Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Türkçe Topluluğu

Türkiye'den erişim engeli nedeniyle yeni adresimiz: turkcetoplulugu.weebly.com

Nar Ağacı
Nazan Bekiroğlu
(%25 İndirimle)
Beyaz Türkler K.
Alev Alatlı
(%25 İndirimle)
turkcetoplulugu.weebly.com Topluluğumuzun yeni adresi
Kendini Açma
B. Çetinkaya

    GECE GÜZELİ DEVAMI

    avatar
    1001110034


    Mesaj Sayısı : 2
    Kayıt tarihi : 11/12/10

    GECE GÜZELİ DEVAMI Empty GECE GÜZELİ DEVAMI

    Mesaj  1001110034 Perş. Ara. 23, 2010 3:32 pm

    Yaz tatillerine devam eden Leyla ve Furkan yerleştirme sonuçlarının açıklanacağını öğrendiklerinde heyecanlanmıştı. Aynı şehirde farklı bölümlerin gelme olasılığı da vardı fakat farklı şehirlerin olma olasılığı da oldukça yüksekti. Leyla yerleştirme sonuçlarına bakmak için bilgisayar başına geçti. Furkan’da kendi evinde bilgisayar başındaydı. Leyla yerleştirme sonuçlarının açıklanacağı internet sayfasını tıkladı. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlıca çarpmaktaydı. Dua ediyordu ‘ ne olur Furkan ile aynı yer olsun’ diye. Sonucu gördüğünde Leyla donup kalmıştı. Hiç beklenmedik hiç umulmadık bir yer çıkmıştı. Giresun üniversitesi rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü. Leyla şokta gibiydi çünkü bölüm beklediği bir bölümdü fakat Giresun beklediği bir yer değildi. Daha önceden hiç gitmemişti Giresun’a. Hiçbir fikri yoktu Giresun hakkında ve tedirgindi. Kendi şoktan çıktıktan sonra Furkan’ın sonucuna bakmak için tekrar sonuçların açıklandığı siteye girdi. Furkan’a da düzce üniversitesi sosyal hizmet bölümü çıkmıştı. Bölüm iyiydi de acaba düzce nasıldı? Leyla çok kötü hissetti kendini evde zor durdu, hemen dışarıya çıkıp Furkan ile görüşmek istiyordu. Farklı şehirlerin çıkması bir tarafa birbirinden uzak şehirler çıkmıştı. Biri Karadeniz’in doğusu diğeri de Karadeniz’in batısıydı. Aynı şehirde okuma hayalleri kurarken Leyla büyük düş kırıklığına uğramıştı. Üzüntüden ne yapacağını bilmiyor çok mutsuzdu. Furkan ile görüştü hemen. Furkan’da Leyla kadar mutsuz ve şaşkındı. Yollar iki seven yüreği ayırmak zorundaydı birbirinden. Üniversiteyi kazandıkları için mutluluklarını yaşayamamışlardı. Yaz boyunca her buluşmalarında aynı şehirde okuma hayali kuran iki sevgili hayallerinin batışını izliyor ve ellerinden de hiçbir şey gelmiyordu. Furkan Leyla’yı sakinleştirmeye çalışıyor, ona moral vermek için teselli cümleleri kuruyordu. Yapılacak bir şey yoktu sonuçlar ortadaydı. Bir ay sonra ikisi de farklı şehirlere gideceklerdi. Farklı şehirlerin havasını soluyacaklar Leyla’nın yardıma ihtiyacı olduğu anda Furkan koşamayacaktı.

    Leyla o gece gözyaşlarını tutamadı içinde. Mutsuz olduğu zamanlar kalem kâğıda sarılır içinden ne geliyorsa yazardı. Yine öyle yaptı gözyaşları ile birlikte yazmaya başladı:

    ‘Hayallerle yan yana, mesafelerle uzak’. Neresinden tutarsan tut yorgun bir çaresizliği gizler içerisinde. Sen takvimlerden fal tutmaktan bıkkın, takvimler sana umut vermekten ırak, akreple yelkovan küçük anların takipçisi. Sense kaybolmuşsun çoktan, geçmeyen ayların arasında. Tadı eksik çaylar, dumanı efkârlı tüten sigaralar ve kalabalık yalnızlıklar arasında, bekleyişler birikir yürekte. Her şey ucu ucuna düğümlenir özenle ve sıralanır birer birer o birkaç günün kavuşma başlangıcına. Özlemek geçmiş zamanların gazoz tadı gibi sanki biraz yalnız dudaklarında kalmıyor işte ruhuna da sızıyor yokluğu gün gün, budur tek farkı…

    Ne bulabiliyorsun o aynı tadı hayattan, ne de unutabiliyorsun tümden. Dinmiyor kısaca ne yapsan, içinin susuzluğu özlemliyken. Oysa sen hayata karışmaya çalışıyorsundur bir yandan, oysa hayatta sana karışmaya uğraşıyordur aynı zamanda. Ama yinede hep bir yarım sarılışa dönüyordur yaşamak. Hayallerde yan yanayken sen, uzak mesafeler arasında…’

    Kalem elinde gözyaşları yanaklarında uyuya kalmıştı Leyla. Alışmak zorundaydı bu duruma. Bir ayları kalmıştı o bir ay boyunca her gün buluştular. Her gün başka başka yerlere gittiler. Ayrı kalınacak günlerin hesabını alırmışçasına her saat beraber dolaştılar.

    Deniz kenarında gün batımını seyrettiler beraber. Mehtap küçük koyu pırıl pırıl aydınlatmaya başlamıştı. Denizin ölü dalgaları başından geçenleri kıyıya anlatıyor gibiydi. Hafif bir meltem gecenin sıcaklığını bastırmak için tüm soluğunu harcıyor, Leyla ve Furkan susuyordu. Konuşmak yasaktı sanki... Konuşulduğu an sihirli büyü bozulacaktı gibi hissediyorlardı. İç dünyaları doğanın görkemiyle bir olmuş suskunluklarının gürültüsü yetiyordu onlara.

    Akrep yelkovanı, günler haftaları kovalamaya başlamıştı. Üniversiteye kayıtlarını yaptırmak için Leyla Giresun’a, Furkan Düzce’ye gitmişti. Kayıttan hemen sonra geri dönmüşler bir hafta sonra ise temelli gideceklerdi. Furkan’ın Leyla’ya karşı davranışları değişmişti. Leyla nedenini anlayabiliyordu. Furkan’ı mesafeler korkutuyor., ayrı yaşama düşüncesi mahvediyordu. Bu düşüncelere Leyla’da kapılmış ama hiçbir zaman gerçek bir ayrılığı düşünmemişti. Ama Furkan’ın düşündüğünü hissetti Leyla. Doğru hissetmişti Leyla, Furkan yolların ayrılığını yüreklerin ayrılığına taşımak istiyordu. Bunu sevmediği için değil mesafelerin onları bitireceğini düşündüğü için yapıyordu. Bir gün Leyla ile buluşmak istedi. Leyla olacakları sezinlemiş buluşmağa giderken ayrılığa bir adım daha atıyor ve kahroluyordu. Buluştuklarında ikisi de sus pus kesilmiş birbirlerine bakıyordu. Furkan’ın sesiyle sessizlik bozuldu.

    ‘ Söyleyeceklerimi yanlış anlamanı istemem Leyla. Seni ne çok sevdiğimi sen de biliyorsun. Fakat ayrı yerlerde olmaz yürümez ilişkimiz. Seni görmek istediğim anda buluşamayız. Seni her gün görmeye alıştım. Ellerini tutmak istediğimde ellerim uzanamaz sana mahveder bu beni. Gözlerine bakmak isterim bakamam. Sensiz bir şehirde nefessiz kalırım. Senide nefessiz bırakamam Leyla. Yapamam uzaktan uzağa. En iyisi ayrılmak.’

    ‘Sen ne dediğinin farkında mısın? Ne dediğini kulakların duyuyor mu Furkan? Hani ayrılıktan söz etmek yoktu. Ne yani yolların girmezimi sorun, seven insan mesafelere takılmaz. Yüreğimin seninle olması yetmez mi?’

    ‘Olmaz Leyla. Sevmemekle alakası yok. Seni deli gibi seviyorum ama uzaktan uzağa yapamam.’

    Leyla kendini zor tutuyor. Konuşacağı her cümlenin hiçbir işe yaramayacağını biliyordu. Sustu ağzından elveda cümlesi bir türlü çıkmıyor üniversiteyi kazandığına lanetler yağdırıyordu. Gözlerindeki yaşı tuttu ve titrek bir ses tonu ile:

    ‘Sevmemişsin sen. Seven insan mesafelere takılmazdı. Seven insan mesafelere rağmen yüreğinden atmazdı bu sevgiyi sus tek bir cümle daha etme.’ Diyerek ardına bakmadan eve geldi. Yolda gözyaşlarını zor tutmuş eve geldiğinde patlamış bir volkandan süzülen lavlar gibi dökülüyordu gözyaşları. Ağladıkça daha çok ağlıyor. Gözleri şişmiş kan çanağına dönmüştü. Sesi çıkmıyordu. Akşam olmuş Furkan’dan hiçbir mesaj gelmemişti. Gece olmuş yine tek bir mesaj yoktu. Leyla’nın gözlerine uyku girmiyordu. Gün ışımaya başlamıştı. Artık gözlerinde akacak tek bir damla yaş kalmamıştı. Bir gün geçmiş Furkan’dan ses yoktu. Günler geçmeye başlamıştı tek bir mesaj gelmemişti. Leyla odasından hiç çıkmıyordu. Çaresizliğe gömüldüğü bir anda yine kâğıt kaleme sarıldı. Tek dostları onlardı. Onlar Leyla’yı çok iyi anlıyordu. Yazmaya başladı.

    ‘Zamansız gecelerin kurutulmuş sevdaları ve her şeyin geçtiği bu günlerin arasında bir sen yoksun ya hani bazen haykırışlar bazen umutsuz yaşayışlar hani bazen kimsesiz çırpınışlar neye yarar şimdi... Kelimesiz geçen gecelerden arta kalan bir sensizlik mi yani avucumuzdaki şey… Hani bir ben ağlıyordum sanıyordum yokluklara oysa ağlayan çoktu umutsuz yaşayışlara. Şimdi anladım yaşamak sadece unutmaya çalışmak değildi yaşamak hayalleri gömüp ardına bile bakmadan gitmek sayılmıyordu… Her gidişin birde yürek burkuşu oluyordu nedense giderken can acıyor sonra sevda bir darbe daha alıyor ama ayrılıklar kazanıyor. Şimdi bu şehrin hangi sokaklarında seni aramalı ya da hangi sözlerin ardından kelimelere bakmalı. Hani sözlerime küstüm kelimelere aldırmadan yaşamak niyetinde olup sevdalara yüz çevirdim... Şimdi zamansız yağan yağmurlar canımı acıtıyor. Sensizlik her gece bana biraz daha ağır geliyor
    Ben en çok sana ağladım geceler boyu ben en çok sensizlikleri yaşadım hırçın bedenimde ve ben en çok kendimle savaştım seni sevdiği için. Ama başaramadım yenildim sonunda sevdalara acısını yaşadığım aşklara yenildim. Şimdi sevgilerin yalan ve hayallerin her gece bedenimi üşüttüğü gecelerden arta kalan bir yalnızlık eşliğinde yazıyor ve nedense ben her gece döktüğüm gözyaşlarına üzülüyor ve sensiz geçen gecelerde bir kendimi arıyor bazen de sokaklarda seni bekliyor olsam da hangi şehir ve hangi gece geri verecekti seni bana... Hangi sokak gösterecekti yerini hangi ışık söyleyecekti ismini. Kelimelerin can acıtan yanları ve kalbimin o kahrolası sancıları arasında bir seni bekledim yalnızlıklarımda bir seni bekledim gecelerden arta kalan sabahlarda ve ben bir sana ağladım gözyaşlarıma karşı çıkarcasına. Şimdi bitmiş sevdaların bitmeyen kanayan yaraları ve şimdi hayallerimi hapsettiğim kalbimin durmayan yanları ve sözlerimin son kanayış ve çırpınışları şimdi kurşun nöbetlerinde kalbim ve gecelerde sensizlikler alışmış hani o eski sevda acısı için olsa gerek bu son yazılar ve haykırışlar. Hani bir seni diliyordum ya tanrıdan anladım ki gelmeyeceksin …’

    Leyla artık daha fazla dayanamamıştı. Furkan’dan hiçbir ses soluk çıkmamıştı. Nasıl bu kadar çabuk unutabilmişti. Hiç mi sevmemişti. Yalan mıydı tüm o seviyorum sözleri? Ya gözleri, gözleri de mi kandırmıştı. Daha fazla dayanamayıp telefona sarıldı tüm bunların hesabını sormak istercesine buluşmak istedi Furkan ile. Mesaj çekti ve hemen buluştular. Karşılaştıklarında ikisinin de yüreği çok hızlı atıyor ilk buluşmalarındaki gibi birbirlerine yürüyemiyorlardı. Leyla konuşacaktı kararlıydı fakat tutulmuştu sanki dili. Sitem sözcükleri sıralamak yerine ‘uzaktan uzağa yaparız’ diyebildi bütün gururunu yenerek.

    ‘Eğer beni gerçekten sevdiysen uzaktan uzağa yaparız, olmaz mı ki neden olmasın bütün sevgililer yan yana değil ki? Sonuçta tatillerde buluşmayacak mıyız? Gerçekten sevdiysen beni bırakma ellerimi.’

    Furkan daha fazla dayanamadı Leyla’ya sarıldı sıkıca. Gözyaşlarını tutamadı. Leyla’nın yanında ilk defa ağlıyordu. Kaç gündür perişan bir haldeydi Leyla olmadan nefes alamıyordu. İkisi de gözyaşlarına boğulmuş sıkıca birbirlerine sarılmışlardı. Ve bir daha ayrılıktan söz etmek yok diyerek birbirlerine söz verdiler.

    Artık üniversite derslerin başlama zamanı gelmişti. Furkan Leyla’dan daha önce gitti üniversitesine. Çünkü dersleri daha erken başlıyordu. Akşam geç saatte kalkacaktı otobüsü Furkan’ın bu yüzden otogara gidemeyecekti Leyla. Gündüz vaktinde buluşmuşlar vedalaşmışlardı. Birbirlerine doğa doğa bakmışlardı. İki ay sonra bayramda görüşeceklerdi. Leyla evine dönerken son bir kez koştu geri ve sarıldı sıkıca Furkan’a.

    ‘Kendine dikkat et oralarda. Üstünü kalın giyin sakın hasta olma. Yüreğim hep seninle iyi yolculuklar sevgilim.’ diyerek yoluna devam etti.

    Saatler o kadar hızlı ilerliyordu ki. Sanki onları çabucak ayırmak istermiş gibi. Furkan’ın otobüse binme saati gelmişti. Leyla’nın içi kan ağlıyordu. Ama yapacak bir şey yoktu okuyup geleceklerdi. Gelecekte güzel bir hayat için okumaları gerekliydi. Gelecekte ki daimi mutlulukları için şimdi bir şeylerden taviz verme zamanıydı. Furkan’ın otobüsü kalkmıştı. Her gecen saniye ayırıyordu onları. Her gecen saniye özlemlerine özlem katıyordu. Leyla telefona sarıldı ve bir mesaj attı:

    ‘Farklı şehirlerde uyanacağız sabahları. Dışarıya çıkacağım her tarafta seni arayacak gözlerim. Her sokak sen kokacak bana. Yanına gelmek isteyeceğim ama mesafeler izin vermeyecek. Ellerini çekip benden Yârim bu gün gider oldu. Hem sever hem sevilirdik bu ayrılık neden oldu? Yar aşkıyla yana yana ayrı düştüm ellere ben Ama senden ayrı gezen yürek değil beden oldu…’

    Artık Furkan Düzce’deydi. Leyla’da üç-dört gün sonra Giresun’a gitti. Devamlı telefonda görüşüyorlar her dakika mesajlaşıyorlardı. Sabah uyandıklarında buluşma planı yapamıyorlardı ama bir gün kavuşmanın hayali tutuyordu onları ayakta.

    Leyla Giresun’u sevmişti. Ufak bir yerdi. Anadolu'nun kuzeydoğusunda, yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz’in inci kentlerinden birisiydi. Şehir, denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktaydı. Yarımadanın karşısında Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası, kentin bir kolyesi gibi durmaktaydı. Gezilecek yerler arasında birde Giresun kalesi vardı. Giresun kalesi kentin kuzeyindeki yarım adanın kente hâkim tepesi üzerinde yer almaktaydı. Kalenin günümüze kadar gelebilen kalıntıları arasında merkez kule ve ona bağlı güneydeki sur duvarları vardı. Sur duvarlarının tabanındaki dikdörtgen büyük blok taslardan yapılmış bölümü, surların ve kalenin Roma Dönemine kadar gittiği izlenimini vermektedir. İnsanları sıcakkanlıydı çok. Leyla çok sevmişti Giresun’u. Deniz yeterdi zaten Leyla’ya maviyi görmeden yapamazdı. Her gün okula gidip gelirken denizin sonsuzluğunu izliyordu. Bir de meşhur Giresun türküsünü çok sevmişti. Dilinden düşürmüyordu.

    Giresun'un içinde iki sokak arası
    Altı kurşun attılar, üç de bıçak yarası
    Giresun'un içinde yeşil fındık bahçesi
    Vurdular sevdiğimi yere düştü kopçası
    Vuruldum sevdiceğim kanar yüreğim kanar
    Alamadım ben seni yanar yüreğim yanar
    Vuruldum düştüm yere
    Gidemedim uzağa
    Ne edelim sevdiğim
    Düşürdüler tuzağa…

    Günler gelip geçiyordu. Leyla dışarı her çıktığında Furkan’ı görmek istese de katlanıyordu bu duruma. Yüreği acıyordu ama bir şey diyemiyordu Furkan’a. Çok özlüyordu onu ama özledim bile diyemiyordu. Güçlü görünmek zorundaydı. Her gece yastığa başını koyduğunda iki damla yaş süzülürdü yanaklarına özlediği sevdiği için. Ama özledim diyemezdi. Furkan’da yanlış anlıyordu. Her mesajının sonunda özledim seni yazıyordu Furkan. Fakat Leyla hiç özlediğini söylememişti. Bir gün sordu Furkan mesajda:

    ‘ Leyla sen beni hiç özlemedin mi?’
    ‘O nereden çıktı özledim tabiî ki de.’
    ‘Bir kere bile bana özlediğini söylemedin sen.’
    ‘Seni özlemediğimi söylememem özlemediğim anlamı taşımaz. Seni çok özlüyorum. Bunu dile getirirsem ikimizde acık çekeriz, birbirimizi görmek isteriz. Ben bile kendime özledim onu kelimesini zor diyorum. Seni deli gibi özlüyorum. Ama bunu senden gizliyorum. Mümkün olsa kendimden de gizleyeceğim ama olmuyor. Dile getirmeyişimin sebebi canımızın acımasını engellemektir sakın yanlış düşünme olur mu?’
    ‘Hiç böyle düşünmemiştim. Haklısın canım sen. Az kaldı ama kavuşmamıza. Bak Bu günde akşam oldu bile.’

    Kavuşmalarına az kalmıştı. Günler ilerlemiyormuş gibi gelse bile Leyla’ya bir ay olmuştu Giresun’a geleli. Furkan’ı bir aydır görmüyordu. Bir sabah Furkan Leyla’yı erkenden uyandırdı. Leyla çok uykum var dese bile kalkması için ısrar etti Leyla’ya. Hiç kontörünün kalmadığını dışarıya çıkıp ona kontör attırmasını istedi Leyla’dan. Leyla hiçbir şey anlamamıştı. Ama bir şeyler sezmişti. Çünkü Furkan Leyla’yı bir kontör için dışarı çıkartmazdı. Leyla hiçbir şey demedi. Hazırlanıp sabahın köründe dışarı çıktı. Acık kontörcü bulmak için ilerliyordu. Karşıya geçmek için arkasına baktığında olduğu yerde donup kaldı. Arkasında Furkan vardı. Evet, yanlış görmüyordu sırtında çantası ile Furkan orada duruyordu. Rüyada gibiydi Leyla. Hala uykuda sanıyordu kendisini gözlerini ovaladı ve tekrar baktı. Furkan karşısındaydı, rüya değildi hayal değildi Furkan’ın ta kendisiydi. Koştu ve sıkıca sarıldı. Şaşkındı, mutluydu ve sevinçliydi çok. Furkan Leyla’ya sürpriz yapmak için Düzce’den gelmiş ve daha önce hiç gelmediği Giresun’da Leyla’nın kaldığı yeri bulmuştu. Leyla mutluluktan havalara uçuyordu. İkisi de daha kahvaltı yapmamışlardı beraber kahvaltı yaptılar. Yerinde duramıyordu Leyla. Yurda gitti kıyafetlerini değişti oda arkadaşlarına Furkan’ın geldiğini söyledi. Kızlarda Leyla adına çok sevinmişlerdi. Hemen yurttan çıktı, Furkan yurdun karşı arasında bekliyordu. Beraber bütün gün Giresun’u gezdiler. Doya doya birbirlerinin gözlerine baktılar. Çok özlemişlerdi birbirlerini. Sahil kenarında dolaştılar balıkçıları izlediler. Giresun kalesine çıktılar. Akşama kadar dolaştılar. Yorgunluklarını hiç hissetmediler. Yurdun giriş saati geldiğinde Furkan Leyla’yı yurduna bıraktı, kendiside öğretmen evinde kalacaktı. Leyla yurtta kızlara bütün gün ne yaptıklarını anlattı. Gece ilk defa bu kadar mutlu koydu yastığa başını ve ilk defa bu kadar güzel bir uyku uyudu. Sabah erkenden uyanıp yine Furkan ile buluştular. Furkan o akşam gidecekti, sadece iki günlüğüne gelmişti. O günde hep birlikte oldular. Giresun’da adım atmadık bir yer bile bırakmadılar. Furkan’ında hoşuna gitmişti Giresun. Düzce’ye benziyordu biraz. Furkan’ın otobüse binme saati yaklaşıyordu. Leyla üzülmüyordu bunun için ona bu iki gün yetmişti. ‘Ya hiç gelmemiş olsaydı?’ diye düşünüyordu. Ayrılık vakti gelmişti güzel bir iki günden sonra Furkan yine Düzce’ye dönüyordu. Leyla için anlamsız günler başlıyordu yine ama Furkan’ı görmüştü ya bunun mutluluğu ile yetinmeye çalışıyordu.

    Okula gidip geliyordu. Leyla. Yeni arkadaşlar ile tanışmıştı. Yeni hocalarını tanımaya çalışıyordu. Hepsi çok iyi hocalara benziyorlardı. Bazı derslerde zorluk çekiyordu. Derslerin hepsinin sözel dersler olmasına alışamamıştı. Matematik ve geometriyi çok severdi Leyla. Fakat onlara uzak kalmıştı artık, alanının derslerini görüyor, onlara çalışıyordu. Derslerde olmasa zaman hiç geçmeyecekti. Yurtta çok iyi arkadaşlar edinmişti kendine Leyla. Onlar ile zaman geçirmeye çalışıyordu. Ama Furkansız günler geçmek bilmiyordu. Yine içinden bir şeyler yazmak geldi Leyla’nın ve telefonu alıp Furkan’a mesaj olarak yazdı bu sefer.

    Gün batar hasretin çöker içime
    Bir garip olurum senden uzakta
    Gözümde büyür mesafeler
    Bir şeyler düğümlenir boğazıma
    Dar gelir o zaman bomboş sokaklar
    Sığdıramam yüreğimi koca şehre
    Hiç bir şey istemem yalnızlığıma senden başka
    Bir tek hayalin yeter ıslak gözlerime...

    Furkan bu mesaj karşısında çok duygulanmıştı. Sevdiğinden uzakta olmak canını acıtıyordu zaten bu mesajda üstüne tuz biber ekmişti. Tek umutları bayrama az kalmasıydı.

    Vize haftasının yaklaşmasından dolayı dersler daha çok yoğunlaşmıştı. Sınav günleri açıklanmış her gün iki sınavları vardı Leyla’nın. Son sınavının olduğu gün Furkan gelecekti Giresun’a. Gece gündüz sınavlarına çalışıyordu.

    ‘Eğer düşük notun olursa bir daha Giresun’a gelmem.’ demişti Furkan o yüzden gece gündüz çalışıyordu Leyla. Artık iyice bunalmıştı derslerden. Her gün iki sınava çalışmak zordu. Birine tam çalışsa diğeri yarım kalıyordu. Düzenli çalışmamıştı bu zamana kadar üniversitenin rahatlığına kanmıştı. Ama bundan sonra düzenli çalışmak için söz verdi kendine. Sınav haftası olduğundan dolayı günler çabuk ilerliyordu. Cuma günü son iki sınavını verdikten sonra bitiyordu her şey ve eve dönme zamanı geliyordu. Son gün gelmişti, Furkan’da Giresun’a gelmişti. İkisi beraber ders çalıştılar. Sınav saati yaklaştığında beraber okula gittiler. Furkan Leyla’nın sınavının bitmesini bekledi. Leyla sınavdan çıktığında koşarak Furkan’a sarıldı. İki sınavı da çok güzel geçmişti. Okuldan çıktıklarında yurttaki kızlar ile sahil kenarından yürüyerek yurda gittiler. Çok yol yürüdüklerinden acıkmışlardı. Önce Giresun’un meşhur caddesinde, gazi caddesinde yemek yediler. Daha sonra Leyla’yı ve yurttaki kızları yurda bıraktı Furkan sonra önceki kaldığı öğretmen evine gitti. Ertesi gün öğlende yola çıkacaklardı.

    Leyla çok mutluydu. Sevgilisi ile aynı şehirdeydi ve memleketlerine beraber döneceklerdi. Sabah uyandıklarında Leyla valizini hazırladı. Ve yurttaki arkadaşlar ile vedalaşıp çıktı yurttan. Furkan ile beraber otogara gidip otobüslerinin gelmesini beklediler. Çok zaman geçmeden otobüs geldi. Valizleri yerleştirdikten sonra yerlerine oturdular. Beraber ilk defa yolculuk yapacaklardı. Mutluydular ikisi de. Yol boyunca bazen dışarıyı izlediler bazen derslerden konuştular bazen ise gelecekten. Furkan Leyla’nın gözlerine bakarak:

    ‘Seninle 5 saat değil 50 saatlik yol bile çekilir.’ dedi.

    Leyla gülümsedi. Çok hoşuna gitmişti bu söz. Onu ne kadar çok sevdiğini söyledi. Beraber yapılan 5 saatlik yokçuluktan sonra ikisi de doğdukları yere ve birbirlerini buldukları şehre gelmişlerdi. İkisi de ertesi gün buluşmak için sözleşerek direk evlerine gittiler. Leyla’nın ablası da gelmişti Leyla’lara. Herkes evdeydi. Babası, annesi, ablası ve yiyenleri. Uzun süre sarıldılar birbirleriyle hasret giderdiler. Özlemişlerdi birbirlerini çok. Gece uzundu ve konuşulacak birçok şey vardı. Beraber yemek yedikten sonra doyasıya muhabbet ettiler.

    Leyla Furkan ile buluşmak için evden çıktı. Furkan’ın sınav sonuçları açıklanmıştı. Bir internet kafeye gidip sonuçlara baktılar. Notları yüksekti ve çok iyiydi. Sevinçle birbirine sarıldı iki sevgili, el ele tutuştular. Bunu kutlamak için bir
    restoranda gidip yemek yiyerek kutlayacaklardı. İnternet kafenin az ilerisinden geçen bir çakıl yol vardı. Her zaman toz duman içinde olurdu, çakıllarla kaplıydı. O yolun birbirini ölürcesine seven iki sevgiliyi ayıracağında bu kadar rol oynayacağını bilseydiler girer miydiler o yola? Neler vermezdi Furkan o yolu yürümemek için. Yine el ele tutuşmuşlardı. Leyla ansızın elini çekti, terlemişti yine eli. Furkan dört adım atmıştı dönüp yine azarlayacaktı. Çünkü hem elini bırakmış hem de geride kalmıştı. Dönüp baktığında dünya başına yıkıldı sanki Furkan’ın. Sanki gök kubbenin altında kaldı. Yerdeydi Leyla ve yüzünden kan fışkırıyordu. Ne yapacağını bilemedi Furkan üzerine kapandı, yüzüne yapışmış saçlarını kaldırdı ve hayatını bitiren o görüntü ile karşılaştı. Başı kesilmiş bir tavuk gibi çırpınıyordu. Suratına bir taş parçası bıçak gibi saplanmıştı ve bakmaya doyamadığı mavi gözlerinden biri akmıştı. Suratının yarısı yoktu. Hırlıyordu Furkan’a bir şeyler demek istiyordu. Yoldan geçen bir kamyonun tekerinin altından fırlayan bir taş suratına saplanmıştı. Ölürcesine bir aşkı, gelecekle kurulan hayalleri kibrit büyüklüğünde
    bir taş parçasının bitireceğini bilemezdi Furkan. Donuk donuk hiç konuşamadan yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Ellerini tuttu, kaldırdı, başını göğsüme dayadı ve elini sıkı sıkı tuttu. Akan kan ikisinin de ellerine damlıyordu. Yoldan geçen bir araba durmuş onları seyrediyordu, Furkan hastaneye yetiştirelim dediğinde kanlı olduğu için almadı ve kaçtı gitti. Kimse arabaya almıyordu. Çevresine bakıp yardım edin demekten, ona dönüp ‘seni
    seviyorum, beni bırakma, dayan’ demekten başka bir şey yapamıyordu. İki dakikalık bir
    çırpınıştan sonra kucağında öldü. Cennet olan Dünya 5 dakikada cehenneme döndü. Leyla oracık da hayatını kaybetmişti. Furkan kendini kaybetmiş gibi koşuşuyordu ortada. Aklını yitirmişti ve kendine suratla gelen bir arabanın önüne attı. Oracık da can vermişti Furkan’da. İki sevgili yine ayrılmamışlardı artık hep beraberlerdi.


    SON

      Forum Saati Perş. Mayıs 09, 2024 9:51 am