Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    KAÇINILMAZ TEK SONDU ÖLÜM

    avatar
    1001060057-53


    Mesaj Sayısı : 1
    Kayıt tarihi : 24/12/10

    KAÇINILMAZ TEK SONDU ÖLÜM Empty KAÇINILMAZ TEK SONDU ÖLÜM

    Mesaj  1001060057-53 Cuma Ara. 24, 2010 9:44 pm

    KAÇINILMAZ TEK SONDU ÖLÜM


    O saniyeden sonrasını hatırlamıyorum, uyandığımda yüzlerini seçmekte güçlük çektiğim arkadaşlarım bana doğru bakıyorlardı ve bir hemşire koluma bir şey bağlıyordu. Ancak o zaman bayıldığımı ve hastaneye getirildiğimi anlayabilmiştim. Bana neler olduğu konusunda ise hala bir fikir sahibi değildim. Başım ufak ufak ağrılarla beni uyarıyordu, aslında fazlaca korkmuştum. Birkaç dakika sonra tekrar gözlerim Cansu’nun gözlerini buldu bu sefer kesik kesik ancak daha kuvvetli bir ses duydum bu da Cansu’nun sesiydi ancak bu sefer içinden birkaç cümleyi seçebilmiştim “iyi misin?” … Kesinlikle Cansu’nun sesiydi ancak ağzını açmadığına dair yemin edebilirdim. Cansu da yattığı omzumdan kalkıp bana döndü “aşkım bir şey mi var ?” demişti hatırlıyorum. Bir şeyim olmadığına onu inandırmak için gözlerine doğru bakmak isledim, başımı ona doğru çevirip büyük gözlerini gözlerimle yakaladığım anda kısa ve tiz bir ses duydum, kesinlikle Cansu’nun sesiydi ama konuşmadığına da emindim. Gözlerimi gözlerinden kaçırıp tekrar yıldızlara bakmaya başladım. Yıldızlar ve Cansu arasında gidip gelirken gözlerim birden başımın arka kısmında büyük bir ağrı hissettim hani bir yere başınızı çarparsınızda sonrasında şişer ve her dokunduğunuzda dayanılmaz bir acı verir ya aynen öyle bir ağrı hissettim. Refleks olsa gerek ki elimi kafama götürdüm hiç planlamadan, düşünmeden.


    Gecenin sonunda ben, kız arkadaşım, ev arkadaşım başka kimse kalmamıştı. Ev arkadaşım Emrah evden giderek bana en güzel hediyeyi verdi o gece için. Gecenin güzelliğini daha yakından izlemek için camın önüne çıktık, gece ve mart ayı olması havanın normalden biraz daha soğuk olmasına neden oluyordu. Gece çok eğlenceli geçti. Her şey güzeldi hediyelerimi aldım, açtım. Birçoğu beğenmediğim şeylerdi ama kimsenin kırılmaması için hepsini beğenmiş numarası yapmak birinci görevim olmuştu o gece. Birden ışıkların yanması korkmama neden olmuştu sadece birkaç saniye içinde birçok düşünce geçti aklımdan en sonunda doğum günüm olduğu aklıma geldi ve bana sürpriz yapıldığı ardından takip etti. Konudan konuya atlayarak sıkıcı bir gün geçirmemi sağlamıştı Emrah, sıkıcı günün sonunda kendimi eve atmanın rahatlığı içinde eve gelmiştim. Kapının kilidini açtığımda karanlık ev pek de yürümeme mani olmadığı için direkt tuvalete doğru yönelip dişlerimi fırçalamayı ve sonrasında uyumayı planlamıştım. Doğum günü gibi şeyler benim için aslında pek bir önem taşımazdı. O gün benim doğum günleri için neler düşündüğümü bildiği için ev arkadaşım kız arkadaşım ve birkaç arkadaşım bana parti yapmaya karar vermişler.

    Eve geldiğimde ev arkadaşım beni dışarı çıkarttı. Hatta telefon dâhil haberleşmeye yarayacak hiçbir şeyi yanıma almama izin vermemişti. Benim içinde öyleydi.
    Normal bir gençten bir farkım yoktu aslında. Arkadaşlarıyla dolaşan üniversiteye yeni yeni alışan biri olarak yapabileceklerimin farkına vararak geçiyordu günlerim. O gece de geçmişti nihayetinde günün ilk işıkları pencereme vurduğunda kalktım,durumum gayet iyiydi kendimi çok dinç hissediyordum, yataktan fırladım lavaboya doğru yürüdüm ellerimi ve yüzümü güzelce yıkadıktan sonra mutfağa doğru yönelmeye başladım o gün mutluydum çünkü kendimi çok iyi hissediyordum ne kafamda ağrı vardı, ne de vücudumda kırgınlık. Ev arkadaşım halen yatıyordu. Kendisi benim en samimi, candan arkadaşlarımdan biriydi. Arada bozuştuğumuz oluyordu ama yinede çok severim kendisini. Arkadaşımı hemen kaldırmak istemedim, kahvaltıyı hazırlamak üzere dolaba yöneldim dolabı açtığımda şaşmamak gerek ki hiçbir şey göremiyordum. Dolap bomboştu. Bende; aldım ceketimi giydim üzerime çıktım dışarı merdivenlerden ağır ağır iniyordum. Ne de olsa bugün arkadaşımla benim ilk dersimiz boştu. Bu yüzden acele etmeye gerek duymuyordum. Sokağa çıktığımda ise millet koşuşturmaca içerisinde iş yerlerine gitmeye çalışıyordu. Bende markete doğru yol almaya başladım. Tabi ki her zaman gittiğim markete doğru yöneldim. Markete girdiğimde market sahibi Dursun abinin bana ters ters baktığını sezdim. O anda anlamıştım bana neden öyle baktığını, istifimi bozmadan dursun abi ordan kahvaltılık bir şeyler verir misin dedim. Dursun abide; oğul sizin bu gidiş gidiş değil borcunuz epeyce kabardı kapatmanız lazım borcunuzu dedi. Haklıydı da adama iki aydan beri ödemiyorduk borcumuzu. Kira parası, kitap parası derken uçtu burs paramızda. Dursun abi bursumuz geldiğinde söz ilk sana ödeyeceğiz borcumuzu dedim. Dursun abi de peki bu seferlik öyle olsun dedi ve istediklerimi bir çırpıda verdi. İçimden bir oh çektim rahatlamıştım. Fakat içimde yinede bir huzursuzluk vardı. Bu gidişin sonu ne olacak diye böylelikle düşüne düşüne yol alırken kendimi evin önünde buldum. Bunu ev arkadaşıma söyleyip de neşesini kaçırmayım dedim eve çıktığımda arkadaşım kalkmıştı. Ortalık dağınıktı. Toparlıyodu. Bana nerdeydin diye sorduğunda dolap bomboştu markete gidip yiyecek bir şeyler aldım dedim o da tamam hadi güzelce bir kahvaltı yapalım dedi. kahvaltıyı beraber hazırlayıp yaptıktan sonra okul için hazırlanmaya başladık, telefonum çalmaya başladı açtığımda Cansu’nun sesini kulağıma geldi. “Aşkım evin önünde bekliyorum gelmiyor musun” dedi bana bende; tamam canım üzerimi giyinip geliyorum dedim ve telefonu kapattım. Hazırlandıktan sonra ev arkadaşıma ben gidiyorum Cansu aşağıda beni bekliyor dedim ve açtım kapıyı aşağıya inmeye başladım. Cansu beni kapıda karşıladı yüzü gülüyordu. Çok sevinçliydi. Ben de; hayrola canım bu sevinci neye borçluyuz dediğimde hiç ara geçmeden tabi ki sana borçluyum dedi. Senin böyle iyi olduğunu görmem benim en büyük sevincim dedi ve okulun yolunu tutmaya başladık. okul bize epeyce uzaktı, ama Cansu ile yürümek beni oldukça sevindiriyordu çünkü; onu çok seviyordum ve ona aşıktım.

    Okula vardığımızda birkaç arkadaşımıza rastladık ve bana sıkı sıkı sarıldılar geçmiş olsun Kenan durumun nasıl iyi misin diye sordular. Ben de ; güler bir yüzle teşekkür edip iyiyim sizleri gördükçe daha da iyi oluyorum dedim ve hep beraber sınıfa gitmek üzere hareket ettik. Sınıfa girdiğimizde hoşgeldin Kenan, geçmiş olsun gibi sözcükler havada uçuşuyordu. Bende; bütün sınıfa iyi olduğumu belirttim ve Cansu ile yan yana olduğumuz sıramıza oturduk. Hoca sınıfa girdi ve günaydın arkadaşlar dedikten sonra beni gördü ve geçmiş olsun dedi seni tekrardan aramızda görmekten mutluluk duyduk dedi ve ders başladı. Hoca ders anlatıyor ama ben derse odaklanamıyorum. Çünkü; aklıma marketçi Dursun abinin dediği geliyor ne yapmalı ne etmeli diye düşünüyordum. Hoca benim böyle dalgın olduğumu görünce hayrola Kenan bir derdin bir sıkıntın mı var dedi. Ama ben hala hocanın dediğini duyamamıştım yandan Cansu beni dürtünce daldığım düşüncelerden uyanabildim ve efendim hocam bir şey mi dediniz dedim. Hayrola oğlum dalgın dalgın dışarıya bakıyosun bir derdinmi var? Bende; hayır hocam öyle daldım işte bir sorunum yok dedim ve hoca üstelemeden derse devam etti. Ama aklımda hala o sorun vardı. O günüm öyle dalgın dalgın düşünerek geçti. Bu soruna bir çare bulmak gerek diyerek ev arkadaşımla konuşmaya karar verdim. Okul dağıldığında Cansu ile beraber evin yolunu tutmaya başladık. Cansu yolda bugün çok dalgındın aşkım bir sorun mu var dediğinde duymamazlıktan gelip yola devam ettik. Cansu da üstelemedi eve vardığımızda Cansu beni öptü sonra iyi akşamlar aşkım deyip evin yolunu tuttu. O da, bende eve çıktım kapıyı açtım evde kimse yoktu ev arkadaşım daha eve gelmemişti. Bende beklemeye karar verdim, bir saat kadar bekledikten sonra kapı sesini duydum ve gidip kapıyı açtım. Karşımda ev arkadaşım vardı. Eve girdi ve bugün çok dersim vardı çok yorgunum deyip hemen yattı. Bende yarın söylerim dedim içimden oturma odasına gidip televizyonla biraz vakit geçirmek istedim. Birkaç saat vakit öldürdükten sonra telefonum çalmaya başladı, beni arayan sınıf arkadaşımdı hadi Kenan bu akşam biraz eğlenelim dedi. Bende; bu sıkıntıdan biran olsun kurtulmak için kabul ettim arkadaşımın davetini. O gece içip içip eğlendikten sonra arkadaşım beni eve bıraktı. Bir gecelik de olsa sıkıntılardan kurtulmuştum. Sabah kalktığımda başım çok kötü ağırıyordu. Ev arkadaşım Emrah ile birlikte kahvaltımızı yaptıktan sonra ağrı kesici içtim. O an aklıma hiç gelmedi Emrah ile konuşacaklarım. Cansu yine beni aşağıda bekliyordu hazırlanıp okula gittik. Bugün Cansu’yu bir yerlere götürmeyi planlıyordum, acaba nereye götürsem diye düşündüm. Aklıma bir anda sinema fikri geldi, daha önceleri sevdiği bir film olduğunu söylüyordu. Okula gidip gelirken gözüme çarpıyordu o film sonunda tam olarak düşünmüştüm Cansu ile ne yapacağımızı bunu Cansu’ya söyleyince çok sevindi ve hafta sonu gitmeye karar verdik o filme. Nihayetinde hafta sonu gelmişti. Cansu’yu evinden aldım sinemaya doğru yol alıyorduk. Bir yandan da Cansu elimi tutup başını omzuma koyarak yürüyordu. Bu durum beni hiçte rahatsız etmiyordu tam tersine mutlu oluyordum. Yürüme bitmişti. Sinema binasına varmıştık, salona girdiğimizde salon çok kalabalıktı koltuğumuzu bulmakta sıkıntı çektik ama sonunda bulabilmiştik ve oturmuştuk koltuğumuza. Cansu’nun en sevdiği film olan ALACAKARANLIK filmi başlamıştı. film bir vampir erkek ile insan kız’ın aşka dair serüvenlerini anlatıyordu. Cansu’ya baktığımda filmi büyük bir hayranlıkla izlediğini gördüm. Film bittiğinde Cansu’nun gözleri parıldıyordu. Mutlu olduğu her halinden belli oluyordu. Sinema salonundan çıktık Cansu biraz sahilde yürüyelim dedi ve sahile doğru yol almaya koyulduk ana yolda karşıdan karşıya geçmeye çalışıyorduk ne olduysa orda oldu. Cansu yolun ortasında elini bırakıverdi. Karşıdan gelen hızlı bir araç cansuya çarptı. O an şok olmuştum, Cansu’nun yerde yatan bedenini görünce hemen koştum yanına nabzına baktığımda atıyordu. Etraf kalabalıklaşmıştı. Aralarında ambulansı çağıranlar oldu ve aradan fazla zaman geçmeden ambulans geldi. Sedye ile Cansu’yu ambulansa yerleştirdik bende yanına oturdum. Aklıma bugün yaptıklarımız sıralanıverdi. Bütün suçu kendime attım .Çünkü ben çağırmıştım onu sinemaya bir yandan da gözyaşlarımı siliyordum.Nihayet hastaneye varmıştık fakat çok geç idi. cansuyu kaybetmiştik. Cansız bedenini ambulanstan indirdik. Orda ki görevliler beni teselli etmeye çalışıyorlardı ama neye yarar hayatımın en değerli varlığını kaybetmiştim.

    Aradan üç gün geçti ve her sabah uyandığımda beni bekleyen o gözler artık yoktu sanki bir boşlukta kaybolmuştum aklım bomboştu hiçbir şey düşünemiyordum. Arkadaşım Emrah bir şeyler diyordu ama dediklerini algılayamıyordum beynim durmuş gibiydi. Birden Cansu ile yaşadıklarım aklıma bir film gibi geldi çok üzülmüştüm ve içimde bir duygu belirdi bunun özlem duygusu olduğuna emindim onu çok özlemiştim. O özlemle dışarıda yürürken karşımda Cansuyu gördüm. Bana bakıyordu ve gülümsüyordu. Koşa koşa sarılmak istedim. Yanına gittim fakat Cansu kaybolmuştu.Nereye baksam onu görüyordum aklımdan hiç çıkmıyordu. Başım ağırmaya baslamıştı. Bende düşmemek için banklardan birine oturdum azcık kendime geldim o sırada uzaktan mavi gözlü uzun boylu sarışın bir kız bana doğru yaklaşıyordu. Cansu’nun en sevdiği arkadaşı Gözdeydi yanıma oturdu ‘’iyimisin ‘’ diye sordu bana söylediklerini duymuştum ama bir türlü cevap veremiyordum aklım cansudaydı hala onu düşünüyordum o sırada Gözde elimi tuttu ve tekrar ‘iyimisin’’ diye sordu üzüntülü bir şekilde iyiyim dedim.gözdede hayır iyi değilsin dedi hala Cansuyu düşünüyorsun değil mi diye sordu. kısık bir sesle ewet dedim.Onu aklımdan bir türlü atamıyorum ve de üzerimde hala suçluluk duygusu hissediyorum sonumun ne olacagınıda bilmiyorum aklımı kaybetmiş gibiyim. Gözde beni teselli etmeye çalışıyordu,ama neye yarar ben o tesellileri duyamıyordum bile cansuyla geçirdiğim vakitler gözümün önüne geldiğinde ağlayasım geliyordu..gözdeyle birkaç saat oturduktan sonra eve gitmeye karar verdim sağolsun gözde beni yalnız bırakmak istemedi bana eve kadar eşlik etti. Eve geldiğimizde ona teşekkür ettim ve iyi akşamlar diyerek eve çıkmaya koyuldum merdivenleri çıkarken hep cansuyu düşünüyodum, cansunun yokluğu beni adeta öldürüyodu.Hep suçu kendime atıyodum onun yokluğuna ben sebep oldum diyordum ama sonuçta o artık yoktu, merdiven bitmeden ev arkadaşım emraha rastladım nasılsın iyimisin diye sorduğunda iyiyim cevabinı verdim o da hiç öyle görünmüyorsun dedi.. Hadi bu akşam eğlence yerlerine falan gidelim dedi hem kafan dağılır dedi. Bende kabul ettim bir an olsun cansuyu aklımdan çıkarmak istiyordum. Daha sonra merdivenden aşağıya inmeye başladık emrahta beni teselli etmeye çalışıyordum dünya ölümlü dünyadır ölenle ölünmez diye ama ben hala cansuyu aklımdan atamıyordum sanki aklıma kazınmış gibiydi hiç silemiyeceğim diye düşünüyordum. Emrah beni canlı bol müzikli bir diskoya götürdü emrahın birkaç arkadaşıda ordaydı diskoya girdiğimde içerdeki ses beni oldukça rahatsız etti ama arkadaşımı kıramayıp mecbur girmek zorunda kaldım, masaya oturduk ve Emrah beni arkadaşlarıyla teker teker tanıştırdı,arkadaşların isimlerini söyledi ama benim aklım orda değildi, o akşam o sesli müzikte bile cansuyu aklımdan atamadım hep onu düşündüm, Emrah onlar biraz eğlendikten sonra beni hala düşünceli vaziyette görünce arkadaşlarına durumumu anlattı ve biz gidelim siz eğlenmenize devam edin dedi ve emrahla beraber bardan dışarı çıktık Emrah diskoda bile cansuyu unutamıyorsun dedi bana bende okadar kolaymı unutmak o benim her şeyimdi onunla çok güzel anılarımız vardı.şimde sen benden cansuyu unutmamı mı istiyorsun dedim Emrah ta en azından her zaman düşünme cansuyu günden güne eriyosun dedi bana cansunun ölümünden sonra okulada pek uğramıyordum okul onsuz bir hiçti. Eve gelmiştik sonunda çok yorgundum başımda ağırıyordu ağrı kesici içip ben yatıyorum dedim emraha ve yatağın yolunu tuttum, yatağa uzanmamlaz uyumam arasında fazla zaman geçmemişti. Sabah olup gözlerimi açtığımda hiç uyanasım yoktu.artık Cansusuz yaşam bana çok manasız geliyordu,Emrah odanın kapısını açtı ve kahvaltı hazır Kenan dedi bende tamam geleceğim dedim ve Emrah kapıyı kapatıp gittiğinde bende kalkıp hazırlandım, lavaboda ellerimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltıya oturdum,Emrah bugün nasılsın iyi misin diye sordu bana evet biraz daha iyiyim dedim bende artık okula gitmelisin devamsızlığın sınıra dayandı dedi bana bende bunun farkındaydım.zaten gitmeyi düşünüyordum dedim Emrah’a, birazcıkta olsa mutluluk duydu Emrah kahvaltıyı yaptık ve birlikte evden çıktık Emrah’la evin önünde ayrıldık o fen-edebiyat fakültesinde ben ise eğitim fakültesinde okuyordum.okula doğru yürümeye başladım giderken Cansu’nun en yakın arkadaşı gözdeye rastladım. Gözdede bugün seni iyi gördüm dedi.bende; evet bugün daha iyiyim dedim gözdenin benle konuşurken gözümün içine bakarak konuştuğunu fark ettim,her yanıma gelişinde de sanki onda bir heyecan hissediyordum acaba hoşlanıyor muydu benden ?? kendi kendime ben neleri düşünüyorum dedim kız yalnız kalmayayım diye beni bırakmıyor benim düşündüğüm şeye bak diyerek hemen aklımdan attım o düşünceyi. Okula vardığımızda bizim sınıfın çoğu dışarıdaydı bende yanlarına gitmedim ne de olsa sınıfta karşılaşırız diye bankta yalnız oturmaya karar verdim. Gözdeye sen çık sınıfa ben biraz oturacağım dedim gözdeye bir baktım anladım beni yalnız bırakmayacağını. Hayır bende geleceğim dedi, bende gelme diyemedim ve birlikte banka oturduk.. gözde yine bana anlamlı anlamlı bakarak Cansu’yu unutabildin mi dedi. Bende; unutmaya çalışıyorum dedim bunu der demez içini bir sevinç almış gibiydi mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Bu sefer anlamıştım gözdenin benden hoşlandığını ama dahalık gözdeyle bir şeyler olabileceğini düşünmüyordum . gözdey’le epeyce konuştuktan sonra banktan kalktık ders saati de gelmişti zaten orda ayrıldık sınıfa girdiğimde gözler bana dikildi herkes baş sağlığı diledi bana bende sağolun diyerek oturdum sırama yanım boştu. O boşluğu gördükçe yine Cansu aklıma geliyordu çünkü Cansu hiç yanımdan ayrılmazdı onun yanımdan ayrılmasına alışkın değildim. Ama artık yanımdan ebediyen ayrılmıştı. O gün yine Cansu’yu düşünerek geçti. Okul çıkışında gözdeyle buluştuk gözdede hadi bir yerlere gidelim dedi ben de olur dedim peki nereye gidelim? Gözde de hadi sinemaya gidelim dediğinde bir anda Cansu aklıma geldi onunla sinemaya gittiğimiz gün aklıma geldi. Yine pişmanlık yine üzgünlük derken gözdeye ben gelmiyorum dedim. Gözde de; neden gelmiyorsun dedi tabi bu soruyu sormak en doğal hakkıydı Cansu’nun benim yüzümden öldüğünü ve o gün sinemaya götürmeseydim Cansu’yu şuan gözdenin yerine Cansu olacaktı yanımda. Bir bahane uydurmam lazımdı aklıma ilk gelen şey ders çalışma bahanesiydi. Bende; uzun zamandır okula gelmiyordum derslerden epeyce geri kaldım gidip eve ders çalışmam lazım dedim ve okulda ayrıldık gözdeden eve giderken Cansu’nun kaza yaptığı yerden geçtim kendimi çok kötü hissediyordum dünya artık bana boğucu geliyordu. Cansu’yu unutmaya çalışıyordum ama bir türlü çıkmıyordu aklımdan acaba nasıl kurtulabilirdim bu bunalımdan gözdeye bir şans versem acaba gözde unutturabilir miydi Cansu’yu bana?? İçimden bir of çektim ve yine düşüncelere dalarak evin yolunu tuttum.. eve vardığımda Emrah evdeydi sanki geleceğimi biliyormuş gibi yemekte hazırdı Emrah’la masaya oturduk, yemek yedikten sonra seninle bir şey konuşmam lazım dedi bana ben de ; konuşalım dedim oturma odasına geçtik. Acaba benim düşündüğüm şeylerimi söyleyecek bana diye düşündüm derken Emrah konuşmaya başladı. bana bu aralar çok sıkışığız Kenan bir çare bulmamız lazım bugün bakkala uğradım borcumuz epeyce birikmiş bir şeyler yapmamız lazım dedi bana bende hiç düşünmeden bir yerde çalışalım dedim Emrah’a o da tamam dedi bende zaten çalışmayı düşünüyordum dedi o zaman yarın iş ilanı için dışarı çıkarız dedim. Emrah’ta tamam dedi.akşam gazeteleri falan karıştırdık ama bize göre iş bulamadık sabah ola hayrola diyerekten yattık.. sabah olduğunda Emrah kapıyı çaldı ve kahvaltı hazır dedi. Emrah bu konularda hamarattı beni hiç uğraştırmıyordu kahvaltıymış bulaşıkmış işleriyle bende zaten pek sevmiyordum o işleri. Gurbet eline gittim ama yemek yapmayı bile beceremiyordum daha doğrusu isteksizdim belki birkaç denesem güzel bir şeyler yapardım ama istek yoktu bende.elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gittim Emrah’la birlikte yaptık kahvaltıyı çıktık evden sokak sokak iş arıyorken bir tane kafeye rastladık üstelik 2 eleman aranıyormuş sanşımız dönüyor diyerekten heyecanlı heyecanlı kafeye girdik ve kafenin sahibiyle konuştuk. Kafe sahibi hiç sorun çıkarmadan bizi işe aldı sadece hafta sonları çalışacaktık bir yandan da okula devam etmemiz lazımdı sonuçta biz okumak için gelmiştik İstanbul’a. Bu işe girmek bizi çok mutlu etmişti sonunda kendimizde para kazanabilecektik.. daha sonra Emrah hadi bu günü kutlayalım dedi. Aslında Emrah eğlenceyi seven bir insandı arkadaşları eğlence falan verince gitmeden edemezdi çok hiperaktif biriydi Emrah ama keçi gibide inadı vardı. Bir şeye hayır dedi mi daha döndüremezdim onu kararından ama yinede iyi bir ev arkadaşıydı. Gece biraz eğlence yerlerine takıldık eve fazla geç gitmedik çünkü yarın bizi yeni iş bekliyordu daha ilk günden geç gidersek adama güven veremezdik eve girdiğimizde Emrah kendini hemen yatağa attı biraz içki içmişti onun etkisiyle hemen uyudu ama bende uyku denen bir şey yoktu televizyonu açtım belki yabancı film olur diye. Ben yabancı filmleri çok severdim eskiden babamdan aldığım harçlığı biriktirir sonra sinemaya giderdim izlediğim filmden de çok etkilenirdim 1 hafta boyunca etkisi altında kalırdım. Annem bunu fark ederdi ve babama söylerdi bunu. Babamda beni uyarırdı oğlum bukadar film izleme diye ama ben yine dayanamazdım harçlığımı biriktirip biriktirip yine sinemaya giderdim. Bir de herkesten önce izlemek isterdim filmleri hemencecik arkadaşlara anlatırdım izlediğim filmleri bu beni çok mutlu ederdi o günleri çok arıyorum ne derdim vardı ne bir şey ama şimdi neredeyim İstanbul da üniversite okuyorum artık sorumluluğum arttı. Babama da para konusunda fazla yüklenmek istemiyorum çünkü babamda fazla kazanamıyor aylık bursum geliyor ama koskoca İstanbul da neye yeter çoğu kira parasına gidiyor zaten geri kalanı da yol masrafları yiyecek falan derken uçup gidiyor . hatta her geçen gün kötüye gidiyor bakkala borcumuz arttı, bu ayın kira parasını ödememiştik.. ama artık pek fazla takmıyordum bunları çünkü artık işe girmiştik bizimde kendi paramız olacaktı doya doya harcayabilecektik en azından sıkıntı çekmeyecektik..düşüncelere dalmaktan film izleyememiştim bende kalktım televizyonu kapattım ve yatmaya karar verdim. Yatağa girdim ama gözümde damla uyku yoktu. Bir yandan cansuyu düşünüyordum bir yandanda yarın yeni başlayacağım iş için heyecanlıydım elim biraz bollandıktan sonra neler yaparım diye düşündüm daha sonra uykuya daldım..ertesi gün erken kalktık ne de olsa iş sahibiydik artık üzerimizde bir sorumluluk vardı. Evden çıktık Emrah’la iş yerine doğru muhabbet ede ede gidiyorduk sonra yolda gözdeye rastladık gözdeye bu müjdeli haberi vermek istedim. Gözde habere çok sevinmişti bende beraber gidelim de çalıştığımız yeri sende gör dedim. Gözdeyi de yanımıza aldık ve çalışacağımız yere doğru yol aldık. Kafeye vardığımızda kafe sahibi bizi karşıladı daha yeni olduğumuzdan bize işlerin nasıl yürütüldüğünü ufak da olsa öğretecekti. Bizde heyecanlı bir şekilde işyeri sahibi olan dursun abiyi dinledik. Bu işe başlamak bizi çok rahatlatmıştı çünkü bazı borçlarımızı kapatma fırsatı bulmuştuk. Fakat işlerde kolay değildi. O gün çok yoğun geçti. Ayakta duracak takatimiz yoktu. Akşam Emrah’la birlikte evin yolunu tuttuk. Eve giderken yolun ortasında bir kalabalık gördük. Biz de o kalabalığa doğru yöneldik. Kalabalığın arasında yerde yatan biır kızın cansız bedeni vardı. Çok üzülmüştüm o an aklıma hemen Cansu nun o günkü kazadan sor da yerde yatan bedeni geldi. Ben Cansu’yu unutmak istiyordum ama hayattaki birtakım olaylar bana Cansu’yu unutturmuyordu. İşe başlama heyecanı, mutluluğu gitmişti. Daha fazla görmek istemedim yerde yatan cansız kız bedenini emrah’a hadi gidelim dedim ve hemen ayrıldık ordan o görüntü Emrah’ı çok ta etkilememişti çünkü daha önce ona benzer olayla yakınını kaybetmemişti. Ben çok üzgündüm emrahta bunun farkındaydı ama konuşupta ortalığı daha da bulandırmak istemiyordu. Öylece hiç konuşmadan eve gittik. Eve girdiğim gibi telefonum çaldı. Arayan gözdeydi fakat telefonu hiç açasım yoktu. Yinede telefonu açtım. Gözde o narin, okşayıcı sesiyle ne yapıyorsun dedi. Bende; eve yeni girdiğimi söyledim bitkin bir vaziyetle. Gözde; sende bir şey var sesin çok kötü geliyor dedi. Bende; yok bir şey gayet iyiyim sadece günün yorgunluğu çöktü üzerime birez dinlenirsem geçer dedim. Gözde yine başka bir şey olmadığına eminmisin dedi. Bende; hayır bir şeyim yok dedim o da tamam ozaman sen bu akşam bir güzel dinlen yarın konuşuruz dedi ve telefonları kapattık. Aklıma yine bugün ölen kız geldi. İçimden keşke görmez olaydım dedim. Bu arada Emrah yemek işleriyle uğraşıyordu. Ben düşüncelere dalmışken o çoktan yemeği yaptı. Bununla da kalmayıp sofrayıda hazırlamıştı yemeğimizi yedikten sonra üstüme bir ağırlık çöktü sofrayı birlikte kaldırdıktan sonra ev arkadaşıma ben yatıyorum dedim ve yatak odasına gittim. Yatağa uzandım fakat uyuyamıyordum. Yatakta bir sağa bir sola dönüyordum. Aklımdaki düşünceler uyumamı engelliyordu. Ertesi gün işe de erken gitmem lazımdı. Böyle bir iki saat yatakta döndükten sonra sonunda uyumuştum. Sabah kalktığımda cansuyu kaybettiğim anı rüyamda gördüğümü hatırladım. Yataktan hiç kalkasım yoktu. Yine moralim bozulmuştu. Cansusuz hayattan bir zevk alamıyordum. Unutmaya çalışıyordum ama birtürlü olmuyordu. Yaşadıklarımı danışman hocama anlatmaya karar verdim. Belki danışman hocam beni anlayabilecek ve bana bu konuda yardımcı olabilecekti. Aslında ben cansuyu unutmak istemiyordum hep içimde yaşatmak istiyordum ama bu düşünceler beni günden güne eritiyordu. Artık yorulmuştum hayatıma daha güzel daha mutlu devam etmek istiyordum. Bunun içinde benim yaşadıklarımı unutturabilecek birine ihtiyacım vardı. Son zamanlardaki hayatımı göz önünde bulunduracak olursam bana en yakın en samimi en içten gelen ve bana bu yaşadıklarımı unutturabilecek tek kişi olarak Gözdeyi tanıyordum. Zaten son zamanlar beni yalnız bırakmıyordu hep yanımdaydı. Bu beni birazcıkta olsa mutlu ediyordu. Gözdenin yanında kısmende olsa cansuyu unutma fırsatı buluyordum. Günden güne gözdeye daha yakın hissediyordum kendimi. İçimde ona karşı acayip bir duygu vardı. Buna bir anlam veremiyordum. Acaba hoşlanıyormuydum gözdeden bu soruya cevabı kendimde bulamıyordum

    Bir anda odanın kapısı açılıverdi karşımda ev arkadaşım Emrah vardı. Bana hala kalkmadınmı gözde içerde seni bekliyor dedi. Bende vakit geçirmeden hazırlandım ve oturma odasına gittim. Gözde beni görünce o ince sesiyle nasılsın seni merak ettim dedi. Bende; iyiyim dedim. Kahvaltıyı yaptıktan sonra üçümüzde işe gitmek üzere evden ayrıldık. Gözdede bize eşlik edecekti. İş yerine doğru yol aldık. Artık gözdenin yanımda olması beni daha heyacanlandırıyor ve daha mutlu ediyordu. Onun hep yanımda olmasını istiyordum. O yanımdayken sanki hayata karşı daha güçlüydüm. İş yerine varmıştık içeri girdiğimizde bazı hazırlıklar yapmaya başladık zaten patronda birazdan gelirdi bunu düşünerek bende iş yapmaya başladım. Hazırlığımız sırasında gözdede bize yardımcı oluyordu. Daha da ısınmaya başlamıştım gözdeye. Gözdenin hareketleri tavırları çok hoş geliyordu bana. Acaba aşıkmı olmuştum gözdeye bilemiyordum. Gözde espirili, sevecen bir insandı. Beni sürekli güldürmeyi, mutlu etmeyi iyi biliyordu. Bende onun bu huyunu çok seviyordum. En önemlisi bana cansuyu unutturuyordu. Artık cansuyu düşünmek pek acı vermiyordu. Acaba bu benim gözdeye ilgi duymamdanmı kaynaklanıyordu. Gözde bize biraz yardım ettikten sonra piyano dersine gitmek üzere yanımızdan ayrıldı. Hiç istemiyordum gözdenin yanımdan ayrılmasını. Gözde ayrıldıktan sonra müşteriler gelmeye başladı. Tabi bizimde servis yapma vaktimiz gelmişti. Yoğun bir gün bizi bekliyordu. Burada mecburen çalışmamız gerekiyordu. Çünkü buradan gelen paraya gerçekten ihtiyacımız vardı. Müsterilerle uğraşmak biraz zor oluyordu ama yinede emrahla çalışmak iyiydi. Aradan birkaç saat geçtikten sonra gözde kapıda belirivermişti anlaşılan dersi bitmişti. Gözde o herzaman ki sakin edasıyla içeriye giriyordu. Bir süre öyle dalıp bakmıştım ona ve yanıma geldiğinde birden kendime gelmiştim. Onu gördükçe artık daha çok heyecanlanıyordum sanki. Karşımda gördüğüm ilk anda içimde tarifsiz bir his oluyordu ve zamanla geçiyordu. Aslından onun ne düşündüğünü tam olarak bilmiyordum. Belki de gözde arkadaşından kalan acıları sarmaya çalışıyordu. Kim bilir belki o da benden hoşlanıyordu. Ama bilemiyordum hepsi varsayımdı. Şimdi sıyrılmıştım o düşüncelerden ve Gözdeye birşeyler içermisin diye sordum ve birazda ısrar ettim. Biliyordum ki Gözde karşısında ısrar edici bir kişi olduğunda hayır diyemiyordu. Yine öyle olmuştu ve bu hali beni gülümsetmeye yetmişti. Gözde fazla kalmadı ve yapması gereken bir ödevinin olduğunu söyleyerek ayrıldı.

    Yorucu bir gündü ve iş yerinden ayrılmıştık emrah ile. i.imde bir yalnızlık isteği vardı ve tek başıma sahilde yürümek istedim. Aslında eve gidip dinlenmem daha iyi olacaktı ama içimden gelen sese uydum emrah ile ayrıldım. Şimdi öylece yürüyordum. Sanki bütün sıkıntımı yollardan çıkarıyordum. Anlamsız bakışlar ile düşüncesiz şekilde çevremde bulunan insanlara bakıyordum. Birden kendimi Cansu’yu kaybettiğim cadde de buldum. O an gözümün önünden geçiyordu herşey. Gözlerimden akan ılık yaşları hissediyordum. Öylece donuk bir ifadeyle kaldım orda. Bilmiyordum ne kadar kaldığımı, farkında değildim geçen zamanın ve üşüdüğümün. Sonra ilerlemeye başladım sahil tarafına geçtim. Etrafa bir göz attım bir taş duruyordu orda diğerlerinden ayrı. O taşı kendime benzettim ve gidip oturdum. Bugüne kadar suskun kalmıştım ama bugün cansuma seslendim haykırdım, biraz isyan ettim,kızdım, ağladım... aklıma kurduğumuz hayaller geldi, şimdi çalınmıştı bütün hayallerimiz ve artık çok uzaktaydı. Benim yanımdayken alıp götürmüştü onu ölüm. Dur diyememiştim, onu tutamamıştım. Suçluydum. Sanki şimdi o güzel kara gözleriyle karşımda ve bana bakıyordu. O da şuçluyordu beni. Hayal ediyordum o güzel yüzünü ve yüzündeki o çocuksu ifadeyle bana bakışını. Herşey daha karmaşık oluyordu. Gözdeye olan yaklaşımımdandı belkide kendimi bu kadar şuçlamam. Aşığım dediğim kişi topraktaydı ve ben bunu unutup onun kız arkadaşına ilgi duyuyordum. Aslında tam bir duygu değildi belki de kendimi aldatıyordum. Bu konuda kuşku duydum kendimden. Şimdi soğumuştum sanki gözdeden gözmek istemiyordum ve onu sevmemeliydim. Hasreti içimde hayali aklımda kalan yarime dönmeliydim onsuz bile birtek onu yaşamalıydım. Şimdi mezarı başındaydım ve sabah ezanı okunuyordu. Havada ayrı bir soğukluk ve önümde yeni ışıyan bir gün vardı. mezar taşına bakındım. Söz verdim sevdiğime ondan ayrılmayacaktım. Onu hiçbir zaman unutmayacaktım.

    Şimdi daha iyiydim kendime bir yön belirlemiştim. Düşüncelerimde çözmüştüm kendimi. O ölmüştü ve bu kaçınılmaz sondu. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Hasretini, sevgisini, kara gözlerini hep içimde saklayacaktım. Herşeye rağmen hayata devam etmeliydim. Güçlenmiştim, mücadeleye hazırdım.

    Artık günlerim daha normale dönmüştü. Yüzümdeki o donuk ifade gitmişti. Bir gecelik kendimi dışa vurmam ve kendime yönelik yeni kararlar almam beni rahatlatmıştı. Artık okul, ev, iş, arkadaşlar şeklinde hayat devam ediyordu. Gözdeyide bitirmiştim artık zaten eskisi gibi yakınlığımız kalmamıştı.

    Bir gün Emrah ile salonda oturmuş çay içiyorduk. Bir süre emrahı gözlemledim. Emrah sanki birşeyler anlatacaktı ama anlatamıyordu biraz düşünceli ve endişeli bir hali vardı. onu izlediğimi farketmiş ve bana bakıyordu.

    - Emrah anlat hadi ne söyleyeceksin?
    - Aslında bilmiyorum anlatmalımıyım?
    - Benden saklayacak değilsin ya. Çok dalgın gördüm seni yoksa kötü birşeymi var?
    - Yok kötü değil aslında heralde aşık oldum.
    - Peki kimmiş bu şanslı kız?
    - Aslında sende tanıyorsun gözde varya o işte.
    - Ozaman kıza söyle bu duygularını olacaksa olur zaten.

    Bir an şaşırmıştım bu ismi duyunca ama sonradan düşündümde yakışırlardı.
    birbirlerine. Şimdi kardeşime yardımcı olmalıydım. Geçen günlerle birlikte emrah ile gözde gittikçe yakışıyorlardı. İkisini mutlu görmek hoşuma gidiyordu. Sonunda ikisinin arası olmuştu ve iyi bir ilişkileri vardı.

    Yeni bir gündü ve gözlerimi zorlukla açmıştım. Saat on’u geçiyordu. Bugün dersimde yoktu ve rahattım. Kalktım elimi yüzümü yıkadım ve ardından telefonumun çaldığını duymuştum. Koşar adımlarla odadan aldım telefonu. Bilmediğim numara arıyordu. Açtım ve karşıdan gelen ses beni bir anda ürpertti. Bu ses cansunun sesiydi. Tüylerim diken diken olmuştu, boğazım düğümlenmiş, gözlerim dolmuştu. Sustum birşey diyemedim karşıdan gelen ses kiminle görüştüğünü soruyor. Ben kenan demiri aramıştım diyordu. Efendim diyebildim ve o ses beni benden alıp götürmüştü. Sonra o ses bana canan olduğunu söylemişti. İşte bunu duydum algıladım düşündüm beynimde yorumladım. Bu kız cansunun kardeşiydi. Ancak şimdi toparladım kendimi. Yatağımın üzerine oturdum. Sizi dinliyorum buyrun dedim. Canan istanbulda olduğunu ve beni görmek istediğini söylemişti. Tamam dedim. Sonra bugün istediğin saat ve yerde görüşebiliriz dedim. Canan bana bir yer tarifinde bulunmuştu ve saat birde orda olacağını söylemişti. Bunlar uygundu bana ve tamam deyip telefonu kapattım. Hala şoktaydı kalbimin atışını durduramammıştım. Kahvaltımı yaptım ve hazırlandıktan sonra evden çıktım. Daha önceleri cananın birkaç fotoğrafını görmüştüm ve onu tanıyabileceğimi düşünüyordum. Kafeye girdiğimde tek başına oturan bir kız vardı. zaten kafede canan’a en çok benzeyen oydu. Kız şimdi kafasını kaldırmış ve bana bakıyordu. Allahım bütün bunlar birer oyunmuydu bana. karşımda duran o gözler aynı cansunun gözleriydi. Yavaşça ona yaklaştım ve canan dedim. O da evet buyrun oturun dedi. Tarifsiz duygularla masaya oturmuştum. Birtürlü toparlanamıyorumdum. Konu cansudan açılmıştı. Kardeşi yaşlı gözlerle bana ablasından bahsediyordu. Ablasız yaşamda kendini çok yalnız hissttiğini anlatmıştı. Devam eden bu sohbetimizde bende epeyce duygulanmıştım. Canan bu ziyaretinin sebebini açıklamış ve ablasının eşyaları arasında bulunan bir defteri bana getirdiğini söylemişti. Bir anda anlam verememiştim buna. Daha sonra defteri görünce hatırladımki doğum günün de aldığım hediyelerden biriydi.bu konuşmalar ardından canan ile vedalaşıp ayrılmıştık.

    Şimdi elimde olan defterin içinde neler yazdığını merak ediyordum. Cansudan kalan bu hatırayı bir an önce incelemek istiyordum.biraz heyecanlı ve buruk duygularla eve gelmiştim. Odama geçtim kapıyı kapattım ve bir yudum su aldıktan sonra kapıyı kapattım. Artık defterin kapağını açmıştım ve okumaya başlamıştım.

    “Kenanım bu defteri doğum günümde hediye etmiştin bana. ben düşünüyorum ki önüme sunduğun bu boş sayfaları seninle dolduracağım. Her sayfasında satır satır seni anlatacağım. Güzel anılarımızı, seni hep bu deftere not alacağım ve inşallah bir gün tekrar sana vereceğim. Bu fikir şimdiden çok hoşuma gitti. İçimde heyecan ve yüzümde masum bir tebessümle sana yazıyorum. Kalemimle sana seslenmek çok güzel. Aşkım aslında biliyormusun çoğu şeyi yüzüne bakıp söyleyemiyorum ama artık öyle olmayacak. İçimden geleni kalbimin en sıcak sesiyle sana yazacağım.”

    İlk sayfa bu kadardı ve cansunun yaptığı bu şey beni çok mutlu etmişti. bu düşüncesi çok hoşuma gitmişti. Şimdiden diğer sayfaları merak ediyordum. Ama bir taraftan duygusal olarak çok yoğundum kendimi iyi hissetmiyordum. Bunlar bana cansudan kalmış en sıcak hatıralar ve seslenişlerdi. Şimdi okumaya tekrardan devam ediyordum. Okadar içten ve sıcaktıki cümleler gözlerim dolmuştu bazen içimde zaten içimde yanıp duran hasreti vardı. aklımda ise onu tekrar bulamayacağım.

    “Okula gitmeden uğrayıp seni alıyordum ve sen hep bir telaşla çıkıyordun evden. Beni bekletmemek için acele ediyordun hep. Ben ise her sabah bu halini o güzel yüzünü görünce gülümsüyordum. İşte bu anda başlıyordu günüm. Seni beklerken kendi kendime düşünüyordum. Gelmeyecek olsan çıkmasan o kapıdan, günün ilk ışıklarını göremesem yüzünde ne kadar çok üzülürdüm. Hep te bu düşüncelerden kapının gıcırtısıyla kurtuluyordum ve sonra karşımda seni görüyordum. Yani aşık olduğum insanı.

    Hazır aklıma gelmişken sana niye ve nasıl aşık olduğumu anlatayım. Bunu dinlemeyi sevdiğini biliyorum. Çünkü ben sana bunları anlatırken sanki mutlu oluyordun. Bunu hissediyordum. En baştan başlayalım bakalım. Ünüversiteye yeni geldiğimde biraz içe kapanık bir halim vardı. devamlı yurt arkadaşımla takılıyordum. Seninlede aynı sınıftaydık. İlk günlerden dikkatimi çekmiştin. Ama bu durum çok basit birşeydi. Hislerimde birşey yoktu ama gizlerim seni beğenmişti. İlk başlarda pek bir samimiyetliğimiz yoktu ve seni dışardan kendi halinde birazda havalı biri olarak görüyordum. Ama aynı sınıfta olduğumuz için kısa bir sürede samimi olmuştuk. Başlarda sadece sıradan iki arkadaştık. Böyle düşünüyor ve hissediyordum. Nasılda ilerliyordu zaman ve bir gün düşündüğümde biz artık sadece arkadaş değildik. O geçen zaman sanki gizli bir sır gibi bizi birbirimize yaklaştırmıştı. Artık senin gözlerinde kendimi arıyordum. İkimizde devamlı birlikte zaman geçirmek istiyorduk. Çoğu zaman konuşmasak bile yakın olmak çok güzeldi. İşte o günlerde içime heyecanın düşmüştü. Artık yanındayken heyecana kapılıyordum ve artık senden, konuşmalarından, davranışlarından bizim için anlamlar çıkarıyordun. Artık sana karşı daha dikkatlitdim ve daha çok takip ediyordum seni. Hatta ozamanlar bile seni kıskanıyordum. Belki aramızda bunu gerektirecek ciddi birşey yoktu ama şu da vardı ki biz artık sadece arkadaşta değildik. Farketmediğimi sanıyordun belki ama sende çok değişmiştin bana karşı. O günler çok güzeldi. İsimsizdik ve tarifsiz duygularımız vardı. kendimizce yorumlar getiriyorduk. Bazense bütün bunların tersine sen ve ben çok uzakmış gibi geliyordu. Sanki olmayaçaktı böyle bir şey ama sonunda sevgili olmuştuk.

    Günler böyle geçiyordu. Ve hala hatırlıyorum bir Pazar günüydü. Bana evde olduğunu ve çok hasta olduğunu söylemiştin. Tabi biliyorudun benim bunu duyunca hemen yanına geleceğimi. Tahmin ettiğin gibi olmuş ziyaretine gelmiştim. Kapı açık diye bağırmıştın içerden. Bende çekinerek yavaşça içeriye girmiştim. Sonra çok güzel bir müzik sesi işitmiştim. Evde güzel hava vardı ve kimse yok gibiydi. kapalı olan ve müzik sesi gelen odanın önüne gelmiştim. Sen yine içerden gel burdayım diyordun. Kapıyı açmıştım karşımda çok güzel bir masa ve yakışıklı bir genç vardı. o an ki şaşkınlığımla sadece gözlerine bakmış ve bir şey diyememiştim. Yaptığın bu hazırlık beni mahcup etmişti. sonra elinde bir gül bana yaklaşarak ‘ geriye kalan hayatımı seninle anlamlandırmak istiyorum. Eğer tabi sende beni hayatına kabul ediyorsan’ demiştin. Bu cümleni duyduğumda sanki kalbimde bilinmeyen bir his oluşmuştu. Bu durumda sana sadece evet diyebilmiştim. İşte böyle başladık seninle.”

    Bu satırları okurken o günler bir bir gözümde canlanmıştı şimdi çok özlüyordum. Keşke şuan bu noktada değil de o günlerde olabilseydim. Bu satırlar beni o gün kü duygu ve heyecanlarıma götürmüştü. Ah be Cansu şimdi nasılda kızmam sana. Beni böyle bırakıp gitmene...

    Okumaya devam ediyordum. Onunla olan günlerimiz, Cansu’nun duyguları, benim hakkımda düşünceleri yazıyordu hep. Şimdi bir sayfa açmıştım ve bu sayfada üzgün çizilmiş bir yüz vardı. okumaya başladım.
    “Korkuyorum...
    Senden şimdilik saklıyorum bunu çok üzgünüm. Affet ama söyleyemiyorum sana bir türlü. Senden , kendimden, bu hayattan korkuyorum. Durmadan neyin var dalgınsın, düşüncelisin diyorsun ya bu sorularına cevap vermek öyle güç ki anlayamazsın.

    Bazı rahatsızlıklarım vardı ve doktora gittim. Hatta bir gün evde bayılmışım arkadaşlarım çok zor anlar yaşamış. Doktora gittiğimde sinirsel bozukluğumun olduğunu ve bazı zamanlarda ani ataklar geçireceğimi söylemişti. Hemen tedaviye başlayacaktı. Ama bu uzun bir süreç olabilirmiş. Hatta ataklar ve bayılmalar artabilirmiş. Tedavide düşükte olsa olumlu cevap alamama durumu varmış. Şimdi çok tedirginim. Bunu seninle de paylaşamadım çünkü biliyorum benim adıma çok üzüleceksin ve bir şeyler yapmaya çalışacaksın...”

    Bunları okuduktan sonra çok şaşırdım. Birazda kırılmıştım Cansu’ya. Bu durumu benden gizlememesi gerekiyordu. o bunlarla uğraşırken ona destek olamamıştım. Hatta bazen üzerine çok gitmiştim. Telefonunun neden kapalı olduğunu, evde olmayıp nereye çıktığını soruyordum. Bilmiyordum ki onun hasta olduğunu ve bunlarla uğraştığını. Bunları düşünürken birden bire gözümün önüne kaza anı gelmişti. O gün ben karşıya geçmiştim ama Cansu geride kalmıştı. Ben ona bakıyordum ve kaza anı olmadan önce ellerini sıkıyor gibiydi. sanki aracın önünde kendi durmuş ilerleyememişti. Bu olaydan sonrada zaten çok dağılmıştım, bunların hiçbirini fark edememiştim. Belki de kaza nedeni o anda geçirdiği bir krizdi. Şimdi o kadar çok yorgunum ki başıma ağrılar girmişti. Sanki beynim uyuşuyordu. Durdum bir süre öylece boş gözlerle. Fark etmediğim bir noktaya sabitlendim ve öylece kaldım...

    Gerçek kaza nedeni neydi acaba? Benim düşünceli sevgilim ben anlamayım diye ses çıkarmayıp sonrada dayanacak gücü kalmayıp orada bayılıp mı ölmüştü? Şimdi bunlara cevap arıyordum. İlk iş olarak cananı aradım. Okuduklarımı ona da anlattım. O da bunlardan haberinin olduğunu söyledi. Sonra kazada böyle bir durumun gerçekleşip gerçekleşmediğini sordum. Aldığım cevap düşündüğüm gibiydi. doktor raporunda bu nedeni belirtmişti. Hastanın krizden kurtulduğunda, beyin kanamasının olduğunu daha sonra ise hastanın kurtarılamadığını bildirmişti. Ah be Cansu’m niye söylememiştin bana hasta olduğunu. Şimdi mutlu mu oldun sanki. Ellerimin arasından vakitsizce ayrılıp gitmene.

    Bundan sonra okumaya devam edemedim. Yatağımın üzerine oturdum ve bir süre öylece kendimi dinledim. Sonra içeriye Emrah gelmişti. İçeriye girerken gülen yüzü beni görünce asılmıştı ve bana ne olduğunu sordu. Emrah’a da anlatmıştım olanaları o da şaşkınlıkla dinlemişti beni. sonra benim bu halimi düzeltmek için ya da gerçekten öyle olduğu için biraz konuşmuştu. Bu hastalığın olması o yolda gerçekleşen kaza, bunların hepsi elinde olmadan gerçekleşmişti. Yani bunda senin suçun yoktu. Bu olacaklar bilinemez ve engellenemezdi. Hem bizim inancımızda “ömrü yetmek” diye bir şey vardır. Ecel vakti geldin de bunun önüne geçilemez ve acıda olsa bu son yaşanırdı. Emrah’a bunları anladığımı ve haklı olduğunu söyleyeyim beni yalnız bırakmasını söylemiştim. Bir ara uyumuşum ve Emrah yemek için beni çağırdığında uyanmıştım. Emrah ısrar etmişti ve bir şeyler yemem gerektiğini söylemişti. Tamam diyerek kalkmıştım. Canım hiçbir şey istemiyordu. Ama Emrah’ın hatırına zorlada olsa bir şeyler yemiştim. Sonrasında Emrah tek başına çok sıkıldığını söylemiş ve birlikte oturalım demişti. Bunu hiç istemiyordum ama biliyordum ki Emrah aslında benim yalnız kalmamı istemiyordu. Bunu kabul ettim ve epey vakit Emrah ile oturduk. Televizyona bakmış arada bir farklı konulardan konuşmuştuk.

    Gözlerimi yeni bir sabaha açmıştım. Ve tamda bu anda yaşadığım bütün kötü şeylerin rüya olmasını istemiştim. O an telefonumun mesaj sesini duymayı ve aşağıdayım aşkım yazısını görmeyi hayal ediyordum. Ama bütün güzel şeyler gibi bu hayalimde sona ermiş ve ben yine bana ağır gelen hayatıma dönmüştüm. Kalktım ve kahvaltımızı yaptık. Daha sonra Emrah ile işe gittik. O kadar dalgındım ki bir gün içinde 5 tane bardak kırmıştım. Allahtan patronun durumumdan haberi vardı ve bir şey dememişti. Zaten bir şey dese dediği anda bırakırdım bu işi. Gün boyu canan aklımdaydı hep. Acaba tekrar Ankara’ya dönmüş müydü? Tekrar görüşmek istesem ne derdi. Bu düşüncelerle akşam olmuştu. Nihayet işten çıkmıştık ve eve doğru gidiyorduk. Yolda karar vermiştim cananı eve gidince aradım. Hala İstanbul da olup olmadığını sordum. Canan İstanbul da olduğunu söylemiş ve bir hafta sonra gideceğini bildirmişti. Bende çekinerek tekrar görüşmek istediğimi söylemiştim. O da elbette! İstediğin zaman söyle müsait olursam görüşürüz demişti.

    Aradan birkaç gün geçmişti ve yine o defteri elime almıştım. Korkuyla açıyor ve sayfaları çeviriyordum. Son sayfada yazan şeyle dikkatimi çelmişti. Okumaya başladım. aynı zamanda bu yazının tarihi dikkatimi çekmişti ve kaza gününden iki gün önceydi.

    “Çok bunalıyorum. Sanki aldığım her nefeste boğuluyor gibiyim. Bütün dünya üzerime geliyor gibiydi ve bense sadece gözyaşlarıma sığınıyordum. İçimde tuhaf tarifi olmayan bir acı var. İçimde kötü bir şeylerin olacağı hissi vardı. sanki her gün sana koşuyorum ama bir o kadar da uzaklaşıyordum senden. Bu halimin tarifi yoktu. Bir ürperti geliyor bazen, sanki seni kaybetmişim gibi.

    Şuan aklımda sadece sen varsın. İçimde de öyle tuhaf bir his var ki sanki senden ayrılacağım. Aslında şimdi düşündüm de ben olmasam ne yapardın. Bence yapamazdın sevgilim. Ama yinede ben senin hep mutlu olmanı isterim. Benimle ya da bensiz hep mutlu ol. Tatlı yüzündeki sıcak gülümsemen hiç bitmesin isterim. İnsanlar o gülümseyişte gözlerinin de güldüğünü fark etmeli ve seni hep kıskanmalı. Şimdi bunları neden sana söylüyorum. Bende bilmiyorum ama bugün bunları kalemim yazdı. Mutluluğunu her zaman hisseder ve seninle hep mutlu olurum sevgilim. Sen hep mutlu ol olur mu?

    Allah’ım bu son yazdıkları da neydi? Sanki biliyordu öleceğini. Sanki anlamıştı beni bırakıp gideceğini. Bana hep mutlu ol diyordu. Nasıl olabilirdim ki? Ah be deli kız ne de çok sevmişsin beni. Aslında ben bu kadarını hak etmiyordum belki de.

    Artık daha da çok özlemiştim Cansu’yu. Belki bu yüzdendi cananı aramış ve görüşme ayarlamış olmam. Akşam için hazırlanıyordum ve sanki Cansu’ya hazırlanmış gibi özen gösteriyordum. Ben de her şey karışmıştı. Duygularım, düşüncelerim, davranışlarım hepsi birbirine girmişti. Kendimle çelişen bu halimi düşünerek buluşacağımız yere varmıştım. Etrafa baktım ve canan yoktu. Anlaşılan ben erken gelmiştim. Cananın beni görebileceği yere oturmuştum ve artık onu bekliyordum. Fazla sürmedi canan gelmişti ve epeyce oturmuştuk. Canan da hala ablasını kaybetmiş olmayı kabullenememiş gibiydi. cananın gözlerinde Cansu’yu arıyordum sanki. Bazen utanarak çekiyordum gözlerimi ondan. Ama şunu fark etmiştim ki gözleri çok benziyor olsa da bakışları çok farklıydı. Cananın bakışları çok yabancıydı bana.

    Eve dönüyordum düşüncelere boğulmuştum yine ama artık düzelmeliydim. Cansu’yu aramayı bırakmalıydım ve hayatın kalan yerinden devam etmeliydim. Hem Cansu da söylemişti hep mutlu olmalıydım. Kendim için ve onun için yapmalıydım bunu. Şimdi gidip kendimi yatağıma atacaktım ve yeni doğan güne bambaşka başlayacaktım.

    Bende öyle bir şey vardı ki bir şeye kafamda karar verdiğimde her şey o kararıma uyuyordu. Yine öyle yapacaktım artık çözecektim bu sorunları. Hayatıma dönecektim tekrardan. Belki biraz eksik ama daha güçlü olacaktım. Uzun zamandır görüşmediğim çok ihmal ettiğim ailemin yanına giderek başlayacaktım. Onları düşünecek zamanım olmamıştı ama şuan anlamıştım ki onları da çok özlemiştim. Bu kararımın ardından uyumaya çalıştım ve bir süre yatakta döndükten sonra uykuya dalmıştım.

    Önümüzde ki iki hafta boştu ve daha sonra vizelerimiz başlayacaktı. Zaten bu sıralar Türkçe hocamız roman ödevi vermişti ve bunu yapmayan dersten geçemeyecekti. Arkadaşlarımın ısrarıyla bende bu ödevi hazırlamaya karar verdim. Bu ödevde Cansu’yu anlatacaktım ve bu roman benden Cansu’ya bir armağan olacaktı. Nihayetinde yazmıştım romanı ve Türkçe topluluğuna teslim ettikten sonra vizelere kadar memleketime yani RİZEYE gidecektim.

    Biletimi aldım ve bir sonraki gün ailemin yanına gidecektim. Okuldan sonra eve gelip eşyalarımı topladım ve artık gitmeye hazırdım. Zaman gelmiş ve otobüsün saati yaklaşmıştı. Evden çıktım ve bahçe kapısının ordaydım. Tanımadığım bir yüz gözüme çarptı. Ben bu yüzü tanımaya çalışırken bir ses duydum.

    - Kenan sen misin?
    - Evet benim ama siz kimsiniz?
    - Kız kardeşimi bir p... yüzünden kaybetmiş ağabeyim.
    - Bela mısın akşam akşam çekil git yolumdan.
    - Çekil git demek. Gitmiyorum zaten senin de gidecek yolun yok.
    - Senin saçmalıklarını dileyemem.
    - Zaten dinleyemeyeceksin.

    Bu konuşmaların ardından karanlıkta tam olarak seçemediğim bir silah görmüştüm. O sırada kulağımı çınlatan sesi işitmiştim. Sonrasında hissettiğim acı tarifsizdi ve bundan sonrası da yoktu. Şimdi yerdeyim sanırım. Ve yıldızlar görüyorum. Gittikçe parlaklıkları değişiyor ve hepsi birbirine karışıyordu. Artık kapanıyordu gözlerim ve kopkoyu bir karanlık başlamıştı...




      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 8:27 am