Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    AŞKIN YENİLGİSİ

    avatar
    1001110017


    Mesaj Sayısı : 2
    Kayıt tarihi : 09/12/10

    AŞKIN YENİLGİSİ Empty AŞKIN YENİLGİSİ

    Mesaj  1001110017 Paz Ara. 19, 2010 11:06 am




    AŞKIN YENİLGİSİ


    Küme küme bulutlar gökyüzüne ayrı bir güzellik katıyordu bugün.İçim kıpır kıpır.Adeta yerimde duramıyorum.Kuşların çıkardığı sesler;şelalelerin çıkardığı seslerle birleşince kendimi cennette sanıyordum.Ve cennetin ne kadar güzel bir yer olduğunu daha iyi anlıyordum.
    Sabah babamla birlikte erken kalkıp ormana gittik .Kışın yakacağımız odunu ormandan temin ediyorduk.Annemler ise ertesi gün yapılacak düğün için hazırlıklar yapıyorlardı.Akşam babamla eve geldik.Hemen sırayla banyoya girdik.Yemeğimizi yedik.Yorgundum.O yüzden hemen yattım.Sabah annem kafama dikilerek:
    - Oğlum… Oğlum… Oğlum kalkar mısın?
    Ben de annemin sesini duyuyorum; ama o kalk sözünü aslında duymak istemediğimden duymazlıktan geliyordum annemi. Yine kalk sesleri yükselince annemi daha fazla zorlamadan kalktım. Kahvaltımızı yaptık.Sonra yardım amacıyla düğün sahiplerinin evine gittim.Düğün de komşumuz Mehmet Amcanındı.Oğlunu evlendirecekti.Mehmet Amcaya seslendim:
    - Mehmet Amca, yapılacak bir iş var mı?
    - Evet,var aslında.
    - Nedir o iş?
    - Odunların kırılması gerekiyor.
    - Tamam. Geliyorum şimdi, dedim.
    Odunları kırdıktan sonra bir de onları bir güzel çaplıyordum. O sırada Mehmet Amca bana seslendi:
    - Sana yardımcı olacak birini göndereyim mi?
    - Gerek yok, dedim. Ama o yine de küçük yeğenini göndermişti.Birlikte odunları da çapladık.Sonra Mehmet Amca bizi eve çağırdı.Çay yapmışlar.Çayı da içtim.Ama orada birini gördüm ki…O ne güzellikti Allah’ım.Neler yaratıyorsun,dedim içimden.Gerçekten güzel bir kızdı.Ayrıca hal ve hareketleriyle de nasıl birisi olduğunu anlatıyordu.
    Eve geldim.Düğün için hazırlanmaya başladım.Aile fertleri de hazırlanıyordu.O gün hiç olmadığımdan daha yakışıklı olmam gerektiğini hissediyordum.Ayrıca çok da heyecanlıydım.Onu gördüğümde kalp atışlarımın hızını şimdiden kestirebiliyordum.

    Öğle vaktinde top oynadığımız yere çıktım.Alabildiğine düz bir çayırdı orası. Çayırların üzerine doğru uzandım.O kızı hayal ediyordum.Adı neydi acaba?Biraz daha kalsaydım öğrenebilirdim aslında,diye düşündüm durdum.Acaba gider gitmez bir köşeye çekip söylese miydim.Senden hoşlanıyorum diyebilir miydim.Tabi ki diyemezdim.Zaten karşı cinslerimle pek konuşmayı beceremem,onu nasıl söyleyecektim ki.Ogün ikindi vaktine kadar çayırdaydım.Nasıl söyleyebileceğimi düşümdüm.Aslında bir şey de buldum.Ablama söyletmeyi düşünüyordum.Ablamın yanına gittim.Onunla odaya geçtik. Olanları tek tek anlattım.Ablam ismini sordu;ama ismini bilmediğimi söyledim.Meğer o evde Mehmet amcanın iki tane yeğeni varmış.Ablama kızı tarif ettim.Ablam da:
    -Emin değilim;ama ismi Zeynep olabilir,dedi.
    -Tamam o zaman,sana düğünde gösteririm,dedim.
    Demek adı Zeynep’ti.Kendi gibi adı da güzelmiş,dedim kendi kendime.
    Düğün vakti geldi çattı.Parfümü adeta üstümden boşaltmıştım.Ama Zeynep içim her şeye değerdi.Evden annem ve ablamla birlikte çıktım.Annemle ablam eve girdi.Ben de dışarıda arkadaşlarla sohbet ediyordum ki ablam çağırdı:
    -Kemal…Kemal..
    -Efendim –İki dakika eve gelir misin*.
    -Tamam,dedim.İçeri gittim.Bana hangisi diye sordu.Ben de gösterdim.Ablamın zannettiği kızmış.Adının Zeynep olduğunu de kesin öğrenmiş oldum.Ablam,sen çık dışarı.Ben kızla konuşacağım,dedi.Tamam dedim,ama kalbim yerinden çıkacak gibi.İçim içime sığmıyordu.Heyecandan ölecek gibiydim.Ya kabul etmezse ben ne yapardım.Nasıl kabullenirdim reddedilmeyi.Birazdan ablam çağırdı.Yanına gittim.
    -Kızla konuştum.Kız biraz çekingen; ama seninle konuşması için onu ikna ettim.Bundan sonrası sana kalmış.Git kızla konuş.Seni evin aşağısındaki derenin orada bekliyor,dedi.
    -Allaaah!diye bağırdım.Kendimi tutamamıştım.Etrafımdakiler ne oluyor diye bana bakıyorlardı.Ama onların nasıl baktığı umurumda bile değildi.Derenin oraya giderken oldukça zorlanmıştım.Heyecandan ölecek gibiydim.Ben derenin oraya gitmiştim;ama kız yoktu.Ama ablam kızın burada bekleyeceğini söylemişti.Biraz daha bekledim.Yine gelmedi.Endişelenmeye başladım.Biraz da korkuyordum açıkçası.Acaba konuşmaktan vaz mı geçmişti.O an duygularımı zapt edemiyordum.Üzüle üzüle,geri dönmek için yola koyuldum.Yolu yarılamışken bir de ne göreyim.Yolun kenarında yaralı bir şekilde yatan birisi var. Yanına gittim ki yerde yatan Zeynep.Aman Allah’ım.Her yeri yara bere içindeydi.Hemen nabzına baktım.Nabzı atıyordu.Galiba köyün köpeklerinden biri saldırmış.Yoksa bu saatte başka ne olabilirdi ki…Hemen ailesine haber verdim.Hastaneye kaldırdık.Zannettiğim gibi köpek saldırmış.Ama hayati tehlikesi yokmuş.Köpeği de bulduk.Kuduz değilmiş.Doktorlar,Zeynep’i güzelce muayene etmişler.Zeynep ertesi gün taburcu oldu.Ben de derinden bir “oh” çektim.Zeynep’i köye getirdiklerinde annemle onu ziyarete gittik.Annem Zeynep’e:
    -Geçmiş olsun yavrum.
    -Sağ olun teyzeciğim.
    -İyi misin kızım,kendini nasıl hissediyorsun?
    -Çok şükür Allah’a.Ucuz yırttık.Verilmiş sadakamız varmış.
    -Sana bir şey sorabilir miyim?
    -Tabi,buyurun sorun.
    -Gece gece o yerde ne işin vardı,diye sordu. O an o kadar korktum ki anlatamam.Ama Zeynep iyi idare etti durumu.
    -Canım sıkılmıştı.Biraz dolaşayım dedim.Ama başıma bunlar geldi işte.Olacağı varmış.
    -Hı…Anladım .Neyse ki bir şey olmadı.Tekrar geçmiş olsun kızım.Biz eve gidelim.Seni de yorduk. Kusura bakma.
    -Önemli değil teyzeciğim, zaten sohbet ettiğimde kendimi daha iyi hissediyorum.
    -Peki kızım, sonra görüşürüz.
    -Görüşürüz teyze.İyi günler.
    -Sana da iyi günler.
    Eve giderken çokça düşündüm.Hepsi benim yüzümdendi.Kızcağız az kalsın benim yüzümden ölecekti. En iyisi daha fazla üstelememekti.Belki zor olacak;ama mecburdum buna.
    Zeynep’i görmeyeli bir hafta olmuştu.Belki gitmişlerdir diye düşündüm bir an .Ablam sürekli kızla görüşüp görüşmediğimi soruyordu.Ben de tek tek düşüncelerimi anlattım.Ablam da bana:
    -Saçmalama. Senin ne suçun var. Hem kız sürekli bana seni soruyor.Kızla hemen görüş.Kızı daha fazla bekletme,dedi.Heyecanlandım o sözleri duyunca.Demek beni soruyordu ha. O zaman o da benden hoşlanıyordu. Oda benim düşüncelerimi paylaşıyordu. Karşılıklıydı o zaman aşkım.Allaah! Ne güzel bir haberdi.Hemen kıza ablamla haber yolladım.Nerede buluşacağımıza karar versin diye.Ablam geldi.Saat on ikide çayırlığın arkasındaki bahçenin oraya gelsin, demiş.Hemen hazırlandım.Çayırda onu bekledim.Onu gördüğümde hemen bahçenin kapısına gittim.O da geldi.İlk hamle ondan geldi.
    -Merhaba Kemal.
    -Merhaba. Nasılsın? Yaraların iyileşmiştir inşallah.
    -İyiyim şuan. Bir şeyim yok.Benimle görüşmek istemişsin.
    -Evet istedim.Ama sen de istiyormuş benimle görüşmek.
    -Yok.Benim öyle bir düşüncem yoktu. En azından bu konuda ısrarlı değildim.Tabi ki seni tanımak isterim,dedi. O an ablamın bana yalan söylediğini anladım.Ama yine de bir bakıma iyi olduğunu düşündüm. Kıza karşılık verdim.
    -Neyse ya sonuçta görüşmek için buluştuk. Önemli olan bu.Şimdi sözümü kesmeden dinle.Seni ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum.Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum;ama o gün çok güzeldin.O an sana çarpıldım.O günden sonra sürekli seni düşünür oldum.Ben senden hoşlanıyorum.Eğer sende de bir şeyler varsa birbirimizi tanımak için bize bir fırsat ver.
    -Aslında bende de bir şeyler var.Ama yine de hemen bir karar vermeyeyim.Bir iki gün içinde sana cevabımı veririm.
    -Tamam.İyi düşün.Ben iki gün daha beklerim.Sorun değil.
    -O halde ben gideyim.biraz işim vardı evde.
    -Tamam kendine iyi bak.
    -İyi günler sana.
    -Sana da iyi günler.
    İki gün bekledim.Tekrar buluştuk.Ama hiç beklemediğim bir sorun ile karşılaştım.Zeynep ve ailesi İstanbul’a geri dönüş yapıyorlarmış.Bu haberi alınca üstümden aşağı sıcak su dökülmüş gibi oldum.Ne diye bileceğimi bilmiyordum,şok olmuştum.Peki ne olacak şimdi diye sordum.O da bana:
    -Merak etme,telefondan görüşürüz.
    -Görüşürüz de işte burada ki gibi olur mu?
    -Olmaz belki;ama yine görüşeceğiz.Önemli olan bu değil mi?
    -Tabi ki görüşecek olmamız önemli.
    -Canını sıkma ya.Bir şey olmaz.Zaten yazları gelirim.
    -Ne zaman gideceksiniz?
    -Yarından sonra gideceğiz.Kemal birbirimizi bırakmayalım.
    -Tabi ki bırakmayacağım.benim hayatım artık senin ellerinde.Sen nereye benim kalbim oraya.Bizimkilere de söylerim durumu.Seneye belki de istemeye geliriz,ha ne dersin?
    -İnşallah.Neyse Kemal ben gideyim.merak ederler beni.Akşam bize gelin.
    -Tamam, akşam geliriz.Akşam görüşürüz.
    Akşam olmuştu. Hep beraber Zeyneplere gittik.Bayağı güzel sohbet ediyordu ailelerimiz.Bu durumu görünce daha da çok umutlandım.
    Sanırım Zeynep de bu durumdan memnundu. Adeta gözlerinin içi gülüyordu.Zeynep’e bakmamaya özen gösteriyordum dikkat çekmemek için.Ama yine de o güzel gözlerden kendimi alamıyordum.Büyüklerimiz,güzele bakmak sevapmış, demişler.Bu sözün ne kadar anlamlı olduğunu Zeynep’ten sonra daha iyi anlamıştım.Saat yirmi üçü gösteriyordu.Artık eve gitmemiz gerekiyordu.Eve gittik.Annem,Zeynep için “ne efendi kız ”diye” bahsediyor,babam da annemi onaylıyordu.O sözleri duyunca daha da çok mutlu oldum.Sevdiğim kızı annemlerinde gözü tutmuştu.Bundan daha iyi ne olabilirdi ki…Yatağıma biraz buruk biraz da mutlu bir şekilde yatmıştım.Rüyamda bile Zeynep’i görüyordum.Gelinlikler içinde bana doğru koşuyordu.İnşallah o günler de gelecekti. Bugün Zeyneplerin son günüydü.O günü de toparlanmak için ayırmışlardı.Sağa sola ziyarete gittiler.Köylülerle tek tek helalleştiler.Zeynepleri o akşam hep birlikte yol ettik.Ama Zeynep’in o halini keşke hiç görmeseydim.Ağlamamak için kendini zor tuttu.Çok masum bir hali vardı.Araba geldi,onları aldı ve gözden kayboldu.Kendimi eve zor attım.Hemen bana verdiği yazmayı aldım.İçime çektikçe çektim.İçime işlemişti Zeynep’in kokusu.Yazmayı yanımdan hiç ayırmamaya çalışıyordum.Zeynep her an aklımdaydı.telefondan görüşüyorduk;ama içimin yangınını söndürmede yetersiz kalıyordu telefon görüşmeleri.Zeynepsiz geçen günlere artık dayanamıyordum.Kafama koymuştum.İstanbul’a gidecektim.Amca oğlu da oradaydı.giderim yanına diye düşünüyordum.Bir de işe girdim mi tamamdır,diyordum içimden.Babamlara söyledim.ilk önce soğuk baktılar bu düşünceme;ama kararlı olduğumu görünce tamam dediler.Belki de beni kırmamak için izin vermişlerdi.Ama önemli olan benim o izini almış olmamdı.onu da başardım.otobüs biletini almıştım.özellikle de annemin özlemine nasıl dayanacaktım bilmiyordum.ayrılık vakti gelmişti bile.anneme doya doya sarıldım.o da beni kokladı da kokladı.helallik istedim ve otobüse bindim.amca oğlu beni terminalden alacaktı.yolları Zeynep’in hasretiyle bir bir tükettim.İstanbul’a gelmiştik.Amca oğlu terminalde bekliyordu.Otobüsten indim.Amca oğlu yanıma geldi.
    -Vay be amca oğlu ,sen hoş geldin.
    -Hoş bulduk metin.
    -Gel eve geçelim.Bir kahvaltı yapalım.Ben işe gideceğim.Sen de yol yorgunusundur.Biraz dinlenirsin.
    -Tamam,gidelim.
    Eve varmıştık.Yemek yedik,Metin işe gitti.Bana da yatacağım yeri gösterdi.Yatağa uzandım.Dalmışım biraz.Uyandığımda evde yemeğin olmadığını fark ettim. Akşama yemek hazırladım.Biraz sonra da Metin geldi.
    -Nasılsın bakayım amca oğlu.Ne yaptın bugün.
    -Fazla bir şey yapmadım.Biraz uzandım,dedim.
    Akşam yemeğini yedik.Zeynep konusunu açmak için can atıyordum.
    -Amca oğlu sana bir şey söyleyeceğim.
    -Buyur.
    -Ben buraya aslında bir kız için geldim.
    -Kız için…
    -Evet,adı Zeynep.Bizim köyde Mehmet Amca vardı ya işte onun yeğeni.Köyde tanıştık.Sonra onlar İstanbul’a geldiler.Ben de dayanamayıp peşlerinden geldim işte.
    -İyi etmişsin.Nerede oturuyorlarmış?
    -Yan mahallede.
    -Yarın görüşürsünüz o zaman.
    -Tabi ki görüşeceğiz.Kaç aydır buluşacağımız günü bekliyorum.Daha sonra da kendime bir iş bulmam lazım.
    -Bana ne zaman göstereceksin yengemizi?
    -Dalga geçme ya yenge falan.Ne zaman boşsun?
    -Pazar günü boşum.
    -Pazar günü bize çağırırım o zaman.
    -Tamam,geç oldu ben yatayım.Sabah erken kalkacağım.Hadi iyi geceler sana Kemal.
    -Sana da iyi geceler amca oğlu.
    Sabah olmuştu.Erkenden kalkıp iş aramaya çıktım.Sokaklar hiç görmediğim kadar kalabalıktı.Bir iş arayan yere gittim.Adamla biraz sohbet ettik.Vereceği işin özelliklerini sordum.Fena bir işe benzemiyordu.Ücreti de iyiydi.”Peki” dedim adama.Yarın saat sekizde işe başlayacaktım.Eve mutlu mutlu dönerken artistin biri bana omuz attı.Köyden geldiğim iz için biraz da dik başlılık var tabi bizde.Hemen orada adama giriştim.İlk olayımı böylece işlemiş oldum.Ne güzel Zeynep ile buluşacaktım;ama olmadı.Karakoldaki memur sordu:
    -Derdiniz nedir sizin?
    Ben hemen cevap verdim.
    -Memur bey, benim suçum yok.Eve dönerken bana omuz attı.Ben de dayanamadım. Sonuç olarak da buradayız işte.
    Memur sinirlenmişti.
    -Hemen birbirinize gerekiyor değil mi? Konuşarak halledemezsiniz değil mi? Hemen birbirinizden özür dileyin.Yoksa ikinizi de tıkarım içeriye.
    Birbirimizden özür diledik. Memur biraz daha nasihat ettikten sonra bizi serbest bıraktı. Adamın yüzünden eve de geç gitmiştim.yemek yapmam gerekiyordu.Bakkaldan ekmek aldım.sofrayı hazırladım. O sırada Zeynep beni aradı. Hemen buluşmamız gerektiğini söyledi. Çok önemli olduğunu söyledi. Hemen evden çıktım. Parkta beni bekliyordu. Yanına gittim:
    - Ne oldu Zeynep, bu kadar önemli olan şey nedir?
    - Şimdi beni iyi dinle. Beni seviyor musun?
    - Tabi ki…
    - O zaman beni kaçır
    - Ne! Sen ne söylediğinin farkında mısın?
    - Farkındayım, tabi. Beni başkasına verecekler.
    - Başkasına mı verecekler. Ama nasıl olur. Karşı çıksaydın ya!
    - Çıkmadığımı mı sanıyorsun. Bu yaşta dayak bile yedim. Beni yarın akşam istemeye gelecekler. Ona göre bir plan yap. Çok vaktimiz yok. Kemal, ben seni seviyorum. Ne olur bir çare bul.
    - Tamam mahur gözlüm bir çaresini bulacağım. Sen hiç merak etme, dedim ve Zeynep’i mahallesine kadar götürdüm. Sonra eve gittim, zile bastım. Metin hemen soruları sıralamaya başladı:
    - Neredesin ya! Öldüm meraktan. Adam şuradayım diye haber vermez mi? Neredeydin?
    - Zeynep ile buluştum.
    - Sabahlar çuvala mı girdi? Neydi aceleniz?
    - Zeynep’i isteyeceklermiş yarın.
    - Ne! Zeynep’i mi isteyeceklermiş. Ama nasıl olur. Siz Zeynep ile…
    - Öyle işte, yarın Zeynep’i isteyeceklermiş.
    - Ne yapmayı planlıyorsun?
    - Bilmiyorum, sanki beynim durdu. Hiçbir şey düşünemiyorum. Kafamı yiyeceğim ya! Nasıl verirler Zeynep’i. Nasıl da endişelenmiş.Beni kaçır, dedi.
    - Ne kaçırması be! Kafayı mı yediniz, git ailesi ile konuş.
    - Tabi o zaman benim yüzümden bir daha dayak yesin garibim. Zeynep’i kaçıracağım. Ve sen bana yardım edeceksin.
    - Emin misin?
    - Evet, sen bir araba bul bu gece yarısı.Bu iş bu gece bitmeli.
    - Tamam öyle olsun; ama bu işin sonu iyi değil.
    - Nasıl olursa olsun. Umurumda değil.
    - Ben çıkayım o zaman. Arkadaşımın birinde araba var. Onu alırım.
    - Tamam, senden cevap bekliyorum.
    - Tamam, ben sana haber vereceğim. Siz hazırlanın. İlk önce bize gelin, ben sizi buradan alırım.
    - Tamam o zaman. Biz burada hazır oluruz, dedi ve Metin evden çıktı. Ben de beş on dakika sonra evden çıktım. Zeyneplerin evlerinin dibine geldim. Zeynep’i aradım. Zeynep hemen aşağıya geldi. Hızlıca oradan ayrıldık. Evde heyecanla Metinden gelecek haberi bekliyorduk ki telefon çaldı:
    - Alo.
    - Kemal, ben arabayı ayarladım. İki dakikaya orda olurum, siz işlerinizi hallettiniz mi?
    - Hallettik amcaoğlu, seni bekliyoruz.
    -Geliyorum şimdi, hadi görüşürüz, dedi ve telefonu kapattı.
    Her şeyi göze almıştım artık. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. Nereye gidebileceğimizi bile bilmiyordum. Neyse dedim bir yolu bulunur elbet, derken Metin geldi. Alelacele arabaya bindik. Metin adeta içimi okumuştu gibiydi:
    -Nereye gidiyorsun Kemal?
    -Bilmiyorum.
    -Ne demek,bilmiyorum.Bilmiyorsun da neden kızı kaçırdın?
    -gözümün bir şey gördüğü mü var.Edirne’ye kadar git. Orda bir otele gideriz.
    - Paran var mı peki?
    - Bir şeyler var,dedim. O sırada Zeynep, bende para var, dedi.
    - Neyse, dedi Metin. Bende de var biraz para hem otele falan gerek yok. Kenan diye bir arkadaşım var, ona söylerim. Birkaç gün orda kalırız. Sonra da başımızın çaresine bakarız artık.
    - Tamam o zaman amcaoğlu. Sana da zahmet veriyoruz.
    - Zahmet değil; ama biraz daha ileriye dönük hesaplar yap. Kızı kaçırdın, nereye gideceğini bilmiyorsun ya.
    - Haklısın Metin; ama ne yapayım. Heyecan ve korkum birbirine karıştı. Hiçbir şey düşünemiyorum ki.
    - Neyse, biraz daha dikkatli ol. Artık ev reisi olacaksın.
    - Tamam Metin, bundan sonra daha dikkatli olurum, dedim. Yollar bir bir tükeniyordu.Zeynep çoktan uyumuştu. Canım benim ya…Benim yüzümden ne durumlara düştü. Ona zarar verdiğimi düşünüyordum; ancak duygularıma engel olamıyordum. Edirne sınırına gelmiştik, Metin arkadaşını aradı. Hemen arkadaşının evine gittik. Sağ olsunlar bizi kabul ettiler. Kenan’a olanları tek tek anlattım.Kenan ‘da evlendiği kızı kaçırmış. Halimizi anlamıştı, bize bir oda gösterdi. Orada güzelce dinlendik. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra ne yapacağımızı düşünmeye başladık. En iyisi bir işe girip ev tutmaktı. Kenan ‘ın çay ocağının olduğunu öğrendim. O da işçi arıyormuş. Onun yanında işe başladım; ama bizi rahat bırakmıyorlardı. Peşimize çoktan düşmüşler. Herhalde Metin’i sıkıştırıp yerimizi öğrenmişler. Zeynep ‘in amcasının oğlu beni aradı. Buluşalım, dedi. Ben de tamam, dedim. Ne olacaksa olsun artık diye düşünüyorum.Yarın buluşacaktık.Zeynep ‘e buluşacağımızı söyledim.Gitme , dedi; ama gitmeliydim. Artık bir sonuca bağlanmalı idi bu olay.
    Sabah oldu, hazırlandım ve hemen çıktım dışarıya. Adnan ile buluşacağımız yere doğru düşünceli bir şekilde yürüyordum. Kahvehaneye gelmiştim, Adnan ise daha gelmemişti. Bir bardak çay içtim. O sırada Adnan geldi.Adnan ‘dan sert bir giriş yapmasını bekliyordum; ancak öyle olmadı.
    - Selamünaleyküm.
    - Aleykümselam Adnan. Nasılsın?
    - Nasıl olduğumu ben de bilmiyorum. Amcamların baskısı altındayım. Neden böyle bir şey yaptığınızı da anlamış değilim.Neden gelip istemediniz kızı?Şimdi siz de zor durumdasınız biz de zor durumdayız.Olabilecek en kötü şey oldu. Hem Zeynep on sekizini bile doldurmadı. Sen şu kızı bize geri ver. Olay çıkmasın. Bu işi de sakince noktalayalım.
    - On sekiz yaşında olmadığını biliyorum. Ama kızı size veremem. Ben Zeynep’i seviyorum, onsuz yapamam. Ne olur biraz anlayışlı olun.
    - Kızı vermezsen bu iş mahkemeye kadar gider.
    - Giderse gitsin. Ben her ne olursa olsun Zeynep’i vermem. O artık benim karım.
    - Sen bilirsin o zaman. Mahkemede görüşürüz seninle.
    - Görüşelim bakalım. Ne olacaksa olsun. Ben Zeynep’i vermem.
    Adnan kalktı gitti.Adnan mahkemeye gitme konusunda karalıydı. Ben ise Zeynep’in on sekizine girmemesinden dolayı biraz korkuyordum:ama ne olursa olsun Zeynep’i vermeyeceğim. Benim hayatım Zeynep’in ellerinde.Onsuz yapamazdım ki…
    Birkaç gün sonra mahkemeden çağrıldığımızı duyduk. Zeynep benden de çok korkuyordu. Ailesini karşısına almak istemiyordu. Ben de zaten Zeynep2i şöyle konuş diye de yönlendirmiyordum. İçinden geldiği gibi konuşsun. Mahkeme günü gelmişti artık. Hazırlanıp mahkemeye gittik. Mahkeme saatine kadar mahkeme binasına girmedik. Çünkü ailesiyle karşılaştığında kötü şeyler olabilirdi. Zeynep’i ailesiyle karşı karşıya getirerek Zeynep’in kalbinin kırılmasına neden olmak istemiyordum. Zaten kızın başına benim yüzümden çokça kötü şey geldi. Zeynep bayağı heyecanlı görünüyordu. Biraz konuşursak heyecanının yatışacağını düşündüm:
    -Zeynep, iyi misin?
    -İyiyim. Biraz heyecanlıyım o kadar.
    -Şimdi beni iyi dinle. Zeynep istersen hiç mahkemeye gitmeden ailenin yanına dönebilirsin. Zaten benim yüzümden başına gelmeyen kalmadı. Sana zarar verdiğimin farkındayım. Bir de ailen ile aranı açacak olursam kendimi hiç affetmem. Senin üzülmene dayanamam ben, dediğim anda Zeynep elleriyle ağzımı kapattı.
    - Neler diyorsun sen Kemal. Ben seni seviyorum. Ve bu uğurda bırak ailemi karşıma almayı ölümü bile göze aldım. Ben seni bırakmam. Biz ilk başta yanlış yaptık. Keşke beni isteseydiniz. Vermezlerse o zaman kaçardık. Ailem de zaten senin nasıl bir insan olduğunu biliyorlar. Ama olan oldu işte. Başa gelen çekilirmiş. Bir daha ağzından “geri dönebilirsin” gibi cümleler istemiyorum. Benim yanım senin yanındır. Bunu böyle bilesin. Seni asla yarı yolda bırakmayacağım, dedi.
    -Ben de seni bırakmayacağım Zeynep. Hele de böyle düşüncelere sahip oldukça hiç bırakmam, dedim. O an birbirimize sarılma gereği duymuştuk nedense. Zeynep’i kokladım da kokladım. Mahkeme saati gelmişti. Hepimiz mahkemenin öylece yere girdik. Zeynep, ailesini gördüğü zaman adeta renk atmıştı. Korkusu yüzüne vurmuştu. Heyecanı kat kat artmıştı. Tam o sırada hakim konuşmaya başladı. Konuştukça konuştu, sıra sorulara gelmişti. Gözlerimin içine bakarak olup bitenleri anlat bakalım dedi. Ben de olanları tek tek anlattım. Bu sırada hakim Zeynep’e dönerek:
    - Doğru mu kızım bu adamın söyledikleri?
    - Doğru hakim bey;dedi.
    Hakim,tekrar bana döndü.
    - Niye böyle bir iş yaptınız oğlum? Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz da bunları yapıyorsunuz?
    - Zeynep ile birbirimizi çok sevmiştik. Sonra isteyeni de olunca böyle bir yol seçtik.
    - Siz istediniz mi Zeynep’i ailesinden?
    - Hayır, istemedik. Daha sonra isteyecektik; ama başkaları isteyince bize isteme fırsatı kalmadı.
    - Ne demek kalmadı.Oğlum, bir kızı bin kişi ister bir kişi alır, demişler. Hiç mi duymadın bu sözü. Hemen ilk isteyene verilecek diye bir kural mı var? Nerden biliyorsun belki size vereceklerdi kızı. İstemeden kızı kaçırıyorsun. Ne oldu şimdi? İki taraf da mahkemedesiniz.Yakışıyor mu size?
    Hakim o sırada Zeynep’e dönerek:
    - Peki kızım, sen niye uyarmadın bu adamı? Gel iste neden demedin?
    - Beni diğer isteyene verecekler diye korktum.
    - Senin yaşın kaç?
    - On yedi.
    - Çok güzel.Hem reşit değilsin hem de kaçıyorsun.
    - Ben kendi isteğimle kaçtım hakim bey.
    - Kendi isteğinle kaçmış olman sizi haklı çıkarmaz kızım,dedi.Sonra Zeynep’in babasına dönerek:
    -Siz ne düşünüyorsunuz?
    -Hakim bey, benim bir tane kızım var.Onu tabi ki sevdiğine verirdim;ancak bunlar şartları zora soktular.Sizin de dediğiniz gibi ilk gelene kız verilir diye bir kural yok.Sonuçta hayat Zeynep’in hayatı.Tabi ki ömrünü geçireceği insanı kendi seçecek.Ona soracaktım zaten.İstemiyorum demesi yeterliydi.Kemal’i de tanıyoruz.Ailesi de pek iyi insanlardır.Ama onlar istemek yerine kaçırmayı seçtiler.Ben kızımı geri istiyorum hakim bey.Bana kızımı geri verin,dedi.Hakim söz hakkını Zeynep’e verdi.
    - Ben de böyle olmasını istemezdim. Ama vermezsiniz diye çok korktuk. Zaten Kemal’i de bu ateşe ben attım. Beni kaçırması gerektiğini söyledim.İlk başta tereddüt etti; ama ısrarlarıma dayanamadı, dedi.
    Zeynep aklınca beni suçsuzmuş gibi göstermeye çalışıyordu. Hakim, Zeynep’in annesine görüşlerini sordu.
    -Ben kızımı geri istiyorum.Bu çocuğun da cezalandırılmasını istiyorum hakim bey,dedi.Zeynep o sırada lafa atıldı:
    -Hayır hakim bey Kemal’in suçu yok.Ona ben ısrar ettim.O da dayanamadı ve beni kaçırdı, dedi .Hakim ,biraz düşündü ve kararı açıkladı.Zeynep’i reşit olmadan kaçırdığım için hapis cezası verdi bana.Hapishaneye gidecektim.Hep başkalarının gideceğini düşündüğüm hapishaneye…Kötü insanların gideceğini düşündüğüm hapishaneye gidecektim.Annemler de ağlıyordu.Onlarla kucaklaştıktan sonra Zeynep,her zaman seni bekleyeceğim Kemal diye bağırdı.Zeynep’in ve annemin gözyaşları benim içimi alev alev yakmıştı. Onların o görüntüsü beni beş yıl yaşlandırmıştı.Babamı ise tam bir hayal kırıklığına uğratmıştım.Babama yakışmayan bir harekette bulunmuştum.Onların gönlünü nasıl alabilirdim?Açıkçası bu sorunun cevabını bile bilmiyordum.Hapishaneye giderken hep bunları düşündüm,durdum.Bana yatacağım yeri gösterdiler. Arkadaşlar da benim yaslarımdaydı. Herhalde çocuk hapishanesine getirilmiştim.diğer çocukların da yarısı benim gibi kız kaçırma suçundan dolayı hapishaneye getirilmişlerdi.İçeride her türlü çocuk vardı; mazlumu, iyisi , kötüsü, jiletçisi…
    Hapishaneye gireli yirmi gün olmadan dışarıdan haberler gelmeye başlamıştı. Babama kalp krizi vurmuş , hastaneye kaldırmışlar.Durumu ağırmış ,dediler.Hepsi benim yüzümdendi.Babama ,anneme,ablama kısaca çevremdeki herkese neler çektirmiştim.Kendimi işe yaramaz ,zavallı bir insan gibi hissediyordum.İçeride de olaylar devam ediyordu.Zeynep’in resmini yırtan çocuğu dövmüştüm. Sonra da gardiyanlardan bir sürü dayak yedim.Adım çıkmıştı artık.İçerde hangi olay olursa olsun benden biliniyordu.Zaten dışardan sürekli ailem ile ilgili kötü haberler alıyordum. Bu da moralimin bozulmasına neden oluyordu.Bunun sonucunda da insanlarla aram pek iyi değildi.Samimi olduğum bir kişi vardı.Adı Hasan.Çok iyi birisi.Oda benim gibi reşit olmayan birisini kaçırdığı için hapishaneye girmişti.Hasan da olmasa burada vakti nasıl geçiririm bilmiyorum. Yine Hasan ile dertleşirken ziyaretçimin olduğunu öğrendim. Hemen görüş yerine gittim. Karşımdaki babamdı. Beni görünce gözleri doldu. Bana bir şeyler söylemek istedi;ama olmadı, yutkundu. Daha sonra gözlerimin içine bakarak:
    -Nasılsın Kemal?
    -İyiyim baba. Siz nasılsınız? Annem nasıl?
    -Biz de iyiyiz işte oğlum. Nasıl olalım. Annen de iyi sayılır. Her gün seni sayıklar, durur. Adını ağzından bir saniye bile ayırmaz.bırak şimdi sen bizi, içerisi nasıl?
    - İçeride de benimle aynı dertten yatanlar var baba. Arkadaşım var Hasan. Onun ile çok iyi anlaşıyorum, o da bizim gibi Karadenizli. Baba kızmazsan sana bir soru soracağım.
    - Sor tabi oğlum.
    - Zeynep’ten haber alıyor musunuz?
    - Zeynep de senin gibi aşk acısı çekiyor. Bizi her gördüğünde ağlamaya başlıyor. Annenin ayaklarına kapanıp af diliyor.Anneni de bilirsin dayanamaz böyle durumlara. Zeynep’i ayağa kaldırıp öpüyor, kokluyor. Sanki Zeynep’te seni arıyor.
    - Siz köye gitmediniz mi baba?
    - Hayır,oğlum.Annen, ben yavrumu buralarda bırakıp da köye gitmem diye tutturdu. Biz de buraya yerleştik.
    - Zeynep’i isteyen var mı?
    - Geçen gün birileri gelmiş; ama Zeynep istememiş. Sadece senin ile olabileceğini söylemiş.
    - Ailesi ile sorunları var mı?
    - Bu konuyu geçersek yok sayılır.
    - Sizin aranız nasıl?
    - Bizimkisi de eskisi kadar iyi değil; ama gördüğümüz yerde birbirimize selam veriyoruz, işte o kadar.
    - Sizlerinde huzurunu bozdum, beni affedin baba. Anneme selam söyle. Onun ellerinden öpüyorum. Ablamı da öp benim yerime.
    - Tamam oğlum. Sen içeride iyi geçinmeye bak. Avukat tutacağız zaten, için rahat olsun.
    - Zaten paranız yoktur. Bir de avukata mı para vereceksiniz?
    - Veririz ,oğlum. Ne olacak sen yeter ki çık şu cehennemden. Annen yolunu gözlüyor. Geceleri kadının rüyasından bile çıkmıyorsun, deyince gözlerimden yaş boşalıverdi. Babam da dayanamayıp ağladı. Görüşme süresi bitmişti. Babam ile ayrıldık. İçeri girdi ki ne göreyim. Hasan’ı şişlemişler. Kanlar içinde yatan Hasan’ı hemen kaldırdım.Gardiyanı çağırdım.Gardiyanı bile korkudan çağırmamışlar. Hasan hastanede beş gün yattı. Onu şişleyen çocuğu gardiyanlar karanlık bir odaya attılar. Yattığı yerde ışık falan yokmuş diye duyduk. Hücre gibi bir yermiş. Gardiyanlar da sürekli dayak atıyorlarmış. Gardiyanlar adeta ibrete alem olsun dercesine dayak atıyorlarmış. Bu olaydan sonra yattığımız oda sesiz bir yer haline geldi. Diğer çocuklarla da aramızı yapmıştık. Meğer huzursuzluğu çıkaran Hasan’ı şişleyen çocukmuş. O gidince huzur bulduk adeta.Zaten gitgide nüfusumuz azalıyordu. Benim de bir ayım kalmıştı çıkmama. Aslında sekiz ay daha yatacaktım; ama avukatın sayesinde cezam toplamda beş aya indirilmişti. Hasan’dan on gün önce çıkacaktım. Dışarıda da görüşeceğimize sözleşmiştik. İşte o bir ay da geçmişti artık özgürdüm. Dışarı çıktığımda beni karşılamaya gelenleri görünce çok şaşırmıştım. Ne yalan söyleyeyim çok sevinmiştim. Annemin, babamın ellerinden öptüm. Annemin beni bir kucaklayışı var ki anlatamam. Tabi gözlerindeki yaşlar da bardaktan boşalırcasına akıyordu. Eve gittik. Annem ile ablam en çok sevdiğim yemekleri yapmışlar. O yemekleri bir güzel yedik. Annem, izin versem kendi elleri ile yedirecekti yemeği bana. Babam ise ne zamandır böyle güzel bir ortama hasret olduklarını söylüyordu. Evet, ortam güzeldi; ama eksik vardı ortamda . Zeynep eksikti. O da olsa tam olacaktı; ama yok işte.Zeynep’in neden beni aramadığını merak ediyorum. Çıkalı bayağı geçmişti; ama Zeynep hala aramadı. Biliyorum, gelmesine izin vermezler en azından telefondan arayabilirdi diye düşünüyordum. Bu düşüncemi ailemle paylaştım. Onlar da bana Zeynep’in telefonunun elinden alındığını söylediler. O zaman anladım Zeynep’in neden beni aramadığını. Araya birilerini sokup tekrar onlarla samimi olmamız gerekiyordu. En azından benimle olmasa bile ailemle arasını düzeltmem gerekiyordu. İki aile arasındaki arayı benim açtığımı düşünüyordum ve bu durumu düzeltmem gerekiyordu. Düşündüm aramızı kim bulabilir diye. Aklıma Muhtar Cemal geldi. Muhtarı köyde sevmeyen yoktu. Zaten seçimlerde de tek adaydı. O, bizim aramızı yapabilirdi. Babamın telefonundan Cemal Amcanın numarasını aldım ve onu aradım.
    -Alo.
    -Alo.
    -Cemal Muhtarla mı görüşüyorum.
    -Evet.
    -Cemal Amca ben Kemal.
    -Hangi Kemal?
    -Komşun Kemal.
    -Ha! Buyur Kemal, niçin aradın beni?
    -Kemal Amca, bildiğin gibi bizimkilerle Zeynep’in ailesinin arası bizim olaydan sonra açıldı. Bunun sebebi de benim. Bu iki ailenin tekrar eskisi gibi olmasını istiyorum. Seni köyde sevmeyen yok. Onun için seni araya sokmam gerektiğini düşünerek seni aradım. Ne dersin? Yapar mısın böyle bir iyilik?
    -Yaparım tabi. Siz benim köylümsünüz. Onlarda köylüm olmasa bile öyle sayılır. Ben o zaman yarın ilk arabayla İstanbul’a geleyim. Orada görüşürüz Kemal.
    - Görüşürüz Muhtar Amca. Beni ararsın ineceğin vakit. Ben otogara gelirim.
    -Tamam yeğenim. Sizinkilere selam söyle.
    -Aleykümselam Muhtar Amca. Görüşürüz ,dedim ve telefonu kapattım. Adeta yeniden doğmuş gibiydim. Muhtar Amcanın bu işi yapacağına adım gibi emindim. Hem bizim işi de ona yaptırmanın planlarını yapıyordum. Tüm bunları düşündükçe heyecanlanıyordum. Zeynep’e haber yolladım arkadaşıyla. Muhtar Amcanın aileler arasındaki buzları eriteceğini söyledim. Zeynep de çok sevinmiş. Benden için onu seviyorum, demiş arkadaşına. Ben de Zeynep’i seviyordum. Şu buzlar bir erise… Zeynep’i hemen istetmenin hayallerini kuruyordum. Akşam oldu. Yatağıma girdim ve Rabbime ailelerimizin arası düzelsin diye yalvardım. Rabbim dualarımı kabul eder, diye düşünürken uyumuşum. Sabahtan kalktım ve Muhtar Amca daha aramadan otogara gittim. Çünkü sabredecek halim kalmamıştı. Heyecandan yerinde duramıyordum. Muhtar Amca beni aradı. Otogarda onu beklediğimi söyledim. On beş dakika sonra Cemal Amca geldi. Merhabalaştık. Eve geçtik. Babamlar Muhtar Amcayı görünce şaşırdılar. Çünkü onlara Muhtar Amcayla konuştuğumuz şeylerden bahsetmemiştim. Muhtar, olup bitenleri bire bir anlattı. Babamlar da sevindiler. Böyle bir şeyin olması lazımdı zaten. Ne kadar kısa sürede olursa o kadar iyi olacaktı. Muhtar, babamla Zeynep’in babasını kahvehaneye çağırıp onların arasını bulmaya çalışacağını söyledi bana. Ben de olur, dedim. Daha sonra Muhtar Amcaya yatak serip onu dinlenmesi için yalnız bıraktık. Bir güzel dinlenmesi gerekiyordu. Yarın yorucu bir gün onu bekliyordu. Sabah olmuştu. Muhtar Amca Zeynep’in babasını arayarak mahalledeki kahvehaneye gelmesini söyledi. Önemli bir konu var, diye de ekledi. Muhtar Amca babamla birlikte kahvehaneye gittiler. Ben de onları dışarıdan gözlüyordum. Çünkü merak ediyordum olacakları. Birazdan Zeynep’in de babası geldi. Tam iki üç saat kahvehaneden çıkmadılar. Ben de eve geri döndüm. Tüm ailece babamın eve gelmesini bekliyorduk. Az sonra babam muhtarla birlikte eve geldi. Yüzleri gülüyordu. Ya da ben öyle olmasını arzuladığım için öyle görüyordum. Annem lafa atılarak:
    -Ne oldu, bey. Anlatsana, dedi. Babamla Muhtar Amca koltuğa oturdular. Ablam da çay yaptı. Babam hem çayı içiyor hem de olanları anlatıyordu. Görüşmenin iyi geçtiğini söylediler. Bu akşam bizi evlerine davet etmişler. Benden için, o gelmese iyi olur, demişler.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 3:25 am