Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    Hayal Kırıklıkları

    avatar
    1001030047


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 20/12/10

    Hayal Kırıklıkları Empty Hayal Kırıklıkları

    Mesaj  1001030047 Cuma Ara. 24, 2010 8:54 pm

    HAYAL KIRIKLIKLARI
    Üniversitede ilk yılımdı. Üniversite... Hayalimdi... Zorlu bir dönemden sonra bu hayalim gerçekleşmişti. Ya sonrası... Bunu pek düşünmemiştim aslında. Tek bir düşünceyle başlamıştım, üniversiteli olmak. Herkeste olduğu gibi bende de bu kelime ilgi uyandırmaya yetmişti. Ama...
    Ama her şeyin bundan ibaret olmadığını çok geçmeden anlamıştım. Ve başlamıştı.
    Kilis... Doğup büyüdüğüm, çevre edindiğim, anılarla büründüğüm Kilis’im. Ben dediğim bir yerden çıkıp gitmek... Üniversite hayalini kurduğum anlar bu kısmı hep hafife almışım meğer. O an geldiğinde farkına vardım ki zor olan buymuş, gitmekmiş. Valiz toplama kısmına gelmiştik ve toplamaya başladım. İki duygu arasında kalmak ne zormuş meğer. Bir yandan hayallerime gidecek olan yola girmiş olmamın verdiği mutluluk, diğer yandan gidecek olmanın verdiği hüzün. Hangisi daha baskındı? Yorumsuz... Ya hiçbir zaman ayrılamam dediğim ailem... Boğazımın düğümlendiği an işte bu an. Ailemden ayrılacak olmam.
    Ve işte o an. Veda vakti... Herkesle vedalaşıp gidecektim. Hala, amca, teyze... Bu böyle devam etti. Tek tek herkesle vedalaştım. Annem ve babam... Onlarla vedalaşmak çok zordu. Bi daha yaşamak istemeyeceğim bi anı yaşamıştım. Kim isterdi ki? Seçenek sunmak bile gereksiz. Nihayetinde terminale gelmiştik. Saat 5.30...Son yarım saatim kalmıştı. İçimden geçirdiğim acaba yapabilir miyim, alışabilir miyim cümleleri ile o kalan süreyi de farkında olmadan geçirmiştim. Saat 6.00...Hüzün, mutluluk, şaşkınlık ve tarifsiz duygularla otobüse binmiştim. Gitme vakti gelmişti ve gidiyordum. Yolculuk boyunca düşündüm. Yeni bir hayat diyordum içimden. Ve İstanbul... Büyük şehir. Geldiğim yer küçük bir yerdi buraya ayak uydurabilecek miydim? Kafamdaki en derin düşünce buydu büyük şehirle baş edebilecek miydim?
    Kafamda bu düşüncelerle kalacağım yurda yerleştim. Yorgundum ve yatağa uzandım. Yatağıma... Artık benim odam benim yatağımdı. Ertesi gün okul vardı. Her şeyi bir kenara bırakıp uykuya dalmayı başarmıştım. Sabah oldu ve uyandım. Saate baktım, ilk gün heyecanı olsa gerek erken uyanmıştım. Kalkıp oyalanarak hazırlandım. Kafamdaki düşünceler eksilmiyor, git gide artıyordu. Yalnızdım, hayatım yepyeni bir boyuttaydı artık.
    Hukuk... Benim ve ailemin tek hayaliydi. Hep Avukat olmamı istemişlerdi. Bugün, bu hayale doğru attığım ilk adımdı ve okuldaydım. İlkokul çocukları gibi şaşkın ve meraklı bir halde sınıfa girdim. Arkadaşlarım ve hocalarım... Acaba nasıl olacaktı. Zamanla hepsini tanıyacaktım acelesi yoktu çünkü önümde koskoca 4 yıl vardı. Biter mi diye geçirdim içimden. Bugün bitmiş ve yurda dönmüştüm. Odadan sesler geliyordu anladım ki oda arkadaşlarım gelmişti. Odaya girdim. Arkadaşlar yani arkadaşlarım odaya yerleşmişlerdi. Sıra kendimi tanıtmaya ve onları tanımaya gelmişti. Yüzümde oluşan tebessümle ben Serap dedim. Onlarda kendilerini tanıttılar. Gizem ve Zeynep. Gizem İzmir’den, Zeynep ise Aksaray’dan geliyordu. Gizem'in cıvıl cıvıl, kendinden emin, hayata kafa tutabilecek bir yapısı vardı. Zeynep'in ise daha naif, daha çekingen bir yapısı vardı. Farklı karakterlere sahiplerdi. Bunu, benimle hemen sıcak bir sohbete girişen Gizem düşüncelerimde yanılmadığımı göstermiş oldu. Gizem ile koyu bir sohbete dalmıştık. Gizem’in İşletme okuduğunu öğrendiğimde Zeynep’e de hangi bölümde okuduğunu sordum. Tıp okuduğunu söyleyip suskunluğuna devam etti. Zeynep ile iletişim kurmak biraz zordu. Bu durum içe kapanık olmasının göstergesiydi. Saatin farkına varmamıştık epey geç olmuştu. İlk günün de verdiği yorgunlukla yataklarımıza geçip uyuduk. Sabah olduğunda hazırlanıp çıktık. Gizem ile yol boyunca sohbete kaldığımız yerden devam ettik. Onunla iyi anlaşmıştık. Bu durum daha çok Gizem’in yapısından kaynaklanıyordu. Herkesle rahatlıkla iletişim kurabilen bir yapısı vardı. Zamanla çok iyi anlaşan iki arkadaş olmuştuk. Zeynep bize uzaktı ve bu durum hiç değişmiyordu. Zeynep’in yalnızlığa eğilimini anlamaya çalışıyordum. Onunla yalnız kaldığımızda büründüğü yalnızlığı bir kenara bırakabiliyordu. Zamanla bu durumunun Gizem’den kaynaklandığını anlamıştım. Nedenini çözemediğim bir sebepten dolayı Zeynep Gizem’e karşı hep mesafeliydi ve bu durum gün geçtikçe kendini gösteriyordu.
    Zeynep ile yalnız kaldığımız bir gündü konuşmaya dalmıştık ona gelecekle ilgili hayallerimi anlatıyordum. Bir an önce okulumu bitirip Avukat olma isteğimi… Gizem heyecanlı bir şekilde içeriye girdi. Akşam parti varmış hep beraber gidiyoruz dedi. Zeynep bana bakıp öyle ortamları sevmediğini belirterek gelmeyeceğini söyledi. Benimde pek farkım yoktu öyle ortamlarda bulunmamıştım. Gizem’i kırmamak için gitmeyi kabul ettim. Ertesi akşam parti için hazırlanıp çıktık. Gizem, güzel bir gün olacak diyordu. Bense alışkın olmadığım için sıkılacağımı belirtip duruyordum. Nihayetinde eğlencenin yapıldığı mekana gelmiştik. Çok kalabalık ve gürültülü bir ortamdı. Gizem hemen kalabalığa karıştı. Bir süre kenardan izledim. Ortam herkesi içine çekmeyi başarmıştı. Alkolün de etkisiyle eğlence doruğa ulaşmıştı. Gizemin de bu ortama ayak uydurması zor olmamıştı. Bir ara yanıma geldi ve beni de kalabalığın içine doğru götürdü. Tuhaftı alkolün etkisiydi. Gizem de içmişti. Etrafındaki ilk defa gördüğüm insanlarla deli gibi eğleniyordu. Parti bitmişti. Gizem’in bugün ki hali beni şaşırtmıştı. Neden içtin diye sormadan edemedim. ‘Ne var bunda bence sende denemelisin bu kadar ezik durma’ diye yanıt verdi. Bir süre sustum. Ben mi çok büyütüyorum diye düşündüm bir ara belki de Gizem haklıydı belki de normal olan buydu. İçeri girdiğimizde Zeynep uyumuştu. Saatin farkında bile değildik epey geç olmuştu. Gizem günün verdiği yorgunlukla hemen uykuya daldı. Sabah oldu uyandığımda Gizem’i de uyandırdım geç kalmıştık. Zeynep gitmişti. Aceleyle hazırlanıp çıktık. İlk defa geç kalıyordum. Biraz telaşlıydım Gizem her zaman ki rahatlığını bu konuda da sergiliyordu. İlk dersleri kaçırmıştım bu benim için bir kayıptı. Ders bitti ve toparlanıp çıktım. Gizem’e bakınıyordum. Bir gruba takıldı gözüm Gizem de ordaydı. Yanlarına gittim koyu bir muhabbete dalmışlardı. Geldiğimin farkında bile değildi. Gizem diye seslenince dönüp baktı. Bende seni bekliyordum dedi ve beni de yanındakilerle tanıştırdı. Yüzleri aşina gelmişti ama bizim okulda hiç görmemiştim onları. Bir an partiden olduklarını hatırladım. Gizem’e hadi gidelim dedim. Gizem, tamam o zaman her şey ayarladığımız gibi dedi ve onlardan uzaklaştık. Belli ki planladıkları bir şeyler vardı. Ne olduğunu sormama gerek kalmadan Gizem anlatmaya başlamıştı. Bu akşam, beni tanıştırdığı gruptan olan Çağlar’ın evinde toplanacaklarmış. Gizem benim de gelmemi istiyordu. Başta pek sıcak bakmadım ama Gizem’in ısrarlarına dayanamayıp kabul ettim. Aceleyle yurda gittik bir an önce hazırlanıp çıkacaktık. Zeynep’te odadaydı. Kitap okuyordu kafasını kaldırıp gülümseyerek hoş geldiniz deyip kitabını okumaya devam etti. Hızlıca hazırlandık. Gizem’e hazırım dediğimde dönüp olmamış der gibi baktı. Çok sade olduğumu söyleyip bana makyaj yaptı ve kendi kıyafetlerinden verdi. Kendimi ilk defa böyle gördüğüm için tuhaf hissetmiştim. Gizem aşağıda bekleyeceğini söyleyip aşağı indi. Aynada bir süre kendime baktım sonra Zeynep’e dönerek nasıl göründüğümü sordum.
    − Çok güzel görünüyorsun ama bu kadar abartıya gerek yoktu.
    − Bende kendimi tuhaf hissettim ama Gizem’i kıramadım.
    − Gizem’i kırmamak için kendinden çok taviz vermiyor musun?
    Bu düşüncesine şaşırarak;
    − Neden böyle düşünüyorsun?
    − Sen Gizem gibi değilsin, farklısın Gizem’in hayat tarzı senin hedeflerini gerçekleştirmene engel olacak türden. Onu kırmamak için yaptığın şeyler seni hedeflerinden uzaklaştırabilir bu nedenle bu ona hayır demeyi öğrenmelisin.
    Zeynep konuşmasını bitirdikten sonra bir şey söylemeden odadan çıktım. Bir yandan da söylediklerini düşünüyordum. Haklı olabilir miydi? Kafamdaki bu düşüncelerle aşağı indim. Gizem lüks bir arabanın önünde Çağlarla beni bekliyordu. Çağların geleceğinden haberim yoktu, onu orda görünce çok şaşırdım. Hızla yanlarına gittim. Çağlar dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Gizem’e, Çağlar’ın burada ne işi olduğunu sorar gibi baktım. Gizem ise hiç oralı olmadan dönüp Çağlar’a baktı. Çağlar ise dikkatli bakışlarını hala üzerimden çekmemişti.
    − Vaay! Serap sende ne cevherler varmışta haberimiz yokmuş. Gerçekten çok güzel görünüyorsun.
    Çağlar’ın bu iltifatı hoşuma gitmişti. Bir erkek ilk kez böyle bir iltifatta bulunmuştu. Çağlar’a hafifçe gülümseyerek;
    − Teşekkür ederim Çağlar.
    Dedim. Gizem “Ee ne bekliyoruz hadi gidelim artık” dedi ve arabaya bindik. Partinin yapıldığı eve yani Çağlar’ın evine gittik. Kapının önüne geldiğimizde duyulan ses, içerinin ne kadar kalabalık olduğunun açık bir göstergesiydi. İçeri girdik ve ben hemen bir köşeye geçip oturdum. Gizem ise içeri girer girmez partiye karışmıştı. Gizem’i izlemeye dalmışken bir anda Çağlar’ın sesiyle irkildim.
    − Niye böyle uzak duruyorsun sıkıldın mı yoksa?
    − Sıkılmaktan değil de böyle ortamlara pek alışkın olmadığım için uzaktan izlemeyi tercih ediyorum.
    − Sende aramıza katılıp biraz eğlenmeyi denersen aslında hiçte o kadar sıkıcı olmadığını göreceksin.
    Dedi ve elimden tutup beni kalabalığın ortasına çekti. Müziği ritmine ayak uydurabilmem için ellerimi hiç bırakmadı. Bir süre sonra Çağlar’ın dediği gibi hiçte sıkıcı olmadığını düşünmeye başladım. Farkında olmadan kendimi müziğe baya kaptırmışım. Çağlar yorulduğumu anlayınca; “İstersen biraz oturalım” dedi. Çağlar’la beraber gidip bir köşede oturduk. Çağlar bir ara kayboldu. Elinde içki kadehleriyle geri döndü. Birini bana uzatarak;
    − Sen de içer misin?
    − Hayır teşekkür ederim daha önce hiç içmedim.
    − Denemelisin bence bir şey kaybetmezsin.
    Kadehi Çağlar’ın elinden aldım. Kadeh elimde, içip içmeme konusunda kararsız kalmıştım. İçmemeye karar verip kadehi masaya bıraktım. Bu esnada Gizem yanımıza gelmişti. Bana partinin nasıl geçtiğini sorarken Çağlar’dan da kendisine bir kadeh içki getirmesini istemişti. Çağlar Gizem’e içki getirmeye gitti. Gizem masadaki kadehi göstererek;
    − Ee neden içkini içmiyorsun?
    − Ben içki içmem bence sende içmemelisin.
    − Serap saçmalama böyle bir ortamda içilmez de ne zaman içilir. Sakın Çağlar’ın yanında da içmediğini söyledim deme bana Serap.
    − Söyledim ne var ki bunda?
    − Saçmalama kızım ya burada Çağlar’dan bahsediyoruz bari onun yanında böyle davranıp ezik duruma düşme.
    − Bunun eziklikle ne alakası var içmek istemiyorum hepsi bu.
    − Aş kendini kızım biraz, şurada üniversiteli oldun değiştir artık şu düşünce tarzını. Hayatın tadını çıkarmaya bak biraz.
    Bu esnada Çağlar elinde kadehlerle yanımıza geldi ve elindeki kadehlerden birini Gizem’e verdi. Bana dönerek;
    − Ee hiç içmemişsin içkini?
    Çağlar’ın bu sorusu üzerine bir an Gizem’in dediklerini hatırladım ve kadehi elime alıp içkimi yudumlamaya başladım. Tadı çok tuhaf gelmişti. Zorla da olsa kadehi bitirmiştim. Saat epey ilerlemişti. Herkes yavaş yavaş dağılıyordu. En son ben ve Gizem kalmıştık çünkü Çağlar gitmemize izin vermemişti bizi arabayla yurda bırakacaktı. Çağlar yanımıza geldi ve beraber evden çıktık. Arabaya bindik ve yurdun önüne geldik. Gece için Çağlar’a teşekkür ettik. Çağlar da “Benim için de çok güzel bir geceydi mutlaka tekrarlamalıyız bu geceyi” dedi ve biz içeri girdik. Odaya girdiğimizde Zeynep uyuyordu. Biz de gecenin yorgunluğuyla hemen uyuduk. Sabah baş ağrısıyla uyandım. Okula geç kalmıştık. Gizem hala uyuyordu. Zeynep ise gitmişti. Kalkıp Gizem’i uyandırdım ve şöyle söyledim;
    − Gizem hadi kalk okula geç kaldık.
    − Kızım bu kafayla okula mı gidilir? Ben okula falan gitmiyorum. Kafam kazan gibi zaten, bugün de okula gitmeyiveririz.
    − Aslında benim de başım çok ağrıyor haklısın bence de gitmesek daha iyi olacak.
    Gizem’le konuştuktan sonra yatağıma geri uzandım. Üzerimdeki ağırlık hala geçmemişti. Geceyi düşünürken tekrar uykuya daldım. Zeynep’in sesiyle uyandım. Farkında olmadan epey uyumuştuk. Zeynep şaşkın bir halde bana dönerek;
    − Daha yeni mi uyanıyorsunuz?
    − Evet. Gecenin yorgunluğunu üzerimizden atamadık.
    − Yani bugün okula hiç gitmedin mi?
    − Hayır gitmedim. Ağrıdan başımı kaldıramıyordum.
    − Serap, senin bu hallerin beni şaşırtıyor. Dün akşam konuştuğumuz konuda yanılmadığım apaçık ortada.
    − Zeynep ne alakası var. Sadece biraz yorgundum ve okula gitmedim bunu neden bu kadar büyütüyorsun anlamış değilim.
    − Sen büyüttüğümü düşünüyor olabilirsin ama ben senin iyiliğini düşündüğüm için böyle söylüyorum.
    Zeynep bunları söyledikten sonra her zaman ki gibi ders çalışmaya koyuldu. Gizem sesimize uyanmıştı. Bana ne olduğunu sordu. Bense yok bir şey deyip geçiştirdim. Gizem’le birlikte yemeğe indik. Yemekte konu dün ki partiye geldi.
    − Ee dün gece hakkında neler düşünüyorsun?
    − Güzel bir geceydi.
    − Hmm. Peki Çağlar hakkında ne düşünüyorsun?
    − Ne düşünebilirim ki iyi biri.
    − Bu kadar mı yani sadece iyi biri mi?
    − Ne dememi bekliyorsun Gizem?
    − Bilmem etkilenmişsindir diye düşündüm. Farkındaysan eğer Çağlar tüm gece seninle ilgilendi. Sense buna karşılık sadece iyi biri mi diyorsun?
    − Aslında ilgisi hoşuma gitmedi değil ama bunun bana özel bir şey olduğunu düşünmedim doğrusu.
    − Saçmalama kızım ya bu kadar da kör olamazsın. Apaçık ortadaydı işte seninle ilgilendiği. Belli ki senden hoşlandı. Bence Çağlar gibi popüler birini bulmuşken kaçırma.
    − Of Gizem ya saçmalama, etrafında o kadar kız varken bana mı bakacak Çağlar gibi biri.
    − Kızım aslında sen saçmalıyorsun. Biraz kendine baksan senin de o kızlardan bir eksiğinin olmadığını anlarsın.
    Tamam Gizem boş ver konuyu kapat dedim ve yemeğe devam ettim. Bir yandan da Gizem’in söylediklerini düşünüyordum. Gerçekten Çağların bana karşı özel bir ilgisi olabilir miydi? Bu düşüncelerle dalıp gitmiştim ki Gizem’in seslenişiyle irkildim. Yüzündeki imalı tebessüm ile;
    − Hayırdır Serap ne oldu neye daldı böyle? Çağlar’ımı düşünüyorsun yoksa?
    − Ne alakası var Gizem dalmışım öyle.
    − İyi bakalım hadi öyle olsun.
    Gizem’in yüzünden bu cümleyi söylerken bile imalı bakışları eksilmemişti. Bu durum beni biraz rahatsız etmişti.
    Ertesi gün hazırlanıp okula gittik. Ders sonunda konulardan geri olduğumu fark edip, girmediğim derslerin ders notlarını bir arkadaşımdan rica edip aldım. Okul çıkışında Gizem’i beklerken bir anda karşımda Çağlar’ı buldum.
    − Ne haber Serap nasılsın görüşmeyeli?
    Çağlar’ı bir anda böyle karşımda görünce heyecanlandım. Yüzümde istem dışı oluşan tebessümle Çağlar’a bakıyordum.
    − İyiyim Çağlar sen nasılsın?
    − Bende iyiyim güzelim seni gördüm daha iyi oldum.
    − ( Gülümseyerek ) Ben de seni gördüğüme sevindim. Hayırdır senin burada ne işin var?
    − Birini çok güzel bir akşam yemeğine davet etmek için geldim.
    Ne kadar aptalmışım. Gizem’in söylediklerinin doğru olduğunu düşünmüştüm bir an. Ben içimden bu düşünceleri geçirirken Çağlar konuşmasına devam etti.
    − E davetim hakkında ne düşünüyorsun?
    − ( Şaşkın bir şekilde ) Ben mi?
    − Evet sen.
    Çağlar’ın bu davetinin verdiği şaşkınlıkla susmuştum bir an.
    − Evet Serap birlikte güzel bir akşam yemeğine ne dersin?
    − Bilmiyorum ki.
    − Ben anlamam Serap akşam saat 8de seni yurdun önünde bekliyor olacağım.
    Dedi ve yanımdan ayrıldı. Bu esnada Gizem geldi. Çağlar’ı giderken görmüş.
    − Serap, o giden Çağlar değil miydi?
    − Evet oydu.
    − Ee niye gelmiş?
    − Beni akşam yemeğine davet ediyor.
    − Gerçekten mi? Ben sana karşı ilgisi var demiştim. Ee sen ne cevap verdin? Sakın hayır dedim deme bana.
    − Akşam 8de beni yurdun önünden alacak.
    − Hadi ya çok sevindim. Hadi bir an önce yurda gidelim de seni hazırlayalım fazla vaktimiz yok.
    Gizem’le beraber hızlı hızlı yurda gittik. Saat 6 olmuştu. İki saatimiz vardı. Gizem buna rağmen acele ediyordu. Odaya girer girmez dolabını açıp birkaç tane kıyafetini çıkardı. Bir süre sonra içlerinden bir tanesini seçip giymem için bana verdi. Bu kıyafetin biraz abartılı olacağını düşündüm ama Gizem’in ısrarıyla giydim. Kıyafet, saç, makyaj derken saat çoktan 20:00 olmuştu. Pencereden aşağı baktım. Çağlar gelmişti. Onun aşağıda olduğunu görünce içimi farklı bir heyecan sardı. Bir yandan da Gizem’in verdiği taktikleri dinliyordum.
    − Serap bak sakın Çağlar’a soğuk davranayım deme. Yoksa Çağlar’ı elinden kaçırırsın benden söylemesi.
    − Of Gizem ya!
    Odadan çıkıp Çağlar’ın yanına gittim. Çağlar çok güzel göründüğümü söyledi ve bana arabanın kapısını açtı. Arabaya bindik.
    − Ee Serap nasılsın?
    − Teşekkür ederim sen nasılsın?
    − Ben de iyiyim. Çok güzel olduğunu tekrar söylemeden edemeyeceğim.
    − Teşekkür ederim.
    − Seni bu akşam çok güzel bir mekâna götüreceğim. İstanbul’un en güzel mekânı.
    − Hm neresi?
    − Az kaldı. Gidince görürsün.
    Bir süre sessiz kaldık. Sonunda Çağlar sessizliği bozdu.
    − İşte geldik.
    Boğazda çok güzel bir mekânın önünde durmuştuk. Çağlar arabanın kapısını açtı. Arabadan indim. Beraber mekâna girdik. Daha önceden rezerve edilmiş masaya oturduk. Mekân çok hoşuma gitmişti. Çok lüks bir mekân olduğu ortadaydı. Ne yiyeceğimize karar verdikten sonra siparişlerimizi verdik. Çağlar birde kırmızı şarap istedi.
    − Mekânı beğendin mi?
    − Evet çok hoş bir yer.
    − Beğenmene gerçekten sevindim. Böyle güzel biri ancak böyle bir mekânda ağırlanabilirdi.
    − ( Gülümseyerek ) Teşekkür ederim çok incesin.
    Biz böyle konuşmaya devam ederken siparişlerimiz geldi. Bir yandan yemeklerimizi yiyor bir yandan da sohbet ediyorduk. Bu arada Çağlar kadehini kaldırarak; “Sana” dedi. Hafifçe gülümsedim. Ve içkilerimizi yudumladık. İçkinin tadına hala alışamamıştım. Yüzümden de anlaşılıyordu sanırım.
    − Beğenmedin mi? Yüzün değişti.
    − Beğenmemek değil de alışkın değilim tadına ondandır.
    − Alışırsın zamanla. Başlarda böyle olması normaldir.
    Çağlar yemekte sık sık beni tanımaya yönelik sorular soruyordu. Sohbetimiz esnasında bende Çağlar’ı az da olsa tanıma fırsatı bulmuştum. Yemeklerimizi yemiş mekândan ayrılmıştık. Yol boyu pek konuşmamıştık. Yurdun önüne geldiğimizde arabadan indiğimde Çağlar da arabadan indi ve yanıma geldi.
    − Bu gece beni kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim.
    − Asıl ben teşekkür ederim bu güzel gece için.
    − Seninle vakit geçirmek güzeldi.
    Çağlar’ın bu sözünden sonra gülümseyerek ona baktım.
    − Neyse ben artık içeri gireyim. Tekrar teşekkür ederim. İyi geceler.
    Tam bu sırada Çağlar eğilip yanağımdan öptü. Söylediklerimi bi düşün dedi ve sana da iyi geceler deyip gitti. Çağlar’ın bu hareketinin verdiği şaşkınlıkla hiçbir şey diyemeden içeri girdim. Üzerimden şaşkınlığımı atamadan odaya girdim. Gizem kapıdan girer girmez;
    − Neredesin a hadi anlat ne yaptınız, kızım ya öldüm meraktan anlat hadi neler olduğunu neler yaptığınızı.
    − Tamam Gizem bekle bir soluklanayım.
    − Ya hadi anlat nereye gittiniz? Neler yaptınız?
    − Off tamam ya anlatıyorum Gizem. Boğazda çok güzel bir restorana gittik. Yemek yedik muhabbet ettik yemeğimizi bitirdik geldim işte hepsi bu.
    − Yapma Serap ya hepsi bu kadar mı anlat işte neler konuştunuz?
    − Haklıymışsın bana olan ilgisini açıkça dile getirdi bu gece.
    − Nasıl yani ne dedi?
    − Benle vakit geçirmekten çok hoşlandığını ve bundan sonra hep onun yanında olmamı istediğini söyledi.
    − Hadi ya süper demiştim ben bu çocuğun sana özel bir ilgisi var diye dimi ee sen ne dedin peki?
    − Henüz bir cevap vermedim.
    − Serap inanmıyorum sana ya Çağlar gibi birisinden böyle bir teklif alıyorsun ve cevap vermediğini söylüyorsun ya kızım senin aklın yerinde mi?
    − Gizem ne dememi bekliyordun o an ne diyebilirdim ki? Aslında kabul etmeyi de pek düşünmüyorum. Çağlar’ın hayatına ayak uydurabileceğimi pek sanmıyorum çünkü Çağlar’la çok farklıyız. Çağlar’a evet dersem okuluma engel olacağını düşünüyorum ve ben hayatımda okuluma engel olacak bir şeyin olmasını istemiyorum.
    − Of Serap anlamıyorum seni ya çok saçma düşünüyorsun her şeyini okula bağlamışsın. Biraz da hayatın tadını çıkarmaya bak. Neyse ya başka neler oldu peki ne dedi başka anlat hadi.
    − Bir şey olmadı bütün gece beni tanımaya yönelik sorular sordu bu kadar işte sonrada yurda bıraktı beni.
    Bir süre sustum ardından;
    − Gizem aslında bir şey daha oldu
    − Ne? Ne oldu anlat hadi çatlatmada anlat hadi.
    − Şey Çağlar beni yurda bıraktığında ben tam içeri girecekken iyi geceler diledi ve yanağımdan öptü.
    − Of Serap bende bir şey oldu sandım. Bunu mu utana sıkıla söylüyorsun. Sen bu kafayla gidersen neyse ya ben yatıyorum iyi geceler.
    Gizem’le konuştuktan sonra bende yatağıma girdim. Ama geceyi düşünmekten bir türlü uyuyamıyordum. Gizem Çağlar’ın öpmesini basit bulsa da bu benim için büyük bir şeydi çok etkilenmiştim bundan. Ama ne kadar etkilenirsem etkileneyim kabul etmeyecektim. Zeynep’in de dediği gibi hayatıma, okuluma engel olacak şeylerin girmesine izin vermemem gerekiyordu. Kafamda bu düşüncelerle uykuya daldım. Sabah uyandığımda Zeynep çoktan uyanıp okula gitmişti, Gizem ise hala uyuyordu. Zor olsa da Gizemi de uyandırıp hazırlanıp okula gittik. Okulda bir türlü kendimi derslere veremiyordum. Çünkü aklım hep Çağlar’da idi. Onu düşünmekten alamıyordum kendimi. Yine çıkışa gelir umuduyla bir an önce dersin bitmesini istiyordum. Ve sonunda ders bitti. Bir umutla bahçeye çıktım. Gözlerim her yerde Çağlar’ı arıyordu ama maalesef yoktu gelmemişti. Biraz bekledim. Gelmeyeceğini anladıktan sonra yurda gittim. Bu halime anlam veremiyordum. Çağlar’dan başka bir şey düşünemiyordum. Kendime engel olmam gerekiyordu. Düşünmemek için uyumaya karar verdim ve erkenden uyudum. Sabah Gizem’in bana seslenişiyle uyandım.
    − Serap akşam geldiğimde uyuyordun niye bu kadar erken uyudun bir şey mi oldu?
    − Bir şey olmadı biraz yorgundum erkenden uyumak istedim.
    − Bir şey olmadığına emin misin? Çıkışta beni de beklememişsin.
    − Bir şeyim yok dedim ya yorgundum bir an önce yurda gelip uyumak istedim sadece.
    − Tamam öyle olsun bakalım. Neyse hadi kalk hazırlan da okula gidelim.
    Hazırlanıp okula gitmek için çıktık. Yol boyunca hep suskundum. Gizem arada bir neyim olduğunu soruyordu ama cevapsız bırakıyordum. Sonunda okula geldik. Gizem’in sorularından sıkılmıştım. Sınıfa gittim. Dersler geçmek bilmiyordu. Bir ara okuldan çıkıp yurda gitmeyi düşündüm ama ya çıkışa Çağlar gelirse diye vaz geçtim. Kendimi derse vermeye çalışıyordum ama başaramıyordum. Ne oluyordu böyle bana neden böyle olmuştum, neden düşünmek istemediğim halde onu düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Sonunda ders bitmişti. Ben yine acaba gelmiş midir diye merakla bahçeye çıktım. Gözlerim onu arıyordu ama yine yoktu. Ben bahçede oyalanırken Gizem yanıma geldi.
    − Hadi bir an önce yurda gidelim üzerimizi değiştirelim de dışarı çıkalım bu akşam.
    − Yok Gizem ya ben çıkmak istemiyorum istiyorsan sen çık.
    − Serap iki gündür neyin var senin? Bi tuhafsın iki gündür.
    − Çok yorgunum Gizem hadi bir an önce yurda gidelim.
    Yurda doğru yürümeye başladık. Ben yine suskundum. Bir an Gizem’e dönüp;
    − Gizem.
    − Efendim Serap.
    − Neyin var diye soruyorsun ya sürekli. Kafam çok karışık.
    − Belli oluyor zaten. Çağlar’dan dolayı dimi?
    − Evet. Neden böyle olduğumu anlamadım. O geceden beri aklımdan çıkmıyor. Düşünmek istemediğim halde sürekli onu düşünüyorum. İki gündür onu görmek için bekliyorum ama gelmedi.
    − Oo kızım sen çoktan âşık olmuşsun.
    Gizem’in bu sözü üzerine sustum. Şimdiye kadar hiç böyle hissetmemiştim. Bu durum beni korkutuyordu. Ertesi gün telefonumun sesine uyandım. Tanımadığım bir numara arıyordu. Telefonu açtım. Telefondaki ses; “Günaydın güzel kız.” Dedi. Onun sesiydi. Çağlar’dı. İçimi bir heyecan ve mutluluk kapladı. Onun sesini duyunca çok şaşırmıştım. Sonunda şaşkınlığımı üzerimden atıp cevap verdim.
    − Günaydın.
    − Nasılsın uzun zamandır görüşemedik.
    − İyiyim. Evet görüşemedik. İki gündür yoktun.
    − Evet işlerim vardı. Sen de bu süre zarfında teklifimi düşünmüşsündür umarım. Cevabını almak için seni güzel bir kahvaltıya götürmeye geldim. Aşağıdayım. Hazırlan ve bir an önce seni bekliyorum.
    − Tamam geliyorum.
    Çağlar’a tamam demiştim ama bunu söylerken okulu unutmuştum. Son zamanlarda dersleri baya ihmal etmiştim. Ama bir an Çağlar’ı düşününce kafamdaki bu düşünceler uçup gitti. Hızlıca hazırlanıp Çağlar’ın yanına indim. Çağlar’ı görünce onu özlediğimin farkına vardım. Yanına gittim.
    − Merhaba Çağlar.
    − Merhaba.
    − Numaramı nerden aldın?
    − Hakkında ufak çaplı bir araştırma yaptım o kadar bulmam hiçte zor olmadı. Neyse gidelim mi artık?
    Arabaya bindik ve kahvaltı yapacağımız yere gidiyorduk. Yolda hiç konuşmamıştık. Ben ne cevap vereceğimi düşünürken çoktan gelmiştik. Arabadan indik ve masaya oturduk. Kahvaltımızı ederken bir yandan da Çağlar’ın; “ Cevabın ne?” sorusuna vereceğim yanıtı düşünüyordum. Kafamda bu düşünceler dolanırken çok geçmeden beklediğim soru geldi.
    − Ee Serap cevabını bekliyorum.
    Bu iki günü düşününce başta verdiğim kesin karar bir anda yerini kararsızlığa bırakmıştı. Gizem’inde söylediklerini düşününce kararım değişmişti. Bir süre sonra yaşadığım iki gün, Gizem’in söyledikleri şu an tarif edemediğim hislerim beni evet demeye yöneltti. Çağlar bu cevabımla çok mutlu olduğunu ifade etti. Bütün günü beraber geçirdikten sonra yurda döndüm.
    Yurda döndüğümde Gizem yoktu. Zeynep odadaydı.
    − Merhaba Zeynep Gizem nerede biliyor musun?
    − Bilmiyorum. Bugün okulda beraber değil miydiniz?
    − Hayır ben bugün okula gitmedim.
    − Neden gitmedin?
    − Ya öyle işte gitmedim.
    − Serap ne oldu sana böyle niye bu kadar değiştin?
    − Neden niye böyle söyledin ki şimdi?
    − Son zamanlarda okulun dışında her şeyi düşünür ve vakit ayırır oldun. Sen böyle biri değildin. Daha önce de konuşmuştuk ama görüyorum ki sende pek etkisi olmamış.
    − Of yeter ya sana ne niye sürekli benim hayatıma müdahale ediyorsun? Bu kadar üstüme gelme rahat bırak beni. Bu benim hayatım seni hiç ilgilendirmez ben ne yaptığımı biliyorum. Sen üstüne vazife olmayan şeylere karışma!
    − Ben seni düşündüğüm için konuşuyorum burada ilerde çok pişman olacaksın. Bazı şeyler için çok geç olmadan seni uyarmak istedim hepsi bu. Neden bu kadar tepki gösteriyorsun anlamıyorum.
    − Yeter Zeynep tamam mı yeter. Ben ne yaptığımın farkındayım. Bana nasihat vermene gerek yok.
    − Serap neden böyle yapıyorsun anlamıyorum.
    − Tamam sus artık seni dinlemek istemiyorum.
    Zeynep’in hayatıma müdahale etme hakkını kendinde bulması beni çok kızdırmıştı. Çok geçmeden Gizem geldi. Canımın sıkkın olduğunu hemen anlamıştı.
    − Neyin var? İyi görünmüyorsun.
    − Boş ver ya yok bir şeyim.
    − Kızım ne oldu ya. Çağlar mı sıktı canını?
    Gizem Çağlar’dan bahsedince bir anda yumuşamıştım ve istem dışı gülümsedim. Gizem bu değişken halime şaşırmıştı.
    − Hiçbir şey anlamadım ya ne oluyor?
    − Çağlar’a evet dedim.
    − İnanmıyorum ya çok sevindim sonunda mantıklı bir karar verdin. Peki senin canın neden böyle sıkkın bu yüzden mi?
    − Hayır ondan değil boş ver ya.
    − Anlat hadi ne oldu?
    −(Kısık bir sesle)Zeynep ile tartıştık.
    − Neden ne oldu ki?
    − Son zamanlarda çok değiştiğimi, hata yaptığımı ve çok pişman olacağımı söyledi. Ben de alttan almadım onu hiç ilgilendirmediğini, hayatıma karışmaya hakkı olmadığını söyledim.
    − Onu ne ilgilendiriyormuş ki? Aman ya hiç takma. Böyle saçma sapan bir şey için kendini üzmene ne gerek var. Kızım bırak sen onu Çağları düşün artık yani sevgilini…
    − Takmıyorum zaten öyle bir an canımı sıktı işte.
    Gece oldu ve yatağıma çekildim. Bu günü düşünerek uykuya daldım. Sabah okula gitmek için yurttan çıkarken karşımda yine Çağlar’ı buldum. Çağlar, bugünü de beraber geçirmek için gelmişti. Çağlar’ın sık sık görüşme istediği beni de mutlu ediyordu ama bir yandan da okulu düşünüyordum. Ama yine de onunla vakit geçirme düşüncesi daha baskın geliyordu. Günlerimin çoğu Çağlarla geçmeye başladı. Her geçen gün Çağlar’a daha çok bağlanıyordum. Neredeyse okula hiç uğramaz oldum. Çağlar hayatıma girdiğinden beri aileme de yalan söyler oldum. Yine bir gün okulu ekmiş Çağlarla vakit geçiriyordum. Tam o sırada telefonum çaldı. Babam arıyordu… Son zamanlarda telefonlarına pek cevap vermiyordum. Çağlar’ın yanından ayrıldım. Kısa bir telefon konuşmasından sonra Çağlar’ın yanına geri döndüm. Çağlar bir şeyler anlatıyor, ben ise babamla konuştuklarımızı geçiriyordum aklımdan. “ Avukat kızım ne yapıyormuş?” diye konuşmaya başlaması beni utandırmıştı. Okula bile uğramaz olmuşken okulun, derslerin çok iyi gittiğini söylemiş olmam aklımdan çıkmıyordu. Vicdanım huzursuzdu. Zamanla bu huzursuzluğu da atmıştım içimden. Gelecekle ilgili tüm hayallerimi kendi ellerimle çöpe atmıştım. Ama bunlar umurumda değildi. Bundan sonra Çağlar yanımdaydı ve beni hiç bırakmayacaktı. Bunun verdiği mutluluk yetiyordu. Günler hızla geçiyordu. Derken yılsonuna geldik. Umursamaz tavırlarımın bedelini yavaş yavaş ödemeye başlıyordum. Sınıf tekrarı yapacaktım. Bunun böyle olacağını bile bile Çağlarla vakit geçirmeyi tercih etmiştim. Çağlar’a sınıf tekrarı yapacağımı söylediğimde “ Hiç kafana takma ben hep senin yanındayım okumana bile gerek yok ailenden de sakın korkma dediğim gibi ben hep seninleyim kimseye ihtiyacın yok ” demişti. Onun bu sözleri kendimi güvende hissetmemi sağladı. Kimseye ihtiyacım yoktu. Yılsonunda ailemin yanına gittim. Çağlardan ayrılmak çok zor oldu. Bir süreliğine de olsa onsuzluğu nasıl başaracaktım. Zamanla her şeyim Çağlar olmuştu. Onsuz çok zor geçecekti. Böylede oldu. Çok zor geçiyordu. Aileme sınıf tekrarı yapacağımı söylememiştim. Bana gururla bakmaları söylememe engel olmuştu. Yoğun bir özlemle, yalanlarla kendimi ve ailemi kandırarak yaz tatilinin sonuna geldik.
    Ve yine İstanbul…
    Büyük bir mutlulukla geldim İstanbul’a. İlk geldiğim günleri hatırladım bir an. Ne kadar da zorlanmıştım. Ne hayallerle gelmiştim. Şimdiye baktığımda arada ifade edilemeyecek kadar fark vardı. Ne ailemi umursuyordum, nede avukat olmayı… Çok değişmiştim. Çağlar’ı karşımda görünce eski beni aramayı ve kendimi sorgulamayı bir kenara bıraktım. Çok özlemiştim. Beraber yurda kadar geldik. Çağlar gitti ve bende yurda girdim. Odaya yerleşmek için girdim. Odada farklı kişilerle kalacaktım. Gizem ve Zeynep farklı odalardaydı. Gizemle farklı odalarda kalmamız beni üzmüştü. Yerleştikten sonra Gizem’in kaldığı odaya gittim. Konuşacak o kadar çok şey birikmişti ki… Uzun uzun konuştuk, hasret giderdik. Gizemle farklı odalarda kalma durumu uzun sürmedi. Beraber eve çıktık bir süre sonra. İlk zamanlar kaygılıydım. Zamanla bu durumun verdiği rahatlık kaygımı yok etmişti. Bir süre sonra okulun dışında ki hayatın verdiği mutluluk ve rahatlık ile okulu bırakmıştım ve artık tamamen kopmuştum okuldan. Gizem zaten okulu gözden çıkarmıştı. Çalışır kendi ayaklarımın üzerinde dururum, okumaya gerek yok diyordu. Gizem bir barda çalışmaya başladı. Benim de çalışmam gerekiyordu ama Çağlar bunu gerek olmadığını söyleyince vazgeçmiştim. Hayatım değişmişti ama bundan hiç şikayetçi değildim. Çağlar hep yanımda olacaktı ve onun varlığı yetiyordu.
    Bir akşam her zaman ki gibi Çağlarla dışarı çıktık. Son zamanlarda Gizem’in çalıştığı bara gidiyorduk. Yine oraya gittik. Çağlar bir şeyler söylemek istercesine duruyordu. Sonunda dayanamayıp sordum.
    − Neyin var senin?
    −(Bir süre durdurtan sonra)Babamın şirketinde çalışmaya başlayacağım.
    −Bunu mu takıyorsun?
    −Takarım tabi tüm sorumluluk bana kalacak kolay mı zannediyorsun?
    −Haklısın ama yine de bu kadar olumsuz bakma.
    −Neyse boş ver bunları konuşmayalım.
    −Tamam.
    Bunları konuşmayalım demişti ama bütün gece boyunca dalgındı. Bu konunun kafasını kurcaladığı her halinden belliydi. Çağlar eğlenceye, rahata düşkün biriydi. Bu durum onu zorlayacaktı. Ama ben her şeye rağmen ona güveniyordum. Bunun üstesinden gelebilirdi.
    Çağlar düzenli olmasa da babasının yanında çalışmaya başladı. Bir yıl boyunca bu böyle devam etti. Çağlar’ı istediğim zaman yine görebiliyordum. Bu süre zarfında ailemin yanına birkaç defa gidip gelmiştim. Onlara yalan söylemeye devam ediyordum. Avukat olmama 2 yıl kaldı zannediyorlardı. Zaman geçtikçe Çağlar işe daha çok önem veriyor daha düzenli gidiyordu. Bu durum beni pekte mutlu etmemişti. Artık onu daha az görüyordum. Bazen günlerce görmediğim bile oluyordu. Bende bu süre zarfında Gizem’in yanına gidiyordum. O da bu durumun beni rahatsız ettiğinin farkındaydı. Çağlar’ın sürekli yanımda olmasına alışkındım. Bu duruma dayanamıyordum. Bunu bazen dile getiriyordum. Ama bir şey değişmiyordu. Çağlar’ı dört gündür görememiş ve bu durum canımı çok sıkmıştı. Sonunda dayanamayıp aradım.
    −Seni artık hiç göremiyorum. Bu beni üzüyor. Görüşmeyecek miyiz?
    −Sende biliyorsun ki çalışıyorum ve haliyle yoruluyorum.
    −Ama eskiden yine de vakit ayırabiliyordun.
    −Bak kendin de diyorsun. Eskiden… Ben sana uygun olduğum zamanı söylerim görüşürüz.
    −Tamam.
    Eskiden… Bu sözünü içimden geçirdim. Doğru söylüyordu. Zamanla her şey değişiyordu. Çağlar’da değişiyordu. Gün geçtikçe bi adım daha uzaklaşıyordu. Hayır ama çalışıyordu bu yüzden uzaktı. Başka sebep yoktu. Çağlar’a her zaman inanıyor ve güveniyordum. Bu düşüncelerle avutuyordum kendimi. Zaman geçtikçe bu avuntumda yok olup gidiyordu. Ben aramadığım sürece aramıyor, ben görüşelim demedikçe görüşelim demiyordu. Neler oluyordu böyle? Çağlar neden böyle değişmişti? Bense onun için nelerden vazgeçmiştim. Ailem… okulum…
    Artık Çağlar’a ulaşamıyordum. Ne görüyor nede konuşabiliyordum. Bu durum içimi acıtıyordu. Boşluğa düşmüştüm. Her günüm Gizem’in yanında barda geçiyordu. Kafamı meşgul etmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Gizem’in beni teselli etmeye çalışmasını bile artık kaldıramıyordum. Hayatımı kendi ellerimle bir hiç uğruna yok etmiştim. Zeynep… Zeynep haklıydı. Ben ise onun söylediklerine aldırış etmemiştim. Ona çok kızmıştım. O bile her şeyin farkındayken ben nasıl bu kadar kör olmuştum. Keşke Zeynep’i dinleseydim. Aileme her şeyi anlatmıştım. Çağlar’ın bana verdiği üzüntü dışında hiçbir şey beni bu kadar üzemedi. Ailemin tepkisi büyük oldu. Onlar için koskoca bir hayal kırıklığıymışım. Bu utançla onların yanına bir daha dönmek istemedim Dönmedim de. Bir gün yine her zaman ki gibi Gizem’in yanına gittim. Bir şeyler söylemeye çalışıyor ama son anda vaz geçiyordu. Söylemesi için çok ısrar ettim. Ve sonunda söyledi. Çağlar’ın hayatında biri varmış. Ailesine uygun biriymiş. Tıp okuyormuş. Ailesine uygun… daha fazla duymaya tahammül edemiyordum. Çağlar’ın söylediklerini hatırlıyordum. “ Hiç kimseye ihtiyacın yok, ben yanındayım. Ben hep seninleyim.” Ben bunları düşünürken Gizem hala anlatmaya devam ediyordu. Arada Çağlar dediğini duyuyordum. Birde yakında nişanlanacak olduğunu… Gizem “ Kimle nişanlanacağına sormayacak mısın” dediğinde bir an duraksadım. Bu saatten sonra bunun bir önemi var mıydı? Gizem bir an “Zeynep” dedi Zeynep… yanlış mı duymuştum Zeynep mi demişti? Gizem bunu tekrarlayınca yanlış duymadığımı anlamıştım. Zeynep ve Çağlar… ama bu nasıl olurdu? Artık bunların hiçbir önemi yoktu. Hiçbir şey duymak istemiyordum. Daralmıştım, nefes alamıyordum. Kendimi dışarı attım. Ne kadar aptalmışım. Elimde hayal kırıklıklarından başka hiçbir şey kalmamıştı. Ailem, okulum, Çağlar… Artık hiç biri yoktu. Yaşamanın da hiçbir anlamı yoktu. Evet yoktu. Kendimi kaybetmiş bir halde eve geldim. Önüme gelen hapı deli gibi içiyordum. Bu an bitmeliydi. Direncim kalmamıştı artık. Ve derin bir uykuya dalmıştım…











      Forum Saati Perş. Mayıs 16, 2024 4:38 pm