Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    BEKLENEN UMUT

    avatar
    Esra aksoy


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 22/10/10

    BEKLENEN UMUT Empty BEKLENEN UMUT

    Mesaj  Esra aksoy Perş. Ara. 16, 2010 10:26 am

    BEKLENEN UMUT

    Gölgesinin üzerine basmaya çalışarak yürüyordu Kerem, bir eli cebinde diğer eliyle de yeni aldığı kitapları taşıyordu. Mutluydu Kerem hem de çok…
    Yarın okula başlayacak ve hayatının akışı değişecekti. Öncesi gibi arkadaşlarıyla sabahtan akşama kadar misket oynamayacak üzerine sorumluluk alacaktı. Zaten arkadaşları da Kerem ‘i fazla sevmiyordu bu sebeple onlardan da kurtulmuş olurdu. Kerem top ve misket oynamaktan ziyade onları seyrediyordu. Bu seyrediş Kerem ‘i mutlu etmeye yetiyordu. Kerem bunları düşünürken birden annesi Kerem’e
    _Elindeki kitapları odaya götür, dedi.
    Kerem o kadar şaşırdı ki bir an nerede olduğunu kestiremedi. Sonra hemen toparlanarak kitapları içeri bıraktı. Bahçeye geri çıktığında eve ne zaman vardık diye düşünüyordu. Hala masum, saf şaşkınlığını üzerinden atamamıştı.
    Evet, Kerem’in kendi değimiyle çok garip bir yaşamı vardı. O diğer arkadaşları gibi değildi. Sevilmiyordu hem arkadaşları hem de babası tarafından. Belki de bunun tek nedeni ellerinin çolak olmasıydı. Ama kimse düşünemiyordu. Sanki o istemişti ellerinin çolak olmasını, sanki bütün bunlar onu elindeydi. Doğuştan böyleydi onun elleri Allah böyle uygun görmüştü ama anlayan yoktu onu.
    Kendisini tek anlayan yine kendisiydi. Fakat Kerem bunları düşündükçe bunalıyor, sıkılıyordu. Birde arkadaşlarının oyuna almayışı bunun üstüne ‘‘sen o çolak ellerinle misket tutamazsın ’’diyerek sırıtmaları onu iyice üzüyor ve küçük duruma düşmesine sebep oluyordu.
    Ne kadar zamandır düşünüyordu Kerem bunları ama epey olmuştu herhalde. Düşünmüştü, düşünebildiği kadar çevresindeki insanların kendisine karşı davranışlarını,
    tavırlarını… Ne olmuştu bugün kendisine bilmiyordu, gülmesi sevinmesi gerekti ama nafile… Bir şeyler hissediyordu derinden, hiç tatmadığı farklı düşüncelerdi bunlar. Bir umut, bir ışık… Neydi içindeki bilmiyordu ama yüzü üzgün de olsa gözleri gülümsüyordu onun saf, temiz yüreğine…
    Kerem bu düşüncelerle yemeğini yedi ve bu düşüncelerle yatağına girdi. Yatmadan önce o çolak ellerini yukarıya doğru kaldırdı ve yüreğiyle beraber ellerini Allah ‘a açtı. Tüm saflığıyla duada bulundu. Önce annesinin babasının her zaman yanında olmasını, arkadaşlarının ona iyi davranmasını ve ilerde büyük bir insan olmayı diledi. Gözleri tavana dikili olarak bir süre düşündükten sonra uykuya daldı.
    Yeter! Diye bağırarak uyandı Kerem. Sesini kimse duymamıştı bile… Kan ter içinde kalmıştı, az da olsa korkmuştu. Rüyanın etkisiyle ve geceleyin uyanmış olması ona başka bir korku veriyordu. Tam olarak hatırlamıyordu ama rüyasında yeni aldığı önlüğünü ve pantolonunu giymiş, kitaplarını eline almış okula gidiyordu, ıslık çalarak. Sonra birden karşısına kim olduğunu hatırlamadığı birkaç çocuk çıkıyor ve önce elindeki kitapları alıyorlar ve sonra yırtmaya çalışıyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi itip kalkmaya ve yaparken de ‘‘ pis çolak ’’ diye gülerek bağırıyorlardı… Gözlerindeki yaşlardan bir şey görmüyordu rüyasında ve olmaz! Diye bağırarak uyandı. Hiç tanımadığı yeni insanlarla karşılaşacak onunla dalga geçmeyen, çolak demeyen insanlarla konuşacaktı, uyandığında bunları düşündü umutla sevgiyle ve bunları düşündükçe yüzündeki gerginlikler yok oldu, onların yerini umutla gülen bir yüz ve ışıl ışıl parıldayan bir çift göze yerini bıraktı.
    Kerem, bir daha uyumaya çalıştı ama istediği gibi olmadı. Zaten ne zaman Kerem ‘in istediği olmuştu ki. Misket oynamayı çok istiyordu o da… İstediğiyle kalıyordu. Çolak diye seslenen arkadaşlarının babaları ne güzel de ilgileniyordu, çocuklarıyla.
    Kerem hiçbir zaman baba sevgisini içinde yaşmamıştı. Çok istemişti ama becerememişti baba sevgisini içinde hissetmeyi. Babam neden beni sevmiyor diye düşünmekten aklını yiyordu. Sonra biraz düşündükten sonra elleri aklına geliyor ve içini derin bir hüzün kaplıyordu. Ellerim böyle olmasaydı ben de babamla vakit geçirirdim. Babamın benden utanması için, bir tek sebep olabilirdi: ellerim utanılacak bir durumdaydı. Keşke deyip iç geçiriyordu aklı sıra ama ne önemi vardı ki… Böyle davranmak ona zarar veriyordu. Bunu kendisi de çok iyi biliyordu. Kendini avutuyordu aklı sıra…
    Küçük bir çocuktu Kerem, minik bedeni onun yardıma ihtiyacı olduğunu gösteriyordu ama görünümüne ters bir durumu vardı. Kocaman bir yüreği, herkesi baktıkça kendinden geçiren mavi gözleri, herkesi büyüleyen bir bakışı, onu farklı kılıyordu, fiziksel özelliklerinden…
    Sağa sola dönüp durdu yatağında ama bir türlü uyuyamıyordu. Düşünceleri, hayalleri, istekleri daha başka neler neler canlanıveriyordu aklında... Bunları düşündükçe gözleri kapandı ve rüyalara daldı…
    Sabah erkenden annesi Kerem’ i kaldırdı. Yaşamı boyunca ilk defa isteyerek uyanmıştı. Önceleri minik kerem’i annesi uyandırmak istemiyordu... Biricik oğlunun arkadaşları arasında alay konu olduğunu, Kerem’ in onlar oyun oynarken sessiz sessiz baktığını görüyordu. Bunu oğluna da fark ettirmiyordu…
    _Maviş, uyan oğlum.
    _Uyandım, anneciğim…
    _Kahvaltı hazır, seni bekliyoruz.
    _Hemen kalkarım…
    _ Baban:’’ minik oğlum kahvaltısını yapsın da onu okula götüreyim, arkadaşları ile tanışsın… Yeni bir hayat oğlumu bekliyor ’’diyor.
    Babasını öyle bir şey dediği yoktu. Annesi Kerem’ in üzülmesini istemediğinden öyle söylüyordu. Kerem’in gözlerinin içinin gülmesi için bunu yapıyordu.
    _Ben de babamla gideceğim arkadaşlarım gibi okula. Çok sevindirici… Ne kadar sevindiğimi bilemezsin anneciğim. Çok mutluyum…
    _Hadi ama hala yataktasın…
    _Kaktım işte…
    Annesi çayları doldururken Kerem’de ellerini yüzünü yıkıyordu. Babasının söylediklerini duymak imkânsızdı. Annesi susmasını söylüyordu, ama babası iş sorunlarının acısını Kerem‘den çıkarıyordu.
    _Paşamız kalkmadı mı? Onu mu bekleyeceğiz. İşim gücüm var benim…
    _Çocuğu yeterince üzüyorsun, çok heyecanlı, içi içini yiyor. Böyle davranırsan üzülür. Okula gitmekten zevk almaz, zorla göndermek zorunda kalırım.
    _Aman gitmesin, gidenleri de görüyoruz.
    _Benim oğlum gidecek ve arkadaşları arasında yalnız kalmayacak, mutluluğuna mutluluk katacak.
    _Aman ne haliniz varsa görün! Beni bekletmesinde gerisi hiç umurumda bile değil.
    _Kerem nerde kaldın.
    _Duymaz ki, duyarda aslında cevap vermek işine gelmez.
    Kerem bütün konuşmaları duyuyordu. Aslında annesinin dediği gibi mutluluğuna mutluluk değil yalnızlığına yalnızlık, sevgisizliğe sevgisizlik katıyordu. Mutfağa girmek hiç içinden gelmiyordu. Ama babasının daha fazla sinirleneceğini bildiğinden istemeyerek masaya oturdu.
    _Geldim.
    Babasının soğukluğu Kerem de iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Babası Kerem ile göz göze gelmemek için elinden geleni yapıyordu. Saf, tertemiz yüreği olanlara bir türlü anlam veremiyordu. Kötü düşünmek istemiyordu. Babasına bir şeyler söylemeye korkuyordu.
    _Kerem biraz çabuk yapıver kahvaltını ilk günden geç kalma okula…
    _Tamam, annecim, hızlı yaparım.
    _Çantanı hazırladım kapı girişinde unutma tamam mı?
    _Unutmam, hiç unutur muyum?
    Kahvaltı yaptılar ve masadan kalktılar.
    Kerem annesine kocaman sarıldı ve gözlerinin içi ile annesine gülümsedi. Çantasını taşımakta zorlanıyordu. Ama babasının hiç umurunda bile değildi. Annesinin de Yusuf’a çantayı vermek aklından geçmemişti. O telaş için de evden çıktılar babasıyla birlikte. Babasının Kerem’e karşı soğukluğu hala devam ediyordu. Kerem, düşünerek minik bedeni, kocaman çantasıyla yol alıyordu. Babasını Kerem’in elini tutmak aklından geçiyordu ama geçmekle kalıyordu. Kerem’in aklından neler geçiyordu, neler… Hangi şehirde, hangi ülkede kimlerle arkadaşlık kuruyordu. Çolak elleriyle babasını ellerini tutmayı da hayal ediyor mudur? Kerem’in düşünceleri ve babasının suskunluğuyla okula varmış gibi görünüyorlardı.
    Okulu nihayet görünüyordu. Kerem’in içinden babasını biran bırakıp koşmak geliyordu. O tahta sıralara oturup öğretmenini dinlemek, bazen teneffüs zilinin çalmasını beklemek… İşte bunlar gibi tatmadığı, bilmediği duyguları tatmak istiyordu. Okulun yanına geldiklerin de zil çalmaya başlamıştı ve Kerem’e babası:
    _İşte okulun burası diyerek, onu okulun bahçesinde bırakıp gitti.
    Birde giderken Kerem’in mutluluğuna da mutsuzluk katmayı da ihmal etmedi.
    _Yolu öğrendin, geri gelirsin artık… Beni uğraştırma.
    Neyse ki onun moralini bugün hiç bir şey bozamayacaktı. O kendi dünyasına kavuşmuştu. Bu ona yeter di. Evet, Kerem o çolak elleriyle çantasını koyduğu yerden aldı. Sınıfına gitti ve sırasına oturdu. Çantasından kitaplarını aldı. Etrafını izlemeye başladı. Ön sırada annesi ve babasıyla oturan, bedenen Kerem’den büyük biri vardı. Hiç durmadan hıçkırıklarla ağlıyordu. Annesi ve babası onu yatıştırmaya çalışıyordu ama nafile çocuk direttirmeye devam ediyordu. Kerem’in aklını birçok şey yormaya başladı. Acaba benim annem babam da olsaydı bende bu kadar ağlar mıydım? Okula gelmek istemez miydim? Kerem’in mutlu olması için çok sebebi vardı. Ama o bunu görmemek için elinden geleni yapıyordu. Annesi ve babası yanında bu güzel günde, ama o hala ağlıyordu oysa onun ailesi yoktu yanında. Kendini üzmekten öteye bile gidemiyor. Sen mutlu bir şekilde, zevk alarak geldin buraya, annemin belki işleri vardı, babamın belki umurunda bile değildim ama çok güzel bir şey vardı sen kendinle mutluydun kendini dinlemeliydin önce.
    Kimi ağlayarak, kimi annesinden ve babasından ayrılarak, kimi de Kerem gibi tek başınaydı. Sınıfta ki öğrenciler yavaşça tamamlanıyordu. Biraz sonra öğretmen tebessüm ederek sınıfa girdi…
    _Günaydın…
    Hep bir ağızdan günaydın demeleri gerekirken ilk günün heyecanı onları da yanılttı… Ela öğretmen tebessüm etmeyi sürdürüyordu.
    Anne ve babaları dışarı çıkarmayı uygun gördü. Ama çocukların bu fikri istememeleri her hallerinden belliydi ve Ela öğretmen işinin zor olacağını bu sınıfta da anladı. Belli etmemek için elinden geleni yapıyordu.
    _Çocuklar, anne ve babalarınız biz burada oyun oynarken sıkılırlar. Sıkılmalarını istemeyiz değil mi?
    Bir çocuk:
    _Anneciğim üzülme sen, dedi.
    Hep bir ağızdan:
    _Sıkılmasın onlar.
    _Ağlamayacağım artık, kırılmasınlar.
    Minik çocuklarını söyledikleri birbirine karıştı. Anne ve babalar çocuklarını bırakıp sınıftan ayrıldılar.
    Kerem konuşmaktan çok susmayı uygun görüyordu aklı sıra. Susmak yaptığı en çok şeydi. Susuyor gibi görünüyordu ama o bakışlarıyla her şeyi anlatıyordu. Fikirleri ile tartıştığı bile oluyordu. İkilemler arasında kalıyordu çoğu zaman. Çolak ellerini kimseye göstermemeye çalışıyordu ona göre en uygunu buydu. Ona göre mahalle arkadaşları gibi buradakilerde ona gülecekti. Sağa sola bakınıp duruyordu bu yüzden. Ama kimsenin onu gördüğü yoktu. Ela öğretmen sorular soruyor ve öğrencilerde cevaplıyordu. Öğrencilerin hep bir ağızdan konuşmaları onu daha çok huzursuz etmiş. Elini nereye koyacağını şaşırmıştı. Buna rağmen saklamaya devam ediyordu. Elini bir yandan saklarken aklında okul günlerinin hayallerini kuruyordu. Tebeşiri elime alabilecek miyim düşüncesi vardı. Tebeşiri eline aldığımda düşürme düşüncesi beynini kemiriyordu. Ya onlarda mahallede ki arkadaşlarım gibi gülerse ne yaparım. Arkadaşlarım haklı galiba hiçbir şeyi beceremiyorum, elimi saklamayı bile…
    _Adın ne senin?
    _Ses yok Kerem ‘den…
    _Adını sormuştum.
    Kerem hangi dünyalarda kim bilir…
    Ela öğretmen, Kerem ‘i dürtmek durumunda kaldı. Kerem aniden sarsıldı.
    _Ben mi?
    _Evet, sen, deminden beri sana sesleniyordum adını sormuştum.
    _Kerem…
    _Mutlu değil misin okula başladığın için?
    _Mutluyum, çok mutluyum, kendimi hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim… Kerem _konuşmasını yarıda keserek susmayı tercih etti.
    _Neyi?
    _Hiç… Kerem yine sustu.
    _… ?
    _… ?
    Kerem ellerini saklıyordu ama Ela öğretmen görmüştü. Kerem ‘in üzerine fazla gitmek istemedi. Üzüleceğini tahmin etti ve en iyisini yaptı. Soru sormaktan vazgeçti.
    Kerem derin bir nefes aldı.
    _Ela öğretmen görmediyse arkadaşlarımda görmemiştir ellerimi diye düşünüp içinden geçirdi.
    Ela öğretmen aklından Kerem ‘in böyle yapmasını gerektirecek sebepleri bir biri ardı sıra düşünerek Kerem’in yanandan ayrıldı.
    Ela öğretmen, yirmi dokuz yaşlarında, kumral, ela gözlü, kendinden emin duruşlu, bakışları ile insanları büyüleyen bir görünüşe sahipti. Babası ve annesi Ela öğretmen küçükken evde çıkan yangında ölmüşlerdi. Ela öğretmen kurtulmuştu evde çıkan yangında. Ela öğretmen yaşamına belki Kerem’ den daha fazla yalnız kalarak başlamıştı. Umutsuzluk onun için hiç önemli olmamıştı. Küçücük bir şeyden bile mutluluk duyarak hayatını sürdürmeyi uygun görüyordu. Babasız ve annesiz geçirdiği her saniye onu derinden sarsıyor ama o yaşadıklarıyla olgunlaşmayı uygun görüyordu.
    Güzel şeyler düşünerek başlamak Ela öğretmen için oldukça önemliydi. Bu yaşa gelinceye kadar neler görmüştü neler… Zaman onu nelerle sınamıştı kim bilir, ne tür sorumluluklar yüklemişti ona.
    Zaman ne çabuk geçmişti Kerem için. Arkadaşlarının eğlenerek, gülerek dersi bitirmeleri Kerem’ in hoşuna çok gitmişti. O tebessüm ederek karşılık veriyordu olanlara, belki de öyle görünmeye çalışıyordu…
    Kerem ve arkadaşlarının eve gitmeleri için az bir süre kalmıştı. Ela öğretmen kısa bir konuşma yaparak öğrencilerini evlerine göndermek istiyordu.
    Hayat insanlara gözlerini zorluklarla açmayı öğretir. Zaman ilerledikçe zorluklara bir yenisi daha eklenir, büyüdükçe büyür… Küçük bedenler bunu kaldıramaz bile yenilir.
    Yürümeyi düşe kalka öğrendiniz… Düştünüz ve düştüğünüz yerden kalkmaya çalıştınız, direndiniz. Canınız bile fazlası ile yandı. Ama hissetmediniz bu acıyı, yılmadan adımlar attınız. Attığınız her adım farkında olmadan sizi bir yerlere getirdi. Daha sonra konuşmayı, koşmayı, öğrendiniz. Bu yaşınıza kadar yaşamınıza bir şeyler kattınız. Bundan sonra da hayatınızda güzel şeyler olmaya devam edecek, her şey yolunda gidecek. Okumayı, yazmayı öğrendikten sonra hayat, size bir kez daha gülümseyecek. Beni şimdilik anlamıyor gibi görünüyorsunuz. Çok farklı bakıyorsunuz. Unutmayın ki zamanı gelince her şeyi anlayacaksınız. Ama zamanı gelince…
    Ela öğretmen son konuşmaları yaparken zil çaldı. Herkes bir birini geçmek için çırpınıyordu. Kerem ise hiç oralı bile olmadı. Yavaş yavaş defterlerini topladı, çantasına yerleştirdi. Böyle davranması Ela öğretmenin dikkatini tekrar çekmesine neden oldu.
    _Annen ve baban seni almaya gelecekler mi?
    _Babam gelmeyeceğini söyledi, annemin de işi var.
    _Başka bir zaman seni almaya gelirler…
    _Ben biliyorum ki yolu, yorulmalarını istemiyorum.
    _Yorulmazlar ki, onlar severek seni almaya gelirler.
    _Seni bırakmamı ister misin?
    _Bilmem ki…
    _Hem bugün benden sakladığın şeylerden konuşuruz. Olur mu?
    Kerem şaşkınlığını gizleyemedi. Utandı, kızardı… Önceden saklamış olduğu çolak ellerini bir daha saklamak için bir şeyler yapma gereği hissetti.
    Ela öğretmen Kerem’in böyle yapmasını anlam veriyordu aslında. Küçük bedeni bir kusuru nasıl kaldırabilirdi ki…
    _Ne tatlı ellerin var senin, dikkatimi çekti.
    _Benim mi?
    _Evet, herkesten farklı ellerin var. Farklı olmak hoşuna gitmiyor galiba.
    _Gidiyor ama…
    _Âmâsı ne?
    _Herkes gibi olmayı isterdim. Arkadaşlarım gibi belki kalem tutmayacak ellerim, zorlanarak yazı yazacağım ve sürekli utanç duyacağım…
    _Utanç duymanı gerektirecek bir durum yok orta da. Hem sen böyle olmasını istemedin ki… Küçük bedenini böyle yaparak küstürüyorsun. Böyle yapmaya devam edersen Kerem, bir daha seninle barışmaz bedenin.
    Kerem ellerini çıkardı. Aslında göstermeyi istemiyordu ama içinden bir ses böyle yapmasını söylüyordu. Bunda Ela öğretmenin söylemiş olduklarını unutmamak lazım.
    Ela öğretmen eve varıncaya kadar Kerem ile konuştu. Bu konuşma Kerem ‘in artık ellerinden utanmamasını sağladı. Ta ki bu birkaç gün sonra Kerem ‘in okula gitmesine kadar sürdü.
    Ela öğretmen öğrencileri sıra sıra tahtaya çıkarıyordu. Çizgiler çizdirtmeye çalışıyordu. Sıra Kerem ‘e gelince Kerem de bir üzüntü kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladı. Kerem tahtaya çıktı, tebeşiri eline aldı, diğer eliyle de tutturmaya çalıştı. Bu arada tüm sınıf ve Ela öğretmen Kerem ‘e bakıyordu. Elini kaldırması ile tebeşir yere düştü, yerden almaya bile fırsat vermeden tüm sınıf Kerem ‘e gülmeye başladı. Kerem başını önüne eğmeyi uygun gördü, yerin dibine girmiş gibi hissetti bir an. Ela öğretmenin ısrarlarına rağmen kerem tebeşiri eline almadı. Sırasına oturdu hızlıca, kimseyi görmemek için sıraya başına koydu. Ela öğretmen de tüm sınıfı Kerem daha fazla üzülmesin diye dışarı çıkarttı.
    Kerem ‘in sınıf arkadaşları da mahalle arkadaşları gibiydi. Onun mutlu olması için değil de üzülmesi için bir şeyler yapıp duruyorlardı. Böyle davranmaları Kerem’i çok olumsuz etkiliyordu. Aklını kemiren düşünceler yine belirmeye başlıyordu aklında. Ela öğretmen benimle konuştu ama yine işe yaramadı... Sonunda yine üzülen ben oldum. Kimseyi kırmıyorum ki ben, başkaları da beni kırıyor, kendimden nefret etmeme neden oluyor. Kerem bu düşünceleri ile aklıyla savaşırken yanına Selin geldi. Ama Kerem başka dünyalardaydı, Selin’i görecek gibi görünmüyordu.
    _Üzülme arkadaşım, elinden geleni yaptın sen.
    _Üzülmüyorum, sadece niye yapamadığımı düşünüyorum.
    _Heyecanlandın sen, farkında bile değilsin…
    _Öyle mi dersin.
    _Evet, bende de öyle olmuştu. Ondan biliyorum…
    Çok korktum, Kerem yapamayacaksın, beceremeyeceksin, çıkma sakın tahtaya diye kendime söyleyip durdum.
    _Bir daha yazarsın, denersin, sonra alışırsın.
    Aradan biraz zaman geçtikten sonra Ela öğretmen Kerem ‘in arkadaşları ile birlikte sınıfa geldi ve Selin de Kerem ‘in yanından ayrılıp sırasına geçti. Ela öğretmen kim bilir dışarıda neler demişti Kerem ‘in arkadaşlarına. Çünkü Kerem ‘in yüzüne baktıkları bile yoktu. Soğuk bir hava esiyordu sınıfta…
    Selin Kerem ‘e bakıp gülümsüyordu. Bu gülümseyiş Kerem ‘e güven veriyordu ve hoşuna gitmesine sebep oluyordu.
    Zaman ilerledikçe derste bitti. Herkes evinin yolunu tutmaya koyuldu. Kerem ve Selin sınıftan beraber ayrıldılar. Eve varıncaya kadar konuştular. Okula yarın birlikte gitmek için sözleştiler.
    Kerem ‘in mutluluğu gözlerinden okunuyordu. İlk defa hayatında biri onu alaysız sevmişti. Kerem için mutluluk her halde böyle bir şeydi… Bu mutluluğu fark etmemek elde değildi. Herkesin dikkatini çekiyordu, mahalle arkadaşlarının bile…
    Kerem ‘i evde annesi karşıladı, Kerem annesini öptükten sonra odasına çekildi. Kerem ‘in mutlu olması annesinde de etkisini gösterdi, oğlunun eve mutlu bir şekilde gelişini görmeyeli uzun bir süre olmuştu... Kerem aklından geçenlere bir yenisini eklemek için çabaladı.
    Annesi seslenmesine rağmen kerem annesini duymadı. Bugün Selin ile geçirmiş olduklarını aklından bir bir geçirmeye koyuldu. Acaba Selin de diğer arkadaşlarım gibi beni küçük görecek mi... üzülmemi istemediğinden mi bana böyle iyi davranıyordu. Bunun gibi bir sürü şey Kerem ‘in dünyasında kendine yer edindi. Her dakika bu düşüncelere bir yenisi daha eklendi. Annesi Kerem ‘e seslendiği vakit çok geçmişti. Annesi yemeği hazırlamış babasıyla beraber Kerem ‘in gelmesini bekliyorlardı.
    Başka bir zaman olsaydı Yusuf Bey Kerem ‘in gelmemesine kızardı ve söylenip dururdu. Ama bu kez öyle olmadı. Buna Kerem bile çok şaşırdı, sormaya bile çekindi. Kerem yemeğe oturdu. Masa da kaşık çatal, bıçak, seslerinden başka hiçbir şey işitilmiyordu… Zaman ilerledikçe suskunluğa bir yenisi daha ekleniyordu. Yemek yenildi ve Kerem yeni düşünceleri ile baş başa kalmak için odasına çekildi…



    Kerem odasına çekilmesine rağmen içerden anne ve babasının bağrışmaları duyuyordu. Kerem hiçbir şeye anlam vermediği gibi minik bedeni olanlara anlam vermiyor ve tir tir titriyordu. Kerem bu korkuyla yatağa girdi ve olanları duymamak için yorganı kafasına üzerine aldı.
    Bahar Hanım Yusuf Bey’i engellemeye çalışıyordu. Ama Yusuf Bey ise eşine dinlemiyor ve kendi bildiğini okuyordu. Bahar Hanım Kerem iyiliği için yapmaması gerektiğini, belki her şey düzelir yoluna girer diyordu.
    Ben pişman oldum ama bir kez bu işe giriştik, eğer yarı yolda bırakırsak onları, işimiz hiç iyi olmayacak biliyorum. Zaten olanlar yüzünden Kerem’e kötü davranıyorum, inan o gün okula gittiğimizde elinden tutmak istedim ama başaramadım. Benim oğlum olduğunu bilmemeliler. Çok üzdüğümün farkındayım... Kerem de onu sevmediğimi düşünüyor. Onun iyiliği için yapıyorum ben ama o bunu bilmiyor benden nefret ediyor. Bana korkarak yaklaşıyor. Her şey çok değişti. Keşke böyle yapmasaydım işlerin bu şekilde kötü olacağını tahmin etmemiştim. Kerem ‘e iyi bir baba olamadım onun yanında olmam gerekirken ben nerdeydim kim bilir. Büyümeye çalıyor, yaşamına bir şeyler katmak için çabalıyor… Umudunu azaltıyorum. Çolak olan ellerini bahane edip duruyor. Kendini yalnız ve çaresiz hissediyor öyle olunca. Kendimden nefret ediyorum…
    Belki bir daha Kerem’e iyi bir baba olmak gibi bir zaman gelmeyecek, belki onun bir şeyler başardığını göremeyeceğim, ama benim onun sevmediğimi düşünmek onu üzse de… O babasını öyle bilsin, kötü beni tanımış olsun.
    Yusuf Bey ölecek gibi konuşuyordu. Sanki öleceğini önceden hissediyor gibi bir hali vardı… Üzerine ölüm korkusu çökmüş, mahzun bir şekilde davranıyordu.
    Zaman ilerledikçe Bahar Hanım ve Yusuf Bey yapacaklarını bir bir konuştular. Ama yapacak bir şey yoktu… Sadece bekleyeceklerdi. Belki hayatlarında yapacakları en iyi şeydi…
    Telefon çaldı ve Yusuf Bey ile Bahar Hanım göz göze geldiler. Bir telaş sardı onları, ne yapacaklarını bilemediler. Hissettikleri doğruydu, arayanlar onları rahat bırakmayanlardı.
    Yusuf Bey ilk başta açmak istemedi ama daha sonra işlerin kötüye gideceğini düşündüğünden açmak zorunda kaldı. İçi sıkıldı ama artık çok geç…
    Telefon konuşması boyunca Bahar Hanım olanları telaşlı bir şekilde izliyordu. Yapacağı bir şey var mıydı kendide bilmiyordu. Sadece iyi şeyler olması için dua ediyordu. Kerem ‘i, Yusuf ‘u,neler olacağını, bütün yaşananları düşünüyordu. Yaşamı önünden bir film şeridi gibi geçmişti. Belki hüzünlü, belki de mutlu…
    Yusuf Bey yapamayacağını onlara söyleyip duruyordu ama onlar direttikçe diretiyordular. Ailesi zarar vereceklerini söyleyip duruyordular. Telefon Yusuf Bey ‘in konuşmasına fırsat vermeden kapandı. Yusuf Bey ağlayacak gibi oldu. Kendini ilk defa böyle kötü hissediyordu. Yapamadı beceremedi olanlar olacaktı… Bu ara da Bahar Hanım ‘in korkusu zaman ilerledikçe artıyordu.
    _Gitmem lazım.
    _HAYIR! Gitmeyeceksin, bırakmayacağım seni…
    _Kerem için yapmalıyım, ona zarar verirler inan. Bu güne kadar Kerem’i üzmekten başka bir şey yapmadım mutsuzluğu çolak ellerine rağmen mutluluğa dönüştürmek için çabaladı durdu. Bu andan itibaren yapmalıyım.
    _ Polise gidip olanları anlatırız…
    _ Olmaz, olmaz yapamayacağım. Böyle yaparsak eğer kötü şeyler olur…
    _Belki yeneriz, her şeyin üstesinden geldik bunu da başarırız…
    Bahar hanım ‘in ısrarlarına rağmen Yusuf bey Bahar hanım ‘ı dinlemedi. Yusuf Bey hızlı bir şekilde evden çıktı. Bahar hanım arkasından bakmaktan nakşa bir şey yapamadı.
    Esra Hanım tedirginliğini artırıyordu kötü şeyler düşünerek. Bırakmamalıydım, kötü şeyler olacak, işler farklı bir şekilde ilerliyor. Neler oluyor artık. Yaşadıklarımıza yetişemiyoruz. Yaptıklarımızın farkına geç varıyoruz.

    Bahar hanım telefonun, kapının çalmasını arada bir de karanlığın vermiş olduğu korkuyla pencereden Yusuf beyin gelişini bekliyordu. Ağlamaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bir de zamanın hızlı bir şekilde ilerlemesini istiyordu.
    Kerem uykulu bir şekilde annesinin yanına geldi. Babasını annesini üzdüğünü sanıyordu. Ama hiçbir şey Kerem’in bildiği gibi değildi ve Kerem hiçbir zaman bilmeyecekti olanları… Küçük bedeni belki zamanı gelince olanları anlayacaktı ama her şey bitmiş olacaktı.
    _Anneciğim, neden ağlıyorsun.
    _Ağlamıyorum ki.
    _Ağlama, üzülme anneciğim, babam bir daha üzmez seni. Beni sevmiyor ama ben biliyorum seni sevdiğini.
    _Baban seni de çok seviyor, olur mu öyle şey.
    _Ama bana çok kötü davranıyor.
    _Yok, oğlum hiçbir şey bildiğin gibi değil.
    Bahar Hanım yutkundu, kelimeler ağzından çıkmadı. Ağladığını elinden geldiğince Kerem ‘den saklamaya çalıştı. Hiç bir şey diyemedi. Söylemeliydi ama yapamadı. Kerem’e babasını onun iyiliği için davrandığını söyleyecekti… Yusuf Bey söylememesini istiyordu Yusuf Bey ‘e söz vermişti. Kerem babasını kötü bilecekti. Doğru olan buydu.
    _Anne ben biliyorum ki…
    _Evet, oğlum, sen büyüdüğünde her şeyi bileceksin.
    _Çok şey bilir miyim?
    _Her gün bir şeyler öğrenerek güzel günler geçireceksin. İlerde büyük bir insan olacaksın. Hayattan zevk alarak yaşayacaksın. Beni mutlu etmiş olacaksın.
    _Evet, anneciğim seni büyüyünce mutlu edeceğim.
    Kerem çolak elleri ile annesinin ellerini tuttu, öptü, kucakladı… Annesine olan sevgisini göstermek için elinden geleni yaptı. Kerem annesinin kollarında hiçbir şey bilmeden gözlerini uykuya daldırttı. Bahar Hanım, Kerem ‘i ağlayarak yatağına yatırdı. Oğlunu öptü…
    Güneş doğuyor gibiydi.İçindeki korku gittikçe artıyordu.Yusuf Bey ne yapmıştı,kurtulabilecek miydi?
    Aklım öyle belirsiz bir halde ki hiçbir şey hissetmiyorum.Sadece karanlık bir zamanda bir ışığın beni aydınlatmasını ,Kerem’in Yusuf’un ve benim herkes gibi mutlu olmasını istiyorum.Çok şey mi istiyorum?Kerem babasının onu sevmediğini düşünüyor,minik elleri ile bir şeyleri başarmaya çalışıyor.Ellerinin çolak olmasına bağlıyor yaşadıklarını.Kendinden zaman geçtikçe nefret ediyor.Kerem’in mutlu olması için bir şey yapmıyormuşum ...Çok geç artık öyle hissediyorum.
    Kerem Selin’i çok özlemişti.Acaba Selin de Kerem’i özlemiş miydi?Heyecanlı bir şekilde annesine seslendi.Ama annesi Kerem’i duymuyordu.Kerem çok korktu ama annesinin pencereden dışarıya baktığını görünce korkusu yerini sevince bıraktı.
    _Anneciğim,çok acıktım.
    _Hemen hazırlarım yavrum.
    _Bugün yazı yazacağız tahtada,artık eskisi gibi korkmuyorum.Selin var yanımda...Korkmam için hiç bir sebep yokmuş öğrendim.
    _...
    _Anne sana diyorum ,beni duymuyor musun?
    _Parka gideriz.
    _Ama ben onu demiyordum ki.
    Bahar Hanım Kerem ‘i duymuyor gibi bir hal sergiliyordu.Aklı Yusuf Bey de idi.Kerem kahvaltısını yaptı ve Selin ile beraber okula gitti.
    Zaman bir türlü geçmiyordu.Yusuf Bey gelmemişti,aramamıştı bile...Ne yapacağını bilmiyordu,polise gitmeli miydi acaba.Yusuf Bey olmaz demişti.Gitmeliyim olmuyor bekleyemiyorum.Beynimi farklı düşünceler kemirip duruyor.
    Beceremedi ,söylediklerini yalnızca tekrar tekrar edip durdu.Belki de en iyisi buydu.Yusuf Bey ‘in istediğini yaptı ,dakikaların geçmesini bekledi.
    Selin ile Kerem okula gidinceye kadar yolda konuşup durdular.Kerem artık korkmuyordu tahtaya çıkmaktan.Hem çıksa bile yapacaktı ki.Becerecekti çolak elleri ile yazı yazmayı.
    Kerem Selin ile karşılaşmadan önce yapmak istediklerine kendi dünyasında yer bulmaya çalışıyordu.Ama zamanla aklından önceden geçirdiklerini artık Selin ile paylaşıyordu.Öncesinden daha mutlu oluyordu.Eskisi gibi mahalle arkadaşlarının yanında bulunmak istemiyor,misket oynamayı bile aklına getirmiyordu.
    Bir tek Selin vardı artık.O herkesten ,her şeyden farklı olacaktı bir gün.Bedenler bir canda hayat bulacak ,yaşamdan zevk alacaklardı.Birbirlerini çok sevdikleri halde ağızlarından bir kaç kelime dökülemeyecekti...Gururdan farklı bir şeyler oluşacak ve en sonunda kimse mutlu olmayı başaramayacaktı.
    Eve gelinceye kadar Kerem ile Selin bir birlerinden ayrılmadılar.Okulda Kerem zorla değil kendi isteğiyle tahtaya kalktı.Selin ‘in ona ‘’ sen başaracaksın biliyorum,güveniyorum demesinin de etkisi vardı’’.Artık çolak ellerini düşünmüyor,merdiven basamaklarını isteyerek, zorluklara göğüş gererek ilerliyordu.Arkadaşlarını da düşünmüyordu.Selin ona fazlasıyla değer veriyordu.
    Kerem ev yolunun bitmesini hiç istemiyordu.çünkü yanında Selin vardı.Mutluluğuna mutluluk katıyordu.Hem Kerem ‘in mutlu olması için başka bir nedene ihtiyacı var mıydı?
    Bahar Hanım sıkıntılı bir şekilde ,Yusuf Bey’ in gelmesini bekliyordu ama Yusuf Beyden hala bir haber alamamıştı.Düşünüyordu ,elinden hiçbir şey yokmuş gibi geliyordu.Bütün yaşadıkları bir bir Bahar Hanım’ın gözlerinin önünden geçiyordu.Hatalarını bulmaya çalışıyordu,aklından geçen hataların sebeplerini de kendinde buluyordu.
    Kerem eve geldiğinde kapıda beklemek zorunda kaldı.Bahar Hanım hiç bir şey işitmediği gibi Kerem’ in de okuldan geldiğini de duymamıştı.Kerem annesinin evde olduğunu düşündü,biran bir korku belirdi içinde.Ama sonra annesinin onu hiçbir zaman Kerem seni bırakmayacağım sözünü hatırladı ve son bir kez daha zili çalmayı denedi.
    Bahar Hanım da zilin telaşlı bir şekilde çalınmasını geç de olsa fark etti.Yusuf mu geldi diye düşündü ve yaşamış olduğu korkuları bir kenara bırakmayı uygun gördü.Güzel şeyler düşünerek kapıyı açtı.Ama gelen Kerem’di.Zaman ne çabuk geçmişti Bahar Hanım için Kerem okula yeni gitmişti.Ne zaman Kerem dönmüştü diye kendine sordu.Ama sonra zamanın işlelemiş olduğunu etrafın aydınlık olmayışından anladı.
    Kerem ‘e onu kaybedecekmiş gibi sarıldı,ağlayarak bütün olanları yeniden yaşarmışçasına...Kerem minik bedeni ile annesinin yaptıklarına anlam vermeye çalışıyordu.Annesi Kerem ‘i korkuttuğunun farkına vardı ve toparlanmaya çalıştı.Kerem’e hiç sorulmayacak sorular sordu. Kerem nasıl cevap vereceğini bile bilmeden odasına çekildi.
    Bahar Hanım ne yapmıştı.Baban bizi bıraktı,gitti,bir daha olmayacak hayatımızda.Sen onsuz yapabilecek misin?Hiç istemez miydin babanın seninle oynamasını?
    Bahar Hanım kendine geldiğinde epey bir zaman geçmişti oturduğu yerden ayağa kalktı,sağa sola bakındı Kerem ‘i göremedi.Bir daha etrafa baktığında mutfaktan sesler geldiğini işitti.mutfağa doğru ilerledi.
    _Anneciğim sana kahvaltı hazırladım.
    Bahar hanım ağlayarak oğluna sarıldı .çok duygulanmıştı.
    _Seni her zaman böyle görmek isterim.çolak ellerine rağmen,k,imseye bağlı kalmadan,bütün zorluklara göğüs gererek yaşamanı isterim.
    _Yesene anneciğim ,güzel olmuş mu?
    _Benim oğlum hazırlamış ,tabiki de güzel olur.
    Bahar hanım ağlamayı sürdürüyordu.Belki bir daha Yusufún gelmeyeceğini düşündüğünden ,belki de Kerem’in çolak ellerine rağmen annesini mutlu etmeye çalışmasından.
    Bahar Hanım ile Kerem kahvaltı yaptılar .Kerem annesine soru soruyordu.Kimisini duymuyordu,kimisine de ne dediğini bilmeden cevaplıyordu Bahar Hanım.
    Bahar Hanım bütün yaptıklarının farkındaydı.Günlerdir gözüne uyku girmiyordu.Sonu belli olmayan bir yola girmişti.Zorluklara da dayanacak gibi de hissetmiyordu kendini.Düşündükçe düşündü.Neler olacağını bile bilmeden .Her şeye hazırdı artık.
    _Anneciğim yemeyeceğim artık, doydum.
    _...
    _Anne!
    _Efendim.
    _Beni dinlemiyor musun?
    _Dinliyorum,dinlemez olur muyum.
    _Selin ile ders çalışacağız,çabuk hazırlanmam lazım.
    _Hadi kalk.
    _Kalktım...
    Bahar Hanım Kerem’in hazırlanmasına yardım etti.Kerem ‘i kapıdan geçirince telefon acı acı çaldı.İçinde bir korku oluştu.Kalbinin hızlı atışı duyuluyor gibiydi.Kerem gitti.Bahar Hanımda telefona doğru koştu.Kötü bir haber alacağını önceden bilmiş olsaydı...Hiç açmazdı telefonu,hiçbir şey duymayacaktı.Hayat belki birini beklemekle geçecekti ama ...Olsun bekleyecekti,elinden geldiğince onu yanında hissedecekti.
    _Alo.
    _Bahar Şahin ile görüşebilir miyim?
    _Benim.
    _Bahar Hanım ‘ın içinde neler oluyordu ,sanki kötü bir şeyler işiteceğini önceden biliyordu.korku saniyeler geçtikçe artıyordu.
    _...hastanesine gelebilir misiniz?
    _Kötü bir şey mi?Hiç bir şey duymak istemiyorum.
    _Sakin olun.
    Bahar hanım ‘ın ağlama sesi iştildi.
    _Buraya gelmeniz daha iyi olacak...
    _...
    _...
    Bahar Hanım telefonu kapatır kapatmaz,üzerine bir şeyler aldı ve çıktı.düşüncelerine bir yenisini eklemek için çabalayıp durdu.Yusuf Bey’e ne olmuştu.Hangi çıkmaz sokaktaydı?Hangi zorluğa yenilmişti?Bana ihtiyacı var mıydı?Yoksa yanımızda olmayacak mıydı?
    _Yusuf Şahin için gelmiştim.
    _Biz de sizi bekliyorduk.
    _...
    _...
    Bahar Hanımı merdivenlerden aşağıya doğru götürüyordular.Bahar Hanım nereye gittiğini biliyordu.merdivenlerin sonunda morg vardı,oradaydı yusuf .Bahar Hanım bedeninde soğukluk hissetmeye başladı .Sonunun ne olduğunu bilmediği bir yola girmek onu inceden inceye korkutuyordu.
    _Öncelikle sakin olmanızı,görecekleriniz karşısında hayatın devam ettiğini unutmamanızı istiyoruz.
    Etrafa sıra sıra dizilmiş bedenleri bir masanın üstünde ,üzerinde beyaz bir parça örtülmüş insanlar yatıyordu.Acaba hangisi Yusuf Bey’e aitti.
    Bunlar neden yatıyorlar?Bu kötü koku da ne?Yusuf nerdesin ?Hadi kalk seni almaya geldim.Buralarda yanlız kaldım korkuyorum.
    _Biz buradayız yanlız değilsiniz.
    _Hayır yanlızım.
    _...
    _...
    Bahar Hanım’ ın kollarından tuttular onu odanın en köşesinde olan yatağa götürdüler.Bahar Hanım’ı çok farklı bir duygu kapladı.Görmek istemiyordu.
    _Çıkmak istiyorum burdan .
    Bakma konusunda görevliler ikna etti Bahar Hanım’ı .Cesedin baş ucuna geldiler.Örtüyü açmadan önce Bahar Hanım gözlerini, kapadı.
    _Yusuf Şahin mi?
    _Bahar Hanım hala gözlerini açmamıştı.
    Korkuyordu,Yusuf’tu biliyordu ama ...Gözlerini saatlerce açmayacağını düşünüyordu.Gözlerini, açtığında karşısında Yusuf un yattığını gördü.Önceden vermiş olduğu tepkinin hiç birini vermedi.Yüzüne dokundu,son defa onu görecekti.Bir daha hayatında olmayacaktı.
    _Evet...
    Görevliler demeden Bahar Hanım oradan uzaklaştı.Yağmur yağışına aldırış etmeden yürüdü,yürüdü...Telefon çalışını,gelişini ,Yusuf’u Kerem ‘i her şeyi düşündü.
    Kimi zaman hayatımızda çıkan zorluklara farklı cevaplar buluyoruz.Belki de her sorunun bir yanıtı var.Ama ölüm öyle mi ?Cevabı olmayan bir soru...Artık yanımızda olmayış,hayatımızı onsuz sürdürmek, kalp atışını duymamak.Birinin hiç bir hazırlık yapmadan bir yere gitmesi ,yolculuk sırasında hiç bir telaşın olmayışı...
    Bahar Hanım etrafında olan hiç bir şeyi görmüyordu.Başka bir yerdeymiş gibi davranıyordu.İnsanlara baktığı halde onları görmüyordu.Eve geldiğinde Kerem annesini kapının önünde bekliyordu.Kerem korkuyla annesine sarıldı.
    _Seni yanlız bırakmayacağım.
    _Bende bırakmayacağım.Hadi çeri geçelim burda durmayalım.
    _Olur anneciğim ,yoruldum.Selin ile çok ders çalıştık.Annesi bize çikolatalı pasta yapmıştı.Hepsini bitirdim.
    _Aferin.
    Bahar Hanım hıçkırıklarla ağlamaya başladı.Ağladı ,ağladı dünyada olanlara inat,elinden bir şey gelmemesine...Kerem biran da şaşırdı annesine ,annesinin böyle davranması minik bedenini rahatsız etti.
    _Anneciğim ne olur ağlama.Beni de korkutuyorsun.
    Bahar Hanım ağlamayı hala sürdürüyordu.Ağlaması gerekti.Yusuf’ u o halde gördükten sonra hiç ağlamamıştı.Belki de yaşamış oldukları onu bu hale getirdi kim bilir... Hayatında her zaman zorluklara rağmen ayakta kalıyordu.Şimdi artık öyle yapamıyordu.Zaman onu farklı şeylerle sorumlu tutuyordu.Yeniliyordu,baş edemiyordu etrafında olan olaylara.Arkadan geliyormuş gibi geliyordu ona.
    Zamanında karşılaştığımız kimi zorluklar insanı hayatttan soğumaya yetiyor bile ...Ama asıl önemli olan ne mi ?Düştüğümüz yerden kimseye ihtiyaç duymadan kalkmak,bir ağaca yaslanmamak.Tek başımıza olduğumuzu unutmamak.zamanın bize kazandırdıklarını yeri geldiğinde kullanmak .Adımlarımızı sağlam atmak,yaşadıkça değer görmek.Verdiğimiz değerin karşılığını sırası gelince almak...
    Yaşam bizi çok farklı şeylerle sorumlu tutuyor .Yeri geliyor bir acıyı bile yaşayamıyoruz istekli...Zaman bizi fazlasıyla değiştiriyor.Ama hayatta başarılı olmak istiyorsak mutluluğun yanına ,üzüntümüzü de eklemeyi unutmayacağız...
    Bahar Hanım şimdi karşılaştığı zorluklara bir yenisini daha ekleyecekti.Bunu düşünüyordu.M erdiven basamaklarını oğlu gibi teker teker tırmanacaktı.Hayat artık bunu ona yaşattıyordu.Belki oğlu kadar zorlanmayacaktı ama oda kendinde bunu fazlasıyla gösterecekti.Zaman çok farklı şeyler yaşattıracaktı.
    Kerem annesinin böyle davranmasına anlam veremiyordu.Bunun sebeplerini düşünüyordu aklından geldiğince ama hiç bir sebep bulamıyordu.Kerem elleri misket ve tebeşir tutmadığında ağlıyordu Acaba annesi de bundan dolayı mı ağlıyordu diye söyleniyordu.Daha sonra öyle bir şey olmaz ki,annem başka bir şey için üzülür diyordu.
    _Anneciğim beni duy ,lütfen...
    _...
    Kerem annesine sarılıp ,annesini öpüyordu ama Bahar Hanım Kerem’ i duymuyor gibiydi.Kerem annesinin böyle olmasına dayanamadı ve onunda gözlerinden masum gözyaşları dökülmeye başladı.Ne için ağladığını bile bilmiyordu ...
    Anne oğul zamana inat ağladılar.
    Bahar Hanım belki Yusuf ‘un bir daha hayatında olmayışına ,onun zamansız gidişine ağlıyordu,belki de bu dünyada ağlamak bir ihtiyaçtan ibaretti. O da bunu deniyordu.Biriktirdiğimiz duyguları yeri ve zamanı gelindiğinde bir yerlerde bırakmalıydık.Bizim ile gelmemeliydi yılların vermiş oldukları ile taşımak bizi fazlasıyla yoracaktı.Geçte olsa bunun farkına varmalıydık.
    Kerem ise çocukluğun vermiş olduğu masumluk duygusu,annesinin neden ağladığını bile bilmeme,annesinin yanındayken bile yanlız olmasından ağlıyordu.En kötüsü babasının öldüğünü bile bilmiyordu.Acaba annesi ona söyleyebilecek miydi?Dayanır mıydı yavrusunun üzülmesine,yüreği onun öyle olmasını kaldırır mıydı? Kim bilir?
    Zaman bize hiç sormadan ilerleyip duruyor.bizden yaşadıklarımızı sevdiklerimizi ,hayallerimizi,duygularımızı,her şeyi bizden almaya çalışıyor.Zamanın ilerleyişine ayak uyduramıyoruz kimi zaman.O kadar ağır şeyler yaşıyoruz ki ne olduğunu ne olacağını bile bilmeden.Geri dönüp baktığımızda hep hayal kırıklıklarını hatırlıyoruz.Bizde fazlasıyla etki bırakanlar aklımıza bir bir gelip duruyor.Başka birinde eskiden yapamadıklarımızı deneyip duruyoruz.Santrançtaki gibi farklı hamleler bulmaya çalışıyoruz.Belki sonunda üzülüyoruz.
    Bağlandığımız birini yeri ve zamanı olmadan kaybetmek çok kötü bir şey.Değer verdiklerimizin bir bir bizi bırakıp gitmesi,artık nefes almayışı,yaşamamıza anlam veren insanların yok oluşu,üzerinde bir toprak parçasının örtülü olması daha sonra farklı bir dünya...
    Bahar Hanım oğluna bakıp durdu.Kerem büyük adam olmayı ve yazı yazmayı istiyordu.Büyüdüğünde başarabilecek miydi?Annesi yanında olacak mıydı?Diye düşünüyordu.Yusuf şuan yoktu bir daha göremeyeceklerdi anne oğul ama hayat kaldığı yerden devam ediyordu onlar için.Herkes içinde bu böyle .Unutmak denen bir şey var yeri ve zamanı gelince bizler her şeyi unutuyoruz.Çok sevdiğimiz bir insanın ölümünü de ...
    _Kerem sana bir şey söylemeliyim.
    _Ne anneciğim.
    _Ama ,korkuyorum...
    _...
    _Baban bir daha yanımızda olmayacak,o artık burda değil.
    _Nerde ki?
    _Başka yerlerde ,bizi izliyor...
    _Anlamıyorum ki anneciğim.
    KEREM,küçükken sevdiği kuşu öldüğünde ölüm ile tanışmıştı.Babasını ölmesi de herhalde bunun gibi bir şeydi.Kuşu almış eve getirmişti.Uçmuyordu,ağzına bir şey vermesine rağmen yemiyordu,en önemlisi ötmüyordu.Kalp atışları duyulmuyordu.Kerem ‘in bıraktığı yerdeydi.Gün geçtikçe kuş çürümeye başladı.Gömmesi gerekiyordu,dayanamadı ve annesinin ısrarı ile toprağa gömdü.Annesine çok kızmıştı ama en sonunda ikna oldu ölen ne ise yanımızda değildi,çürümeye yüz tutmuş beden bile...
    _Öldü mü?
    _Evet.hayatta artık ikimiz varız.Zorluklara beraber göğüs gereceğiz.
    Kerem hiç bir şey demeden annesinin yanından ayrıldı.Odasına geldi ,yatağına uzandı.Örtüyü kafasına örttü.Ağladı,ağladı...Babasının onu sevmediğini düşünüyordu.Bir daha görememek ,onsuz bir şeyler yaşamak onu derinden üzüyordu.Keşke babasının ona öyle davranmasının sebebini bilseydi,keşke her şey istediği gibi her şey olsaydı.
    Hıçkıra,hıçkıra ağlıyordu,benden nefret ediyordun biliyordum ,beni sevmiyordun ,ellerimin çolak olmasından utanç duyuyordun ama yine benim yanımdaydın.Ben seni çok seviyordum.Beni yalnız bıraktın bu dünyada,bir başıma...Hayalim vardı seninle artık olmayacak.Ellerini tutamayacağım,mutluluğumu göremeyeceksin.Senden Kerem sen benim için özelsin,kelimelerini duymak isterdim.Benim de babam var herkes gibi demek isterdim.
    Annesi geldi Kerem’ e sarıldı.Ona söyleme gereği hissetti bazı şeyleri ama daha sonra verdiği sözü tutmayı uygun gördü.Baban seni seviyordu diyebildi bir tek.Kelimeler ağzında düğümlendi.Başka bir şey diyemedi.Bu yüzden Kerem babasını kötü bilecekti,ömrünün sonuna kadar .
    Belki bir gün her şey değişecekti.Kerem gerçekleri öğrenecekti ama her şey için çok geçti artık.Olan olmuştu ,söylenmeyen sözler vardı.
    Yusuf Bey telefon konuşmasından sonra onların yanına gitti.İ çinde tarif edilmeyen bir suçluluk duygusu vardı.Oraya gittiğinde adı Nazım olan kişi elinde silahı ile sandalyeye bağlı birini kafasına silahı dayamıştı.Bir şeyler isteyip duruyordu.sSsleri tam anlamıyordu Yusuf.Son şansın deyip duruyordu.En sonunda silah sesini duydu Yusuf.Birden sandalyedeki yere yığıldı.Yusuf olanları gördü geri dönmek istedi.Buradan gitmeliyim,Kerem’ i Bahar’ı alıp başka yerlere kaçarım.Böyle şeyler bir daha yaşanmaz dedi.Aklından bir sürü şey geçti...
    Nazım Yusuf u görmüştü,ansızın bir telaş sardı onları.Normal bir zamanda korkmamaları gerekiyordu ama bu sefer durum farklıydı.İşler daha fazla değişiyordu.Yusuf çok korkmuştu,korkudan titriyordu.Gördüklerini kimseye söylemeyeceğini söylüyordu ama Nazım sen bir şey görmedin ki deyip duruyordu.Yusuf Bey ‘in konuşmasına bile fırsat vermeden bizim senden istediğimiz bir şey vardı,bize onu vereceksin.Bizde seni bırakacağız.Oğlun ve eşinle seni güzel bir hayat bekliyor deyip duruyordular.
    Yusuf beyden çalıştığı yerin anahtarını istiyordular.Verirse affedeceklerini söylüyordular.Herkes kendi yolunu çizecekti.Ama hiç öyle olmadı.Söylediklerini yapmadılar .Yusuf Bey anahtarı vermesine rağmen Nazım onu öldürdü ve onu şehrin yakınlarında bulunan bir ormana attı.Nazım demişti ya herkes kendi yoluna diye öyle de oldu ...Herkes kendi yolunu çizdi.



















    Senin beni hiç sevmediğini biliyorum. Benden utanç duyduğunu da hissediyordum. Bu yüzden küçükken benimle ilgilenmiyordun. Benden nefret ettiğini de sürekli belli ediyordun. Şimdi yirmi dört yaşındayım ama senin yokluğunu hissediyorum beni sevmemene rağmen. Keşke o gün yemek masasında neden durgun olduğunu sorsaydım, bana kızacağını bile bile… Belki şuan bedenin çürümüyor, aneminde gözyaşları diniyor olacaktı. Kötü bir insan olmak işe yaramadığı gibi, baba sende de işe yaramadı ve bunu canınla ödedin.
    Şimdi çok uzaklardasın, yanımızda değilsin. Belki bizi seyrediyorsun da… Hani küçükken tutmadığın, benden utanç duymana sebep olan çolak ellerim var ya artık kalem tutuyor. Utanç duymana gerek bile kalmadı. Neler yazıyorum neler bir bilsen. Düşüncelerimi aklımdan ne geçiyorsa hepsine tertemiz bir kâğıtta hayat bulmaya çalışıyorum.
    Ela öğretmen, artık bana yol gösteremiyor; çünkü o Giresun da hayatına orda kaldığı yerden devam ediyor. Gitmeden önce Kerem, bu hayat insanları nelerle sorumlu tutuyor bir bilsen. Aklından ne geçiyorsa sana onu yaşattırıyor. İyi şeyler düşün ki hayat seni güzel şeylerle karşılasın. Mutluluğuna bir yenisi daha eklensin. Kerem, sen çok zorlu bir yoldan geçtin. Aklından bile geçirmediğin engeller seni fazlasıyla yordu ama bu yorgunluğu hiçbir zaman etrafındakilere göstermemek için elinden geleni yaptın. Gözlerin okula ilk gün geldiğin gibi hala ışıl ışıl parlıyor. Tertemiz yüreğin hiç kötülük yapmamış ve birinin sevincine gölge düşürmemiş gibi… Her zaman insanları sev, değer vermeye çalış, kimseyi kırma. Bunları yaparsan eğer amacının ne olduğunu anlamış olursun. Hayat bir merdiven gibi, basamakları bir gün teker teker, başka bir günde ikişer üçer çıkacaksın, ama nasıl olsa çıkmış olacaksın… Merdiven bitiminde hayat seni sürprizlerle karşılayacak sen de güzel düşüncelerinle sürprizlerini bir bir açacaksın. Açmış olduğun kutulardan en iyi şeyler çıkması dileğiyle…
    Ela öğretmeni görmeyeli uzun bir süre oldu. Sende görmek istediğim ne varsa hepsini Ela öğretmen de buldum, yaşamıma değer kattı.
    SELİN…
    Selin ile birlikteliğimizi devam ettirmek için elimden geleni yaptım. Sekizinci sınıfı okuduğumuz zaman bir gün Selin bana birini sevdiğini söyledi. Çok sevindim, o da beni seviyormuş diye düşündüm. Ama başka birini söyleyince sevinmem yerini üzülmeye bıraktı. Üzüldüğümü Selin ‘e belli etmemek için elimden geleni yaptım ve başardım.
    Kenan da Selin ‘i sadece seviyor gibi görünmeye çalışıyordu. Ama Selin bunları görmüyor, görmezlikten geliyordu. Kenan Selin ile belli bir süre birlikte olduktan sonra Selin den ayrıldı. Selin bu ayrılışa çok üzülmüştü, her gün ağlıyordu, zamansız ve ben bütün bu olanları gözlerim ağlamaklı bir şekilde izliyordum. Selin’in benim omzumda ağladığı gün onu çok sevdiğimi söyleyecektim ama beceremedim saklamak ikimiz için de en doğru olanıydı. Hem söyleseydim ne değişecekti ki…
    Selin Kenan ‘ı zaman geçtikçe unuttu ama hiç hatırlıyor gibi bir hali de yoktu. Bu süre de benim küçükken yaptıklarım önümden bir bir geçmeye başladı. Büyümüşüm ellerim tebeşir tutmuş, âşık bile olmuşum, hiç beni sevmeyen sadece beni dostu olarak gören birine…
    Lise ikinci sınıfa geldiğimizde bir gün Ahmet bana Selin ‘i sevdiğini söyledi. Güldüm… Ama bu içten bir gülümseyiş değildi. Yine becerememiştim hiçbir şeyi, âşık olmayı bile. Ahmet söyledikten bir gün sonra Selin’e Ahmet ‘in seni sevdiğini söyledim, fikrimi sordu.’’Yüreğinin sesini dinle, seni hiç yanıltmaz ve seni yarı yolda bırakmaz.’’dedim. Yüreğinin sesini dinledi ve Ahmet ile birlikte oldu. Belki Kenan ‘ı unutmak için böyle bir şey yapmıştı. Belki de sadece öyle görünmeye çalışıyordu.
    Selin ‘i Ahmet’in yanında gördüğümde içimden bir şeyler kopuyor gibi oluyordu. Aşk mıydı, ona karşı duyduğum sevgi miydi? Adı ne olursa olsun Selin ‘i sürekli yanımda olmasını istediğim kesindi.
    Lise son sınıfa geldiğimizde Selin Ahmet ‘in onunla evlenmek istediğini söyledi. Ona mutlu olmayı hak ediyorsun, mutlu ol diyebildim. Sanki Selin benden başka bir cevap bekliyordu Selin ‘i orada bıraktım. Arkamdan ağladığını duyuyordum. Herhalde mutluluktan ağlıyordu. Ona selin seni seviyorum diyemezdim…
    Aradan bir yıl geçmişti. Düğün gününü kararlaştırmıştılar. Düğün günü geldiğinde kendimi ölmüş gibi hissediyordum. Selin’i sevdiğimi söylemekte geç kalmıştım.
    Selin’i son kez görmek için bende gittim. Kapıda duruyordum Selin beni görmüyordu. Selin muhteşem görünüyordu. Ağlıyordu hıçkıra hıçkıra birini bekler gibi… Yüreğim dayanamadı Selin ‘in evlenmesine ve oracıkta düşecek gibi oldum. Seni seviyorum Selin gitme ne olur… Dediklerimi bir tek ben işitiyordum. Bütün bunları kendime söyledim Selin duymadı… Dayanamadım Selin ‘in Ahmet in yanında oluşuna oradan hemen çıktım. Yürüdüm, yürüdüm... Ağlayarak, kendimden nefret edercesine, nereye gittiğimi bilmeden, sır gibi sakladığım sevgiyi dünyaya haykırmak geldi içimden. Selin artık yoktu. Bir daha eskisi gibi olmayacaktık. Selin ‘i uzaktan sevecektim, gönlüm dayanıncaya kadar…
    Hayatta bir senin yokluğuna alışamadım baba, bir de Selin ‘in beni bırakıp gidişine. Zamansızdı gidişleriniz, beni yalnız bırakmıştınız acımasız dünyada. Bana Selin ‘i sevdiğini neden söylemedin diye kızabilirsin, haklısında. Belki böyle şeyler olmayacaktı…
    Ben küçük Kerem değilim artık, ama ellerim hala çolak… Sevmeyi hak etmiyorum ki. Evet, belki de yüreğim çolak değil. Belki sevmek, âşık olmak güzel ama küçükken misket oynamayı da becerememiştim, şimdi âşık olmayı da beceremedim…
    Selin ‘i evlendiği günden beri hiç görmedim. Ama varlığını da hissediyordum. Yokluğunu hiç istememiştim ki zaten. Onu ben yüreğim de yaşatıyordum ve öyle mutlu oluyordum.
    Annem bana bir gün Selin ‘in öldüğünü söyledi. İnanmadım aslında inanmak istemedim. Olmaz, olmamalı Selin beni bırakıp gitmemeli… Yanımda değildi belki ama beni hayata bağlayan onun yaşıyor olmasıydı. Selin yoktu… İçimde ki sevgiyle beraber Selin de artık yaşıyor olacaktı. Selin ‘in odasında bana ait bir şey varmış üzerinde hayat arkadaşım Kerem ‘e yazıyormuş. Annesi getirip bana verdi…
    Keşke Selin, benim onu ne kadar sevdiğimi biliyor olsaydı. Ama bir daha bilmeyecek, ben çok geç kaldım söylememekle affet beni Selin. Ben seni ilk gülümseyişinden beri çok seviyorum…
    YAŞAMININ ANLAMI KEREM

    Büyüdükçe gözlerin de büyüyor benimle… Yanımda yoksun biliyorum ve çok acı verici hissediyor musun kim bilir. Her baktığım yüzde seni görüyorum ve her şey, herkes seni bana hatırlatıyor. Ne tuhaf değil mi? Bu şekilde karşılaşmamız duygularımı zamansız açıklamam…
    Hayat bizi türlü türlü oyunlarla değiştirmeye çalışıyor. Sende benim küçükken oynadığım oyunlardan biriydin… Tek fark vardı ben hep kazanırdım ama bu oyunda kaybettim. Acı verdi. Zamanla bu acı beni olgunlaştırdı.
    Nerelerdesin kim bilir hangi diyarda o mavi gözlerini açıyorsun ve gülümsüyorsun. Etrafa mutluluk saçıyorsun, eski zamanlarda yaptığın gibi ve ben artık göremiyorum ve acı… Öyle oluyor zaten geç gelen tebessüm affı gecikmiş idam mahkûmuna benziyor…
    Aşkı anlatmak ne kadar da zor bir şey… Kıpır kıpır oluyor insan kimi zaman, aynanın karşısına geçip evet bende varım bu dünyada, biri de beni seviyor, bana da değer veriyor demeye getirttiriyor. Aşk insanları ne hale getirdin, bir bilsen…
    Aşk bir insanın teninde hayat bulmak mıdır ya da güzel yaşamımızda bir tene mi ihtiyaç vardır? Bence aşk ne bir insanın teninde hayat bulacak kadar sahi, ne de tatlı dünyamıza gerçek tenler koyacak kadar masum… Aşk denilen bir şey var yaşıyoruz. İçten ya da isteksiz…
    İlk başlarda tatlı geliyor bakışlar, gülüşler, içten sevmeler, gözlerle konuşmalar... Ne hoş değil mi? Kulağa ne hoş geliyor. Evet, öyle… Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi aşkında bir başlangıcı olmalı. Aşkta diğer başlangıçlar gibi iyi başlamalı. Tatlı olmalı, tattıkça tatmak hissine kapılmalıyız. Bu kimilerine göre bir hafta, kimilerine göre bir ay, kimilerine göre de bir yıl sürer… Benim sana olan aşkım kaç günlüktü Kerem. Verilen ömür kadar mıydı? Söylediğin bir söz vardı: Selin seni hiç yalnız bırakmayacağım… Peki, beni neden yalnız bıraktın.
    İyi başlanılan her şey iyi devam edecek diye bir şey olmamalı hayatımız da. Peki, benim sana olan sevgimin iyi bir şekilde bitmesi gerekmiyor muydu? Ben başkalarının yanında mı olacaktım. Her şeyi senden beklemiyordum ki Kerem. Sadece birkaç kelime duymak istiyordum. Beni sevdiğini söyleyecektin. Ben senden bekliyordum…
    Aşkta payına düşeni alacak zamanla. Yanında olduğun zaman bile özlemen yerini başka şeylere bırakmaya başlayacak. Artık eski sen olmayacaksın... Senin sadece ellerin çolaktı ve ben o çolaklığı görmüyorum Kerem. Sadece, eski Kerem ‘i çok özlüyordum… Ben sonunda üzüleceğime bile bile seni sevmiştim. Ama her gün ölüp yeniden dirilmek kadar güzel bir şey var mı Kerem. Ben her gün senin yanındayken bile ölüyordum… Böyle ölmek bile beni mutlu olmaya yetiyordu.
    Zorluklar var ya Kerem inançla istendiğinde oluveren, sonunda mutluluk yağmuru altında şemsiyesiz dolaşmaya benzer. Belki geç kalınıyor kimi zaman, gözlerimizi güneşsiz açıp güneşsiz kapatıyoruz ama olsun, hiç önemli olmamalı. Hayatta bir zorluk vardı yalnız benim için Kerem, oda sana olan aşkımı bir türlü söyleyemem. Ne zaman öğreneceğini bile bilmeden yaşamak…
    Aşk senin bedeninde yeniden kan bulmaktı benim için, yaşadıkça yaşama isteği uyandıran, bir bakışta kendini aramaktı… Kerem sen benim yanımdayken bile ben acı çekiyordum. İçimi çok farklı duygular dolduruyordu. Evet, şimdi Kerem söyleyecek diyordum ama bir türlü olmuyordu acı çekmem daha fazla artıyordu ağzından dökülmüyordu o kelimeler, belki benden de bekliyordun…
    Kaybettiğimiz bir şeyi yeri ve zamanı gelince buluyoruz. Peki, benim sana olan aşkım kaybolmuş ki ben bulayım… Sana fazlası ile ihtiyacım var Kerem. Kimseyi anlamıyorum, bir şeyler konuşuyorlar gibi geliyor, sadece ben konuştuklarını hissediyorum. Bir şeylerden söz ediyorlar. Ben yokmuşum gibi davranıyorlar ve böyle olması da benim yüzümden oldu kendim gibi herkesi de mutsuz ettim…
    Gülüşüme gülüş, sevgime sevgi, yaşamıma yaşam katman lazım, kayboldum bu şehirde seni ararken ve hala seni bulamıyorum. Her bakışta sen varsın Kerem. Çünkü her şey de sen varsın herkes seni bana hatırlatıyor. Yanımda olduğunu hissediyor gibiyim. İçimdeki ses ama burada yok ki Selin yanında hissetmen için sebep yok diyor.
    Gökyüzün de bana ulaşmak için kanat çırpan bir kuş görüyorum. Ne kadar da masum içten samimi senin gibi Kerem… Ellerimi uzatıyorum ona dokunmak için, isteyerek ya da istemeyerek benden kaçıyor. Fark edemiyorum artık onu gözden kayboluyor zamansız… Acıtıyor bir anda kaçışı aynı senin gibi, ben daha alışamadım bu gidişe.
    Yalnızlığın uçsuz bucaksızlığını bu kadar derinden hissedebilmek acı veriyor bana Kerem, gözyaşlarımın her an genzimi yakması sıradan bir şeymiş gibi geliyor artık. Yanımda olmayışın büyürken yanı başımda tek istediğim sesini duyabilmek. Gölgeler titrerken tek istediğim seni görebilmek Kerem. Bedenimin güçsüzlüğüne, zayıflığına rağmen tek istediğim sana sarılabilmek doyasıya. Uzaklardan şimşek çakıyor sesi işitiliyor gibi oluyor biz bu sesleri beraber duyardık Kerem. Ardından ilk damla düşüyor yeryüzüne.
    Beni hiç yalnız bırakmayacakmış gibi odama yerleşen yalnızlık uzanıveriyor yanıma. Çaresiz boyun eğiyorum yine ona. Çünkü artık sen yanımda değilsin başkaları var artık… Bana vermiş olduğun güven de yok artık…
    Uykularımda artık önemsemiyor beni senin önemsediğin kadar. Dert ortağımda dinlemiyor artık beni. Bu kadar zamandır yalnızlığımı paylaştığım, bütün günümü, onunla
    Buluşma hayali ile geçirdiğim ay da artık gözün de yaşlarla seyrediyor çaresizliğimi… Yapayalnız kaldığım odamda, duvarlarla konuştuğumu hissediyorum. Beni bir başıma bıraktığın hayatta artık birer gölge gibi insanlar. Hayatı eski bir televizyondan seyrediyor gibi bir halim var artık. Sen benim yanımdayken bana anlamlı gelen her şey anlamını yitirmiş, yalnızca yalnızlığım kalıvermiş elimde. Kerem, o beni senin gibi bırakıp gitmeyecek sanırım…
    Günlerim acı içinde geçiyor sen olmadığın için yanımda aslında başka birinin oluşu beni fazlasıyla üzüyor. Biliyorum… Çok zaman geçti, fakat ben hala yaşayan bir ölü gibiyim. Sokakta herkes bana bakıyor, yalnızlığımı yüzüme vuruyormuş gibi geliyor. İnanmıyorum çoğu zaman beni bu kocaman dünyada bir başıma bıraktığına.
    Seni seviyorum Kerem, evet seni tertemiz yüreğini, beni benden alıp başka diyarlara götüren bakışlarını… Bu gönül sensizliğe alışamıyor… Beni bu dünyadan alıp kendi dünyana alman artık çok geç. Belki bunu okuduğunda her şey için çok geç olacak ama yine de senden beni sevdiğini duymak isterdim. Yüreğimin bu duygu ile çarpmasını isterdim. Seni böyle sevmek çok acıydı ama böyle olmasını hiç istemezdim. Seni ve sevgini yüreğimde yaşatmak en güzeliydi KEREM… Bana söylemekte zorlandığın kelimeleri vardı ya. Şimdi çok geç ama ben sana söylemek istiyorum seni seviyorum…

    SELİN








































    [left]

      Forum Saati Cuma Mayıs 10, 2024 7:38 pm