeden. Muratın bütün ilgisi Sedadaydı şimdi. Ceren hayal kırıklığı yaşıyordu. Oysa ne umutlarla,ne hayallerle gelmişti nasılda heyecanlıydı sabah gelirken. Ama şimdi heyecanının yerinin umutsuzluk kaplamıştı. Saate baktı daha on dakika geçmişti. Zaman neden geçmek bilmiyor dedi kendi kendine. Saniyeler asır oldu sanki. İçi sıkılıyordu ağlamak istiyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamak...
    Ama kendini tutmalıydı onların yanında hiçbir şey yokken ağlayamazdı. Nihayet zaman ilerlemişti. Artık kalkabilirdi. Bir an önce oradan uzaklaşmak istedi. Tam kalkacakken Seda sinemaya davet etti. Hep birlikte sinemaya gidelim yeni bir film gelmiş dedi. Bu güzel bir fikir değildi Ceren için. Onları yan yana görmeye tahammül edemezken birde sinemaya gideceklerdi. Murat hemen kabul etti. Cerene sordular oda olmaz diyemezdi. Ne kadar istemese de olur gelirim dedi. Sonra pişman oldu niye gelirim dedi diye. Bir bahane uydursaydım keşke diye geçirdi içinden ama çaresiz gitmek zorundaydı bir kere söz vermişti çünkü. Hafta sonu için anlaştılar vedalaştıktan sonra oradan ayrıldı. Kafeden çıkacakken Murat arkasından seslendi.
    -ceren.
    -efendim.
    -şey numaranı verir misin konuşuruz belki.
    -a olur tabi. …..
    -tamam teşekkür ederim görüşürüz.
    -görüşürüz.
    Konuşmaları bittikten sonra Ceren eve doğru yürüdü. Sonra birden keşke bende Murat’ın numarasını alsaydım diye geçirdi içinden. Ama belki arar dedi eve geldiğinde annesi salonda oturuyordu. Annesinin yanına gitti. Başını annesinin dizine koyup uyumak, içine düştüğü bu boşluktan kurtulmak istiyordu. En kötü zamanlarında hep böyle yapardı. Hiç konuşmadan annesinin dizine yattı annesi de kızının saçlarını okşamaya başladı.
    Ceren biraz öyle uzandıktan sonra kalktı odasına gitti elbiselerini değiştirip her zaman ki gibi aynanın karşısına geçti. Kendisinin mi yoksa Sedanın mı güzel olduğunu düşünmeye başladı. Aynaya hiç öyle bakmamıştı daha önce. Kendisini başka biriyle kıyaslamamıştı hiç ama bu defa farklıydı. Sanki Seda onun rakibiydi. Murat’ı elinden almıştı. Aslında böyle bir şey yoktu oda biliyordu. Ama anlamak istemiyordu. Niye o kadar yakın davranmışlardı ki birbirlerine acaba ne kadar zamandır birlikteydiler kafası çok karışmıştı ne düşüneceğini bilmiyordu. Okuduğu bir kitapta ‘bir isim ver varlığım olsun bir isim ver varlığım senin olsun seni anan beni de ansın seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın bir ile koy aramıza bizi birbirimize bağlasın’ diyordu bunları Murat’a söylemek istiyordu. Ama onun Sedası var bunlar onun için bir anlam ifade etmez ki dedi. Annesinin biriyle konuştuğunu duydu merak edip aşağı indi. Gelen Melisti. Ceren melisi görünce çok sevindi. Ona anlatacak çok şeyi vardı. Odaya çıktılar. Melis olanları çok merak ediyordu. Ceren gözyaşları içinde anlatmaya başladı. Sabah çok mutlu bir şekilde gittiğini ancak daha sonra Sedanın geldiğini orada Muratın ona olan ilgisini yakınlığını anlattı. Hafta sonu sinemaya gideceklerini söyledi. İki arkadaş gece yarısına kadar dertleştiler. Gece beraber uyudular. Sabah kalktıklarında her zaman ki gibi kahvaltı çoktan hazırdı. Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktılar. Biraz dolaştıktan sonra Melis kendi evine gitti Cerende evine geldi. Melisle vakit güzel geçmişti ama şimdi ne yapacaktı. Biraz dinledi. Sonra kitabını alıp bahçeye çıktı bahçedeki salıncakta oturmayı,yeşillikleri izlemeyi çok seviyordu. Güllere takıldı gözü. Ne kadar da güzel ne kadar da masumdu. Keşke onlar gibi olabilsem dedi. Öylece bakakalmıştı ki telefonunun çaldığını fark etti. Arayan Özgeydi. Biraz dertleştiler olanlardan onada bahsetti telefonu kapattıktan sonra biraz daha oturup odasına gitti. Yapacak bir şeyi yoktu canı sıkılıyordu. Bilgisayarı açıp biraz uğraştı. Akşam olmuştu. Yorgundu uyumak istiyordu. Yatağına uzandı yatar yatmaz uyudu. Ruhunun yorgunluğu bedenine yansımıştı. Günler geçiyordu ama murat aklından çıkmıyordu. Hafta sonu gelmişti sinemaya gidecekleri sabah ilk günkü kadar heyecanlı değildi.
    Çünkü Sedada orada olacaktı. Aslında gitmek gelmiyordu içinden. Ama söz vermişti gitmesi gerekiyordu. İsteksizce kafeye gitti.murat oradaydı ama Seda ortalıkta görünmüyordu. Bu Cereni sevindirmişti acaba gelmeyecek miydi. Ama çok geçmeden oda geldi birlikte gittiler. Cerenin gözü hep Murattaydı. Film bittikten sonra tekrar kafeye geldiler. Biraz da orada oturup ayrıldılar. Ceren eve gitti mutsuzdu. Muratla Sedanın yakınlığı onu çok üzüyordu. Kapı çaldı gelen Melisti. Gece Ceren de kalacaktı. Ne iyi olmuştu Melisin gelmesi. Ceren onda teselli buluyordu. Biraz dertleştiler. Sonra Melis bir kitap çıkardı çantasından. Bir şiir kitabıydı. İçinden bir şiir okudu bu Can Yücelin bağlanmayacaksın adlı şiiriydi. Tam da Cerene hitap ediyordu. Şöyle diyordu Can Yücel…


    Bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne
    ‘O olmasa yaşayamam’ demeyeceksin
    Demeyeceksin işte
    Yaşarsın çünkü
    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki
    Çok sevmeyeceksin mesela
    O daha az severse
    Kırılırsın


    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden
    Çok sevmezsen, çok acımazsın
    Çok sahiplenmeyince, çok aitte olmazsın hem
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin
    Senin değillermiş gibi davranacaksın
    Hem hiçbir şeyin olmazsa,
    Kaybetmekten de korkmazsın


    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde
    Paldır küldür yürüyebileceksin
    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen
    Çatıların gök yüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin
    Gökyüzünü sahipleneceksin
    Güneşi, ayı, yıldızları…
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak
    ‘o benim’ diyeceksin


    Mutlaka sana ait olacaksa
    Renklere ait olacaksın
    Mesela turuncuya yada pembeye
    Ya da cennete ait olacaksın
    Çok sahiplenmeden çok ait olmadan yaşayacaksın
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi
    Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat
    İlişik yaşayacaksın, ucundan tutarak…
    Ne güzeldi Melis şiir okurken Ceren uzaklara dalmıştı. Murat onu sevmiyor fark etmiyordu bile. O bu kadar çok severken gecesi Murat gündüzü Muratken neden Murat onu fark etmiyordu. Bu haksızlık değilmiydi. Tanışalı uzun zaman olmuştu ama ne Ceren onu aklından çıkarabilmişti ne de o Cerene karşı bir ilgi duymuştu. Aslında bu hiç etik değildi. Ceren başını yastığa onsuz koyuyor ama onunla uyuyordu. Sabah gözlerini açar açmaz onunla başlıyordu güne. Attığı her adımda Murat diyordu. Kalbi sanki onun için çarpıyordu ama o fark etmiyordu. Bu kolay değildi Ceren için. Artık eski Ceren yoktu sanki. Mutsuzdu. Yüzü gülmüyor, gülse bile içi hep kan ağlıyordu. Hep bir burukluk vardı içinde. Her gece ağlıyordu ama o da çözüm değildi ki. Artık kendi hıçkırıklarından yorulmuştu ağlamanın sonu yoktu çünkü. Sustu.. karamsarlık basmıştı iyice isyan ediyordu artık. İsmini koyamıyordu ama yakarışlarına cevap gelmeyince yalvarmalar isyana dönüştü zamanla aslında gafletin mi yoksa isyanın mı önce geldiğini bilmiyordu. Aslında hiçbir şey bilmiyordu. Hayatı akışına mı bıraksaydı yoksa unutmaya mı çalışsaydı. Ama olmazdı geri dönülmezdi, unutulmazdı. Geri dönmek yoktu çünkü bu serüvende. Bir kere sevdi mi insan unutamazdı. Hep içinde kalırdı o. Hep açık kalırdı o yara. Ne büyük bir yaraydı. Nasıl da acıtıyordu insanın canını. Ceren daha önce bu kadar acıyı hiç bilmemişti tüm bedenini sarmıştı sanki böylesine şiddetli bir sancıyı hiç yaşamamıştı daha önce. Nasıl dinecekti bu acı. Ruhunu bedeninden ayırabilseydi keşke ama olmazdı mümkün müydü öyle bir şey…
    Gün geçtikçe daha fazla acı çekiyordu. Yemek, içmek hiçbir şey zevk vermiyordu. Gözü gibi baktığı odasına şimdi girilmiyordu bile. Ara sıra bahçeye çıkıp salıncağında oturuyordu. Çiçekleri izliyordu. Birini gördü bir gün solmuş kurumuştu. Kendisine benzetti onu. Kendiside dalından koparılmış bir çiçeği andırıyordu sanki. Gün geçtikçe soluyordu. Esra hanım kızının bu durumuna dayanamıyordu. Neden böyle olmuştu kızı? O neşeli hayat dolu kız nereye gitmişti? Kocaman ev onun kahkahalarıyla yankılanıyordu önceden. Şimdi ise hıçkırıklar yankılanıyordu duvarlarda. Esra hanım ne yapacağın bilmiyordu. Bir gün Ceren evde yokken odasına girdi. Günlüğünü buldu aslında sevmezdi böyle şeyleri ama okumak zorundaydı. Kızına ne olduğunu ancak öyle öğrenebilirdi. Açtı ve okumaya başladı. Şöyle diyordu ilk sayfasında:
    “Çok güzel bir şey oldu bugün. Bir çocuk gördüm mağazada aklımı bir türlü alamıyorum ondan…”
    İkinci sayfada:
    “arıyorum ama yok. Nerede bulacağım Allah’ım yardım et…”
    Üçüncü sayfa:
    “Çok şükür buldum sonunda yarın görüşmeye gidiyorumJ”
    Dördüncü sayfada:
    “kafeye gittim ama beklediğim gibi değildi…galiba sevgilisi var.”
    Sayfalar çevrildikçe karamsarlık artıyordu. Esra hanım anlamıştı kızının derdini aşık olmuştu.. karşılıksız, umutsuz bir aşkın peşinden sürükleniyordu. Ağlamaya başladı Esra hanım çünkü bu derdin çaresi yoktu. Kızı için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Aşağıdan sesler geliyordu ceren eve gelmişti Esra hanım sesleri duyar duymaz odadan apar topar çıktı.
    Kızını karşıladı yine mutsuzdu Ceren, yorgundu uyumak istiyordu. Odasına girdi günlerdir uyumamıştı.
    Günlerdir çektiği acıların bitmesini, ruhunun artık huzur bulmasını kendisinin bu saçma sapan yalnızlıktan kurtulmasını istiyordu bu kurtuluşun tek yardımcısı oydu. Ancak o mutlu edebilirdi. Başka yolu yoktu Cerene göre. Yalnızca muratta onu severse mutlu olurdu. Bir anda hayatına girmiş ve bütün benliğine sahip olmuştu sanki. Bu düşüncelerle uykuya dalmıştı. Telefonun sesiyle aniden irkildi. Sabah sabah arayanda kim diye düşündü.
    Telefonu eline aldı. gözleri sanki yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı. Arayan Murattı. Uğruna gecelerce ağladığı, onsuz yaşayamayacağına inandığı insandı. Üstündeki şoku attıktan sonra içini birden sıkıntı bastı. Acaba neden arıyordu yine onu istemediğini mi söyleyecekti.
    Ceren yine aynı duyguları yaşamak istemiyordu. Onu düşünmek istemiyordu. Ama inceldiği yerden de kopmalıydı. Yeterince yıpranmıştı. Telefonu açtı ve kulağına götürdü.
    -Günaydın Ceren
    -Günaydın
    Diyebilmişti.
    -Lütfen hiçbir şey demeden beni dinle. Senin hislerini biliyorum. Yaşadıklarımızı yanlış anladı n galiba hayatımda kimse yok. Sedayla sevgili olduğumuzu düşünmüşsün. Ama öyle değil. Senin benden etkilendiğin kadar bende senden etkileniyorum. Sadece bunları bilmeni istedim. Çok şaşkınsın sende biliyorum. Şimdi konuşmak zorunda da değilsin. Sonra görüşürüz.
    Dedi ve telefonu kapattı. Duydukları karşısında hayretler içinde kalmıştı Ceren. Şaşkındı. Hiç beklemiyordu. Ümitlerinin tamamen tükendiği bir yerde aramıştı onu. Şaşkın olduğu kadar da mutluydu beklediği an gelmişti işte. Hemen arayıp Melisle özgeye haber vermeliydi. Mutluluğunu arkadaşlarıyla paylaşmalıydı. Önce melisi aradı.
    -Alo Melis canım çok güzel bir şey oldu.
    -Dur dur yavaş yavaş anlat. Ne oldu sabah sabah.
    -Murat aradı.
    -Ne! Ciddi misin. Ne dedi anlat hadi.
    -Tamam dur anlatacağım. O da benden etkileniyormuş.
    -Gerçekten mi. E Seda?
    -Seda ile aralarında bir şey yokmuş.
    -Ay canım ya çok sevindim senin adına.
    -Bende canım. Mutluluktan uçuyorum sanki. Özgeye de sen haber ver.
    -Tamam canım haber veririm ben.
    -Tamam görüşürüz.
    Telefonu kapattı ve hala inanamıyordu onun gerçek olduğuna. Telefonuna baktı tekrar. Murat’ın numarası duruyordu. Sevinçten çığlık atası geliyordu. İçi içine sığmıyordu. Telefonu çalıyordu tekrar. Baktı arayan Melisti. Şaşırmıştı az önce konuşmuştu Melis ile. Ne olmuştu da bir daha aramıştı.
    -Alo Ceren
    -Efendim Melis bir şey mi oldu.
    -Evet Özge hastanedeymiş.
    -Ne! Neden?
    -Kolu kırılmış.
    -Nasıl olmuş.
    -Ayağı takılıp düşmüş.
    -Tamam hangi hastane gidelim hemen.
    -Acıbadem de imiş.
    -Tamam hazırlanıyorum hemen çıkarım.
    -Tamam orada görüşürüz.
    Ceren hemen hazırlanmaya koyulmuştu. Üstüne bir şeyler geçirdi saçlarını topladı. Merdivenleri hızlı hızlı iniyordu ki annesi:
    -Ceren sabah sabah nereye gidiyorsun.
    -Anne Özge’nin kolu kırılmış hastaneye gidiyorum.
    -Peki durumu nasılmış?
    -Bilmiyorum annecim gidip bir bakayım.
    -Tamam kızım geçmiş olsun dileklerimi ilet.
    -Tamam olur. Görüşürüz anne.
    Ceren hızlı adımlarla yürüyordu. Bir yandan murat’ın onu aramış olması diğer yandan da Özge’nin bu hali…İki duyguyu da aynı anda yaşıyordu. Nihayet durağa gelmişti. Otobüse bindi ve oturdu. Sanki dakikalar geçmek bilmiyordu. Oysa hastane o kadar da uzak değildi evlerine. Hastanenin önünde indi danışmaya gitti.
    -Af edersiniz Özge Aksoy hangi odada acaba?
    -Bir saniye hemen bakıyorum. Yirmi iki numaralı odada.
    -Tamam teşekkür ederim. Dedi ve odaya doğru yöneldi kapıyı çaldı ve içeri girdi.
    -Özge ne oldu nasılsın?
    -İyiyim canım.
    -Nasıl çok acıyor mu kolun?
    -Yok canım ağrı kesici verdiler şimdi daha iyim.
    -Oh iyisin şükür çok korktum.
    -İyiyim merak etme hafif bir kırık sadece.
    Kapı çaldı gelen Melis ti onunla da konuştuktan sonra hemşire geldi.
    -Hastamızı daha fazla yormayalım dedi.
    Tekrar geçmiş olsun dileklerini iletip yine uğramak üzere çıktılar.
    Melis:
    -Murat olayına çok sevindim canım.
    -Bende çok sevindim sonunda dileklerim gerçekleşti.
    -Neyse canım ben eve geçmeliyim görüşmek üzere.
    - Görüşürüz canım.
    Ayrıldılar. Ceren de eve doğru yürüyordu gelmişti eve.
    Kapıyı çaldı.
    Esra hanım “ah nihayet Ceren geldi diyerek.” Kapıya yöneldi.
    -Hoş geldin Ceren. Özge nasıl?
    -İyi annecim dinleniyor şimdi.
    -Oh iyi olmasına sevindim. Hadi acıkmışsındır yemek yiyelim.
    -Yok anne canım hiçbir şey istemiyor.
    -A olmaz öyle şey kızım
    -Gerçekten anne dinleneceğim.
    Dedi ve odasına geçti. Kıyafetlerini değiştirdi. Tam yatağa uzanacaktı ki telefonu çaldı. Arayan Murat idi. Onca yorgunluğun içinde unutmuştu onu çok heyecanlanmıştı.
    -Efendim
    -Alo Melis rahatsız etmiyorum umarım nasılsın?
    -İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?
    -Bende iyiyim. Şey diyecektim yarın uygun musun? Görüşsek olur mu diyecektim.
    -Tabi olur. Nerede? Ne zaman?
    -Pierloti de buluşalım senin içinde uygunsa. Saat iki gibi.
    -Olur benim için uygun görüşmek üzere.
    -Görüşürüz.
    Telefon kapanmıştı. Dıt dıt sesleri geliyordu ama telefonu hala kulağından çekmek istemiyordu.o kadar karışıktı ki duyguları olanlara hala inanamıyordu. Sevinçten çığlık atası geliyordu. Bu gece nasıl uyuyacaktı hiç bilmiyordu. Yatağına uzandı ve müzik dinlemeye başladı. Ne kadar da güzel söylüyordu. Saat iki olmuştu ama hala uyuyamamıştı. Sürekli yarının nasıl olacağını hayal ediyordu. Sonunda uyuya kalmıştı. Uyandığında saat sekizdi. Saatine baktı ve bir hışımla yatağından kalkmıştı. Ne giyinecekti çok güzel olmalıydı. Dolabını açtı ve baştan sona bütün elbiselerini denedi. Sonunda bol kesim kollu kısa yeşil elbisesinde karar kılmıştı. Elbisesini giyindi. Saçlarını saldı. Hafif bir makyaj yaptı. Kızıl saçlarıyla ne kadar da yakışmıştı elbisesi. Zaman ne kadar da çabuk geçmişti. Saat on iki buçuk olmuştu. Bir buçuk saat kalmıştı Muratla görüşmesine. Bir an önce evden çıkıp Pierloti ye gitmek istiyordu. Durağa kadar yürüdü otobüse bindi. Çok heyecanlıydı. Ne de olsa Murat ona duygularını söyledikten sonra ilk ciddi buluşmalarıydı. İlk buluşmalarında geç kalmak istemiyordu. Çünkü bu günlerin hayalini çok kurmuştu. Bir an önce hayallerinin gerçek olmasını istiyordu. Otobüsten indi biraz daha yolu kalmıştı. Hızlı adımlarla yürüyordu. Saatine baktı ikiyi on geçiyordu. Geç kalmıştı işte ilk görüşmelerine. Pierloti ye gitti çevresine bakındı ve Murat oradaydı. Çok güzel bir masaya geçmiş onu bekliyordu. Ceren heyecandan olduğu yere düşüp bayılacakmış gibi oluyordu. Masaya doğru yürüdü. Nihayet Murat fark etmişti onu ayağa kalktı Cerene doğru yürüdü.
    -Hoş geldin Ceren.
    -Hoş bulduk.
    -Çok güzel olmuşsun.
    -Teşekkür ederim.
    -Nasılsın?
    -İyiyim sen?
    -Bende iyiyim.
    -Ne içersin?
    -Bir kahve alayım.
    -Bakar mısınız? İki kahve lütfen
    -Hemen getiriyorum efendim.
    O kadar heyecanlıydı ki elini ayağını nereye koyacağını bilmiyordu. Sanki bağımsız hareket edemiyordu. Ne yapmalıydı? Nasıl davranmalıydı?
    Murat için ağlarken onun tesadüfen deniz kenarına gelmesi aklına geldi. Aynı o günkü gibi heyecanlıydı. Sanki kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Kahveleri geldi birer yudum aldılar. Murat konuşmak istiyordu ama nereden başlamalıydı?
    -Seni üzdüğüm için ve sana yaşattıklarımdan dolayı özür dilerim. Hissettiklerimi daha önceden gelip söylemeliydim.
    -Seni seviyorum ve yaşadıklarım beni çok yıprattı. Fakat şimdi buradasın ve benim yanımdasın önemli olan da bu.
    -Bundan sonra her şey çok daha güzel olacak sana söz veriyorum.
    Ceren gülümseyerek murat’a baktı çok mutluydu sanki gerçek değildi yaşadıkları. Zaman öyle akıp geçmişti. Gitme vakti gelmişti.
    -Seni eve bırakayım.
    -Yok ben giderim zahmet etme.
    -Olmaz ben sevgilimi eve bırakmak istiyorum.
    -Tamam peki.
    Konuşa konuşa eve varmışlardı.
    -Hoşça kal.
    -Hoşça kal.
    -Arayacağım seni Ceren.
    Ceren ve girmişti kapıyı kapattı. Mutluydu. Hayatının birden bire kendi aleyhine dönmesine inanamıyordu. İki gün önce bütün ümitlerini kaybetmişti. Telefon çalmıştı arayan Murattı.
    -Ceren seni çok seviyorum yarın seni sahilde bekleyeceğim.
    -Tamam görüşürüz canım bende seni seviyorum.
    Telefonu kapattı hızlı adımlarla yukarı çıktı. Annesi televizyon izliyordu. Kızının geldiğini duymamıştı.
    -A kızım hoş geldin.
    -Hoş bulduk anne.
    Esra hanım kızını böyle kelebekler gibi mutlu görünce ne zaman dan beri hiç bu kadar mutlu olduğunu görmemişti. Nedenini sormak istedi. Ama soramadı. Kızının mutluluğunun bozulmasını istemedi. Odasına geçmişti Ceren. Bütün olan biteni Melis’e anlatmak istiyordu.
    Aradı Melis’i her şeyi olduğu gibi anlattı. Melis’te çok sevinmişi olanlara.
    Sabah sahile gittiğinde murat daha gelmemişti. Erken gelmişti Ceren biraz müzik dinlemek istedi.
    Şöyle diyordu:

    Her gece gibi bir geceydi.
    Seni görene kadar
    Birer birer çıktılar yerlerinden hatıralar
    Hatıralar unutulmaz

    Duygularıma esir oluyorum seni görünce
    İnsan bin kere mi yanıyor
    Bir kere sevince
    Ruh bedenden ayrılıyor
    Bir daha yandım
    Ama canım
    Gördüğüme sevindim

    Ne kadar da anlamlıydı. Murat gelmişti. İki de simit getirmişti. Martılara atmak için. Ne kadar da mutlulardı.
    -Akşam için iki bilet aldım.
    -Ne? Neye ?
    -Konsere iki bilet aldım gideriz diye düşündüm.
    -İyi düşünmüşsün gideriz. Ama eve uğramalıyım önce.
    -Tamam olur sevgilim seni evden alırım.
    -Tamam
    -Kimin konseri peki?
    -Şebnem ferah’ın.
    -Hmm çok güzel nerden bildin onu sevdiğimi?
    -Birbirimize benziyoruz demek ki bende severim.
    -O zaman eve gideyim şimdi.
    -Tamam olur.
    Eve gelmişti. Ceren hazırlanıp çıkmalıydı. Annesine akşam evde olamayacağını arkadaşlarıyla konsere gideceklerini söyledi. Annesi “tamam erken gelmeye çalış” dedi.
    -Tamam annecim sağol. Murat aradı ve kapıda olduğunu söyledi.İşte kapıdaydı Ceren yürüyorlardı berber ne kadar da hayal kurmuştu şimdi hayalleri gerçek olmuştu. Konserin olacağı yere geldiler. Beraber şarkılar söylüyorlardı.

    Denize açıldım sevmeye sevilmeye
    Anladım sevmek gibisi yok
    Yağmura soyundum
    Yavaş yavaş yağar diye
    Yokluğun varlığın
    Bir dünüm yok
    Yarınım sır
    Nasıl inanırım sana
    Bu yürek ağır bana
    Sevgin öyle uzaklarda
    Nefes alsam da
    Yanımda bu aşk fazla
    Sana olur mu
    Hazin bir siyaha boyandı yağmurlar
    İkimize ağlar bu nazlı yağmurlar…
    Umudum azaldı
    Geçiyor zamanlar
    Ayrılık efendi kulu biz aşıklar
    Ellerin avucumda soldu

    Yaralı bir ürkek kuştu
    Biten bir aşktan
    Çırpınıp uçtu..,
    Yolun açık olsun
    Demek isterdim
    Boğazım düğümlü
    Sözlerin kayıp
    Bir daha ömrümce
    Kimseyi sevmem

    Çünkü bu bedende yüreğim kayıp…
    Beyaz cennetlerden
    İnecek melekler..
    Seni korur onlar
    Dualar dilekler…
    Bense bu sevdanın uzak gurbetinde
    Savrulurum her gün senin hasretinle…


    Konser bitmişti ayrılma vaktiydi yarın görüşelim dedi Murat. Ama Ceren Melise söz verdiğini onu ekemeyeceğini söyledi. Ama sonra aklına Melis’le Murat’ı tanıştırmak geldi. Melis de Murat’ı merak ediyordu. Murat’ı o kadar dinlemişti ki Cerenden.
    -yarın Melis de gelse sizi tanıştırsam olur mu dedi.
    -tamam olur tabi ki.
    -benim kafede buluşalım.
    Ayrıldılar. Ceren Melis’i arayıp haber vermek istedi.
    -alo Melis canım nasılsın.
    -iyiyim Ceren sen nasılsın.
    -bende iyiyim.
    -nasıl gidiyor Muratla.
    -çok güzel gidiyor.yarın sizi tanıştırmak istiyorum. İşin falan yok demi.
    -yok canım olur.
    -tamam o zaman haberleşiriz yine olur mu?
    -tamam .
    Telefonu kapattı. Melisin düşünceleri önemliydi Ceren için. Merak ediyordu yarın neler olacağını.
    Zil çaldı. Gelen Melis’ti. Ceren daha hazır değildi. Koşarak kapıyı açtı.
    -ceren sen daha hazır değimlisin?
    -hemen hazırlanıyorum canım içeri geçsene.
    -tamam çabuk ol.
    -tamam.
    Ceren hazırdı artık çıkabilirlerdi. Nihayet kafeye gelmişlerdi. Murat’ta onları bekliyordu bir masada. Ceren Murat’la Melis’i tanıştırdı. Murat Melis’i görünce içinde tarifsiz hisler hissetmeye başladı. Neden böyle olmuştu. Anlayamamıştı.
    Melis siyah bukle bukle saçları yemyeşil gözleriyle murat’ı ne kadar da etkilemişti. Sürekli Melis’e sorular soruyordu. Onunla bir konuşma ortamı yaratmak istiyordu. Ama Cerene de bunu yapamazdı. Vicdan azabı duyuyor kendini suçlu hissediyordu. Ama Murat’ın da elinde değildi bu.
    O anda Cerene bir telefon geldi ve acilen kalkması gerekmişti. Arayan yan komşularıydı annesi rahatsızlanmış hastaneye götürmüşlerdi. Hemen kalktı, toparlandı ve hastaneye doğru yola koyuldu.
    -dur bekle seni götüreyim Ceren
    -yok canım siz Melis’le burada kalın ben giderim.
    Dedi. Murat için bir fırsat doğmuştu aslında Melis’le yalnız kalacaktı. Cerenin içinde ise tarifsiz bir korku vardı.
    Ne olmuştu ki annesine acaba. Birkaç gündür iyi değildi zaten. İçini çok büyük bir korku almıştı. Hızlı adımlarla yürüyordu. O bu korkular içerisinde hızla yürürken Murat’la Melis daha çok yakınlaşmıştı. Murat Melis’e karşı çok farklı şeyler hissediyordu. Bir yandan da onunla konuşmak daha fazla vakit geçirmek istiyordu. Ne yapmalıydı bilmiyordu. Melis’te etkilenmişti Murattan. Ama olmazdı olmamalıydı. En yakın arkadaşının sevgilisiydi. Bu düşünceler aklına girmemeliydi. Murat Melis’in gözlerinin içine bakıyordu. Sanki ondan da bir şeyler bekliyordu. Oturmaktan çok sıkılmıştı Murat. Melis’le daha çok vakit geçirmek istiyordu. Melis’e sinemaya gitmeyi teklif etti. Melis biraz uçuk bir kızdı. Tamam olur dedi. Onlar orada vakit geçiriyorken Ceren hayatının en zor anlarından birini yaşıyordu annesi hayatla mücadele veriyordu. Hastane koridorlarında doktorlardan iyi bir haber alabilmek için saatlerce oturmadan bekliyordu. Nihayet doktor çıkmıştı.
    -başınız sağolsun annenizi kaybettik….
    -neee hayır olamaz …bu gerçek olamaz.. annem ölemez.. benim melek annem ölemez..
    Bayılmıştı kendinde değildi uyandığında her şeyin bir rüya olmasını dilediyse de rüya değildi. Hastanede kolunda serum yatıyordu. Hemşire yanına girdi.
    -telefonunuz çalıyor Ceren hanım.
    -tamam.
    Arayan Murattı.
    -efendim.
    -alo ceren nasılsın.dün öyle apar topar gittin bir şey yok değil mi?
    -var Murat çok kötü bir şey oldu.annemi kaybettik.
    -ne nasıl olmuş?
    -kalp krizi geçirmiş.komşular hastaneye getirmiş ameliyata aldılar ama kurtaramadılar.
    Dedi ve tekrar bayıldı. Hemşire koşarak yanına geldi. Telefonu aldı. murat’a hangi hastanede olduğunu söyledi. Hemen ceren’e bir sakinleştirici yaptı.
    Murat ile Melis o gece sinemaya gitmişlerdi. Çok geç olduğu içinde murat’ta kalmıştı.
    Murat Melis’e ceren’in annesinin öldüğünü söyledi. Melis’te çok üzüldü. Esra teyzeyi çok severdi. İnanamıyordu olanlara o da. Hemen Murat ile beraber hastaneye gittiler. Hastaneye gittiklerinde Ceren iyi değildi. Murat defin işlerini halletmek için doktorla görüşmeye gitmişti. Ceren de Murat ile Melis’in birlikte gelmesine çok şaşırmıştı. Ama Melis yapmaz diye geçirdi içinden. Kafasından bu düşünceleri atması gerekiyordu. Zaten şu anda da onu düşünecek durumda da değildi. Artık yalnızdı. Hayattaki tek varlığı annesi yanında yoktu artık.




    Bir ay sonra:

    Ceren birazcık daha kendini toparlamıştı o sırada Melis ve Murat’ın arasında ki bağ gittikçe artıyordu. Murat Melis’i çok seviyordu. Ona garip bir aşkla bağlanmıştı. Ama Ceren’i de bırakamıyordu. Artık Melis ve Ceren ile aynı anda olması bir sürü aksiliklere neden oluyordu. Melis’te Murat’ı çok sevmişti ama ceren’in onun için gecelerce ağladığı aklına geliyordu. Ama Murat onu kendine çok bağlamıştı. Bu arada Murat bu sıkıntılarla uğraşıyorken Ceren’de artık şüphelenmeye başlıyordu çünkü Murat ve Melis sürekli beraberdiler. Ve her defasında bunun tesadüf olduğunu söylüyorlardı. Yine bir gün Melis Murat’ı aramış ve onu özlediğini bu gece görüşmek istediğini söylemişti.
    Murat ta çok özlemişti. Ve bu gece buluşmak üzere sözleşmişlerdi. Her zaman gittikleri barda görüşecektiler. Ceren de Murat aramıyor diye ona sürpriz yapmak için kafesine gidecekti. Murat kafeden çıktı. Melis ile görüşmek üzere sözleştikleri bara geçti. Murat çıktıktan sonra Ceren gelmişti. Oradaki çalışanlara Murat’ı sordu. Onlarda Murat’ın yerini söylediler. Ceren’de bir an önce gidip Murat’ı görmek istiyordu. Barın kapısındaydı. Ama içinde garip hisleri vardı. İçini bir korku bürümüştü. Ama içeri girmeliydi ve girdi gözleri Murat’ı arıyordu. Ve gördükleri karşısında hayrete düştü.
    Murat ve Melis dans ediyorlardı. Hayatının anlamı annesinden sonraki tek varlığı, bakmaya bile kıyamadığı insan şu an bir başkasının kollarındaydı. Ve bu kişi en yakın arkadaşıydı. O arkadaşı için her şeyi yapardı. Melis nasıl böyle bir şey yapmıştı. Ceren’e nasıl ihanet etmişti. Murat için üzüldüğü geceler de onunla teselli bulmuştu. Muratta fark etmişti Ceren’i. Orada olduklarını nasıl öğrenmişti. Ceren onun kendini fark ettiğini görünce hızla oradan çıktı. Koşmaya başladı. Murat’ı görmek istemiyordu artık bir zamanlar hayatını feda edebileceği insanı artık görmek istemiyordu. O kadar kötüydü ki yola çıktığını fark etmemişti. Murat cerenin yerde kanlar içinde yatarken görünce neye uğradığını şaşırdı. Ceren sanki iki parçaya ayrılmıştı. Ruhu ve bedeni olarak. Çok acı çekiyordu. Bunları hiç yaşamamış olmayı diledi keşke Murat’ı hiç tanımasaydım dedi.
    Çevresine bir sürü insan toplanmıştı Ceren yolun sonuna gelmişti. Vücudunda ki bütün kanın çekildiğini hissediyordu. Oradaki kalabalıktan annesinin sesini duyar gibi oldu.
    -kızım hadi kalk. Dediğini duyuyordu. Kalabalıkta gözleriyle annesi ararken teninde bir soğukluk hissetti.
    Ne olduğunu anlayamadı.tekrar annesinin sesini duydu. Hafiften gözlerini aralamak istedi. Güçlükle gözlerini araladı ve annesi hiç ölmemiş gibi karşısında duruyordu. Ceren afalladı ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Annesi :
    -kızım sana diyorum duymuyor musun sayıklıyordun kabus mu gördün? Kan ter içinde kalmışsın.
    Ceren kalkmış şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonra bunun bir rüya olduğunu anladı. Baştan beri rüyaydı. Murat’ın onu sevmesi yaşadıkları hepsi bir rüyadan ibaretti. Allah’ım bu ne biçim bir rüyaydı neler yaşamıştı böyle. Şükretti bunların gerçek olmadığına sevinçle annesinin boynuna sarıldı.
    Göz yaşlarıyla birlikte dudaklarından şu kelimeler döküldü…

    BAĞLANMAYACAKSIN ÖYLE KÖRÜ KÖRÜNE…

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 3:11 am