Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    ALDATMAK GÜZELDİR (HAKAN YILDIZ)

    avatar
    1001110009


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 12/12/10

    ALDATMAK GÜZELDİR (HAKAN YILDIZ) Empty ALDATMAK GÜZELDİR (HAKAN YILDIZ)

    Mesaj  1001110009 Cuma Ara. 24, 2010 3:27 pm

    Artık bu saatlerde kalkmaya alışmıştı. Ne yapsa unutamıyordu. Saatine baktı gene dördü gösteriyordu. Mutfak kapısına yöneldi, bu kâbuslar susatıyordu insanı. Unutmalıydı ama nasıl kendisi de bilmiyordu. Tekrar yatağa geldiğinde yorgun olduğunu hissetti ve birkaç dakika sonra tekrar dalmıştı.
    Fatma Hanım odanın pencerelerini açmak için odaya geldiğinde Suat’ın odada olmadığını gördü. Söylenerek odadan çıktı. Tahsin Bey:
    - Ne oldu sabah sabah, diye sordu.
    - Ne olsun bu çocuk gene yok, artık kokutuyor beni.
    Tahsin Bey Suat’ı iyi tanıyordu. Eşini sakinleştirmek istiyordu.
    - Merak etme bu kadar, Kamil’e gitmiştir. Yüklenme bu kadar çocuğa, dedi.
    Fakat kendisi de içten içe korkuyordu. Tahsin bey doğru tahmin etmişti. Suat uzun zamandır geceleri yakın arkadaşı Kamil’in yanına gidiyordu. Bu gece de gitmişti. Kamil Suat’ın en yakın arkadaşı aynı zamanda en büyük rakibiydi. Sabah Suat Kamil’den önce kalmış Kamil’in de uyanmasını bekliyordu. Sonunda Kamil’in annesi odaya geldi. Suat’ı odada görmekle beraber hiç şaşırmamıştı. Artık o da alışmıştı. Suat’a:
    - Bu uykucu hala uyuyor mu, diye sordu.
    Kamil:
    - Of tamam kalktım, diye serzenişte bulundu.
    Bugün zorlu bir gün olacaktı. Ne de olsa sınav haftasındalardı. Suat bir an önce eve gidip okul öncesi zorlu felsefe sınavına bakmak istiyordu ama Kamil’in ısrarları karşısında kahvaltıya kaldı. İki arkadaş evden çıkarken Kamil’in annesi Ayşe Hanım Suat’a Fatma’ya selam söyle diyordu ama Suat duymamıştı bile.
    Suat son zamanlarda hep böyleydi, Ayşe hanım da bunun farkında olduğu için bir şey söylemedi. Suat evden çıkarken sadece kalem ve notlarını aldı ve tekrar Kamil’in yanına dönmüştü. Hızlı adımlarla okula gidiyorlar bir taraftan da birbirlerine felsefeye dair sorular yöneltiyorlardı. Sınav tahmin ettikleri düzeyde zor geçmemişti. Kamil Suat’a sürekli şu soru neydi ne yaptın gibi sorular soruyor Suat ise gene farklı dünyalara dalmış arkadaşına cevap vermiyordu.
    Suat bir ara irkilerek kafeye gidelim dedi. Kamil de dinlenmediğini anlayınca arkadaşına olur dercesine kafa salladı. Kafede Suat biraz daha konuşmaya başlamış hatta gülüyordu. Her ne kadar Kamil’le konuşuyor gibi gözükse de aslında kendi kendine gülüyor, kendisiyle sohbet ediyordu. Kamil arkadaşının bu garip halini yan masada ki Nermin’i gördükten sonra anladı. Suat böyle davranmakla bir nevi Nermin’e ceza veriyordu. An bakınca gülüyor hatta kahkaha atıyordu ama içten içe tükeniyordu. Nermin Suat’ın iki yıldır beraber olduğu eski sevgilisiydi. Bir gün ortada herhangi bir sebep yokken Nermin tek başına ayarımla kararı almış ve bunu Suat’a bile söylemeden ilişkilerini tek taraflı sonlandırmıştı. Suat bu durumu kabullenemiyordu. Herhangi bir suçu olmalıydı sebepsiz yere terkedilemezdi. Daha da kötüsü terkedilemezdi. Suat çevresi tarafından beğenilen biriydi. Bundan dolayı reddetmeyi ancak kendisi yapabilirdi ve bu güne kadar hep böyle olmuştu. Nermin bu geleneği bozmuştu. Artık Nermin’i Suat da istemiyordu ama kendince intikamını almalıydı.
    Kamil artık gidelim mi diyerek Suat’ın düşünce dünyasına girdi. Arkadaşını bu halde görmeye dayanamıyordu. Suat’ı iyi tanıyordu. O gülüşlerin altındaki acıyı görebiliyordu.
    Suat bu teklife karşı çıkmadı. Nitekim Nermin kendisine hiç bakmıyor kendisini umursamıyordu.
    Akşam olmuştu gene. Suat bu olaylı günün ardından yemek masasında bitmiş bir halde babasını dinliyordu. Tahsin Bey oğluna nasihat vermek istemiyor ama bu ruh halinden de kurtulmasını istiyordu. Fakat her zamanki gibi dinlenmediğini anlayınca o da sustu.
    Suat babasının karşısında bu şekilde daha fazla duramayacağını anladı ve isteyerek odasına çıktı. Fakat odasında da duramıyordu. Sanki duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Neden sonra telefonunu eline aldı, bir yeni mesaj gelmişti. Mesaj uzun süredir konuşmadığı arkadaşı Cengiz’den geliyordu. Suat’ın da çok sık takıldığı sahildeki bahçeye çağırıyordu. Kamil’e de söz vermişti ama bugün Kamil’in yanına gitmek istemiyordu. Tamam diye cevap atıp pencereden dışarıya baktı. Hava yağmurluydu. Üstüne bir şey aldı, sıra evden izin almaya gelmişti. İzin konusunda Suat hep annesine giderdi. Oysa babası bu konularda daha serbest bir tutum sergilerdi ama her nedense hiç babasından izin istemezdi.
    Fatma Hanım sofrayı toplamış mutfakta tabakları makineye yerleştiriyordu. Suat mutfağın kapısından:
    -Anne ben geç gelirim, dedi
    Fakat Fatma Hanım onu durdurdu. Elindeki son tabağı da yerleştirdikten sonra Suat’a yaklaştı ve : ‘’ Son zamanlarda ‘’ diye sözlerine başlamıştı ki Suat’ın hiddetli bir şekilde : ‘’Yapma anne’’ diye çıkışmasından sonra bir şey diyemedi.
    Fatma Hanım kırılmıştı ama şu an sitem edecek halde değildi. Suat’ı kendinden daha fazla uzaklaştıramazdı. Tamam, gidebilirsin dercesine kafasını salladı çaresizce. Bu duruma Suat da üzülmüştü. Durumu kurtarmak istercesine zoraki bir şekilde gülümseyerek kendini dışarı attı. Yağmur biraz sakinleşmişti.
    Sahile geldiğinde Cengiz’in yanında iki kişi daha vardı. Yanındakileri okulda birkaç kez görmüştü ama konuşmuşluğu yoktu. Yanlarına yaklaştı masada okey taşları hazır bekliyordu. Cengiz Suat’ı dördüncü kişi olarak çağırmıştı. Suat okey gibi oyunları pek sevmezdi ama gelmişti artık. Selam vererek kendisine ayrılan yere oturdu. Sanki daha önce anlaşmış gibi bir anda oynamaya başladılar. Masada herkes susuyordu. Suat zaten konuşmak istemiyordu ama diğerleri neden konuşmuyorlardı.
    Birkaç el oynandıktan sonra sanki vakti gelmiş gibi Cengiz söze başladı:
    -Suat anlat bakalım nasıl gidiyor Nermin’le, diye sordu.
    Cengiz Suat’ın ayrıldığından haberi yoktu ya da Suat’ın canını sıkmak istiyordu. Suat cevap vermemişti. Cengiz sanki teselli etmek istermiş gibi : ‘’takma boş ver ‘’ diyerek acırcasına gülümsüyordu. Masaya yeniden sessizlik hakim olmuştu. Suat daha yeni gelmesine rağmen sıkılmıştı. Oyunun bitmesini bekliyordu. Bitince gidecekti. Cengiz ise oyunun bitmesini beklemedi yanındakine göz kırparak masadan kalktı. Arkasından diğerleri de kalktı. Cengiz Suat’a:
    -Haydi, gidelim bu oyun sıkmaya başladı.
    -Nereye gideceğiz bu saatte?
    - Haydi, mızmızlanma, deyip Suat’ın kolundan tutup çekip kaldırdı. Suat eve de dönmek istemiyordu. İtiraz etmedi, Cengiz’in peşine takılıp yürümeye başladı. Sahil boyunca yürüdüler, ormanlığa gelmişlerdi. Biraz daha ilerledikten sonra yanmış odun kalıntılarının olduğu bir yere oturdular.
    Cengiz sürekli bakınıp duruyordu belli ki birini bekliyordu. Çok geçmeden iri yarı sallana sallana biri geldi. Elinde siyah bir poşet vardı. Cengiz cebinden biraz para çıkarıp adama verdi. Adam parayı alıp gülümsedi ve tekrar geldiği yönden geri döndü. Cengiz poşeti açmadan yanına koydu. Suat içinde alkol olduğunu tahmin ediyordu.
    Nitekim Cengiz sık sık alkol kullanırdı. Suat sadece bir kere alkol içmiş onda da hiç beğenmemişti. Bugün de eğer arkadaşları ısrar ederse gene içmeyecekti. Ortama kısa bir süre yeniden sessizlik olmuştu. Sessizliği Cengiz bozdu. Suat’a dönerek:
    - İşte kızlar böyle kardeşim, diye mırıldandı.
    Yan tarafına koyduğu poşeti aldı içinden iki tane kola çıkardı ve bardaklara doldurmaya başladı. Suat’ın şaşkınlığı yüzünden belli oluyordu. Nasıl olurdu da Cengiz gibi birisi bu saatte bu tarz bir yerde kola içiyordu. Suat hala şüpheliydi, içinde bir şey olmalıydı ama Cengiz hiç de alkol içiyor gibi değildi. Kendisi de bir yudum aldı. Gerçekten sadece kolaydı bu. Acaba Cengiz tanıdığı gibi biri değilmiydi. Onu yanlış tanıyor olabilirdi ne de olsa çok fazla muhabbetleri yoktu. Sadece dışarıdan gözlemlediği kadarıyla tanıyordu.
    Cengiz sürekli Suat’ı konuşturmaya çalışıyordu. Hatta öyle ki bir ara ders muhabbetine bile değinmişti. Suat artık iyice Cengiz’i yanlış tanıdığına kanaat getirdi. Hem yanında getirdiği arkadaşları da düzgün tiplere benziyordu. Cengiz’e karşı biraz daha samimi olmaya başlamıştı. Gecenin başındaki sessizlikten eser yoktu. Gülüyorlar, kahkaha bile atmaya başlamışlardı. Kendilerini sohbete öyle kaptırmışlardı ki saatin bile farkında değildiler. Cengiz bir ara saatine baktı ve:
    -Haydi, artık gidelim, dedi.
    Suat kendine geldi saatine baktı gerçekten geç olmuştu. Artık dönmeliydi hatta çoktan dönmüş olması gerekiyordu. Eğer annesi bu vakte kadar aramamışsa Kamil’in yanında olduğunu düşünüyor demekti.
    Fatma Hanım Suat’ın birçok arkadaşını bilirdi. En çok güvendiği, sevdiği kişi ise Kamil’di. Suat eğer onun yanında ise içi rahat ediyordu. Suat eve döndüğünde Cengiz’in yanında olduğunu söylemeyecekti. Annesi Cengiz gibi bir arkadaşının olmasını istemiyordu. Suat bunları düşünürken yol ayrımına geldiklerini fark etti. Cengiz Suat’a:
    - Suat istersen bize gidelim, diyordu.
    Suat düşler dünyasından koparak:
    - Yok ben eve gideceğim, dedi.
    Cengiz çok ısrar etmeyecekti:
    - Tamam peki sen bilirsin, dedi.
    Ve ayrıldılar. Suat birden:
    - Cengiz dur bir dakika, dedi.
    Cengiz bir şey söylemeden bekliyordu. Suat telefonunu çıkarmış birileriyle konuşuyordu. Sonunda telefonunu kapatarak Cengiz’in yanına koştu ve:
    - Evden izin aldım sizde kalabiliriz, dedi.
    Açıkçası Cengiz şaşırmıştı. Suat’a bu teklifi sunarken onun reddedeceğini iyi biliyordu. Nasıl olurda kabul etmişti. Daha da ötesi Fatma Teyze nasıl olurda izin verdi diye düşünüyordu.
    Sonunda eve gelmişlerdi. Cengiz’in ailesinin durumu çok iyiydi. Öyle ki Cengiz’ in bir dediği iki edilmiyordu. Cengiz kapıyı açıp içeri girdiler, evde kimse yoktu. Zaten bu saatlerde evde kimse olmazdı.
    Annesi büyük ihtimalle arkadaşlarıyla poker masasında vakit geçiriyordu. Babası ise işi nedeniyle sürekli yurt dışına gidip gelirdi. Yine öyle bir iş gezisine çıkmıştı. Suat bu eve daha önce hiç gelmemişti. Kafasını kaldırmış etrafı süzüyordu. Ev çok hoşuna gitmişti. Cengiz Suat’a oturmasını söyleyerek mutfaktan çerez falan getirmişti. Geldiğinde Suat’ın DVD filmlere baktığını gördü. Elindekileri masaya bırakarak Suat’ın yanına gitti. Suat’ın elinde son çıkan filmlerden biri duruyordu. Cengiz:
    - Hadi bunu izleyelim, diyerek Suat’ın elinden filmi alıp DVD’ye koydu.
    Film çok uzun sürmüştü. Cengiz galiba yarısında uyuya kalmıştı. Suat Cengiz’i kaldırmaya çalışmış fakat başarılı olamayınca o da diğer kanepeye yattı. Sabah Suat kalktığında saat ondu.Telaşla Cengiz’i kaldırdı. Cengiz’in her tarafı tutulmuştu koltukta. Suat’a dönerek:
    - Ne oldu ne diye kaldırıyorsun, dedi.
    Suat:
    - Hadi kalk okula geç kaldık, diyordu ama Cengiz’in kalkmaya hiç niyeti yoktu. Cengiz:
    - Zaten iki ders kalmış. Öğleden sonra gideriz, dedi.
    Galiba Cengiz haklıydı zaten yok yazılmışlardı. Suat da tekrar uyumaya başladı. Kalktığında Cengiz yoktu. Mutfaktan müzik sesi geliyordu. Mutfağa doğru yöneldi. Cengiz kahvaltı hazırlamıştı. Beraber kahvaltılarını yaptıktan sonra Cengiz’in kıyafetlerinden giyerek okula gittiler. Okul öğle arasına girmişti. Bahçede dolanıyorlardı. Suat Kamil’i gördü. Yanlarına geliyordu. Kamil sanki Suat’ı arıyormuş da bulmuş gibi heyecanla:
    - Neredesin sen neden gelmedin, diye sordu.
    Suat:
    - Geç kalkmışız o yüzden dedi.
    Kamil Cengiz’in yüzüne hiç bakmıyordu. Sinirli bir şekilde:
    - Dün annenlere yanımda olduğunu, bizde kalacağını söylemişsin. Neler oluyor Suat, diye sordu.
    Suat:
    - Dün Cengiz’de kaldım. Annem de Kamil’desin demi deyince evet dedim. Yanında olmadığımı söylemedin demi, diye sordu.
    Kamil:
    - Hayır söylemedim. Ama çok kızdım. Hem ayrıca öğleden önce çok önemli konuları kaçırdın, dedi.
    Suat bu ders muhabbetine girmek istemiyordu. Kamil’in yanındayken sürekli ders hakkında konuşuyorlardı oysa dün Cengiz ile hiç de bu konularda konuşmamışlardı. Umursamaz bir gülüş ile:
    - Aman boş ver hallederiz kaçan konuları, diye geçiştirdi.
    Kamil çok şaşırmıştı. Suat’ı hiç böyle görmemişti. Son zamanlarda biraz üzüntülüydü ama dersleri aksatmazdı hiç. Dün gece Cengiz ile ne yapmışlardı. Acaba içmişler mi diye Suat’a yaklaştı ama Suat alkol falan kokmuyordu. Daha fazla bir şey sormadı.
    - Hadi derse gidelim dedi.
    Üçü birlikte sınıfa girdiler. Suat ile Kamil orta sırada oturuyorlardı. Cengiz ise arka tarafta tek başına oturuyordu. Hoca gelince herkes yerine geçti. Kamil dersi dinliyor not falan alıyordu. Bir ara Suat’a baktı. Arkadaşı ders de değildi sanki. Koluyla dürterek Suat’ı hayaller dünyasından kopardı. Sessiz bir şekilde:
    - Ne yapıyorsun tahtaya baksana, diye fısıldadı.
    Suat sıkılmıştı, arkasına baktı ve Kamil’e dönerek:
    - Ben Cengiz’in yanına geçiyorum, dedi ve Kamil’i dinlemeden arka sıraya Cengiz’in yanına geçti. Ders boyunca kağıt üstünden yazışarak Cengiz ile konuştu. Sonun da ders zilİ çalmıştı. Dışarı çıkarken Suat Kamil’in bozulmuş olduğunu anladı, yanına giderek:
    - Bugünkü ders notlarını alırım sonra, diye gülümsedi.
    Oysa ders notlarını hiç de merak etmiyordu. Sırf Kamil’in gönlünü almak adına yanına gidip konuşmuştu. Arkalarından Cengiz de geldi. Suat’ dönerek:
    - Ee ne yapıyorsunuz, dedi.
    Suat Kamil’e baktı. Kamil:
    - Ben eve gideceğim, soru çözmem lazım, dedi.
    Öss’ye az kalmıştı. Suat şu ana kadar iyi çalışmıştı. Ama bu geriye kalan son üç ay önemliydi. Bunları düşünerek:
    - Cengiz bende eve gideyim epey yoruldum, dedi.
    Cengiz:
    - Tamam siz bilirsiniz, diyerek oradan uzaklaştı.
    Suat ile Kamil’in evleri birbirine yakındı. Bu yüzden beraber gidiyorlardı. Yolda iki arkadaş hiç konuşmamışlardı. Kamil’in evine gelince ‘görüşürüz’ diyerek ayrıldılar.
    Suat eve doğru giderken son gününü düşünüyordu. Sınav öncesi yaptıkları doğrumuydu? Farkına varmıyordu ama son zamanlarda artık Nermin’i de düşünmüyordu. Cengiz ile takılmak ona iyi gelmişti. Artık takmayacağım, hayatımı yaşayacağım, iyi biri olmak hep beni üzüyor, diye düşünmeye başlamıştı. Farkında olmadan içten içe çok önemli kararlar alıyordu.
    Eve geldiğinde kapıyı, kardeşi Zehra açmıştı. Zehra henüz beş yaşındaydı. Suat kardeşini çok sever, sık sık onunla vakit geçirirdi. Son zamanlar da onu da ihmal etmişti. Hiç konuşmadan odasına geçti. Yatağına uzanmıştı. Duvarlara, masasına bakıyordu. Duvara yapıştırdığı ders notları gözüne ilişti. Aldığı kararı uygulamaya bu ders notlarını sökmekle başlayacaktı ve öyle yaptı. Kalktı önce duvarda olanları sonra dolaptaki kağıtları söktü. Hepsini yırtıp çöpe attı. Kitaplarına baktı. Çoğunu çözmüş bitirmişti. Artık onlarla da işi kalmamıştı. Zaten bu kadar çok derslerle ilgilenmeseydi Nermin’den de ayrılmayacaktı. Nermin ile beraberken çok ders çalıştığı için Nermin’e pek vakit ayıramıyordu. Nermin de son sınıftı, onunda sınavı vardı. Ama Suat kadar ders çalışmıyordu. Sık sık Suat’a sitem ediyordu hiç ders çalışmıyoruz diye. Sonunda da Suat’ı terk etmişti.
    Fatma Hanım odaya girdiğin de çöpe atılan kağıtları görünce Suat’a:
    - Neden attın bunları, diye sordu.
    Suat:
    - Onlara artık gerek yok, dedi.
    Fatma Hanım üstelemedi, gülümseyerek:
    - Hadi o zaman yemeğe, dedi.
    Suat acıktığını hissetti, tamam diyerek salona geçti. Odadan çıkarken yanına montunu da almıştı. Yemek bittikten sonra ben dershaneye gidiyorum diyerek evden ayrıldı.
    Tahsin Bey oğlunu bugün daha mutlu görmüştü ve bu duruma sevinmişti. Ama bu mutluluğun sebebini bilse herhalde sevinmezdi. Suat’ın bu kadar mutlu olması aldığı karardan ötürüydü.
    Suat evden çıktığın da nereye gideceğini bilmiyordu. Sonra Cengiz’i aramak geldi içinden. Dershane vakti Cengiz’den başkası kendisiyle dışarı çıkıp gezmezdi. Tam Cengiz’i arıyordu ki bir mesaj aldı. Mesaj Cengiz’dendi. Takılalım diyordu. Suat:
    - Sahile gel, diye cevap yazdı.
    Aradan yarım saat geçmişti ki sahilde buluştular. Ne yapacaklardı? Suat sanki bugün yeni bir başlangıç yapmak istiyordu. Cengiz’e dönerek:
    - Kafeye gidelim, dedi.
    Hep takıldıkları kafeye gittiler. Biraz oturduktan sonra Suat’ı burası sıkmaya başlamıştı. Bu durumu Cengiz de fark etmiş olmalıydı ki’ hadi gidelim ‘dercesine göz kırptı. Yeniden dışarı çıkmışlardı. Bu kez konuşmuyorlardı. Cengiz biraz önde yürümeye başladılar. Suat nereye gideceklerdi bilmiyordu, sormadı da. Kısa süre yürüdükten sonra bir binanın önünde Cengiz durakladı. Birini bekliyordu. İki dakika sonra binadan biri çıktı. Cengiz ile selamlaştı. Cengiz Suat’ı göstererek:
    - Okuldan arkadaşım Suat, dedi.
    Çocuk Cengiz’in okul dışın da takıldığı arkadaşlarından biri olmalıydı. Suat ile tokalaşırken:
    - Ben de Kenan, dedi.
    Kenan yaşça daha büyüktü. Liseden sonra üniversite kazanamamış babasının zorlamasıyla özel bir üniversiteye başlamıştı. Fakat ilk yılın ardından devamsızlık sebebiyle okulu bırakmıştı. Şimdi de gezmeyle meşguldü. Suat tam aradığı tarzda biriyle tanışmıştı. Kenan Cengiz’e dönerek:
    - Biraz bekleyin arabayı getireyim, diyerek ayrıldı.
    Birkaç dakika sonra spor bir arabayla geldi. Camdan:
    - Atlayın hadi, dedi.
    Cengiz Kenan’a bizim mekana gidelim diyordu. Kenan:
    - Tamam, zaten uzun zamandır gitmiyorduk, dedi.
    Yolda pek konuşmadılar. Zaten kısa sürede gelmişlerdi. Kenan:
    - Siz girin ben arabayı park edip geliyorum, dedi.
    Cengiz ile Suat arabadan inip içeriye doğru yöneldiler. Kapıda ki güvenlik Cengiz’i tanıyor olacaktı ki birbirlerini tanırmışçasına kafa salladılar. Köşede bir masaya oturdular. Suat bu tarz yerlere pek alışık değildi. İçeride yüksek sesle müzik çalıyordu. Kenan da gelmişti yanlarına. Birkaç dakika sonra masaya Cengiz’in arkadaşları da geldi. Cengiz arkadaşlarını göstererek:
    - Pınar, Aylin ve Merve, dedikten sonra Suat’ı da tanıttı.
    Bu yüksek sese rağmen masada koyu bir sohbet başlamıştı. Fakat Suat bu sohbetin dışında kalmıştı. Ne de olsa bu ortama uzaktı hem daha yeni tanışmıştı, ne konuşacaktı. Aradan bir kaç saat geçmişti. Her ne kadar Suat konuşmasa da artık sohbete dahil olmuştu.
    Cengiz içecek bir şeyler istedi. Hepsi alkol istemişti. Yalnız Merve meyve suyu aldı. Tabi bir de Suat. Merve Suat’ın alkol içmediğini görünce onu daha yakından tanımak istedi. Gecenin ilerleyen vakitlerinde Suat ile Merve masadan adeta kopmuşlardı. İkili çok iyi anlaşmıştı. Ama artık kalkmaları gerekiyordu. Pınar ile Merve bugün Aylin’in yanında kalacaklardı. Kenan ilk önce onları evlerine bıraktı. Daha sonra Cengiz ile Suat’ı alarak yola çıktı. Daha beş dakika gitmişlerdi ki yolda çevirmeyle karşılaştılar. Kenan panik olmadı bile en fazla arabayı bağlarlardı. Daha öncede bu tür olaylar çok olmuştu ama sonunda babasının nüfuzu sayesinde hiçbir şey olmamıştı.
    Polis arabayı kenara çekmesini işaret etti. Kenan arabayı çekti, ehliyet ruhsatı gösterdi. Sıra alkol muayenesine gelmişti. Kenan da yüksek derecede alkol çıkınca arabayı bağladılar. Yolun geri kalan kısmına taksiyle devam ettiler. Kenan Cengiz ile Suat’tan ayrılmıştı.
    Cengiz de içmişti ama çok değildi hala iyiydi. Her şeyi hatırlayabiliyordu. Suat’a dönerek:
    - Merve ile çok iyi anlaştınız galiba, dedi.
    Suat:
    - Evet iyi kız, dedi.
    Cengiz:
    - İstersen numarasını vereyim konuşursunuz, diye pis pis gülümsedi.
    Suat:
    - Yok ayıp olmasın, diye belli belirsiz mırıldandı.
    Cengiz çoktan Merve’ye Suat’ın numarasını mesaj atmıştı bile. Suat’a ise:
    - Peki tamam sen bilirsin, dedi.
    Yol ayrımına gelmişlerdi. Cengiz:
    - Evde kimse yok, bizde kalalım istersen, dedi.
    Suat:
    - Yok eve gideyim bugün, diye ekledi.
    İki arkadaş ayrıldılar. Suat yolda ilerlerken yine planlara dalmıştı. Sınav yaklaşıyordu, bu işe bir çözüm bulmalıydı önce. Daha sadece yarım gün devamsızlık yapmıştı. Eğer geri kalan devamsızlığını kullanır biraz da rapor alırsa okula sadece sınav haftasında gitse olurdu. Bu plan aklına yatmıştı. Gündüzleri ders çalışmak geceleri ise hayatı çılgın gibi yaşamak istiyordu. Eve gelmişti, cebinden anahtarı çıkardı sessizce odasına süzüldü. Bugün çok yorulmuştu hemen uyumak istiyordu. Tam üstünü değiştirmiş yatacaktı ki yabancı bir numaradan mesaj geldi. ‘selam ne yapıyorsun’ yazıyordu.’ Kimsiniz’ diye cevap attı. Tekrar cevap geldiğinde numaranın Merve’ye ait olduğunu anladı.
    Suat numarasını Cengiz’in verdiğini anladı o an. Neyse iyi de etmişti aslında. Merve Suat’ın bir hayli ilgisini çekmişti. Suat bakımlı kızlardan hoşlanırdı. Merve de bakımlı bir kızdı. Saçları kızıl renkteydi, makyaj rengi ise koyu renkteydi. Genelde siyah ağırlıklıydı.
    Gece boyunca mesajlaştılar. Suat sonunda sabaha karşı uyuya kalmıştı. Merve son mesajında ‘yarın akşam aynı yerde buluşalım’ diyordu.
    Sabah Fatma Hanım, Suat’ı okula kaldırmaya çalışıyordu ama Suat ne kalkacak ne de okula gidecek durumdaydı. Ama annesi çok üsteleyince:
    - Artık okula gitmeyeceğim, dedi.
    Fatma Hanım şaşkınlık içerisinde:
    - Neden, diye sordu.
    Suat dünkü yaptığı planı annesine açıkladı. Tabi gece gezmelerini dershaneye gideceğim diye değiştirerek. Bu plan Fatma Hanım’ın da aklına yatmıştı. Hem öss zamanı bütün öğrenciler yapıyordu bunu. Suat tekrar uyumaya devam etti. Fatma Hanım odadan çıkarken:
    - Ama bu şekilde uyursan okula gidersin, diyordu.
    Suat iki saat daha uyuduktan sonra kendini zorlayarak kalktı. Duşa girdi. Duştan çıkıncaya kadar Fatma Hanım kahvaltısını hazırladı. Suat kahvaltısını yaptıktan sonra ders çalışacaktı. Fatma Hanım:
    - Madem bugün evdesin Zehra’yı kreşten al, dedi.
    Suat:
    - Hayır alamam ders çalışmam lazım, diyerek odasına geçti.
    İlk önce iki aylık bir ders çalışma planı hazırladı. Bu plana göre sınava bir ay kala tüm konuları halletmiş olacaktı. Hemen ilk günden plana göre ders çalışmaya başladı.
    Aralıksız dört saat ders çalışmıştı. Akşam olmak üzereydi. Merve ile buluşacaktı. Kitaplarını kapattı ve üstünü değiştirdi. Bugüne kadar hiç saçını yapmamıştı ama bugün yapmak istedi. Fakat becerememişti. Eğer biraz daha saçıyla uğraşırsa geç kalacaktı. Sonunda Cengiz’in saçlarını yaptırdığı kuaföre gitti.
    Saçları çok güzel olmuştu. Bugüne kadar neden yapmıyormuşum diye kendisine kızdı. Saatine baktı hemen gitmezse gerçekten geç kalıyordu. Dünkü takıldıkları yere geldiğinde daha Merve gelmemişti.
    Zaten kızlar ne zaman erken gelmişlerdi ki bugün gelsin diye düşündü. Aradan on dakika geçmişti ki Merve de geldi. Merve üniversiteye gidiyordu. Ders geç bittiği için geç kaldığını söyledi. Suat :
    - Önemli değil, girelim istersen, dedi.
    Merve:
    - Yok bugün burada olmayalım, daha güzel bir yer biliyorum, diye gülümsedi.
    Suat tamam dermişçesine kafa salladı. Daha sessiz bir mekana gelmişlerdi, içeriye girdiler. İçerisi yarı karanlık, loş bir yerdi. Köşede bir masa bulup oturdular. İkisi de kola istemişlerdi. Masaya oturalı tam bir saat olmuştu ama ikisi de hiç konuşmamıştı. Sürekli birbirlerini izliyorlardı.
    Yarım saat daha oturduktan sonra kalktılar. Kolalardan bir yudum alınmamıştı. Sahile doğru yürüyorlardı. Sahilde sanki anlaşmışçasına el ele tutuştular. Hava soğuktu. İkisi de ayrılmak istemiyordu. Sonunda Suat Merve’nin daha fazla üşümesini istemediği için ‘ artık ayrılalım hava soğuk oldu’ dedi. Merve’yi taksiye bindirdikten sonra kendisi sahilde yürümeye devam etti.
    Aklına Nermin geldi, onunla da çıkarlardı sahilde yürümeye. Ama sonunda ne olmuştu sebepsiz yere terk edilmişti. Merve’de aynı şeyleri yaşamamalıydı. Nermin onu terk eden ilk ve son kız olacaktı.
    Eve doğru yürümeye başlamıştı. Saat gece bir olmuştu. Eve geldikten sonra hemen odasına gitti ve yatağına girdi. Yarın erken kalkıp ders çalışması gerekiyordu. Telefonuna baktı ve Merve’den mesaj gelmişti. Mesaj da ‘ seni seviyorum’ diyordu. Cevap yazmadı, yarın cevap verirdi. Sabah daha annesi gelmeden kalkmış derse başlamıştı.
    Fatma Hanım odaya geldiğinde bu manzarayla karşılaşınca çok sevindi, hiç konuşmadan geri çıktı.
    Suat sanki Nermin’in intikamını derslerden alıyordu. Deli gibi çalışıyordu. Saat öğlen üç olduğunda annesi kaldırmıştı sonunda masadan. Bugün çok iyi çalışmıştı. Hatta öyle ki plana göre bir hayli ilerlemişti. Sonra aklına Merve geldi. Kahretsin onu tamamen unutmuştu. Hemen telefonunu eline aldı ama geç kalmıştı Merve’den yedi mesaj beş cevapsız çağrı vardı. Hemen cevap yazdı ilk başta Merve biraz bozuk atıyordu ama Suat’ın ağzı çok iyi laf yapıyordu. Sonunda bu işi de yoluna koydu. Merve akşam buluşmak istiyordu ama Suat bu akşam buluşmak istemedi. Bu akşam farklı kişilerle takılması lazımdı. Akşama doğru Cengiz’i aradı. Akşam için planlaştılar. Akşam Kenan’ı da alıp bara gittiler. Bugün Suat da içecekti. İlk önce bira istediler. Suat birayı amele içeceği olarak tanımlıyordu. Bu yüzden ikincide votka istedi. Alkolün de etkisiyle üç arkadaş iyice dağıtmışlardı. Gece boyunca sataşmadıkları kimse kalmamıştı. Sabah olduğunda Suat gözlerini tanımadığı bir yerde açtı. Etrafına baktı, Cengiz ile Kenan da vardı. Onlar hala uyuyorlardı.
    Duvarda ki resimden Kenan’ın evinde olduğunu anladı. Cengiz ile Kenan’ı uyandırmadan evden çıktı. Eve gidip ders çalışması lazımdı. Bu konuda taviz vermemeliydi.
    Suat artık tam bir iki kişiliğe bürünmüştü. Gündüzleri deli gibi ders çalışan, geceleri ise deli gibi eğlenen biri oluyordu.
    Eve geldiğinde Fatma Hanım onu kapıda bekliyordu. Suat’ı görünce içeri girdi. Suat da arkasından girdi. Fatma Hanım:
    - Dün gece neredeydin, diye sordu yüksek bir sesle.
    Suat:
    - Arkadaşta kaldım, ders çalışıyorduk, dedi.
    - Kamil aradı dün, seni sordu.
    - Kamil’e gitmedim, başka bir arkadaşın yanındaydım.
    - Neden hala haber vermedin peki.
    - Telefonun şarjı bitti. Başka bir yerden arayacaktım unuttum.
    - …
    Suat ‘neyse benim ders çalışmam lazım’ deyip odasına geçti. Bu diyalog sayesinde son zamanlarda evde ki en uzun konuşmasını yapmıştı. Normalde konuşmasını pek sevmezdi. Sadece kafasına uygun birilerini bulunca konuşurdu.
    Uzun bir aradan sonra sanki kafasına uygun birini de bulmuştu. Bu kişi Merve’ydi ama onunla da ciddi düşünmek istemiyordu. O sadece kafasında ki planın bir parçası olmalıydı. Vakti geldiğinde onun görevi bitecekti.
    Neden sonra bu düşüncelerden sıyrılıp ders çalışması gerektiğini hatırladı. Yani diğer kişiliğine bürünmeliydi. Kitaplarını alıp masaya geçti. Ders çalışmak istiyordu ama başı çok fena ağrıyordu. Bir saat falan çalıştı ama olmuyordu.
    Telefonunu aldı Merve’yi aradı. Bir an onunla vakit geçirmek istemişti. Merve’nin iki dersi kalmıştı, ‘iki saat sonra buluşalım’ dedi. Suat bir kahve içip, üstünü değiştirdi. Sonra dışarı çıktı. Merve’nin okulunun önüne gitti ve beklemeye başladı. İçeriden gitar sesleri geliyordu. Burası konservatuar binasıydı.
    Merve sonunda çıkmıştı. Kolunda gitar takılıydı. Kapıda Suat’ı gördü, onu özlemişti. Hemen yanına geldi, direk elini tuttu.’ Merhaba aşkım ‘ diyordu. Suat biraz şaşırmıştı aslında. Daha tanışalı iki gün olmuştu ve karşısındaki kişi ona aşkım diyordu. Bozuntuya vermedi o da ‘merhaba’ dedi ve yürümeye başladılar. Merve bir an durarak Suat’a:
    - Aşkım sen okulu hangi şehirde istiyorsun, dedi.
    - Hiç düşünmedim daha.
    - Nasıl yani dışarıdan bir yeri yazma ihtimalin var öyle mi?
    - Tabi ki neden olmasın?
    Merve bu duruma bozulmuştu. Suat bu cevabı verirken aslında bu ilişkide ciddi olmadığını da göstermişti. Suat Merve’nin üzüldüğünü anlamış, durumu düzeltmek için Merve’nin önüne geçerek:
    - Şaka yapıyorum tabi ki. Sensiz olur mu hiç, dedi.
    Merve Suat’ın bu sözlerinde samimi olmadığını bilse de buna kendini inandırmak istemişti. Gülerek:
    - Biliyorum zaten, dedi.
    Sahile gelmişlerdi. Bir banka oturdular. Birkaç dakika sessizliği bozamadılar. Sonunda Merve gitarını çıkararak çalmaya başladı. Başını Suat’a yaslamış öylece çalıyordu. Suat Merve’yi tanıdıkça onun nasıl terk edeceğini düşünmeye başladı. Merve gitarı bırakıp Suat’ın ellerini tutmuştu. Bankta öylece bir saat daha beklediler. Sonrasında Suat bu durumdan sıkılmaya başlamıştı. Merve’yi gönderdikten sonra Cengiz’in yanına gitti. Cengiz telefonla konuşuyordu. Telefonu kapattıktan sonra Suat’a dönerek:
    - Bu evde kalınmaz, dedi.
    Suat:
    - Ne oldu, neyin var?
    - Okuldan annemi aramışlar, bir sürü şey işte.
    Suat’ın aklına dünkü evde annesiyle tartışması geldi. Gülümsemeye başlamıştı. Cengiz:
    - Ne oldu ne diye gülüyorsun, diye sordu.
    Suat:
    - Aslında yanımıza birini bulup eve çıksak ne iyi olurdu, dedi.
    Cengiz evde zaten çoğu zaman tek başına kalıyordu ama dışarıda arkadaşlarıyla beraber kalmak çok daha farklı olurdu. Ama üçüncü kişi kim olacaktı. Sonra birden aklına Kenan geldi. Suat’a:
    - Tamam olur bu iş, dedi.
    Ama asıl sorun bu fikri Suat ailesine nasıl kabul ettirecekti. Neyse bir şekilde ayarlayacaktı. Cengiz’e:
    - Peki üçüncü kişi kim olacak, diye sordu.
    Cengiz:
    - Tabi ki Kenan, dedi.
    Tamamdı. Kenan olurdu. Zaten ders çalışmak için eve çıkmak istemiyordu. Tek sebep geceleri eve geç geldiğinde tartışmak istememesiydi. Birlikte Kenan’ın yanına gittiler ve durumu ona da anlattılar. Kenan sanki dünden razıydı. Hemen kabul etmişti. Sıra ev bulmaya gelmişti. Kenan:
    - Ben akşama kadar bir ev bulurum, dedi.
    Cengiz:
    - Ben de eşyaları ayarlarım, dedi.
    İş dağılımı yapılmıştı. Suat da:
    - Benim evle konuşmam lazım, diyerek ayrıldı.
    Suat eve geldiğinde kimse yoktu. Babası işten gelmemişti. Annesi de Zehra’yı kreşten almaya gitmiş olmalıydı. Odasına geçti. Gelirken marketten getirdiği koliye kitaplarını yerleştirmeye başladı. Kapının sesini duydu. Gelen annesiyle kardeşiydi. Salona çıktı. İlk önce annesiyle konuşması lazımdı. Fatma Hanım:
    - Seni uzun zamandır bu saatlerde evde göremiyorduk?
    Suat bu soruya cevap bile vermeden:
    - Ben eve çıkıyorum, dedi.
    - Nasıl yani, ne evi?
    - Arkadaşımla sınava kadar ders çalışmak için.
    - Burada ders çalışamıyor musun oğlum?
    - Hayır burada da çalışıyorum ama orada birbirimizle yardımlaşacağız.
    - Neyse baban gelsin onunla konuş.
    Fatma Hanım Suat’ın bu kararını pek ciddiye almamıştı. Ama odadaki koliye yerleştirilmiş kitapları görünce durumun ciddiyetini anladı. Anlaşılan Suat bu fikri kafasına koymuştu.
    Suat odasına döndü. Kıyafetlerini de toplamaya başladı. Sonra bir ara durarak yatağına uzanıp düşünmeye başladı. Eğer şimdi eve çıkarsa ve başka şehir de okursa bu evi bir daha göremeyebilirdi. Uzun süre düşündükten sonra uyuyakalmıştı.
    Sabah telefonun çalmasıyla uyandı. Arayan Kenan’dı. Telefonu yarı uykulu açıp konuşmaya başladı:
    - Alo !
    - Suat kalk hadi eve bakmaya gidiyoruz.
    - Bu saatte mi?
    - Evet hadi dün internetten baktım birkaç eve.
    - Tamam bir saat sonra görüşürüz.
    - Görüşürüz.
    Suat daha babasıyla konuşmamıştı. Eğer izin alamazsa arkadaşlarına ne diyecekti. Ama kesin kararlıydı, bu eve çıkmalıydı. Kalktı, elini yüzünü yıkadı. Üstünü değiştirip sonra annesinin yanına geldi. Annesine:
    - Babamla konuştun mu?
    - Evet ama izin vereceğini sanmıyorum.
    - Neden
    - Sınava çok az kaldı bu ara eve çıkmana sıcak bakmıyor.
    - Zaten sınav için çıkıyorum ben de.
    - Bilmiyorum babanla konuş artık.
    - Tamam, ben birkaç saate dönerim.
    - Eve çıkmanı bende istemiyorum Suat.
    Suat cevap vermeden dışarı çıktı. Kenan’ın yanına gidiyordu. Buluşacakları yere geldiğinde Kenan onu bekliyordu. Birkaç dakika sonra Cengiz’de geldi. Kenan cebinden dün baktığı evlerin adresinin bulunduğu kağıdı çıkardı. İlk ev bulundukları yere yakındı. Oraya yürüyerek gittiler. Evin anahtarları kapıcıdaydı. Gelenlere evi kapıcı tanıtıyordu. Kapıcıyı bulup beraber eve bakmaya çıktılar. Ev güzeldi ama biraz büyüktü. Kapıcı:
    - Kız arkadaşlarınızı getiremezsiniz, diyordu.
    Suat bu kurala tamam gözüyle bakıyordu ama Cengiz ve Kenan evden soğumuştu. Kenan :
    - Tamam biz size dönelim, dedi.
    Evden çıktıktan sonra Cengiz:
    - Bu ev olmaz, kız gelmedikten sonra eve çıkılmaz, diyordu.
    Kimse ses çıkarmadı. Bu ev elenmişti. Kenan diğer evin adresine baktı. Bu ev biraz uzaktaydı, yürüyerek gidemezlerdi. Yoldan taksi çevireceklerdi. Kenan arabası bağlandıktan sonra dışarı çıkmak istemiyordu. Taksi, dolmuş gibi şeylere pek alışık değildi. İkinci eve de gelmişlerdi. Bu kez ev sahibi tanıtıyordu evi. Ev tam aradıkları tarzda bir yerdi. Her şey tamamdı. Üçü de beğenmişlerdi. Sıra kontrat işlemlerine gelmişti. Ev sahibinin evine gittiler. Adam evden evrakları alacaktı. Gençlere dönerek :
    - Siz bekleyin ben evrakları alıp geliyorum, diyerek yukarı çıktı.
    Aşağıda bir bekleyiş başladı fakat adam bir türlü geri gelmiyordu. Suat bir ara yukarı bakarken, pencereden bir kadının kendilerine baktığını gördü. Birkaç dakika sonra ev sahibi gelmişti. Elinde kağıt falan yoktu. Mahcup bir şekilde:
    - Kusura bakmayın gençler size evi kiralayamayacağım.
    - Neden anlaşmıştık ama!
    - Hanımın yeğeni geliyormuş okul için, ona söz verilmiş.
    Gençlerin canı çok sıkılmıştı bu duruma. Belli ki hanımı evi öğrenciye vermek istememişti. Yapacak bir şey yoktu. Diğer ve son eve bakmak için yola koyuldular. Artık pek umutları kalmamıştı. Bu evde olmadığı takdirde vazgeçeceklerdi. İşler tahmin ettiklerinden zor oluyordu. Sonunda üçüncü eve de gelmişlerdi. Evin bulunduğu yer çok iyiydi. Ev sahibiyle görüşmemişlerdi bu kez. Emlakçı aracılığıyla bakıyorlardı. Evin üç odası bir salonu vardı. Bu kez daha tecrübeliydiler. Bütün şartları konuştular. Evin kirası da çok değildi. Her şey de anlaştıktan sonra dükkana gidip gerekli işlemleri yaptılar. Artık evi tutmuşlardı. Suat mutlaka izin almalıydı. Evin eşyalarını da Cengiz ayarlamıştı. Tek sorun Suat’ın izin almasıydı. Suat annesine birkaç saatine geleceğini söylemişti ama akşam olmuştu. Ev arkadaşlarından ayrılıp evine doğru yol almaya başladı. Eve geldiğinde babası işten dönmüştü. Annesi yemek masasını hazırlıyordu. Zehra ortalıkta yoktu, odasında olmalıydı. Onun yanına gitti. Odaya girdiğinde Zehra ağlıyordu. Yanına yaklaştı ve :
    - Zehra?
    - …
    - Neden ağlıyorsun bakayım sen?
    - Sen bir daha eve gelmeyecek misin?
    Zehra Suat’ın eve çıkacağını duymuştu. Abisini çok sevdiği için onun gitmesini istemiyordu. Suat kardeşine bu durumu nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Konuyu değiştirmek istedi.
    - Hadi gel seninle oyun oynayalım, dedi.
    Zehra gözlerini silerek:
    - Tamam oynayalım. Zaten bir daha oynayamayacağız.
    - Neden oynamayalım?
    - Sen gidiyorsun,artık seni göremeyeceğim.
    Suat kardeşini üzdüğü için ilk defa bu kararından dönmek istedi ama artık bunun için çok geç kalmıştı. İki kardeş birlikte salona geçtiler. Yemeğe kadar Suat Zehra ile ilgilenmişti. Zehra biraz olsun düzelmişti. Fatma Hanım:
    - Hadi yemek hazır!
    Tahsin Bey televizyonu kapatıp masaya geçti. Suat ile Zehra da gelmişlerdi. Bu yemek belki bütün ailenin bir arada olduğu son yemekti. Yemek bittikten sonra Suat babasıyla konuşacaktı. Yemek bitiminde Suat konuyu açtı. Tahsin Bey Suat’ı alıp balkona çıktı. Babası ev hakkında konuşmuyordu. Suat’ın halini hatırını soruyordu. Yarım saat gibi bir süre konuştuktan sonra Suat :
    - Baba ben eve çıkmak istiyorum, dedi.
    Tahsin Bey her ne kadar Suat ile sohbet etmek istese de Suat ev konusu dışında konuşmayacaktı, belliydi.
    - Tamam çıkabilirsin, dedi.
    Suat şaşırmıştı. Nasıl bu kadar kolay izin vermişti. Tahsin Bey’in konuşması henüz bitmemişti.
    - Ama haftada bir gün eve gelip burada kalmak şartıyla,diye devam etti.
    Suat bu şartı kabul etti. Tahsin Bey:
    - Peki ev nerede? Bir ara şu evi bende göreyim,dedi.
    - Tamam yarın gidelim istersen. Hem eşyalarımı da götürürüz.
    Konuşma faslı bittiğine göre artık içeri girebilirlerdi. Fakat Tahsin Bey konuşmadan balkonda öylece oturuyordu. Suat :
    - Ben odaya gidip ders çalışacağım,diyerek içeri girdi.
    Fakat odasına geldiğinde ders falan çalışmıyordu. Merve’yi aramak istedi. Sonra konuşmak istemeyince mesaj attı. Merve okuldan eve dönmüştü. Mesajı görünce heyecanlandı. Suat’ın kendisini unuttuğunu sanmıştı. Ama hemen cevap vermeyecekti. Sanki takmıyormuş havasına bürünmek istiyordu. Fakat en fazla beş dakika bekleyebilmişti. Sonrasında cevap verdi. Biraz sitemli bir mesaj atmıştı. Suat,kendisine tavır konulmasından nefret eden biriydi ama şu anki şartlar alttan almasını gerektiriyordu. Konuyu değiştirmek istedi. Eve çıkacağını söyledi. Merve bu duruma çok sevinmişti, kendiside birkaç arkadaşıyla evde kalıyordu. Artık akşamları Suat’ın yanına gidebilirdi. Bu kez atacağı mesajda o sitemden eser bile yoktu. Aksine sevindiğini belirten bir mesajdı. Suat artık uyumak istiyordu. Bugün ev ararken çok yorulmuştu. Merve ile yarın için buluşmak üzere sözleştikten sonra uykuya daldı. Sabah annesi kaldırıyordu. Çok şaşırmıştı. Uzun zamandır geceleri aynı saatte kalkıyordu ama bu kez kalkmamıştı. Nermin aklına bile gelmemişti. Bu duruma çok sevindi. Demek ki aldığı kararlar yerindeydi. Kalkıp yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı masasına oturdu. Uzun zamandır evde kahvaltı yapmıyordu. Bu güzel kahvaltının ardından ders çalışmak için odasına geçti. Dün ders çalışmadığı için bugün sıkı çalışmalıydı. Matematik kitabını açtı. Suat’ın bütün dersleri iyiydi ama sayısal derslerde bir başkaydı. Matematik problemlerini çok rahat çözebiliyordu. İki saatlik çalışmanın ardından epey soru çözmüştü. Bugün babasıyla birlikte eve eşyalarını taşıyacaktı. Tahsin Bey eve işten erken dönecekti. Nitekim öğleden sonra geldi. Suat da bu vakte kadar kalan eşyalarını da toparlamıştı. Babasının gelmesiyle bu eşyaları arabaya yerleştirdi. Tahsin Bey daha eve girmemişti bile. Suat yerleştirme işlemini yaptıktan sonra arabaya binip babasının da binmesini bekliyordu. Tahsin Bey oğlunun eve çıkma olayına bu kadar ciddiye aldığını tahmin etmemişti. Aslında izin verirken, Suat’ın eve çıktıktan birkaç hafta sonra evin zorluklarını anlayıp geri döneceğini düşünmüştü. Fakat sanki böyle olmayacaktı. Suat’ı daha fazla bekletmek istemedi. Arabaya binip:
    - Tarif et bakalım şu evi, diye gülümsedi.
    Ev şu anki oturdukları eve bir hayli uzaktı. Arabayla bile gelmeleri yarım saati geçmişti. Daire üçüncü kattaydı. Bagajdan kolileri alıp yukarı çıktılar. Tahsin Bey evi gezmeye başlamıştı. Açıkçası ev hoşuna gitmişti. Suat henüz arkadaşlarıyla oda paylaşımını yapmadıkları için eşyaları salona bıraktı. Cengiz akşam ev eşyalarını getirecekti. Suat bugünde eski evinde kalacaktı. Tahsin Bey :
    - Ev güzelmiş, kaça tuttunuz burayı?
    - 750 liraya tuttuk.
    - İyi fiyatı da uygunmuş.
    Artık işleri bitmişti. Dışarı çıktılar Tahsin Bey:
    - Hadi eve gidelim artık, dedi.
    Fakat Suat bugün Merve’yle buluşacaktı.
    - Benim bir arkadaşla buluşmam gerekiyor. Sen beni merkeze bıraksan?
    - Tamam peki öyle olsun.
    Tahsin Bey Suat’ı bıraktıktan sonra eve gidecekti. Suat ise babasından ayrıldıktan sonra Merve ile buluşacakları kafeye gitti. Merve gelmiş onu bekliyordu. Biraz geç kalmıştı. Şimdi bir sürü tavır çekecekti. Fakat hiç de düşündüğü gibi olmamıştı. Merve Suat’ı görünce bir anda boynuna sarılmıştı. Suat etrafındakilerin bakışlarından rahatsız olmuş olacaktı ki Merve’yi çekip masaya oturdu. Merve Suat’ı çok özlemişti ama sonra yaptığı hareketin biraz abartılı olduğunu o da anlamıştı. Biraz oturduktan sonra sinemaya gitmeye karar verdiler. Sinemaya gelmişlerdi ama ne izleyeceklerine karar verememişlerdi henüz. Suat’ın gözü aksiyon filmlerindeydi ama Merve daha çok romantik filmlere bakıyordu. Suat zaten pek film istemiyordu bu yüzden seçimi Merve’ye bıraktı. Sonunda bir film seçmişlerdi filmin başlamasına henüz yirmi dakika vardı. Salonda beklemeye başladılar. Beklerken salonda Suat’ın dikkatini biri çekmişti. Merve’yle konuşuyordu ama gözleri sürekli karşıdaki esmer kızdaydı. Kız da Suat’ın kendisine baktığını fark etmişti o da bakıp gülümsüyordu. Film için beş dakika kalmıştı. İçeriye girdiklerinde Suat esmer kızın da aynı filmde olduğunu gördü. Film boyunca Merve hiç konuşmamıştı belikli film hoşun gitmişti. Suat ise film boyunca o esmer kızla bakışmıştı. Filmden çıktıklarında saat biraz geç olmuştu. Merve’nin eve gitmesi gerekiyordu. Yapılması gereken ödevleri vardı. Bu yüzden çıkışta hemen ayrılıp bir taksiye binip gitmişti. Suat uğraşsa böyle bir şeyi ayarlayamazdı galiba. Merve gittiğine göre gördüğü esmer kıza yaklaşabilirdi. Biraz bekledikten sonra kızda çıkmıştı salondan. Suat kızı hemen arkasından takip etmeye başladı. Kız durağa gelmişti. Suat ilk önce biraz bekledi. Sonrasından kızın gitmesinden kormuş olacaktı ki yanına yaklaşıp :
    - Pardon, saatiniz kaç , diye sordu.
    - Kolunuzdaki saate baksanız daha iyi olur sanırım.
    Kız Suat’ın belemediği bir cevap vermişti. Suat kolundaki saati tamamen unutmuştu. Gülümseyerek:
    -Ah o saat yanlış, dedi
    - Neden takıyorsunuz peki ?
    - Manevi değeri vardır o yüzden.
    - Peki anladım.
    Kısa bir süre sessizlik olduktan sonra Suat:
    - Söyleyecek misiniz ?
    - Neyi ?
    - Saati sormuştum ya hani.
    Kız bıkmış olacaktı ki sinirli bir şekilde:
    - Siz tam olarak ne öğrenmek istiyorsunuz açık olun lütfen, dedi
    Suat da tam bu soruyu bekliyordu. Artık açılabilirdi.
    - O kadar konuştuk ama henüz adınızı bile bilmiyorum, dedi.
    Kız:
    - Kusura bakmayın ama ne konuştuk o kadar daha yeni görüyorum sizi.
    - Evet maalesef öyle sizinle daha önce karşılaşmamış olmam büyük şansızlık.
    Kız bu sözlerden etkilenmiş olacaktı ki yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. “Deniz” dedi.
    Suat:
    - Çok güzel bir isim tam isminiz gibisiniz, ben de Suat.
    Aradan yarım saat falan geçmişti ama Deniz hala herhangi bir otobüse binmemişti. Suat bu durumu fark ettiği için artık Deniz’in hazır olduğunu anladı. Bir anda elinden tutup oradan çekip aldı. Yürümeye başlamışlardı. Tabi bu arada Merve’nin verdiği yüzüğü çoktan cebine atmıştı. Her şey çok hızlı gelişiyordu. Suat bazen o çekingen halinden kurtulup pervasız olabiliyordu. Nitekim aradan bir saat geçmişti ki Deniz adeta Suat’a bağlanmıştı. Suat bir taraftan esrarengiz cümleler kurarak gizemli bir imaj vermeye çalışıyor bir taraftan danasıl ayrılacağını düşünüyordu. Saat çok geç olmuştu artık. Deniz hiç de eve gitmek istemiyordu ama annesi arıyordu :
    - Kızım nerede kaldın ?
    - Elif’e uğradım anne yarım saate geliyorum.
    - Tamam hadi hızlı ol, bu ara çok geç gelmeye başladın.
    Deniz’in ailesi epey serbest olmalıydı. Kızları saat kaç olmuştu ama hala eve gitmemişti. Açıkçası Suat bu duruma biraz şaşırmıştı.
    Deniz telefonu kapattıktan sonra istemeye istemeye Suat’a gitmesi gerektiğini söyleyerek ayrılıyordu ki Suat :
    - Deniz bir dakika , dedi.
    Deniz :
    - Ne oldu?
    - Numaranı versene , seni tekrar görmek isterim.
    Deniz içten içe kendine kızıyordu. Nasıl olurda numarasını almayı unuturdu. Az kalsın her şey boşa gidecekti.
    - Tamam sen ver ben sana mesaj atarım, geç kalıyorum.
    Suat numarasını vermişti. Deniz ise numarayı aldıktan sonra hızla uzaklaştı. Suat deniz’in arkasından bir süre batkından sonra geri dönüp yürümeye başladı. Suat son kez babasının evine dönüyordu yarın kendi evine çıkıyordu.
    Bu gece Merve’yle olan ilişkisini de bitirmeliydi. Ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Neden sonra bu işi fazla uzatmamayı düşündü. Bir tek mesajla halledecekti. “Bitti” yazıp yolladı. Merve ilk başta bu mesajı anlamadığını belirten bir mesaj atmıştı. Suat uzatmamaya kararlıydı.” Anlamıyor musun bitti, artık seni sevmiyorum” dedi. Merve tam manasıyla yıkılmıştı. Suat’a bir çok mesaj atmışsa da cevap alamamıştı.
    Suat ertesi gün kalan eşyalarını da toplayıp yeni evine yerleşmişti sonunda. Akşam Deniz’le buluşup Merve’yle takıldığı yere gidecekti. Nitekim öyle yaptılar. Merve de oradaydı. Suat da bunu istiyordu. Böylelikle yanında Deniz’i görürse tam manasıyla peşini bırakırdı. Merve’lerin hemen yan masasına oturdular. Merve’nin zaten morali bozuktu Suat’ı başka bir kızla görünce yıkılmıştı adeta. On dakika sonra dayanamayıp mekanı terk etti. Suat amacına ulaşmıştı. Artık gidilebilirlerdi. Deniz’e:
    - Artık gidelim, benim başım ağrıyor, dedi.
    Deniz itiraz etmedi. Çıktıktan sonra hemen ayrılmışlardı. Suat eve gitmeye karar verdi. Bugün eve erken gelmişti. Halbuki artık yeni evinde ona karışacak kimse yoktu. Ama erken gelmek istemişti işte.
    Odasına geçip bilgisayarı açıp internette geziniyordu. Haberlerde bu hafta sonu İzmir’den İstanbul’a Galatasaray maçı için otobüs kaldırılacağı yazıyordu. Suat tam bir Galatasaray fanatiğiydi. Şu aralar biraz değişik bir şeyler yapmak istiyordu bundan daha iyi fırsat olamazdı. Hemen forumdan kaydını yaptırdı. Cengiz ile Kenan’ı da çağırmıştı ama onlar kabul etmemişlerdi. Çaresiz tek başına gidecekti. Otobüs ertesi gün sabah saat onda kalkacaktı. Hemen kolilerin arasından formalarını çıkardı. Erken yatıp yarın geç kalmamalıydı. Artık sabahları onu kaldıracak Fatma Hanım yoktu.
    Sabah kalktığında saat dokuz olmuştu. Hemen acele ile akşam hazırladığı çantayı alıp evden çıktı. Hareket noktasına geldiğinde otobüs kalkmak üzereydi. Hemen görevliye internetten aldığı belgeyi gösterip otobüse bindi. Her yer doluydu. Arkalarda boş bir yer fark etti. Tam oraya yönelmişti ki yan tarafında bir bayanın olduğunu fark etti. Bunun üzerine görevliyle konuşmak için geri dönüyordu ki bir ses duydu :
    - Pardon buraya oturabilirsiniz.
    Ses daha arkalardan geliyordu. O tarafa doğru gitti. Sesin sahibi sarışın genç bir kızdı.
    - Rahatsız etmeyeyim.
    - Yok ne rahatsızlığı lütfen.
    - Teşekkür ederim.
    Suat da oturduktan sonra otobüs harekete geçmişti. Aradan yarım saat geçmişti ki yanındaki kız uyumaya başlamıştı. Bir ara kızın başı Suat’ın omzuna düşmüştü. Suat ise rahatsız etmek istememişti. Aslında kız hoşuna da gitmişti. Kız sarı saçlı, beyaz tenli yirmi yaşlarında biriydi. Gerçekten güzel bir kızdı. Suat kızı incelemeye öyle dalmıştı ki uyandığını bile fark etmedi. Kız başını Suat’a yasladığı görünce biraz utanmış olacaktı ki yanakları al al olmuştu. Hemen düzelip:
    - Pardon, dedi.
    Suat sadece gülümsedi. On dakika kadar hiç konuşmadılar. Suat bu yolculuk bitmeden tanışması gerekiyordu. Sohbete nasıl başlayacaktı bilmiyordu. Sonra aklına birden futbol hakkında konuşmak geldi. Ne de olsa bu konu ortak yönleriydi. ”İnşallah yeneriz” diye sözlerine başladı. Kız da “evet inşallah” diye gülümseyerek yanıt verdi. Suat konuşmaya başlamıştı artık susmamalıydı. Biraz zorlanmıştı ama sonunda kızı konuşturmaya başlamıştı. Aradan bir saat falan geçtiğinde artık el şakaları bile yapıyorlardı. Kızın ismi Buket’ti. Suat Buket’le bu kadar anlaşacağını tahmin bile etmiyordu. Mola verdiklerinde Buket’le Suat dışında herkes inmişti. İkili sohbeti yarıda bırakmak istememişlerdi. Ama kısa süre sonra bu kez Suat uyuya kalmıştı. İstanbul’a geldiklerinde Suat hala uyanmamıştı. Buket Suat’ı uzun uğraşlar sonucunda kaldırabilmişti. Herkes stada doğru gidiyordu ama Suat ve Buket’in maça gitmeye hiç niyetleri yok gibiydi. Bir süre durakladıktan sonra sanki anlaşmış gibi geri döndüler. Maça gitmeyeceklerdi fakat ikisi de İstanbul’u bilmiyorlardı. İlk önce dönüş biletlerini aldılar. Sonrasında rastgele gezinmeye başlamışlardı. Nereye gittiklerini bilmiyorlardı ama ikisi de çok eğleniyordu. Akşam olduğunun bile farkına varmamışlardı. Otobüse dahi son dakikada yetişmişlerdi.
    İzmir’e geldiklerinde ilk önce Buket’in evine gittiler. Buket’in arkadaşları ya evde yoktu ya da uyumuş olacaklardı ki kapıyı açan yoktu. Buket de anahtarlarını evde unutmuştu. Suat:
    - İstersen bizim evde kalalım, dedi.
    Buket tam olarak ne yapacağını bilememişti. Eğer Suat’ın teklifini geri çevirirse dışarıda kalacaktı. Acaba gitsem mi diye düşünüyordu ki Suat Buket’i bu karmaşanın içinden “Hadi itiraz istemiyorum” diyerek kurtardı. Buket daha fazla düşünmedi. Beraber Suat’ın evine gittiler. Henüz Cengiz’le Kenan eve yerleşmemişlerdi. Yarın onlar da geleceklerdi.
    Suat Buket’e “Sen geç ben geliyorum” diyerek mutfağa gitti. İçecek bir şeyler koyacaktı ama mutfak da hiçbir şey yoktu. Hemen aşağı markete gidip bir şeyler aldıktan sonra Buket’in yanına geri döndü. Buket bilgisayardan müzik açmış filmlere bakıyordu. Suat:
    - Ne izleyelim, dedi.
    - Bilmem şu güzel galiba.
    Buket’in dediği film korku filmiydi. Romantik bir film seçmek istemişti ama Suat’ta aksiyon ve korku filmi dışında başka türde film yoktu. Filmi koyup izlemeye başlamışlardı. Odada henüz tek koltuk olduğu için mecburen yan yana oturuyorlardı. Buket filmden epey korkmuş olacaktı ki Suat’a iyice yaklaşmıştı. Suat da bu durumu fark etmişti ama yanlış bir şey yapmak istemiyordu. Fakat filmde aniden ortaya çıkan o korkutucu sahne sonucunda Buket Suat’a sarılmıştı birden. Suat uzaklaşmak istese de o da istemsiz bir şekilde kolunu Buket’in koluna attı. Artık ikisi de filmi takip etmiyordu. Suat bugüne kadar birçok kişiyle sevgili olmuştu ama hiç biriyle cinsel ilişkide bulunmamıştı. Sabah olduğunda artık bu ilki de yaşamıştı.
    Yataktan kalkıp etrafına bakındı Buket yoktu. Acaba nereye gitmişti. Evine gitmiş olamazdı çünkü çantası hala askıdaydı. Mutfağa gidince Buket’in orada olduğunu anladı. Buket sabah erken kalkıp kahvaltılık bir şeyler alıp kahvaltı sofrası hazırlamıştı. Sanki iki gündür tanışmıyorlarmış da evliymiş gibiydiler. Kahvaltı bittikten sonra Buket işi olduğunu söyleyerek gitmişti. Suat çok farklı şeyler yaşıyordu son iki gündür ama bu planını bozmamalıydı. Hemen dersinin başına oturup ders çalışmaya başladı. Ders konusunda hiçbir sıkıntı yoktu. Ama artık okula gitmesi gerekiyordu. Sınav haftası başlamıştı bu hafta. İlk önce birinden ders notlarını almalıydı. Aklına Kamil geldi ama onu aramıyordu uzun süredir o yüzden başka birinden buldu. Haftanın başlamasıyla birlikte sınavlara girmeye başlamıştı. Bir gün gene sınavdan çıkmış eve gidiyordu ki karşısına Nermin çıktı. İlk önce konuşmak istememişti ama Nermin ısrarla :
    - Suat konuşmamız lazım, diyerek yolunu kesti.
    Suat istemeye istemeye durdu. Nermin’in yüzüne bile bakmadan “ne konuşacaksın” dedi. Nermin ayrılma sebebini falan anlatıyordu. Anlaşılan sınav yüzünden terk etmişti. Suat aslında artık ne intikam almak ne de dinlemek istiyordu ama sonunda kararını değiştirdi. “Bunları burada konuşmayalım akşam bir yerlerde buluşup konuşalım” dedi. Aslında şu ana kadar yaptıklarını anlatsa intikamını almış olacaktı ama bu şekilde kolay bir intikam yakışmazdı.
    Nermin her şey istediği gibi gittiğini düşünerek ayrılmıştı ama henüz hiçbir şeyden haberi yoktu. Suat Nermin gittikten sonra sırasıyla Merve Deniz Buket’i aramıştı. Akşam için hepsine aynı yerde aynı saatte söz verdi. Buket ve Deniz sorun çıkarmamıştı ama Merve’den ayrılmış olduğu için onda biraz sıkıntı yaşamış fakat sonunda onu da ayarlamayı başarmıştı. Nermin’e de bir mesaj atarak sahilde buluşmak üzere sözleşti. Akşam Nermin’le buluştuğunda henüz diğerlerine söz verdiği saate daha vardı. Hemen kızların geleceği bara doğru yürümeye başladılar. Bara geldiklerinde Nermin Suat’ın kendisini bu tarz bir yere getirmiş olmasına şaşırmış olsa da ses çıkarmadı. İçeriye girdiklerinde henüz diğer kızlar gelmemişti. Suat barmenin olduğu yere geçip bir içki istedi. Nermin de yanına gelmiş öylece bekliyordu. Ve kısa bir süre sonra diğer kızlar da gelmeye başlamıştı. Hepsi Suat’a merhaba sevgilim gibisinden cümleler kurarak yaklaşıyordu. Suat Nermin’in yüzündeki o korkunç ifadeyi görmüştü. Aslında Suat’a bu yüz ifadesi bile yeterdi ama bu şekilde bitirmeyecekti.
    Suat bütün ekip tamam olduktan sonra elinde içki kadehiyle dört kızın karşısına geçip öylece yüzlerine bakıyordu. Bir kızı galiba en çok aldatılmak üzebilirdi. Suat bunu karşısındakilerin yüzlerinden anlıyordu.
    Planın son aşamasına gelmişti. Amacına ulaşmıştı artık hiç birini görmek istemiyordu. Nermin’e yaklaşıp acı bir gülüşle:
    - Aldatmak güzeldir aşkım, diyerek oradan ayrıldı.

      Forum Saati Cuma Mayıs 10, 2024 2:12 am