Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    CEVAPSIZ SORULAR-1001060023

    avatar
    enes çelik


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 24/12/10

    CEVAPSIZ SORULAR-1001060023 Empty CEVAPSIZ SORULAR-1001060023

    Mesaj  enes çelik C.tesi Ara. 25, 2010 5:44 pm

    CEVAPSIZ SORULAR


    Zil çaldı ve herkes büyük bir heyecanla güle oynaya okuldan koşarak çıkmaya başladı. Onun ise ne koşmaya ne de gülmeye mecali kalmıştı. Sırasından kalktı ve ağır adımlarla yürümeye başladı. Günlerdir ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleri onu arıyordu. Ne yapmıştı böyle, nasıl olmuştu da bu duruma düşmüştü. Daha fazla düşünmek istemedi ama şimdi düşünmeyip kaçsa bile gece başını yastığa koyduğu zaman o düşünceler kemirmiyor muydu beynini. Ne kadarda acizdi, bir insan üç sene boyunca hiç yol alamaz mıydı? Derin bir of çekti, yoluna ağır ağır devam ederken birden aklına dedesi geldi. O yaşlı adam dedesi değildi aslında ama ona dede diyordu zaten mahallede herkes onu dede biliyordu. Dedenin evine doğru yol aldı, eve geldiği zaman bahçe kapısının önünde duraksadı. Dede onu dinler iydi acaba? Tamam hep dinliyordu ama bu konu farklıydı, ya onu çocuk yerine koyup umursamasaydı ne yapardı? Zaten yıkılmış durumdaydı birde bu ağır olurdu. Tüm bunları düşünürken omzunda bir el hissetti, başını çevirip baktığında o yılların getirmiş olduğu yorgunluktan kırışmış yüz ve parlayan bir çift gözle karşılaştı. Dedeydi bu, neden bilmiyordu ama içi huzur dolmuştu. Hoş geldin evlat bende biraz dolaşayım demiştim sonra eve dönmem gerektiğini düşündüm demek varmış bir hayır dedi dede ona. O ise dedeyi onaylarcasına başını aşağı yukarı salladı. Dede geç aslanım geç içeri bakayım dedi ve içeri geçip o küçük evin terasına çıktılar.

    Dede mahallenin eskilerindendi, yalnız yaşıyordu, zamanında sevdiği kızı vermemişlerdi ona o ise aşkını kalbine gömmüş yalnız yaşamayı seçmişti. Aslında çok bilgili bir insandı, okumayı çok severdi, evinin bütün duvarlarını kütüphane haline getirmişti ama doğruları söylemeye hiç çekinmediği için mahallede bazıları tarafından deli diye laf çıkartılmıştı. O ise dert etmiyordu bu insanları. Sizin gibi hiçbir şeyi sorgulamayan akıllı cahiller olacağıma doğruyu aramaya çalışan bilgili bir deli olurum daha iyi diyordu. Sevdiğini unutmak zorunda kalınca adeta aşkını kitaplara yansıtmıştı. Tarık’la tanışması Tarık’ın çocukluğuna dayanıyordu. Tarık’ın babası dedeyi çok seviyordu ve onu dedeyle tanıştırmıştı. Dedede Tarık’ı çok sevmişti. Tarık sürekli dedenin evine gider onun kuşları ile oynar ondan güzel kıssalar, masallar, hikayeler dinler eve dönerdi.

    Dede kuşlarına yemlerini verdikten sonra Tarık’a döndü, eee evlat anlat bakalım nedir derdin, nedir gözlerini bu hale getiren? Anlatmayan derdine çare bulamaz. Üç senedir benim eski genç dostum Tarık gitti yerine bir huzursuz genç geldi, ben bu genci hiç sevmedim be evlat bu genç hiç gülmüyor. Anlat ki derdine çare olayım diye bir bir sıraladı cümlelerini dede.

    Tarık sessizliğini bozdu ve dede anlatacağım ama çok uzun, dinler misin beni, bana yardımcı olmaya çalışır mısın gerçekten dedi. Dede, anlat evlat anlat deden yok şimdi karşında arkadaşın Hasan Efendi var hadi bakalım dedi.

    Dededen bunları duyunca çok rahatlamıştım içimdekileri bir bir döküp varsa bir çaresi çare bulup yoksa bile rahatlamak istiyordum. Bunca yılın birikmiş acı düşüncelerini birine dökmek, ondan yardım beklemek gerçekten çok çekici gelmişti bana.

    Dede, hadi evlat seni dinliyorum dedi ve ben o andan itibaren bıraktım kendimi aklımdan geçenleri, yaşadıklarımı teker teker anlatmaya başladım.

    Of dede of anlatırken bile korkuyorum ama anlatacağım işte başka çarem yok artık. Aslında her şey iyi başlamıştı, okuldan eve koşa koşa gidiyor gülüyordum huzur doluyordum çünkü hayatımda ilk kez böyle şeyler hissediyordum. Onun o tatlı bakışlarını gördüğüm zaman havalara uçuyordum, yerimde duramıyordum ama değişen bir şey vardı. Her zaman konuştuğum, yanından hiç ayrılmadığım kızdan uzaklaşıyordum adeta. Neden bilmiyorum ama sanki ona aklım ruhum kalbim yaklaştıkça uzaklaşıyordum ondan. Sabahları okula geldiğimde yüzüne bakmaya çekiniyordum, ne zaman yanıma gelse bir şeyler sorsa utanıp kızarıyordum, uzaklaşıyordum hemen oracıktan. Bu yaptıklarıma bir anlam veremiyordum sanki onu uzaktan sevmek istiyordum böylesi daha kolay geliyordu bana. Ne bileyim işte öyle konuşup derdimi anlatıp ondan karşılık beklemek veya ne tepki vereceğini kestirememek korku veriyordu bana. Günlerce acaba yanına gitmeli miyim konuşmalı mıyım diye düşüne düşüne bunaldım iyice. Bana ilk başlarda çocuk gibi mutluluk veren bu duygu neden bu hale getirmişti beni, sorun benden mi kaynaklanıyordu yoksa onun davranışları, hareketleri mi beni itiyordu. Ah bunların cevabını bir bilseydim neden bana son zamanlarda daha değişik davrandığını bir bilseydim her şey çok iyi olacaktı ama kestiremedim bir türlü.

    Günlerim hep böyle geçiyordu dede, sürekli cevapsız sorularla beynimi yoruyor mantıksız şüphelerle kalbimi kanatıyordum. Artık her şey canıma tak etmeye başlamıştı. Gecenin bir vakti yatağıma uzanmış gene düşünüyordum düşünüyordum düşünüyordum…

    Neden, neden yaşıyordum ki bunları? Neden etrafımdaki insanlar gibi gülmem gerekirken, hayattan zevk almam gerekirken sadece düşünüyordum ve düşündükçe aklıma gelen her kötü şey yüreğime bir hançer misali saplanıyordu ?

    Yüreğime saplanan bu şey, bu düşünceler o çocukça beslediğim şey yüzünden miydi? Ama çok saftı, çok masumdu zaten bu yaşta o tertemiz kalbimi kirletecek bir şeyde yaşamamıştım ki? Aşkı hep güzel, tatlı bir şey olarak öğrenmemiş miydim? Peki neden yakıyordu içimi? Neden düşündükçe gözlerim doluyordu? Gülmem gerekmiyor muydu? Nasıl olmuştu da bu kadar tatlı görünen fakat ağır bir yükün altına girmiştim? O kadar çok soru işareti vardı ki aklımda, kafamı kurcalayan o kadar şey vardı ki içimden atmak istediğim ama bir türlü başarılı olamadığım. Ne yapmam gerekiyordu? Nasıl kurtulabilirdim bu düşüncelerden? Hiç bir fikrim yoktu bu konuda zaten hiç de denememiştim.

    Daha bunlar gibi nice sorularla boğuşuyordum gecenin bir vakti. Zaten başımı yastığa her koyuşumda böyle olmuyor muydu, düşündükçe kahrolacağımı bile bile düşünmeye devam etmiyor muydum sanki. Doğru, yaptığım aptallıktı belki ama ne yapsaydım kendim istememiştim ki bu girdaba girmeyi. Gecenin karanlığında saatin tıkırtısının bile duyulacağı kadar derin bir sessizlik vardı ama ya beynimin içindekiler? Beni gecenin bile uyuduğu, zamanın durduğu bu anda bir kaosun içerisinde bırakıveriyordu.

    Aniden uyandım, uyuyakalmıştım ama gecenin bir vakti büyük bir heyecanla uyanıvermiştim. Kalbim büyük bir heyecanla atıyordu, çok heyecanlanmıştım, o küçücük kalbim gecenin bu yarısında belki de bu duygularımın esaretinde yorgun düşmüş bedenimden çıkacak gibiydi. Etrafıma baktım bir an, gecenin karanlığını tekrar hissettim o heyecan o hızlı kalp atışları yerini gene hüzne bırakıverdi işte bundan nefret ediyordum, heyecanlanıp sonra tekrar hüznün esaretine girmekten çok yorulmuştum artık. Adeta düşünmekten yorgun düşmüştüm. Gözümden süzülen yaşlar o hiçbir sonuç getirmeyen düşüncelerimin dışa vurumuydu.

    Gözlerimi açtığımda annem beni uyandırmaya çalışıyordu. Tamam anneciğim uyandım dedim. Annem hemen kahvaltıya gelmem gerektiğini aksi taktirde okula geç kalacağımı söyleyip odadan çıktı. Derin bir nefes aldım, aldığım nefes adeta içimi yakıyordu oflaya oflaya üzerimi giyindim, saatime baktım dersimin başlamasına 20 dakika vardı. Odadan hızla çıktım ve anneme gidip aç olmadığımı hemen gitmem gerektiğini söyledim annem ne kadar söylense boştu hızlı adımlarla çıkıp gittim. Ama adeta mehterane bir şekilde yol alıyordum çünkü okula hiç gitmek istemiyordum, o sınıfa hiç girmek istemiyordum. Sınıfın kapısını açıp girdiğimde sanki planlanmış gibi onu karşımda gördüm, görür görmez başımı önüme eğdim ve gidip usulca sırama oturdum. Son zamanlarda bu hareketimi adeta refleks haline getirmiştim. Evet, onu gördüğüm anda başımı önüme eğip hızla oracıktan uzaklaşmak istiyordum. Bu hareket bende alışkanlık olmuştu öyle yapmam gerektiğine kanaat getirmiştim. Zordu, acı veriyordu ama ya ne yapsaydım? O gözlere bakıp gülememek onu güldürememek kadar zor bir şey var mıydı? Yoktu, olamazdı da hiçbir şey bu kadar acı vermemişti ki bana.

    Etrafıma bir baktım, ne yapmaya çalışıyordu bu insanlar neden gülüyorlardı bana inat mı? Ben çektiğim acıyı daha iyi anlayayım diye mi gülüyorlardı, çıldırmak üzereydim hele o gülünce daha da kötü oluyordum neden bilmiyordum bu davranışına zaten bir anlamda veremiyordum. Onu seviyordum ve o güldüğü zaman benimde mutlu olmam gerekmiyor muydu? Tüm bu düşündüklerime bir anlam veremeyip başımı usulca masaya koydum hoca da gelmek üzereydi zaten. Başımı kaldırır gibi oldum tam baktığım tarafta o, Elif’im yüzüne bakmaya kıyamadığım Elif’im oturuyordu. Allah’ım ben ondan uzaklaşmaya çalıştıkça o karşıma çıkıyor diye geçirdim içimden.
    Bir an dondum kaldım öylece, gördüğüm tek şey bana bakıp gülen o bir çift heyecan dolu gözdü. Kaçırdım gözlerimi o gözlerden utandım birden. Neler oluyordu böyle, gizli gizli bakarken bile korktuğum utandığım kızla, Elif’imle birkaç saniye bile olsa göz göze gelmiştim. Gözlerimi kaçırmıştım ama bir gözüm onda kalmıştı. Elif başını önüne eğmiş düşünüyordu. Neler oluyordu böyle, beni mi düşünüyordu acaba, hayır dedim boşuna umutlanmamam gerekiyordu aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyorum dedim ve aklıma geçen yıl geldi.

    O gün dersimiz boştu, cesaretimi iyice toplayıp Elif’le konuşmaya gidecektim çok heyecanlanmıştım. Dışarıda arkadaşlar top oynuyordu etrafıma baktım gözlerimle Elif’i aradım ama o yoktu. Sınıfta olmalıydı gittim hem de koşa koşa, nasıl gittiğimi bilmiyorum öyle heyecanlanmıştım ki kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Geldim hissediyordum sınıftaydı kalp atışlarım hızlanmıştı, ellerim terlemişti bir an duraksadım tam elimi kapıya attım ki o an yıkıldığım andı çünkü ben kapıyı açmaya kalmadan Ali ile Elif sınıftan çıktılar dondum kaldım adeta o an hissettiğim tek şey gözümden akıp yanağımın üzerinde akarken kalbimi parçalayan yaşlardı. Ben arkalarından bakarken Elif dönmüş bana bakıyordu, bakışlarıyla bir şeyler söylüyordu sanki bana. Tam başımı önüme eğdim sınıfa giriyordum ki arkamdan hiç aklımdan çıkaramayacağım o sesi Elifin sesini duydum. Beni çağırıyordu arkama bile bakmadan sınıfa geçtim ve kapıyı kapattım. Sırama oturdum, o an Elif geldi sınıfa girip kapıyı kapattı ve yanıma geldi.

    Nasılsın dedi ve ben tersledim onu sana ne iyi olmam için hiçbir sebep yok dedim. Belki vardır dedi. Sanki onunla konuşmak için sınıfa geldiğimi anlamış gibiydi. Ama kendimi bırakmamalıydım ne derse desin artık bitmişti benim için onu Ali’yle sınıftan çıkarken görmüştüm herkes dışarıdayken onlar neden sınıftaydılar, neden beraber çıkıyorlardı. Çıldırmak üzereydim başımı iki elimin arasına aldım, kafamı eğdim ve ne diyeceksen de yoksa diyeceğin bir şey çık git Ali seni daha fazla beklemesin dedim. Tam bir şey diyecekti fırsat vermeden sizi rahatsız ettiysem sınıftan çıkabilirim istersen git Ali’ni çağır ben çıkarım dedim. Bu dediğimden sonra gözü döndü adeta, az önce benimle konuşmaya çalışan kız gitti bir canavar çıktı ortaya ne saçmalıyorsun sen aptal dedi bana, neden böyle aptal aptal şeyler düşünmek yerine gözünün önünde olanları gerçekleri göremiyorsun dedi ve kapıyı çarpıp çıktı dışarıya. Çıktığı zaman koridordan gelen hıçkıra hıçkıra ağlama seslerini duyabiliyordum.

    Ne demek istediğini anlamamıştım, herhalde ağır konuştum ona ağladı diye düşündüm. Gözüm dönmüştü adeta, ben çocuk gibi heyecanlanmış ona gelirken o karşıma Ali ile çıkmıştı bu iş artık gerçekten canımı yakıyordu gene beynimi düşünceler istila ederken kanayan kalbim kendini gözyaşları ile dışarı yansıtırken birden ellerim ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim bedenim salmıştı kendini sanki sonra ne oldu hatırlamıyorum. Bayılmışım, ondan sonra ilk hatırladığım şey beni ambulansa taşıyorlardı. Gözlerimi açtığım zaman karşımda ilk onu gördüm, neler oluyor böyle diye geçirdim içimden. Yaşadıklarıma bir anlam veremiyordum, sanki bir boşluktaydım ve düşeceğim yeri bekliyordum. Artık çok sıkılmıştım bu durumdan bir an önce düşeceğim yere düşmek istiyordum çünkü belirsizlik içimi parçalıyordu. Kahrediyordu beni, çektiğim acı dayanılmaz geliyordu, ne yapacağımı olaylara nasıl tepki vereceğimi kestiremeyip sürekli ilk izlenimimle hareket ediyordum.

    Beni hastaneye götürmüşler ne gerek varsa artık doktor ne yapacaksa derdime, geldi birkaç soru sordu. Hiçbir şeyim yok dedim zaten birkaç soru sorduktan doktorda üstelemedi. Her şeyin üzerime gelmesi yetmiyormuş gibi birde doktorun soruları iyice bunalttı beni. Doktorun odasından çıktım kapıda annem bekliyordu beni. Annemin yanına gittim sarıldı bana neden bilmiyorum ağlıyordu tam kestiremedim nedenini, küçük bir bayılma yüzünden bu kadar ağlıyor olamazdı, hele babamı hiç gözleri dolu görmemiştim, elli yaşının getirmiş olduğu yorgunluk onun mizacını hep sert göstermişti bana fakat bir farklılık vardı o anda çünkü babamın gözleri dolmuştu inanamıyordum saçmalıyordu bunlar. Alt tarafı bayıldım ya bu kadarda abartılmaz ki.

    Ben bunları düşünürken babam yanıma geldi oğlum neyin var senin, başına ne geldi, neden bayıldın gibi sabahtan beri duymaktan bunaldığım sorular sormaya başladı ben yok bir şey baba dedim o da peki oğlum sen öyle diyorsan deyip üzerime pek gelmedi. Aslında babamın bu hareketine de bir anlam veremedim çünkü benim babam böyle hemen konuyu kapatmazdı hele hele böyle bir konuda ki ben bayılmışım ve tamam oğlum deyip üzerime varmıyordu. Şaştım kaldım ama işime gelmişti babamın bu tutumu. Çıktık hastaneden eve giderken gözlerim onu arıyordu, Elif’imi arıyordu hani beni ambulansa bindirirlerken o karşımdaydı ya ne bileyim işte belki yanıma binip o da gelmiştir beni merak etmiştir diye umutlanmışım fakat gene faydasız. Yok yok olacağı yoktu ben ambulansa binerken gözlerime bakıp bana adeta umut veriyordu ama hastanede onu göremiyordum beni delirtmeye mi çalışıyordu bu kız anlamamıştım ki.

    Derken eve geldik, annem hemen yatağımı hazırladı doktor dinlensin demiş beni zorla yatağa yatırdı. Annem beni düşündüğünden böyle yapıyordu ama ne bileyim işte ona kızmak geliyordu içimden sinirleniyordum kalbini kıracak sözler bile ettim ama bana bir ilginç davranmaya devam ediyorlardı, annem ettiğim sözlere aldırmamaya çalıştı bu her halinden belliydi. O laflarıma aldırmadıkça sinirim arttı ve haddimi iyice aşmaya başladım sonra zavallı annem bana kızmamak için dayanamayıp odadan hızla çıktı ve kapıyı çarpmasıyla çıkan sesten sonra annemin hıçkırıklarını duydum. İşte o an bana çok acı vermişti, neden kendimi kontrol edememiştim, neden annemi kırmıştım, benim yüzümden ağlıyordu kendimi boğasım geldi. Gözlerimden akan yaşlar sanki her akışında gözkapaklarımı aşağı indiriyordu.

    Uyandığımda annem babam başımda bir şeyler konuşuyorlardı, benim uyandığımı fark edince sustular bu dikkatimi çekmişti ne konuşuyorsunuz siz dedim neden sustunuz dedim cevap vermediler. Babam çıktı sonra annem oğlum öğretmenin geldi dedi kalk elini yüzünü yıka sonra içeriye gel seninle konuşmak istiyormuş dedi. Peki anneciğim dedim ve kalkıp hemen sarıldım özür dilerim az önce istemeyerek diyordum ki tamam oğlum dedi beni öpüp içeri gitti. Rahatladım üzerimden bir yük kalktı sanki, canım annem dedim benim yaptığıma bak birde onun tepkisine bak dedim gülümseyerek içeriye gittim. Gelen öğretmeni pek tanımıyordum yeni atanmıştı bizim okula gittim hoş geldiniz deyip karşısına oturdum tam konuşuyorduk ki annemler çıktı bizi yalnız bıraktılar. Bir gariplik vardı. Öğretmen nasıl olduğumu sordu iyiyim dedim öyle konuşmaya başladık. Kendisini tanıyıp tanımadığımı sordu bende birkaç kez gördüğümü söyledim.

    Bu öğretmen yeni gelmişti müdür odasının yanında bir odası vardı ilk başlarda onu müdür yardımcısı filan sanıyorduk fakat öyle değilmiş başka bir görevi varmış. Benimle çok samimi konuşuyordu, neden bilmiyorum ama konuşma şekli beni rahatlatır cinstendi. O öyle rahat konuştukça bende kendimi konuşmanın akışına bırakıverdim. Konu bayılmama geldi ve benden her şeyi iyice anlatmamı istedi ve rahat konuşmam için yani her şeyi olduğu gibi anlatmam için karşımda öğretmenimin değil de abimin olduğunu söyledi, bende içimdekileri anlatıp rahatlamak istiyordum ama yapamadım beceremedim. Sadece durduk yere bayıldığımı söyledim fakat hiç inanmadığını anlatır gibi baktı ve bir süre sessiz kaldı. O sırada annem çayları getirdi babamda geldi beraberce çaylarımız içtik. Biraz babamla muhabbet ettiler sonra kalktı müsaade istedi. Giderken yanıma gelip odasını bildiğimi ve her zaman beni dinlemeye hazır olduğunu belirtip gitti.

    Ben zaten olayın şokunu atlatamamıştım bir de bu adam… Tamam konuşması beni rahatlatıyordu ama herkesin bana karşı davranışlarının bir anda böyle değişmesi beni korkutuyordu. Kanser filan mı olmuşum diye korka korka düşündüm ama öyle olsaydı beni eve getirmezlerdi ki boşuna tasalanıyordum. Fakat bu sorunun cevabını almadanda rahatlayamayacaktım.

    O gün öyle sorularla boğuşa boğuşa geçti. Geçti ama ömrümden ömür gitti sanki. O gün anladım ki belirsizlik, ne yapacağını bilememe insanın hayatta karşılaşacağı en zor durumlardan biriymiş. Anlatırken bile etkisinde kalıyorum, gecem zehir olmuştu hangi gecem düzgün geçtiyse… Uykuya dalıp aniden uyanmalar, gördüğüm kabuslar beni mahvetti o gece. Defalarca uyanıp ağladığımı hatırlıyorum, hıçkırıklarımı durduramıyordum zaman geçmiyordu geçmek bilmiyordu. Arada bir Elifimin hayaliyle avunuyordum ama nafile sanki o bile boştu benim için o gece. O gece duvarlar üzerime geliyordu o gece onbeş senedir kullandığım oda yoktu o gece zindandı orası bana.

    Bir şeyi fark etmiştim aşırı duygusallaşmıştım, duygularımı kontrol edemiyordum zaten bayılmamın sebebi buydu kanımca. Neyse sabah uyandım annem uyandırdı daha doğrusu oğlum kalk hadi diyordu saat yedi gibiydi uyandım anneme bir baktım ama yüz ifadesi berbat haldeydi. Pek şaşırmadım buna ama nedenini her zamanki gibi merak ettim. Anlayacağın dede gözlerimi gene cevapsız sorularla açtım. Elimi yüzümü yıkamaya gittim aynaya baktım gözlerimin kıpkırmızı olduğunu görünce annemin yüz ifadesine hiç şaşırmadım. Zavallı kadın tek evladı bendim zaten beni de altı sene beklemişlerdi Allah biliyor ya benim hiçbir dediğimi iki etmediler ne istediysem aldılar annemde babamda hayatını bana adamıştı çok değerliydim onlar için. Bu davranışlarımla onları üzdüğüm için kendimden utanıyordum ama ne fayda, kendimi kontrol edemiyordum ki.

    Annem gene kahvaltı yapmadan gitmemem konusunda uyardı beni ama bu sefer daha yumuşak konuşuyordu adeta uyarmıyor da yalvarıyordu. Neden bilmiyorum ama etkilendim bundan ve sırf anneciğim üzülmesin diye bir şeyler yer gibi yaptım. Evden çıkıyordum ki yanıma gelip öptü kokladı sonrada o öğretmenin yanına mutlaka uğramam konusunda uyardı beni.

    Okula giderken gene aynı heyecan vardı içimde başımı öne eğmiş gene düşüne düşüne gidiyordum. Acaba Elifimi görecek miydim, ne yapacaktı yanıma gelip nasıl olduğumu soracak mıydı, eğer sorarsa ne tepki verecektim nasıl konuşacaktım onunla? Bunun gibi daha nice soruyla boğuşuyordum gene. Sınıfa geldim oturdum sırama ne yapacağımı bilemiyordum, arkadaşlar toplandılar başıma herkes nasıl olduğumu sordu geçmiş olsun deyip gittiler. O henüz gelmemişti sınıfa Ali geldi yanıma nasıl olduğumu sordu, sayende çok kötüyüm dedim şaşırdı kaldı ne diyorsun sen Tarık dedi neyin var dedi tam bağırıyordum ki o sırada hoca geldi.

    Ben hep yalnız otururdum ama o ders Tarık geldi yanıma, ne oldu neyin var dedi bir tepki vermedim, sorusunu tekrarladı konuşmak istemediğimi söyledim en iyi arkadaşım oydu ama artık nefret ediyordum ondan. Yüzüne bakmaya iğreniyordum, defol git yoksa ben kalkıp gideceğim dedim o da çaresiz kalkıp gitti. Biri sınıfın kapısını çaldı hocanın gel demesiyle Elif girdi içeriye, derse geç kalmıştı bugün gelmeyecek onu bugün göremeyeceğim diye çok korkmuştum ama geldi. Gözlerimin parladığını hissettim, gece boyunca ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleri şimdi onu gördüm diye parlıyordu. Geçti sırasına oturdu başını öne eğdi bir süre öyle kaldı, sanrım ona baktığımı fark etmişti. Onun bu durumunu görünce hemen yüzümü çevirdim. Arka sıralarda gülüşmeler geliyordu arkadaşlarım ne kadar da mutluydu oysa ben savaştan çıkmış gibiydim. Gülmeyi unutmuştum sade gülmeyi değil konuşmayı bile unutmuştum sanki. Hiç kimseyle tek kelime konuşmuyor kimsenin bana tek kelime söylemesine, dinlemeye tahammül edemiyordum.

    Gene başımı sıraya koymuş öyle dalmışım. Tenefüste o bahsettiğim öğretmen geldi Tarık dedi hemen başımı kaldırdım efendim hocam dedim gel seninle bahçede biraz dolaşalım istersen dedi, peki olur dedim çıktık dışarıya. Ve aramızda şu konuşma geçti.

    - Nasılsın Tarık iyi misin, geçti mi rahatsızlığın?
    - Düne göre biraz iyiyim hocam.
    - Peki, sevindim annen baban nasıl dün çok üzgündüler?
    - Benimle konuşmanızı onlar mı istedi?
    - Hayır, bu konuda hiçbir şey söylemediler bana, sadece seninle daha yakından tanışmak istedim biliyorsun bu benim görevim.
    - Evet, biliyorum göreviniz.
    - Cevap vermeyecek misin?
    - Annemleri sormuştunuz, hiç iyi değiller dünden bu yana çok acayip davranıyorlar bana, sanki birkaç ay ömrüm kalmış gibi, hiç anlayamadım bu tavırlarına hiç anlam veremedim.

    Yavuz öğretmen çok samimi geliyordu neden bilmiyorum ama annemle babamla paylaşamadığım şeyleri ona söylemek istiyorum, bana faydası olacağını sorunlarımı halletmemde bana yardımcı olacağını düşünüyordum. O da bu düşündüklerimi anlarmış gibi sürekli sorular sorup duruyordu bana. Bu dediklerimden sonra sorularını sıklaştırdı.

    - Belki dün bayılmandan korkmuşlardır, tavırlarının değişmesinde bu etkili olamaz mı?
    - Hayır hocam düşündüm ama hiç de öyle bir şey değil bundan öncede bayılmıştım hatta bir keresinde kolumu kırmıştım tamam üzülmüşlerdi ama bu tavırlarını değiştirmemişti, özellikle annemi hiç böyle çaresiz çaresiz bakarken görmemiştim. Bu beni çok etkiledi onların benim yüzümden üzülmesi beni çok yıpratıyor.
    - Anlıyorum Tarık fakat madem onların üzülmesini istemiyorsun neden onları üzen hareketlerden uzak durmuyorsun peki?
    - Kendimi kontrol edemiyorum hocam, çok duygusallaştım her şeyden alınıyorum, gördüğüm her şey beni etkiliyor özelliklede…
    - Evet Tarık seni dinliyorum özelliklede ne?
    - Anlatamam hocam.
    - Neden anlatamazsın, bak sana tekrar söylüyorum senin karşında Yavuz hoca yok, karşında Yavuz Abin var lütfen ne demek istiyorsan açık söyle.

    Yavuz hoca bunları söylerken ben bahçedeki ağaçlara bakıyordum, son baharın etkisiyle yapraklarını bir bir döküyorlardı. Kendimi o ağaçlar gibi hissettim sanki son baharım gelmişte yaprak döküyormuşum gibi. Sanki döktüğüm her yaprak aklımı alıyordu, ruhumu derin bir çıkmaza sürüklüyordu, bunaltıyordu beni çıldırtıyordu. Ben bunları düşünürken Yavuz hocayı çok bekletmiş olacağım ki kolumdan tutup bir şeyler söyledi ve gene o soru cevap şeklinde geçen konuşmamız başladı.

    - Beyefendi akşam uykunuzu alamadınız herhalde.
    - Pardon hocam dalmışım öyle.
    - Peki söyle bakalım Tarık özellikle diyordun özellikle ne üzüyor seni?
    - Hocam konuşmamızın bu kısmını atlasak, belki bir gün söylerim.
    - O zaman konuşmamızın bir anlamı kalmaz Tarık, söyleyeceklerin sadece ikimiz arasında kalacak buna emin olabilirsin.
    - Özellikle Elif yüzünden çok üzülüyorum.
    - Elif kim? Sizin sınıftan mı daha önce hiç duymadım.
    - Evet hocam bizim sınıftan, yeni geldi sanırım ona aşığım.
    - Emin misin? Daha önce hiç duymadım bu ismi sizin sınıfta Elif diye bir kız yok sanırım.
    - Evet hocam eminim tabii ki, siz duymamışsınızdır.

    Ben bunları söyleyince zil çaldı Tarık hocanın yüzü de bambaşka bir ifade almıştı çok şaşırmıştı sanki dediklerime. Okul çıkışı yanıma uğrar mısın dedi bende peki gelirim hocam dedim sonra ayrıldık sınıfa gittim. Ali geldi yanıma Tarık lütfen iki dakika konuşalım dedi. Onu dinlemeye karar verdim peki dedim ve başladık konuşmaya.

    - Sana nasıl olduğunu soruyorum sen sayende kötüyüm diyorsun Tarık neyin var senin, biri sana bir şey mi dedi?
    - Bayıldığım günü hatırlıyor musun, hani sınıfa gelmiştim sende o sıra sınıftan çıkıyordun?
    - Evet kardeşim hatırlıyorum ne oldu o gün?
    - Ne demek ne oldu ya o gün sınıftan kiminle çıktın, birde gelmiş benimle konuşmaya çalışıyorsun ya onunla sınıfta ne işin vardı senin?
    - Tarık söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum sen iyi misin ben o gün sınıftan yalnız çıktım, üstelik senin bayıldığını görür görmezde okul idaresine ben haber verdim, ambulansı ben çağırdım.
    - Defol git Ali sen benim sadece dostum değil kardeşimdin şimdi beni aptal yerine koyuyorsun seninle konuşacak hiçbir şeyim yok benim, hem onunla ne yaparsan yap artık hiçbir şey umurumda değil.

    Ali bu sözlerimin üzerine dondu kaldı sen iyi değilsin dedi giderken sürekli tekrar ediyordu, sen iyi değilsin deyip duruyordu.

    Şaşırdım kaldım doğrusu ne kadar da kötü biriymiş dedim resmen beni aptal yerine koyuyor gördüğüm şeylerin hiç olmadığına inandırmaya çalışıyor üstelik giderken bana sen iyi değilsin deyip duruyordu. Bu kadar kötü biriyle uzun yıllar dostluk yaptığım için kendimden utanıyordum. Ben bunları düşünürken Elif geldi yanıma Ali nasılsın dedi, bir tepki veremedim kızsam mı onuşsam mı kararsız kaldım. Elif sorusunu tekrarladı git Aliye sor dedim. Anlamadım dedi, bir an düşündüm onu şimdi kovup konuşmazsam eğer kafamda ki soru işaretleri hiç bitmeyecekti, en iyisi sonucu kötü bile olsa konuşmaktı. Benimle gel deyip sınıfın köşesine götürdüm ve konuşmaya başladık çok sert bir soruyla başladım konuşmaya.

    - Ali ile aranda ne var elif?
    - Ne diyorsun sen Tarık benim Ali ile aramda hiçbir şey yok.
    - Geçen gün sınıfta yakaladım ama sizi buna ne diyeceksin peki, herkes dışarıdayken siz Ali ile sınıfta ne arıyordunuz.
    - Bunu söylersem rahatlayacak mısın?
    - En azından düşündüklerim doğru mu yanlış mı bir fikir sahibi olacağım.
    - O gün Aliyi sınıfa ben çağırdım?
    - Neden?
    - Çünkü seninle bir türlü konuşamıyordum, seni seviyorum seninde beni sevdiğini biliyorum ama sen sadece uzaktan bakıp duruyorsun bana hiç yanıma geldiğin bile yok. Aliye seni sevdiğimi sana söylemesini rica ettim. O da git kendin söyle dedi.
    - Sen bu dediklerine emin misin bende aranızda bir şey var sanmıştım çok üzülmüştüm hatta o an sınıfa seninle konuşmak için gelmiştim ama o manzarayı görünce yıkılmıştım.
    - Üzgünüm Ali ama keşke beni dinleseydin.
    - O an çok kötü oldum sinirden başım ağrıdı seni boğasım öldüresim geldi, o an senden nefret ettim ta ki sabah sınıfa girdiğinde yüzünü görene kadar senden nefret ediyordum.
    - Böyle deme lütfen çok kötü oluyorum.
    - Sen az önce beni sevdiğini mi söyledin?

    Konuşmanın akışında elifin bana söylediği bu iki harika kelimeyi sonradan anlamıştım, o an çok heyecanlandım elifte sorduğum soru üzerine gözlerini kaçırdı benden başını önüne eğip utana sıkıla evet dedi. Duyduklarıma inanamadım o da beni seviyormuş o da beni seviyormuş deyip durdum içimden, dünyalar benim olmuştu sınıfta gördüğüm herkesi öpüp kucaklayasım gelmişti. Haykırmak istiyordum ama bütün bunların hepsi zihnimde oluyordu daha tek kelime bile söyleyememiştim, cevap verememiştim ona. O hala gözlerini bana dikmiş iki dudağımın arasından çıkacak olanları bekliyordu. O bakışları hala aklımda bütün masumluğu ile gözlerini bana dikmişti.

    Bende dedim bende seni seviyorum Elif dedim sarıldık birbirimize o zaman bir daha hiç üzülme tamam mı dedi tamam dedim sen iste yeter ki sende hep yanımda ol tamam mı dedim kısık bir sesle tamam dedi.

    O anları hiç unutamıyorum o ana kadar boşuna üzülmüşüm, aslında bir kere bile olsa Elifimle konuşsam her şey hallolacakmış diye düşünmüştüm o an hoca geldi hemen ayrıldık gidip sırama oturdum bir iki dakika geçti Elifte gelip yanıma oturdu. Hep böyle hayal etmiştim artık istediğim olmuştu o yanımdaydı kalbide bedenide yanımdaydı sürekli böyle olsun istemiştim ve olmuştu. Çok mutluydum dersin ortasında kalkıp avazım çıktığınca bağırmak istiyordum. Defterinden bir kağıt çıkartıp seni çok seviyorum yazdı ve kağıdı bana uzattı bende altına bende seni çok seviyorum yazıp ona uzattım gülümsedi gözlerime bakarak. O gülüşü hiç aklımdan çıkmayacak.

    Aliye baktım bir ara, bize doğru bakıyordu ona da haksızlık etmiştim boş yere çok ağır bir şekilde konuşmuştum ona karşı. Ağır konuşmuştum ama neden bana Elifle aramda bir şey yok dememişti, neden yanlış anladın onunla senin için konuştum dememişti hatta niye Elif yokmuş gibi davranmıştı ve bana sen iyi değilsin deyip durmuştu? Of gene sorular, gene cevapsız sorular beynimi tırmalıyordu. Arada bir Elifime bakıyor rahatlıyordum fakat bu sorularla boğuşmama engel olmuyordu. Elifin kulağına çıkışta beraber gidelim mi eve dedim o da gülümseyerek olur dedi. O gün aslında son birkaç aydır geçirdiğim en güzel gündü ta ki eve gidene kadar.

    Zil çaldı ve Elifte bende kitaplarımızı toplamaya başladık evi bizim evden biraz uzaktaydı, seni eve ben götüreceğim dedim gene kısık bir sesle tamam olur dedi. Neyse çıktık okuldan eve gidiyorduk yolda giderken elimi tuttu çok heyecanlandım, her şey birkaç saat içerisinde nasılda değişmişti, inanamıyordum bir rüyadaydım sanki uyanmak istemediğim harika bir rüyada…

    Bizim evin olduğu sokaktan geçiyorduk ki balkonda annem çamaşır asıyormuş, beni gördü oğlum diye bağırdı bende ona dönüp anne bak seni Elifle tanıştırayım dedim. Dedim ama demez olaydım annemin cevabı beni çok şaşırttı. Oğlum ne diyorsun sen dedi. Anneciğim Elif dedim arkadaşım dedim ve Elife dönüp annem işte dedim o da anneme memnun oldum teyze diye bağırdı. Ama annem Elifin söylediğini duymak istemiyormuş gibi oğlum ne diyorsun sen demeye devam ediyordu. Of anne dedim dalga mı geçiyorsun ben Elifi bırakıp gelirim birazdan dedim. Birkaç adım gittikten sonra arkamı dönüp baktım annem kapının önünde bağırıyordu oğlum gel çabuk korkutma beni şaka mı yapıyorsun lütfen gel filan diyordu.

    Hiç aldırmadan Elifi evine götürdüm. Kapının önüne biraz konuştuk sonra hızlıca yanağıma bir öpücük kondurdu ve koşa koşa eve girdi. Öptü ama utandı herhalde dedim ve evin yolunu tuttum. Yürüyordum ama bulutların üzerinde yürüyorum adeta. Çok mutluydum şarkılar söyleye söyleye gidiyordum. Ama Ali’nin dedikleri beynimin içinde yankılanıyordu sanki. Özelliklede sen iyi değilsin deyişi, neden öyle demişti ki?

    Eve gelmiştim annem kapıyı açtı, gözleri kıpkırmızıydı. Eve girer girmez aramızda şu konuşma geçti.

    - Oğlum az önce ne diyordun sen? (Bunu sorarken annemin sesi titriyordu.)
    - Seni Elif’le tanıştırıyordum anne, neden kızı umursamadın üzüldü kız?
    - Oğlum ne diyorsun sen ne Elifi senin yanında kimse yoktu ki, şaka mı yapıyorsun Allah aşkına.
    - Anne deli etme beni ne demek yoktu ya kız o kadar bağırdı bir şeyler söyledi sana ama sen hiç aldırmadın bile.
    - Oğlum yalvarırım yeter artık bırak böyle konuşmayı korkutma beni yalvarırım yok öyle biri.
    - Anne ne diyorsun sen ya asıl sen korkutma beni ne demek yok öyle biri nasıl göremedin kızı?
    - Yeter, Tarık yeter ne oluyor sana böyle, benim oğluma ne oldu böyle?
    - Of anne ya iki dakika neşem yerine geldi hemen mahvettin ben odama gidiyorum.

    Bunarı söyleyip her zaman ki gibi odama çekildim. Anneme ne olmuştu deliriyor muydu? Neden annem de Ali de bugün Elif yok gibi davranmışlardı? Neden Yavuz hoca Elifi sevdiğimi söylediğim zaman o kadar şaşırmıştı, sizin sınıfta Elif diye biri yok demişti? Gene cevapsız sorular, gene aklım allak bullak olmuştu, gene uyuyamayacaktım o gece. Elifime kavuşmuştum çok mutluydum ama cevapsız sorular mutluluğuma gölge düşürüyordu. Annemin sesleri geliyordu bana ağlıyordu galiba, gidip kapının aralığından baktım evet ağlıyordu, anneme ne oluyordu böyle. Yanına gittim hemen anneciğim ne oldu dedim gözyaşlarını sildi belli etmemeye çalıştı ama nafile, gözleri kıpkırmızı olmuştu.

    Oğlum Elif yok demeye devam etti defalarca bana konuşma fırsatı vermeden Elif yok deyip durdu. Sen onu hayal ediyorsun dedi Elif yok dedi. Sinirlerim bozuldu gene ama annemi üzmek istemedim ve hiçbir şey demeden odayı terk ettim. Dışarı çıktım gezdim biraz çamlık bir yer var sürekli gittiğimiz oraya gittim. Uzandım çimlerin üzerine düşünmeye başladım. Bir yandan ağlıyor bir yandan kara kara düşünüyordum. Neden Elif yok diyordu, daha az önce yanımdaydı, sarılmıştım, gözlerinin içine bakmıştım beni sevdiğini söylemiştim nasıl olurdu da annem elif yok derdi. Yoksa anneme bir şey mi olmuştu. Ne yapacaktım böyle tam mutlu oldum derken birde annemin hastalanması çok kötü olurdu kaldıramazdım bunu.

    Annem babamı çağırmış herhalde, babam geldi yanıma. Oğlum ne yapıyorsun burada dedi ve gelip yanıma oturdu sonra konuşmaya başladık:

    - Hiç baba öyle canım sıkıldı bende bura geldim.
    - Annenin dedikleri doğrumu oğlum?
    - Ne dedi ki annem?
    - Okuldan yalnız gelmişsin ama annene yanında biri olduğunu iddia etmişsin.
    - Ya baba sende mi, zaten annem inanmıyor bana bir de sen böyle yapma lütfen.
    - Kalk oğlum seninle bir yere gideceğiz.
    - Nereye baba?
    - Kalk hadi gidince görürsün.

    Babam böyle dedikten sonra kalktık, arabaya bindik bir yere geldik. Nereye gittiğimizi çok merak ediyordum bir odaya girdik ellili yaşlarda bir adam oturuyordu masanın başında. Karşısındaki koltuğa oturduk. Adam ismimi sordu sonra babamla bir süre konuştular. Babamın eski bir dostuydu herhalde, konuşmalarından bunu anlamıştım. Adamın adı Cahit’miş, bana döndü ve başladık konuşmaya.

    - (Cahit Amca) Tarık nasılsın, baban senden çok bahsetmişti demek bu meşhur Tarık senmişsin.
    - İyiyim Cahit amca.
    - (Babam) Cahit Bey oğlum okul çıkışı eve gelirken annesine yanında birinin olduğunu söylemiş ama bizim hanım kimseyi görmediğini söylüyor. Bu aralar çok duygusal, sabahları kalktığı zaman gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde görüyorum oğlumu. Üstelik öğretmenleri Tarık bütün derslerde başını sıraya koyup uyuyor diyorlar. Arkadaşları gezip oynarken oğlum sürekli sınıfta oturuyormuş, bütün gün boyunca yaptığı tek şey buymuş. Ne yapacağımızı şaşırdık annesi günlerdir ağlıyor çok korkuyoruz. Bizimle tek kelime konuştuğu yok, lütfen siz derdi neymiş öğrenmeye çalışsanız.
    - (Cahit Amca) Peki İhsan ama bizi delikanlıyla yalnız bıraksan daha rahat konuşuruz.
    - (Babam) Tamam Cahit ben dışarıdayım, bir şey olursa çağırırsın.

    Babam bekleme salonuna gitmişti, Cahit amcayla yalnız kalmıştık. Şimdi anlamıştım nereye geldiğimizi. Cahit Amca bir psikologdu babamda annem gibi benim delirdiğimi düşünüyordu herhalde. Cahit Amca meraklı gözlerle bana bakıyordu, sanki soracağı soruları kurguluyordu kafasında. Babam gittikten sonra dayanamayıp konuşmaya ben başladım.

    - Ben deli değilim.
    - Tarık ben öyle bir iddiada bulunmadım zaten. Nerden çıktı şimdi bu sözler?
    - Madem öyle ne işim var benim burada, babam neden getirdi beni buraya, annem neden inanmıyor bana?
    - Biraz sakin olur sorduklarıma doğru cevap verirsen beraber anlayacağız tamam mı aslanım?
    - Sizi dinliyorum.
    - Tarık öncelikle şunu sorayım hayatında son birkaç aydır belirgin bir değişiklik gözlemledin mi?
    - Hayır.
    - Tarık lütfen sana yardımcı olmaya çalışıyorum.
    - Benim yardıma filan ihtiyacım yok.
    - Kimin var peki?
    - Annemin babamın.
    - Peki o zaman şöyle anlaşalım, sen bana yardımcı ol ve annenin babanın sorunu neymiş anlayalım, olur mu?
    - Peki olur.
    - O zaman sorumu şöyle değiştiriyorum. Annende ve babanda son zamanlarda gözlemlediğin önemli bir değişiklik var mı?
    - Annem sürekli ağlıyor babam ise bugün şaşırttı beni.
    - Nasıl şaşırttı?
    - Şöyle anlatayım, okul çıkışı Elifle eve gidiyorduk.
    - Elif kim?
    - Kız arkadaşım.
    - Peki devam et Tarık seni dinliyorum.
    - Elifle eve gidiyorduk, annem balkondan beni görmüş eve doğru yaklaştık anneme Elifi gösterecektim anneciğim bak seni Elifle tanıştırayım dedim ama.
    - Aması ne Tarık?
    - Annem ne diyorsun oğlum sen diye korku dolu cümleler kurdu, yanımda kimsenin olmadığını iddia etti, beni deli yerine koydu, annem öyle deyince Elifte çok üzüldü.
    - Anlıyorum Tarık, peki bana eliften bahseder misin biraz?
    - Elif okula yeni geldi ilk geldiği günden beri seviyorum onu, o da beni seviyormuş fakat bir türlü açılamamıştım. Bugün duygularımızı birbirimize ifade edebildik, beni sevdiğini söyledi.
    - Bu sözleri söylerken gözlerindeki ışıktan seninde onu ne kadar çok sevdiğini anlayabiliyorum. Senin sınıfındaydı dimi bu kız?
    - Evet benim sınıfımda, yeni geldi dedim ya.
    - Peki Tarık anlıyorum rica etsem gidip babanı çağırır mısın babanla da konuşmak istiyorum

    Çıktım ve gidip babamı çağırdım, oturmuş başını önüne eğmiş kara kara düşünüyordu. Baba Cahit Amca seni çağırıyor dedim. Peki oğlum dedi ve içeriye girdi ben ise çaresiz oturdum oraya onları bekledim. Beklerken ne konuştuklarını çok merak ediyordum. Sonunda dayanamayıp kapıyı dinledim sesleri net olarak algılayabiliyordum. Konuşmanın bir kısmını yakaladım. Aralarında şu konuşma geçiyordu.

    - (Babam) Ne diyorsun Cahit Bey oğlum hayal mi kuruyor yani?
    - (Cahit Bey) Maalesef İhsan, dediğim gibi snıfında Elif diye bir kızın olmadığına emin misin?
    - (Babam) Evet sınıfındaki çocukların hepsini tanıyorum ama emin olmak için annesi beni aradığında okul müdürünü arayıp sordum, sınıfında Elif diye bir kız yokmuş.

    Babam bu cümleleri söylerken sesinin titrediğini hissettim. Gözlerim doldu ne söylüyordu bunlar böyle. Çıldırmış olmalıydılar Elif yok diyorlardı, daha bu sabah konuştuğum gözlerinin içine bakmaya doyamadığım Elifimin olmadığını iddia ediyorlardı. Bundan sonrasını dinleyemedim, kaldıramazdım daha fazlasını bir rüya bir kabus olmalıydı bütün bunlar. Gidip tekrar yerime oturdum babamın çıkmasını bekledim.

    Kapı açıldı fakat gelen babam değil Cahit Amcaydı

    - Tarık aslanım çok bekletmedik dimi seni?
    - Hayır Cahit Amca.
    - Peki o zaman aslanım babanla ufak bir işimiz var tamam mı?
    - Ben gideyim mi o zaman?
    - Gidebilirsin Tarık. Ama bundan sonra daha sık görüşelim olur mu? Seninle arkadaş olalım istiyorum, biliyorsun baban artık yaşlandı anlamıyor benim halimden ben genç adamım. (Neşemi yerine getirmek için espri yapıyordu.)
    - Peki Cahit Amca fırsat buldukça gelirim.

    Konuşmamız bittikten sonra çıktım eve gitmek için yola koyuldum. Üzerimde çok ağır bir yük olduğunu hissettim. Neler diyorlardı öyle? Bu olanları hiç sevmemiştim artık sorularla boğuşmak istemiyordum. Ben deli filan değildim, hemen gidip Elifi görmeliydim eve giderken yolumu değiştirip Eliflere doğru yol aldım. Tam onların evinin olduğu sokağa giriyordum ki o çıktı karşıma. Tarık diye bağırdı, başımı kaldırıp baktım bende sana geliyordum dedi, yanına yaklaştım ve konuşmaya başladık.

    - Sen yok musun?
    - Anlamadım Tarık ne diyorsun sen?
    - Sen yok musun diyorum neden hiç kimse bilmiyor seni?
    - Tarık buradayım ya işte karşındayım, görmüyor musun işte buradayım.
    - Herkes beni deli sanıyor, annem babam artık delirdiğimi düşünüyor. Neden böyle yapıyorlar, neden ben tam sana kavuşmuşken seni hiç kimse görmüyor neden Elif neden?

    Kendimi kaybetmişim Elifi bağırırken korkuttum sanırım ağlamaya başladı. Sonra üzüldüm onu üzmek istememiştim ki çok seviyorum ben onu. Tamam Elif özür dilerim bir an kendimi kaybettim deyip sarıldım. Ben sarılınca o da sarıldı bana sonra içimden, hani yok diyorlardı hani elif hayaldi bak işte Tarık sarıldın ona kollarında şimdi diye geçirdim. Elif eve gitmem gerekiyor deyip ayrıldı yanımdan. Arkasından bakakaldım, gözlerim dolmuştu istemeye istemeye eve döndüm. Kapının önüne geldim girip girmemekte kararsız kaldım, sana gelmeyi düşündüm dede her şeyi sana anlatmayı istedim ama sonra vazgeçtim. Dede neden dinlesin ki beni dedim. Usul usul girdim içeriye. Annem gene kıpkırmızı gözleriyle mutfaktaydı yemek yapıyordu. Doğrudan odama geçtim sonra annem geldi benimle konuşmaya çalıştı ama hiç elif konusunu açmadı nedense.

    Çok yorulmuşum öyle annemin kucağında uyuyup kalmışım ir ara bana sarılıp ağladığını hatırlıyorum. Neyse öyle vakit geçmiş akşam babam eve geldiğinde annem uyandırdı beni. Beraber yemeğe oturduk, çatal kaşık seslerinden başka hiçbir ses çıkmıyordu. Yemekten sonra babam çantasından bir kutu hap çıkardı anneme uzattı oğlumuza vereceksin dedi her gece uyumadan ver dedi. Tahmin ettim o hapların ne olduğunu beni deli sanıyorlardı ya o Cahit Amca vermiştir babama diye düşündüm. Öyle televizyonun karşısında sessiz sessiz geçti o gece ve uyumak için odama gittim, beş dakika sonra annemde arkamdan girdi içeriye. Eline o haplardan bir tane ve bir bardak su vardı. Yanıma geldi ve oğlum al hadi dedi bunlar senin için dedi. Neden diye sordum, iç sen dedi. Sonra içiyormuş gibi yaptım hapı dilimin altına koyup suyu içtim. Annem çıktıktan sonra hapı çıkartıp biraz inceledikten sonra camdan dışarıya attım.

    Uyuyacaktım ama hapları görünce uykum iyice kaçmıştı. Zaten eve geldiğim zamanda uyumuştum, uyku bir türlü tutmuyordu yani. Derken salondan babamla annemin konuşmalarını duydum. Daha iyi anlamak için kapıyı yavaşça açıp çıktım odamdan ve salonun kapısının önüne saklandım, artık konuşulanları tam olarak anlayabiliyordum. Şunu konuşuyorlardı:

    - Nasıl yani İhsan oğlumuz hasta mı şimdi?
    - Evet hanım Cahit öyle dedi, hayal kuruyormuş, Elif dediği kız ise hayali arkadaşıymış.
    - Neler diyorsun sen İhsan, nasıl olur bu, inanmak istemiyorum sana ama ben şahit oldum yanında kimse olmadığı halde Elif Elif diye konuşuyordu. Dün gece hüngür hüngür ağlıyordu yanına gidip de oğlum ne oluyor diyemedim. Zaten gitsem bile tek kelime etmiyor ki bana.
    - Hanım yalvarırım haplarını aksatma çok dikkat et düzenli kullansın haftaya gene gideceğiz Cahit’in yanına tamam mı?
    - Tamam bey tamam.

    İkisinin de konuşurken sesi titriyordu, acaba doğru söylüyor olabilirler miydi? Ben görüyordum konuşuyordum Elifle ama onlar hayal diye tutturmuşlardı. Of çıldırmak üzereydim.

    Koşa koşa odama gittim, yorganı çektim başıma ve gene anlamsız çaresiz boş yere düşünmeye başladım. Cevapsız sorular beynimi kemiriyordu. Acaba haklılar mıydı, acaba ben gerçekten hayal mi kuruyordum? Peki eğer tüm bunlar hayal ise neden Elif’in yanındayken neden bu sorular aklıma gelmiyordu? Kendimi kapının eşiğinde hissediyordum, sanki her şey daha kötü olacakmışta şimdi olacaklar kendini bana hissettiriyormuş gibi. Yani bunların daha başlangıç olduğunu anlar gibiydim dede. O gece daha o kadar çok şey düşündüm ki inan çoğu şeyi hatırlamıyorum bile. Çıldıracak gibi olduğum anlar oldu. Ağlayıp ağlayıp nefes bile almakta zorladığım anlar oldu. Hele Elif’i düşündüğüm anlarda içim titriyordu, korkuyordum onu daha yeni kazanmışken kaybetmekten çok korkuyordum ve bu korku beni sabahlara kadar ağlatıyordu.

    Ertesi sabah kendim uyandım erkenden kalkıp giyindim okula gitmek için hazırlandım. Annem çıkardığım seslerden uyanmış olacak ki kalkıp odama geldi başladık konuşmaya:

    - Oğlum nereye erkenden, okuluna daha bir saat var?
    - Anne çok sıkıldım erken çıkmak istiyorum, hava almak istiyorum lütfen gene kahvaltı filan deyip sıkma canımı zaten kafam allak bullak.
    - Peki oğlum sen nasıl istersen ama lütfen çok dikkat et olur mu yavrum?
    - Peki anacığım.

    Dedikten sonra hızla çıktım evden, babamda uyanmadan çıkmak istiyordum. Annem arkamdan çaresiz bir şekilde bakıyordu oğlum dikkat et deyip duruyordu. Hiç sesimi çıkartmadan açtım bahçe kapısını ve ne yapacağımı bilmez bir şekilde yola koyuldum. Sonra okula gitmeye karar verdim. Yolda giderken o gün elife soracağım şeyleri kurguluyordum kafamda annemle babamın dün gece ki konuşmalarından sonra artık Elif’in gerçek olup olmadığından iyice şüphelenmiştim. Ama gerçekti, gerçekti işte nasıl hayal olabilirdi yüzüme gülüşü, bana sarılışı bunlar nasıl hayal olabilirdi?

    Gene bir düşündüğüm diğerini tutmuyordu. Okula vardım bahçe bomboştu, hiç kimse yoktu, sağa sola savrulan yapraklardan başka hiçbir şey yoktu okulun bahçesinde. Geçtim bir ağacın dibine banka uzandım ve düşünmeye başladım. Son baharın o soğuk rüzgarı yüzüme acı bir şekilde çarpıyordu titretiyordu beni. Ama düşündüğüm şeylerin harareti soğuğu hissetmememe neden oluyordu. Belki saatlerce düşündüm dede, ne mi düşündüm faydasız, anlamsız, beni hiçbir sonuca ulaştırmayan sadece acı veren içimi yakan şeyler düşündüm dede. Artık öğrenciler bir bir gelmeye başlamıştı okula. Bir an gözüm okulun giriş kapısına takıldı Elif okuldan çıkmış bana doğru geliyordu. Sanırım beni sınıfta bulamayınca bahçede aramıştı ve görünce yanıma geliyordu. Uzaktan şöyle bir baktım sen hayal değilsin dimi dedim kendi kendime eğer sende hayalsen, mutlu olabildiğim beni mutlu eden tek şey yani Elif’im sende hayalsen ölürüm ben öldürürüm kendimi dedim. Elif yanıma geldi ve oturdu hemen ne yapıyorsun Tarık burada bu soğukta dedi. Saatime baktım zilin çalmasına yirmi dakika vardı ve sorusunu cevapladım başladık konuşmaya.

    - Evde canım çok sıkıldı elif’im bende geldim oturdum bahçede öyle düşünüyordum, dalmışım.
    - Annenler mi sıktı gene canını?
    - Evet, hala senin hayal olduğunu düşünüyorlar. Hayal değilsin dimi elif, bak ben sadece seninle mutlu oluyorum sen hayal değilsin dimi hayalsen öldürürüm kendimi.
    - Tarık lütfen böyle konuşma ben hayal değilim bak görmüyor musun? Yanında oturuyorum işte. Hep yanında olacağım merak etme sen.

    Elif bunları söyleyince sarıldım ona. Ama bir ara gözüm karşı taraftaki bankta oturan Ali’ye takıldı, şaşkın şaşkın bakıyordu bize. Kesin kıskanıyordur dedim ve yüzümü Elif’e çevirdim onu da kendime çevirerek gözlerinin içine baka baka seni seviyorum dedim oda beni sevdiğini söyledi. Sonra konuşmamıza devam ettik.

    - Tamam Elif hayal değilsin sen, annemler ne derse desin sen varsın kalbimdesin ben görüyorum ya seni onlar görmese de fark etmez.
    - Böyle konuş işte Tarık hiç üzülme tamam mı ben hep yanında olacağım, ben varım tamam mı inanma sen onlara.
    - Peki ama neden senin olmadığını iddia ediyorlar Elif?
    - Onlar delirmiş, hayal kuruyorlar sende onlara bakıp üzülme tamam mı bak işte ben varım, varım ki yanındayım şimdi seninle konuşuyorum.
    - Tamam elif’im varsın sen ben inanıyorum sana.

    Elifle bunları konuşurken Yavuz Hocanın bana doğru geldiğini gördüm. Elife bak işte o da senin olmadığını söylüyor dedim. Sonra Elif o yalan söylüyor benim sınıfa gitmem gerekiyor deyip hızla sınıfa gitti. Yavuz hoca yanıma geldi Tarık ne yapıyorsun burada yalnız başına dedi. Benim cevap vermemi beklerken yanıma oturdu ona doğru döndüm.

    - Elif’le konuşuyorduk hocam görmediniz mi daha yeni gitti?
    - Hayır, görmedim Tarık bende seninle bu konuyu konuşmak istiyordum.
    - Nasıl yani hocam?
    - Elif konusunu Tarık, geçen gün seninle tenefüste konuşurken bana sınıfında elif diye bir kız olduğunu ve onu çok sevdiğini söylemiştin ya.
    - Evet hocam hatırladım şimdi.
    - İşte Tarık ben odama gidince sınıf listenize baktım ve Elif diye bir kız göremedim. Çok düşündüm ve seninle ilgili bir konudan şüphelendim.
    - Neymiş o hocam?
    - Son zamanlardaki aşırı duygusallığın, tenefüslerde sürekli sınıfta uyuman, bayılman beni bir şeylerden şüphelendirdi.
    - Hocam ne olduğunu söyleyecek misiniz?
    - Elbette, dün babanı aradım bu konuda Tarık’ı bir psikologa götürmeniz gerekiyor dedim o da dün gittiğinizi söyledi. Sonra bana psikologun neler dediğini anlattı. Tarık, bunu senden saklamanın bir manası yok senin psikolojin bozulmuş hayal ile gerçeği ayırt edemiyorsun.
    - Nasıl yani şimdi siz az önce Elif’i benim yanımda otururken görmediniz mi?
    - Tarık, elif diye biri yok git şu okuldaki herkese sor sana elif’in olmadığını söyleyecekler.
    - Peki ya o yanımdaki…
    - O yanında ki hayal Tarık hayal bunu yenmelisin değilse durumun çok kötü olacak.
    - Size inanmıyorum, hiçbiriniz benim mutlu olmamı istemiyorsunuz.
    - Tarık lütfen gerçeği gör.
    - Yeter daha fazla konuşmak istemiyorum ne sen ne de annem ya da babam hiçbiriniz beni Elif’imden ayıramayacaksınız.

    Yavuz Hoca’nın o dediklerine çok sinirlenmiştim. Hemen kalkıp sınıfa gittim Elif’in yanına oturdum. Bir süre suskun kaldım ama daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım.

    - Elif, senden vazgeçmemi istiyorlar?
    - Vazgeçme benden Tarık lütfen hiç bırakma beni sensiz yaşayamam ben.

    Elif’in bu sözleri çok etkilemişti beni. Sanki ondan vazgeçsem ben de o da ölecektik. Bu düşünce çok korkuttu beni ve Elif’in korkuyla bakan gözlerine gülümseyerek korkma senden vazgeçmem dedim. Bu sözümün üzerine gözleri parıldadı. Elimi tuttu çok rahatladım. O sırada bütün sınıf şaşkın şaşkın bana bakıyordu deliye döndüm.

    - Ne bakıyorsunuz siz ne oluyor?
    - (Ayşe) Asıl sana ne oluyor Tarık, sabahtan beri kendi kendine konuşuyorsun?
    - Ne saçmalıyorsun sen Elif’le konuşuyorum görmüyor musun?
    - (Ali) Tarık kardeşim yalvarırım bırak artık bu hayalleri Elif diye biri yok neler oldu sana böyle lütfen kendine gel artık lütfen!
    - Kıskanıyorsun dimi Elif’i benden? Artık boşuna çabalama Ali Elif beni seviyor senin de ne mal olduğunu iyice anladım artık hepiniz uzak durun bizden Elif’imle beni yalnız bırakın rahat bırakın artık bizi.

    Bunları söyledikten sonra Elif’i de alıp çıktım sınıftan o gün derse filan girmedik, çamlığa gittik ve akşama kadar Elif’imle konuştuk. Herkes ne düşünürse düşünün ben Elif’imden kopmayacaktım onu bensiz bırakmayacaktım. Buna kararlıydım artık mutsuz olmak istemiyordum, saatler hızla ilerledi gece saat on gibiydi sanırım babamlar filan geldi. Beni gördüler elif’im dizime uyumuştu onun saçlarını okşuyordum. Babam geldi yanıma.

    - Oğlum ne yapıyorsun sen burada yalnız başına?
    - Baba eve filan gelmek istemiyorum hiçbirinizi sevmiyorum artık hepinizden nefret ediyorum. Beni elif’imden ayırmak için elinizden geleni yapıyorsunuz yeter artık. Beni onunla bırakın biz mutlu olmak istiyoruz yeter artık yeter.

    Tüm bunları söylerken gene bayılmışım beni hastaneye götürmüşler. Hastanede aniden korkuyla gözlerimi açtım, açar açmaz Elif Elif nerde Elif’im nerde dedim. Annem yanıbaşımdaydı.

    - Oğlum elif filan yok bayıldın seni buraya getirdik yavrum neler oluyor böyle sana evladım neler oluyor.
    - Onu orda yalnız mı bıraktınız neden evine götürmediniz, ya başına bir şey gelirse o zaman ne yaparım ben?
    - Oğlum, yavrum, kurban olduğum yapma harap etme kendini, harap etme kendini, harap etme kendini…

    Annem bu sözleri birkaç kere tekrarladı ağlamaya başladı o ağlarken koşarak çıktım odadan. Hastanenin koridorlarında koşuyordum görevliler peşime takıldı yakaladılar beni. Önüme gelene saldırdım gözüm dönmüştü artık çıldırmıştım. Ya Elif’imin başına birey gelseydi ne yapardım o zaman ben. Gecenin bu vaktinde yalnız başına uyuyordu orda, bu düşünce çok korkutmuştu beni. Artık kontrol edemiyorlardı beni, doktor akıl hastanesine sevkimi istedi oraya götürdüler.

    Orda günlerim çok zor geçiyordu. Birçok deli ile birlikte yaşamak zorunda kalıyordum tedavi etmeye çalışıyorlardı beni ama ben Elif’i aklımdan çıkartamıyordum. Orda geçen günlerimi anlatmak istemiyorum iğrençti sanki beni gerçekten delirtmeye çalışıyorlardı. Neyse aradan aylar geçti baktım olmuyor onlara Elif’i unuttuğumu söyledim ancak bu şekilde çıkabilirdim bu berbat yerden. Değilse Elif’ime hiç kavuşamayacaktım.

    Bana ilk başlarda hiç inanmadılar. Yalan söylüyor dediler buradan çıkmak için yapıyordur dediler fakat ben öyle bir rol oynadım ki zor da olsa inandırdım onları. Elif’imi kaybetmek korkusu bana her şeyi yaptırıyordu. Ne yapıp edip çıkmalıydım buradan. Bir an önce Elif’ime kavuşmalıydım.

    Uzun bir süreyi onları inandırmaya çalışmakla geçirdim. Özellikle gecelerim zehir oluyordu. Çıldırdığım etrafa saldırdığım anlar oluyordu. Kendimi kaybediyordum Elif’ten başka bir şey düşünmez oluyordum. Çok zor günlerdi anlatırken bile korkuyorum Elif’im Elifim diyordum da başka birşey demiyordum. Ama görevlilerin doktorların yanında Elif kim diyordum tanımıyorum diyordum hayal o diyordum.

    Sonunda inandırmıştım onları hastaneden çıkacağım günü sabırsızlıkla bekliyordum. İşte o zamanlar günler geçmek bilmedi, saniyeleri saydığım oldu. Bir gün gene oturmuş Elif’imi düşünürken annemle babam geldi, heyecanlandım acaba beni çıkartmaya mı geldiler diye. Sevinçliydiler mutlaka beni çıkartmaya gelmiştiler çünkü onları ancak bu sevindirebilirdi. İlk olarak annem konuşmaya başladı.

    - (annem) Oğlum nasılsın yavrum?
    - İyiyim anne siz nasılsınız? Doktorlar söylemedi mi unuttum ben Elif’i.
    - (annem) Evet oğlum söylediler, ondan bu kadar mutluyum ya, ne kadar sevindim anlatamam yavrum.
    - (babam) Canım evladım benim sonunda başardın, sonunda iyileştin oğlum benim aslanım

    Nasılda mutluydular benim rol yaptığımı bilseler eminim ki dünyaları başlarına yıkılırdı. Ama suç onlardaydı beni aptal yerine koyuyorlardı Elif yok deyip duruyorlardı. Böyle demeleri çıldırtıyordu beni.

    - Evet baba artık eskisi gibi değilim artık üzülmeyin tamam mı yok Elif diye biri.
    - (babam) Tamam oğlum sen nasıl istersen, bizde seni çıkarmaya geldik evladım, doktorla konuştuk artık bir şeyin kalmamış burada çıkabilirmişsin. Fakat evde birkaç ay dinlenecekmişsin okula gitmek yokmuş, hem zaten bu sene bitti sayılır seneye tekrar edersin sınıfını.

    İçimden şuradan çıkayım da her şeye razıyım diye geçirdim. Zaten evde nasıl olsa bir yolunu bulur çıkardım.

    Annemler tekrar doktorun yanına gittiler çıkış işlemlerimi filan yaptılar. Havalara uçuyordum artık amacıma ulaşmak üzereydim. Çok mutluydum çok. Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım hatta hiç mutlu olamamıştım ki. Ama gene de mutluluğum yarımdı, elif’im yoktu acaba ne yapıyordu? Beni unutmuş muydu yoksa? Hiç arayıp sormamıştı, hiç ziyarete gelmemişti beni.

    Sevincim yarım kalmıştı annem geldi yanıma mutlu bir şekilde tebessüm ederek belki on dakika baktı bana öylece. Sonra beni yanına çağırdı oğlum gel bakalım dedi, çok özledim seni dedi bende gittim yanına sarıldım anneme başladık konuşmaya.

    - Oğlum benim çok özlemişim seni.
    - Bende sizi çok özledim anne.
    - Biliyor musun çok korkuttun bizi, oğlumuz delirdi mi acaba diye gözümüze bir damla uyku girmedi. Her günümüz zehir oldu, bizim bu hayattaki tek varlığımız sensin be oğlum çok korkuttun bizi çok.
    - Ama geçti anne bak işte Elif yok ki Elif’i tanımıyorum ben hayalmiş o hayal.
    - Evet oğlum geçti, çok şükür atlattın bunu oğlum çok şükür düzeldin.

    Ben zaten hep düzgündüm anne ama siz benim mutlu olmamı istemediniz beni Elif’imden ayırdınız buraya tıktınız, her şeyi buradan çıkmak için yapıyorum, hepinizden nefret ediyorum. Sevmiyorum sizi çıkar çıkmaz kurtulacağım sizden Elif’imi de alıp uzaklaşacağım buralardan sizden uzağa gideceğim onunla beraber mutlu olmamızı engelleyemeyeceksiniz, Elif’im hep yanımda olacak hiç bırakmayacak beni.

    Ben bunları düşünürken babam geldi hadi çıkıyoruz dedi. Çıktık eve gidiyorduk ama giderken Cahit Amcaya uğrayalım mı diye sordu bende başımı salladım. Cahit Amcaya neden götürüyordu ki babam şimdi. Acaba tam iyileştiğime inanmıyor muydu? Cahit Amcayla tekrar mı konuşturacaktı beni? Ya o anlarsa rol yaptığımı. Of gene kötüleşmeye başlamıştım anneme babama nefretle bakıyordum ama benim için çaba sarf etmeleri sanki içimdeki buzları eritiyordu. Hele hele Elif’in bir gün bile beni ziyarete gelmemiş olması beni ondan soğutuyor muydu tam bilmiyorum. Varlığını hiç hissettirmemişti bana ben hastanedeyken.

    Cahit amcayla konuştuk. Yaklaşık bir buçuk saat konuşmuşuz, çok samimi davrandı bana onu Elif’i unuttuğuma ikna edebilmiştim. Yoksa gerçekten unutmuş muydum Elif’i, Elif var mıydı yok muydu? Neler oluyordu gene bana? Hastaneden çıkmak için Elif’i unuttuğuma inandırmaya çalışmıştım herkesi ama kendim inanmıştım sanki.

    Bir an önce okula gitmeliydim. Eve gider gitmez Ali’yi aradım yanıma gel canım sıkılıyor konuşalım dedim. Kalbini çok kırmıştım niye çağırdığımı da bilmiyordum ama bana gerçekleri sadece onun anlatacağını hissetmiştim sanki.

    Ali geldi yemeklerimizi yedik ve benim odama geçtik. Evimizde bayram havası vardı o gece neden bilmiyorum ama benim içimde de fırtınalar kopuyordu. Aliyle uzun bir sohbete başladık.

    - Tarık gerçekten iyileştin mi sen ya? İnanamıyorum çok mutluyum çok özledim seni dostum. Bir hayal yüzünden beni can dostunu ne kadar kırdığının farkındasın dimi?
    - Özür dilerim Ali ama biliyorsun işte hastaydım.
    - Evet biliyorum, iyileştin ya dostum bu yeter bana.
    - Ali sana önemli bir şey söylemem gerekiyor ama aramızda kalacak tamam mı?
    - Tamam Tarık korkuttun beni bak, söyle bakalım neymiş bu önemli şey.
    - Ali ben hastaneden çıkmak için herkese yalan söyledim Elif’i unuttum diye.
    - Ne diyorsun sen Tarık lütfen şaka yaptığını söyle.
    - Hayır Ali maalesef şaka değil ama yolda gelirken bazı şeyleri düşündüm. Elif ben hastanedeyken hiç ziyaretime gelmedi. Onunla sürekli buluştuğumuz bir yer vardı imdi seninle oraya gitmek istiyorum Elif’in evi vardı şimdi gidelim eğer ordaysa beni orda bırakıp evine git ama eğer değilse siz haklısınız.
    - Tarık bunu yapamam.
    - Ali lütfen senden bir şey istiyorum, bu benim için çok önemli lütfen yardımcı ol bana lütfen. Elif’in olmadığını biliyorum ama buna emin olmam gerek, yoksa cevapsız sorularla boğuşmak zorunda kalırım, bu da beni delirtir anlıyor musun delirtir.
    - Tamam Tarık peki gidelim ama lütfen görme Elif’i gidelim ve benimle geri dön olur mu eski günlerde ki gibi yaramazlık yapalım İhsan Amca kızsın bize, gülelim neşe dolu olalım böyle karamsar değil. Sen böyle boş hayallerin peşinden koşma dostum bunu sevdiklerine yapma, bak annen baban ne kadar da mutlu eğer öyle bir şey yaşanırsa yıkılırlar Tarık yıkılırlar.
    - Tamam Ali haklısın ama dediğim gibi, emin olmam gerekiyor.
    - Peki Tarık hadi gidelim o zaman, ne olacaksa olsun bir an önce.

    Annem babam asla izin vermezdi gecenin bu vakti dışarı çıkmama. Mecburen camdan atladık çıktık hızla gidip gelmemiz gerekiyordu. Koşarak gidiyorduk, aklımdan neler geçiyordu neler. Acaba Elif’i görsem Ali ile geri döner miydim? Ya elif yoksa ne yapardım üzülür müydüm? Elif’in hayal olmasını gerçekten istiyor muydum? Çok mutluydum ben onunla, keşke gerçek olsa diye diye gittim onların mahallesine kadar Elif’i sürekli gördüğüm yere geldim orda her gittiğimde bir kavak ağacı vardı onun yanında buluşurduk ama ağaç filan yoktu. Kesmişlerdir dedim Elif’in evine doğru yol aldım, evinin olduğu yere geldim ama boş bir araziden başka bir şey yoktu orda.

    Ali şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

    - Ne oldu Tarık var mı Elif?
    - Yok Ali yok hayalmiş.(Bunları söylerken Ali de sesimin titrediğini fark etti)
    - Üzülmüş gibisin.
    - Hadi gidelim Ali eve gitmek istiyorum.

    Eve gittik Ali de çok durmadan evine gitti. Dünyam yıkılmıştı Elif yoktu ama ben hala onu seviyordum. Tam iki sene böyle geçti okula gidip geldim ama her okul çıkışı gözlerim Elif’i aradı. Çıldırdığım anlar oldu ama herkesten gizledim annemin babamın tekrar üzülmesine dayanamazdım dede.

    Şimdi söyle dede ne yapayım ben, hadi derman ol derdime olabilir misinki? Olamazsın dede olamazsın, benim derdime hiç kimse derman olamaz. Benim kadrim cevapsız sorularla çizilmiş, benim sevinmeye hakkım yok. Ben cevapsız sorular sorup yanıtını alamamaya alıştım dede.




    O dedesi ile bunları konuşurken Ali geldi, Tarık uyan gene her ders uyumaya başladın dedi. Tarık şaşkınlıkla uyandı dede nerdeydi? Az önce dede ile konuşmuyor muydu? Gene cevapsız soruları ile baş başa kalmıştı. Gene Elif Elif diye geçirdi içinden ama nafile Elif artık yoktu. Tamam hayal olduğuna inanmıştı ama hayal bile olsa çok sevmişti onu. Belki bir gün gelir diye beklemeye kararlıydı. Gerçek hayat zevk vermiyordu ona. O beyninde kurguladığı hayal dünyasında yaşamaya kararlıydı. Elif’in tekrar gelmesini bekliyordu. Ailesi ise çaresizdi, onlarda çocukları ile birlikte mutlu olmayı unutmuşlardı. Elifi her an gelecekmiş gibi bekliyordu ama çaresizdi. Hoş elif gitmişti belki ama şimdi bir de dede çıkmıştı.




      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 6:31 am